Başbakan Erdoğan için 7 adımda çıkış yolu
1042 Okunma, 2 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

16.01.2014

BİRİNCİ olarak...

Çok içtenlikli bir “pişmanlık bildirisi” kaleme almalı ve bu bildiriyi halkın huzurunda yüksek sesle okumalısınız.

Lafı hiç eğip bükmeden haykırmalısınız:

- Pişmanım Cemaat’le al takke ver külah ilişki kurduğum için...

- Pişmanım okyanus ötesine selamlar sarkıttığım için...

- Pişmanım Baykal’ın ve MHP’lilerin kasetlerini dilime doladığım için...

- Pişmanım Savcı Öz’ü “temiz eller savcısı” diye selamladığım için...

- Pişmanım Ergenekon ve Balyoz’da kuru/yaş bakılmadan herkesin yakılmasına alkış tuttuğum için...

- Pişmanım “İcabında kitap bombadan daha tehlikedir” dediğim için...

- Pişmanım Ergenekon ve Balyoz operasyonlarındaki hukuksuzluklara işaret edenlere, “Durun bakalım, yargı işini yapsın, bir karar versin, bu telaş ne yahu” diye çıkıştığım için...

- Pişmanım şimdi yakınlarımı teslim etmek istemediğim bu yargıya, birlikte görev yaptığım Genelkurmay Başkanımı kolayca teslim ettiğim için...

- Pişmanım askeri vesayeti geriletme işini Cemaat’e ihale ettiğim için...

- Pişmanım “üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü” vaadiyle gittiğim referandum için...

*

İkinci olarak...

Özeleştirinizi vermelisiniz.

Mesela şöyle bir metni topluma deklare etmelisiniz:

“Özeleştirimi veriyorum.

Bugün ‘Haşhaşiler’ diye nitelendirdiğim bu insanlarla 11 yıl boyunca iş tuttum, onlara “kardeşlerim” dedim. Eğer kapıma dayanmasaydılar kör topal da olsa ilişkimi sürdürecek, hiç değilse onlara ‘Haşhaşiler’ demeyi aklımın ucundan bile geçirmeyecektim.

Bu konuda kendimi hiç affetmeyeceğim.”

*

Üçüncü olarak...

Çok acil bir dizi kurstan ve seminerden geçmelisiniz.

Kurs ve seminer için başlık önerilerimi sunuyorum:

- “Kuvvetler ayrılığı” ne işe yarar, hikmeti nedir?

- Yasama, yürütme ve yargı... Bunlar neden ille de ayrı olmak zorunda? Neden birleşmeleri münasip kaçmamakta? Nedir bu işin sırrı?

- Yargı neden ille de bağımsız olmak zorunda? Yargının hükümete bağlı olmasının ne sakıncası var? - Neden yargısı bağımsız olmayan ülkelere “demokratik hukuk devleti” denilemiyor?

- Çoğulculuk nedir? Çoğunlukçuluk nedir?

- Neden gelişmiş demokrasilerde sandıktan çıkan her istediğini yapamıyor?

- Seçilmiş hükümetlerin denetlenmesi, gelişmiş demokrasilerde neden “milli iradeye saygısızlık” olarak görülmüyor?

- “Milli irade” neye denir? Ülke halkının tamamının iradesine mi? Yoksa sadece iktidar partisine oy atanlara mı?

*

Dördüncü olarak...

Çalma, çırpma, rüşvet alma, rüşvet verme, paraları götürme, paraları getirme, yolsuzluğa bulaşma iddiaları karşısındaki tutumunuzu derhal değiştirmelisiniz.

Zamanlamasına, manidarlığına, kaynağına, amacına falan bakmadan...

Hırsızlık ithamına maruz kalan kim varsa...

Hepsinin soruşturulup yargılanmasının önünü açmalısınız.

Töhmetten kurtulmanın tek yolunun bu olduğunu unutmamalısınız.

*

Beşinci olarak...

Yargıda oluşmuş çeteyi temizlemek için harekete geçmelisiniz.

Ancak bunu yargıyı Cemaat’ten alıp kendinize bağlayarak yapamazsınız.

“Cemaatçi yargı”nın alternatifi “hükümetçi yargı” değildir.

Hedefiniz şu olmalıdır:

Kimseye ait olmayan, kimsenin ele geçirmediği ve geçiremeyeceği, vicdan dışında hiçbir mekanizmaya boyun eğmeyen, adalet dışında hiçbir amaç taşımayan bir yargı sistemini yeni baştan kurmak ve kurgulamak.

Hedefiniz bu olursa...

Yargıyı Bekir Bey’e bağlamak dışında çözüm yollarının olduğunu da rahatlıkla görebilirsiniz.

*

Altıncı olarak...

İntikam yeminleri etmekten, acımasızlık sözleri vermekten, sıkıyönetim sinyalleri çakmaktan, istihbarat oyunları oynamaktan, “madem onlar bana bunu yapıyor, ben de onlara aynısını yaparım arkadaş” anlayışıyla hareket etmekten vazgeçmelisiniz.

Hukuksuzluğa hukuksuzlukla, çeteciliğe çetecilikle, bel altı vuruşlara bel altı vuruşlarla, kasetlere kasetlerle karşılık veremezsiniz.

Çünkü bulunduğunuz makam, hukuk ve demokrasi kurallarına uygun davranmanızı zorunlu kılıyor.

Eğer ille de “Ben de onlara aynısını yapacağım” diyorsanız, siyaseti ve başbakanlığı bırakıp siz de onlar gibi “cemaat” kurmalısınız.

*

Yedinci olarak...

Ülkede bir özgürlük rüzgârı estirmelisiniz, bir büyük “içbarış” hamlesi başlatmalısınız, bir büyük değişim hamlesine girişmelisiniz.

Bunun için de acilen...

- Tek adamlık anlayışından...

- Muhalefeti küçümsemekten...

- Tahammülsüzlükten...

- Halkı “dost kuvvetler” ile “düşman kuvvetler” diye ikiye ayırmaktan...

- Vatandaşın farklı hayat tarzlarıyla ilgili değer hükümleri ortaya koymaktan...

- Siyaseti savaş olarak görmekten...

- Herkesi ama herkesi “Sen kimsin ya” diye aşağılamaktan...

- Toplumu mühendislik çalışmalarıyla şekillendirme hevesinden...

- İtaat etmeyenle karşılaşınca, “Seni de yazdım vakti gelince gününü göstereceğim kişiler arasına” diye iç geçirmekten...

- Eleştiren her gazetecinin üstünü çizmekten...

- Cepheleştirmeyi körüklemekten...

- Patates yetiştirir gibi nesil yetiştirmeye çalışmaktan...

- “Söz söylenmez sözüm üstüne” havasından...

- Tansiyonu düşürmek yerine tansiyonu yükseltmekten...

- Başkalarının ahlak ve değerlerini saygıdeğer bulmamaktan...

- Halkın bir kısmının taleplerine kulak vermeyi “dik durmamak” ve “eğilmek” olarak görmekten...

- Memleketin yarısını diğer yarısına düşman etmekten...

- “Onu da biz biliriz, bunu da biz biliriz” demekten...

- Tek tip bir hayat özleminden...

- AB’ye sırt çevirmekten...

- Kefenli gösterilere, “ölümüne itaat” yeminlerine, faili meçhul tehditlerine geçit vermekten...

- Kendinize doğrudan bağladığınız medyayla propaganda kampanyaları düzenlemekten...

- Dünyayla hiç durmadan ve hiç bıkmadan kavga etmekten...

- Başa gelen belalar karşısında “Ben nerede yanlış yaptım acaba” demek yerine, “Benim hiç suçum yok, bunların hepsini Amerika yaptı, İsrail yaptı” demekten...

- Bilgece konuşmak yerine bağırmaktan...

- Dinlemek yerine sürekli konuşmaktan...

Vazgeçmelisiniz.

*

Hem Türkiye’yi, hem de kendinizi içine soktuğunuz buhrandan ve çıkmazdan kurtarmak için bu yedi adımı atmak zorundasınız.

Atmazsanız...

Belki yine seçimi kazanabilirsiniz.

Ama mutlu, huzurlu, geleceğine güvenle bakan, barış içinde kardeşçe yaşayan müreffeh bir Türkiye hep hayal olarak kalacak ve asla gerçek olmayacaktır.

Yazının tamamı için Not supported field expression!

Yorum:

Çırpınışlar

Adil Düzen’i reddetti. İlim adamı olarak kabul ettiği kimseler ona Adil Düzen iyi bir şey değil dediler. O da inandı veya inanmak istedi. Adil Düzen’den uzaklaştı.

Zalim düzen içinde başarılı olmanın bin bir yolunu denedi. Başlangıçta başarılı imiş gibi göründü. Ekonomi düzeldi dediler. Oysa faiz düzeni devam etti.

Komşularla sıfır sorun dendi. Sorunumuz olmayan komşu kalmadı.

Adalet sistemi düzeldi dediler. Berbat hale geldi.

Sürekli borçlanarak ülke büyür gibi göründü. Komşulardan gelen kayıt dışı paralardan gelen paylarla ülke büyüyor gibi göründü.

Temiz ülke dedi. Rüşvetin olmadığı, rüşvetsiz iş yapılabilen hiçbir yer kalmadı. Belediye başkanları bile başka belediyelerdeki işlerini yapmak için rüşvet vermek dışında bir çare bulamaz hale geldi.

Zamanın ANAP’ı oldu sana AK Parti.

Zamanın ANAP’ı şimdi nerde? Gün gelecek aynı şeyi söyleyeceğiz. Zamanın AK Partisi şimdi nerede?

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
23.01.2014
03:52

ÇIRPINIŞLAR...

ÇIRPINANLAR PEK ÇOK...

ÖZELLİKLE ÇIRPINAN KİM/LER?..

MÜESSES DÜNYA DÜZENİ Mİ ÇIRPINIYOR?...

*

ŞU TESBİTLERE DİKKAT:

"...

İçerideki güçleri harekete geçiren faktör ise son 10 yıllık iktidarda yeterince toparlandığına kanaat getiren “devletin sert çekirdeği”nin bu sürece “dur deme” kararını vermiş olmasıdır. 2002’de devlet dış reform talepleri ile iç-toplumsal değişim talepleri arasında sıkışmıştı, kaçacak yeri yoktu. Kendini, İslamcılıktan istifa ettiğini beyan eden AK Parti’ye teslim etti. AK Parti iktidarı bütün dinî grupların koalisyonu olarak ortaya çıktı.

...

Yeni tehdit 2002’nin “kurtarıcıları” olarak kodlandı. Benim kişisel gözlemlerime göre dışarıdaki ve içerideki güçler tehdidi üç kümede toplamaktadırlar: a) Hizmet Hareketi; b) AK Parti, c) Diğer cemaatler, gruplar, vakıflar, dernekler.

...

İnce bir mühendislik söz konusu. Plan yürürse önce Cemaat, sonra AK Parti ve sonunda diğer dini grupların tamamı. Kısaca beyaz, sarı ve siyah, üç inek de kurban edilecektir. Bugün savaş narası atanlar yarının kurbanları olacak. Anlaşılıyor ki, “ebed müddet olduğunu düşünen” devletin yine “hikmet-i hükümeti” tutmuş! Bu devleti adam etmenin tek çaresi var: Hukuk! Ama Örfi Hukuk’la değil, Hukuk’la. Maalesef muhafazakârlar bunu başaramadı."

*

TAMAMI İÇİN:

http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/devletin-hikmet-i-hukumeti_2195030.html

Reşat Nuri Erol
23.01.2014
04:13

AHMET TAŞGETİREN ÖNERİYOR:

...

Ben, 11 yıl önce yola çıkarken, AK Parti’nin Refah politikalarından farklı bir “reel politik” değerlendirmesi yaptığını düşünmüştüm. AK Parti iktidarının, Erdoğan - Gül - Davutoğlu’nun diplomatik gayretleri, içerde sağlanan siyasi - ekonomik istikrar sayesinde Türkiye’yi etkin bir güç haline getirdikleri muhakkak. Ama bu gücün de, başka güçler gibi “göreceli” olduğunu unutmamak lazım. Bu coğrafyada, dünyanın en etkin gücü olan ABD’nin yapabileceği şeyler sınırlı olduğu gibi, Türkiye’nin gücünün de sınırı vardır. Şu sorular önemli diye düşünüyorum: - O sınır nedir? - Bu coğrafyada hala etkin olan güçler hangileridir? - Türkiye, Ortadoğu politikalarını oluştururken, hem bölgede bulunan hem de dışardan bölge ile ilgilenen hangi güçleri hesaba katmak durumundadır? - 11 yıl önceki değerlendirmeler bugün ne kadar farklılaşmış, ne kadar aynı kalmıştır? - İslam coğrafyasının sağlıklı bir dönüşümü için nasıl bir süreç öngörülmelidir? - Ve Türkiye hem söylem, hem eylem planında nasıl bir duruş sergilemelidir? Yeni bir beyin fırtınasına ihtiyacımız bulunduğunu düşünüyorum vesselam.

...

http://haber.stargazete.com/yazar/yeni-bir-beyin-firtinasi/yazi-833531





Sayı: 240 | Tarih: 19.01.2014
Mehmet Şevket Eygi
Müslümanlar Kıyasıya Savaşırken
Kuran'dan Uzaklaşmanın Sonucu
1253 Okunma
Emine Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
'Obüyük dilini koparırız'(!)
Susmamak yetmez!
1063 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Savunma nasıl olmalı?
MİT
1048 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Başbakan Erdoğan için 7 adımda çıkış yolu
Çırpınışlar
1042 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Barlas
"Meşru devlet"e karşı şimdi de "kayıt dışı devlet
Paralel Devlet
1017 Okunma
Tayibet Erzen
Hüseyin Gülerce
Masumiyete dokunmak...
Kendi Yaptıklarınız Yüzünden
888 Okunma
2 Yorum
Zafer Kafkas