FETÖ zihniyeti’yle mücadele etmeden FETÖ’yle mücadele edilemez!
Yusuf Kaplan
12 Mayıs 2017
FETÖ kadar tehlikeli, başka bir olgu zuhur etmeye başladı: FETÖ zihniyeti bu.
FETÖ'yle etkin bir şekilde mücadele edebilmenin önündeki en büyük engel, işte bu FETÖ zihniyeti.
FETÖ zihniyeti, her yere sirayet ediyor... Sirayet ettiği her yeri çölleştiriyor, kurutuyor, ruhsuzlaştırıyor...
FETÖ zihniyeti, FETÖyle mücadelenin önünü tıkıyor.
Artık şunu görelim: FETÖ'yle mücadele etmenin en etkili yolu, FETÖ zihniyetiyle mücadele etmekten geçiyor.
FETÖ ZİHNİYETİ NEDİR?
FETÖ zihniyeti ne, peki?
Özlü bir şekilde, tek bir kelimeyle tarif etmek gerekirse, FETÖ zihniyeti, Makyavelizmdir.
Makyavelizmin tek kutsalı vardır: Çıkar.
Makyavelizmin tek yöntemi vardır: Çıkarı koruyabilmek için her yolun, her aracın meşrû görülmesi.
Makyavelizmin tek sonucu vardır: Kişinin çıkarından başka kutsal tanımaması, bütün kutsallarını yitirmesi.
Daha da vahimi, çıkarperestliğin yani FETÖ zihniyetinin normalleşmesi...
FETÖ ZİHNİYETİ: MÜNAFIK TİPİ
..............................
FETÖYLE MÜCADELE ETMENİN EN ETKİLİ YOLU, FETÖ ZİHNİYETİYLE MÜCADELE ETMEK!
FETÖ, cemaat olamaz. Bir cemaat aslâ makyavelist / çıkarperest yollara başvuramaz.
Bir cemaat, aslâ aracı, amacın önüne geçiremez. Başka bir ifadeyle, “hedefe varmak için her yol mübahtır” ilkesizliğini aslâ ilke edinemez. Hedefe varmak için araçları amaçların önüne geçirenler, araçların ve bu araçları da, kendilerini de tepe tepe kullanan şer-şirret güçlerin kölelerine dönüşürler sonunda...
Oysa biz zaferle değil, seferle emrolunduk...
FETÖ, bu toplumu ayakta tutan, birbirine bağlayan bütün kutsallarımızı, kurucu kavramlarımızı yerle bir etti.
FETÖ, cemaat, hizmet, yardımseverlik, kardeşlik, dürüstlük, adalet, asalet, izzet, şahsiyet gibi kurucu kilit kavramlarımızı, toplumda güveni, huzuru, kardeşliği tesis eden ve teminat altına alan temel ahlâk ilkelerimizi delik deşik etti.
Bir toplumu ayakta tutan, birbirine kopmaz bir şekilde bağlayan kilit ahlâk ilkeleri yerle bir olduğu zaman, o toplumda güven sarsılır, adalet sarsılır, kutsallar aşınır, bütün bağlar kopar, toplum toplum olma özelliklerini, ilkelerini, dayanaklarını yitirir ve biter...
FETÖ'yle etkin bir şekilde mücadele edebilmenin tek yolu var: Makyavelizmi, çıkarperestliği kutsayan FETÖ zihniyetiyle mücadele etmek.
Bunun yolu da, adaleti, ahlâkı, güveni, farklılıklara saygıyı, dolayısıyla temel ahlâk ilkelerini yeniden tesis etmekten geçer.
Ahlâkı, adaleti, güveni, farklılıklara saygıyı tesis edebilmenin yolu ise, kul hakkına, helal-haram ölçülerine hakkıyla riayet etmektir.
Müslüman bir toplumda âhiret inancını, yapıp-ettiklerimizden sorguya çekileceğimiz muhkem inancını sarsılmaz bir şekilde tesis etmeden bunların hiç birini hakkıyla hayata geçiremeyiz.
Adalet anıtı Hz. Ömer (r.a.) bu konuda ölçüyü çok açık ve net bir şekilde ortaya koymuş: “İnsanların en kötüsü, âhiretini dünyası için satandır. Daha da kötüsü âhiretini başkalarının dünyası için satandır.”
*
Sözün özü: FETÖ zihniyetiyle etkin bir şekilde mücadele edilmeden, FETÖ'yle mücadele edilemez. Vesselâm.
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/feto-zihniyetiyle-mucadele-etmeden-fetoyle-mucadele-edilemez-2037855
yorum;
Hedefe varmak için papaz kıyafeti giymek!
Yazarımız Yusuf Kaplan “fetö zihniyeti”’yle mücadeleden bahsediyor.
Ve “fetö zihniyeti”’yle mücadele olmadan fetö’yle mücadele olmaz diyor.
Doğru yazmış ve işin bamteline dokunmuş.
Bu bana 1400 yıllık İslam tarihindeki takiyye tartışmalarını hatırlattı.
Sünnisi, şiası hep az veya çok takıyyeyi savunmuştur ona cevaz vermekle.
Bu daha çok zulüm düzeninden kaynaklanan bir korunma yolu olmuş.
Ayrıca birde azimet-ruhsat tartışması vardır bununla ilgili.
Peygamberler hep azimet yolunu tutmuşlar ama insanlara da ruhsatlarla
amel edebileceklerini söylemişlerdir.
Bizim peygamberler sisteminde takiyye haramdır.
“İslâmiyet'in toplum düzeni içinde açıklığı ve serbest irade ve rızalara dayanan anlaşmalar sistemini kabul ettiğini belirtmiştik. Bu ilke her türlü "takiyye" ve "ihtilâl" düşüncelerini reddeder.Takiyye, İslâmiyet'te olmayan bir kavramdır. Ancak çok az sayıda bazı gruplar tarafından ileri sürülmüştür. Bu gruplar da konuyu zaruret hâline inhisar ettirmişlerdir. İslâmiyet, hak ve doğru bilinenin tebliğ edilmesi, anlatılması esasına dayanır ki, takiyye bu esasa aykırıdır. Esasen bu kurum, biraz sonra anlatılacak totaliter uygulamalara, İnsanların içlerinden karşı koymalarını ve ihtilâl ve benzeri hazırlıklar yapmalarını ifade eder.” (http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/1051/88/8-INSANIN-SOSYAL-YONU-VE-DEVLET-SOSYAL-DENGE--2Devletin-unsurlari-ve-kuvvetler-dengesi)
Ve ancak peygamberi bir inkılap azimetle amel eden, bir nevi
resuller-nebiler topluluğu ile başarılabilir.
Onun için iktidara gelmek için her yolu mübah sayma anlayışı
Refah partimiz büyümesi için ilk zamanlarda da gündeme gelmiştir.
Maalesef Refah Partisinin ekseri yöneticileri merhum Erbakan
Hocamızı da tesirsiz bırakarak “takiyyeci-fetö zihniyeti”’ni teşkilatlara
egemen kılmışlardır.
Test için şimdi sorsanız hepsi aynı cevabı verir.
Sonunda bu gelişmelerde Ak Partiyi doğurmuş ve ona ortak Fethullah hoca
cemaatiyle Türkiye’yi bir askeri darbeyle ve iç savaş yoluyla bölme
girişimiyle sonuçlandırmıştır.
Yazarımız doğru tespit etmiş ve yazmış ancak herhalde şunu
yazmaya cesaret edememiş ve yazdırmamışlar.
Maalesef şu andaki iktidar mensupları da demokrasi bizim için
hedefimize ulaşmak için bir araçtır ve bunu kullanmak içinde her yol
mübahtır anlayışındadırlar.
Bunu alternatifi peygamberler sistemini öğrenip ona dönmektir.
Ki bu Ak Parti için pek mümkün görünmüyor.
Ki ülkemizde peygamberler sistemi 1987’lerden itibaren
Adil Düzen ismiyle isimlendirilmiş, dünyaya duyurulmuş kokusu bile
mazlumları ,mahzunları ve ezilenleri ümitlendirmeye yetmiştir.
Şimdi kendisinin gelmesindedir sıra.
Getiren kalacak ve peygamberlerle anılacak, getirmeyen gidecek
ve pişmanlarla anılacaktır vesselam...