02.10.2018
"Cumhurbaşkanlığı Anayasal Sistemi"ne geçişi pek farkına varmadan gerçekleştiriyoruz... Mesela dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yasama döneminin açılış konuşmasını yaptığı Genel Kurul salonunda, Bakanlar Kurulu'na ayrılan bölüm yoktu. Zaten Cumhurbaşkanı da artık "Bakanlar Kurulu" demiyor "Kabine" diyor.
Kanunları kim yapıyor?
Yeni Cumhurbaşkanlığı Anayasal Sisteminin eski Parlamenter Sistemden en farklı yanını dün Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle anlatıyordu:
"- Bildiğiniz gibi yeni yönetim sisteminde Cumhurbaşkanı'nın Meclis'e bütçe dışında kanun teklifi ya da tasarı sunma imkânı yok.
Kanunlar ancak sizlerin teklifiyle Meclis gündemine gelebiliyor."
"- Gerek AK Parti grubundaki, gerekse diğer partilere mensup milletvekillerimizin kanun teklifiyle ülkemize çok önemli hizmetler yapacağına inanıyorum."
Tamamı için https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2018/10/02/yeni-anayasal-sisteme-hemen-alismak-zorundayiz
Yorum:
Şapkadan ne çıkacağını kestirmek mümkün görünmüyor
McKinsey skandalı ile bir kez daha öğrendik ki bu ülke milli bir yönetime sahip değil. Kanunlar hangi parti tarafından sunulursa sunulsun, onların eline de başka dillerden çevrilip verileceği için sonuç değişmeyecektir. Bakanlar Kurulu varken bile yönetilemeyen bir ülkenin tek adam eliyle yönetilebileceğini savunmak ve bununla mutlu olmak, nasıl bir sarhoşluktur anlamak mümkün değil.
Dün Türkiye’de ekonomik krizin olmadığı, dövizdeki dalgalanmaların ABD’nin müdahaleleri ile olduğu ve manipülasyondan ibaret olduğu iddia ediliyordu. Bugün öğrendik ki gemimizin dümeni o fitne yapmakla suçladığımız ABD’nin elindeymiş. Elindeymiş diyorsak kandırıldığımızdan, oyuna geldiğimizden değil bizzat kendi elimizle teslim ettiğimizden dolayı elindeymiş.
Şimdi bu tabloya bakın ve yarından ne beklediğinizi söyleyin lütfen.