Uğur Dündar
Adalet !...
28 Aralık 2018
Türkiye'nin yetiştirdiği dünya çapındaki güldürü ustası, sevgili arkadaşım Levent Kırca, o dönemde evli olduğu Oya Başar ve arkadaşlarıyla birlikte “Olacak O Kadar” programını hazırlıyordu. Perşembe geceleri önce “Olacak O Kadar” yayınlanıyor, ardından da “Arena” ekrana geliyordu. Televizyon tarihinin en büyük reyting rekorlarının kırıldığı o gecelerin birinde sert, otoriter mizacıyla ünlü Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'e etek giydirmiş, bununla da yetinmeyerek 12 Eylül Darbesi'nin lideri Kenan Evren'le Marmaris'te iskeleye oturtup balık tutturmuştu! Paşaların zorlanmamaları için de iskelenin altına 5-6 asker yerleştirmişti! Askerler oltaların ucuna daha önce yakalanmış balıkları takıyor, Evren ve Güreş de sanki kendileri tutmuşlar gibi sevinçle onları çekiyorlardı!
İşte Levent'in kaleminden okuduğunuz telefondaki muzipliği o günlerde yapmıştım.
YORUM
Devlet büyüklerini mizah konusu yaparak alay etmek,devlete yapılabilecek en büyük kötülüklür. Vatanına milletine, bayrağına sadık olduğunu iddia edeceksin, sonra da o vatanın göz bebeği Mehmetçiğin baş komutanına etek giydirilmiş karikatürünü çizeceksin. Bu nasıl vatan sevdası.
★★★
Büyük mizah yeteneğinin yanı sıra, ressam ve heykeltıraş da olan Levent, anısında sözünü ettiği gibi, merhum Turgut Özal ve Süleyman Demirel başta olmak üzere, dönemin önde gelen tüm siyasilerini rahatça hicvediyordu. Hem de onlara çok benzeyen makyajlarla…
Programına konu olan o günlerin güçlü politikacıları ise kızıp hışımla üzerine gitmek yerine, ertesi gün telefon açarak başarısını kutlama inceliğini gösteriyorlardı.
Yorum
Merak ediyorum; levent kırca nın hicvedeceği konu kalmadı da, işi gücü neden siyasi liderlerimiz ve genel kurmay başkanlarımızı hicvediyor du, Sanatçı kamuflajı ile, ülkemizin saygınlığına zarar verdiği, emperyalist sermayenin uzantısı,vazifeli ajan olabilir mi? Başka bir soru gelmiyor aklıma. Devletini seven insan, devlet büyüklerinin itibarini düşüren faliyetler içinde olmazlar.
★★★
AKP döneminde ise “Olacak O Kadar” yasaklandığı gibi Levent'e hapis cezası verildi. Filmi oynatılmayıp elini hangi işe atsa karşısına aşılmaz engeller çıkarıldı. Onca zulüm yetmiyormuş gibi, korkunç iftiralara hedef oldu.
Ölümcül hastalığa yakalandığında kiralık evde oturuyor, kiralık tiyatroda oynuyor ve hastalığını devlet hastanesinde tedavi ettiriyordu. Cebindeki son kuruşu harcayıp, çok büyük emeklerle çektiği “Sarhoşum Gel Beni Al” filminin dağıtımını üstlenecek bir babayiğit arıyor ama sadece güldürü içerikli olmasına rağmen, Levent Kırca adını duyan dağıtımcı şirketler, korkularından filmi dağıtmaya yanaşmıyordu.
Sevenlerinin özlem ve rahmetle andığı bu büyük sanatçı, ne yazık ki son nefesinde “Olmaz bu kadar zulüm” diyerek hayata gözlerini yumuyordu…
★★★
YORUM
Leven Kırca nın işlediği konular,Müslüman Türk milleti nin mayasına uygun olmadığı gibi, İslam ahlakından almış olduğumuz,örf ve ananelerimizi örselemeye yönelik planlanmış çalışmalar olduğu alenen ortadadır. Aile ortamında değil de, tek başına izleseniz de, haya edeceğiniz sözleri,70 milyonun karşısına geçip filimleştirip, arlanmadan,utanmadan sövüp sayan ve onu satırlarına taşıyıp övenlerden ülkemize fayda dan çok zarar gelir.Bu konudaki tavizsiz tutumundan dolayı ak partiyi ve Recep Tayip Erdoğan ı kutluyorum.
Anlattıklarım mizahla bağlantılı olaylar.
Konunun bir de yargı boyutu var ki paylaşmadan geçemeyeceğim.
Sert mizaçlı ve hoşgörüsüz bir komutan olan merhum Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, haberlerim nedeniyle beni gerçekten Divan-ı Harbe vermekle tehdit etmiş, sonunda da Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti.
Suçlamanın konusu çok üzücüydü. O yıllarda terör örgütü PKK, vaktiyle kaçakçılığı önlemek amacıyla çukur alanlara yapılan, ayrıca halı saha gibi ışıklandırılarak açık hedef haline getirilen barakamsı hudut karakollarına sık sık baskınlar düzenliyordu. Hainler Kandil'den geliyor, çevredeki yalçın kayalıklardan yağdırdıkları roketlerle karakollarda görev yapan Mehmetçikleri şehit ettikten sonra rahatça inlerine dönüyorlardı! Yürek yakan bu gerçeği ekranda dile getirip, karakolların konumlarının acilen değiştirilmeleri ve daha sağlam inşa edilerek çevrelerinde güvenlik önlemleri alınması gerektiğini söylediğim için, Doğan Güreş'in talebiyle Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edildim. (Nitekim daha sonra kalekollar yapıldı, sözünü ettiğim tüm önlemler alındı ve baskına gelen hainler baskına uğratıldı…)
★★★
Yargılandığım Bakırköy 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı ifademi aldıktan sonra, beni sanık sandalyesi yerine, avukatımın yanına oturttu. Hiç unutamadığım bu onur verici davranışın ardından savcının basın özgürlüğünü savunan muhteşem mütalaası geldi ve daha ilk celsede beraat ettim…
★★★
“Askeri vesayet devri” denilen o yıllarda adliyeden çıkarken avukatıma dönüp; “Ne mutlu bize ki, ülkemizde hakim ve savcılar var” dedim.
Sayıları azalmış da olsa hâlâ var olduklarına inandığım gerçek yargıç ve savcılarımıza saygıyla!..
Yazının tamamı için https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/ugur-dundar/adalet-7-2891810/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
YORUM
Gazeteci de olsan,devlet büyüklerine bir fikir arzedeceksen eğer,kendilerine ulaşır ve fikrini söylersin, ulu orta,danışmadan istişare etmeden, gazeteye yazmak, iyi niyetli bir davranış olmadığını gösterir.
Devlet; yetiştirmiş,yıllarca millete devlete hizmet etmiş ve genel kurmay başkanı olmuş bir kişi nin, teröre karşı nasıl tedbir alacağını bilmiyormuş gibi, akıl vermeye kalkmak, terbiyesizliğin en alası dır. Karakolların ışıkları nı yanık bırakır ve karakolu boşaltarak pusu kurar, ateş açan teröristlerin yerini tespit ederek imha eder. Sonuç olarak, herkes konumunu ve haddini bilecek.
Not; italik ifadeli yorumlar, Hüseyin Bağdatlı,ya aittir.