08.12.2013
HERKESİ ama herkesi alıştırdılar:
-Devletin mahremiyetine girilebileceğine...
-Çok zırhlı, zinhar girilemez, acayip korunaklı kozmik odalara dalınabileceğine...
-Bavuldan çıkan belgelerle devlet denilen aygıtın adam edilebileceğine...
-“Vay vay vay... Neler dönmüş böyle...” dedirten belgeleri çatır çatır yayınlama özgürlüğü olduğuna...
-Devletin mahremiyetine girmenin vatan hainliği değil, vatanseverlik olduğuna...
Fena halde alıştırdılar.
*
Şimdi de çıkmışlar...
Düdük çalıyorlar, maçı paydos ediyorlar, “hop” çekiyorlar.
Diyorlar ki:
-Devletin bir mahremiyeti vardır...
-O mahremiyete elini kolunu sallayarak giremezsin...
-Girersen vatan haini olursun...
*
Sonuç şu.
-Devlet onların elindeyken...
Devletin mahremiyeti falan yoktur.
-Devlet bunların eline geçince...
Devletin bir mahremiyeti vardır.
*
Ne çıkar bundan?
Yeni bir “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” çıkar.
İki maddelik bir belge:
-BİR: Benim işime gelen belgeleri yayınlarsan vatansever olursun... Ellerimle beslerim.
-İKİ: Benim işime gelmeyen belgeleri yayınlarsan vatan haini olursun... Gözünü oyarım.
*
Bence asıl bu durumda...
Önüne geleni “vatan haini” ilan eden, önüne gelene “sen devletin askeri belgelerini nasıl ifşa edersin” diye çıkışan, savaş gemisinden parmak sallayan, gazetecileri suç duyurularıyla tehdit eden...
İçerideki paşaların derhal tahliye edilmesi gerekir.
Çünkü...
“Bunlar” ile “onlar” arasında pek bir fark kalmadı.
Yazının tamamı için http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25303891.asp
Yorum:
X Files
Bir gün radyoda bir haber programı dinliyorum. ANAP’lı eski bir milletvekili konuşuyor. Bir arkadaşının hastane müdürlüğünden haksız yere alınıp daha aşağı bir göreve getirilmesini takiben ona eski görevinin verilmesi için gösterdiği gayreti anlatıyor.
Hiçbir gerekçe göstermeden tenzil-i rütbeye uğrayan bu müdür için o günkü Sağlık Bakanına gidiyor. Derhal görevinin iade edileceğini öğreniyor. Ama yapılmıyor. Tekrar gidiyor, tekrar gidiyor… Olumsuz hiçbir şey yok, ama görev iade edilmiyor. Bakan değişiyor. Ona da gidiyor. Aynı şeyler oluyor ama yine görev iade edilmiyor. Yine bakan değişiyor. Ona da gidiyor. Toplam 14 kere bakanlığa gittikten sonra personel genel müdürünün odasına gidiyor ve arkadaşının dosyasını getirmedikleri takdirde oradan kalkmayacağını söylüyor. Bunun üzerine dosya geliyor. Açıyor dosyayı, başlıyor okumaya. Hiç bir olumsuzluk yok. Teşekkür, takdir belgeleri, yüksek sicil notları ile dolu dosyası. Şaşırıyor. Tam dosyayı kapatırken içinden başlangıçta fark etmediği gizli bir bölmeden küçük bir dosya düşüyor. Dosyayı açıyor. İçinde tek bir kâğıt var. Bu kâğıtta pembe bir keçeli kalemle “Dev-Yol sempatizanıdır, sakıncalıdır” yazıyor. Yazan belli değil, kaynak belli değil, Dev-Yol sempatizanı olduğuna dair hiçbir delil yok dosyada. Sadece keçeli kalemle yazılmış bir cümle.
İşte devletimiz böyle idare ediliyor. Gizlilik adı altında zulümler yapılıyor. Aradan geçiyor onlarca sene. Ne değişiyor. Hiçbir şey. Sadece güçlü olanlar değişiyor. Güçlü oldukça haklı olduğuna inanmak saçmalığı hiç değişmiyor. Güçlü ya, artık haklı. Her hak kendinde mevcut anlamına geliyor. O da devam ettiriyor gizli dosya olayını. Devam ediyor “X files” devleti. Bundan sonra da artık ne adalet bekleyin ne de nizam.