İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 27
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
‘İstanbul-Kudüs-Mekke hattı’ insanlık tarihinin merkezi mesabesinde bir hat…
İnsanlığın çağımızda ‘sosyal tufan’ seviyesinde çözüm bekleyen sorunları var…
Hayatın ahlâkî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî 4 alandaki bu sorunların çözümü de var…
‘Adil Düzen’ dediğimiz bu ‘çare ve çözümleri’ yarım yüzyıldır anlatıp yazıyoruz…
“Artık İsrail sorunu bütün beşeriyetin yani topyekûn insanlığın sorunudur dememe gerek var mı?” diye düşünmeye başlayalı çok oldu; siz de böyle düşünenlerden misiniz?
Böyle düşünmeye başlayanlardansınız, 7 Ekim’den beri bu köşede teşhis ve tedavi metoduyla yeteri kadar çare ve çözümleri de içeren bu yazıları anlayanlardansınız demektir…
Bu düşünceler elbette en sonunda “Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI” ana çare ve çözümünü önerdiğimizde ne demek istediğimizi apaçık ortaya koymaktadır…
Konu ile ilgili bugünkü okumalarımda bir görüş ve farklı bakış dikkat nazarlarımı en çok celbetti, bundan dolayı onunla yani Süleyman Seyfi Öğün’ün bugünkü (14.12.2023) “İsrail yenilirken…” başlıklı yazısı ile devam edeceğim…
Yazı şöyle başlıyor: “Tekmil dünyânın gözü önünde İsrâil’in, ABD, Birleşik Krallık (İngiltere) ve AB devletlerinin himâyesinde Gazze’de yürütmekte olduğu katliam devâm ediyor. Bu kirli savaşı durduracak hiçbir kuvvet mevcut değil. Dünyâ kamuoyları, başta BM olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar buna seyirci kalıyorlar. Her şey sahadaki gidişata kalmış görünüyor. O hâlde geriye iki muhtemel senaryodan biri neticeyi tâyin edecek. İlk ihtimâle göre İsrâil ordusu, mâliyeti binlerce çocuk ve kadının ölmesi de olsa, tıpkı Roma’nın vaktiyle Kartaca’ya yapmış olduğu üzere Gazze’yi dümdüz edecek, HAMAS’ı bitirecek. Bu durumda İsrâil kazanmış olacak. Akabinde de Büyük İsrâil’i kurmak için Lübnan, Suriye ve Irak’a saldıracak, İran’ı savaşa dâhil edip istediği hesaplaşmayı yapacak. İkinci ihtimâl ise aksini söylüyor. Gazze’de saplanıp kalacak, zamân içinde ağır kayıplar vererek geri çekilecekler. Bu durumda da kaybetmiş olacaklar.”
“Zaman İsrail’in aleyhine işliyor” diyerek başlıyor orta yerdeki bir paragraf…
SONUÇ kısmı önemli, en sonunda yazılana bakalım: “İsrail, iç siyasetinde esaslı bir değişim olmaz ve bu kafayla giderse ki en azından şimdilik öyle görünüyor, bu çılgınlığının altında kalmaya namzet görünüyor. Bu sâdece kendilerine değil, tekmil Batı’ya da tesir edecektir. Yolun yarısındayken seğirtmeye, kaçmaya yeltenmek ne Biden ne de İsrail’e sonuna kadar destek verdiklerini beyan etmiş olan siyasetçileri de kurtarmaya yetecektir. İsrail kaybediyor. Bu aşikâr olmaya başladı. Arkası nasıl mı gelir? Aman kimse işlerin otomatik olarak düzeleceğini zannedip rehavete kapılması. Arkası çok daha kötü gelebilir.”
Her hafta iki “Adil Düzen Semineri” yapıyoruz ve 7 Eylül’den beri seminerlerimizin ana gündemi Gazze; o çalışmalarımızdaki notlarımızla devam edelim…
Millî Görüş’ün temeli sevgi ve merhamete dayanır. İnsanları parti programı ve Adil Düzen hedefleri doğrultusunda ikna etmeye ve onlar ile konsensüs oluşturmaya dayanır. Seçim öncesi ve sonrası yapılan bütün çalışmalar bu gaye ile olmaktadır. Bu mücadele Adil Düzen’i tesis etmek için halk ile uzlaşma yani konsensüs oluşturma mücadelesidir. Bugünkü sistemde uzlaşı zemini vardır; bu uzlaşı zor şartlar içinde gerçekleşiyor olsa da vardır. Hazreti Peygamberimiz, Mekke’de siyasi otoritesinin kabulü, ümmet birliğinin varlığının korunması, adalet ve güvenliğin tesisi noktasında yetkiyi veren halk olmadığı, yetkiyi verenler Mekke müşrik elebaşları olduğu için ve onlar ile uzlaşı imkanını bulamadığı, tebliğine engel olunduğu için hicret etmiştir. Halbuki Medine’de yönetim için yetkiyi veren halktı. Halktan alınan yetki sistemi yani biat sisteminin harekete geçirilmesi mümkün idi. Medine’de var olan bu uzlaşı imkanını değerlendiren Hazreti Peygamberimiz hazırlamış olduğu anayasa metnini sundu…
“Devamı var” diyerek Millî Gazete’den okunası bir haberi tavsiye edelim…
https://www.milligazete.com.tr/haber/18292531/gazze-bizi-kurtaracak