Bu tekelci, sömürücü sermayeye dayalı yapılanmada sürünen (kene), yürüyen (domuz gribi), uçan (kuş gribi) ayaklı-ayaksız, kanatlı-kanatsız ne kadar hayvan, insan, hattâ bitki varsa, zamanla onların virüslerinin yayılmaması ve sağlığı, çevreyi tehdit etmemesi mümkün mü? Öyle olmasa, sonra ne ile ayakta kalacak ilaç fabrikaları, sigorta şirketleri, sağlık sektörü? Bütün bunlara ek olarak, Dünya Sağlık Örgütü’nün tekelci ve sömürü sermayesi yönlendirmesine dayalı yapısı da sorgulanmalıdır...
Günümüz dünyasında devletler ölçeğinde sermaye birikimine sahip özel ilaç firmaları oluşmuştur. Her şeyden önce bu firmaların da tekel sömürü sermayesi mantığından kurtarılması gerekmektedir. Yapıları gibi işleyiş mantıkları da sorgulanmalıdır. Hasta sayısı ve hastalığın oranının artması ile daha da tekelleşen bir ilaç sanayiinin, insanları daha da hasta yapmamasına herhangi bir engel var mı ki?!.
İlaç sanayiinin dünya insanlarını sömürmemesi için ülkeler içindeki çoğulcu, katılımcı, dayanışmacı, ahlâki örgütlenmelerin benzerlerinin insanlık çapında da oluşturulması gerekmektedir. Aksi taktirde, ya insanların bulduğu ilaçlar önce yasaklanır, hattâ bulan cezalandırılır, ya da unutturulur ve sonunda da herkese yetersiz, hattâ sakıncalı hâle getirilip insanlığa sunulur. Hiç biri olmazsa, özel virüs üretilir ve sonra da hazırlanmış aşılar insanlara enjekte edilir. İnsanlar en hafifinden kobay olurlar.
Bütün bu yanlışların hiçbirisinin olmayacağını düşünelim. Yanlış örgütlenmedeki hatadan dolayı insanların sürekli tedirginlik içinde yaşamasına ne denecektir? Ya da oluşabilecek yanlışların sorumlusu kim olacaktır? Daha doğrusu, sorunun doğrudan muhatabı insanların mağduriyetleri nasıl giderilecektir? Hesabı kim ve nereye ödeyecektir?
Ülkeleri, malları, halkı ezme ve sömürme adına, insanları savaştıran, hattâ kendi vatandaşlarını bile savaşa sokan sömürücü anlayışın hiç eziyet çekmeden ilaçla bunu yapmayacağının garantisini kim vermektedir? Ya da dünya çapında mafyalaşmış, sömürü ağını kurmuş, devletleri bile korkutan, baskı altına alan sömürü sermayesinin bir kurumu, bir memuru ya da bir görevliyi aşıya razı etmesini engelleyen hangi mekanizma var?
Domuz gribi ve aşısı konusundaki sorunun çözümünü iki açıdan ele almak mümkündür. Acil olarak yapılması gerekenler ve uzun vadede yapılması gerekenler.
Acil olarak yapılması gereken ilk konu, “Sağlık Sorunları Çözüm Kurulu”nun oluşturulmasıdır. Bu kurul geçici olarak “Sağlık Üst Kurulu” gibi de düşünülebilir. Bu kurul yirmi kişiden oluşmalıdır. Yarısını Türkiye’deki üniversite bilim adamları, diğer yarısını da bilimsel alanda çoğulcu yapıda örgütlenmiş dayanışma grupları/ortaklıkları belirlerler. Yerel yönetimlerde de kurullar vardır. Kurul üyelerini siyasi partiler oyları oranında seçmelidirler. Oy aranı yüzde 5’in üstünde olan siyasi partilerin kendileri, oy oranları yüzde 5’in altında olan siyasi partiler de aralarında anlaşarak bu kurula oyları oranında üye gönderirler. Bu kurulda oluşan ortak kararlar “Sağlık Üst Kurulu”nun konusudur. Bu ortak kararların işlerlik kazanmasını sağlamak ve denetlemek bu kurulun görevidir.
Bu sağlık kurulları, konu acil olduğu için geçici olarak siyasi partilerin seçeceği üyelerden oluşacaktır. Daha sonra ilgili alanda örgütlenmiş dayanışma ortaklıkları tarafından oluşturulacaktır. Yeni ve kalıcı kurullar oluştuğunda, bu kurul sadece sekreterya görevlerini üstlenecektir. Kurul, anlaştığı konularda kurul adına ortak çalışma yapar. Anlaşamadığı konularda her bilimsel dayanışma ortaklığı, ahlâki dayanışma ortaklığı, ekonomik dayanışma ortaklığı, siyasi dayanışma ortaklığı ayrı ayrı kendi görüşlerini ortaya koyar. Duyuruyu da kendileri ayrı ayrı yapar. Böylece halk ortak çözüme ulaşılmamış konularda serbest tercihini kullanır.
Domuz gribindeki sorunlar da bu şekilde çözüme kavuşturulur.