KARZ-I HASEN’İN KURUMSALLAŞMASINDA
KOOPERATİF MODELİ
Yusuf ÜSTÜN
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi
İçindekiler
1. Karz-ı Hasen nedir?. 2
2. Kooperatifin Tarifi ve Özellikleri 3
3. Kooperatif Organizasyonların Amaç Yönünden Farkı 4
4. Karz-ı Hasen’in Dernek Çatısı Altında Uygulanmasının Yanlışı ve Zorlukları 4
5. Kooperatifler Ticaret Şirketi Türüdür ancak Sermaye Şirketi Değildir. 6
6. Karz-ı Hasen’in Kooperatif Şeklinde Uygulanma İhtiyacı 7
7. Karz-ı Hasen’in Kooperatif Şeklinde Uygulandığı Örnekler. 8
8. Önerdiğimiz Kooperatif Modeli 8
9. Sonuç. 10
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
Yûsuf Suresi 47 ve 48’inci ayet meali
“Yûsuf şöyle dedi: "Her zaman yaptığınız gibi yedi sene ekin ekeceksiniz. Sonra yiyeceklerinizden ibaret olan az bir miktar hariç, hasat ettiğiniz ürünü başağında bırakın (böyle saklayın). (47) Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir (48).”
KARZ-I HASEN’İN KURUMSALLAŞMASINDA KOOPERATİF MODELİ
Hazırlayan:
Yusuf ÜSTÜN[1]
Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi
Karz-ı hasen kelime anlamı “güzel borç” demek olup, “malı Allah için harcamak”[2] olarak açıklanmaktadır. Çünkü malı Allah için harcayan kimse, bunun karşılığını Allah’tan umduğundan, esasen Allah’a borç vermiş olmaktadır.[3]
Dolayısıyla karz-ı hasen, toplum içerisinde birlikte yaşadığın insanlara ekonomik durumun iyiyken ve onların ihtiyacı varken yardım etmen, senin ihtiyacın olduğunda da onların sana yardım etmesidir. Teknik olmayan bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere karz-ı hasen’in önemli bir özelliği olarak “karşılıklı” olması göze çarpmaktadır.[4]
Yûsuf Suresi 47 ve 48’inci ayet meali ile ilgili tefsir ve yorumlara baktığımızda da, açıklamaların “savurganlık yapmamak, aşırılıktan kaçınmak, ileriye dönük tedbirli davranmak, yardımlaşmak vs.” gibi kavramlar üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Kaldı ki, bahse konu ayetlerde geçen olaylarda da, dönemin şartlarına uygun, ileriye dönük ve uzun sayılabilecek bir planlamaya gidildiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, kültürümüzde en bilineni “ak akçe kara gün içindir” şeklinde onlarca deyim ve atasözü de aynı insani davranışları bize salık vermektedir.
İşte tam bu noktada kooperatifçilik ise, aynı Fil Suresinde anlatıldığı gibi, dönemin kapitalisti Ebrehe’ye karşı ebabil kuşlarının dayanışmasına benzemektedir. Dönemin şartlarında en büyük savaş aracı filllere karşı minik ebabil kuşları birbirleriyle “karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma” göstererek, günümüze adeta “Küçücük bir kuş, koca bir fil ordusuna karşı ne yapabilir ki deme! Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Bir ve beraber olursan aşamayacağın engel yok! vs.” şeklinde bugünlerde tamda ihtiyacımız olan mesajları çarpıcı bir örnekle aktarmaktadır[5].
Kooperatif sözcüğünün kökenine ilişkin, hangi dilde araştırma yapılırsa yapılsın; sözcük anlamıyla da hayata yansımasıyla da ortaklaşa iş yapmak, bireyin tek başına yapamayacağı işi elbirliği ve bir koordinasyon içerisinde yapabilmek demektir.
Kooperatif gönüllü olarak biraraya gelen kişilerin öncelikle ekonomik gereksinimlerini ve isteklerini birlikte karşılayabilmek için oluşturdukları, demokratik biçimde kendi kendini yöneten ve denetleyen bir girişimdir. Asıl amacı, kâr elde etmekten çok, sahibi ve denetiminden sorumlu ortaklarının ihtiyaçlarını karşılayarak gelişmelerini sağlamaktır. Kooperatif, ortaklaşa iş yapmaktır ve çok önemli bir kalkınma aracıdır.
Kooperatifler, çeşitli kişi veya grupların, daha çok kazanç ve üretim artışı elde etmek veya tükettikleri malları daha ucuza temin etmek amacı ile maddi, manevi güç ve olanaklarını birleştirdikleri örgütler olarak da açıklanmaktadır.[6]
Bu girişimin doğal sonucu, bireyin sosyal ve kültürel bakımdan gelişimidir. Bu nedenledir ki, nihai olarak sosyal ve kültürel hedefler gözeten kooperatifler de kurulabilmektedir.
Kooperatiflerin amacı ortakların ekonomilerinin geliştirilmesidir.
Kooperatif; hiçbir şekilde ticari niteliğe sahip olmayan, gerek faaliyetinde, gerek elde ettiği sonuçlarda iktisadilik karakterinin hâkim bulunduğu, eşitlik ilkesinin bütün kapsamı ile uygulandığı, sermayenin bir hâkimiyet aracı olarak kullanılmadığı, giriş ve çıkışta serbesti ilkelerine bağlı fakat kooperatifin varlık ve hayatiyetinin her şeyin üstünde tutulduğu, işlemlerinin büyük çoğunluğunu ortakları ile yapan, kendisi ile en çok iş gören ortağın kendisinden en çok yararlandığı, değişir ortaklı ve değişir sermayeli, dayanışma temeli üzerine oturmuş, güçsüzlüğün ve zayıflığın aşılabilmesi için güçlerin aktif bir şekilde birleştirilmesi amacını izleyen, kazanç paylaşmaya yabancı bir kişiler topluluğudur.[7]
Bir kooperatif organizasyonunun temel özellikleri arasında ortaya çıkan olumlu veya olumsuz ekonomik sonuçların eşit, dürüst ve adil dağıtımı bulunmaktadır. Bu kapsamda, kooperatifler; çeşitli ihtiyaç ve isteklerin karşılanması, piyasada yer alan olumsuzluklara karşı önlem alınması ve kişilerin ekonomik çıkarlarının arttırılması gibi amaçlarla kurulabilmektedir.
Bir kooperatif kurmanın en temel amacı, yarar elde etme fırsatının maksimize edilmesi; ikincil amacı ise, ortaklarının ve beraber iş yaptığı tarafların risklerini minimum seviyeye indirmektir.
Ekonomik yönden kooperatif, üretim, tüketim, pazarlama, sigorta, kredi, konut gibi başlıca ekonomik ihtiyaçların temini maksadıyla kurulan bir teşebbüstür. Kooperatifçiliği diğer ekonomik modellerden ayıran, hatta üstün kılan yön, salt ekonomik bir organizasyon olmayıp; insanların farklı duygularını tatmin edebilen niteliği haiz olmasıdır.[8]
Kooperatifler sosyal yönü kuvvetli ortaklıklar olduğu için, faaliyet alanları itibariyle çoğu zaman derneklerle karıştırılmakta; dernek kurulacak yerde kooperatif kurulabilmektedir.
Amaçları bakımından çakışan noktaları olmakla birlikte, kooperatiflerin, ortaklarının ekonomik menfaatlerini ön plana çıkarması en önemli ayırıcı özellikleridir. Dolayısıyla, kooperatifleri derneklerden ayıran en belirgin özellik “amaç”ta görülür.
5253 sayılı Dernekler Kanunu’na göre dernek; “kazanç paylaşma dışında, kanunla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere en az yedi gerçek veya tüzel kişinin bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.” Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere bir teşekkülün dernek sayılabilmesi için gerekli en önemli şart, bu teşekkülün “kişi birlikteliğine dayanması ve kazanç paylaşımı gayesi dışında” kurulmuş olmasıdır.
Hangi tüzel kişiliklerin tacir sayılacağı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 16.maddesinde belirtilmiş ve amacına varmak için ticari bir işletme işleten derneklerin tacir sayılacağı hükme bağlanmıştır. Buradan hareketle, dernekler tarafından işletilen iktisadi işletmenin, bizatihi kendisinin hukuki bir varlığı olmayıp önemli olan işletmeyi kendi adına işleten kimsenin yani tacirin kim olduğudur. Dolayısıyla, iktisadi işletmesi bulunan bir dernek örneğini gözönüne aldığımızda, tacir olarak kabul edilen kişilik, dernek tüzel kişiliğinin bizzat kendisi olup, dernekler tarafından kurulan iktisadi işletmelerin tüzel kişiliği olmadığı gibi derneklerin iktisadi işletmeleri kanunen tacir sayılmamakta, tacir sıfatı ve ticari faaliyetlerden doğan sorumluluklar, asıl tüzel kişiliğe haiz olan derneğe verilmektedir.
Öte yandan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa göre dernekler, kurumlar vergisi mükellefi olmayıp, bunların iktisadi işletmelerince elde edilen kazançlar dolayısıyla, bu işletmeler adına tarh edilmesi gereken kurumlar vergisinin muhatabı ilgili derneklerdir. Derneklere ait iktisadi işletmelerin elde ettikleri kazançların iktisadi işletmeden dernek tüzel kişiliğine aktarılması işlemi nitelik itibariyle bir kar dağıtımı olup olmadığını konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir.[9]
Hal böyle iken bazı karz-ı hasen uygulamalarının dernek çatısı altında yapıldığına da rastlanılmaktadır. [10]
Oysa, bir dernek çatısı altında karz-ı hasen yapılmak istenildiğinde hem dernek hem de iktisadi işletme kurmak yerine;
- Kooperatiflerin karşılıklılık (mütekabiliyet, mutualizm) özelliği,
- Kooperatif kuruluşların değişir ortaklı ve değişir sermayeli olması,
- Kooperatif hesabında biriken yılsonu kazancın[11] ya da zararın (olumlu/olumsuz gelir-gider farkı) sermayeye oranla değil çalışmaya oranla dağıtılması,
- Karz-ı hasen’in yalnızca “ortaklıkiçi” bir faaliyet olabilmesi, bu konuda ortaklık dışı işlem yapılamaması,
- Kooperatife ortaklık şartlarının objektif kriterler getirilmek şartıyla (aylık geliri xTL düzeyinde olmak, filanca meslek kolunda faaliyet göstermek vs.) serbestçe belirlenebiliyor olması,
- Ortaklarının aynı zamanda kooperatifin sahibi olması,
- Kooperatif organizasyon yapısının anasözleşmeyle farklılaştırılabiliyor olması (böylece yapılan faaliyetlerde faiz ve diğer dini hassasiyetleri kontrol eden danışma kurulu seçilebilir),
- Yapılan faaliyetlerin kontrol ve denetiminin yine kooperatifin kendisi tarafından ve ortakların kendi objektif değer yargılarına göre kontrol edilebiliyor olması,
gibi daha bir çok özelliğinden yararlanarak doğrudan kooperatif kurulması akla ve pratiğe daha uygun gelmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 124.maddesinde “Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır.” denilmektedir.
Kooperatifleri sermaye şirketlerinden ayıran en belirgin özellik de amaç yönünden ortaya çıkar. Diğer ticaret şirketleri (anonim şirket, limited şirket ve paylı komandit şirket) kâr elde etmek ve bunu paylaşmak amacı ile kurulur iken, kooperatiflerde amaç ortağın ekonomisini iyileştirmektir. Şirket “sermaye” ile amacını gerçekleştirmeye çalışırken, kooperatif amacını gerçekleştirmek için, karşılıklı yardımlaşma, dayanışma ve kefalet araçlarını kullanır.
Ortakların koyduğu belirli sermaye paylarına sahip olan kooperatif ve sermaye şirketlerinin (özelde anonim şirketlerin) her ikisi de kurallara göre çalışır, rasyonelliğe ve verimliliğe önem verirler. Aynı zamanda ikisi de iktisadi amaç güden ortaklıklardır. Bu benzerliklerin yanı sıra kooperatiflerle sermaye şirketleri arasında bazı farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar şu şekilde ortaya konabilir:
- Kooperatiflerde amaç, ortağının ekonomisini iyileştirmek iken, diğer ticaret şirketleri kâr elde etmek ve bunu paylaşmak amacı ile kurulur.
- Şirketler sermaye egemenliğine dayalı olup, ortaklarının sermayelerine olabildiğince fazla kâr sağlamak için çalışırlar. Halbuki kooperatiflerin sahibi de müşterileri de kendi ortaklarıdır.
- Şirketlerde birinci amaç kârdır, sosyal amaç hemen hemen hiç yoktur. Oysa kooperatiflerde sosyal amaç ve ortağa hizmet önemli unsurlardan birisidir.
- Şirket, hissedarlarının koydukları sermaye ile amacını gerçekleştirmeye çalışırken; kooperatif amacını gerçekleştirmek için, ortaklarının iş gücü ve parasal katkılarıyla “karşılıklı yardım”, “dayanışma” ve “kefalet” araçlarını kullanır. Bu katkı, yalnızca “iş gücü” veya yalnızca “parasal” olabileceği gibi, hem “işgücü” hem de “parasal” da olabilecektir.
- Şirketlerde elde edilen kârlar sermaye sahiplerine hisseleri oranında dağıtılır, buna “temettü” denir. Kooperatiflerde ise elde edilen olumlu gelir gider farkının bir bölümü ortakların kooperatif ile yaptıkları alışveriş oranına göre ortaklarına dağıtılır, buna “risturn” denir.
- Şirketlerde hisse senetleri serbest olarak satılabilir. Kooperatiflerde ise ancak yönetim kurulunun ortaklığı devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıdığını kabul etmesi halinde ortaklık devredilebilir.
- Şirketlerde bir kişinin alabileceği ortaklık payı sınırlandırılmamıştır. Kooperatiflerde bir şahsın sahip olabileceği ortaklık payı sınırlıdır.
- Şirketlerde sermaye sabittir. Belli kanun ve kurallar içinde sermaye artırılabilir. Kooperatiflerde sermaye sınırlı değildir. Ortak alınması veya ortağın ayrılması ile sermaye her zaman değişebilir. Ayrıca yine kooperatif de genel kurul kararıyla sermaye miktarını artırma yoluna gidebilir.
- Şirketlerde ortaklar sahip oldukları hisse senedi miktarına göre oya sahipken, kooperatiflerde her ortak ne kadar paya sahip olursa olsun ancak bir oy kullanabilir. [12]
Karz-ı hasen uygulamasının toplumda güncel bir ihtiyaç olduğunu göstermek adına aşağıda alıntıladığımız gazete haberi yerinde görülmüştür:
“Erdoğan: 'Felaket bir şey, kurtarın' dedim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile aralarında zor duruma düşen bir firma ile ilgili geçen diyaloğu paylaştı. Bankaların söz konusu şirkete kredi vermediğini söyleyen Erdoğan, ‘Baktım, felaket bir şey. Niye? Bankalar da kredi vermiyor. En sonunda Rifat Bey'e dedim ki arkadaş siz kendi üyeleriniz arasında bir seferberlik yapın da bu adamcağızı kurtarın.’ diye konuştu.”[13]
Yukarıdaki haber belki sıradan bir gazete haberi gibi gelebilir. Ancak haberde geçen firmaya benzer birçok kişi ve kurum, ticari hayat devam ettikçe bu nevi desteklere ihtiyaç duymaktadır.
Çözüm noktasında ise hangi sosyal veya ekonomik sınıfta olunursa olsun, bu konudaki ihtiyacın kooperatif modeli önermekteyiz. Yukarıdaki örnekten hareketle, TOBB’un öncülüğünde[14] ve kendi üyelerinin ölçeğine uygun sermaye katkısıyla kurulacak bir karz-ı hasen kooperatifi neden olmasın? Aynı şekilde, üye sayıları itibariyle ölçekleri uygun her bir esnaf odasının öncülüğünde kurulacak karz-ı hasen kooperatifleri neden olmasın?
Bu ihtiyacın temelinde, günümüz ekonomik ve ticari koşullarında karşılıklı dayanışmayı gösterecek geleneksel kurumlarımızın (ahilik, imece, salma, yardım sandıkları vs.) kalmamasının yattığını düşünülmektedir. Ahilik geleneğimizin bugünkü karşılığı “esnaf odaları” olup kredi ve maddi destek vermekten yoksundur. “Yardımlaşma Sandığı” denilen kuruluşların ise tüzel kişiliği yoktur. Dolayısıyla herhangi bir toplumsal grup biraraya gelip yardımlaşma sandığı adı altında karz-ı hasen yapamaz, yasal karşılığı yoktur.
Bu itibarla, her ne kadar “ahilik, imece, yardım sandıkları vs.” kelimelerini sıklıkla ve överek kullansak da, iş bu kavramlara bir kurumsallık getirilmesine geldiğinde problem yaşanmaktadır.
Cumhuriyet tarihinde faizli kredileşmeye alternatif olarak faizsiz kredileşme teşkilatının kooperatif olarak örgütlenmesi fikrinin ilk defa “Gümüş Motor”da uygulandığı ve daha sonra bu fikrin geliştirilerek “faizsiz kredileşme” sistemi olarak faizsiz bankacılık sistemine temel teşkil ettiği görülmektedir. Önce gümüş motorla ilk “çok ortaklı sistem” modern bir müessese olarak çalışmaya başlamış ve bu müessese bünyesinde ortaya çıkan ihtiyaçlara göre birçok ilkler (selem, karzı hasen vs.) uygulanmıştır.[15]
Daha sonra 1960’lı yıllarda Bursa’da kurulan SS Örnek Kredi Kooperatifi[16] ile karşılaşılmaktadır. Bu kooperatif te “ortakların ihtiyaç halinde talep edecekleri krediyi karşılıklı yardımlaşma veya kefalet suretiyle (dostluk, arkadaşlık ve dayanışma ikliminin güven ortamında, minnetsiz ve mihnetsiz) temin ve tediye” amacıyla kurulmuş olup, faaliyetleri günümüze kadar devam etmektedir. Her ne kadar bu kooperatifin amaçları arasında doğrudan “ortaklarına karz-ı hasen şeklinde finansman desteği sağlamak” şeklinde bir faaliyet konusu bulunmasa da, uygulamış olduğu teknikte “teminat olarak kıymetli evrakın alınarak ortağa finansman desteğinde bulunmak, bunun karşılığında da masraf kesintisi ve benzeri kesintileri uygulamak” şeklinde bir süreç uygulandığı anlaşılmaktadır.
Önerdiğimiz kooperatif modelinde, yalnızca ortaklarla iş yapılması, ihtiyaç sahibi ortaklara satın alma ve/veya kiralama yoluyla makine ve ekipman desteği sağlanması, kooperatif kaynaklarından faizsiz borç/kredi verilmesi, kefalet vermek suretiyle ortağın borç bulmasına aracılık edilmesi, teminat mektubu verilebilmesi gibi imkanların tamamı öngörülebilir. Günümüz şartlarında esnafın ya da diğer dar gelirli sosyal grupların kendi başına bu imkânlara hızlı bir şekilde ulaşabilmesi mümkün değildir. Ancak kooperatifteki güçbirliği bunu sağlayabilmektedir. Çünkü kooperatif, tek başımıza yapamayacağımız işin elbirliği ile yapılabilmesinin adıdır.
Öncelikle “karz-ı hasen” kelimesi yerine “faizsiz kredileşme” ifadesinin kullanılmasını önermekteyiz. Çünkü bu iki kavram arasında ortalama bilgi sahibi için büyük bir anlatım kolaylığı ve yaygınlaşma potansiyeli görülmektedir.
Önerimizin ikinci bölümü hazırlanacak kooperatif anasözleşmesi için olacaktır. Bu konuda anasözleşmede, Kooperatifler Kanununun tanıdığı sınırlar içerisinde;
- Ortakların dengeli bir gelir dağılımına sahip olmasına (KK m.8),
- Ortakların birbirine denk bir sosyal profile sahip olmasına (KK m.1, 8, 9),
- Kooperatifin faizsiz kredi faaliyetine özgülenmesine (KK m.1, 2, 3, 4, 6),
- Kredi ve destek faaliyetlerinde mevcut ortakların kredi ihtiyaçlarının büyüklükleri, dönem içerisinde kredi talep ve kullanma sıklığı, krediye karşı verilecek teminatlar, önceden ortak olanla sonradan ortak olanın kredi talebi konusunda öncelik vs. ile bu hususlarda düzenlenecek puantaj tablosu ve uygulama yönergesi (KK m.42),
- Kooperatifin faaliyetlerinin faizsiz olması gibi diğer İslami ölçülerin uygulanıp uygulanmadığının kontrolünü sağlayacak danışma kurulunun varlığı (KK m.69),
gibi teknik hususlara dikkat edilmelidir.
Önerdiğimiz modelin bir diğer ve temel özelliği, ortaklarının gösterdikleri ticari faaliyetler sırasında ellerine geçen kıymetli evrak türü (çek veya senet) belgelerin değerinin bir kısmını, tahsil tarihinden önce nakde dönüştürmek için kurulabilir bir sistem olmasıdır. Güven esas olup kontrole engel olmamalıdır; kredi talebinde bulunan ortak bu talebini gerçek bir ihtiyaca dayandırmalıdır. İlk bakışta “factoring” ile karıştırılan yönleri vardır ama sistemin en önemli amacı, factoringde işleticiye (kooperatif) ödenen ıskontonun[17], bu sistemde hesap dönemi sonunda ortağa risturn olarak iade edilmesidir.
Özellikle yerel düzeydeki esnafın finansman durumları iyi iken kooperatife borç olarak verdikleri paradan daha fazlasını, finansman durumları zayıfladığında çek/senet teminatı karşılığında kullanabilmesi; bu hizmetin karşılığında ise sadece genel giderlere katılım payı kadar bir masrafı üstlenmesi öngörülmektedir.
Kooperatiflerin “karşılıklı yardımlaşma, dayanışma ve kefalet” suretiyle çalışabilmesi bu sistemin önünü açmaktadır. Dolayısıyla ancak “karşılıklılık” üzerine çalışabilecek, dengeli bir ortak kitlesi şarttır.
Bu kooperatif modelinde faaliyet gösterirken, ortaklardan teminat niteliğinde alınan kıymetli evrakın vadesinden önce tahsile verilmemesi (kırdırılmaması) önem arzetmektedir. Aksi takdirde bu kırdırma işleminde uygulanan ıskonto, faiz anlamına geleceğinden diğer yasal hükümlere[18] aykırılık teşkil edecektir.
Tam anlamıyla yardımlaşma ve dayanışma örneğinin sergilendiği bu kooperatif model, tüm ortakların birbirlerini tanıdığı ve güvendiği daha çok “butik” bir formda işletilebilmektedir. Ortaklar faaliyetleri sırasında kullandıkları kıymetli evraklarını “faizsiz” olarak nakde dönüştürmek istediklerinde, daha önce yine kendilerinin kooperatife verdikleri borç parayı geri almaktadırlar.
Her dönem için tefecilik yüksek maddi getirisi olan ancak yasal olmayan bir meslek olup, kooperatif, dernek, banka, faktöring, katılım, finans kuruluşu vs. hangi ad altında kim tarafından yapılırsa yapılsın can yakıcı ve can sıkıcı bir yönü vardır. Burada önemli olan, olumsuz örnekleri ön plana çıkarmak yerine varsa öngörülen sistemin bir eksiği, bir sonraki çalışmayla bunun tamamlanabilmesidir. Kaldı ki, İslami ekonomi ve finans pratiklerinin de çoğu yerde saptırılarak kapitalizme uydurulduğu görülmektedir.
Bize göre, karşılıklı borç kullanımında faizsiz ve tefecisiz bir model aranıyorsa, bunun ancak kooperatif tekniklerle yapılabileceği açıktır.
Bu yazımızda, karz-ı hasen’e (faizsiz kredileşmeye) en uygun ortaklık türünün “kooperatif” olduğunu göstermeye çalıştık. Sermaye şirketlerinde bulunmayan bazı özellikler yalnızca kooperatiflere özgü olup bu özellikler aynı zamanda İslami ekonomiyle de örtüşmektedir.
İslam’ın “faiz” yerine “kâr-zarar ortaklığı” anlayışı, kooperatifçiliğe özgü alışveriş oranına dayalı risturn dağıtımıyla birebir örtüşmektedir. Kooperatiflerde kâr paylaşımında, ortakların bizzat ve bilfiil kooperatife katkıları ön plana alındığı için, kooperatifler İslam’a en uygun şirket türüdür. Klasik, kapitalist, sermaye şirketleri (anonim, limited, vs.) de kâr-zarar ortaklığı olsalar bile, kâr paylaşımında sırf sermaye payı oranını esas aldıklarından, İslami idealler açısından, kooperatiflerin gerisinde kalırlar.
Tüm iktisat derslerinde anlatıldığı üzere, emeğin geliri ücretler sürekli düşerken sermayenin geliri olan rant, faiz ve kâr’ın sürekli büyüdüğü görülmüştür. İstatistikler de bunu göstermektedir[19]. Nitekim, son yıllarda bankacılık sisteminde toplanan ve pazarlanan fonların, küresel gelir düzeyini kat be kat aştığı görülmektedir.
Tüm bu “fil ordusu” kadar büyük dinamik yapıya alternatif arayışlara, belki bir “ebabil kuşu”nun taşıdığı taş mesabesinde katkı sunarız ümidini taşımaktayız.
Neden olmasın? 2009 yılında Nobel Ekonomi ödüllü Elinor Ostrom’u İsveç Bilimler Akademisine göre ödüle götüren çalışması[20] “kamusal malların adil paylaşımı, müşterekler, ortak mülkiyet, ortak mülkiyeti kullanan gruplar tarafından nasıl başarılı biçimde idare edilebileceğini göstermesi” iken, Ostrom bu çalışmasını 1970’li yıllarda ülkemize turist olarak geldiği Alanya ve Bodrum’da gördüğü balıkçılar kooperatiflerinden ilham almıştır.
Yusuf ÜSTÜN
[1] 1972 yılı Sungurlu doğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Sungurlu’da tamamladı. 1992 yılında Gazi Üniversitesi İİBF Maliye MYO’ndan, 1997 yılında da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümünden mezun oldu. Çalışma hayatına 1996 yılında Maliye Bakanlığında memur olarak başladı, 1998 yılında Sanayi ve Ticaret Bakanlığında Kontrolör ve Kooperatifler Dairesi Başkanı olarak devam etti. Kooperatifçilik sektöründeki hizmeti 1998 yılından beridir devam etmekte olup, sektörün her alanında (lojistik, sigorta, konut, tarım, vs.) ve her yönüyle (kuruluş, işleyiş, denetim, eğitim, mevzuat vb.) birçok çalışmaları; “Kooperatifler Kanunu ve İlgili Mevzuat” ile “Kooperatifler Hukuku” adları altında iki ayrı kitabı, birçok makale ve sunumları bulunmaktadır. Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (SMMM) ve Bağımsız Denetçi belgesini haiz olup, halen Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan “Yeni Kooperatifler Kanunu Hazırlık” faaliyetlerini ve teftiş çalışmalarını yürütmektedir.
[2] Karşılığında başa kakma ve minnet olmayan; menfaat, mevkî, şan, şeref ve fâiz gibi her hangi bir çıkar gözetilmeksizin, helâl maldan, sırf Allah rızâsı için verilen borç veya sırf Allah rızâsı gözetilerek verilen yardım, bağış ve sadaka “karz-ı hasen” tabiri içine girer.
[3] “Malını Allah rızası için harcamak suretiyle Allah’a güzel bir borç verecek kim var ki, Allah da onun karşılığını kat kat artırsın ve ona pek değerli bir mükâfat versin?” Hadîd Sûresi, 11.ayet
“Eğer siz, Allah rızası için bağışta bulunmak suretiyle Allah’a güzel bir ödünç verirseniz, bunun karşılığını O size kat kat verir ve günahlarınızı bağışlar. Allah iyilik ve şükrün karşılığını bol bol verir ve günahlarınızı hemen cezalandırmayıp size yumuşaklıkla muamele eder.” Tegâbün Sûresi, 17.ayet
[4] Yazımızın retoriğine uygun olarak bu konuyu da bir atasözüyle güzelleştirelim. “Ne rende gibi hep sana hep sana; Ne keser gibi hep bana hep bana; Testere gibi bir sana bir bana”
[5] En azından ben öyle anlıyorum. (Yazarın notu)
[6] ÜSTÜN/AYDIN, Kooperatifler Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1.Bası, Ankara 2014, s.4
[7] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, “Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku”, Arıkan Yayınları, İstanbul, Güncelleştirilmiş 9.Basıdan 10.Tıpkı Basım, s.948
[8] ÜSTÜN/AYDIN, Kooperatifler Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara 2017, s.3
[9] http://www.bekiryildirimsmmm.com (Erişim: 01.06.2018)
[10] http://www.musiad.org.tr/tr-tr/haberler/baskan-haber/karz-i-hasen-sandigi (Erişim: 01.06.2018)
[11] Yalnızca ortaklık içi işlemden dolayı kooperatiflerde kar çıkmaz. Ancak muhasebe tekniği olarak bu “kar” olarak finansal tablolara yansısa da, “olumlu gelir-gider farkı” dediğimiz bu rakam, her bir ortağın kooperatifle yaptığı işlem neticesinde kooperatife emaneten bırakmış olduğu, yılsonunda da risturn adı altında geri alabileceği tasarrufudur.
[12] ÜSTÜN/AYDIN, Kooperatifler Hukuku, Seçkin Yayınları, Ankara 2017, s.15
[13] https://www.yenisafak.com/ekonomi/erdogan-bu-felaket-bir-sey-kurtarin-dedim-3359102
[14] Kooperatifler Kanunu m.9 buna uygundur.
[15] http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/1105/CokYor/0/Cengiz-Demirci/Ilk-karzi-hasen-kooperatifi
[16] http://www.ornekkredi.com.tr (Erişim: 21.06.2018)
[17] Bu ıskonto ile kastedilen kesintiler “masraf kesintisi, sermaye artış fonu, ortaklarla yardımlaşma fonu, genel gider payı vs.” adlar altında kesilebilecek, faizle hiçbir ilgisi olmayan, paranın zaman değeriyle değil miktarıyla orantılı kesintilerdir.
[18] Ortaklardan teminat niteliğinde alınan kıymetli evrakın vadesinden önce tahsile verilmesi halinde uygulanan ıskonto (kırdırma, indirim) “faiz” anlamına geleceğinden, Türk Ceza Kanununa göre tefecilik suçu ya da factoring şirketlerinin çalışmalarına ilişkin BDDK uygulamalarına ters bir sonuç ortaya çıkarabilecektir.
[19] İnternetten herhangi bir arama motorundan yapılan tüm sonuçlar bunu göstermektedir.
[20] https://www.amazon.com/Governing-Commons-Evolution-Institutions-Collective/dp/0521405998#reader_0521405998