Bravo Başbakan'a
1792 Okunma, 10 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

11.08.2011

“Somali'ye yardım” kampanyaları, sadece “Yardım edelim, çocuklar ölüyor” temasına sıkışıp kalmamalıydı.
Bu eksiği Başbakan Tayyip Erdoğan, dün yaptığı konuşmada şahane bir şekilde giderdi.
Şöyle dedi:
“Yıllarca Afrika'yı sömürenler şimdi vicdanları sükût etmiş bir şekilde olanları izliyorlar. Uluslararası toplum her gün ölüme yürüyen çocukları kurtarmak için işbirliği yapmayacaksa ne zaman yapacak?”
İşte budur...
Tabii ki “Somali'ye yardım” yapacağız.
Ama “yıllarca Afrika'yı sömürenler” meselesinde tam bir şuur sahibi olmayı asla ihmal etmeden.

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Somali'ye palyatif yardım

Somali veya Afrika ülkelerinde açlık son bir haftadır yok. Ben kendimi bildim bileli Afrika ülkelerinde açlık hüküm sürer. Ben çocukken çok zayıf çocuklara Etiyopyalı gibi derlerdi.

Peki neden bunca yıldır bu açlık sorunu çözülmez. Bunun en basit cevabı batılıların sömürmesidir. Bir ülkeyi sömürge yaparlar. Başlarına kendi ülkelerinde yetiştirdiği okumuş bir Afrikalıyı yerleştirirler. Halk açlıktan kırılır, ülkenin yeraltı zenginlikleri batılı uşağı yöneticiler tarafından peşkeş çekilir ve bu böyle devam eder.

Sömürmeyi kolaylaştırmak için cahil olan topluluk içinde kabile milliyetçiliği yayılır. Değişik kabilelere silahlar verilir ve birbirlerini öldürmeleri sağlanır. Eğer o anda bulunan yönetici sömürüye peşkeş çeken taraftarları ise yalnızca onun kabilesine silahlar verilir ve bu kabile diğer rakip kabilelere bütün dünyanın gözü önünde katliam yapar. Eğer mevcut yönetici batılılara diklenmeye başladıysa, kendini bir şey zannetmeye başladıysa diğer kabileler silahlandırılır ve mevcut yönetici bir iç savaş sonrasında indirilir.

Eğer zaman içinde topluluk içinde tek güç hakim olamayacak durumdaysa ülke ikiye bölünür ve ülkenin yeraltı zenginliği olan kısmı batılıların istediği tarafın yönetiminde kalır. Bunun tipik örneği yakın zamanda ikiye bölünmüş olan Sudan'dır.

Bugün Somali'ye yardım çığlıkları atılıyor. Dernekler paralar topluyor. 'Aç çocuklar' diyorlar, o aç çocukların resimlerini afişe ediyorlar. Oysa gizlenen bir gerçek var. O reklam için gösterilen aç çocukların pek çoğu ağızdan beslenme ile kurtarılamaz. Onlara damardan beslenme yapılmalı, bir müddet yapılan bu tedavi sonrasında ağızdan almaya başlamalılar. Aksi takdirde gönderilen yiyecekler sadece bir grup yetişkini kurtaracaktır. Diyelim ki kurtardı. Sonra... Sürekli yardım mı yapılacak? Sürekli dışarıdan gelen yardımla mı doyurulacaklar?

Öncelikle acil durum düzeltilmeli. Oradaki çocuklar Türkiye dahil dünya ülkelerine nakledilmeli ve damardan beslenme ile yapılan hastane tedavisinden sonra ağızdan beslenme aşamasına geçilmeli. Oradaki yetişkinler ağızdan beslenme ile düzeltilmeli. Ülke yönetimi değişmeli. Orada güvenlik sağlanmalı. Toplanan yardımlarla orada hastaneler ve fabrikalar kurulmalı. Tarımsal alanlar oluşturulmalı. Onların kendi kendilerini besleyecek hale gelmeleri sağlanmalı.

Bunlar sadece Somali'de değil tüm Afrika ülkelerinde yapılmalı. Yapacaksak bunlar yapılmalı. Aksi halde bir kaç yardım kuruluşu palyatif yardımlar yapar ve bu böyle devam eder gider. Radikal çözümler üretilmedikçe, palyatif tedaviler hastanın kalitesiz ömrünü hafifçe uzatacaktır ama sonunda hasta kesinlikle ölecektir.

 

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Tayibet Erzen
13.08.2011
15:33

O afişlerde çocukları görüp de üzülmemek işten bile değil ama ne yalan söyleyeyim bunları görünce aklıma ilk gelen soru, toplanan bu yardım paralarının batmak üzere olan hangi Avrupa ülkesine gideceğiydi. BM’lerin ne kadar duyarlı olduğu ortada. Kurtuluş için gerekli meblağı açıklayacak kadar ince hesap yapmış bu duyarlı! zihniyete benim şahsi güvenim yok. O yüzden bu aşamada para yardımı yapmak ne kadar doğru iyice düşünmek gerekiyor.

Reşat Nuri Erol
14.08.2011
05:01

KRİZ!(5): Batı’da kriz, Afrika’da TUFAN!

Reşat Nuri EROL Sıkıldım, hem de çok

sıkıldım…

Üzüldüm, hem de çok derinden

üzüldüm…

Utandım, hem de çok utandım; insanlığımdan

utandım…

AB, ABD, Batı, banka, bütçe, para, faiz, kriz, komünizm, kapitalizm vs demekten; ya da en yakınımızda olması/anlaması gerekenlere “fecr-i kazib” ile “fecr-i sadık” arasındaki farkı veya “ak” ile “kara”, “doğru” ile “yanlış”, “hak” ile “bâtıl”, “adalet” ile “zulüm” arasındaki uçurumları izah ederken onların

“kör-sağır-dilsiz”

davranışlarından

sıkıldım…

Kırk yıldan beri “zalim dünya düzeni” dedikten sonra, -özellikle Millî Görüş Lideri Necmeddin Erbakan’ın önderliğinde ve rehberliğinde- bütün beşeriyete, ‘üzülmeyin bir de “A

DİL DÜNYA DÜZENİ

” vardır’ dedikten sonra; bütün çalışmalarımıza ve çabalarımıza rağmen, işte tam da bu konuda “bir şeyler” veya “çok şeyler” anlatmaya ve yazmaya çalışıp da, bir türlü anlaşıl/a/mamaktan ve bu halleri sürekli yaşamaktan hep

üzüldüm…

Bir Bosnalı, bir Kosovalı olmama ve Avrupa/Batı’nın ortasında veya hemen yanı başındaki memleketlerimde o vahşetleri yaşıyorken, “tek dişi kalmış ‘medeniyet’ denen canavar” o vahşetleri yapıyorken; o zaman yapamadıklarımın acısıyla ve çaresizliğiyle insanlığımdan utanırken; şimdi de SOMALİ ve SUDAN başta olmak üzere AFRİKA’da yaşanan zulümler ve yüzbinlerce çocuk ölümleri sebebiyle

insanlığımdan utanıyorum…

“SOSYAL TUFAN” diyordum ya; SOMALİ’de, SUDAN’da yüzbinlerce insan öldü, AFRİKA’da milyonlarca insan öldü, hâlen de ölmeye devam ediyor; işte orada onlar için tam bir “SOSYAL TUFAN” yok mu?!. Sadece bir ülkeden değil, koca bir kıtadan söz ediyorum; ilk insan Hazreti Adem ile Havva’nın dünyaya geldiği ve insanların oradan dünyaya yayıldığı yerden söz ediyorum; sözde “medeni” Batı dünyası ve İslâm âlemi/ülkeleri başta olmak üzere bizim kalmayan insanlığımızdan söz ediyorum…

Bütün bu yaşananlara rağmen bu feryadı duyan yok mu?!. Biz böyle değildik; neden “kör-sağır-dilsiz” olduk?!. Biz her şeyden önce insandık; şimdi ne olduk?!. Bosna Savaşı yıllarında, Başkanımız Aliya İzzetbegoviç’in en yakın cihad arkadaşlarından ve baş yardımcılarından biri Sudanlı Fatih Hasaneyn idi ve o yıllarda ben en çok onunla çalışmıştım… Bosna Savaşı sonrasında Sudan’ı ve Afrika’yı görmemi çok istedi…

Sudan’a gittim

, oradaki yerüstü ve yer altı zenginlikleri gördüm, halktan başlamak üzere en üst seviyedeki yöneticilerle görüştüm; izlenimlerimin en sonunda o yöneticilere sordum: -

Sadece Sudan’a (ve elbette Somali’ye de) değil, bütün Afrika’ya yetecek bu zenginlikleri neden değerlendirmiyorsunuz, neden işletmiyorsunuz?!.

-

Değerlendirmek istiyoruz ama Batı ülkeleri ve özellikle ABD müsaade etmiyor!!!

ABD veya dünya sömürü sermayesi; Arap ülkeleri başta olmak üzere dünyanın diğer yerlerindeki petrol rezervleri bittiğinde değerlendirmek üzere, Sudan’daki petrol rezervlerini ihtiyat olarak bekletiyor, Sudanlılara işlettirmiyormuş!.. Çağdaş sömürgeciler, sonunda bir milyondan fazla Sudanlının hayatına mâl olan savaşların ardından, Sudan’ı ikiye böldüler, zengin petrol bölgesini ayırdılar, şimdi de sömürmeye hazırlanıyorlar… SOMALİ sorunu ve milyonlarca insanın ölümü bu sömürü operasyonunun uzantısından başka bir şey değildir… Tekrar Hatırlatıyorum:

Bizzat araştırıp yerinde gördüm, sadece Sudan’ın tarım arazileri, Nil nehri ve her türlü yeraltı-yerüstü zenginlikleri bütün Afrika’yı doyurmaya yeterlidir ama Somali’de ve Afrika’da insanlar, özellikle de çocuklar açlıktan ölüyor!!!

Evet…

Çok sıkılıyorum, derinden üzülüyorum, insanlığımdan utanıyorum… Çünkü ABD ve Batılılar oburluktan ölüyor, Somalili çocuklar ve Afrikalılar açlıktan ölüyorken… Batasıca Batı sömürgecileri ve “zalim dünya düzeni” dünyayı sömürmek bir yana, Somali ve Sudan gibi ülkelere tam bir “SOSYAL TUFAN” yaşatıyorken…

Uyanıp “ADİL DÜNYA DÜZENİ” üzere çok şeyler yapması gerekenler, “kör-sağır-dilsiz” imişler gibi kendi “SOSYAL TUFAN” sıralarını bekliyorlar!!!

Reşat Nuri Erol
14.08.2011
05:06

KRİZ!(6): Balık ver ama balık tutmasını da öğret

Reşat Nuri EROL

Dünkü yazımda

“SOMALİ”

derken aynı zamanda

“SUDAN”

deme ihtiyacı duymuştum ya; bunun pek çok sebebi var: Birincisi bu ülkedeki dostlarım, bu ülkede bizzat görerek bildiklerim, yetkililerden duyduklarım ve genel olarak Afrika’daki durumu yansıtan büyük bir Afrika ülkesi olmasıdır... İkinci sebebi anlamanız için aşağıdaki habere bakalım:

Kimse Yok mu Derneği’yle birlikte Sudan’a giden sanatçı Reyhan Karaca, çocukları açlıktan ölen bir annenin feryadını unutamıyor:

“Bebeğini, ‘

al kurtar

’ diyerek bana uzattı!”

Reyhan Karaca iç savaş, yoksulluk, açlık ve ölümün kol gezdiği Sudan’ı gördükten sonra “Bir kırk yıl daha yaşamış gibiyim.” demiş. (Sudan’ı ilk gördüğümde ben de öyle olmuştum. RNE) Çocukları açlıktan ölen bir anne kucağındaki bebeği sanatçıya uzatarak, “Al, kurtar çocuğumu!” diye feryat etmiş.

“Bir anne evladını verecek kadar kötü bir durumda ise bunun üzerine söyleyecek hiçbir şey yok…/ Çocuk bu lafı duyduktan sonra inanılmaz şekilde ağladı, onun psikolojisi beni çok etkiledi…/ Sudan’da iç savaş nedeniyle çok fazla yetim çocuk var. Manzara gerçekten çok kötü. Çocukların birçoğu aç. Adını bile bilmediğimiz yemeklerle karınlarını doyuruyorlar. Anne karnında kötü beslendiği için hasta olan çocuklar var. Hava şartları da kötü. Çocuklar çamurun içinde yalınayak yürüyor, yatıyor.../ Yardımları alan çocuklarda bir utangaçlık, bir mutluluk vardı...”

Yeterince yazdım, bu habere “yorum” yazmayacağım, “Afrika’daki kardeşlerimize yardım gönderin” de demeyeceğim; sadece Türkiye’ye, Türk milletine, İslâm âlemine ve dünyada kaç “insan” kaldıysa onların şahsında bütün insanlığa bir Çin şiiri ile sesleniyorum:

Bir yıl sonrayı düşünüyorsan : Tohum ek,

Ağaç dik, on yıl sonrasıysa tasarladığın...

Ama düşünüyorsan yüz yıl ötesini,

Halkı eğit o zaman!

Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün alırsın,

Bir kez ağaç ekersen, on kez ürün alırsın,

Yüz kez olur bu ürün, eğitirsen milleti!

Birisine bir balık verirsen, doyar 'bir defalık',

Balık tutmasını öğret, doysun 'ömür boyunca'!

Başbakan, bakanlar ve diğerleri “kör-sağır-dilsiz” olmuşçasına, “BİZİM ‘teşhis’ ve ‘tedavi’ reçetemizi” duymuyor, görmüyor, konuşmuyor!

Ya ne yapıyor/lar? Batılı dostlarına kulak veriyor, onları dinliyor, onların peşinden gidiyor/lar!.. O halde onlara BATI kaynaklı minik bir haberi hatırlatalım: “Erdoğan’ı tehdit eden tek şey ekonomi… “Türkiye’deki en güçlü adam” başlıklı Reuters değerlendirmesinde, olası bir KRİZ sonucu ekonomide bozulmanın seçmenin Erdoğan’ı terk etmesine yol açabileceği belirtildi. Başbakan Erdoğan’a en büyük tehdidin ekonomik kriz olduğu belirtilen yazıda, olası bir kriz sonucu ekonomide bozulmanın seçmenin Erdoğan’ı terk etmesine yol açabileceği, ancak böyle bir krize kadar kimin patron olduğuna dair hiçbir şüphe bulunmadığı belirtildi...” Türkiye ve dünyada gündemin başında olan, en çok konuşulan konu EKONOMİ… Türkiye ve KRİZ… Ekonomi ve KRİZLER… Artık kanıksanmış KRİZLER… 1929 Ekonomi Krizi ile mukayese edildiğinde, ondan daha büyük bir KRİZ…

O halde her biri ayrı bir yazı konusu olabilecek minik bir “TESBİT-TEŞHİS-TEDAVİ/ÇÖZÜM kronoloji ve reçetesi” sunalım: Tarım Dönemi.. Sanayi Dönemi.. Sanayi Sonrası Dönem.. ve “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” Dönemi… / Sosyalizm.. Komünizm.. Kapitalizm.. ve “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”… / Yeni Anayasa.. Yeni Hukuk.. Yeni Dünya Düzeni.. Yeni Medeniyet.. ve “ADİL DÜZEN MEDENİYETİ”… / Krizler.. Çöküşler.. Tufanlar.. ve “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”… / Karl Marx (1818-1883).. John Maynard Keynes (1883-1946).. Milton Friedman (1912-2006).. ve Necmettin Erbakan (1926-2011); “

ADİL (EKONOMİK) DÜZEN

,

ADİL DÜZEN MEDENİYETİ

”…

Reşat Nuri Erol
14.08.2011
05:10

*** İnsanlığın en büyük kuruluşu Birleşmiş Milletler’in tesbitlerine göre;

-“Dünyada her gün 24 bin kişi açlıktan ölüyormuş…”

-“Dünyada açlık sorunu yaşayan 800 milyon kişiden 300 milyonu çocukmuş…”

İnsanlığın bittiği yere dönüşen yeryüzünde, insanlığın en büyük kuruluşu Birleşmiş Milletler (BM) sadece “tesbit” yapabiliyor, “tedavi, çare, çözüm” yok, yok, yok!!!

Peki…

-Çare ve çözüm nerede ve kimde, dünyayı ve insanlığı kim nasıl kurtaracak?!.

-Komünizm yıkılıp gitti, kapitalizm can çekişiyor; bunların yerini ne alacak?!.

-Siz kendinizi kurtarmak için çalışmıyorsunuz; sizi kim gelip de kurtaracak?!.

***

İnsanlar! Yukarıda açıkladığım ölümlerin en çok olduğu ülkelerde yaşayan ve “İslâm” gibi hayatı, hürriyeti, yaşamayı, yaşatmayı, güvenliği, adaleti, -adı üstünde- “savaşı” değil “barışı” esas alan dinin mensubu Müslümanlar! “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı yaşatan bütün insanlığı yaşatmış olur” diyen Kur’an’a inananlar!

-İnsanlık için tek, biricik, alternatifsiz, yegane çare ve çözümün Müslümanların yani İslâm’ın ve Kur’an’ın olduğunu duymuyor, görmüyor, anlamıyor musunuz???

Yani İslâm/barış düzeni ve Kur’an nizamı; bu nizamın çağımızdaki medeniyeti…

Batı uygarlığı “komünizm” ve “kapitalizmi” ile birlikte battı, batıyor…

İnsanlık yeni bir “kurucu ve kurtarıcı medeniyet” bekliyor…

Bu köşenin dikkatli ve aklı selim sahibi müdavimlerine soruyorum:

‘Adil (Ekonomik) Düzen’ ve ‘Adil Düzen Medeniyeti’ tek çare ve çözüm değil mi?

‘Evet!’

diyorsanız;

‘Bismillah’

deyip haydi kendinizi ve insanlığı kurtarmaya…

Reşat Nuri Erol
15.08.2011
10:07

Bu hafta Ak Parti'nin 10'uncu kuruluş yılı ya..

Bu konuyu Üstad'ın köşesinde değerlendiriyordum; sebebini biliyorsunuz...

Ahmet Hakan

'ın bugünkü yazı başlığını görünce dikkatimi çekti...

Başlık şöyle:

AK Parti 10 yılda neleri bitirdi

Ahmet Hakan tam 21 bitirilen madde yazmış...

Ben aşağıya

sadece 5

(21 değil)

maddeyi

alıyorum...

Lütfi dahil, isteyen herkes maddeleri yorumlayabilir...

- İçinden çıktığı "Milli Görüş" hareketini bitirdi.

- "Eski tip İslamcılık" anlayışlarını bitirdi.

- Fatih Erbakan'ın istikbalini bitirdi.

- "İslamcı dergileri" bitirdi.

- Milli Gazete'yi bitirdi.

...

Geri kalan 19 maddeyi merak eden, A.H.'nın bugünkü yazısına bakabilir...

Benim dikkatimi daha çok bu beş madde çekti...

... ... ...

??? !!!

...

.

Reşat Nuri Erol
15.08.2011
11:09

SOMALİ...

Somali'yi anlatmıştım...

Somali'yi anlatırken

Sudan

'ı da anlattım...

Ama...

Doğu Afrika

'da yani Afrika boynuzunda sıkıntı çeken sadece bu iki ülke değil, üç ülke daha var ve hepsi toplam dört ülke...

SOMALİ.. ETYOPYA.. ERİTRE.. CİBUTİ...

Aslında hepsini toplasanız ancak

"bir ülke"

eder...

Onlara komşu "ülke" gibi tek bir ülke vardı; tam 9 (dokuz) ülke ile komşuolan

SUDAN

...

Sömürü sermayesi ve onun ABD ve benzeri daha nice işbirlikçileri, sudan sebeplerle bu ülkeyi (Sudan'ı) ikiye böldüler; güçleri yetse daha da bölerler veya böleceklerdir...

Parçala ve yönet.. yut ve yok et.. sömürge yap ve sömür taktikleri...

SOMALİ'deki sorun

-asıl sorun- da işte budur;

parçalanma ve sömürülme...

Sudan' gittiğim'de bu konuları Sudanlı dostlarımla ve oradaki Osmanlı Türkleri ile konuşmuştuk...

Sudan'da Türk köyeri olduğunu, oraya gitmeden önce biliyordum; Osmanlı yönetimi döneminden kalma o Türklerden bazıları ile tanışıp görüşmüştüm... Bir zamanlar bu topraklarda

"OSMANLI ADALETİ"

vardı... Aynen Afrika'daki Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi... Aynen Yunanistan, Kosova, Bosna ve diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi... Aynen Suriye, Irak, Filistin, İsrail ve diğer bütün bölge ülkelerinde olduğu gibi...

*

Şimdi Türkiye Somali ve diğerlerine

"yardım"

gönderiyor ve götürüyor ya...

Türkiye'den asıl gönderilmesi ve götürülmesi gereken, geçen günkü yazaımda yazdığım üzere; sadece "balık" götürmek değildir, aynı zamanda "balık tutmayı öğretmek"tir...

Aynen Osmanlı dönemindeki gibi; sömürmeden "ADALET" ile yönetmek; bunu öğretmek...

Yani...

ADİL DÜZEN...

ADİL EKONOMİK DÜZEN...

Ama...

"ADİL DÜZEN"i önce bizim öğrenip ülkemizde uygulamamız lazım...

Türkiye...

Bugünkü bu haliyle...

Kendisi muhtacı himmet bir dede...

Bu haliyle nerde kaldı başkalarına himmet ede!?!

Başka çare yok...

"ADİL DÜZEN" önce Türkiye'de olmalı...

Sonra...

SOMALİ.. SUDAN.. ETYOPYA.. ERİTRE.. CİBUTİ...

Ve...

Bu ülkelerin yanında bütün Afrika ülkeleri...

Bütün ülkeler, bütün kıtalar, bütün dünya, bütün insanlık...

"ADİL DÜZEN.. ADİL EKONOMİK DÜZEN.. ADİL DÜZEN MEDENİYETİ" bekliyor...

*

Bir soruyla bitirelim:

Afrika, dünya, insanlık ve -BATI'dakiler dahil- bütün ülkeler Türkiye'den bunları beklerken...

10 yıldan beri Türkiye'de iktidarda olan ve adında "

ADALET

" kelimesi olan AK Parti ne/ler yapıyor?!.

Siz...

Türkiye vatandaşları olarak bu ülkede yaşadıklarınızı gayet iyi biliyorsunuz...???...!!!...

Bildiğinize göre;

Afrika'nın, dünyanın, insanlığın ve Soamli dahil bütün ülkelerin beklentilerini

biliyorsunuz...???...!!!...

bünyamin demir
18.08.2011
13:56

reşat bey dergide neden yazmıyorsunuz hukuki bir engelmi var?

Reşat Nuri Erol
18.08.2011
15:58

bünyamin bey,

evet, engel var; bir gazete "yazar" olduğumdan dergide "yazar" olamıyorum, derginin düzeni öyle...

ben de yazılan yazı ve yorumlara yorum yazıyorum..

ayrıca "makaleler" bölümünde makalelerim zaten var..

"seminerler" bölümünü de 626 haftadan beri hazırlıyorum...

en önemlisi bir arkadaşımız beni "yazar" olarak seçebilir ama bu günlerde yorumcularımız da azalıverdi!.

selam ve dua ile...

reşad

Reşat Nuri Erol
18.08.2011
23:39

DERGİ SÖZLEŞMESİ'nden

MESELE İLE İLGİLİ PARAGRAFLAR

Sorumluluğu yüklenmek şartı ile herkes dergimizin yorumcu ortağı olabilir. İstanbul basınından istediği yazarı seçip onu kendisine yazar yapabilir. 0212 452 76 51 numaralı telefondan irtibata geçerek gerekli bilgileri alabilirsiniz.

Yorumcu yazar bir yazar seçecek ve onun o haftaki yazılarını okuyarak önemli gördüğü yazı ya da yazı parçalarını alıntı yapacak. Böylece merkezi talimatla değil, yorumcu yazarın inisiyatifi ile Türkiye'deki etkin yazarların görüşleri dergide yer almış olacaktır.

***

Sitemizde ve Dergi'de eksik gördüğüm şeyler var...

Zaman zaman bunları Lütfi bey arkadaşımıza bildiriyorum...

Aslında Lütfi bey de bunların farkında ama ancak bu kadar yapabiliyor...

Bu konularda yardımcıolabilecek arkadaşlarımızın devreye girmesi gerekiyor...

BUYURSUNLAR; YARDIMCI OLSUNLAR...

Daha başka şeyler de var ama...

Ama...

Anlayıverin işte...

***

ÜSTAD, gelecek haftaki seminer notlarında (626. Hafta), özellikle Dergi'de daha önce yazı yazıp da yazmayı bırakanlar için çok önemli hatırlatmalarda bulunuyor:

"Dergi çıkarıp tüm vatandaşları faal hâle getirmeye çalışmalıyız. Bunun için istiharemiz vardır, Adil Düzen Dergisi’nde yazar sayımız otuzu bulursa dergi çıkaracağız. Evet, dergimizde yazı yazdıkları halde yazmaktan vazgeçenler irtidat etmişlerdir. Onları imana davet ediyorum, hemen yazmaya başlasınlar. Sayımız otuzu geçsin de dergimizi çıkaralım. Hilmi Altın, Osman Eskicioğlu, Bünyamin Demir, Mehmet Hikmetumut başta olmak üzere, arkadaşlarımız bu irtidattan kurtulsunlar... "

*

"Bir kere daha uyarıyorum; dergide yazı yazıp da vazgeçenlere de musibetler gelebilir."

*

"Biz dergiyi kapattığımızda biz zenb işlemiş olurduk. Yazmayanlar ise sorumlu olmazlardı. Otuz yazar olduktan sonra farz-ı kifaye durumuna gelineceği için o zaman da zenb işlemiş olmazlar. Şimdi zunûb içindedirler. Evet, Allah bunlara çok büyük cezalar vereceğini söylemiyor. Bazısını cezalandıracaktır. Tekrar yazarlarsa o eski tembelliklerini de sormayacaktır demektir. Yeniden “Adil Düzen”i dinler, ne söylediklerini anlar ve içtihatlarını delillerine dayanarak ortaya koyarlarsa, onlar zenb dahi işlemiş olmayacaklardır."

Süleyman KARAGÜLLE

626. Hafta Seminer Notlarından

Reşat Nuri Erol
19.08.2011
03:57

Dergi yöneticileri, derginin ilk yayına başladığı günlerde, bir İstanbul gazetesinde yazar olmam sebebiyle yorumcu-yazar olamayacağımı söylemişlerdi;

ben de o zaman ısrarcı olmamıştım...

Bilahare bir arkadaşımız benim gazete yazılarımı yorumlamaya başlamıştı; şimdi o yorumcu arkadaş da epetdir yok!..

Bünyamin Demir arkadaşımız sorunca, Dergi Sözleşmesine baktım, her halde bu maddelerdir dedim...

Selam ve dua ile...

Reşad

(RNE)





Sayı: 113 | Tarih: 14.08.2011
Mahir Kaynak
Askerî vesayet
Askerî düzen
2069 Okunma
11 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Bravo Başbakan'a
Somali'ye palyatif yardım
1792 Okunma
10 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Müstehcen Seks ve Şehvet Azgınlıkları
Doğrular Anlatılmalı
1214 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Maalesef bildiğimiz gibi değil!
Bakış Açısı
1086 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Taşgetiren
Başbuğ ne yapacak?
Ordu vs İktidar
1068 Okunma
Zübeyir Erol
Zülfü Livaneli
yaşam tarzı
medeniyetler ve kültürler
1020 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler