06.12.2015
Amerikan iş dünyasının literatüründe "Cam Tavan" diye bir kavram var. Büyük şirketlerde çalışanlar için yönetim katına geçmek kolay gibi görünür. Onlar sanırlar ki başarılı olmak yükselmek için yeterlidir. Ama yükselmek için eyleme geçtiğiniz zaman, başınız bir cam tavana çarpar. Anlarsınız ki yukarı kattakiler "Politokratik" bir oligarşinin üyeleridir.
Cam tavan yerine duvar
Kendilerini "Küçük Amerika" olarak gören ve Amerika'ya özenen toplumlarda ise, cam tavan yerine doğrudan "Duvar"lar vardır. Onun da adı "Demokrasi" olan bu kendine özgü sistemde bir oligarşi o duvarın arkasında ülkeyi, kaynaklarını ve toplumu idare eder. Bol bol "Halkın egemenliği" konulu nutuklar atılır, "Demokrasi"yi kutsayan açıklamalar yapılır.
Ziyan edilen yıllar
Türkiye'de çok partili demokrasi ile bizdeki bu duvarda yaralar açıldı. Ama sözünü ettiğimiz oligarşi eski alışkanlıklarından vazgeçmedi. "Hukukun üstünlüğü" yerine"Üstünlerin hukuku" geçerli oldu. "Duvar"ın arkasına ancak oligarşinin onayladığı kişiler geçebildi. Seçimle duvarı geçenler, askeri darbelerle yeniden duvarın önüne atıldılar."Kürt realitesi"ni de "Din gerçeği"ni de görmezden geldik ve "Bölücülük tehdidi" ile"Şeriat tehlikesi" arasında, yıllarımızı ziyan etmedik mi?
Tamamı http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2015/12/06/anayasayi-yenilemek-kadar-chpyi-de-yenilemek-gerekiyor
Yorum:
Önceliğimiz, 'bağımsız bir Türkiye' olmalı
Son zamanlarda anayasa yenileme, yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaç sık gündeme gelir oldu. Memleketin kadim sorunu olan anayasaya geçmeden önce daha kadim olan başka bir soruna değinmek gerekiyor, bence. O da ‘bağımsızlık’ sorunudur.
İyi bilinmektedir ki ülkemiz anayasası dışardan alınmış ve aynen uygulanması istenmiştir. Daha da iyi bilinmektedir ki bu haliyle bile uygulanamamıştır. Yerli olmasa da iyi kötü bir anayasaya sahip olmak neyse de onu o haliyle bile uygulayamamak bambaşka bir eksikliktir.
Evet, köklü bir anayasa reformunun gerekliliği hepimizin malumu ancak bunu kim uygulayacak ya da daha da önemlisi kim uygulatacak?
İşte tam da bu noktada bir şuur olmadığı gibi bariz bir noksanlık da vardır. O da Türkiye’nin bağımsız hareket edememesi ve devamlı dışardan kurcalanmasıdır. Bu cımbız etkisi ortadan kalkmadan yeni bir anayasanın bana göre bir anlamı yoktur.
Komisyonlar kuruluyor, hukukçular, profesörler bir araya getiriliyor ve sonuçta ülke için yeni bir şeyler ortaya konulsun isteniyor ama yine de torbadan Sermaye’nin istediği kanunlar çıkıyor. Ne büyük sürpriz değil mi?
Ona da “eyvallah” deniyor ama yine de adamına göre muamele sonucu bu kanunlar ya uygulanıyor ya da uygulanmıyor. Sonuçta ise “işe yaramıyor” deniyor, yenisi yapılmak isteniyor. Al sana kısır döngü.