Geleceğe Bakış
1161 Okunma, 7 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

23/03/2014

- Önümüzde ne olacak? Bunları bilip tedbir almalıyız. Dünya nereye gidiyor ona bakmalıyız.

- Dünyada banker sermaye ile devletler arası savaş vardır. Türkiye’yi ele geçirmek isteyen sermaye Türkiye’den dünyayı vurmak istiyor. Bunun için de Erbakan’a karşı güçlendirdi. AK Parti ile Cemaat’i çatıştırıyor. Sonunda iki taraf da onun gücüne teslim olacak. İki tarafı da o kullanacak. CHP yerine Cemaat geçiriliyor.

 

- Birkaç yıl önce mizahi bir yazı yazdım. Kraliçe topraklarımızı iade ediyor ve petrolle geçinen halkı bize emanet ediyor.

- İngiltere’yi sermaye büyütmüş sonra onu bölmüş ABD’ye devretmiştir. Şimdi de ABD’den başka bir yere transfer etmek istiyor. Adaylardan biri de Türkiye’dir. İngiltere devredemez ama Türkiye’ye sermaye geçici de olsa devretmeye çalışıyor.

 

- Petrol yerine yeni enerji üretiliyor. Biraz sonra petrolün kıymeti kalmayacak. O üretilinceye kadar önemi var, onun için savaşılıyor.

- Enerjinin tek kaynağı vardır. O da güneş enerjisidir. Elektrik enerjisi gittikçe devreye girmektedir. Ne var ki uçak ve gemilerde yine yakıt kullanılmayacaktır. Petrolün yerini ancak hidrojen enerjisi alır. Atom enerjisinden henüz yararlanacak seviyede teknolojiye sahip değildir.

 

- Batılılar buradaki öncülüğü koruyorlar. Osmanlılar, düzenle uğraşmışlar teknolojiden uzak durmuşlar.

- Doğu uygarlıkları hukukta, batı uygarlıkları sanayide hamle yaparlar.  III. Bin yıl uygarlığı yeni teknolojiye değil, yeni düzene, Adil Düzen’e dayanacaktır. Osmanlılar doğru yaptılar, biz de doğru yapacağız. Herkes kendi alanında faaliyet gösterecektir.

 

29/03/2014

Suriye Olayları

- Son günlerde Suriye tartışılıyor. Oradaki güçleri birileri kullanabilir.

- Suriye olaylarını çıkaran sermayedir. Suriye ile Türkiye’yi kapıştırmak, sonra İsrail’i Suriye’ye sokmak, sonra İran’a müdahale ettirmek istiyor. Türkiye ile İran arasında çıkacak savaşta; ABD ve AB’yi Türkiye’nin, Rusya ve Çin’i İran’ın yanına koyup üçüncü cihan savaşını çıkararak dünyaya yeniden düzen vermek istiyor.

 

- Bugün İslamiyet ikiye bölünüyor. Hâkimiyetini kaybeden sermaye yeniden güç kazanmak istiyor.

-  Sermaye karşılıksız para ve faiz ile silahlı gücü olmadan dünya devletini kurmak istemiş, ne var ki silahlı güç onu dinlememeye başlamıştır. Silahlı güç karşılıklı faizsiz kredileşme parasını çıkaramazsa yenilir. Yerine çıkaracaklar gelir.

 

- Suriye bu büyük oyunun parçasıdır. İşe yaramayan Suriye yönetimi değiştirilmeli veya Suriye parçalanmalı.

- Suriye İsrail için en yakın tehdittir. Toprakların bir kısmı Suriye’ye verilmek üzere Suriye devleti ortadan kalkabilir. Ürdün, Irak, Türkiye, Lübnan ve İsrail bölüşebilir. Bu, ancak üçüncü cihan savaşından sonraki proje olabilir.

 

- Irak ve Suriye’yi birleştirerek federal devlet oluşturabilirler. ABD ve Rusya Türkiye’nin hâkimiyetini ister.

- Gelecekte İnsanlık merkezine bağlı bloklar oluşacaktır. Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika, Avrupa, Çin, Hindistan ve Adalar. Türkiye, İran, Rusya ve Arabistan ayrı blok olabilir. Rusya ve Sibirya, Moğolistan hatta Afganistan bu bloğa katılabilir. Yahut Rusya ve Arabistan ülkeleri dâhil AB içinde yer alır.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

İnsanlığın Geleceği

İnsanlık; Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed tarafından yapılan inkılaplarla, bugünkü teknolojiye ulaştı. Bu teknolojiyi düzenleyecek hukuk düzeni bugünkü müspet ilimlere dayanarak Kuran nuru ile çözülecektir. Bu, Adil Düzen’dir. Neler olacaktır?

1) Dünya 30 milyonla 100 milyon arasında nüfusa sahip 100’e yakın devletten oluşacaktır. Ayrıca insanlık birlik içinde olacak, ama insanlığın ordusu olmayacaktır. Yargı kararlarına uymayan devletlere karşı isteyen devletler birleşip savaşacaklar ve o devleti yağmalayacaklardır.

2) Devletlerin siyasi olmayan birlikteliği olacaktır. Buranın yönetimi, insanlığın merkezinden yönetilecektir.

3)  Hakemlerden oluşan yargı sistemi oluşacak, siyasi güçler; bağımsız, tarafsız, etkin ve saygın yargının emrinde olacaktır.

4)  İnsanlık ülkelere, ülkeler illere, iller bucaklara, bucaklar ocaklara ayrılacak, merkezi kararlar taşralarda geçerli olmayacak. Halk kendi yerlerine çekildiği zaman özgür olacak, merkezlere geldiği zaman birlik sağlayacaklardır.

5) İlmi, ahlaki, mesleki ve siyasi dayanışma ortaklıkları oluşacaktır. İlim yasamayı, ahlak yaşamayı, meslek çalışmayı (yürütmeyi),  siyaset yönetmeyi (yargıyı) düzenleyecektir.

 

Bugünkü büyük devletler dağılacak,  100 milyondan büyük devlet olmayacaktır. İleri devletler komşu devletlere ağabeylik yapacaklardır. Silah zoru ile değil uygarlıkları ile onlara hizmet edeceklerdir. Uygarlıklar bunların çevresinde oluşacaktır.  

 

Büyük dinler,  aralarında iş birliği kurarak ortak ilkelerde birleşecekler. Tanrının varlığında, öldükten sonraki hayata, insanlar arasında barışa ve insanlığın birlikte uygarlaşmaya gitmesi hususunda anlaşacaklardır. Ateizmi böylece savacaklar.

 

Ağabeylik edecek devletler bugün bellidir.  Kuzey Amerika’da ABD, Avrupa’da Almanya ve Fransa birliği, doğuda Çin, Hindistan’da Hindular vardır. Adalarda, Afrika’da, Güney Amerika’da böyle belirlenmiş devletler yoktur. Türkiye, Rusya, İran Ortadoğu’da rakip devletlerdir. İş birliği yaparak insanlığa ağabeylik yapacaklardır.

 

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
31.03.2014
11:41

Hüseyin Gülerce: 'Hoşgörü isteyen Cemaat, CHP'ye oy istedi!'

31 Mart 2014 Pazartesi

Hadi ÖZIŞIK

İktidar-Cemaat kavgasının en ateşli günlerinde, bir ses yükselmişti hatırlayın. Hüseyin Gülerce, yapılanları, yazılanları, konuşulanları içine sindiremediğini belirtmiş, kendisine hakaret edenlerle aynı ekranda olmamak adına, TV'deki programı bırakmıştı! Gülerce'nin isyanı, onun Hizmet'ten dışlanmasından başka hiçbir işe yaramadı. Zaman'dan kovulmadı ama, yalnızlaştırıldı. Ahmet Turan Alkan bile üslubu dışına çıktı ve Gülerce'yi "Turfa Müneccim" ilan etti. Ahmet Bey, "AK Parti zaferi"nin birinci gününde, özür dilemesini bildi ama, Zaman'ın tepe yöneminde değişen bir şey yine olmadı. Zaman diğerlerinden farklı değildi, türlü bahanelerle Recep Tayyip Erdoğan'ın elde ettiği başarının üzerini örtmeye çalıştı. Gülerce, vaktinde bu kavganın içine bodoslama dalan bütün arkadaşlarını uyardı. Uyarıları işe yaramadığı gibi, az önce de belirttiğim gibi, dışlandı hakikatleri söylediği için. Buna rağmen, Cemaat'in düştüğü yanlışı yüksek sesle konuşmaya devam etti. 30 Mart onu da haklı çıkardı özetle... * Gülerce'yi aradım bu sabah. Üzgün bir ses... AK Parti başarılı diye üzülmüyor, Cemaat'ın yara almasına üzülüyor. Ortada bir başarı varken, yanlışta ısrara üzülüyor. Gülerce'ye göre, "Cemaat 4 önemli yanlış yaptı!" BİR- Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na savaş açtı. Gezi'den itibaren Başbakan'a hakaret etmeye başladılar. İKİ- Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyalogu bıraktık çatışmacı dil kullandık. ÜÇ- Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik. DÖRT- Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orjinalini kaybetti, yara aldı. Gülerce, Cemaat-İktidar kavgasında, inananların kullanıldığı görüşünü de savunuyor. Hizmet'e gönül vermiş insanların bu hisse kapıldığını belirtiyor. * Sohbetimiz uzadıkça Gülerce'nin sesi titriyor. 30 Mart'ta elde edilen bir başarıya rağmen, yanlışta ısrarın sürdüğünü belirtiyor. Bu yanlışın Hizmet'i temsil vasfı olmayan kişiler tarafından yapıldığını vurguluyor. Ve ekliyor: -İnsanların tanıdığı bildiği Hizmet bu değil! -Seçimden önce uyardınız, haklı çıktınız. - Haklı çıkmam neye yarar Hadi Bey? Hizmet yara aldı. Hizmet'i tanınmaz hale getirdiler. İnsanların güveni sarsıldı. Hoşgörü vardı bizde, diyalog vardı bizde, insanların gönlüne girmeyi istiyorduk. Biz ne yaptık peki? Kapı kapı dolaşıp CHP için oy istedik. - Bunlan sonra ne olacak? Gülerce yıllarca Cemaat'e destek veren belediyelere yapılan vefasızlığa isyan ediyor: -Bunu yapmamalıydık! Bundan sonra olacaklara gelince... Diyor ki: -Cemaat ayarlarına dönmeli. Gülerce bu uyarıları yaptı ama, Başbakan Erdoğan'a da, "Cemaat'in tabanını incitme" mesajını vermeyi ihmal etmedi: - Başbakan'ın bundan sonra Hizmet Hareketi'ne karşı, şefkatli, merhametli ve demokrat tavırlarla sadece hukukun üstünlüğüne riayet edeceğine inanıyorum. * Gülerce, seçim sonrasında hakikatleri dillendirendirdi diye ciddiye mi alınacak, yoksa hepten dışlanacak mı? "Cemaat'i temsil vasfı olmayan" şahinlerin yapacaklarını doğrusu çok merak ediyorum!

Reşat Nuri Erol
01.04.2014
05:25

Hüseyin Gülerce'nin oyu olabilir mi? AK Parti adayı Yakup Koçal'ın zaferini ilan ettiği Yalova'da ikinci parti olan CHP ile AK Parti arasında sadece 1 oy farkın bulunması akıllara Yalova'da ikamet eden Hüseyin Gülerce'nin açıklamalarını getirdi. Seçim sürecinde AK Parti ile cemaat arasında yaşanan gerilimde Fethullah Gülen'den yana tavır alsa da zaman zaman itidal çağrıları yapmayı ihmal etmeyen Hüseyin Gülerce'nin burada oyunu kullanması ilginç bir sonucu da ortaya çıkardı. Seçimden önce yayınlanan bir yorumunda cemaatin farklı partilere oy vereceğinin konuşulduğunu belirten Gülerce, kendisinin ise yangının söndürülmesi ve Yalova'daki yerel dinamiklerin etkisiyle oyunu AK Parti'ye vereceğini ilan etmişti. Yalova'da ortaya çıkan 1 oyluk fark, Gülerce'nin oyunu da tekrar gündeme getirdi.

Reşat Nuri Erol
02.04.2014
10:24

OSMAN ŞİMŞEK'TEN HÜSEYİN GÜLERCE'YE CEVAP Gülerce'nin bu açıklamaları sonrası Fethullah Gülen ile birlikte Pensilvanya'da yaşayan Herkul.org editörü Osman Şimşek açıklama yaptı, Gülerce'nin CHP için oy istediği iddialarını yalanladı. İnternethaber'deki açıklamalara inanmak istemediğini; ancak Gülerce'den tekzip veya tashih olmadığı için açıklama yapmak zorunda kaldığı anlatan Şimşek, o açıklamaları Zaman yazarına yakıştıramadığını, hangi endişelerle bu tür açıklamalar yaptığını anlamlandıramadığını yazdı. İşte Gülerce'nin İnternethaber'deki açıklamaları ve Şimşek'in Herkul.org'tan yaptığı itirazları; (HÜSEYİN GÜLERCE) 1- Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na savaş açtı. Gezi'den itibaren Başbakan'a hakaret etmeye başladılar. (OSMAN ŞİMŞEK) 1- Camia hiçbir zaman kavga taraftarı olmamıştır; hele kendi hükümetine savaş açtığı iddiası gerçekleri ters yüz etmekten ibarettir. Aslında, aylardır Hizmet hareketine yönelik yoğun bir linç kampanyası yürütüldüğü açıktır. En üst düzeydeki yetkililer ve hükûmete yakın medya tarafından ortaya konan öfkeli itham, hakaret ve iftiralarla nefret suçu işlenmiştir/işlenmektedir. (HÜSEYİN GÜLERCE) 2- Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyaloğu bıraktık çatışmacı dil kullandık. (OSMAN ŞİMŞEK) 2- Camia’ya gönül verenler, dün olduğu gibi bugün de nezih üsluplarını namusları gibi koruma gayretindedirler. Maruz kaldıkları tahrik edici dile ve provokatif söylemlere rağmen akl-ı selimden asla ayrılmamışlardır/ayrılmayacaklardır. Yaptıkları açıklamalar, kanuni haklar çerçevesinde, isnat ve iftiralara cevap sadedinde olmuştur. Kimin nasıl bir dil ve üslup kullandığı miting meydanlarında ve seçim konuşmalarında da açıkça görülmüştür. (HÜSEYİN GÜLERCE) 3- Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik. (OSMAN ŞİMŞEK) 3- Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın ve Hizmet gönüllülerinin defalarca açıkladıkları gibi; Camia’nın herhangi bir partiyle ittifakı kesinlikle söz konusu olmamıştır; bu iddia büyük bir yalandır. (HÜSEYİN GÜLERCE) 4- Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orjinalini kaybetti, yara aldı. (OSMAN ŞİMŞEK) 4- İlk günden beri Hizmet’in felsefesi çoğunlukla beraber hareket etmek değil hep doğrunun ve makulun yanında yer almaktır. Dünden bugüne Camia’nın desteği ya da eleştirileri, manevi buudlu demokrasi, evrensel insan hakları, özgürlükler, şeffaf ve hesap sorulabilir bir devlet gibi değerler etrafında olmuştur; bundan sonra da destek ya da tenkitler değerler üzerinde olacaktır.

Reşat Nuri Erol
02.04.2014
10:29

Hüseyin Gülerce h.gulerce@zaman.com.tr Son yazısı Seçim sonuçları ve Cemaat… Seçimlerden beş gün önce yazdığım yazıda, 30 Mart akşamı, beş temel sorunun cevabını alacağımızı söylemiştim. İlk iki soruyu hatırlatarak cevaplarını vermeye çalışayım: Bir: 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarıyla gündeme gelen yolsuzluk ve rüşvet iddiaları seçmeni nasıl etkiledi? Görüldü ki iddialar, seçimin galibi olan AK Parti’ye oy verecek seçmeni pek etkilemedi. Bunun nedenlerini beş aşağı beş yukarı analizciler söylüyor. Bu konuda seçmeni suçlamak ve aşağılamak, demokrasi terbiyesi ile bağdaşmaz. İki: AK Parti-Cemaat meselesi, seçim sonuçlarını nasıl etkileyecektir? Önce altını çizmem gereken hususlar var. Galibiyet coşkusu ya da mağlubiyet duygusu ile sözlerimin doğru anlaşılması perdelenmemelidir. Fikir ve ifade hürriyetimi kullanarak, vicdanî kanaatimi ve inandığımı söylemek zorundayım. Hizmet Hareketi büyüdükçe, bir sosyal realite olarak kendisini Hizmet insanı görenlerde de, Hizmet’i dışarıdan takip ve seyredenlerde de farklılaşmalar olur. Öncekilerle sonrakiler farklı içtihatlarda bulunabilirler. Şahsen ben ısrarla, “aman karınca misali su taşıyalım, yangın büyümesin, aman üsluba dikkat edilmeli, tam da sövene dilsiz, dövene elsiz olmak gereken günlerin içindeyiz” demeyi tercih ettim. Aksi halde Hizmet’in zarar göreceğine inandım. Hizmet, siyasi bir yapılanma değil. Ama siyasi tavır alma, her sivil toplum hareketi gibi demokratik hakkıdır. AK Parti’ye oy verilmemesi gerektiğini kabullenebilir, tavsiye edebilir. Eğer buna rağmen seçimlerde başarılı olunmamışsa, bu mağlubiyet olarak görülmeyebilir. Çünkü siyasi zeminde her mağlubiyet, kazanma adına, bundan sonraki hamlelere hazırlanma adına bir tecrübedir. Nitekim bütün siyasi partilerin yaklaşımı da budur. Sadece şunu kabul etmek gerekir: Siyaset zemininde tek doğru olmaz. Kaçınılmaz olarak, daha önce bünyede yaşanmamış farklılıklar, siyaset zemininde yaşanır. Mesela, Sayın Başbakan’ın meydanlarda Hizmet insanlarına yönelik ağır sözleri, yaralayıcı üslubu asla tasvip edilemez ama CHP’ye oy vermek, bazıları için çok zor olabilir. Bu farklılıkları, kırıcı, itici ve ötekileştirici yaklaşımlarla değerlendirmek haksızlık, savunduğumuz demokratik ilkelere de aykırı olur. Siyaset zemininde, daha önceki hizmet alanlarının hiçbirinde karşılaşmadığınız eleştiriler gelebilir. Hizmet Hareketi’nde, siyaset zeminine kısmi bir kayma olsa da, “Hizmet, siyasetten farklı bir alan” diye düşündüğünüzde, “yaşananlarla bir tecrübe daha kazanıldı” diyerek, olgunluk ve bütünlük içerisinde kervan yoluna devam eder. Bir kısım zayiatlar da kayıp olarak görülmez, sağlıklı yürümenin gerektirdiği arınma olarak değerlendirilir. Hizmet Hareketi’ni siyasi bir hareket gibi görmekte ısrar edenler evet, seçim sonuçlarına bakarak bir galibiyet hissi yaşayabilirler. Hizmet insanları olarak önemli olan, hareketin medya bünyesinde gösterilmesi gereken hassasiyettir. Çünkü Hizmet’in eğitim, bilhassa yurtdışındaki Türk okulları, diyalog, sağlık hizmetleri, yardımlaşma hizmetlerinin açıktan eleştiri hedefi yapılması zordur. Zaten bugüne kadar da maksatlı eleştiriler dışında, bu alanlara hasmane bakan yoktur. Ancak medya alanı öyle değildir. Hizmet’in üslubunun, en çok medya alanında korunması gerekir. Hizmet Hareketi benim için, kendi mana köklerimize bağlı kalarak evrensel değerlerde buluşma ve ileri demokrasi talebi ile dünyaya entegre olma hareketidir. Sempati, kabul ve güven adına, bu hedefin itina ile korunmasını çok önemsiyorum.

Reşat Nuri Erol
02.04.2014
10:41

Cemaat'in önemli isminden seçim itirafı Cemaat'in önemli isimlerinden Doç. İhsan Yılmaz yerel seçim sonuçlarını değerlendirdi. Seçim sonuçlarına ilişkin yorumlarda sıkça duyulan bir görüş "Gülen Cemaatinin iktidar ile girdiği kavgayı kaybettiği" şeklinde. Tabii bununla birlikte cemaatin AKP oyları üzerindeki gerçek etkisi de hesap edilmeye çalışılıyor. Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer, akıllardaki soruları Gülen hareketinin içeride ve dışarıda görüşlerine başvurulan önemli isimlerinden olan Fatih Üniversitesi siyaset Bilimi Doktora Programı Başkanı Doç. İhsan Yılmaz'a yöneltti. Açıklamalarından satırbaşları şöyle: Oyumuz yüzde 1 "Hizmet hareketimiz için ortaya konan 'yüzde 1' rakamı gerçekçi bir rakam. Özgülağırlığı olan bir hareketiz. Ancak insanları korkutmak için bu rakamı 3-5 milyon gibi gösteriyorlar. Gazete satışımız belli, ki onu da camiamız dışında alanlar da var. Özgül ağırlığı olan bir hareket. Hükümetin oylarındaki 5 puanlık düşüşün tamamı bizim etkimiz değildir. Liberaller, demokratlar, Twitter kullanıcısı AKP'liler vardı. Bizim etkimiz olsa olsa yüzde 2-3'tür." 'Yolsuzluk' tek başına etkilemiyor "Bunca yıpranmış bir hükümetin yüzde 45 oy alması başarıdır. Muhalefet açısından ise başarısızlık. Dünyanın her yerinde yolsuzluklar tek başına seçimleri etkilemez. Ekonomik krizle birlikte olursa etkiler. Vatandaş tamamen ekonomik gidişata bakıyor. Şimdi de öyle oy verdiler." Medya hâkimiyeti belirleyici "Tabii bir de medyaya hâkimiyet önemli rol oynadı. Başbakan yarattığı 'tehdit algısı' ve 'düşmanlara' karşı sürekli mağduru oynuyor. Ve kontrolündeki medya ve özellikle televizyonlarla kitleleri bu mücadelesine ikna ediyor." Biz de kaybedenlerden biriyiz "Sorulan 'Cemaat mağlup oldu mu' sorusu yanlış bir çerçeve önümüze koyar. Doğrusu şu: Kavga Erdoğan ile Hizmet Hareketi'nin kavgası değil, demokrasiye karşı Erdoğan'ın savaşıdır. İnternetin, Youtube'un yasaklanması, yolsuzluk soruşturmalarının örtülmesi... Bunların hepsi demokrasiye yapılan saldırılar. Asıl kaybeden demokrasi güçleridir. Bunlar arasından sadece biri, bir sosyal hareket olarak camiamızdır." Bildiğimiz yolda devam "30 Mart seçimleri sonrasında ne olur diye soranlar oluyor. Sandık sonuçlarıayakkabı kutularını yok etti mi? Twitter yasağını, AB ile inatlaşmayı, Şanghay İşÖrgütü'ne girme çabalarını yok edecek mi? Şeffaf devleti, hukuk devletini getirecek mi? Bağımsız yargıyı getirecek mi? Biz bunları söylemeye eskisi gibi devam edeceğiz. Dünyanın sonu değil." Toplum patlama noktasına gelebilir "Sonuçların en kötü yanı, Erdoğan'ı daha da cesaretlendirecek olması. Türkiye şuanda kutuplara ayrılmış durumda. İki taraf da çok keskin. En ufak olayda ortam gerilebilir. İnsanlar muhalefetten ümidini keserse, toplum patlama noktasına gelebilir. Türkiye yönetilemez bir ülke haline dönebilir. Ateş ile barut birbirine yakın durmaz." Cemaatte çatlak mı? Cemaatin önde gelen bir başka ismi Hüseyin Gülerce dün verdiği bir demeçte özeleştiri yaparak "CHP adına kapı kapı dolaştık. Çoğunluğun karşısına,Başbakan'ın karşısına çıktık, kaybettik" dedi. Doç. İhsan Yılmaz bu görüşlere katılmadığını belirterek şu karşı görüşü savundu: "Hüseyin Gülerce Ağabeyimiz bu süreçte bu tür eleştiriler getirdi. O, devlet ile mücadele ettiğimizi zannediyor. Oysa bu kavgayı başlatan biz değiliz. Dershane kapatmayı gündeme getiren Hizmet değil. 'Çoğunlukla hareket edelim' derken, 40 yıllık prensiplerimizi kenara mı bırakacağız? Öyle bir iktidar var ki, işadamlarını, medyayı tehdit ediyor. Bizi yok edeceğini her gün her şehirde söylüyor. Zulmün, baskının karşısında biz ne yapacaktık? Hani savunduğumuz demokrasi? Hani şeffaflık? Erdoğan'ın karşısında biz tek CHP'yi seçmedik. Her ilde bizi tehdit görmeyenler arasında daha iyi olanı ya da en az kötü olanı seçtik. Erzurum'da MHP, Sivas'ta BBP gibi..." Yılmaz, Gülerce'den farklı biçimde kendi özeleştirilerini şöyle aktardı: "1. Biz o kadar çok safmışız ki 5-6 yıldır hükümet bir yandan açıktan bize iyi davranırken, diğer yandan 'şike', 'kasetler', 'Ergenekon' diye perde arkasından bizi sorumlu tutuyormuş. Başkan Obama'ya bile hakkımızda evrak vermişler. 2. Gezi olayları, uzun tutukluluk gibi olaylarda daha net, daha ilkelidavranmalıydık. Öyle yapsak şimdi bu kadar yalnız kalmazdık." Cemaatin oy oranı Hükümet ile Gülen cemaati arasında Şubat 2012'deki MİT krizi ile başlayan ve 17 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrasında iyice sertleşen kavga, "Cemaatin oyu"sorusunu da beraberinde getiriyor. 2011 seçimine AKP ve cemaat omuz omuza girdi. Hem CHP hem de MHP o dönem Gülen hareketine karşı mesafeli bir duruş sergiledi. AKP ise tam tersine cemaate kontenjan tanıyarak bazı isimleri listesinden milletvekili yaptı. O seçimlerde AKP yüzde 49.8 oy aldı. Hemen arkasından iki stratejik hamle ile Numan Kurtulmuş'un liderliğindeki HSP ile, DP'nin başkanıSüleyman Soylu'yu saflarına transfer etti. Böylece iki partinin toplam yüzde 1.3'lük oy potansiyelinin önemli bölümünü hanesine geçirmiş oldu. Yani AKP ile cemaat arasında ilk büyük tartışma çıktığında Erdoğan yüzde 51'i bulan bir çoğunluğa sahipti. O dönem basında AKP'li yetkililere atfen çıkan kulis bilgilerinde "Yüzde 6'lık oyu var" değerlendirmelerini iyi hatırlıyoruz. Arkasından yaşanan dershaneler krizinde ise hükümet kanadı bu tahminini biraz daha düşürerek "yüzde 3-4' seviyesine çekti. 17 Aralık sürecinde ise "Yüzde 1 oyları var ama özgül ağırlıkları fazla" sözlerini duyduk.

Reşat Nuri Erol
02.04.2014
15:32

Cemaat'in 'sütten çıkmış ak kaşık ' olmadığını söylemek suç mu?

02 Nisan 2014 Çarşamba Hadi ÖZIŞIK

hadi.ozisik@internethaber.com Osman Şimşek, "şahsi görüşüm" dese de, Hüseyin Gülerce'ye yönelik yaptığı "yakıştırmadım" açıklamasının onaylanmadan yayımlanacağını sanmıyorum. Zira bu konuda görüştüğüm Cemaat gönüllüsü dostlar, benim de aynı paralelde düşünüyor. Hüseyin Gülerce'ye doğrudan bu açıklamanın Gülen'in onayından geçip geçmediğini sordum dün. Hüseyin bey, bu konuda sessiz kalmayı tercih etse de, açıklamanın içeriği ile ilgili çok önemli mesajlar verdi: - Ben tarihe bir not düşme adına söyleyeceğimi söyledim. Sadece şu hassasiyetin gözetilmesini temenni ederim. Camia olarak en çok savunduğumuz fikir ve ifade hürriyeti çerçevesinde söylediklerime 'yakıştıramadım' tepkisi verilmesini yadırgadım. Geçtiğimiz sancılı süreçte dostların gönlünü yıkmama ve onları uzaklaştırmama hassasiyetinin gösterilmesi gerekir. Bir soru daha sormama izin vermedi Gülerce: - Ben bu konuda söyleyeceğimi söyledim. Daha fazla konuşmayacağım. * Gülerce'nin konuşmaması doğru bir karar. Osman Şimşek, imzalı açıklamanın neresini düzeltecek? "Camia’nın herhangi bir partiyle ittifakı kesinlikle söz konusu olmamıştır; bu iddia büyük bir yalandır " diyorlar. Tamam da... Cemaat'in herhangi bir partiyle ittifak yaptığını kimse söylemedi. Hüseyin Gülerce'nin de ağzından böyle bir ifade çıkmadı. Osman Şimşek'in açıklamasında, kelime oyunu ile inkar var. Kars'ta AK Parti'nin karşısındaki en güçlü aday, MHP'li Murtaza Karaçanta'ydı. Cemaat burada tercihini ortaya koyunca, Kars'taki yarışı MHP adayı kazandı. Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya'da AK Parti'nin karşısındaki adayların hepsi CHP'liydi. AK Parti bu illerde kaybetsin diye CHP'li adaylar için oy istediniz mi, istemediniz mi? Binali Yıldırım'a karşı, İzmir'de Aziz Kocaoğlu'nun elini havaya kaldırdığınızı herhalde inkar etmeyeceksiniz değil mi? Zaman'da tam sayfa röportajlarla İzmir'in çehresini değiştirdiniz mi, değiştirmediniz mi? Ankara'da Melih Gökçek bu kavgada size tavır almamasına rağmen, Erdoğan'ın aleyhine konuşmadı diye Mansur Yavaş'ta karar kıldınız mı, kılmadınız mı? Menderes Türel'e karşı, CHP'nin adayı Mustafa Akaydın'ın galip gelmesi için, vicdanınızın sesine rağmen, 6 oka evet mührünü bastınız mı, basmadınız mı? Kelime oyunu yapılarak yalana sapılması, Hizmet'e yönelik sözleri ne yazık ki haklı çıkarıyor! Hem oy istiyorsunuz, hem de istemedik diyorsunuz! Yapmayın! * Başbakan Erdoğan'ın tavrı, konuşmaları, sarf ettiği sözler ortada. Başbakan bu seçimlerde tavrını ve tarzını böyle belirledi. Politikasını hakarete varan sözler üzerinde yürüttü. Balkon konuşmasında sözlerinin arkasında olduğunu da gösterdi. "Hayır" demiyor "inkâr" etmiyor! Büyük bir kavga yaşandı, yaşanıyor, yaşanacak! Buna rağmen, "kavga içinde değiliz" sözlerine kim inanır Allah aşkına? Yapmayın! Fethullah Gülen'in "sükunet" uyarılarına rağmen, Cemaat'in Türkiye'deki temsilcileri bu Camia'ya yakışmayan davranışlar sergiledi. Twitter üzerinden Başbakan'a ağır hakaretler yapıldı, yapılıyor. (Erdoğan'ın hakaretlerine aynı dille cevap verilmemeliydi diyorum) "YEZİD" dediler Erdoğan için, sesi düştü diye Today's Zaman'ın genel yayın yönetmeni "Tayyip abla" dedi. "Nezih üslup" bu mu? Emre Uslu denilen küfürbazın yazdıklarının altına, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil imzasını attı. Nezih üslubunuzu, namusunuz gibi böyle mi koruyorsunuz Osman Bey? * "Nezih üslup" derken bile, yıllarını bu Camia'ya veren kişiye "yalancı" diyor arkadaş. Bir kişinin bir başkasına "yalancı" diyebilmesi için yalandan uzak olması gerekmez mi? İktidarın gırla hataları var... Bunu herkes biliyor... Cemaat'in de "sütten çıkmış ak kaşık" olmadığını bir tek Hüseyin Gülerce söylemiyor. Yaygın kanaat bu yönde! Cemaat kızmak yerine bu sese kulak vermeli! "Yakıştıramadım" demek en kolay yol. Eleştiriye açık olabiliyor musunuz?

Reşat Nuri Erol
02.04.2014
23:00

Zaman Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, 24 TV'de Murat Çiçek'in sunduğu Açık Görüş programında gündemi değerlendirdi. CEMAAT HALKI NEDEN OKUYAMADI? Murat Çiçek'in, "halkın nabzını Cemaat nasıl tutamadı" şeklindeki sorusuna Etyen Mahçupyan şöyle cevap verdi: Bu dramatik bir soru. Cemaat oradan geliyor. Evin içinde Cemaat. Evin halkının nabzını çok tutamadılar. CEMAAT İÇİNDE BİR KISIM İNSANLAR VAR, DİĞER MENSUPLARI YÖNLENDİRİYORLAR Cemaat var, Cemaat var. Yani şu anlamda; bütün bu olanları yönlendiren kısım, toplam hareketin çok küçük bir kısmı. Daha sıradan, yatay ağların içinde olmayan, o ağın dışında olan bir kısım. Aydınlar var, bürokratlar var, yönetici pozisyonunda olan insanlar var. Cemaat'e ait olan kurumların yönetici pozisyonlarında olan insanlar var. CEMAAT'İN ASIL KALABALIK KİTLESİ SON 3 AYI HAYRETLE İZLEDİ Bu yönetici olan insanlarla, daha genel büyük kitle arasında bir boşluk oluştu. O büyük kitle, diğer insanlar gibi bu üç ayı hayretle izledi. Yani, önceden bildikleri bir şey değildi. Gazetelerden okuyarak vakıf oldular. Ve hiçbir adımını da öngöremediler. Gazetelerden gördüler ve kendi inançları açısından da bir şekilde rasyonalize etmeye çalıştılar. Ama öte yandan, Cemaat adına davranan, epeyce atak, epeyce kamusal alanı işgal eden, orada konuşan yeni bir grup, yeni bir kitle de var şu anda artık. Daha genç, daha siyasallaşmış bir kitle. Onların her yaptığı Cemaat adına kayda geçti. HİZMET HAREKETİ'NİN YAŞLI KUŞAĞI CİDDİ ŞEKİLDE RAHATSIZ Ancak, bütün bunlar olurken de, Hizmet hareketinin yaşlı kuşağında ciddi rahatsızlıklar da oluştu. Dolayısıyla orada bu iradenin ve siyasi kararın mantığı neydi diye sormak lazım. CEMAAT'E EN BÜYÜK ZARARI CEMAAT VERDİ Bunun bir tek mantığı var. Gerçekten 17 Aralık olayının sonuç alıcı olduğunu düşünen insanlar vardı bu işin içinde. Bunlar da az sayıda. Burada en büyük zararın, Cemaat tarafından Cemaat'e verildiğini düşünüyorum.





Sayı: 250 | Tarih: 30.03.2014
Yusuf Kaplan
Diren,son direnen adam!
Erdoğan gitse bile!
1226 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
‘Casus var’ diye ağlaşan bir devlet
Necva ve casusluk
1207 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Barlas
Ne olduğu bilinmez, ettiğinden bellidir
Seçim Bekleyişi
1176 Okunma
Tayibet Erzen
Hüseyin Gülerce
31 Mart sabahı
Hayırlısı olsun
1163 Okunma
Zafer Kafkas
Mahir Kaynak
Geleceğe Bakış
İnsanlığın Geleceği
1161 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle


© 2024 - Akevler