04/05/2014
- Devlet bedene benzer. Siyasiler beyindir, bürokratlar diğer organlardır. Uyum olmazsa topluluk çöker.
- Devlet canlı gibidir. Ulaşım, kan dolaşımıdır. Haberleşme sinir sistemidir. İlim insanın fikrine, din insanın hissine, ekonomi insanın sindirim sistemine ve siyaset insanın kas sistemine tekabül eder. Bunlardan biri diğerine hakim değildir. Her biri kendisini yapar. Başlangıçta din, sonra siyaset şimdi ekonomi hükmetmektedir. Adil Düzen’de ilim hükmedecektir.
- Seçim siyasileri devlete hakim kılar ama etkili olmak için yetmez.
- Meclis yasaları yapar, yürütme uygular, yargı uygulamadaki yasaların aykırılıklarını tespit eder. Yönetme yargı kararlarını uygular. Görevler, yetkiler, sorumluluklar ve haklar farklıdır. Türkiye’deki hata yürütme ile yönetmenin anayasada birleştirilmiş olmasıdır. Yasama ile yürütme de fiilen birleştirilmiştir. Yargı yasamanın altındadır. Yargı yürütmenin üstündedir. Yürütme yargının korumasındadır. Dokunulmazlıklar vardır. Bunlar hep çelişkidir. Hayat çelişkiyi kabul etmez.
- Seçimle siyasiler değişiyor, bürokratlar değişmiyor. Onlar arasında uyum nasıl sağlanacak. Nasihat.
- Meclis seçilmiş ilim adamlarından oluşmalıdır. Diplomayı onlar vermelidir. Halk kendi hizmetlisini diplomalılardan kendisi seçebilmeli ve değiştirebilmeli. Seçim ekseriyet sistemine göre değil, biat sistemine göre yapılmalıdır. Darbeli değişme yerine tedrici değişme olmalıdır.
- Devletin temel görevi güvenliktir. Bunu ordu sağlar. Ordu siyasete karışmamalıdır.
- Hukuk düzeni ile askeri düzen farklıdır. Hukukta yasalar öncedir, herkes yargıya karşı sorumludur. Sorumluluk şahsidir, sonuçtan değil davranışlardan sorumluluk vardır. Askerlikte ise emir komuta yasaların üstündedir. Herkes üste karşı sorumludur, askeri yargı bir dayanışma kuruluşudur. Kolektif sorumluluk vardır. Birlikte komutan yetkili ve sorumludur. Davranışlardan değil, sonuçlardan sorumluluk vardır. Devlet askeri düzenle kurulur ve korunur. Hukuk ile yaşar ve gelişir. Askeri düzen hukuk düzeni için vardır. Devletin varlığı tehlikeye girdiği zaman, hukuk düzenini bırakılır askeri düzen uygulanır. Anayasada bu sıkıyönetim ve seferberlik maddeleri düzenlenmelidir. Devlet yıkılacaksa ordu resen müdahale edebilir. Galip gelirse artık o devleti yeniden hukuk düzeni içinde kurar. Nitekim 1960 ve 1980 müdahalelerinde ordu böyle yapmıştır. Suçlanamazlar.
- Güvenliğin başka kurumları istihbarat ve emniyettir.
- Hukuk düzeninde gizli istihbarat meşru değildir dolayısıyla Milli istihbarat askerin emrinde olmalı ve yalnız askeri amaçla kullanılmalıdır. Hukuk düzeninde asla yer almamalıdır. Emniyet teşkilatı askeri usulden farklıdır. Askerlikte cephe savaşı vardır. Emniyet ise ancak yargının belirlediği suçluları cezalandırabilir. Devletin değil yerel yönetimlerin görevidir. Jandarma teşkilatı kaldırılmalıdır. Onun yerine illerde yerel zabıta oluşturulmalıdır. Polis ise yalnız soruşturma yapmalıdır. Silahlı müdahaleye yetkili olmalıdır. Silahlı müdahale zabıta kuvvetleri tarafından yapılabilmelidir. Yargı kararından sonra yapabilmelidir.
- Ekonomide dış müdahaleyi dengelemeliyiz.
- Ekonomide dış ilişkileri devlet değil, halk sağlamalıdır. Tüccarlar alıp satmalıdır. Gümrükler ve kotalar kalkmalıdır. Devlet karşılıklı para çıkarmalı ve faizsiz kredi ile üretimi desteklemelidir. Uluslararası para olarak kredileşme sistemi getirilmelidir. Kur merkez bankalarındaki stoklara göre belirlenmelidir. Bize kendi paralarını verenlere para veririz. Diğerlerini ülkemiz bankalarında konvertible yapmalıyız.
- PKK bir Kürt sorunu değildir. Bir er, onbaşı olmak istediğini söyledi. Sebebini sordum. “Bizim köyde onbaşılara, çavuşlara kız veriyorlar” dedi. Kürtler ülkemize bağlıdırlar.
- PKK okuyamayan ve iş bulamayan halkın sermaye tarafından avlanması ile oluşmuştur. Milli istihbarata da bundan dolayı katılmışlardır. Orada ikili oynayanlar başarılı olmuşlardır. Yüz lojmanlı apartman sistemi bu sorunları kökünden çözer.
10/05/2014
Bilmece Çözmek
- Gül ile Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığında yarışması, birini siyaset dışı bırakır. Muhalefet seçilse bile güçlü birini aday göstermelidir.
- Cumhurbaşkanının AK Partili olması, hem devlet içinde dengeyi bozar hem de partinin dağılmasına sebep olur. ANAP bunun örneğidir. Cumhurbaşkanlığına iktidar da muhalefet de birer orgeneral aday göstermeli. Hangisi kazanırsa kazansın önce millet kazanır. Sonra ordunun itibarı iade edilmiş olur. İktidar kazanır, muhalefet kazanır. Siyaset dengelenir.
- Gül ve Erdoğan ikisi aday olursa, muhalefet Gül’ü destekleyecektir. Böylece parti ile başkanın arası açılacak. Eğer biri koyarsa hiç bir partinin mebusu olmayan, ama bütün karşıtların desteklediği adayı koyacaklardır.
- Gül ve Erdoğan ikisi birden adaylıklarını koymazlar. Biri cumhurbaşkanı olursa diğeri başbakan olur ve AK Parti ANAP olur. Erdoğan cumhurbaşkanı olursa başbakanı emrine almak ister. Bu da başarılamaz. Gül olursa Erdoğan gideceğinden yeni başbakan partiyi böler. Tek çözüm vardır.
MHP asker birini aday gösterecektir. Kıvrıkoğlu, Özkök veya Başbuğ olabilir. Şimdiki Genelkurmay başkanı da oy alabilir. Her partiden ona oy verebilirler. Ben konuşmalıyım. milleti ikna edebilirim ümidindeyim.
-Erdoğan’ın seçilmesi, herkes için iyidir. AK Parti yeniden yapılaşacaktır. Taze kanla gelecektir. CHP değişecek kuruluş ilkelerinden vazgeçecek, MHP ırkçılığı bırakacak.
- Erdoğan bir iş adamıdır. Belediye başkanlığından gelmektedir. On senedir başarılı uygulama yapmıştır. Cumhurbaşkanı olunca yerinde oturmaz, müdahale etmeye devam eder. Bu sefer bütün partiler onunla uğraşmaya başlarlar. Su uyur düşman uyumaz, bundan yararlanan düşman saldırıya geçer ve ülkeyi perişan eder. Cumhurbaşkanı tarafsız olmaz. Asker dışında tarafsız bulma mümkün değildir.
-Sermaye ne yapacaktır? Basın yoluyla şimdiye kadar hep dediğini yaptıran sermaye artık bu gücünü kaybetmiştir. Hepten yok olmamak için de artık halkın isteğine uymak zorunda kalacaktır.
- Cumhurbaşkanı asker seçilmezse basın yoluyla sermaye pisliklerine devam edecektir ve sivil bir devlet başkanı iktidarı ve muhalefeti koruyamayacaktır. Her nereden bakarsak bakalım, çözüm tektir. Bu, Kuran’ın emrine de uymaktadır. Kuran’a göre başkan asker olmalıdır.
NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.
Yorum:
İki türlü devlet başkanı seçimi
Devlet; yasama, yürütme, yargı ve yönetme olmak üzere dört güçten oluşur. Yasama kuralları koyar, Yürütme kurallara göre işleri yapar. Yargı yürütmede yasalara aykırı yapılanları tespit eder. Yönetim yargı kararlarını infaz eder. Devlet başkanı da bu kurumlar arasındaki dengeyi sağlar.
Yasama sadece yasa yapmalıdır. Yürütmeye, yargıya ve yönetmeye karışmamalıdır. Yürütme de sadece yürütme işlerini yapmalı yasamaya, yargıya ve yönetime karışmamalıdır. Yargı da kendi işini yapmalı yasalar koymaya kalkışmamalı, yürütme ve yönetmeye karışmamalıdır. Yönetme de sadece yargı kararlarını uygulamalı, yargıya karışmamalıdır. Yasama ve yönetmeye tahakküm etmemelidir.
İşte bu dört kurum arasında dengeyi sağlayacak başkandır. Kurumlar arasında çıkacak her türlü anlaşmazlığı başkan hemen çözer. Tarafların yargıya gitme yetkileri vardır. Hakemlerden oluşan yargı son sözü söyler. Hakemlerin denetiminde yine hakemler tarafından yapılır.
İşte devlet başkanı kurumların üstündedir ama hakemlerin üstünde değildir. Denge böyle oluşur. Türkiye’de ise yargı meclisin üstünde değildir. Çünkü hakemlerden oluşmaktadır. Devlet başkanını meclis seçsin halk seçsin bir şey değişmez. Bunu daha evvel yazdık. Ne değişiyor? AK Partinin dediği oluyor.
Kuran’a göre iki türlü başkanlık vardır:
a) Devlet başkanı alimdir. Meclisin başkanıdır. Yürütmede sivil birini vezir yapar. Asker birini de orduya başkomutan atar. Bu devlet şeklini Talut misali ile anlatır. Osmanlı yönetimi buna benzer.
b) Devlet başkanı askerdir. Yönetimin başındadır. Başkomutandır. Genelkurmay başkanı korgeneral seviyesindedir. Ordu komutanları doğrudan devlet başkanına bağlıdırlar. Sayıları çoktur. Sivil başbakan atar. Yürütmeyi o yapar. Hazreti Muhammed böyle bir devlet başkanıdır.
Bugünkü anayasamızda devlet başkanının başkomutan olduğu ifade edilmiştir. Yani ikinci tip devlet başkanlığı kabul edilmiştir.
Bu ülkede başkomutan asker olmalıdır. Nitekim Mustafa Kemal ve İnönü arasında devlet kurumları arasında bir sorun çıkmıştır. Celal Bayar zamanında müdahale olmuştur. Çağlayan zamanında müdahale olmuştur.
Adil Düzen demek Kuran düzeni demektir. Çözülmenmiş bir sorun yoktur. Yıllar değişse de çözüm değişmiyor. Biz elli senedir aynı şeyi savunuyoruz. Devlet başkanı asker olmalıdır. Uygulamalar hep bizi haklı çıkarmaktadır.
Herkes olmaz diyor. Neden olmaz diyor? Çünkü sermaye askerlere söz geçiremiyor. Dolayısıyla onları yönetim dışında tutacak ki, ülkeleri kolayca karıştırsın. Peşin hükümler. Dolduruşa gelmeler.