İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 41
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
‘İstanbul-Kudüs-Mekke hattı’ aynı zamanda İstanbul’da Mekke’ye doğru beş vakit namaza durduğunuzda üzerinde Kudüs’ü yani ilk kıblemizi de barındıran hat olduğu gibi…
‘İstanbul’ da bizim için yine insanlığın ‘sosyal tufan’ seviyesindeki sorunlarının çare ve çözümlerini onlarca yıldır ürettiğimiz ‘Adil Düzen’ çalışmalarımızın ana şehridir…
Bizim iki aydır yazı başlığımızda ve içeriklerinde ifade etiğimiz bu durumu bir yazar şöyle özetlemiş: “Bu millet, iki kıblesini de güzergâhına alarak coğrafyasını secdegâh bellemiştir. İstanbul ile Mekke’nin arasında Gazze (Filistin, Kudüs) vardır. İstanbul’dan namaza durulduğunda yüzümüz Mekke’ye döndüğü kadar Kudüs’e de dönmüş oluyor. Daha büyük tevafuk, Kudüs’ün Mekke ve İstanbul’un tam ortasında yer alıyor olmasıdır. Bu coğrafi konum, bu mesafeler, İstanbul ile Gazze arasındaki yolu atlanamayan, atlanamayacak bir yol haline getiriyor. Kudüs bütün Müslümanların ilk kıblesi olabilir ama İstanbul fıkhen değilse bile coğrafi olarak hala kıbledir.” (Mustafa Sabri Beşer, Star, 03.01.2024)
Son üç aydan ya da 7 Ekim 2023 tarihinden beri bir taraftan bu yazıları yazıyorken 2023 sona erdi, 2023’ün bıraktıkları ile 2024’e geçiş yapıyoruz; 2024 yılımız hayırlı olsun…
Doğumu 20 Aralık 1873 İstanbul, vefatı 27 Aralık 1936 İstanbul olan hemşerim, Kosova (babası) ve Buhara (annesi) asıllı Mehmet Akif Ersoy’u anmadan geçmeyelim… Özellikle Doğu Türkistan’da devam eden Çin soykırımı ve ‘Batı Türkistan’ da denen Balkanlar’daki Kosova ve Bosna’da son günlerde yeniden hortlamaya namzet Sırp soykırımı söz konusuyken; Mehmet Akif Ersoy’un bu memleketleri ile anmak daha da anlamlı… Durumu şöyle özetleyebiliriz: 1992-95 Bosna Savaşı ve 1998-99 Kosova Savaşı oldu ama son günlerde Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti-RS entitesinde yapılan ayrılıkçı açıklamalar ve girişimler var, Kosova-Sırbistan sınırı Mitrovitsa’da (doğum yerim) yaşanan gerilimler var...
Bir yazar “Âkif’in ufku” başlıklı yazısında Mehmet Akif Ersoy’u şöyle anmış: “Kosova’ya ne zaman yolum düşse, programımı mümkün olduğunca zorlarım ve İpek şehrine mutlaka uzanmaya çalışırım. İpek, Üsküp-Prizren-İşkodra üçgeninin kuzeybatı kenarına yerleşmiş klâsik bir Osmanlı beldesidir. Kuzey Arnavutluk Alpleri’nin eteklerinde, Bistriça nehrinin bereketiyle dolan İpek, çarşıları ve camileriyle, adeta yüzyılların ötesinden günümüze ışınlanmış gibidir. Balkanlar’da belki bu tasviri karşılayan onlarca şehir bulunabilir. Ancak İpek’i benim için derinleştiren şey Mehmed Âkif’in babası Tâhir Efendi’nin doğum yeri olmasıdır. Temizliğe aşırı itinası sebebiyle “Temiz” unvanını alan Tâhir Efendi, gençlik yıllarında ilim talebi için Dersaâdet’e gitmiş, hayatını da imparatorluk başkentinde tamamlamıştı. İstanbul’da, Buhara’dan Tokat’a, oradan da Âsitâne’ye yerleşen Özbek asıllı bir ailenin kızı Emine Şerife Hanım’la evlenen Temiz Tâhir Efendi’nin bu izdivacından 1873’te Âkif dünyaya gelecekti. İpek’e her gidişimde, Âkif’in baba tarafından tevarüs ettiği prensipleri, yalçın dağlar misali çelik mizacını ve Balkanlar’la İstanbul’un birbirinden hiç kopmayan irtibatını daha iyi keşfederim. Kosova’yla Buhara’nın İstanbul kabında yoğrulmasından Âkif gibi bir karakterin tarih sahnesine çıkması da kesinlikle tesadüf değil.” (Taha Kılınç, Y. Şafak)
Yazar, bir futbol maçı bahanesiyle Türk-Arap fitnesi oluşturanları Akif’in şu mısraları ile uyarmış: ‘Hele, Arnavut bir babanın oğlunun ciğerinden kopan şu mısralar, İslâm ümmetine hangi pencereden bakmamız gerektiğini net biçimde gösteriyordu: “Türk Arap’sız yaşamaz / Kim ki ‘yaşar’ der, delidir / Arab’ın Türk ise / Hem sağ gözü, hem sağ elidir.”’
Dünya ve İsrail Siyonistlerinin zaman zaman yaptıkları ve/ya yaptırdıkları soykırımlar yanında ekonomik ve siyasi alanlarda insanlığa egemen olmayı başarsalar bile bunu sürdürebilmeleri mümkün görünmüyor; bunu 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren “İsrail ve yandaş ülkelerin sonunun başlangıcı” ana başlıklı yazılarımızda (14 yazı) ve devamındaki yazılarda yazdık, yazmaya devam ediyoruz, Gazze direnişi de bu sonun başlangıcıdır…
(‘İstanbul-Kudüs-Mekke’ hattının doğu ve batısındaki insanlık uyanıyor, dünya dönüşüyor; ‘Adil Dünya Düzeni’ kuruluna dek yazmaya ve çalışmaya devam edelim…)