29.05.2014
Herkesin sayı ile kendisine gelmesinin, akılları havada olanların bu akılları başlarına toplamalarının zamanı geldi, geçiyor...
Siz istediğiniz kadar çarpıtılmış algılarla siyasetin ve toplumsal yaşamın yönünü değiştirebileceğinizi zannedin. Yurt ve dünya gerçeklerini algılarla yönlendirmek mümkün değildir.
Özellikle Türkiye konusunda en büyük siyasal gerçeği artık hepimiz görmüş olmalıyız değil mi?
Türk demokrasisine ve siyasetine artık ne "Derin Devlet"in ne de bunun kötü kopyalarından öteye gitmeyen paralel yapılanmaların yön vermesi mümkündür. Artık devrede "Seçmen" ve "Milli İrade" denilen olgu var...
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/05/29/akli-havada-olanlar-bu-akillari-baslarina-toplamalidir
Yorum:
Açık Tebliğ
İster istemez yazarımız kadar iyimser olamıyorum. Ülkede bir seçmen egemenliğinin olduğu doğru ama seçmen yanlış hedefe kilitlendikten sonra, bu seçimde isabet aramak doğru olur mu? Diğer bir deyişle halkın istediği şey ülke için gerçekten yararlı ve gerekli olan şey olmayabilir, bu yüzden irade yeterli olmayacaktır.
Her ne kadar bir uyanış başlamış olsa da, biz kabul edelim veya etmeyelim, ülkeyi başkaları yönetiyor. Bunların planlarının tam olarak işlemeyişini Allah’ın yardımı olarak değerlendiriyorum. Ülke kötüye gitse bile sonunda yine dış güçlerin istediği gibi değil, Allah’ın istediği gibi bir sonuçla karşılaşacağız.
Tüm bu yaşanan krizleri, olumsuzlukları nimet olarak değerlendirmek lazım. Bu kadar kısa sürede Mavi Marmara, Gezi, Paralel Devlet, Soma Faciası gibi badireler atlatan hükümet/halk doğru yerden bakarsa çok şey görecek. Ortalık güllük gülistanlıkken maalesef bir şey anlaşılmıyor. Dost da, düşman da, hak da, batıl da yüzünü zor zamanlarda gösteriyor. Şimdi resme yeniden bakalım. Bize için için bir şey anlatıyor.
Hicreti anlatıyor. Başka ülkelerdeki mazlumlarla diyaloğumuzun ne şeklide olması gerektiğini anlatıyor.
Anarşiyi anlatıyor. İsyanlarda, ayaklanmalarda takınılması gereken tutumu, fitneye karşı savunmayı anlatıyor.
Gizliliğin ve belirsizliğin meydana getirdiği istihbarat kaosunun nelere kadir olduğunu anlatıyor. Kadrolaşmada yapılan yanlışları anlatıyor.
Bilgisizliğin, tedbirsizliğin, ihmalin ve dayanışma yoksunluğunun sonuçlarını anlatıyor.
Ne yazık ki hepsini yaşandıktan sonra anlatıyor, biz de iş işten geçtikten sonra anlıyoruz. Ne tuhaftır ki daha sonraki gelişmelere de tavrımız aynı şekilde oluyor. Oysa Kuran Nisa-97 ile hicret demokrasisini, Maide-33 ile terör karşısındaki tutumu, Hucurat-6,12 ile casusluğun ve gizliliğin olamayacağını ve birçok ayetle dayanışmanın ne şekilde olması gerektiğini anlatıyor ancak biz Kuran’ın ön gördüğü hayatı yaşamadığımızdan, felaketleri ancak yaşayarak öğrenebiliyoruz.
Herkesi muhatap almasa da kendine ‘Mümin’ diyenlere Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası’nı okumaları açık tebliğimdir.