Uyum Sağlamak
1071 Okunma, 2 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

 

28/09/2013

- Genel kanı üçüncü Cihan Savaşının ABD ve AB ile Rusya ve Çin arasında olacağıdır. Ben bu kanaatte değilim.

- Sermaye, dengesini dünyayı bölerek kurar. Dinleri böldü, 500 sen sefa sürdü, Rejimleri böldü 50 sene sefa sürdü. Şimdi coğrafyayı bölerek safa sürmeyi düşünüyor.

 

-Rusya ve ABD birlik hakimlerdir. Çin global sermaye ile tehdit olmaya başladı.

-Faizli sistem büyümek zorundadır. Önce Avrupa’da geldi. Sonra Afrika ve Güney Amerika’da oldu. Sonra Sovyetler yıkıldı orada genişledi. Çin kalmıştı, O da şimdi fethedildi. Çin böyle büyüdü. ABD ile Rusya sömürü sermayesine karşı birleşti. AB de bunların yanında. Çin hiçbir zaman tek başına dünyaya cephe alamaz. Dolayısıyla üçüncü cihan savaşı olmama ihtimali büyük.

 

-Üçüncü Cihan Savaşı 11 Eylülde başladı. İkinci cihan savaşında savaşanlar sonra dost oldular, dost olanlar soğuk savaşa başladılar.  

-Savaş sermaye tarafından çıkarılmıştı. Galip gelen sonra mağlup edildi.  Sermaye yenilen Japonya ve Almanya da yatırım yaptı. Çünkü onların ordusu yoktu. Türkiye’de yapmadı. Çünkü sonra orasını işgal edecekti. Üçüncü cihan savaşı çıkarmak için Müslümanları kışkırtıyor. Türkiye aracılığı ile onları ayaklandırıyor. Devletleri onlarla dize getirecek, sonra Müslümanları kırdıracak.

 

-Savaş, global sermaye ile büyük devletler arasındadır.

-Rusya ile ABD’yi birleştiren budur. AB ve Çin de bunun için bu gruba katılmıştır.

 

-Türkiye bu çatışmanın merkezindedir. Muhalefet kullanılıyor.

-Türkiye ve İran çatıştırılarak Müslümanlar iki tarafta yenilecek ve Müslümanlar birbirini kıracak. Sonunda sermaye Müslümanların tasfiyesini isteyecek.

 

-Savaşı kim kazanacak, onu keşfedip onun yanında yer almamız gerekir.

-Erdoğan, Putin ve Obama ile çok yakın durumdadır. Bu çatışma gerçeğini kavrayamadığı için acemice hareket ediyor. Sermaye tasfiye olunacak. Faizden ve fitneden vazgeçerse varlığı devam ettirilir. Yoksa yeni sürgün dönemi başlar.

 

28/09/2013

Suriye’nin Geleceği

-Suriye’nin durumu belirsizdir. Kimyasal silahı Esed kime karşı kullandı? Ne suçu vardı? Etkili oldu mu? Belirsiz. Kimin kullandığı da belirsizdir.

-Kimyasal silahı sermaye kullandı. Kendisini gizlemesi için de Türkiye’yi bile suçladı. Oysa Türkiye kimyasal silahı ihmal etmiştir.

 

-Esed’in kendi halkına bu silahı kullanması aklen kabul edilemez. Onu tanıyanlar ona emir verdiler ve kullandırttılar denebilir.

-Esed atanmış değildir. Babasına varis olmuştur. Emir almaz, etki altında kalır. Halkı ısındırmış sonra da uluslararası uyumla durumunu sağlamlaştırmış olabilir.

 

-Olayı bir güç yaptırmıştır. Bu Rusya olamaz.

-Sermaye Esed’in orada oturmasını ister. Böylece hem Müslümanları ezer, hem de belki bu yolda İran ve Türkiye arasında çatışma çıkabilir. Rusya ve ABD de alternatifleri olmadığı için indirmek istemiyor. Türkiye akılsızca siyaset yapıyor.

 

-Suriye, İran yoluyla Çin ve AB’ye yakındır. Bunun önlenmesi için kimyasal silah kullanılmış olabilir.

-Rusya’nın veya ABD’nin bu silahı kullandırması makul değildir. Sermaye kullandırmıştır.

 

-Kimyasal silah, bölgede bölge savaşı çıkarmak için kullanılmıştır. Türkiye’de de bu tür denemeler yapılabilir. Muhalif adına yapılabilir.

-Bu tür olayların olması için çözüm yerinden yönetim ve hakemliktir. Merkezi yönetim ve hakemlik sistemi her zaman patlaması muhtemel tehlikeler taşımaktadır.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle'ye aittir.

 

Yorum:

Sermaye

İsrail oğulları seçilmiş kavimdir. Uygarlaşmada daima etkin olmuşlardır. Yunan uygarlığı, Batı Anadolu’daki İbranilerin kurduğu uygarlığa dayanmaktadır. Roma imparatorluğu Tevrat hükümlerinin laikleştirilmesi ile oluşmuştur. Bugünkü batı uyarlığı İslam uygarlığının İsrail oğullarının batıya taşınması ile doğmuştur.

Bugünkü uygarlık sermaye terakümü ile doğmuştur. Sermaye terakümü İsrail oğullarını beş yüz senelik çabası ile doğmuştur. En yüksek seviyeye çıkmış ve tüm dünyayı tek devlet haline getirmiştir.

Her kemalin zevali olduğu gibi sermayenin de zevali gelmiştir.  Sermaye dengeyi en önce dinler arası çatışması üzerine kurmuştur. Sonra rejimler arasındaki çatışma üzerine kurdu. Türkiye’de Erbakan Ecevit koalisyonu bu dengeyi bozmuştur. Humeyni uygulaması Gorbaçov’u doğurmuş sosyal rejimler arası çatışma sona ermiştir.

Sermaye şimdi, dengeyi doğu batı arasında kurmak istemektedir. Ural dağları Hazar denizi, Bulgaristan ile bölünecek dünya, AB, ABD, Afrika’yı içine alacaktır. Çin, Hindistan ve Avustralya’yı doğu bloğunu oluşturacaktır. Doğu Müslümanları Sünni olarak doğu bloğu, Batı Müslümanları Şii olarak batı bloğu içinde yer alacaktır. Sibirya Rusya ile Çin arası çatışma alanı olacaktır.

Çatışma dine veya siyasete dayanmayacaktır. Çatışma çıkara dayanacak. Çıkar çatışması iki bloğun dengesinde olacaktır.

Sermayenin planı budur. Sermaye bunu başarmak için Eş başkanlık adı altında büyük Ortadoğu projesini koymuştur. Kuleleri bu amaçla yıkmıştır. Arap baharı bu amaçla doğmuştur. Mısır ve Suriye olayları bu programın bir uygulamasıdır.

Sermaye, bu işi bugün başarmamıştır. İsrail oğulları ABD de ikiye ayrılmıştır. Bankerler bu savaşı çıkarmak istiyor, patronlar bu savaşa taraftar değildir. Yahudiler 1800’lerin sonunda ikiye ayrılmıştı. İsrail devletinin kurulmasını isteyenler, istemeyenler. Amerikan Yahudileri istemiyorlardı. Herzl galip geldi ve kurulma kararını aldırdı. Ondan sonra sermaye başka yoldan sabote etmektedir. İsrail devletinin kurulmaması için gereğini yapmaktadır. Filistin örgütünü sermaye finanse etmektedir. İsrail oğullarına silah vermekte, siz savaşın iş yapmayın, komşularınızla iyi olmayın demektedir.

Bu gün ne olacaktır? Bankerler mi yoksa patronlar mı galip gelecektir? Bankerler sahte tanrıya, paraya tapmaktadırlar. Sermaye mağlup olacaktır. Galip gelen Adil Düzen olacaktır.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
30.09.2013
07:22

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2013/09/30/ingiliz-anahtari

Reşat Nuri Erol
04.10.2013
03:23

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Faruk_Beser/cami-cemevi-projesi-birlestirme-degil-ayristirmadir/39895

Cami-cemevi projesi birleştirme değil ayrıştırmadır Camilerin yanına Cem Evi yapılması projesini ilk duyduğumda doğrusu olumlu bir intiba edinmiştim. Ama üzerinde düşününce fark ettim ki, konjonktürel ve siyasal refleksim dini düşünme damarımın önüne geçtiği için böyle hissetmişim. Gerçekten de Türkiye'nin hassas dengeleri hesaba katıldığında böyle bir proje siyaseten son derecede rasyonel bir projedir. Özellikle de günümüzde olduğu gibi Türkiye'nin düşmanlarının içimizde çatışma dinamikleri aradığı ve her fırsatta bunu oluşturmaya çalıştıkları bir dönemde. Özellikle Almanya'nın Aleviliği ayrıştırma ve farklı bir din olduklarını kendilerine ikna çabalarının, bunun için hem Almanya'da hem Türkiye'de hatırı sayılır bütçeler ayırdıklarının neredeyse söylenti olmaktan çıktığı bir hengâmda. Bunlar doğru ama din siyasete kurban edilirse Hıristiyanlığın başına gelen İslam'ın da başına gelebilir. Önce bu sütunlarda iki kez zikrettiğim şu ölçü hadisi şerifi bir kez daha vereyim: 'Allah'tan başka ilah olmadığını kabul edip, kıblemize dönen, namazımızı kılan, kestiğimizi helal sayan bizdendir'. İster Alevi olsun ister Sünni. Ama biz biliyoruz ki, Alevilik de Sünnilik gibi farklı tonlara sahiptir. Alevilerden camiye gelen, namaz kılan, Kuranı Kerim okuyan dindarlar olduğu gibi bunlara yanaşmayanlar da vardır. Sünniler de öyledir. Onların da hiç namaz kılmayanları, camiye gelmeyenleri Kurana ve Şeriata karşı olanları vardır. Ortak payda, Allah'a inanan ve arada bir de olsa namaz kılanların camide buluşmalarıdır. Cami, yani bütün inanları cem eden, toplayan mekân. Namaz her yerde kılınabilir. Necip Fazıl'ın dediği gibi: İşte iz / Geliniz / Toprak post / Allah dost. Ama cami önemli bir semboldür, şiardır. 'Allah'ın şiarlarına saygılı olmak kalbin takvasındandır.' Bu yönüyle cami İslam'ın ortak bir değeridir. Bir mezhebin, meşrebin, tarikatın mabedi değildir. Tarih boyunca mezhep camii edinilmesine hiç cevaz verilmemiştir. Camileri ayrıştıranlar İslam'da da ayrılık çıkmasının sebebi olmuşlardır. Bu gerçeği kavramayanlar bir dönem namaz vakitlerindeki farklı anlamalar sebebiyle Kâbe'de Hanefi, Maliki, Şafii, Hanbeli makamları ihdas etmişler ama bunu yapanlar İslam'ın vahdet anlayışına zarar vermişlerdir. Ne yazık ki, yıllarca Emevi Camiinde de aynı şey görülmüştür. Sonra bu hatanın farkına varılmış ve bade-harabi'l-Basra yanlıştan dönülmüştür. Cemevi-Cami beraberliği de bize göre uzun yıllar sonra dönülecek böyle bir hata oluşturabilir. Şunları herkes bir mütearife olarak bilir: Nasıl Mevlevilerin, Nakşilerin, Kadirîlerin tekkeleri varsa ve bu tekkeler bir bakıma birer eğitim kurumu, kültür evi gibi görülüyorsa, Cem Evleri de böyle bir kurumdur, caminin alternatifi değildir. Bu vasıfla bulunmaları kimseyi rahatsız etmemeli ve bir zenginlik sayılmalıdır. Bu kanaat; tekkeye de cem evine de aynı statüyü vermeniz halinde doğru gibi gözükür. Ama bana öyle geliyor ki, aslında tekkeler de bir nevi mabet olarak camilere alternatif oluşturmuşlardı ve böyle bir vasıfla bulunmamaları gerekiyordu. Allah da bir şekilde onları kapattırdı. Bir yerin eğitim ya da kültür kurumu olması ayrı bir şeydir, mabedin bazı özelliklerini gasp etmesi ayrı bir şeydir. Tekkelerin pek çok insan tarafından camiden daha kutsal mekânlar haline geldiği inkâr edilebilir mi? Tekrar başa dönersek, Cami cem evi izdivacı daha büyük ayrılıklara da dönüşebilir. Caminin yanında cem evi bulunsun demek, caminin Sünni mabedi olduğunu kabul etmek demektir. Dolayısıyla bu bir birleştirme değil ayrıştırma olur. Hangi mezhebe mensup olursa olsun, sadece bir lailahe illellah demekle de olsa kendini müslüman sayan herkesin ortak mabedi camilerdir ve camiler Sünniliğin değil, İslam'ın ortak sembolüdür. Hiçbir müslüman, ne kadar günahkâr olursa olsun, camiye karşı olamaz. Oysa camiye karşı olan Alevi de var Sünni de var. Adlarının Alevi ya da Sünni olması onları müslüman kılar mı? Herkes İslam'ı kabul edip etmemekte serbesttir, ama İslam'ın mezhepler üstü sembolleriyle oynamak tehlikeli olabilir. Böyle bir proje bizi tam da Katolik, Ortodoks ve Protestan kiliselerinin durumuna götürebilir.





Sayı: 224 | Tarih: 29.09.2013
Ahmet Hakan
Sen solculuk yapmıyorsun, din düşmanlığı yapıyors
Örneklik
1160 Okunma
3 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Barlas
Ülkenin kaderini taş atanlar değil oy atanlar bel
İradesiz İrade
1079 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen
Yusuf Kaplan
'Müslüman zihni' yoksa,bu dünyaya söyleyeceğimiz
Müslümanların fikri mi fıkhı mı?
1074 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Uyum Sağlamak
Sermaye
1071 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Müslümanlar haklarını niçin aramıyor?
Her Alanda Kuran
985 Okunma
Emine Hocaoğlu