22.03.2017

"Evet" denilmesi gereken yerde "Hayır" diyenlere alışık bir toplumuz...

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan da Ankara'daki konuşmasında bu konuya değinerek şöyle diyordu:
- Bu hayırcı takım 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne hayır dediler, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne hayır, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne hayır dediler, Osman Gazi Köprüsü yapıldı hayır dediler. 3 yılda 200 milyon yolcu taşıyan Marmaray'a hayır dediler, Avrasya Tüneli'ne hayır dediler.

Artık 'hayır' diyemiyorlar 
Ancak bu hayırcılar artık planlanan eserler söz konusu olduğunda hayır diyemiyorlar.
Bunun nedenini de Cumhurbaşkanı şöyle açıklıyor:
- Şimdi 18 Mart Çanakkale Köprüsü'nün temelini attık, ona hayır diyemediler.
Çünkü artık bu hükümet, bu devlet yapar mı yapar. Bunlarla dalga geçilmez, bunlara hayır denmez. Bunu gördüler. 14 senede yapılanlar bunların hesaplarını altı üst etti. Bunlar bu tür şeyleri yapamazlar. Delikli kuruşa muhtaç olduğumuz dönemi düşünün, IMF'ye olan borcu düşünün. Bunlardan borçları devraldık.

İstikrara 'hayır' diyenler 

Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2017/03/22/hayircilar-ittifaki-farkli-gruplardan-olusuyor

Yorum:

O hevesler kursaklarda kalmaya mahkum

Nisan’da yapılacak referandumun Türkiye için kritik bir eşik olması ve çok büyük önem arz etmesi gerçeğini bir kenara bırakıp, oylamanın çok daha basit ve önemsiz bir mevzuda yapıldığını düşünelim. 

Ülkede bir şeyler yapılacak diye çok gerekliymiş gibi bu konuda halkın fikri soruluyor.  Nasılsa ne söylemesi, ne düşünmesi, ne hissetmesi gerektiği olabilecek en keskin dille zaten ortaya konuyor. Şimdi ne diye dostlar alışverişte görsün misali, ülkede demokrasi var desinler diye bir ton kırtasiye masrafı yapıyorsunuz?

Ta baştan bir taraf seçiliyor ve bunun karşısındakiler ‘hain’ ve ‘terörist’ olarak fişlenip yine de iradelerini ortaya koymaları bekleniyor. Ne acıdır ki bunu yapanlar hala bu milleti tanıyamamışlar. Dış siyaseti çocuk oyununa çevirip bir küsüp bir barışmayı, sudan sebeplerle bağları koparmayı, bir bardak suda fırtınalar koparmayı, konuşması gereken yerde susarak ülke prestijini yerle bir etmeyi marifet sayanlara bugünlerin de elbette geçici olduğunu, kalıcı olanın, olması gerekenin sadece ülkemiz olduğunu hatırlatmak gerekiyor.

Sürprizler ülkesi olan Türkiye adeta ziplenmiş bir dönem geçiriyor.  Bu kadar kısa sürede bu kadar çok şeyin yaşandığı bir ülkede Sermaye kendi adına mutlu sonu daha çok bekler.