Necip Fazıl Kısakürek 1940’lardan sonra ‘ Milliyetçi-Muhafazakar’ kuşakların ideolojik biçimlenmesinde önemli rol oynayan bir şahsiyettir. Bu yazıda bahsedeceğim bazı hususların NFK’nin dünyaya bakış açısının tamamını yansıttığını söylemek hem yanlış hem de eksik olacaktır. Aynı zamanda geniş kitleler tarafından kabul görmüş ve birçok noktada referans gösterilen NFK’ye de haksızlık olacağı kanaatindeyim. Eleştirel yaklaşımda herhangi bir olgu tenkid edildiğinde eleştirlen konu tüm detaylarıyla birkaç açıdan değerlendirilmesi; olması gereken, ideal bir yaklaşımdır. Bu köşede belli sınırlılıklarla değerlendirme yapmam gerektiğinden NFK’nin sadece ‘Milliyetçilik ve Türklükle’ ilgili söylemlerini konu edineceğim.
NFK birçok platformda, demeçlerinde üsteleyerek bir Türk Ruhu’ndan bahseder. NFK, Osmanlı Devleti’nin yıkılışını şu sözleriyle ifade eder: ‘’ Türk’te bozulan ancak Türk’te düzelebilir; Türk’te düzelince de her yer de düzelir ve her yeri düzeltir.” Bu cümlerinde etnisiteye özellikle vurgu yaptığı görülür. NFK’nin, İslam yerine Türklüğü kullanması da ilginçtir. NFK’nin, mahkemelerde bile hiç çekinmeden İslam,İslamiyet sözcüklerini kullandığını duymuşuzdur.
NFK’ye göre bu topraklarda temizlik yapılmalıdır.Bir yazısında şöyle diyor: “Türk vatanının, yalnız Müslümanlar ve Türklerle meskûn, yalnız Müslüman ve Türklerden ibaret hale gelmesi, hain ve muzlim unsurlardan baştan başa temizlenmesi için her tedbir alınacaktır. Temizlenmesi gereken başlıca hain ve muzlim unsurlar: Dönmeler ve Yahudilerdir.Ardından Rumlar,Ermeniler ve sair ufak tefek topluluklar gelir.” NFK, bununla kalmıyor. Onun”Türk Vatanı’nı” hainlerden temizleme konusunda temel ölçütlerinden biri de şudur: ”Ya bizden ol ya bizden ayrıl. Yahudiler için bizden olma teklifi de yapılmayacak peşinen reddedilecektir.” Bu cümlelerin de tehlikeli sözler olduğunu söyleyebiliriz.Günümüz Türkiye’sinde bu cümlelere tekabül eden “Ya sev ya terk et.” sözünü de akıllara getirmiyor değil. Bazı kesimlerin, bu tarz sloganik ifadeleri fütursuzca kullanmalarının refaransını bu gibi şahsiyetlerden almadığını söyleyebilir miyiz?
Günümüzde gelinen şu aşama da bu tarz söylemlerin nasıl bir kaos yaratacağını söylemek abartı olmayacaktır.Bugün aklı başında bir şahsın bu sözlerin baştan sona yanlış,suç,günah olduğunu rahatlıkla sizlere söyleyebilir.Üstat olarak kabul gören NFK’nin bu söylemlerini de günümüz muhafazakar bireylerinin bilmesi gerektiği kanaatindeyim.Bugün evrensel hukukun bu tarz demeçlere tahammülü yoktur. Şahıslara cezai müeyyidesi söz konusudur. Özelde Kürtler’in NFK’nin bu hışmından nasiplenememesinin nedenini Kürtlerin Müslüman olması veya Türk olduğu varsayımına dayandırdığını satır aralarından rahatlıkla okuyabilirz.
NFK’ye göre bu topraklar üzerinde yaşayan ve yaşamış olan herkes Türk’tür.
‘’Bu toprağın sahipleri,üzerinde dolaşan 33 milyon insan mı, onu idare eden 3300 kişi mi, yoksa altında yatan 3 milyar 300 milyon Türk mü ? ” der. NFK. Sarf edilen bu cümlelerin de renksiz, kokusuz bir Anadolu coğrafyası kabulüyle söylendiği su götürmez bir gerçektir.NFK, bu söylemini örnekle izah etmek gerekirse bu coğrafyada yetişmiş,yetişen veya yetişecek olan tek çiçeğin lale olduğu iddiasındadır.bu iddiasıyla günümüzde çok az bir kesimi ikna edebileceğini bilmek gerekir.çünkü realite farklıdır.tarih yalan söylemez.
NFK, Türk tarihinde kabul edilen kimi mitolojik unsurları da Müslümanlaştırmaya çalışmıştır. Türklerin soyunu Nuh’a kadar sürdüren “Yafes’ten Gelme Irk Teorisini” de kabul ettiği anlaşılmaktadır.NFK, bir yazısında şöyle demiştir: ”Irkımıza, din tarihlerinde ikinci insan tohumu Nuh Peygamberin oğlu Yafes’e kadar bir çizgi uzatılan biz, Doğu ve Batı hesaplaşmasında topyekun Doğu’nun mümessili olduk.”
NFK’de, Türklük kavramı, İslamla eşdeğer anlamda kullanılmıştır. Türk Tarihi’ne değindiğinde İslam Tarihi’nden bahsettiğini sanırsınız.Ayrıca NFK, hilafetin dağıtılmasını Türk Tarihi’nin dağıtılmasıyla eşmana da görmüştür.
Dünyanın 1940’lardan sonraki ‘Nasyonalist,Faşist,Irkçı’ ideolojilerin etkisi altına girdiği bir dönemde NFK’nin de bu hareketlerden etkilenmediğini söyleyemeyiz. Başka ülkelerde başkalarının hakkı münasebetiyle silahlı mücadele yapma fantezisi kuran ülkemiz muhafazakarları, Kürtler’in demokratik, insani talepleri söz konusu olunca klasik ezberlerle hareket ettiklerine şahit oluyoruz. Tahammül etmekte zorlandıklarını biliyoruz. Kürtler’in talep ettiği doğal, insanî haklarını bile devlete şirk koşmakla bir sayan Müslüman kardeşlerimiz de mevcut bu ülkede.Yeri gelince Allah’ın ayetlerini referans gösteren bu kesim yeri geldiğinde Allah’ın ayetleriyle bile çelişmektedirler.Makalemde bahsettiğim muhafazakarların tuhaf ruh halleriyle ilgili, çeşitli bireysel örnekler verip yazıma delil bulma ve konuyla ilişkilendirme çabası da yanlış olacağı düşüncesiye bunlardan bahsetmetyi düşünmüyorum.NFK bilirsiniz ki Türk Toplumu’nda bireysellikten öte bir anlam teşkil etmektedir. Müslüman ve Türk dışındaki başka inançlara, etnisitelere özgür bir yaşam hakkı tanımayan bir muhafazakarlık anlayışını dindarlar, ülkenin selameti için derhal terk etmelidirler. Bu birleştiren değil, ayrıştıran bir tutum ve yaklaşımdır. Aksini devam ettirmekte ısrarlı olan bu kesimi ne Allah ne de tarih affedecektir. Tarih durmaz.Tarih de bu yaklaşımları not düşmeye devam edecektir. Muhafazakarlık sadece kendindeki ve çevresindeki manevi değerleri koruma altına alma demek, değildir. Başkalarının da bunları koruma altına almasına tahammül etmek ve müsaade etmektir. Anadolu’da bu konuya ayna tutabilecek bir sözle yazımı bitiriyorum.Sloganımız: “Sadece kendimize ve bize benzeyen çevreye Müslüman olmak değil de, ayırt etmeksizin herkese Müslüman olmak.” olmalıdır.
Kadir DAL
EĞİTİMCİ - İSTANBUL