Üniversitenin krizi
806 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

Üniversitenin krizi

17 Eylül 2018, Pazartesi

YUSUF KAPLAN

Türkiye’de üniversitenin köklü felsefî, varoluşsal sorunları var. Üniversite sayısını artırarak üniversitenin sorunlarını çözemeyiz; aksine, kangrene dönüştürürüz.

Türkiye’nin çok üniversiteye ihtiyacı yok; her alanda ülkemizin önünü açacak, dünya çapında düşünce, bilim, sanat insanları yetiştirmemizi, yeniden insanlığın önünü açacak akımlar geliştirmemizi mümkün kılacak bir kaç tane birinci sınıf üniversiteye ihtiyacı var öncelikle.

AYDINLANMA ÜNİVERSİTESİ: NİCELİĞİN VE BATI-MERKEZCİLİĞİN HÜKÜMRANLIĞI

...........................

ASLOLAN BİLMEK DEĞİL, OLMAK’TIR...

Sözün özü: Aslolan bilmek değil, olmak’tır: Hayatın anlamını kavrayabilmek, hakikatin izini sürebilmek, insanı ve hayatı zenginleştirecek ilim, irfan ve hikmet kulelerini dikebilmek....

Sığ Aydınlanma aklı ve düşüncesi üzerine kurulan çağdaş üniversite için, mesele bilmek’tir. Kuru bilgi’dir; parçalı bilgi: Bütün’ün yitirilmesi, farklı alanlar ve olgular arasındaki ilgi’nin bitirilmesi; buradan ruhsuz, sadece egemenlik kurmak aracıyla üretilen bir gücün inşa edilmesi.

Kuru bilgi’nin kör bilince dönüşmesi, insanı linç etmesi, hayatı güçlü olan’ın haklı olduğu bir güç arenasına dönüştürmesi.

Çağdaş üniversitenin krizi: Zihni felçleştirmesi, ruhu körleştirmesi, hayatı çölleştirmesi...

Türkiye’deki üniversite, bu üç hayatî sorunu, Batı’dan daha sarsıcı bir şekilde yaşıyor. Ama yaşadığı krizin ne olduğunu göremeyecek ve bu krizi nasıl aşabileceğini bilemeyecek kadar da krizin boyutlarını kavramaktan uzak.

Durum, umutsuz mu, peki?

Elbette ki, hayır.

Fakat zihnimizi açacak, ruhumuzu zenginleştirecek, önümüzü görmemizi sağlayacak bir üniversiteyi nasıl inşa edebiliriz, sorusunun cevabı başka bir yazının konusu.

https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/universitenin-krizi-2047321

YORUM;       

Gerçek üniversiteyi Kur'an'la kurabiliriz!

Yazarımız Türkiye'de üniversitenin köklü varoluşsal sorunları olduğunu,

sayılarını arttırarak bu problemin çözülemeyeceğini ifade ettiği yazısında,

aslında Türkiye'de bize ait  ve gerçek manada üniversite olmadığı

söyleyerek bunun nasıl kurulacağını sonraki yazısına havale ediyor.

Bence de  gerçek manada bizim diyeceğimiz  üniversite Türkiye'de olmadığı gibi

dünyada da yoktur.

Zaten yazarımız dünyanın bugünkü kötü gidişatını da buna bağlıyor .

Bunlar eskiyen kuvvet medeniyetinin ilim kurumları ve artık insanlığın

problemlerine çözümler bulamamaları da doğaldır.

Şimdi gelmekte olan hak medeniyeti kendi kurumlarını oluşturmak yolundadır.

İşte bu amaçla 50 yıl önce kurulan Akevler Kooperatifi ve mensupları bunun

çalışmasını yapmaktadır ve ana tezleri de sırasıyla dünyayı din yönetti,siyaset yönetti,

ekonomi yönetiyor ve yeni medeniyette de ilim ve ilim insanları yönetecektir iddiasıdır.

Allah(CC) yeni medeniyeti kurma görevinin öncülüğünü Türkiye'ye vermiştir.

Dünyadaki  bütün  müspet  çalışmalarda bu doğrultudadır.

Bu konuda ufuk açıcı kısa bir alıntıyla yorumumuzu devam ettirelim;

" Bir üniversite 25 fakülteden oluşacak, bu artmayacak ve eksilmeyecektir. Ortaya çıkacak her türlü ilimler bunların içinde yer alacaktır.

b)       Her fakültede dört bölüm bulunacaktır. Biri teori, biri tabiî, biri amelî, biri de hikemî olarak konular ele alınacaktır. Teorik bölümde sadece o ilmin kanunları öğrenilmiş olacaktır. Tabiî ilimlerde ise Kâinatta mevcut olanlar tasnif edilerek tanıtılacaktır. Amelî olanlarda ise onlardan yararlanarak uygulama yapacağız, kendimiz yararlanacağız. Hikemî olanlarda ise böyle olmalarının sebebi nedir? Kaşın gözün üzerinde olduğunu, bunun insandaki genlerden şu numaralı genin kontrolünde şöyle oluştuğunu tesbit biyolojinin teorisine aittir. Yani oluş sebeplerini inceler. Hikmet ilmi ise gaye sebeplerini inceler. Niçin böyle yaratılmış? Gaye nedir? Dünyanın çevresinde Ay vardır ama niye vardır? Fırat ve Dicle Körfez’e dökülür. Bunun ne yararı vardır? Böyle olmazsa ne olur? Bu ilimler daha gelişmemiştir. Oysa buna şiddetle ihtiyacımız vardır. Aile müessesesinin, dışarıdan evlenmenin, serbest cinsi münasebetin zararlarını ancak hikmetle bilebiliriz. Kanunlarımızı ona göre yaparız, makinalarımızı ona göre yaparız. Ona göre yaşamayı tercih ederiz. Sigaranın zararlarını biyoloji değil, hikmet ilimleri öğretir.

c)       İlimler için ortak metinler tesbit edilmelidir. Her ilmin 6 sayfadan oluşan bir metni olmalıdır. Bütün metinlerin toplam sayfası 600 sahife olmalıdır. Bu metinlerde icma ile sabit olan ve dolayısıyla ispatsız doğru kabul edilen şeyler yazılmalıdır. Dünya yuvarlaktır. İstanbul Boğazı üzerinde iki köprü vardır gibi kesin bilgiler yer almalıdır. Bu metni herkes bilmeli ve kaynak göstermeden bu bilgileri kullanmalıdır.Her ilmin 6 sahifelik metni 600 sahife ile şerh edilmelidir. Bu da bu metnin içeriğinin ispatını içermelidir. Bir ilimde ihtisas yapanlar o ilmin 600 sahifelik şerhini bilmelidirler. Bütün araştırma çalışmaları bu metin ve şerhlere dayanmalıdır. İlmin deney sonuçlarını içeren ansiklopediler olmalıdır. Araştırmacılar ya bu ansiklopedilere katkıda bulunacaklar, deney ve müşahedelerini oraya ilave edecekler, ya da onlara dayanarak sorunları çözeceklerdir. Nihayet araştırmalar, bu metin şerh ve ansiklopedileri içinde sistematik olarak yer almalıdır. İlim dağınıklıktan kurtulmalıdır.

d)       İlimler ilk, orta, yüksek ve akademik olarak derecelendirilmektedir. Kitaplar ona göre yazılmalıdır. İlk okullarda ispatsız ama pratik olarak her şey öğretilmelidir. Mesela, Logaritmayı kullanmayı, sinüs ve kosinüslerden yararlanmayı bilmelidir, ama onun ispatları öğretilmemelidir. Liselerde ise bunların ispatları öğretilmeli ve kişi müsbet düşünme seviyesine ulaştırılmalıdır. Değişik görüşler değil, her ekol kendi tek görüşünü öğretmelidir. Üniversitelerde lisedeki ispatların üzerindeki ihtilâf ve tartışmalar öğretilmeli, kişi proje yapacak hâle getirilmelidir. Akademik kariyerde ise tamamen yeni keşifler ve üretimler üzerinde çalışacak hâle getirilmelidir.

İşte bu kurallar içinde ilmin keşfine çıkmalıyız, ilmin öğretilmesine değil.

Çünkü ilim bilinenleri öğretmek değildir. Bilinmeyenleri bilinir hâle getirmektir. "SÜLEYMAN KARAGÜLLE- http://www.akevler.org/AkevlerSeminerler/290/Tum/1/Kuran-Seminerleri-257?seoContent_ASPxGridView1=page19

Gelin Yusuf Kaplan hocam bu temel ilim merkezleri tartışmasını

İLMİ ADİL DÜZEN mihveri üzerinden yapalım.

Akevler Adil Düzen çalışanlarının merhum Erbakan hocamızla birlikte

ürettikleri ADİL DÜZEN'i tartışıp, olgunlaştıralım ,her şey yerli yerine

 otursun da dünya  dar-ul harp olmaktan çıksın dar-üs selam

 olmaya başlasın Allahın(CC) izniyle vesselam...

 

i

 

 

 

 


 

 

Ali Bülent Dilek






Sayı: 484 | Tarih: 23.09.2018
Ahmet Hakan
Ekonomi dibe çakılsa AK Parti düşüşe geçer mi?
Adil Düzene mecbur kalmak
982 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ergün Diler
Off-shore vurgunu
Yeni dünya düzeni
876 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Barlas
Birbirlerini katleden Ortadoğulular ne zaman akıl yolun
İğne de çuvaldız da bize lazım
861 Okunma
Tayibet Erzen
Yusuf Kaplan
Üniversitenin krizi
Gerçek üniversiteyi Kur'an'la kurabiliriz!
806 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler