Adil Düzen ‘sosyal adaleti’ gerçekleştirecek…-8
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Evet, ‘sosyal tufan’ sona erecek ve Adil Düzen ‘sosyal adaleti’ gerçekleştirecektir…
Bunun böyle olacağını biz değil Allah söylüyor ve Kur’an ayetinde diyor ki…
“Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff Sûresi 8. Ayet) Yani “onlar/kâfirler” istemese de bu “zalim faizci sömürü ve soykırım düzeni” sona erecek, “Adil Dünya Düzeni” kurulacaktır…
Bugünkü yazımıza bir yazarın bugünkü yazısının girizgâhında yazdıkları ile başlayalım: “Cümleyi eğip bükmeden söyleyeyim... Günümüzün en büyük sorunlarından biri “düzensiz göç!” Bu sorundan en çok etkilenen ülkelerin başında da biz varız. Özellikle Suriye'de emperyalist tasarım sonucu baş gösteren çatışmalardan dolayı ülkemiz, insanların sığınağı oldu.” Yazar söze bu cümlelerle başlıyor ve Kayseri’deki provokasyonla devam ediyor…
Yazının orta yerindeki bölüm ise meseleyi teşhis açısından önemli…
DÜZENSİZ GÖÇ EMPERYALİZMİN DOĞAL SONUCU
“Emperyalizm, insanları yerlerinden yurtlarından ediyor. Bugün, dünya üzerinde beş yüz milyondan fazla insan yurtlarından uzaklara göç ediyor. Sadece savaşla mı yurtsuz bırakılıyor insanlar? Savaş, şiddet, sistemin doğal sonucu! Yeraltı, yerüstü kaynaklarını önce silahla, sonra oluşturduğu hukuk düzeniyle sömürdü emperyalist ülkeler. Güce yaslandı, coğrafyaları, sınırları istedikleri şekilde düzenlediler. Hep söylerim, yeri geldi yine söyleyeceğim. Oluşturdukları hukuk, emperyalist ülkelerin paylaşım stratejilerinin bir aparatıydı. Yani kendi aralarında dünyayı nasıl paylaşacaklarına ilişkin stratejiyi hukuk söylemiyle örttü emperyalistler. Sınırları belirlediler, yerli halkı zapturapt altında tutmak için kanunlar koydular ve sömürünün de maliyetini düşürdüler. Uzattım mı? Şimdi, bu düzeni tesis eden dünya bir düşüş yaşıyor. Ne var ki, zihinlerde gerçekleştirdiği yıkım çok fazla, bıraktığı enkazın altında bütün dünya kıvranıp duruyor. Göç konusunu yabancı düşmanlığının nesnesine indirgemek, bu yüzden en hafif manada hamakat. Ama ben, bunun bilinçli bir strateji olduğunu düşünüyorum.” (Hasan Hüseyin Öz)
Meseleni tespit ve teşhis açısından özü şöyledir. Vahşi kapitalizm, eski dünyaların nüfus dengelerini alt üst eden olumsuz bir etki göstermiştir. Kadim nüfusun kahir ekseriyeti kırsalda olan dağınık nüfusları mülksüzleştirmiş ve insanları kentlere göç etmek mecburiyetinde bırakmıştır. Daha sonra onları bilhassa sanayileşme döneminden itibaren günümüze kadar yedek reel işgücü halinde vahşi kapitalizmin üretim çarkları içine sokmuştur.
Bugünkü yazıma 18.03.2027 tarihinde bu köşede “‘Rabbukum a’lemu bikum’ ayeti ve yönetim” başlıklı yazımda yazdıklarımla devam edeceğim ki “tespit ve teşhis” merhalesinden sonra “tedavi, çare ve çözüm” merhalesinde yapılması gerekenleri bir kere daha hatırlamış olalım: İki türlü yönetim şekli vardır. “MERKEZİ YÖNETİM” şeklinde “başkan” vardır. Onun da görevlileri vardır. Buna “kişi yönetimi” diyoruz. Başkan emreder, görevliler de başkanın dediğini yaparlar. Astlar üstlere karşı sorumludurlar. Üst emretti mi, yasalara ve kurallara değil, üste itaat edilir. Biz buna “askeri yönetim” diyoruz. Bir de “HALK YÖNETİMİ” vardır. Kurallar halk tarafından oluşturulmuş olmasa bile halk kurallara uymak zorundadır. Görevliler de kurallara uymak zorundadırlar. Sorumluluk amire karşı değil hukuka karşı, yargıya karşıdır. Üst astı cezalandıramaz. Ast da üstün emrine uydum diye sorumluluktan kurtulamaz. Hazreti Musa’ya kadar kişi yönetimi vardı. Tevrat geldikten sonra artık kişi yönetimi kalkmış, şeriat yönetimi yani hukuk yönetimi gelmiştir. Hazreti Musa’ya soruyorlar; ‘Zina yapsan seni de mi recmedeceğiz’ diyorlar. ‘Evet, ben zina yaparsam, beni de recmedeceksiniz’ diyor. Tevrat’ın hükümlerini halk koymadı ama “hukuk düzeninde yönetim dönemi” başladı. Kur’an’ın yaptığı inkılap ile Kur’an’dan sonra kuralları da HALK koydu; İÇTİHAT, SÖZLEŞME, ORTAK VEKİL VE HAKEMLİK SİSTEMLERİ ile halk kendi şeriatını yani kendi yönetimini (YERİNDEN YÖNETİMİ) oluşturdu...
Evet, ‘sosyal tufan’ sona erecek ve Adil Düzen ‘sosyal adaleti’ gerçekleştirecektir…