Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1009
Hac Suresi Tefsiri 45-48. Ayetler
13.04.2019
2876 Okunma, 1 Yorum

HAC SÛRESİ - 11. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ 

فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَشِيدٍ (45) أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ (46) وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ (47) وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ (48)

 

***

 

فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ

Fa Ka EayYıN MiN QaRYTin (Va KaEayYın MiN FaGLaTin)

“Karyeden nicelerini”

قَرْيَة yaklaşık yüz aileden oluşmuş bir ekonomik birliktir. Ekonomik yapının hücresi mertebesindedir. Yaklaşık on aşiretten/ocaktan oluşur. Her aşiret yaklaşık olarak on ailedir. Karyenin nüfusu 300 ile 1000 arasındadır. Bunlar Kur’an’ın sayılar sisteminden çıkarılmıştır. Karyenin bir de geniş manası vardır. “Belde” de bir karyedir. Yaklaşık olarak nüfusu 30 bindir. “Medine” de bir karyedir, yaklaşık olarak nüfusu 3 milyondur. “Mısr” da bir karyedir, yaklaşık olarak nüfusu 300 milyondur. Buradaki karyeden maksat geniş manadaki karyedir. Geçmişte bunlar helâk edilmiştir. (Adil Düzen’e göre sosyal kuruluşlar Şekil-1’de gösterilmiştir.)

 

 

Şekil-1

 

Geçmişi hikâye ettikten sonra insanlığa geleceğini hatırlatmak için “Nice karyeleri helâk ettik” diyor.

Dünya iki büyük savaş gördü. İnsanlar öldü. Binalar yıkıldı ama kentler birden yenilendi. Almanya’da ve Japonya’da taş üstünde taş kalmamıştı. Zelzelede kentler yıkıldı. Ancak sonra kısa zamanda onarıldı. Bunu sağlayan Sermaye idi. Savaşları Sermaye çıkarır, insanları öldürür, kentleri yıkar; sonra faizli kredi verir ve yapılar yeniden inşa edilir.

Geçmişte böyle olmamıştı.

Zalim kavmi helâk etmek için o kentler yıkılır ve onların yerinde harabeler kalırdı.

Evet, bu ayette bunlar anlatılıyor. Çin Seddi, Bizans (İstanbul) surları hala duruyor ama buralarda yaşayanlar helak olup gitmiştir.

أَهْلَكْنَاهَا

EaHLaKNAvHAv (EaFGaLNAvHAv)

“Onu helak ettik”

Nekre üzerine مِنْ gelirse teb’iz içindir. Bir karyeyi değil birçok karyeyi helak ettik denmektedir. O halde buradaki zamir bir karyeye değil, helak olan karyelere gitmektedir. Bunları ayrı ayrı helak ettiği için helak çok olsa da helakleri tek tek olduğu için هَا zamiri dişil tekil gelmiş olabilir.

وَهِيَ ظَالِمَةٌ

Va HıYa JAVLıMaTün (Va HiYa FAvGLaTün)

“Ve o (karye) zalim idi”

Yahut o helak edilen karyelerden her biri zalim idi.

Karye nasıl zalim olur? “Halkı zalimdi” denmeliydi. Hayır, karye zalimdi.

İki türlü zulüm vardır.

Biri, insanlar zalim olur. Bunlar sosyal bakımdan zalimdirler. Birbirlerine zulmederler.

Bir de ekonomik zulüm vardır. Mülkiyet kuralları zulüm üzerinde oturmuştur. Herkes senin malını çalarsa sen de çalarak yaşarsın. Mülkiyette zulüm vardır.

“Kavim zalim idi” demiyor, “Karye zalim idi” diyor.

Bugün yeryüzü kavmin zulmü üzerine oturmamıştır, karyelerin zulmü üzerine oturmuştur. Daha önce kavimleri saydığı halde burada karyeleri saymaktadır. فَ harfi ile atfetmiştir. O kavimler kişi olarak zalim olmaktan çok ekonomik düzen olarak zalim idiler.

Bugünkü durum budur.

Hile yapmadan yaşayamıyorsun. Rüşvet vermeden yaşayamıyorsun. Yalan söylemeden yaşayamıyorsun. Vergi kaçırmadan yaşayamıyorsun. Bunları isteyerek yapmıyorsun. Kentlerin ekonomik düzeni seni bunları yapmaya zorlamaktadır. Birinci ve İkinci Cihan Savaşları bu yüzden oldu. Sonuç değişmedi.

Şimdi her gün kapıda üçüncü cihan savaşını bekliyoruz. Tüm dünyayı sarmış olan bu zulüm\ karyeler zulmü karyelerle değişecektir.

Semt kooperatifleri karyeleri zulümden kurtaracaktır.  

“Semt Kooperatifleri” demek zalim olmayan karyeler demektir. Sizi yalan söylemekten, sizi hile yapmaktan, sizi rüşvet vermekten, sizi vergi kaçırmaktan kurtaran kooperatifler’den bahsediyorum, semtler’den bahsediyorum.

Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde ifade veriyordum. Hâkim albaya sesimi yükselterek dedim ki: “Biz rüşvetle, kaçakçılıkla, hileyle, hırsızlıkla mücadele ediyoruz. Sizin bizim yanımızda olmanız gerekirken onlarla bir olup bize saldırıyorsunuz!” Cevap verdi: “Dur, henüz karar vermedim.” Benim tarafımda oldu, belge eksikliğime rağmen takipsizlik kararı aldı.

Akevler 50 senedir adil olan karye kurmakla meşguldür.

Etki ettik, varlığımızı sürdürdük ama henüz böyle bir karye kuramadık.

Siz bu seminerleri takip edenlere tekrar hatırlatıyorum: 10.000 ortaklı Ar-Ge çalışmamıza katılın, zalim olmayan örnek bir karye kuralım.

فَهِيَ خَاوِيَةٌ

FaHıYa PAvViYaTün (Fa Hiya FaGıLaTun)

“O haviyedir”

خَوَاء‘dere’ demektir, خَوِيّağacın sökülmesinden sonra kalan çukur, yumuşak toprakla dolu çukur demektir. خَوِيّ sökülen ağacın kökü anlamına da gelir.

خويKur’an’da 5, خيبde 5 defa geçer. Toplam 10 (2*5) eder.

خَاوِيَة Kur’an’da 5 defa geçmektedir. Biri mensubdur (خَاوِيَةً), zulmeden meskenlerden bahsediyor. Biri mecrurdur (خَاوِيَةٍ), yere uzanmış kütük için kullanılmaktadır. Üçü merfudur (خَاوِيَةٌ), birinde bahçenin arşı için, ikisi ise karye için gelmektedir.

خَاوِيَة yıkılmış olmak demektir. Arş üzerinde yıkılma ne demektir? Karye ile bahçe için getirilmektedir. Bahçenin arşı nedir? Buradaki arş ne demektir?

Arşı üzerinde çökmüş. Arşın üstüne çıkmış. Bunun mecazi anlayışı vardır. Merkezlerin halka hizmet etmesi gerekirken, halk merkeze hizmet etmektedir. Erkeklerin eşlerine ve çocuklarına hizmet etmeleri gerekirken erkekler bunlara hükmetmektedir. Başkasına dönüşmektedirler. Küçüklerin büyükleri sayması gerekirken büyükler küçüklerin emrine girmektedir.

Para iş yapmak için kazanılır. Oysa iş para kazanmak için yapılmaktadır. Bilen diploma alır. Şimdi diplomalı olan bilgili sayılmaktadır. Mahkemelerde olaylara maddeler bulunması gerektiği halde tersine maddeler ve fiiller uydurulmakta, hayali senaryolar üretilmektedir.

عَلَى عُرُوشِهَا

GaLAa GuRUvŞiHAv (GaLAy FuGUvLıHAv)

“Arşları üzerine”

Yukarıda olması gerekenler aşağıya alınmaktadır. Aşağıya alınmış durumdadırlar. Alt üst olmuş durumu vardır.

Çağımızın en büyük hastalığı zenginlerin, makam sahiplerinin ve şeyhlerin kendilerini âlimlerden daha âlim kabul etmeleridir. Böylece ilim ayaklar altına alınmış, herkesin cehli mürekkep içinde iş yapmıştır. Kendilerini âlim zannedenlerle mesele bitmez, bir diğer mesele de halkın onları âlim sanmalarıdır.

MSP zamanında Müsteşar Yahya Oğuz’a sormuştum: “Ekonomiyi öğrenmiyorsunuz, nasıl faizsiz banka kuracaksınız?” demiştim.

Bana cevap vermişti: “Evliyalar var, onlara sorarız, onlar bize söyler, biz de uygularız!”

O Millî Görüş partisinin etkin kardeşimizdi, zıt görüşteydik ama birbirimizi severdik.

Kendileri böyle sanmasalar bile çevre öyle kabul ediyor.

Bu durum neye sebep oluyor?

İktidarda olanlar ve zengin olanlar âlimlere düşman oluyorlar. Arşın üzerine çökme demek bu demektir. Arşı yere yatırıp ilmi yere yatırıp onun üzerine basmak demektir.

Çözümü nedir?

Çözümü beş vakit namazdır. Beraber namaz kılanlar çok yakından kendilerini tanırlar. Öğrenirler ki ilimde rütbe yoktur.

وَبِئْرٍ مُعَطَّلَةٍ

Va BiERin MıGaoOaLaTin (Va FıGLıN MuGaoOaLaTin)

“Ve mua’ttal bi’r”

بِئْرçukurdur. Kendiliğinden oluşmuş çukur anlamına geldiği gibi insanların kazdıkları çukur anlamına da gelir.  Su kuyuları, petrol kuyuları بِئْر’dir. Ateşin yakıldığı yere de بِئْرdenir. Petrolün gaz olarak çıktığı ve yaktığınız zaman devamlı ateş olarak yanan yerlere de بِئْرdenmektedir. Meyveler çürümesin diye konan çukur, kar eridikten sonra yazın soğutucu olarak kullanılan, toprak kapaklarla kapatılan yere de بِئْرdenir. Hayvan leşlerini kapattıkları çukurlar da بِئْر’dir.

Kur’an’da بءر1, بءس73 defa geçer. Toplam 74 (2*37) eder.

ب geçidi,  ء gücü, ر tekrarı ifade eder.

Buradaki بِئْرsadece su kuyuları değildir, tüm uygarlıktır. Harabeye çevrilen yerlerde tüm uygarlık çökmüş olur. Bugünkü petrol savaşlarına işaret ederek yarın bu kuyular muattal olur.

عَطِلَةipi kopmuş kovadır. Bir tarafı eksik olduğu için kullanılamaz araçlara ‘atıl’ denir. Sonraları zapt edilemeyen hayvanlar, kolyesi olmayan kadınların vasfı olmuştur.

عطلKur’an’da 2 defa geçer. Biri burada بِئْرٍ مُعَطَّلَةٍ  olarak, biri de وَإِذَاالْعِشَارُعُطِّلَتْ (Tekvir, 81/4) “Onlu sistem tatil edildiği zaman” olarak geçmektedir.

ع etkiyi, ط uyumu, لbelirliliği ifade eder.

Kâinat onlu ve ikili sisteme göre yaratılmış ve düzenlenmiştir. Kıyamet günü bu düzen bozulacak, ahirette başka bir düzen olarak kurulacaktır. Muattal olan düzendir. Paranın iş yapmaması atıldır. Aşırı enflasyon atıldır. Devletin güven sağlayamaması da atıldır. Var olsalar bile kullanılamaz hale gelmiş olanlar atıldır. Geçmişteki ta’tiller bize hatırlatılıyor.

وَقَصْرٍ مَشِيدٍ (45)

Va QaÖRin MaŞIyDın (FaGLin MaFGıLin)

“Ve meşid kasr.”

قَصِير bir yeri sınırlamak için çizilen çizgiye denir.  Kısa anlamında da kullanılmıştır, uzunun aksidir. Türkçede kısa ile akrabalığı vardır. Buğday tanelerinin yerleştiği yuvaya قَصْرdenmiştir. Sonraları köşkün adı olmuştur.

قصر Kur’an’da 11, قصو5 defa geçer. Toplam 16 (24) eder.

ق kuvveti ص dayanıklılığı, ر tekrarı ifade eder.

شِيد‘harç’ demektir. Çamurdan veya alçıdan yapılmış harç.

ش dalga kümesi, ي kolaylık, د duvardır.

Geçmişte kireçle harcı yapılmış nice sağlam duvarlar vardır. Bugün hala durmaktadırlar ama onların içinde kimse yaşamıyor.

Bugün قَصْرٍ مَشِيدٍ demek yüksek beton anlamına geldiği gibi betonarme manasına da gelir. Yani demirle teşdit edilmiş harç anlamını taşır. Harç ama meşid olan harç. Bunların yarın muattal olması mukadderdir. Yine insanların yaptığı bombalarla bunlar harabe haline gelebileceği gibi kimyasal ve biyolojik silahlarla yapılacak saldırılar sebebiyle orada tek kişi bile yaşayamaz duruma düşer. مَشِيدismi meful’dür. مُشَيَّدٍdeğil مَشِيدٍ olarak gelmiştir. Demirle takviye edilmiş anlamındadır.

 

YORUM

Karyeler zalim idi. Karye halkı değil, kavim zalim değil, karye zalim.

Düzen zalim.

Bir ülke zalim değilse, adil bir düzen varsa, zamanla oranın halkı düzelir. Düzelmeyenler oradan giderler. Yahut babaları zalim olsa bile çocuklar adil düzende yetişeceği için halk da düzelir ama düzen zalimse orada adil olan insanlar yaşayamazlar. Orasını terk edip gitmek zorundadırlar.

Peki, biz nereye gideceğiz?

Yeryüzünde adil bir düzen yoktur ki biz oraya gidelim. İsviçre gibi kanton sistemi gibi olan ülke olsa bile bizi kabul etmiyor ki hicret edelim.

Bizim hicret edeceğimiz yer semt kooperatifleridir. Semt kooperatifleri zalim düzenden kurtulmuş olacak ve kendi aralarında adil yaşayacaklardır.

Zalim düzenin akıbeti nedir?

خَاوِيَةolmadır, çökmedir. Üç şeyi altına alarak çökecektir.

Üstte olanlar alta gelecekler. Emredenler emre girecekler. Tepeleri altına alacaktır. Sermaye sahipleri çökecekler.

Faizli işçilik düzeni yerine kredileşmeli ortaklık düzeni gelecektir. Ortaklık düzeni işçilik düzeninin üstüne çıkacak. Silah zoru ile değil, ekonomik kurallar içinde işçiliğe dayanan işletmeler bitecek, ortaklığa dayanan çalışma sistemi gelecektir.

Bir de bugünkü tüm yapılar tatil edilecek. İki sebepten dolayı tatil edilecek. Biri, bugünkü yapılar zelzeleye dayanıklı değillerdir. Hileli inşaat güven vermemektedir. Diğer taraftan bugünkü yapılaşma semt kooperatiflerine göre bir yapılaşma değildir. Bir kriz olduğu zaman bugünkü fabrikalar çalışmadığı gibi meskenler de işe yaramaz duruma düşer. Semt apartmanları onların hepsine hâkim olur.

 

Öz Türkçe ile:

“Ezen iken nice köyü yok ettik. O; üstleri, körelmiş kuyuyu, beslenmiş köşk üzerine çökmüş olandır.”

Kur’an kelimeleri ile:

“Zalim iken nice karyeyi helak ettik. O; arşları, muattal bi’r ve meşid kasr üzerine haviyedir.”

 

Fa Ka EayYıN MiN QaRYaTin EaHLaKNAvHAv Va HıYa JAvLıMatTun FaHıYa PAvViYaTün GaLa GuRUvŞiHAv Va BiERın MuGaoOaLaTın Va QaÖRin MaŞIyDın

فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَشِيدٍ (45)

***

 

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ

EaFaLaM YaSIyRuv Fıy elEaRWı (EaFaLaM YaFGıLuv Fıy eLFaGLı)

“Arzda seyr etmediler mi?”

Arzda seyahat etmek ve arzda seyretmek.

Seyahat etmek dinlenmek ve eğlenmek amacı ile dolaşmadır.

Seyretmek ise bir iş yapmak amacıyla dolaşmadır. Seyir sadece dolaşma anlamındadır.

سِيرَاءiş elbisesidir. Yolculuğa çıkıldığında giyilen elbisedir.

Kur’an’da سير 27, صور 19 defa geçer. Toplam 46 (2*23) eder.

س mekânda diziyi, ي kolaylığı, ر tekrarı ifade eder.

Buradaki أَ“gezdiler, dolaştılar” anlamı için gelmiştir. Onlar dolaştılar gördüler de şimdi neden iman etmiyorlar? Tarihi araştırmalar kazılar yapılmaktadır ve eski uygarlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu ayeti Mekkelilere inmiş farz ediniz. Onlar o zaman dolaşmamış ve tarihi kazılar yapılmamıştır. Heredot’un tarihinden ve Tevrat’tan başka bunları anlatan yoktu ama bugün bunlar ilmin kesin alanları içindedir.

فَ harfi “Biz nice karyeyi helak ettik” ifadesine atfetmektedir. Bunlarda yirminci yüzyılın inananları araştırmalar yaptı. Bu, tarihi anlatıyor ve belgeler söylediklerimizi teyit ediyor. Bunu gördüler. Ne var ki insanlar eğer gerçekleri görmek istemezlerse, siz ne yaparsanız yapın, onlar onu görmezler ve hakkı kabul etmezler.

فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ

Fa TaKUvNa LaHuM QuLUvBun (Fa TaFGaLa LaHuM FuGUvLun)

“Onlara kalpler oldu”

Meczum olan fiil hazf olmuştur. فَيَبْتَغُواأَنْتَكُونَ şeklindedir. Yani فَharfi أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ cümlesinin aynı zamanda şart cümlesi olduğunu gösterir. Ne var ki sual cümlesi şart cümlesi olmaz. O halde mahzuf cümle vardır. Sualden sonra dolaştılar anlamında bir cümle hazf olmuştur. O şart cümlesidir. Cevap cümlesinin meczum olması gerekirken burada mensub olmuştur. Yani kalpleri olması sebebiyle demektir.

Yapılan bu araştırmalarla onların beyinleri artık düşünür, anlar olmaktadır. Burada işaret edilen bir husus vardır. İnsan aklını çalıştırırsa onunla ilim edinir ama aynı zamanda bu çalışma onu akıllı yapar. Bugün okullarda öğrencilere hayatlarında hiç karşılaşmadıkları ve karşılaşmayacakları şeyler okutulmaktadır. O sayede beyin akıllanmaktadır. Bilgi işe yaramamaktadır ama o bilgi edinirken kazanılan akıl melekesi işe yaramaktadır.

Kur’an okuma ve tefsir yapma da böyledir. Akıl Kur’an’ı anlamaya ayarlı olduğu gibi Kur’an okuma da insanın aklını geliştirir. Bu Kur’an seminerlerini takip edenler meclislerde akıllı görünürler. Din adamlarının halka etkileri böylece doğmaktadır.

يَعْقِلُونَ بِهَا

YaGQıLUvNa BiHAv (YaFGıLUvNa BiHAv)

“Onunla aklederler”

Demek ki insanlar yeryüzünü dolaşıp araştırma yaparlarsa beyinleri gelişir ve akıllı olurlar. Bir organı kullanırsanız o organ gelişir, kullanmazsanız o organ körelir. Beyin de bir organdır. Onu ne kadar kullanırsanız o da o kadar gelişir ve akletmeye başlar.

أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا

Eav EAvÜANun YaSMaGUvNa BiHAv (EaV EaFGAvLun YaFGaLUvNa BiHAv)

“Yahut uznlar, onlarla sem’ ederler”

Kulak sesleri alır ve beyne götürür. Fransızca bir cümle söylediğiniz zaman bütün kulaklar o sesi aynı şekilde alıp beyne götürürler. Elektronik bilgisayarın 01’leri hep aynıdır ama o ruha intikal ettiği zaman Fransızca ona birçok bilgiler verir. Fransız değilse cümle bir gürültüden başka bir şey değildir.

“Sem’ etmek” demek onun manasını kavramak, algılamak demektir.

Burada çok önemli bir hususa da işaret etmektedir. Dil demek tarihi kalıntılar demektir. Dil üzerinde yapılacak bir çalışma tarihi uygarlığı ortaya çıkarır.

Almanlarla Kürtler akrabadır. Almanlar Germenlerdir, Kürtler de Kirmanlardır. O halde yeryüzünü dolaşacak, o uygarlıklarla akılları işleyecektir. Dillerini de inceleyecekler ve orada yine tarihi uygarlığı oluşturacaklardır.

Bugün elde ettiklerimiz hep geçmiştekilerden öğrendiklerimizdir. Her dil bir uygarlıktır. Bir dilin unutulması demek bir uygarlığın çökmesi demektir. Bu sebepledir ki dillerin yaşatılmasına çalışılmaktadır. Yüz lojmanlı apartmanlar bunu da sağlayacaktır. Bu ayet bize dünya dillerini de korumamız gerektiğini buyuruyor.

فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ

Fa EinNaHAv LAv TaGMav EaLEaBÖAvRu (Fa EinNaHAv LAv TaGMav eLEaBÖAvRu)

“Absar a’ma etmez”

Üçüncü olarak فَ gelmektedir. Buradaki فَ’ya Beyan Fa’sı denmektedir. Daha önceki cümleyi açıklar, oluş sebebini gösterir.

أَنَا أُحِبُّ اَقْدَمِيرَ لِأَنَّهُ صَاحِبِيdersem, “Ben Akdemir’i seviyorum çünkü o benim arkadaşımdır” demiş olurum. لِأَنَّهُ yerine فَإِنَّهُ getirsem, “Ben onu sevmek zorundayım çünkü o benim arkadaşımdır.” manası çıkar. Buradaki فَإِنَّهَا bunu ifade etmektedir. Onların kalpleri ve kulakları olmalıdır. Çünkü gözler körleşmez, başta olan kalp körleşir. Böylece kulağı açıklarken gözü de açıklamış olmaktadır.

Burada da mahzuf cümle vardırأَوْ أَعْيُنٌيُبْصِرُونَ بِهَا cümlesi mahzuftur. Ondan önce de “Kulaklar sağır olmaz, baştaki kalp sağır olur” cümlesi mahzuftur.  Buna ‘manada icaz sanatı’ denir. Çok az söz söylersin ama ondan çok mana çıkar. Bunun yararı kısa konuşmadır. Az sözle çok şey ifade etmektir. Ayrıca dinleyeni düşündürerek konuyu çok daha iyi anlamasını sağlar.

Burada هَا zamiri de bize bir şeyler ifade etmektedir. Bu zamir iş (kıssa) zamiri yerindedir. هُ olması gerekirken هَا olmuştur. Peki, bu nereye racidir?

هَا İnne’nin ismi ise haberi لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ ‘dır. Bir mana verilmemektedir. Cümlede herhangi hata sinyali alınmıyor. Dilde hata ettiğiniz zaman kulağınız size “hata ediyorsun” der. Nasıl bilgisayar kırmızlarla çiziyorsa, beyin de gramer kurallarına uygun olmayan sözde kulağınızı tırmalar. Kur’an’da böyle bir yere rastlanmıyor. O halde إِنَّهُ yerine إِنَّهَا da Arapça dil kurallarına uygundur. هُ ve هَا bir yere işaret etmemektedir. Sadece أَيُّهَا‘daki gibi uyarıcı bir هَا‘dır. Dolayısıyla هُ olabildiği gibi هَا da olabilir. İş zamirinden sonra gelen haber erilse veya cümlenin faili erilse şan zamiri (هُ), değilse kıssa zamiri (هَا) iş zamiri olarak gelir şeklinde bir kural olabilir.

Kör olan ayn’dır. لَا تَعْمَى الْأَعْيُنُdenmesi gerekirken لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ  denmektedir. İnsanın gözü sağlam olduğu halde beyne ulaşması gereken görme sayıları beyne ulaşmaz ve yanlış görür. Bu, beyindeki körlüktür. Beyindeki körlük ruha ulaşmayı önler.

Bu ayet “bu dünyada kör olan ahirette de kördür” ayetine yapılan itirazlara cevap olarak gelmiştir. Ümmi Mektum kör, sadık bir mümin idi. “Ben orada da mı kör olacağım?” deyince bu ayet gelmiştir.

Burada bize öğretilen nedir? Bir kelimeye mecazi mana verdiğinizde ona artık hakiki mana veremezsiniz. Bu dünyada mecazi olarak kör olan ahirette de kördür. Gerçekten kör olan ahirette de kör olur manası verilemez.  

الْأَعْيُنُ değil de الْأَبْصَارُ olarak getirilmesi de buna işaret etmek içindir.

Göz aldığı uyarıları beyne gönderir. Beyin onu insan ruhunun idrak edeceği şekle sokar. İnsan ruhunun idrak etmesi basardır. Görme burada tamamlanmaz. Ruhtan gelen etkilerle beyindeki düzen ona göre yeniden düzenlenir. Karşılıklı etkileşim vardır. Tek taraflı yayın yoktur. İşte o durum kalb ile ifade edilmiştir.

Körleşme orada başlar. Asıl körlük oradadır. Ruhtan gelen etki ile devrelerdeki değişik ruhun isteğine uyarak yanlış olur. İşte o zaman körlük başlar. Gözde veya basarda meydana gelecek bir hatayı insan ruhu düzeltir, onu sonunda doğru görmüş olur.

Okları içe doğru olan dışa doğru olandan kısa görünür ama ruh bunu bildiği için onu doğru olarak idrak eder. Ruh eğer eğri görmek istiyorsa körleşir.

Bu ayetlerin açıklaması ile insanın beyni ile ruhu arasındaki ilişki de öğrenilmiş olur.

وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ

VaLAvKin TaGMay eLQLUvBu (Va LAvKiN TaFGaLu eLFuGUvLu)

“Velâkin kalbler a’ma olur”

قَلْب bütün beyin, بَصَر görme sistemi, عَيْن ise görme aracıdır.

Bütün beynin özelliği dış ruhun onunla irtibatlı olmasıdır. Beyindeki düzenlemelerin bir kısmı ruhun etkisi ile olmaktadır. Eğer ruhtan gelen etkiler kör değilse yanlış olanlar beyinle düzelir, gerçekler yine görülür ama eğer yanlışlık ruhtan geliyorsa o zaman doğrular da yanlışa döner.

الَّتِي فِي الصُّدُورِ (46)

elLaTIy Fıy elÖuDUvRi (elLaTıy Fıy eLFuGUvLı)

“Sadırlarda olan”

صَدْر‘baş’ demektir. رَأْسkelimesine yüz dâhil değildir, صَدْر’a ise yüz de dâhildir. رَأْس‘e yüzün dâhil olmadığını gösteren ayet vardır. Harun Musa’ya diyor ki “Ra’sımdan ve lihyemden tutma.” (لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِي وَلَا بِرَأْسِيTaha, 20/94). Demek ki sakal رَأْس‘e dâhil değilmiş.

وَile atfedilmiştir. İnsanda iki kalb vardır. Biri cevfdedir, kan dolaşımını sağlar. Diğeri sadırdır, sinir sisteminin merkezidir, elektrik sinyallerinin merkezidir. Bir bilgisayar merkezidir.

İnsan sevgiyi göğüsteki yürekte hisseder. Oysa acının merkezi beyindir. Bacağı kesilen kimse beyninde ayağının ağrıdığını hisseder. İğne nerede batarsa acı oradadır sanırsınız, oysa acı beyinde hissedilir.

Kur’an ruhsal olayların beyinde cereyan ettiğini çok açık bir şekilde beyan eder. Bunu Gazali bile kavrayamamış, kalbi anlatırken hep göğüsteki kalbi anlatmıştır. Oysa Kur’an kalbden bahsettiği zaman baştaki beyinden bahsetmektedir. Onun da geçerek بَصَر’ın içinde ruhla ilişkisi olan beyinden söz etmekte, buna kalp demektedir.

 

YORUM

İnsanın başındaki kalp yani beyin maddi olmayan ruh ile irtibatlı merkezdir. Hep birlikte sağlıklı düşünme mümkündür. Bunun için de yeryüzü dolaşılmalı ve insanlığın geçmişi incelenmelidir. Bu sayede insanın kalbi yani beyni iki şekilde eğitilmektedir. Biri ilimle eğitiliyor, diğeri imanla eğitiliyor. İlim doğruyu buldurur, iman doğruyu kabul ettirir. İman nedir? Bir insan eğer onun için canını verebiliyorsa ona iman etmiş olur.

Mümin demek canından daha aziz tuttuğu şeyleri olan kimse demektir. Eğer insan ilmin verilerine iman ediyorsa işte o hak dindedir, ilmin verilerini reddediyorsa o kâfirdir. İlmin verilerini kabul ediyor ama onun için canına kıyamıyorsa o da müslimdir.

İlim nasıl yapılacağını bize öğretir.

İman ise ne yapacağımızı bize öğretir.

Hac ayetlerinin arkasından seyr ayetini getirmesi, haccın aynı zamanda seyri düzenlemesi sebebiyledir. Nasıl insanın vücudunda kan damarları varsa, yeryüzünün içinde de yollar vardır. Hac yolları ana damarlardır.

Ahşap evlerden oluşan yüz villalı sitelerden bir kısmı hac yollarındaki kervan siteleri için yapılacaktır. Hac yolları dört-beş saatlik araba yollarını içerir. Şoför arabayı götürür, orada diğer arabayı alır ve beldesine getirir. Dolayısıyla günlük mesai yapar, ailesinin yanında olur. İşte, 500 kilometrede bir, ahşap evlerden oluşan yolcu siteleri kurulacak.  Bunun için iktidar olmanız gerekmez, on bin ortaklı Ar-Ge Kooperatifi bunu organize edebilir.

Uygarlık demek bir sistem içinde tüm çağın sorunlarını çözmek demektir. Yüz lojmanlı işyeri apartmanları ve yüz villalı ahşap dinlenme siteleri içinde tüm ihtiyaçlar giderilmelidir. Elli senelik çalışmamızla bizim nesil size bir birikim bırakıyor.

Akevler dışındaki nesiller bir şeyi anlayamadı, belki de kendilerine de tam anlatılamadı. Bu sorunlar makroda çözülemez. Siyasi partilerle bir yere varılamaz. Bu sorun anonim şirketlerle çözülemez, büyük firmalarla bir yere varılamaz. Bu sorunlar ancak yüz haneli ‘Semt Kooperatifleri’ ile çözülür. Bu kooperatiflerdeki küçük işletmelerle çözülür.

 

Öz Türkçe ile: 

“Yerde dolanmadılar mı? Onlarla düşünebildikleri usları var veya onlarla işitecekleri kulakları var. Görüşler kör olmaz ancak başta bulunan yürekler kör olur.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Arzda seyir etmediler mi? Onlarla akl edecekleri kalpleri var veya onlarla sem’ edecekleri uzn’ları var. Ebsar a’ma olmaz velâkin sadırlardaki kalpler a’ma olur.”

 

EaFaLaM YaSIyRUvu Fıy elEaRWı Fa TaKUvNa LaHuM QuLUvBun YaGQıLUvNa BiHAv EaV EAvÜANun YaSMaGUvNa BiHAv FaEinNaHAv LAv TaGMav eLEaBÖAvRu VaLAvKin TaGMay eLQLUvBu elLaTIy FIy elÖuDUvRı

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ (46)

 

***

 

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ

Va YaSTaGCiLUvNaKa Bi eLGaÜAvBı (Va YaSTaFGıLUvNa Bi eLFaGAvLı)

“Ve senden azabı isti’cal ediyorlar”

1989’da Arif Ersoy ve Süleyman Akdemir’le Almanya’ya gittik. Aylarca dolaştık. Akevler Özdemir Çelik Fabrikası’na ortak aradık. Millî Görüş camilerinde konuşurken kendilerine Kur’an’ın haber verdiklerini anlatmaya çalıştık.

İşte o anlatımlarda Allah bize ilham etti, bir teori ortaya koyduk. İnsanlık toplayıcılık, avcılık, çobanlık ve çiftçilik dönemlerini geçirdikten sonra, Nuh Peygamber zamanında, bundan 5000 sene evvel uygarlaşmaya başladı. Her bin yılda bir uygarlaşıyor. Kur’an’a kadar her uygarlık başına yeni ulu’l-azm nebi gelir, yeni kitap iner ve böylece yeni uygarlık gerçekleşirdi. Kur’an son inen kitaptır ve Muhammed Peygamber de en son nebidir.

İnsanlık birinci Kur’an uygarlığını tamamladı. Şimdi ikinci Kur’an uygarlığına gidiyor. Mevcut sosyalizm ve kapitalizm yıkılacak, onların yerine Kur’an uygarlığı gelecektir. Bunu anlattıktan sonra Erbakan bunu benimsedi, “Adil Düzen” olarak dünyaya anlattı.

En yakınlarım bile; ‘Hani nerede, dediğin olmadı, ne Sermaye ne de dikta rejimler bir yere gitti’ diyerek bugün bile hala itirazlarına devam ediyorlar.

Kur’an olmasa ne cevap vereceğim? Susuyorum ve sabrederek bekliyorum ama Bediüzzaman diyor ki; “Kur’an gibi bir kılıcım varken ne korkacağım.”

Benim cevap vermeme gerek kalmıyor.

İşte bu ayet onlara cevap veriyor: Biz azabın çabuk gelmesini değil geciktirilmesini istiyoruz. Çünkü biz hazır değiliz. Azab gelirse biz de helak oluruz. Yahut kurtulur da yeni uygarlığı kurmaya kalkışırsak eksik ve hatalı uygarlığı kurmuş oluruz. Bizim hazırlığımızı tamamlamamız için azabın geç gelmesi gerekir.

وَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ

Va LaN YaPLiFa elLAvHu VaGDaHUv (Va Lan YuFGiLu elLAvHu FaGLaHUv)

“Allah vaadini ihlaf etmez.”

Senden isticabe ediyorlar. Olacak olacaktır ancak günü gelince olacaktır.

Bu ayetler Mekke’de okunmuştur.

Sonra Mekke’de Nuh Tufanı benzeri tufan olmamıştır. Allah mutlaka azab edecek demek değildir. Yola gelmezlerse helak edecek demektir.

Sermaye ve iktidarlar, işçilik sisteminden ortaklık sistemine geçmezlerse, ikinci Kur’an uygarlığına karşı direnirlerse, Allah sosyal tufanlarla, savaşlarla, anarşiyle, enflasyon ve terörle onları helak edecektir demektir. Ortaklık sistemine geçenler kurtulacaktır.

Bu durum ne zamana kadar devam eder? Ne zaman ki Adil Düzen’i kuracak müminler ortaya çıkar, o zamana kadar. O zamana kadar Allah insanlığa mühlet vermektedir. Mühlet de O’nun vadindendir, azabdan ihlaf etmediği gibi mühletten de ihlaf etmez.

Ortaklık sistemini getirmek için Kur’an seminerlerini devam ettirmek isteyenlere vadettiğinden de ihlaf etmez. 10.000 ortaklı Ar-Ge Ortaklığı çalışmalarımızı boşa çıkarmaz, ondan da ihlaf etmez. Bazı hatalarımız olduğu için onda başarılı olmazsak da başka yönden başarıya götürecektir.

Yalova’da bizimle beraber çalışan bir AK Partili başkan vardı. Başkan adayını değiştirdiler, kardeşini aday yaptılar ama o da seçilmedi. Şimdi MHP’li biri başkan oldu. Yeniden işe başlayacağız demektir.

Bunun yararı olmuştur. Kardeşler şimdi ortaklık üzerinde çalışırlar. Hareket Partililerle (MHP) bir sorunumuz yoktur. Sadece yeniden anlaşmalar yapmak zorundayız.

Allah vadinden ihlaf etmez, bize vadettiğini verecek, yanlışlarımızı da düzelttirecektir.

وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ

Va EinNa YaVMan GıNDa RabBiKa (Va EinNa FaGLan FiGLa FaGLiKA)

“Ve Rabbinin indinde bir yevm”

يَوْمkelimesi en dar manada mesai saatlerini içeren dönemdir. Bazen nehardan büyük bazen de küçüktür. Daha geniş manası ile يَوْم  kelimesi لَيْلve نَهَار’ın birlikte ismidir. O zaman لَيْل’i de نَهَار’ı da içine alır, 24 saattir. Geniş manada يَوْمgünümüzü gösterir, birkaç günü, haftayı veya yılı içine alır. Türkçede de ‘günümüzde bu böyledir’ derken onu ifade etmiş oluruz.

Burada ise bin seneye يَوْمdemektedir. Burada يَوْمًاnekre gelmiştir. Bir tek yevm anlamındadır, aynı zamanda birçok böyle yevmler vardır.

“Rabbinin indinde” diyor; رَبّburada evrim ve uygarlığı ortaya koyan Rab demektir. Yani Allah uygarlığın gününü yani dönemini bin yıl yapmıştır. Allah daima seçkin sayıları kullanır. İkili sistemi kullandığı gibi onlu sistemi de kullanır, düzeni böyle kurar. 2 4 8 16 dizisi gibi 1, 10, 100, 1000, 10.000 sayılarını kullanır. Bir de bunların yarılarını 5, 50, 500, 5000 gibi.

Kur’an’da 1000 yıllık dönemden ve 50000 yıllık dönemden bahsetmektedir.

Uygarlık bin yılda bir olmaktadır. Bir de 50000 senede olacaktır. Uzaya o zaman gidilip yerleşilecektir diyebiliriz.

كَأَلْفِ سَنَةٍ

Ka EalFa SaNatin (Ka EaLFa FaGaLatim)

“Bin sene gibidir”

“Bin senedir” denmiyor da “Bin sene gibidir” deniyor. Biz ‘yaklaşık’ kelimesini kullanıyoruz; “Uygarlığın ömrü yaklaşık bin senedir” diyoruz. Halk konuşurken “yaklaşık” demez, “gibi” der. “Uygarlığın ömrü kaç?” diye sorarsanız, “bin sene gibi” der; buradaki ‘gibi’ kelimesi ‘yaklaşık’ anlamındadır.

Kur’an’da da كَharfi getirerek yaklaşık bin yıl denmiş olur.

Başka ayette bin senede emir ona tedbir eder (Secde, 32/5) deniyor. Bu ayet daha açık bir şekilde uygarlık ömrünün bin yıl olduğunu söylemektedir.

İlk uygarlık Nuh uygarlığıdır, Milattan Önce 3000 yılında olmuştur. Sonra gelen İbrahim uygarlığıdır M.Ö 2000, İbrani uygarlığı M.Ö 1000, Hıristiyanlık Milat, Birinci Kur’an uygarlığı. M.S. 1000 yıl, İkinci Kur’an uygarlığı M.S. 2000 yılına tekabül eder.

مِمَّا تَعُدُّونَ (47)

MinMAv TUvGaDUvNa (MimMAv TaFGaLUvNa)

“A’dd ettiklerinizden”

Burada sizin saydığınız demekle senelerin izafi olduğu belirtilmektedir. Yer’in dönmesi ile ayarlanmış senelerdir. Başka yıldızlarda böyle değildir. Bir de senenin mecazi manada olmadığını belirtmek için bu kaydı getirmektedir. İki kanat üzerinde uçan kuş demesi kast edilenin tek kuş olduğunu göstermek içindir. Bunun için iki kanat denmiştir.

(وَمَامِنْدَابَّةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا طَائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ إِلَّا أُمَمٌ أَمْثَالُكُمْ Enam, 6/38)

Başka yorumlar yapmayın diye “Tarih verdiğiniz Miladi senelerden bin yıl gibi” diyor.

 

YORUM

Biz bu uygarlık varsayımını elli sene önce ortaya attık, kapitalizmin ve sosyalizmin sona ereceğini yazdık, elli senedir de hep aynı şeyleri savunuyoruz.

O günlerden beri söylediğimizden sonra neler oldu?

Sovyetler yıkıldı, kapitalizm de başarıya ulaşamadı. Bugüne geldik. Türkiye’de CHP’nin koyu ateist siyaseti sona erdi. Bugünkü CHP de AK Parti ile yarışıyor ama adayları artık eski CHP mantığı içinde değildirler. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bile İslamiyet aleyhinde konuşmuyor. Yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada din aleyhtarlığı son bulmuş, Sermaye ılımlı İslamlığı kabul etmiş durumdadır.

Türkiye’de de İslamcı görüş %60’ın üzerindedir.

İran’da inkılap olmuş ve İslam düzeni resmen kabul edilmiştir. Elli seneyi göz önüne aldığımızda, bizim varsayımımız süratle gerçekleşiyor. Henüz son nokta konmamıştır, hala Kur’an’a gelinmemiştir ama Kur’an düzeni için tüm dünya hazırlanmıştır.

1000 yılın henüz 20 senesi bile geçmedi ama bütün bu anlattıklarımız oldu.

Hakan Kandal arkadaşımız bunları senaryolaştıracağına, ATV’de zamanını harcadı; halen de harcamaya devam ediyor.

Dağlar kadar büyük ve ağır üçüncü bin yıl inkılabı kala kala bizim gibi birkaç kişiye kaldı. Ben bile bazen “Biz mi büyük inkılabı getireceğiz?” diyorum. Sonra birden kendime geliyorum. Biz değil O (Allah) üçüncü binyıl uygarlığını getirecektir. Mucize olsun diye bizim gibi garibanlar getirecektir.

Evet, Hakan gibi kaçkınların katkıları ile getirecektir.

Hangimiz kaçmadık ki!

 

Öz Türkçe ile:

“Ve senden çarpılmayı ivedi dilerler. Allah sözünden dönmez. Yetiştiricinin yanında bir gün sizin saydığınız bin yıl gibidir.”

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve senden azabı isti’cal ediyorlar. Allah vadinden ihlaf etmez. Rabbinin indinde bir yevm, sizin a’ddettiğiniz bin sene gibidir.”

 

Va YaSTaGCiLUvNaKa Bi eLGaÜABı Va LaN YuPLiFa elLAvHu GaHDaHUv Va EinNa YaVMaN GıNDa RabBiKa KaEaLFa SaNaTin MinMAv TaGudDUvNa

وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّاتَعُدُّونَ(47)

 

***

 

وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ

Va Ka EayYıN MiN QaRYaTin (Va Ka EayYın MiN FaGLaTin)

“Ve karyeden nicelerini de”

Bin senelik uygarlık dönemlerinden bahsettikten sonra, وَ harfi getirerek “karyeden nicelerine imla ettim” demektedir.

Bir uygarlıktan diğer uygarlığa geçme kolay olmamaktadır.

Yeni uygarlık gelince bin yıllık oluşmuş kurallar, adetler, gelenekler değişip gidecektir. İnsanlar onlara uyarak yaşamışlar, iyiliklerden yararlanmışlar, kötülüklere dayanmış ve sabretmişlerdir. Bir yara bile önce acır, sonra alışırsınız.

31 Mart 2019 Seçim günü Yalova’ya gidiyordum. Teşvikiye minibüsüne bindim, biri yüksek sesle konuşmaya başladı, şöyle hakaret etti, böyle hakaret etti. “Bu millet yine ona oy veriyor, bu millete bu yakışır” diyordu. Çınarcık belediyesini CHP kaybetmişti.

Evet, halk kolay kolay değişmez, direnir; ancak helak olursa değişir. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmıştır ama Osmanlı halkı hala yaşamaktadır. CHP zihniyeti bile onu değiştirmemiştir.

“Bundan önce karyelerden birçoğunu helak ettik” diyor, “birçoğuna da mühlet verdik” diyor.

Anadolu’da Rumlar yaşıyordu, Ermeniler yaşıyordu. Nispetleri %50’den fazla idi. İhanet edince onlar helak oldular ama Yunanistan ve Ermenistan’da varlıklarını sürdürmektedirler. İslam ülkeleri yenilmiş küçük küçük devletlere ayrılmıştır ama Türkiye 80 milyonu aştı. İmparatorluktan ayrılan devletler hep nüfuslarını artırdı, onlara mola verdi.

أَمْلَيْتُ لَهَا

EaMLaYTu LaHAv (EaFGaLTu LaHAv)

“Onun için imla ettim”

“İhlak ettik” demişti burada iseأَمْلَيْنَا  demiyorأَمْلَيْتُ  diyor. Aradaki farka dikkat etmemiz gerekir. İhlak genel doğa kanunları gereği olmuştur. Yaşlı olan canlı ölür. Topluluklar canlıdır. Ömrünü dolduranlar ölüp giderler.  

İmparatorluklar dönemi ömrünü doldurduğu için hepsi ayrılıp gittiler.

Faizli işçilik dönemi yani Sermaye de ömrünü doldurduğu için yıkılıp gidecektir.

Bunların içinde imla edilenler görevli, yeni uygarlık kurmakla görevli. İşte onu kendisine izafe etmektedir. Onları ben özel olarak seçtim demektedir. Türkiye bu seçilen kavimlerdendir. Akevler bu seçilen karyelerdendir.

وَهِيَ ظَالِمَةٌ

V a HıYa JAvLIMaTun (Va HiYa FAvGıLatun)

“Ve o da zalim iken”

Evet, Türkiye’yi ele alın. İstiklal Savaşı ile imla edildi ama sonra ne yaptı? Kimsenin aklına gelmeyen zulüm yapıldı. Tekrar dikkat etmemiz gerekir. Halkı zalim değil, karye zalim.

Cumhuriyet döneminde çok büyük zülüm yapılmıştır ama bu zulmü yapan zalim insanlar değildir, zalim düzendir. Bunun biricik örneği 15 Temmuz’dur. Zulüm olmuştur ama zalim yoktur. Ekrem Pakdemirli’nin bir oğlu bakan, bir oğlu hapiste! Kim onu hapse koydu? Zalim düzen. Akevler düzen değiştirme çabası içinde iken, gerek Millî Görüşçüler gerekse Gülenciler mevcut düzende iyi olmaya çalışıyorlardı; işte o düzen de onlara zulmediyor şimdi.

Düzene imla edilmiştir.

Şimdi yeniden imhal ile imla arasındaki farkı düşünmemiz gerekir.

مِهْل küllenmiş közdür. Küllenmeye benzetilerek mühlet, erteleme anlamı kazanmıştır.

 ملوyiyeceği saklamak için konan kaptır. إِمْلَاء ağzını kapatıp kışın kullanmak anlamına gelir. إِمْلَال ise çuvala doldurup kapatmadır. “İmla etmek” demek, insanlara yaşamları için bolluk vermek, zaman vermek demektir.

م enginliği, ل belirliliği, و bağlantıyı gösterir.

O halde “mühlet vermek” demek onu serbest bırakmak demektir. “İmla etmek” ise ona imkânlar tanımaktır. Zalim olduğu halde zulüm yapması için ona imkân sağlamıştır. Şeytana verdiği mühlet benzeri bir mühlettir.

ثُمَّ أَخَذْتُهَا

ÇümMa EaOaÜTuHav (ÇümMa EaFGaLTuHAv)

“Sonra onu ahzettim”

Sovyetler zulmetmiştir. İnsanlığın modası geçmiş ve değiştirilmiş düzenden hak düzene dönmesi için insanlığa zulmetmesi imkânını sağlamıştır.

Halk Partisi (CHP) de eskiden ömrünü doldurmuş, modası geçmiş şeriatı değiştirsinler diye ona imla etmiştir. Sonra ahzetmiştir.

Bugün de zulmediliyorsa, mevcut olan faizli işçilik döneminden vazgeçsinler diye bu zulmü yaptırmaktadır. Bugün insanlık Allah ve Resulü ile yani yargı ile savaş halindedir. Halk devlet ile savaşmaktadır. Yalova’da bindiğim minibüste 20 kişi vardı, biri halka küfrediyordu, kimse ses çıkarmıyordu. Ben dâhil hiç kimse “Sen yanlış söylüyorsun” diyecek güce sahip değildik çünkü haklı idi ama aslında haksızdı. CHP iktidara gelse ne olacaktı, ne değişecekti ki. O biraz daha fazla zulüm yapabilirdi, o kadar. AK Parti istese de onun kadar zulüm yapamaz, çünkü o hususta CHP kadar tecrübesi yoktur.

“Sonra ahzettim” diyor.

Evet, yeni uygarlık doğmadan önce bütün bunlar olacaktır. Tüm peygamberlere böyle zulümler yapılmıştır. Faizli işçilik dönemi devam ettiği halde zulüm yapılmasa, o zaman şaşırmak gerekir; demek ki faizli işçilik sistemi de başarılı bir sistemdir, Kur’an düzenine gerek yok!

Azabı isti’cal edenlere Kur’an ne hikmetli cevaplar vermektedir.

وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ (48)

Va EiLayYa eLMaÖIyERu (Va EiLayYa eLMaFGıLu)

“Ve masir banadır”

Değişik ırmaklarla bir çukurda su toplanır sonra orası göl olur ve oradan çıkıp akar, bir ırmak olarak gider. Bu yere مَصِير  denir. Bu göl değişik şekil alır.

وharfi ي‘ye dönüşerek suret (صير) olur.

Kur’an’da صير 29, صور 19 defa geçer. Toplam 48 (24*3) eder.

ص dayanıklılığı, ي kolaylığı, ر tekrarı ifade eder.

صَارَdeكَانَ kelimesi gibi nakıs fiildir. كَوْن ‘tepe’ demektir, varlık manasına gelir. صَار de gölcük demektir, oluşma anlamını taşır.

 “Masir banadır” denmektedir. Yani bütünü ben yapıyorum, sizi bir hedefe götürmek istiyorum denmektedir.

 

YORUM

Baştan itibaren savunduğumuz bir görüş vardır: Kötü insan yoktur, kötü düzen vardır. Düzeni değiştirmedikçe ya elenir gidersiniz yahut kötüleşirsiniz.

Saadet Partisi elenip gitti. AK Parti de kötüleşti.

O halde ne yapmalıyız?

Düzeni değiştirmeliyiz.

AK Parti şehir hastaneleri kuruyor. Yaptığı iş kötüdür ama bugünkü var olan hastaneler iyi midir? Bir zulmü başka bir zulümle def edemezsiniz. Gelen gideni aratır.

Biz adil şifahaneler kurmalıyız. Biz kurmayacağız, Allah kuracaktır. Günü gelince Allah bize imkân sağlayacak ve kuracağız ama biz hazırlıklı olmalıyız.

Bugün yeryüzünde olan her şey takdiri ilahidir ve her şey zamanını beklemektedir. Günü gelince Kur’an’ın istediği düzen gelecektir. O zaman sonrasında da kötülükler olacak, o düzende sıkıntılar olacaktır. Bu durum kıyamete kadar böyle devam edecektir. Bazen iyiler galip olacak, bazen kötüler hâkim olacak ama iyilikler üst üste binecek ve uygarlaşma devam edecek.

Ahirete vardığımızda herkes kalbine göre karşılığını bulacaktır.

 

Öz Türkçe ile:

“Ve ezen iken süre verdiğim köyden niceleri vardır. Sonra onları yakaladım, dönüş banadır.

 

Kur’an kelimeleri ile:

“Ve zalim olduğu halde imla ettiğim karyeden niceleri vardır sonra onu ahzettim ve masir banadır.”

 

Va Ka EayYıN MiN QaRYatin Eva aMLayTu LazHAv Va HiYa JAvLıMaTun ÇümMa EaPaÜTuHAv Va EiLayYa eLMaÖıyRu

وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ (48)

 

İstanbul; 13 Nisan 2019

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

resatnurierol@gmail.com

www.akevler.org (0532) 246 68 92

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
14.04.2019
06:28


1967...1968...1969...AKEVLER 53 YILDIR ÇALIŞIYOR...2017...2018...2019

BİZLER ÇALIŞIYOR VE YENİ İSLÂM MEDENİYETİ’Nİ KURUYORUZ...

SİZLERİ DE ÇALIŞMALARIMIZA DÂVET EDİYORUZ; BUYURUN, BİRLİKTE ÇALIŞALIM...

ADİL DÜZEN 1009

“ADİL DÜZEN” III. BİNYIL MEDENİYETİ PROJESİDİR

“VE BİZE DÜŞEN SADECE MÜBÎN/AÇIK TEBLİĞDİR.” (KUR’AN; Yâsin Sûresi, 36/17)

Haftalık Seminer Dergisi; 1009. Hafta - 13 NİSAN 2019 - Fiyatı: www.akevler.orga tıklamak!

BU DERGİYİ HER HAFTA OKUTABİLİR.. ÇOĞALTABİLİR.. DAĞITABİLİRSİNİZ...

“ADİL DÜZEN” UYGULAMALARI YAPMAK İÇİN BİZLERE DANIŞABİLİRSİNİZ...

 

*KUR’AN VE İLİM SEMİNERLERİ; 1009. SEMİNER

“HİÇ BİLENLER İLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?”      (KUR’AN; Zümer Sûresi, 39/9)

İ L İ M  TALEP ETMEK HER MÜSLÜMANIN ÜZERİNE FARZDIR.”      (Hadis)

Adres: AKEVLER İSTANBUL KOOPERATİFLERİ MERKEZİ,  Zafer Mah. Coşarsu Sk. No: 29 YENİBOSNA / İSTANBUL    Tel: (0212) 452 76 51

Tefsir Seminer Notları Yenibosna’da Cumartesi akşamları okunup tartışılmaktadır.

GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul, Türkiye ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI VE UYGULANMASI”DIR. - ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI

 

***

 

*“ADİL DÜZEN” DERSLERİ/YORUMLARI

Kur’an ve çoğunluk

***

Ekonomik Tehlike!

Süleyman KARAGÜLLE

 

***

 

*SEBÎLU’R-REŞÂD” / MAKALELER

Sağlık Sorunu; olmaya devlet cihanda.. sıhhat gibi - 3

Sağlık Sorunu; olmaya devlet cihanda.. sıhhat gibi - 4

Sağlık Sorunu; olmaya devlet cihanda.. sıhhat gibi - 5

Bir Dr. diyor ki; hasta olursanız tıbba güvenmeyin!

Sağlık sorunu aslında ‘Sosyal Tufan’ seviyesinde

Mukayeseli Tefsir Merhalesi; Asr Suresi Tefsiri

Reşat Nuri EROL

 

***

 

HAC SÛRESİ - 11. Hafta

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

اأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ (1) يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّا أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَى وَمَا هُمْ بِسُكَارَى وَلَكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ (2) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَرِيدٍ (3) كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَنْ تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَى عَذَابِ السَّعِيرِ (4) يَاأَيُّهَا النَّاسُ إِنْ كُنْتُمْ فِي رَيْبٍ مِنَ الْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِنْ مُضْغَةٍ مُخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِنُبَيِّنَ لَكُمْ وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّى وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا وَتَرَى الْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَا أَنْزَلْنَا عَلَيْهَا الْمَاءَ اهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنْبَتَتْ مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ (5) ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَى وَأَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (6) وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ (7) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ (8)ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ (9) ذَلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ (10) وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ (11) يَدْعُو مِنْ دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنْفَعُهُ ذَلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ (12) يَدْعُو لَمَنْ ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِنْ نَفْعِهِ لَبِئْسَ الْمَوْلَى وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ (13) إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ (14) مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ (15) وَكَذَلِكَ أَنْزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يُرِيدُ (16) إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئِينَ وَالنَّصَارَى وَالْمَجُوسَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا إِنَّ اللَّهَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ (17) أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ (18) هَذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ (19) يُصْهَرُ بِهِ مَا فِي بُطُونِهِمْ وَالْجُلُودُ (20) وَلَهُمْ مَقَامِعُ مِنْ حَدِيدٍ (21) كُلَّمَا أَرَادُوا أَنْ يَخْرُجُوا مِنْهَا مِنْ غَمٍّ أُعِيدُوا فِيهَا وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَرِيقِ (22) إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَلُؤْلُؤًا وَلِبَاسُهُمْ فِيهَا حَرِيرٌ (23) وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ وَهُدُوا إِلَى صِرَاطِ الْحَمِيدِ (24) إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ وَمَنْ يُرِدْ فِيهِ بِإِلْحَادٍ بِظُلْمٍ نُذِقْهُ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ (25) وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَنْ لَا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ (26)وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَى كُلِّ ضَامِرٍ يَأْتِينَ مِنْ كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٍ (27) لِيَشْهَدُوا مَنَافِعَ لَهُمْ وَيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ فِي أَيَّامٍ مَعْلُومَاتٍ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ (28) ثُمَّ لْيَقْضُوا تَفَثَهُمْ وَلْيُوفُوا نُذُورَهُمْ وَلْيَطَّوَّفُوا بِالْبَيْتِ الْعَتِيقِ (29) ذَلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ حُرُمَاتِ اللَّهِ فَهُوَ خَيْرٌ لَهُ عِنْدَ رَبِّهِ وَأُحِلَّتْ لَكُمُ الْأَنْعَامُ إِلَّا مَا يُتْلَى عَلَيْكُمْ فَاجْتَنِبُوا الرِّجْسَ مِنَ الْأَوْثَانِ وَاجْتَنِبُوا قَوْلَ الزُّورِ (30) حُنَفَاءَ لِلَّهِ غَيْرَ مُشْرِكِينَ بِهِ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ أَوْ تَهْوِي بِهِ الرِّيحُ فِي مَكَانٍ سَحِيقٍ (31) ذَلِكَ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللَّهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ (32) لَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَا إِلَى الْبَيْتِ الْعَتِييقِ (33) وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتتِينَ (34) الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ (35)وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ كَذَلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ (36) لَنْ يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنْكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ (37) إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ (38) أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا وَإِنَّ اللَّهَ عَلَى نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌ (39) الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ (40) الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ (41) وَإِنْ يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَعَادٌ وَثَمُودُ (42) وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ (43) وَأَصْحَابُ مَدْيَنَ وَكُذِّبَ مُوسَى فَأَمْلَيْتُ لِلْكَافِرِينَ ثُمَّ أَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ (44)

 

***

 

فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَى عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَشِيدٍ (45) أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ (46) وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَإِنَّ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَأَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ (47) وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَمْلَيْتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ ثُمَّ أَخَذْتُهَا وَإِلَيَّ الْمَصِيرُ (48)

 

***

 

فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ

Fa Ka EayYıN MiN QaRYTin (Va KaEayYın MiN FaGLaTin)

“Karyeden nicelerini”

قَرْيَة yaklaşık yüz aileden oluşmuş bir ekonomik birliktir. Ekonomik yapının hücresi mertebesindedir. Yaklaşık on aşiretten/ocaktan oluşur. Her aşiret yaklaşık olarak on ailedir. Karyenin nüfusu 300 ile 1000 arasındadır. Bunlar Kur’an’ın sayılar sisteminden çıkarılmıştır. Karyenin bir de geniş manası vardır. “Belde” de bir karyedir. Yaklaşık olarak nüfusu 30 bindir. “Medine” de bir karyedir, yaklaşık olarak nüfusu 3 milyondur. “Mısr” da bir karyedir, yaklaşık olarak nüfusu 300 milyondur. Buradaki karyeden maksat geniş manadaki karyedir. Geçmişte bunlar helâk edilmiştir. (Adil Düzen’e göre sosyal kuruluşlar Şekil-1’de gösterilmiştir.)

 

 

Şekil-1

 

Geçmişi hikâye ettikten sonra insanlığa geleceğini hatırlatmak için “Nice karyeleri helâk ettik” diyor.

Dünya iki büyük savaş gördü. İnsanlar öldü. Binalar yıkıldı ama kentler birden yenilendi. Almanya’da ve Japonya’da taş üstünde taş kalmamıştı. Zelzelede kentler yıkıldı. Ancak sonra kısa zamanda onarıldı. Bunu sağlayan Sermaye idi. Savaşları Sermaye çıkarır, insanları öldürür, kentleri yıkar; sonra faizli kredi verir ve yapılar yeniden inşa edilir.

Geçmişte böyle olmamıştı.

Zalim kavmi helâk etmek için o kentler yıkılır ve onların yerinde harabeler kalırdı.

Evet, bu ayette bunlar anlatılıyor. Çin Seddi, Bizans (İstanbul) surları hala duruyor ama buralarda yaşayanlar helak olup gitmiştir.





Son Yorumlanan Seminerler
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1100
Kasas Suresi Tefsiri 26-28. Ayetler
23.01.2021 4506 Okunma
4 Yorum 28.02.2021 11:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1092
Neml Suresi Tefsiri 76-82. Ayetler
28.11.2020 3387 Okunma
1 Yorum 29.11.2020 17:15
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1091
Neml Suresi Tefsiri 67-75. Ayetler
21.11.2020 3781 Okunma
1 Yorum 26.11.2020 17:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1088
Neml Suresi Tefsiri 54-58. Ayetler
31.10.2020 3206 Okunma
1 Yorum 03.11.2020 17:20
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1087
Neml Suresi Tefsiri 45-53. Ayetler
24.10.2020 3090 Okunma
1 Yorum 24.10.2020 22:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1084
Neml Suresi Tefsiri 27-35. Ayetler
3.10.2020 3225 Okunma
2 Yorum 11.10.2020 20:33
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1083
Neml Suresi Tefsiri 20-26. Ayetler
26.09.2020 6056 Okunma
5 Yorum 03.10.2020 19:37
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1082
Neml Suresi Tefsiri 15-19. Ayetler
19.09.2020 4554 Okunma
3 Yorum 03.10.2020 18:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1081
Neml Suresi Tefsiri 12-14. Ayetler
12.09.2020 3480 Okunma
2 Yorum 13.09.2020 15:00
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1080
Neml Suresi Tefsiri 7-11. Ayetler
5.09.2020 2992 Okunma
2 Yorum 06.09.2020 15:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1079
Neml Suresi Tefsiri 1-6. Ayetler
29.08.2020 3150 Okunma
2 Yorum 30.08.2020 20:43
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1078
Şuara Suresi Tefsiri 224-227. Ayetler
22.08.2020 4007 Okunma
3 Yorum 23.08.2020 21:17
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1077
Şuara Suresi Tefsiri 213-223. Ayetler
15.08.2020 3557 Okunma
4 Yorum 16.08.2020 18:26
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1076
Şuara Suresi Tefsiri 203-212. Ayetler
8.08.2020 3901 Okunma
6 Yorum 09.08.2020 19:55
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1075
Şuara Suresi Tefsiri 192-202. Ayetler
1.08.2020 3963 Okunma
5 Yorum 06.08.2020 19:32
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1074
Şuara Suresi Tefsiri 176-191. Ayetler
25.07.2020 3994 Okunma
3 Yorum 26.07.2020 16:16
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1073
Şuara Suresi Tefsiri 160-175. Ayetler
18.07.2020 3821 Okunma
3 Yorum 20.07.2020 11:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1072
Şuara Suresi Tefsiri 141-159. Ayetler
11.07.2020 2878 Okunma
2 Yorum 12.07.2020 15:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1071
Şuara Suresi Tefsiri 123-140. Ayetler
4.07.2020 3688 Okunma
3 Yorum 11.07.2020 03:35
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1070
Şuara Suresi Tefsiri 105-122. Ayetler
27.06.2020 3070 Okunma
2 Yorum 28.06.2020 18:12
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1069
Şuara Suresi Tefsiri 92-104. Ayetler
20.06.2020 4430 Okunma
4 Yorum 21.06.2020 19:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1068
Şuara Suresi Tefsiri 83-91. Ayetler
13.06.2020 3311 Okunma
1 Yorum 14.06.2020 16:25
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1067
Şuara Suresi Tefsiri 69-82. Ayetler
6.06.2020 4452 Okunma
3 Yorum 08.06.2020 14:48
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1066
Şuara Suresi Tefsiri 53-68. Ayetler
30.05.2020 4246 Okunma
3 Yorum 31.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1051
Furkan Suresi Tefsiri 17-20. Ayetler
15.02.2020 3609 Okunma
2 Yorum 30.05.2020 17:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1065
Şuara Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
23.05.2020 4216 Okunma
3 Yorum 29.05.2020 18:08
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1052
Furkan Suresi Tefsiri 21-29. Ayetler
22.02.2020 4560 Okunma
3 Yorum 24.05.2020 16:54
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1053
Furkan Suresi Tefsiri 30-34. Ayetler
29.02.2020 4136 Okunma
2 Yorum 23.05.2020 15:57
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1054
Furkan Suresi Tefsiri 35-40. Ayetler
7.03.2020 3900 Okunma
2 Yorum 22.05.2020 16:05
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1055
Furkan Suresi Tefsiri 41-44. Ayetler
14.03.2020 3819 Okunma
2 Yorum 21.05.2020 16:36
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1056
Furkan Suresi Tefsiri 45-52. Ayetler
21.03.2020 3745 Okunma
2 Yorum 20.05.2020 16:21
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1057
Furkan Suresi Tefsiri 53-59. Ayetler
28.03.2020 4533 Okunma
5 Yorum 19.05.2020 16:27
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1058
Furkan Suresi Tefsiri 60-67. Ayetler
4.04.2020 3461 Okunma
2 Yorum 18.05.2020 16:53
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1064
Şuara Suresi Tefsiri 34-44. Ayetler
16.05.2020 2974 Okunma
1 Yorum 17.05.2020 15:50
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1059
Furkan Suresi Tefsiri 68-72. Ayetler
11.04.2020 4600 Okunma
3 Yorum 16.05.2020 16:02
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1060
Furkan Suresi Tefsiri 73-77. Ayetler
18.04.2020 3631 Okunma
2 Yorum 15.05.2020 16:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1061
Şuara Suresi Tefsiri 1-9. Ayetler
25.04.2020 4424 Okunma
2 Yorum 14.05.2020 18:52
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1062
Şuara Suresi Tefsiri 10-22. Ayetler
2.05.2020 3173 Okunma
2 Yorum 13.05.2020 21:45
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1063
Şuara Suresi Tefsiri 23-33. Ayetler
9.05.2020 3039 Okunma
1 Yorum 10.05.2020 08:19
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1050
Furkan Suresi Tefsiri 10-16. Ayetler
8.02.2020 4435 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 11:38
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1041
Nur Suresi Tefsiri 39-42. Ayetler
7.12.2019 4881 Okunma
2 Yorum 09.02.2020 00:42
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1049
Furkan Suresi Tefsiri 4-9. Ayetler
1.02.2020 3824 Okunma
1 Yorum 03.02.2020 07:09
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1048
Furkan Suresi Tefsiri 1-3. Ayetler
25.01.2020 3347 Okunma
1 Yorum 26.01.2020 06:07
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1047
Nur Suresi Tefsiri 62-64. Ayetler
18.01.2020 3787 Okunma
1 Yorum 25.01.2020 07:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1046
Nur Suresi Tefsiri 61. Ayet
11.01.2020 4005 Okunma
1 Yorum 13.01.2020 08:24
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1045
Nur Suresi Tefsiri 58-60. Ayetler
4.01.2020 3517 Okunma
1 Yorum 05.01.2020 08:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1044
Nur Suresi Tefsiri 53-57. Ayetler
28.12.2019 3574 Okunma
1 Yorum 30.12.2019 08:51
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1043
Nur Suresi Tefsiri 47-52. Ayetler
21.12.2019 3624 Okunma
1 Yorum 22.12.2019 23:13
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1042
Nur Suresi Tefsiri 43-46. Ayetler
14.12.2019 4006 Okunma
1 Yorum 17.12.2019 07:14
Süleyman Karagülle
Kuran Seminerleri 1040
Nur Suresi Tefsiri 35-38. Ayetler
30.11.2019 8364 Okunma
2 Yorum 03.12.2019 13:53