Adil Düzen ‘sosyal adaleti’ gerçekleştirecek…-9
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Ülkemizde ve dünyada “zalim vahşi faizci emperyalist soykırımcı kapitalizm” hükümrandır; işte bu zalim vahşi kapitalizmin bölgemizdeki temsilcisi olan Miloşeviç ve Netanyahu gibi Siyonist zalimlerin en son soykırımları otuz yıl önce Bosna ve Kosova’da, günümüzdeki son aylarda da Filistin’de yani Gazze ve Refah’ta gerçekleşmekte…
Ülkemizdeki ve bütün dünya ülkelerindeki bu “zalim vahşi faizci emperyalist soykırımcı kapitalizm” hükümranlığının yegâne alternatifi de ülkeler için “Adil Düzen” ile “Adil Ekonomik Düzen” dünya yani bütün “insanlık” için de “Adil Dünya Faizsiz Ortaklık Düzeni” ile yine “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” olacaktır…
İşte çağımızın en büyük musibeti olan bu “zalim vahşi faizci emperyalist soykırımcı kapitalizmin” sebebiyet verdiği “Sosyal Tufan” elbette sona erecek ve insanlığın en büyük ihtiyacı “sosyal adalet” böylece “Adil Dünya Düzeni” sayesinde gerçekleşecektir…
- Böylece zulüm ile abat olanların sonu berbat olacaktır…
- Kur’an ve insanlığın kadim tarihi bunun en büyük şahididir…
- Nitekim Nemrut ile Firavun ve benzeri zalimlerin sonu böyle oldu…
- Çağımızdaki Miloşeviç, Netanyahu ve benzerlerinin sonu da böyle olacak…
***
Biz yazılarımızda yıllardan beri hayatımızın ilmî-dinî/ahlâkî-iktisadî-idarî/siyasî dört ana alanında var olan sorunların “sosyal tufan” seviyesinde olduğunu yazıyoruz…
Bizden sonra özellikle son zamanlarda aklıselim ve insaf sahibi kimi akademisyen ve yazarlar da bizim bu teşhisimize benzer tespitler yapıp yazmaya, “sosyal çürüme” demeye başladılar, bunlardan biri akademisyen Zeliha Bürtek; tespitleri şöyle: “Türkiye'nin şu anda en büyük sorunu sosyal çürüme. Dünya tarihi, iktisadi olarak her zaman toparlandı. Bir sürü krizler görüldü. Ekonomi her zaman toparlanır, kapital kendini yok etmez ama sosyal çürümeyi de düzeltemezsiniz. Şu anda Türkiye'de sosyal çürüme var. Sosyal çürüme şu etik denen şeyin yok olması, etik yaşam felsefesi demek. Türkiye’de yaşam felsefesi kalmadı. Yani şöyle bir şey söyleyeyim, Türk edebiyatını, Türk sinemasını, Türk tiyatrosunu düşünün. Bu edebiyatta, bu tiyatroda, sanatta hiçbir şekilde yazında ve düşünde hiçbir zaman için göçmen kültürü, mülteci kültürü ya da mafya ya da işte kara para aklama gibi kavramlar olmazdı. Ama şu anda biz yavaş yavaş kültürel anlamda bütün ortaya çıkacak yapıtlarda bu kavramlarla karşılaşmaya başlayacağız. Sosyal çürüme bu demek, başka bir toplum olduk. Biz Güney Amerika ülkesi değildik ama Güney Amerika ülkesi olmaya başladık. Çok tuhaf değil mi?”
Ulusal bir gazetemizin köşe yazarı da üç ay kadar önce “Sosyal çürüme yazıları” yazmaya başladı ve şimdiye kadar tam 10 tane köşe yazısı yazdı, onuncu yazısının başlığı şöyle; “Sosyal çürüme yazıları-10: Çıplaklığı özgülük zannedenler cumhuriyeti”
Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere ana konu iyice artan çıplaklık; yazarın söz konusu yazısı şu cümleyle sona eriyor: “Çıplaklığı özgürlük zannedenler cumhuriyetinin vatandaşları “nerede yanlış yaptık?” sorusunu sormaya başlasalar iyi, çok iyi olacak.”
Dikkat edilirse iki yazar da “sosyal çürüme” diyor; biz “Sosyal Tufan” diyoruz…
***
“Kur’an düzeni gelecek, Allah nurunu tamamlayacak” başlıklı, 28.03.2016 tarihli bu köşede yayımlanan yazımızın bir bölümü gerekli cevabı içermekte; okuyalım…
“Kur’an onlara cevap veriyor: “Zikri (Kur’an’ı) Biz indirdik, Biz onun muhafızıyız.” (Hicr, 9) Bunun anlamı da şudur: Hakka dayanan “Adil Düzen”in üçüncü binyılın uygarlığını getirmesi Bizim takdirimizdir. Kur’an’ın bu işi başarması bizim işimizdir. Kur’an düzeni gelecek, Allah nurunu tamamlayacaktır. Kur’an onlara hitap ediyor ve diyor ki; siz kendi anlayışınıza göre Kur’an’ı uygulayın, biz sizin ve başkalarının Kur’an düzenini bozmanıza imkân vermeyiz. Kur’an kuvveti temsil eden sermayeye de cevap veriyor: Hakka dayalı düzen mutlaka gerçekleşecektir, çünkü onu Biz indirdik, Biz koruyoruz.” Ve’s-selam/barış…