Hz. Hamza'nın ruhu ile frekans birliğine girmek meselesi
22.02.2014
Size "Gerçek bilgiler" şeklinde sunulanları anlamakta zorlandığınız zaman, iki farklı tepki seslendirebilirsiniz.
Ya "Bunları anlayamadığıma göre bende bir yanlışlık var" dersiniz.
Ya da "Bana bu saçmaları gerçek bilgi şeklinde sunan kişide bir yanlışlık var" diye düşünürsünüz...
Çoğumuzun hayretle izlediği ve merkezinde dini olduğu iddia edilen bir cemaatin bulunduğu siyasal kafa karışıklığını izlerken, yukarıda sözünü ettiğim iki farklı tepkiden hangisini seçmek daha doğru olur acaba?
Cemaat holdingin yayın organında "Erdoğan konuşurken çocukları TV'den uzak tutun" başlıklı bir haberimsi metin vardı dün... Bu metinde mesela şöyle cümleler vardı:
- Kaba söz, iftira, nefret, yalan ve toplum ahlakının hoş görmediği ifadeler, asla bir Başbakan'ın ağzına yakışmaz... Bu çocuklarımızın, gençlerimizin ruh sağlığı ve geleceği açısından son derece tehlikeli.
Onları korumak için RTÜK harekete geçmeli; halkı kin ve nefrete tahrik eden hakaretleri ve ayrımcılık içeren ifadeleri yayınlayan kanalları uyarmalı.
Bedduacının sözcüleri
Yerinden kalkıp kalkıp beddualar savuran ve çevresindekilerin de "Amin" diyerek beddualarına katıldığı bir kişinin sözcüsü konumundaki bu yayın organında, Başbakan hakkında bu tür bir metnin yayınlanmasını acaba ne şekilde bir tepkiyle karşılarsınız?
Bunlara göre Başbakanın konuşmalarını dinlemek gerçekten çocukların ve gençlerin ruh sağlığını iyi etkilemiyor. Peki bu durumda çocukların ve gençlerin ruh sağlığını iyi etkileyen hangi tür yayınlara ve konuşmalara yer vermek doğru olur?
Küçük bir dünyadan alıntı
Acaba Fethullah Gülen'in "Küçük Dünyam"ından alınacak şu metin bu tür yayınlara örnek olabilir mi? "Ankara'dan İstanbul'a geliyoruz...
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/02/22/hz-hamzanin-ruhu-ile-frekans-birligine-girmek-meselesi
Yorum:
‘Aşıklar kahvesinde siyaset’le nereye böyle?
Sayın Barlas’ın kullandığı ifadelerden tarafsızlığını yitirdiği, hükümet taraflı bir üslup kullanarak Başbakan’ın haklı, Gülen’in haksız olduğu sonucuna varmamıza sebep olduğunu söyleyebilirim.
Duruma bakacak olursak; bir ülkenin başbakanı çıkıyor, siyasi olsun olmasın, önemli olsun olmasın, gerekli olsun olmasın her konuda ama her konuda, üstelik bürokrasi ağzı kullanma kaygısı da gütmeden demeçler veriyor. İkili tartışmalara giriyor, dizi filmlerine atıflarda bulunuyor, kimse de çıkıp sormuyor; bu adam ne yapıyor?
Gerçekten sorulmakta bir hayli geç kalınmış bu soruyu sormak istiyorum: bu meydan okumalarla ergen atışması ve mahalle kavgası tadında devam eden siyasetle nereye varılma hedefleniyor?
Eğer bu kadar çaba bir dönem daha iktidar davasıysa, yazık gerçekten çok yazık çünkü buna hiç gerek yok. Halkın zaten öngördüğü şey gerçekleşecek, bu hükümet bir dönem daha ülkeyi yönetecek ama bizim derdimiz bu olmamalı, çıta bu kadar aşağılarda olmamalı.
Hükümet gündemini bu meselelerle çöplüğe çevirirken, malum diğerleri malı götürüyor, planları saat gibi işliyor. Ülkeyi ellerini hiç kirletmeden, kardeşi kardeşe vurdurarak dağıtmayı sonra da üzerine üşüşmeyi planlayanlar kim bilir ne zevkle bu tabloyu izliyorlardır. Kaybeden kim olursa olsun, ister cemaat ister hükümet onlar hep kazanan olacaklar. Bunu görecek kadar bile siyasi basireti olmayanlar ne diye siyaset yapıp, cemaat liderliği yapıp bunca insanın vebalini üzerlerine alırlar aklım almaz. Allah akıl melekesini kullanmayı ve basireti tez elden tüm liderlere ve kendini lider hissedenlere bahşetsin, Amin.