Evet, “tarım ve tohum” konularındaki sorunlar çözümsüz olarak var olmaya devam ettiği için, on yıl öncesinde yaptığımız üzere, on yıl sonra da aynı konular üzerinde durmaya devam ediyoruz… Bugünkü ana konumuz “TARIMDA TEKEL TUZAĞI” olacak.
Tarımdaki “Hibrid Tohumlar” uygulaması ile tekel oluşturma niyetleri arasında tam bir paralellik var. Rockefeller’in gelişmekte olan ülkelerde yürüttüğü sözde “Yeşil Devrim” çalışmalarına bu açıdan bakınca, korkunç niyetler apaçık görünüyor…
Rockefeller Vakfı 1946’da sadece adı yeşil olan “Yeşil Devrim”i başlattı. Bu sözde “Yeşil Devrim” aslında neydi? 1960’larda Rockefeller’in çalıştığı Meksika ve Hindistan gibi ülkelerde daha çok ürün veren ıslah edilmiş tohum çeşitleriyle açlık sorununu büyük ölçüde çözmeyi vaat ediyordu. Yıllar sonra Yeşil Devri’n aslında Rockefeller ailesinin ileride tekelleştirebilecekleri yeni bir alanın geliştirme planı olduğu ortaya çıktı; aynen yarım yüzyıl önce petrol endüstrisi işinde tekelleşme yolunda yaptıkları operasyonlar gibi bir şey. Nasıl TEKELLEŞİYORLAR? Yeşil Devrim, gelişmekte olan piyasalarda yeni hibrid tohumların üretilmesi çalışmalarına dayanıyordu. Hibrid tohumlar üreyemedikleri için çiftçilerin her sene tohum alması gerekiyordu. Hibrid tohum patentlerinin DuPont / Pioneer Hi-Bred’in ve Monsanto’nun başını çektiği bir avuç dev tohum şirketinin elinde toplanması, daha sonra GDO’lu tohum darbesi için yolu açtı. Böylece tarımda tekelleşme yolunda ilk önemli adım atılmıştı.
Daha sonraki ikinci adımda, hibrid tohumlar ve bu tohumların ihtiyaç duyduğu kimyasal gübreler, çiftçileri “tekel” oluşturan tarım ve petro-kimya şirketlerine bağımlı hâle getiriyordu. Bu gübreler Rockefeller kontrolündeki büyük petrol şirketlerinin ürünüydü. Ot ve böcek ilaçları da petrol ve kimya devleri için ek pazarlar oluşturuyordu.
Yeşil Devrim aslında tarım sektöründe tekelleşme yolunda bir “kimyasal darbe” idi. Gelişmekte olan ülkelerin yüksek miktardaki gübre ve ilaç girdisini finanse etmeleri mümkün değildi. Bu nedenle Dünya Bankası’ndan kredi notu alarak ve ABD hükümetinin garantisi altındaki Chase Bank ve diğer New York bankaları aracılığıyla özel borçlar aldılar. Borçlanan ülkelerin sonunun ne olduğu herkesin malumudur.
Sonuç olarak bankalara ve tefecilere borçlanan çiftçiler genellikle topraklarını kaybettiler, iş aramak için şehirlere göç ettiler; böylece fabrikaların ucuz işçi açığı da kapanmış oldu. Tarımda tekelleşme yolunda geçmişte bunlar yapıldı.
Dünya tarımda tekelleşme tehdidiyle karşı karşıya...
Günümüzde de Gates ve Rockefeller Afrika’da “Yeşil Devrim” adı altında bir projeye daha milyonlarca doları yatırıyor. Amaç yine GDO tohumların ve kimyasalların yaygınlaştırılması. Bunun için pek çok teşvik ve kampanyalara başvuruyorlar. Plan onların istediği gibi işler, tarımdaki tekelleşme gerçekleşirse, tüm dünya birkaç tohum devinin kölesi olacak. Ondan sonrası kolay; Washington’dan gelen emirler doğrultusunda Washington’un siyasetlerine karşı olan üçüncü dünya ülkelerine tohum vermeme uygulamasına geçilmesi planlanıyor...
İnsanlı düşmanları, ayrıca başka bir şeyler de yapılabilirler. Pirinç, mısır, buğday ve soya gibi dünyanın temel gıda üretimi için patentli tohumların üretimi korkunç bir biyolojik silah olarak da kullanılabilirler…
Genetik müdahalelerle bu tohumları öldürücü gıdalara da çevrilebilirler...
Sonuç olarak diyebiliriz ki: “Onlar yetkiyi ele geçirince ekini ve nesli bozarlar” (Bakara, 2/205) ayeti, işte bu gerçeği dile getirmektedir.
(Tarım ve tohum sorununun başka boyutları ve çözüm önerilerimizle devam edeceğiz.)
İSTANBUL DEPREMİ! M. Şevket Eygi ömrü boyunca ‘İstanbul Depremi’ yazıları yazdı. Geçen ay 18 ve 19 Ağustos’ta iki ‘Marmara Depremi’ yazısı yazdım.‘Sosyal Tufan’ var diye hep haykırıyorum; duyan var mı?! Bu ‘Tarım ve Tohum’ yazıları da ‘tufan’ yazısı ama… Allah herkesi uyandırsın ve İstanbul ile insanlığı tüp depremlerden ve sosyal tufanlardan korusun…
NOT: Dün İstanbul’da şiddetli bir deprem meydana geldi. Yazımı yazıyordum; kitaplar, bardaklar devrildi. Çatırtılar eşliğinde toz bulutu kapladı binayı. O an merhum Millî Gazete yazarımız Mehmed Şevket Eygi’nin, yazılarında sık sık vurguladığı, ‘Büyük İstanbul depremine hazır mısınız?’ uyarısı geldi, aklıma! Allah (c.c.) tüm ümmeti, bütün insanlığı felaketlerden, afetlerden korusun… (Âmin.)