29.12.2012
Siyasette "Sessiz çoğunluk" gerçeğini görmezden gelenler için seçim kazanarak iktidar olmak, sadece bir hayaldir. Bir başka deyişle izledikleri siyasetin ana çizgisini "İstikrarsızlık" veya "Kargaşa" üzerine oturtanların marjinal kalmaları kaçınılmazdır.
Tabii ki bazıları çoğunluktan farklı düşünecekler.
Hatta bazıları bu farklı düşüncelerini çeşitli biçimdeki gösterilerle eyleme de dönüştüreceklerdir.
"Sivil itaatsizlik" de düşünceyi açıklamanın özgürce yöntemlerinden bir tanesidir.
Ama eğer bütün bu siyasi görüşler bir örgütlenme içinde, ülke yönetimine seçilmeyi amaçlayan bir partiye dönüşmüşse, sessiz çoğunluğun sesine kulak vermeden başarı kazanma ihtimali yoktur.
Siyasi kulüplerden veya sivil toplum örgütlerinden siyasi partilerin farkı, bu amaçtan kaynaklanır.
"Seçim kazanmak", "Çoğunluğu almak", "İktidar olmak" gibi bir hedefi olmayan siyasi parti, uçmayı düşünmeyen bir kuştan pek farklı değildir.
Yarına güvenmemek
Devsmı için Not supported field expression!
Yorum:
Şışşt, sessizlik lütfen!
Gürültücü azınlığın verdiği zarar cüssesini aşınca, sessiz çoğunluk pek bir mağrur, pek bir değerli olur birilerinin gözünde. Benimkinde DEĞİL!
En sevmediğim şeylerin başında gelir. bu herkesin ayılıp bayıldığı tepkisizlik. Dur bir dakika esasında riyakarlıktır en sevmediğim olan, bir de çıkarcılık var, ondan aşağı kalmayan adaletsizlik, korkaklığı da es geçmemek lazım, son olarak da gücünü güçsüzlükten alan iyilik var.
Aslında tepkisizlik bunların hepsini içeriyor. Haksızlık karşısında tepki vermeyince hem adaletsiz, hem korkak olursunuz. Kaybedecek bir şeyleriniz varsa çıkarcı, bunu yansıtamadığınız için de riyakar olursunuz. Sonra etrafa gülücükler saçar, küçük çapta iyiliklerde bulunursunuz. Hani şu hiç yapmak istemediğiniz ama bunu dile getiremeyecek kadar zayıf olduğunuz durumlarda birden bire beliriveren iyiliklerden bahsediyorum. Haksızlığı besleyen bu masum, küçük iyiliklerin hesap defterinde kaç satırlık bir değeri vardır bilemem ancak bildiğim bir şey varsa o da hakkın önünde set olan bu insanımsı jestlerin ahrette kabarık bir dosyaya dönüşeceğidir. Tabii bu kadar iddialı bir duruş için ‘biliyorum’dan ziyade inanıyorum desek daha doğru gibi.
Neyse, meramımı dile getirebildiğimi umuyorum. Anlaşılacağı üzere ben anarşiyi beslememek kaydıyla sıkı bir GÜRÜLTÜCÜYÜM. Yapacak bir şey yok, kendimi ifade etmeyi seviyorum. Edemeyenlere de tavsiyem ilerde öfke patlaması yaşamamak için herkesten önce kendilerine dürüst olsunlar ve tepki versinler. Korkacak bir şey yok, bu bir yaşam belirtisidir. “Ben de varım.” demektir, “Hayır, katılmıyorum!” demektir, “Yanlış yapıyorsun, arkadaşım!” demektir.
Bizler bunları düşünebildiğimiz zaman, bu tepkileri verebildiğimiz zaman içinde yaşadığımız düzen gelişir ve güzelleşir. Aksi halde cuntanın borusu öter, en kötüsü de biz etrafa acizlik gülücükleri saçarken olur bütün bunlar. Yaşamımızın sonunda da “Vay be! Ne güzel, ne huzurlu, kavgası, gürültüsü olmayan, uzun bir yaşam geçirdim.” diyebilmeyi umarız. Ne yazık ki bu beklenti yaşam sonunda pişmanlığa dönecek gibi, Allah korusun.
-Hadi bugünü de atlatayım, aman kimseler farkına varmadan şu günü de atlatayım, sessiz olayım varlığımdan haberdar olmasınlar…
Varlık mı? Hangi varlık? Bu iç seslere sahip biri boşuna kendini kandırıp da yaşadığını iddia etmesin. En az kullanılmamış bir defter kadar temiz bir sicili olsa da her defter doldurulmak üzere üretilmiştir. Boş bir defter kimsenin işine yaramaz.