Paralel devletten kurtulma
1202 Okunma, 7 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

01/06/2014

- Paralel yapılar, devleti daha iyi yönetmeyi hedeflerler. Bir taraftan hukuk içinde görünenler, diğer taraftan düzeni meşru sayılmayan yollarla değiştirmek isterler.

- Sorunlar meşru yollardan çözülmeyince meşru olmayan yollara başvurulur. Tarih boyunca ezilmiş ve dışlanmış Yahudiler, Mason locaları kurdular. Hala faaliyette olan bu paralel kuruluş bugün tüm sermayeyi ele geçirmiş dine, ilme ve siyasete hakim olmuştur.  Şeriatın baskısında ezilen tarikatlar paralel yapı olarak iktidarı ele geçirmişlerdir. Önce şeriata karşı örgütlenen tarikat sonraları sermayenin zulmüne karşı örgütlenmiştir. Cemaat bunlardan biridir.

 

- 12 Mart MİT tarafından izlendi. Yargı belgeleri geçersiz saydığı için hepsi beraat etti. Cunta izlenmiş ama cuntacılara bilgi sızdırılmış, böylece cuntanın bölünmesi önlenmiş. Cumhurbaşkanı,  Başbakan ve Genelkurmay başkanı operasyondan haberdardı. Endişe ile izliyorlardı. Operasyonu müsteşar yönetiyordu. Paralel yapı onu uzaklaştırdı. Ben de devre dışı kaldım.

- 12 Mart Olayı Erbakan’la Ecevit’in koalisyon yapması sonucu sermayenin bozulan dengesini düzeltmek amacı ile planlandı. O günkü yöneticilerle birlikte hareket ediliyordu. Ordu müdahale ederek operasyonu paralel yapıdan devlet yapısına çevirdi.  Ordu paralel devlet olamaz. Ülke tehlikeye girdiği zaman sıkıyönetimle ordu göreve çağrelır. İktidarlar da dışarı ile anlaşarak içte operasyonlara girişirse ordu müdahale eder ve sivillerin darbe yapmasını önler kendisi devleti yeniden düzenler. Ukrayna’da, Gürcistan’da, Kırgızistan’da böyle olmamış sonunda perişan olmuşlardır.

Ordu darbesiz sivillerin darbesini önleyemiyorsa darbe yapar, onun görevidir ve yetkisidir. Ordu seçime müdahale etmez ama sivil darbeye müdahale eder. Sivil darbeyi önlemek ordunun değil, emniyetin görevidir. Ordu savunmakla yükümlüdür. Emniyet görevini yapmayınca ordu müdahale eder yeni anayasa yapar. Türkiye’de yapılan hep bu olmuştur. Hepsi meşrudur.

 

- Paralel yapı sermayeye ve onun emrinde olan medyaya dayanır. Siyasilere dayanamaz. Seçimde kazanmayı hedeflemez.

- Paralel yapının kaynakları farklıdır. Bugün hakim olan, paralel yapı sömürü sermayesidir. Onun emrinde olan basındır. Basın yoluyla ordu dahil tüm diğer kuruluşları emrine alır. Dinlemeyenler Balyozcu olur, Ergenekoncu olur. Anayasaya aykırı olsa da orgeneral hapse girer.  Ordumuz sabrederek bu paralel yapıyı çökertmiştir.

 

- Paralel yapılaşmayı önlemek için bürokrasi etkili ve güçlü hale getirilmelidir. Basın baskısız millileştirilmelidir.

- Paralel yapının ortadan kalkması için siyasi parti mutlak hakim hale getirilmelidir. Yani milli hakimiyet tesis edilmelidir. Bürokrasi etkisiz hale getirilmeli, bürokrasi yerine serbest meslek sistemi olan genel hizmet mekanizması getirilmelidir. Basın değil yazarlar özgürleştirilmelidir. Okuyucusu olan yazarların maaşını devlet vermelidir. Medya kooperatiflerce işletilmelidir. Bürokrasiye biz şiddetle karşıyız.

 

07/06/2014

Demokrasinin Engeli

-Demokraside oy alanlar yolsuzluk yapabiliyor yahut yolsuzluk iftirası ile oy alanlar iktidardan uzaklaştırılıyorlar. Muhalefet bu tür iddialara sahip çıkmalıdır. Yargıya havale etmelidir.

- Adil bir yargı mekanizması olmadığı müddetçe yargının dengeleme görevi etkisiz hale gelir. Tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı ancak hakemlerden oluşabilir. Başka bir çözümü Allah var etmemiştir.

 

-Zengin için meşru olan para kazanma hırsı siyasetçi için meşru değildir.

-Siyasetçi para kazanmak için siyaset yapmaz. Genel güvenliğin sağlanması için siyaset yapar. İş adamları da iktidar için para kazanmaz, iş yapmak için para kazanır. Merkezi sistemde siyasetçi zengin olup daha iyi siyaset yapmak ister, zengin de siyaset yapıp daha çok para kazanmak ister. Bunun tek çözümü vardır. Yerinden yönetim, hakemlik sistemi, çalışana faizsiz kredi ve enflasyonsuz bir ekonomi.

 

- İftira etkili olmaktadır.

- Hakemlerden oluşan yargıda iftira edenler cezalandırılacağı için yargı sorununu çözdüğünüzde iftira da çözülür. İslamiyet’te iftira edenin cezası suça ait cezanın yüzde seksenidir. Falan hırsızdır dediğiniz zaman hırsızlığı ispat edemediğiniz zaman hırsıza verilen cezanın onda sekizi ona verilir.

 

- Ak Parti yolsuzlukla itham edildi. Ak Parti iktidardadır deyip, Muhalefet de bahane ederek kişilere saldırdı. Muhalefetin görevi kişileri düzeltmek veya adaleti sağlamak değil, iktidarın yanlışlarını ortaya koyup çözümler üretmektir.

- Ekseriyet sistemi bunu zorunlu kılar. İktidarda olanlar sömürürler, muhalefette olanlar ezilirler. Herkes iktidar olmak için çalışır ekseriyet sistemi yerine nispi sistem uygulanırsa bu sorun kökünden çözülmüş olur.

 

- Baykal’ın tasfiyesi buna örnektir. CHP yeni başkan getirip AK parti yerine onu iktidar yapmak istedi.

- Baykal uzaklaştırılarak kolay gönderilebilecek biri iktidar yapılacak ve yerine Derviş getirilecek, AK Parti tasfiye edilip Derviş sermayenin damadı olarak oturtulacaktı. Başarılamadı. Çünkü Baykal çekildi. Kılıçdaroğlu’nu Halk parti benimsedi.  Onu tasfiye işi zorlaştı. Türk milletinin başarısı buradan gelir.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Demokrasi

Demokrasiyi Batılılar halkın kendi kendisini yönetmesi şeklinde tanımlarlar. Mekanizmasını da dört senede yapılan gizli oy, açık tasnif ile sağlamaya çalışırlar. Ekseriyetin dediği olur.

Önce şunu belirtmemiz gerekir: halkın kendi kendisini yönetmesi dört temele dayanır. Birincisi içtihattır, ikincisi serbest sözleşmedir. Üçüncüsü icma, dördüncüsü hakemlik sistemidir.  Buna ait hükümleri İslamiyet getirmiştir ve fıkıh buna göre oluşmuştur. Batı bu müesseseleri alırken sistemi çarpıtmıştır. İçtihat sistemi yerine ekseriyet sistemini getirmiştir.  Serbest sistemin yerini bürokratik denetimi getirmiştir. İcma yerine temsili demokrasi sistemini getirmiştir. Hakemliğin yerini hakimliğe bırakmıştır. Yani demokrasiyi kuşa çevirmiştir.

 

Sermaye “Nasılsa benim param var, halkın reyini alırım” demiş ucuza mal etmek için yarısının oyunu yeterli kılacak düzenlemeleri getirmiştir. Bununla beraber, insanlığı demokrasi üzerinde düşünmeye başlatmış ve insanlık bu sayede uyanmıştır. Bugün devletler sermayeye cephe almıştır. Sermaye karşılıksız paraya hakimdir. Bir Erbakan’ın çıkıp onlara çözüm önermesi gerekir.

 

Demokrasiyi gerçekten istiyorsak demokrasinin önündeki engelleri kaldırmalıyız.

a) Demokraside yasaları meclis yapar.  Yerinden yönetimle ocakların, bucakların, illerin ülkelerin ayrı ayrı kendi yaptıkları yasalar vardır. Kamu hukuku istişare sonunda başkanın kararları ve yargının denetiminde oluşur. Her ülke, her il, her bucak, her ocak ve herkes kendi yasalarını uygular. Yani yerinden yönetim sayesinde demokrasi olur. Hicret demokrasisi asıldır.

b) Özel hukuk, hukuk ekollerini oluşturur. Halk istediği ekolu benimser ve yaşar. Özel hukukta resmi kanunlar yoktur.

c) Çıkan ihtilaflar tarafların seçtiği birer hakemle, hakemlerin seçtiği başhakemden oluşan yargıda çözülür ve yargı üstünlüğü kesindir.

d) Halk dayanışma ortaklığını ve bucağını değiştirmede özgürdür. Kendi taşınır, mallarını alıp götürebildiği gibi, taşınmazlarını da rayiç değerle devlet satın almak zorundadır. Rayiç değeri hakemler belirler.

Mahir Bey bizim bu iddialarımızı ağzına alıp, görüşlerini beyan etmiyor. Hala o paralel yapıdan çekiniyor.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
08.06.2014
11:45

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AbdullahMuradoglu/erbakan-hoca-ve-etrafindakiler/54225

yazar diyor ki:

Erbakan Hoca ve 'Etrafındakiler' 'Milli Görüş' hareketinin merhum lideri Necmettin Erbakan'ın kardeşi Kemalettin Erbakan hatıralarının ilk cildini 'Etrafındakiler' başlığıyla yayınlamış. Önceki gün elime geçen kitabı bir çırpıda okudum...

*

makaleden ve kitaptan birer bölüm:

'Hizmet'i esas alan her camia için 'Etrafındakiler' kıymetli dersler içeriyor. Kemalettin Erbakan siyasi başarının veya başarısızlığın, kişinin yalnız kendisine aid değil, etrafındakilerle ortak olduğunu vurguluyor. Peki, 'Etrafındakiler'' ne derece lider tarafından belirleniyor? Kemalettin Bey bazı kimselerin bazı hasım çevreler tarafından liderin yakın çevresine empoze edildiklerine dikkat çekiyor. Liderler etrafındakilerin çok büyük bölümünü kendileri seçmiyor, seçtiriliyor. Türlü bahanelerle ehil insanlar uzaklaştırılıyor, lider zamanla yalnızlaşıyor ve rakiplerinin çekim alanına giriyor. Kemalettin Bey'e göre bu sistem bugün bir ilim dalı olmuştur. Makam, mevki, menfaat gibi unsurlar da bir 'Dava' etrafında birleşmiş insanları biribirinden uzaklaştırabiliyor. Kemalettin Bey meselenin bu tarafını şöyle anlatıyor: '1950-1957 yılları arasında Necmettin Erbakan'ın etrafındakiler, kendisinin devam ettiği gruplardan seçtiği ve kendisine yakın insanlardan oluşuyordu ve bunların şahsi bir beklentileri yoktu. İhlasla, sırf kardeşlik (kan kardeşliği değil, inanç kardeşliği) bağlarıyla birbirlerine bağlanan insanlardı her biri. Ve siz aralarından bazı tercihleri yapabiliyordunuz. Dostlukları ihlasla olduğu için de birbirlerinde bir kusur arama veya herhangi bir kategorileşme yaşanmıyordu. Dostların kendi aralarında herhangi bir beklentisi de yoktu, çekemezliği de. İhlaslı, mütecanis bir halka idi. Yıllar geçip de bazı menfaat ve mevki imkanları ortaya çıkınca bu ihlas azaldı. Fakat insanın, bu yavaş ve derinden yaşanan değişimi fark etmesi, hatta kabul etmesi hemen hemen imkansızdır. İşte bu yüzden en büyük tehlike 'Etrafınızdakiler'dir. Bu değişikliği takip edip vaktinde tedbir alabilmek çok çok zor bir imtihan.'

Reşat Nuri Erol
13.06.2014
03:36

iddianın özü ve özeti şöyle:

"...

İNGİLİZLER KÜRESEL SİSTEMİN BEYNİ, AMERİKALILAR SOPASI, ÖRGÜTLER MAŞASI, İRAN TAŞERONU, SUUDLAR FİNANSÖRÜDÜR Karşımızda şöyle bir dünya var artık: Küresel sistemin beyni İngilizler, sopası Amerikalılar, maşası El-Kaide ve IŞİD gibi kukla örgütler, taşeronu İran, finansörü de Suudlar'dır.

..."

ne dersiniz?

Reşat Nuri Erol
13.06.2014
04:11

yazı şötle başlıyor:

"Batı Kulübü'nün hedefinde Ankara'nın Erbil'le yaptığı petrol anlaşması var. Bu hayati buluşmayı, sahaya sürdükleri 'İslamcı' maskeli ve 'Şeriatçı' etiketli IŞİD marifetiyle engellemek istiyorlar... ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün, Kuzey Irak petrolünün Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara sevkiyatının sürmesine karşı çıktıklarını vurgulayan açıklamasıyla IŞİD saldırılarının 'pişti yapması' manidardır. ABD'nin başını çektiği Batı Konsorsiyumu, 'Türklerin ve Kürtlerin bölgedeki petrolü kontrol etmelerini' zinhar istemiyor. Ankara'nın Erbil'le buluşması Batı'yı çileden çıkarıyor; 'Petrolü bizden başkasına yar etmeyiz!' demeye getiriyorlar..."

ve elbette devamı var:

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/TamerKorkmaz/maskeli-kontra-atak/54307

Reşat Nuri Erol
13.06.2014
04:26

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/IbrahimKaragul/isid-degil-yeni-sunni-arap-devleti-projesi/54308

Reşat Nuri Erol
13.06.2014
08:23

"Güçlü Amerikan ordusunun Bağdat’ı teslim alması bile 40 gün sürmüşken, nasıl oldu da başıbozuklardan oluşan bir güruh, beş gün içerisinde, hiçbir direnişle karşılanmadan, onca yolu katedip Musul’a ulaştı?” diye şaşıranlardansanız, asıl ben size şaşarım...

diyor...

FEHMİ KORU

ve devam ediyor...

http://haber.stargazete.com/yazar/turkiyeye-yeni-tehdit/yazi-895327

Reşat Nuri Erol
13.06.2014
08:39

http://www.internethaber.com/gulen-cemaati-neyin-bedelini-oduyor-16166y.htm

yazı şöyle bitiyor:

"... Yıllar boyunca, binbir derde katlanarak, büyük engeller aşarak verdiğiniz emekler boşa gitti, sevgili cemaat. Bundan büyük felaket olur mu? İktidarın veyahut başkasının ödediği bedelleri dile dolamaktansa, kendi felaketinizle ilgilenseniz eminim çok daha isabetli olur."

Reşat Nuri Erol
13.06.2014
10:17

http://haber.rotahaber.com/abdnin-cizdigi-buyuk-ortadogu-haritasi-gercek-mi-oluyor_466282.html





Sayı: 260 | Tarih: 8.06.2014
Ahmet Hakan
Fezlekedeki o cümle
Mekr
1290 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Paralel devletten kurtulma
Demokrasi
1202 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Yusuf Kaplan
Tarihin gündönümü ve Diyanet'in tarihi rolü!
Hükümet olmadı,Diyanet mi verelim?
966 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Barlas
İktidar çemberinin dışında kalanlar kötümser olur
Aslan payı yarışı
939 Okunma
Tayibet Erzen