Mahir KAYNAK
Ekonominin seyri
14 Ağustos 2011 Pazar
ABD ekonomik krizin bazı banka ve yatırım fonlarının iflası ile mi farkına vardı yoksa önceden sorunun farkında mıydı ve buna karşı bir strateji geliştirmiş miydi? ABD sürekli borçlanan bir ülkeydi. Bir havuz ne kadar büyük olursa olsun sürekli akan bir su onu doldurur ve taşmaya başlar. Bu nedenle borçlanmanın bir sonu olacaktı ve ABD bunun farkındaydı. Buna karşı nasıl bir strateji geliştirdiğini bilemeyiz ama bir tahminde bulunabiliriz. Sorun sadece dış borçlanmadan ibaret değildi ve bütçesi de sürekli açık veriyordu ve bu açık da dış borçlanmalarla kapatılıyordu. O halde çare bulunacak sorun iki taneydi. Biri dış ticaret açığını kapatmak diğeri bütçeyi denkleştirmek.
- ABD dış ticaret ve bütçe açıkları veriyordu. Tıkandı. Çare arıyor.
- Tekel sermaye doları batırır. Borçtan kurtulur. Federal devlet de dağılmaya gider. Tekel sermaye başka paraya kayar. Yeni merkez bankasını kurar. Mesela İstanbul’da.
ABD gibi dünyaya yön veren bir ülkenin soruna sadece ekonomik açıdan bakması imkansızdı. Bu sorunu çözerken siyasi alanda da kaybetmemeliydi.
- Siyasi gücünü de kaybetmemeli.
- Tekel sermayenin marifetine bağlı bu iş.
Stratejinin bir ayağı dış ticaret açığını kapatmak ve biriken dış borçların ağırlığını azaltmaktı. Bu amaçla doların değerini düşürdü ve bir yandan borçlarının reel değeri azalırken diğer yandan ihracatın artıp ithalatın azalmasını destekledi. Ancak borç almak ürettiğinden fazlasını tüketmek anlamına geldiği için halkın refahının düşmesi kaçınılmazdı. Bunu bir ölçüde telafi etmek için ithal ikameci bir politika izlemeye başladı ve küçük işletmeleri teşvik için kredi verdi ve faiz hadlerini düşürdü. Faizin düşmesi yabancı fonların ABD’ye akışını azalttı ve gelir elde etmek için değil sadece güvenli bir yer olduğu için yabancı sermaye geldi. Ancak bunun da bir çaresi vardı ve kredi notu düşürüldü. Buna bir tesadüf diyebiliriz ama çok uygun bir tesadüftü.
- Doların değerini düşürdü. Küçük işletmelere düşük kredi verdi. Kredi notunu da düşürerek dış sermayeyi kovdu.
- Teşhis tamamen yerindedir.
Bütçe açığını kapatmak için ya vergi artırılır ya da harcamalar kısılır. Her ikisinin birlikte yapılması en etkili yoldur. Cumhuriyetçiler vergilerin artırılmasını ve sosyal harcamaların kısılmasını isterken Obama yönetimi yurt dışı askeri faaliyetlerin azaltılmasını savundu. Bu birbirine karşı politikalar olarak algılanmamalıdır: Seçenekler ortaya atılmıştır ve Obama sonrası iktidar planlanan politikayı uygulayacaktır.
- Cumhuriyetçiler verginin artırılması, sosyal harcamaların azaltılması ile; Obama yurtdışı güçlerin çekilmesi ile bütçe denkliğini istedi.
- ABD ordusu tekel sermayenin görevini görmedi. Yeni ordu arayışı içine çekilme planları var.
Dünya üzerindeki etkinliği sürdürmek için buralarda asker bulundurmak ve askeri harekatı şantaj olarak kullanmak yerine ittifaklar yoluyla gerçekleştirilmek istendiğini düşünüyorum. Türkiye dünyanın en önemli yerinde bu ittifak için en uygun ülkeydi. Yani ABD ülkemizi sevdiği için değil yeni stratejisine uygun olduğu için destekliyordu. Bu şikayet edilecek bir şey değildir ve dünyadaki tüm gelişmeler tek bir ülkenin inisiyatifinin sonucu değil genel gidişin bir parçasıdır. Ama yedi düveli yenerek devletini kurduğuna inanan ve dünya şartlarının etkisini küçümseyen bir ülkede bunu kabul etmenin zor olduğunu biliyorum.
- ABD ordularla değil mali desteklerle etkinliğini sürdürmek istiyor. Adayların başında Türkiye geliyor.
- Türkiye merkezli İslam ülkelerini destekleyerek dünyaya göz dağı veriyor. Onlarla olurum ha. Aklınızı başınıza toplayın ve bana itaat edin diyor.
ABD ile Türkiye’nin farkı onun ithalatının zaruri mallar olmaması ve yokluğunun bir çöküşe neden olmaması ama Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığıdır. Eğer, bugün olduğu gibi, param var alırım derseniz ve siyasetin etkisini göz ardı ederseniz yanılırsınız. Ülkemizdeki serbest piyasa düzenine olan tereddütsüz inanç yanlıştır ve siyasi kurallar tüm kuralları etkisiz hale getirebilir. Yani bireylerin davranışlarının toplamı hayata yön vermez, yönetici odaklar etkilidir ve bireylerin davranışlarını da yönlendirir. Halk bir dağ gibidir ve duyduğunuz ses sizin sesinizin yankısıdır.
- ABD krizlerden etkilenmez. Türkiye enerji darboğazına girer. Siyasetin içinde boğulur.
- ABD ile tekel sermayeyi bir kabul etmek yanlıştır. ABD’nin gelecekte hakim olacağı varsayımı da yanlıştır. Mahir bey modelini bu iki varsayımına dayandırmaktadır. Varsayımlarını değiştirmelidir.
Terörün hedefi
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Dokuz şehit verdiğimiz son saldırı ne anlama geliyor? Genel değerlendirme terör örgütünün amacını gerçekleştirmek için devlet üzerinde baskı kurmak, halkı bezdirmek ve kendisinin ne kadar güçlü olduğunu göstermek için yapıldığı yönünde. Ancak son terör olayı geçmişte yapılanlardan farklı bazı özelliklere sahip. Saldırı terörle mücadele eden bir birliğe karşı değil intikal eden bir birliğe yönelik. Eylem bir terör eyleminden çok savaş alanlarında gözlenen bir baskını andırıyor. Anti tank mayını kullanılmış ve birlik yoğun bir ateş altında tutulmuştur. Ayrıca birliğin hareketinin önceden bilindiği ve buna göre hazırlık yapılmış olduğu ihtimali yüksektir. Birliğin hareketi önceden bilinmeseydi kısa bir süre içinde böyle bir gücü oraya sevk etmek, mayın döşemek mümkün olmazdı.
- PKK son eylemlerde terör taktiğini bırakmış savaş taktiğine geçmiştir.
- Terör ya çok güçlüdür ya da bu tür hareketlere izin verilmiştir. Başka terörü bitiremezsiniz.
Bu olay baskı altındaki bir halkı savunmak görüntüsü vermiyor. Aksine meydan okuyan ve devletin onlarla başa çıkamayacağı izlenimini yaratmak istiyorlar. Şüphesiz eyleme karar veren odak devletin buna sessiz kalamayacağını ve bir karşılık vereceğini hesaplamıştır. Muhtemelen eylemin amacı bu tepkiyi yaratmaktır. Burada iki ihtimal söz konusudur. Eğer buna Kürt siyasetini temsil eden bir odak karar vermişse devletin tepkisinin bölge halkına yönelik olacağını ve genel olarak halkın bunlara yönelik tepkisinin bölge halkına da yansıyacağını düşünmüştür. Böylece barışçı yöntemlerle sorunun çözülmesi engellenecek ve bir arada yaşama duygusu köreltilecektir.
- Savaş taktiğine Kürtler geçmişse ordunun Kürt halkına saldırmasını istemektedir.
- Türk ordusu bunu bildiği için yurt hareketini yurt dışına yaptı.
Ben son eylemin Kürt sorununu aşan ve bölgesel gelişmelere yön vermek isteyen bir amacı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin vereceği sert tepki bölgede barışı ve demokrasiyi temsil ettiğine inanılan ülkemizin bu imajını değiştirecek ve Suriye’deki olumsuz gelişmelere müdahale söz konusu olan ülkemizin Suriye halkında sertlik yanlısı olduğu imajı yaratılacaktır. Ayrıca kendi iç sorunlarıyla boğuşan ülkemizin bölgesel roller oynaması zorlaşacaktır.
- Olaylar dışarıdan planlanıyor. Türkiye’deki demokratik hareketleri bölge içindeki barışı davranışlarını engellemek istemektedir.
- Hedefleri ayrı olsa da bugün işbirliği içinde birlikte davranmakta birlikte yapmaktadırlar.
Sınır ötesi operasyonlar Kuzey Irak’ta egemen olan Kuzey Irak yönetimi ve ABD için kendi bölgelerine müdahale olarak algılanacaktır. Ancak bunun önceden hesaplandığını ve gerekli tedbirleri aldığımızı düşünüyorum. Son zamanlarda ABD yetkilileriyle yapılan üst düzey görüşmelerin tüm sürprizleri etkisizleştireceğini sanıyorum.
- Sınır ötesi harekatı ABD ve Irak’la aramızı açabilir. Anlaştıklarını sanırım.
- Tekel sermaye de dahil herkes PKK’yı bitirmek istiyor. Türkiye ile barış içinde pazarlık yapmak niyetinde. PKK artık onların işine yaramıyor. Bu PKK’yı bitirme operasyonudur.
Sonuç olarak son eylemin geçmiştekilerden farklı bir amaç taşıdığını ve ülkemizin önümüzdeki günlerde bölgede tüm dünyayı ilgilendirecek gelişmelerde oynayacağı önemli rolleri engellemek amacı taşıdığını yani Kürt sorunu ile hiçbir ilgisinin olmadığını ancak bu sorunun bir araç olarak kullanıldığını düşünüyorum.
- Bu olayların Kürt sorunu ile ilgisi yoktur.
- Kullanıyorlar.
Bundan sonra gerçekleşecek eylemleri hemen PKK’ya yükleyip sürecin tüm ayrıntılarını öğrenmeye çalışmamak hata olur. Önümüzdeki günlerde bölgesel ya da onları destekleyen ülkelerin Türkiye’ye yönelik eylemleri ile karşılaşabiliriz. Suriye ve Irak’taki gelişmeler bizi müdahaleye mecbur edebilir. Buradaki halkların bize olan güvenini korumak zorundayız. İçeride izlememiz gereken politikayı şöyle özetlemiştim: Teröriste karşı acımasız, halka karşı sınırsız bir şefkatle davranmalıyız. Büyük güç olmak isteyenler için bunlar birer sınavdır. Sınavda başarılı olamayanlar hedefine ulaşamaz.
- Bu terör olaylarını yalnız PKK’nın işi olarak kabul etmek yanlıştır.
- Hedef PKK gösterilip PKK benzeri başka gizli örgüt oluşmuş olabilir. Bu devlet içinde de oluşturulabilir. Ergenekon mağdurları organize edilebilir. Askerlerin sivil mahkemelerde muhakemesi hatalıdır.
Yorum: Tek Çözüm Adil Düzen
Dünyaya faizle hakim olan tekel sermaye, siyasi gücünü kaybetmiştir. ABD’de Obama, Rusya’da Putin, ABD’de Papa hakim durumdadırlar. Sermayenin emrinde değildirler. Çin zaten hiç girmemiştir. Hint de girmediği için etkisiz haldedir. Tekel sermaye ekonomik gücünü korumaktadır. Sermayenin hakim olduğu ekonomide o üstünlüğünü korumaya devam edeceklerdir.
Faizli ekonomide para faiz karşılığı üretilir. Merkez bankaları faizle para verirler, itfa edilmesi için de fazla para çıkarıyorlar. Böylece para devamlı artar. Arttığı kadar da enflasyon olur. Borçlar artar, alacaklar azalır. Ama sonunda para paralık vasfını kaybeder. Şimdi sermaye bunun telaşındadır. Bu para işe yaramamaktadır. Ben nasıl para bulayım.
Ekseriyet demokrasisi de siyasi istikrarı yok ediyor. Bir kısım halkın diğerlerine hakim olması onları sömürmesi sömürülenleri direnmeye götürmektedir. Eskiden haberleşme, ulaşım, okullar ve medya yoktu, etkisizdi. Şimdi artık halklar uyandı. Denge bozuldu. İnsanlık çıkmazdadır.
Sermaye siyaseti tekrar eline geçirmek için sermayesi ile terörü destekliyor. Sermaye hakimiyetine kafa tutan süper güçler de bu anarşiye çare bulamamaktadır. İşte bugünkü perişan hal budur.
Gelecekte ne olacaktır. Sermaye ile siyaset çatışmaya devam edecek ve düzen bozulacak. Sosyal tufan olacak. Halk birbirini kıracak. Çok az kalan insanlar yeniden adil düzen’i kuracaklardır. Çünkü Allah yalnız Adil Düzen’e karşı olmayanları sağ bırakacak. Anarşik olaylar, ekonomik krizler insanlığı sosyal tufana süratle götürmektedir.
Gelecekte sosyal tufanın olmaması için tekel sermaye ile siyasi güçler anlaşmalıdırlar. Tekel sermaye dünya tek sermaye devleti hevesinden vazgeçmelidir. Tekelleşmeden dünyanın ekonomik hizmetlerine devam etmelidirler. Siyasiler de ekseriyet demokrasisinden vazgeçmelidirler. Halk demokrasisine gidilmelidir.
Hasılı insanlık yine peygamberlerin öğretisine dönmelidir. Tevrat, İncil, Avesta, Vedalar yeniden ele alınmalıdır. Müspet ilim ve Kur’an’ın öğretileri içinde dinlerde bozulma ve parçalanma son bulmalıdır. Allah’ın inananlara peygamberler ve ilim adamları vasıtasıyla öğrettiklerine dayanarak Adil Düzen’i ortaya koymalıyız. İnsanlık sadece Adil Düzen’le kurtulabilir:
1- İlmî, dinî, meslekî ve siyasî çoklu sosyal gruplar olacaktır. Halk kendi gruplarında istediği gibi dayanışma ve yardımlaşma içinde yaşamalıdır.
2- İnsanlık ülkelere, ülkeler illere, iller bucaklara, bucaklar ocaklara ayrılmalı. Bunlar içişlerinde tamamen serbest ve bağımsız olmalıdır. Halk istediği yerde yaşayabilmelidir. Ekseriyet demokrasisi yerine hicret demokrasisi olmalıdır.
3- İnsanlar arasında çıkan ihtilafları tarafların seçeceği birer hakem ile hakemlerin seçeceği başhakemden oluşan yargı çözmelidir. Yargının kararlarına herkes uymalıdır. Yargı en üstün merci olmalıdır. Hakemlerden oluşuyorsa ancak, bu söylenebilir. Hakemler de yargı denetiminde olmalıdır.
4- Halk kendi hukuk düzenini kendi bucağında oluşturmalıdır. Merkezi kanunlar olmamalıdır. İç güvenliğini illerin silahlı gücü sağlamalıdır. Ülkenin savunmasını ülkelerin oluşturduğu ordular sağlamalıdır. Ordular da hakemlerden oluşmuş yargının denetiminde olmalıdır. Silahlı güç hakem kararlarına uymayanları yola getirmek için kullanılmalıdır.
İşte Adil Düzen budur. Allah’ın kitaplarda ve müspet ilimlerde öğrettiği Adil Düzen budur. Bundan başka çıkış yolu yoktur.