Yüzyılın projesi: Siyer-i Nebî Külliyesi-2
YUSUF KAPLAN
18 Aralık 2015
Sivas'ta ülkemizin çehresini hatta kaderini değiştirecek büyük bir ruh atılımının temelleri atılıyor: Siyer-i Nebî Külliyesi. Tartışmasız, yüzyılın en büyük ve en köklü projesi bu.
Önceki yazıda bu muazzez girişimin teknik bilgilerini sizlerle paylaşmıştım. Bu yazıda bu projenin anlamı ve ülkemize katacağı manevî ve kültürel zenginliği mercek altına almak niyetindeyim.
BİR RUH ATILIMI
Bu proje, dünyada bir benzeri olmayan ve bizim gelişimizi dünya âleme gösterecek sembolik ve tarihî değeri çok büyük ve anlamlı bir atılım: Bir ruh atılımı.
Projenin gerekli hazırlıkları tamamlandığında Cumhurbaşkanı'mız Sayın Erdoğan'a sunulacak: Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Tayyip Bey'in yaptığı en büyük “iş” olacak bu: Böylelikle, Türkiye'nin dalga kırma sürecinden sonra dalga kurma sürecine geçişinin sembolü olarak bir milat işlevi görecek.
Bunun daha makro ölçekteki anlamı çok hayatî: Türkiye, tarihin yeniden yapılmakta olduğu kritik bir dönemeçte, yeniden İslâm dünyasının toparlanışının ve dirilişinin öncülüğünü yapacak.
Böylelikle 100 yıllık tarihte tatil sona erecek ve biz tarih yapan, yeniden tarihin akışını şekillendiren kurucu aktör konumuna yerleşmiş olacağız. Bu proje, bu tarihî yolculuğun başlangıcı, miladı olacak Allah'ın izni ve inayetiyle.
DEVLET RİCALİNİN DESTEĞİ
Arifan Külliyesi'nin “mimar”ı Ömer Faruk Hoca'nın bu en büyük rüyası, nihayet gerçek olmak üzere.
Ömer Faruk Hoca, Selçuklu'nun muhkem bir şekilde kardığı maya'yı, Osmanlı'nın muhteşem bir şekilde ruha, büyük ruh atılımına dönüştürdüğü Anadolu'nun yeniden dirilişinin, toparlanışının ve kendine gelişinin kilometre taşlarından biri olacağı umuduyla bu muazzez proje ile yatıp kalkıyor.
Sonunda önceki Şehircilik Bakanı'mız İdris Güllüce'ye projeyi anlattığımızda, Anadolu'nun bu ruh atılımına ben de üzerime düşen katkıda bulunmaktan şeref duyarım, diyor. Ve bakanlığının son günlerinde “bu proje akîm kalırsa ben rahat uyuyamam! Yaptığım en önemli iş bu olacak” diyerek projenin resmî prosedürlerini bitirecek imzayı atıyor.
İdris Bey'e projeyi telefonda anlattığımda ne kadar heyecanlandığını anlatmaya satırların kifâyet etmeyeceğini söyleyeyim, gerisini siz düşünün artık.
Projenin altında Savunma Bakanı'mız İsmet Yılmaz ile Kültür Bakanı'mız Mahir Ünal beylerin de imzası var. Onların da en az İdris Bey kadar bu projeden heyecan duyduklarını biliyorum.
Son olarak, parlak hattatlarımızdan Ahmet Zeki Yavaş Beyefendinin de başından itibaren projenin lojistik ve medya ayağının hazırlanmasında çok büyük emekleri olduğunu da hatırlatmak bir kadirşinaslık olarak değerlendirilmeli.
Projeye, Sivas milletvekillerimizden Hilmi Bilgin, Sivas Belediye Başkanı Sami Aydın, Sivas Valisi Alim Barut ve Başsavcı Murat İrcal de çeşitli aşamalarda desteklerini esirgemeyen diğer bazı devlet ricalimiz.
“PARALELCİ” YAFTASI, ÜRPERTİCİ!
Bu muazzam ve muazzez tarihî atılımın maddî kaynağının %70'ini Sivas'ın ve ülkemizin önde gelen iş adamlarından Emmioğlu Mermer, Emco Dış Ticaret ve Fimar Holding'in sahipleri Mustafa, Musa, Mehmet ve İbrahim Emmioğlu kardeşler sağlıyor. Çimen, Kartal Kundura, Ethemoğlu Kundura, Sivas Ticaret Merkezi, Kadir Şeker ve Malatya'dan Şampiyon AŞ de maddî bakımdan projeye gönülden destek veren şirketler.
Burada, böylesine tarihî ve manevî bir projeye destek veren, yüzlerce cami, okul, Kur'ân kursu yaptıran Emmioğlu kardeşlerin, “paralelci” damgasıyla bizzat paralel şebekenin tezgâhıyla yıpratılmaya çalışıldığını öğrendim ve iğrendim.
Bu olmaz arkadaş!
Maddî birikimlerini bu ülkenin İslâmî kurumları için seferber eden bu güzide insanlara yapılan bu muameleyi şiddetle kınıyor, ilgili devlet kurumlarını da Allah'tan korkun, diyerek uyarmakla yetiniyorum burada.
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/yuzyilin-projesi-siyer-i-neb%C3%AE-kulliyesi-2-2024665
YORUM;
DEVLET KURUMU ALLAHTAN KORKAR MI?
Sivas’ta bir hocamız çok büyük bir siyer-i nebi külliyesi yaptırıyormuş.
Yusuf Kaplan hocamızda projeye manevi destek veriyormuş.
Bu proje yüzyılın projesiymiş ve devlet ricali de projeye destek veriyormuş.
Fakat maddi kaynağın %70 ini sağlayan hayırseverlere
paralelci damgası vurulmak isteniyormuş.
Bu damgacıların içinde bazı devlet kurumları da varmış.
Yazarımız devlet kurumlarını Allah’tan korkmaya çağırıyor.
Geldik asıl soruya.Nasıl bir devlet?
Allah(cc) ın yeryüzündeki gölgesi mi? yoksa insanın toplumsal açılımı mı?
Bugün dünyadaki devletlerin hemen hemen hepsi kendilerini
Bir nevi Allah gibi görüp her şeyi yapalım fakat kimseye hesap
vermeyelim diyorlar.
Bir nevi devletler savaşı tanrılar savaşı gibi icra ediliyor.
Olanlarda devletlerin halklarına oluyor.Mutsuzluk,huzursuzluk,kan ve gözyaşı.
Hakkı üstün tutan sistemlerde ise devlet bir insan gibi
tasavvur ediliyor ve her fiili herkes tarafından denetlemeye
açık olarak yapılandırılıyor.
Belki bugün dünyada böyle bir devlet yok ama yeni medeniyetle
Birlikte bütün insanlık bu devlete evrilmeye hazırlanıyor gibi.
İşte Adil Düzen çalışanlarının da yaptığı bu sürece katkı sağlamak.
Akevler ise bu işin öncü kurumlarının ilk örneği.
Şimdi sırada bu örnekliklerin yaygınlaşması süreci var.
Semt kooperatifleri adıyla adlandırılıyor.
İçinde insan olmayan hiçbir projenin gerçekleşme ihtimali yoktur.
Zaten ülkemizde ve İslam aleminde fonksiyonun tamamlamış
yüzlerce külliye kalıntısı varken siz hala taş ve betonlarla
külliyeler kurup umutlarınızı onlara bağlıyorsunuz.
Bizler ise malzemesi insanlar olan ortaklık binaları kuruyoruz.
Bu durumda siz işin daha alfabesini bile öğrenememişsiniz demektir.
Anlı şanlı yazarlar profesörler kanaat önderleri olsanız bile…
Maalesef bugün İslam aleminin durumu bu…