Saadet Partisi
1216 Okunma, 5 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

 

- Genelde farklı partilere yönelişin her birinin dünya görüşü, yaşam biçimi hakkındaki düşünceleri olduğu kabul edilir. Gerçekte farklılığın iki temeli vardır ve diğerleri buna göre şekillenir. En önemli farklılık ülkenin izleyeceği dış politika, dünya üzerindeki konumu ve buna bağlı olarak izlenecek ekonomi politikalarıdır.

- Dünyada dört temel görüş vardır: Dinci görüş, ırkçı görüş, sermayeci görüş, devletçi görüş. Partiler görüş ayrılıklarından veya kadrolardan dolayı farklılaşırlar.

Türkiye’de kadro çatışmacı partiler vardır. Görüşler istismar edilmektedir. İktidarın değişmesiyle bir şey değişmiyor.

 

- Bu açıdan bakıldığında Turgut Özal’ın ANAP’ı ile Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı aynı parti değildir. Özal bölgesel bir güç olmak ve bu amaçla ABD ile ortak politikalar yürütmek isterken Yılmaz’ın yönü AB’ye ve bunun içindeki merkez ülkelere yönelikti.

- Tekel sermaye önceleri İslamiyet ile Hıristiyanlığı savaştırdı, onları çökertti. Sonra kapitalistler ile sosyalistleri savaştırdı. Onlar da çöktü. Şimdi ABD ile AB’yi savaştırmak istiyor. Türkiye arada. Henüz başaramadı.

- Saadet partisinde Erbakan ile Kurtulmuş arasındaki çekişmenin sebebi birbirinden farklı hayat tarzlarını savunmaları, biri daha dindarken diğerinin laik bir yaşamı benimsemesi değildir. Yani her ikisinin hitap ettiği kitlelerin ve her birini destekleyenlerin dünya görüşleri birbirinin aynıdır. Öyleyse onları birbirinden ayıran nedir?

- İslamcı olan Millî Görüş partileri gittikçe bozulmakta ve güçlenmektedir. Bugün gücünü kaybetmiş olan sömürü sermayesi AK Parti’nin kucağına düşmüştür. Nûrcuları kullanmaktadır. AK Parti’yi emrinde gezdirmek için karşı güce ihtiyaç duymuştur. Bu güç ancak Millî güç olabilir. Ancak Erbakan’ın devre dışı edilmesi gerekir. Başaramadı. Erbakan’ındakiler de ihanet edebilirler.

- AK Parti ile Erbakancı Saadet arasında benzerlik yoktur. Geçmişte ANAP’ta olduğu gibi farklılıktan öte zıtlık içeren politikaları vardır. Mesela, Erbakancı bir yönetim olsaydı; ne küreselci bir ekonomik politika izlenir ne de bölgede ABD ile işbirliği yapılırdı.

- Sermaye sözünde gezdirebilmesi için partilerin güçlü olmasını istemez. Bir de alternatif güçler oluşturulmalıdır ki gerektiğinde istediğini iktidar etsin. AK Parti’nin parçalanmasını istiyor. Ama iktidarda kalmasını istiyor. Bunun için Ak Parti’nin oyları azalmalı ama başka partiye gitmemelidir. Saadet partisi budur. Numan budur.

- Saadet partisinin özelliği AK Parti’den herhangi bir nedenle uzaklaşanların diğer muhalefet partilerinin dünya görüşüyle uzlaşamamaları halinde bu partiye yönelmelerini sağlamaktı. Yani kaçan balıkların önüne serilmiş bir ağ görevi üstleniyordu. Eğer ülkede ekonomik ya da siyasi bir kriz yaşanırsa iktidar partisinden uzaklaşanlar burada toplanacaktı.

- Sorun İslam düzeni sorunudur. Sermayeyi korkutan budur. Adil Düzen’in unutturulması için Saadet varlığını sürdürmelidir. Yeniden Adil Düzen Partisi’nin kurulmasını istememektedir. Kaçanları tutma değil Adil Düzen Partisi’nin kurulmasını önleme görevi vardır.

 

- Böyle bir krizin yaratılması ise iç dinamiklere değil dışa bağlıydı ve dünya üzerindeki rekabetin bir sonucu olarak ortaya çıkıyordu.

- Partiler bir artist gibi sermayenin yazdığı oyunu oynuyorlar. Ne var ki  sermayeye o senaryoyu yazdıran Allah’tır.

- Dünya görüşü ve izleyecekleri dış politika ve buna bağlı olarak yürütecekleri ekonomik politika açısından Kurtulmuş AK Parti’ye yakındı. Bu aralarında bir rekabet olmadığı anlamına gelmezdi. Rekabet sadece farklı politikalar uygulayacaklar arasında değil aynı politikaları uygulayacaklar arasında da olur. Ana istikamet aynı olsa bile konulacak bazı nüanslar farklılık imajı yaratabilir.

- Yukarıda Numan ile Saadet’in aynı görüşte oldukları ifade edilmiştir. Saadet’in Ak Parti’den farklı olduğu söylenmişti. Şimdi de Numan’ın AK Parti’ye yakınlığı söylenmiştir. Çelişki var. Numan Tayyip ile aynı dünya görüşünü paylaşmıştır, Tayyip gibi taviz verirse iktidar olacağını sanıyor. Zavallı

- Bu açıdan bakıldığında Saadet partisi içindeki ayrışma köklüdür ve taraflardan birinin tasfiyesiyle sonuçlanmak zorundadır. Yani tarafların uzlaşmaları beklenmemelidir. Eğer mücadeleyi Erbakancı kanat kazanır ve yeni bir parti kurulursa bu AKP’nin değil Saadet’in rakibi olacak ve kaçan balıkları toplamak için kurulan ve başkasının ağına gitmesini engelleyen bir parti olacaktır.

- Özal gitti başarılı oldu. Ama Türkiye Adil Düzen’e yaklaştı. Tayyip gitti başarılı oldu. Ama Türkiye Adil Düzen’e daha çok yaklaştı. Şimdi Numan gidiyor, duamız başarılı olsun Türkiye Adil Düzen’e daha çok yaklaşır. Adil Düzen ise arkasından gelecektir.

- Bu arada merkez sağı toparlayacak bir parti arayışı sürmektedir. DP bu oluşumu gerçekleştirmek değil engelleme görevi yapmaktadır. Geleneksel büyük sermaye, onun kontrolündeki medya ile böyle bir oluşum gerçekleşebilir ama olmuyor. Çünkü merkez sağın eski önderleri AK Parti’den şikayetçi değiller ve büyük sermaye ve medyasını CHP’ye yönlendiriyorlar. Yani değişen dünyaya uyan bir yapı yerine geçmişte kalan ve başarı şansı olmayan bir dünya görüşünü savunarak sonlarını hazırlamaları sağlanıyor ve böylece dünyadaki güç dengeleri ile uyumlu yürüyen politikalarımız devam ediyor.

- Merkez sağ dediğimiz Batıcı dünya görüşündeki partilerdir. Batı’da sermaye etkisini kaybetmiştir. Kendi derdindedir. Türkiye ile meşgul değil. Türkiye de bölünmüştür. İslamiyet’e gerçekten sahip çıkmayan Türkiye de varlığını sürdüremez. Bu sebeple merkez sağda bugün AK Parti oturmaktadır. Sol, dinlere yol vermeden sermayenin hakimiyetini istemektedir. Merkez sağ ise sömürüye imkan veren dini kabul etmektedir. AK Parti böyle bir partidir. Oylar ise İslamiyet’in oylarıdır. AK Parti halkla beraber olunca dindardır, sermayeyle beraber olunca da onlardandır. Bu oyun bitmek üzeredir.

 

• Saadet Partisi 26 Eylül 2010 Pazar

Partilerin programları dış politika ve ekonomide farklılaşır. Özal Amerikancı, Yılmaz Avrupacı idi. Ayrı parti idiler. Numan ve Erbakan aynı dünya görüşüne sahiptirler. AK Parti Erbakan’dan farklıdır. Erbakan Amerikancı değildir. Küresel ekonomiyi benimsemiyor. Saadet partisinin işi Ak Parti’den kaçacakları yolda yakalayıp Millî Görüşçü tutmaktı. Bu kaçma dış dinamiklerin isteğiyle olacaktı. Saadet’teki ayrılık köklüdür. Numan görüşü Ak Parti görüşünde idi. Rekabet de vardır. İkinci parti kaçanlara ikinci ağ oluşacaktır. DP sağı toparlayamıyor.

 Özet Yorum: Türkiye’de dört dünya görüşü vardır: Devletçi görüş. (Osmanlıcılık ve Cumhuriyetçilik), İslamcılık , Türkçülük, Batıcılık. DP ve ANAP batıcı partilerdir. MHP Türkçü partidir. CHP devletçi partidir. Millî Görüş partileri İslamcı partidir. AK Parti dinde İslamcı, düzende Batıcı olan partidir. Saadet’te İslam düzenini benimseyen Erbakan ile İslamiyet’i sadece  din olarak anlayan görüşler arasındaki ayrılık bölücülüğe götürür. İl seviyesinin altındaki teşkilat Erbakancıdır. Merkez ve il başkanı Numancı yani Ak Partilidirler.

 

• Yenerek değil anlaşarak 2 Ekim 2010 Cumartesi

Ülkemizde  yenmek için tartışma ve hoşa giden habere sahip çıkma vardır. Haberler   operasyonlara destek olsun diye uydurulmaktadır. Doğru haberlere de inanılmaz karşı tarafta haber uydurulmaktadır.. Geçmişte haksızlıklar yapıldı. İntikam alırsanız siz de ahlaksızlık yapmış olursunuz. Kimin ne söyleyeceği belli. Olaylar şartları içinde değerlendirilir. Olay bitince tarafsız düşünmeliyiz. Hasımların davranışlarını olumlu karşılarım. İhaneti affetmem.

Özet Yorum: İnsanlığın dört sorunu vardır: İşsizlik, borç, yargı işlemezliği ve basın yayın. Operasyonların emrinde yayın yapan medyayı ancak gerçek basınla durdurabiliriz. Bir tek yayın organı gerçekçi olsa onların hepsi etkisiz hale gelir.

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
03.10.2010
08:52

HÜRRIYET Gazetesi’nden Yalçin BAYER, 30.9.2010

SP üzerine ilginç bir sohbet

“HAK olmayan yerde hiçbir sey dogru gitmez” dedi SP’li Makine Mühendisi Necdet Gökçinar. Erdogan döneminde, RP’nin Disisleri’nden Sorumlu Istanbul Il Baskan Yardimciligi görevinde bulunmus, bugüne kadar ‘Millî Görüs’ çizgisinden sapmamis.

Partideki ‘manzarayi’ anlatmak istedi. SP’de yasananlar karsisinda, bir çikis yapmak istiyor. Numan Kurtulmus’un kongreye katilmadigini açiklamasindan sonra bu yazinin daha anlamli olacagini düsündük.

Gökçinar’dan Erbakan baglantili bir Numan Kurtulmus portresi dinliyoruz:

- Numan Kurtulmus’u, önce Istanbul Il Baskanligina daha sonra da Genel Baskanliga Recai Kutan önerdi. Ancak son iki yilda kadrolar nezdinde ‘Milli Görüs’ degerlerini ortaya koyamadi. Bu yapiyi hiç anlatmadi veya anlattirmadilar kendisine. Bir yandan da yanindakiler, ‘koro’ halinde Erbakan’i elestirmeye basladilar. Zaman içinde partiyi bizlere kapatti.

Milli Görüs’e en çok ihtiyaç duyuldugu dönemde söylem ve eylem planinda bizi mahrum birakti. Erbakan’in hosgörüsünü firsat bilerek olaganüstü kongre karari aldi, bizleri tasfiye etmeye kalkisti. Sonuç mu; harakiri yapti; kendini bitirdi, ayagina tabanca sikti. Bizim için ise akil ya da göz yanilmasi gibi bir durum yani...

BETON DÖKÜLDÜ MÜ

* 28 Subat’la bugünü degerlendirirsek...

- Temmuzdaki kongreyi anlamak için 28 Subat’a dönmek gerekiyor. ABD eski Büyükelçisi Eric Edelman, 28 Subat’ta Erbakan’i gömdük, simdi üzerine beton dökecegiz demisti. Simdi bu betonu dökemediler. Eksen kaymasi için yapilan oyunlar tutmadi.

* Kurtulmus’un, Gülen cemaatiyle ilgisi var mi?

- Yönetiminde önemli isimler var; destek veriyorlar. Gülen, Erbakan’dan hoslanmadigini açikça ifade etmis iken, SP’nin basina Kurtulmus’un geçmesinden sonra Gülen cemaati arasinda SP ve Kurtulmus’a karsi müthis bir teveccüh peyda olmustur.

* O zaman var demeye getiriyorsunuz.

- Bilemem ama bu teveccüh bosuna olmasa gerek. Çünkü malum Gülen cemaati, Erbakan’in partilerini hiçbir zaman desteklemedi. Aksine, 28 Subat sürecinde Gülen’in “28 Subat sürecini destekleyerek Erbakan’in elinden Islam ve Müslümanlik kozunun bize geçmesini sagladik” sözünü biz unutmayiz.

Bugün görüyoruz ki, 28 Subat’ta Sincan’da tank yürüten komutan Kara Kuvvetleri Komutani olmustur.

* AKP’yi nasil buluyorsunuz? Aranizdaki fark nedir?

- Sekiz senemiz gitti. AKP dikensiz gül bahçesinde atip tutuyor. Popülaritesi artik bitiyor. ABD, yarin kendisiyle çalismak istemeyebilir. Zaten bu konuda haberler basinda yer aliyor.

SARMAL, ILANIHAYE GITMEZ

* AKP nereye gidiyor?

- O da ‘Hidayet kararmasina’ ugramis durumda... Bir insan yoldan çikarsa zihin planinda hidayet kararmasina ugrar... Bir sey anlatayim. Kral bir uçuruma dogru yürürmüs; tabii halk da güvenle arkasindan... Kral da, halk arkamdan yürügüne göre, beni seviyor, güveniyor diye düsünürmüs. Bir gün yoldan çikarsa kral, arkasinda o halki göremez. AKP ve tabani açildigi okyanus ötesi (!) denizlerden bir gün aslina dönmek isterse ayrildigi yeri bulmasi için bir isaret ihtiyaç vardir. Bir deniz feneri gibi ve bu isaret Milli Görüs’tür. Bizlerin herhangi bir parti olmak gibi bir tercihi olamaz. Milletimize karsi bir sorumluyuz.

* SP’ye saldiri neden?

- Üzerimize beton dökerek bizi bitiremezler. Artik oyunlar bozuluyor; bizler, varken bu kadrolar yikilmaz. AKP’nin sarmali ilanihaye gitmez, yakin zamanda dagilir. Milli olmak baska gayrimilli olmak baskadir.

Kurtulmus ne yapar?

NECDET Gökçinar’a bazi çevreler tarafindan ortaya atilan bir iddiayi gündeme getirdik:“SP size kaliyor, Prof. Numan Kurtulmus’un referandumun ‘evet’çilerinden Tuna Bekleviç’in Güçlü Türkiye Partisi’nde (GTP) siyaset sahnesine çikicagi idda ediliyor. Dogru mudur?”

“Ben de duydum ama ne kadar gerçektir bilemem.”

Tuna Bekleviç, AKP’nin kapatilma davasi devam ederken, partiye yamin duran hatta Erdogan’in Edirne gezisinde helikopterine aldigi bir genç.

Reşat Nuri Erol
03.10.2010
08:54

Kurtulmus, ’Millî Görüs’ten ’merkez sag’a açiliyor

SP’den istifa eden Numan Kurtulmus, yeni partiyi seçimlere yetistirmeyi hedefliyor. Fakat asil strateji, Basbakan Erdogan’in muhtemel cumhurbaskanligi sonrasina hazirlanmak. Kurtulmus’un ’Millî Görüs gömlegini’ çikaracagi ve merkez sagdan isimlerle bulusacagi belirtiliyor. Bu çerçevede zikredilenler arasinda Süleyman Soylu, Mehmet Keçeciler ve Ramiz Ongun gibi isimler var.

Milli Görüs hareketinin lideri Necmettin Erbakan’la yollarini ayirarak genel baskanligini yaptigi Saadet Partisi’nden (SP) istifa eden Prof. Dr. Numan Kurtulmus’un yol haritasi belli olmaya basladi. Numan Kurtulmus da tipki yillar önce Basbakan Recep Tayyip Erdogan ve arkadaslarinin yaptigi gibi ’Milli Görüs gömlegini’ çikariyor. Öncelik, yeni parti ile siyasete devam etmek. Bir kulvar degisikligine gidecek olan Kurtulmus, merkez sagdaki bosluga gözünü dikti. Hedefinde, AK Parti küskünleri ile Demokrat Parti (DP) ve MHP tabani yer aliyor. Kurmayi düsündügü yeni partinin kirmizi çizgilerini de bu dogrultuda belirledi. Buna göre, yeni partinin kapilari 28 Subat, 27 Nisan ayibina ortak olanlar, cuntacilarla isbirligi yapanlar ve geçmisinde yolsuzluk saibesi olanlara kapali olacak.

Hesaplar, Basbakan Erdogan’in muhtemel cumhurbaskanligi sonrasinda iktidar olmak üzerine kuruluyor. Kurtulmus ve arkadaslarinin parti çalismalarinda rol modeli de büyük ölçüde Erdogan olacak. ’Milli Görüs’ çizgisindeki bir partinin marjinal olacagini düsünen Kurtulmus, siyasetin farkli yelpazelerine açilim yapmaya kararli. Bu çerçevede bir süredir önemli temaslarda bulundugu da biliniyor. ANAP’li eski bakanlar Hüsnü Dogan ve Mehmet Keçeciler bunlardan ikisi. Kurtulmus’un eski DP Genel Baskani Süleyman Soylu ve CHP’den istifa eden Ilhan Kesici’nin yani sira MHP camiasinin önemli isimlerinden Ramiz Ongun’la da temasa geçecegi öne sürüldü. Kurtulmus’un önemli bir kurmayi, parti çalismalari hakkinda Zaman’a bilgi verirken, "Bütün kesimlerle temas kuruyoruz. 2011’den önce partiyi kurariz ve seçimlere girecek hale geliriz. Eger bir aksama olursa hazirdaki bir partiyle seçimlere girmeyi düsünüyoruz." dedi. Yeni kurulacak partinin kendisini "milli, maneviyatçi, anti-emperyalist, sosyal adaletçi, özgürlükçü" seklinde tanimlayacagi da belirtildi.

KURTULMUS’U ’VELAYET-I FAKIH’ ISTEGI KOPARDI

Bu arada, eski SP liderini partiden koparan önemli bir ayrinti daha ortaya çikti. Ipleri koparan gelismenin ardinda, "velayet-i fakih" anlasmazligi oldugu ögrenildi. SP kaynaklarinin verdigi bilgilere göre, Necmettin Erbakan Hoca, görüstügü partililere yönetim modeli olarak Iran’da yürürlükte olan sistemi tavsiye etti. SP’de vesayet görüntüsüne yol açan Yüksek Istisare Kurulu’nda (YIK) Erbakan Hoca’ya yakin RP, FP döneminin agir toplari yer almisti. Erbakan Hoca, bu kurulun "velayet-i fakih" kurumu gibi islemesini, emirlerine itaat edilmesini istedi. Numan Kurtulmus ve arkadaslari ise, "Bu sistemin Islam’da da, demokraside de yeri yoktur." diyerek karsi çikti. Iran anayasasinda yer alan "velayet-i fakih" modeli, imamlara itaat esasina dayaniyor. Buna göre, ahirzamanda gelecegine inanilan 12. imam gelinceye kadar Islam hükümlerini peygamber adina, "Velayet-i Fakih" denilen heyet uyguluyor. Bunlarin sözlerine ve aldiklari kararlara karsi çikilmiyor.

ZAMAN gazetesi, ÖMER SAHIN, ANKARA, 03 Ekim 2010, Pazar

Reşat Nuri Erol
04.10.2010
01:18

Bazi yazarlar -bildikleri halde- israrla, inatla bazi gerçekleri görmemezlikten gelme konusunda israr ediyorlar; ALI BULAÇ da bunlardan sadece biri!

Mesela, bugünkü yazisinda;

Önce, "Milli Görüs partileri, digerlerine olan artilarina ragmen: ... " deyip, kendince "Millî Görüs Hareketi"nin kusurlarini ve eksiklerini sayiyor...

Sonra, yazisinin sonunda, içinde " ... adil piyasa ve adaletli bir dünya ..." cümlesi geçen kocaman bir paragraf yaziyor ama israrla, inatla ve söylemeye/yazmaya dilimin/kalemimin varmadigi daha baska kelimelerle ifade edilmesi gereken bir sekilde "ADIL EKONOMIK DÜZEN"I, "ADIL DÜZEN"I, "ADIL DÜZEN MEDENIYET PROJESI"NI GÖRMEMEZLIKTEN GELIYOR!!!

Ve bunu yirmi seneden beri yapiyor!!!

Acaba neden?!.

Her neyse; ülkemizdeki en akilli zannettigimiz yazar veya yazarlarin durumu bile buysa, onlara fazla takilmaya gerek yok!

Biz isimize ve çalismalarimiza bakalim...

Hâlâ merak ediyorsaniz, ben sizi ve Üstadimizi Ali Bulaç’in yazisi ile bas basa birakayim!

Yeni siyasetin çerçevesi

SP’de yasanan depremden sonra önümüzdeki dönemde Islamci bir siyasetin Türkiye’nin ve bölgenin hayatinda oynayabilecegi rol tartisilmaya baslandi. Bunun ufuk açici, verimli ve siyasi pratige kelami/entelektüel katki saglayacagini umuyorum.

20. yüzyilin maddi ve politik sartlarinda ortaya çikan Milli Görüs partileri, digerlerine olan artilarina ragmen:

a) Ulus devletin örgütlenme modeline alternatif olacak bir idari ve toplumsal örgütlenme modeli önermekte yetersiz kaldiklari;

b) Iktisadi ve toplumsal hayatin islahini, Kartezyen bir zeminde "manevi ve ahlaki kalkinma ile maddi-ekonomik kalkinma" seklinde tasarladiklari;

c) Yerel kimliklerin ve küresellesmenin ulusal yapilari nasil çözdükleri konusu üzerinde yeterince imal-i fikr edip alternatif genis semsiyeler açamadiklari ve bunun dis versiyonu olarak "yeniden büyük Türkiye" idealini öne çikarirken, Osmanli’nin politik ve idari mirasini "merkez-sömürge iliskisi" diliyle "Türkiye’nin liderliginde Islam birligi" fikrine tercüme ettikleri; ulusal yapilar sarsinti geçirirken, bölgesel entegrasyonlarin geçmistekilerden farkli olan dogalarini dogru anlayamadiklari için basarisiz oldular.

28 Subat darbesini ve Batili koalisyonun (ABD, Avrupa ve Israil) komplolarin payini hesaba katiyoruz.

SP’den sonra "yeni bir siyasi hareket" baslayacaksa, bunun teorik olarak sansi vardir. Gözleyebildigim kadariyla, küresel sermayeye kapilari sonuna kadar açan, orta siniflari yeterince güçlendiremeyen, yoksullarin yükünü hafifletecek adil gelir dagilimini saglayamayan, temel hak ve özgürlüklerde sadece AB yol haritasini ve liberal felsefeyi referans alan AK Parti’nin orta vadedeki zorlayici iktidar rakibi CHP, MHP veya BDP degildir; yine bu çizgiden çikacak siyasettir. "Bugüne kadar çok ezildik, sira bizde" argümani miadini dolduruyor.

CHP gelisme sinirlarina gelip dayanmis olmasina ragmen din ve vicdan özgürlügüyle sorunu olan genis kitlelerle diyalog köprülerini kuramiyor; içeriden tepki görüyor. Bir türlü sosyal demokrat parti olup paket halinde temel hak ve özgürlükleri pazarliksiz sahiplenmiyor; beyaz zümrelerin çikarlarina sirtini çevirip yoksul kesimlerden ve ayirim yapmadan orta siniflardan yana sosyal ve iktisadi politikalara sahip çikmiyor; bir arada yasamayi mümkün kilacak formüller gelistiremiyor, laikligi ve modern yasama tarzini içki ve plaj kültürüne indirgeme hatasini devam ettiriyor.

MHP, devletin bekasi ve ülkenin toprak bütünlügünü temel alan Türk milliyetçiligini; BDP, cumhuriyet dönemi boyunca inkar edilen ve asimilasyona maruz birakilan Kürt kimligini öne çikarip Kürt milliyetçiligini siyasetinin merkezi haline getiriyor. Bu iki milliyetçiligin birbirini besler nitelikleri bir yana, kendi masum talepleri çerçevesinde bile Türkiye’nin bütününü kusatamazlar.

Partilere empoze edilen liberal siyasetin ise refleksif hedefi salt zenginlik ve bireysel özgürlüktür. Ancak zenginlik tek basina mutluluk getirmedigi gibi, farkli toplumsal gruplari bir arada tutmaya yetmiyor, aksine çatismalari derinlestiriyor. Uluslararasi ve ulusal düzeyde vaat ettigi zenginlik esitsizligi, adaletsizligi, açik ve gizli sömürüyü, ekolojik tahribati, ahlaki çürümeyi ve toplumsal çözülmeyi yasallastirip yayginlastiriyor. Liberallerin özgürlükten anladiklari ise artik içgüdülere indirgenmis bedensel hazlarin önündeki engellerin kaldirilmasi; küresel sermaye güçlerinin piyasada timsahlar gibi ördekleri avlamak isterken devletten veya baska yapilardan gelen bir engelle karsilasmamalaridir.

Ihtiyacimiz olan sey, siyasetin liberalizmden farkli bir özgürlük ideali ve özgürlesme programi; adil piyasa ve adaletli bir dünya; farkliliklari çatistirmadan "dayanisma, anlama ve anlasma temelinde" bir arada yasatacak toplumsal örgütlenme modeli; ezilenlerin ve magdurlarin yaninda yer alacak ahlaki kisilerin ve gruplarin kararlilikla hem ulusal, hem bölgesel ve hem küresel düzeyde mütegallibe güçlere karsi hukuk dairesi içinde mücadele verme azmini ortaya koymalaridir. Yeni siyasetin çerçevesini bu idealler ve parametreler belirleyecektir.

04 Ekim 2010, Pazartesi, ZAMAN gazetesi

Reşat Nuri Erol
04.10.2010
08:50

Millî Görüs’ten son kopus!

Beklendigi üzere Numan Kurtulmus, SP’den ayrildi. Bunun yakin tarihimiz ve orta gelecekte sekillenecek siyaset açisindan büyük anlami var: 1969’da MNP ile baslayan "merkezi Milli Görüs hareketi" noktalanmis bulunmaktadir.

Bundan sonra MNP, MSP, RP ve FP’nin devami olarak kurulan SP, Türkiye’nin ve bölgenin siyasi hayatinda dönüstürücü rol oynamaya aday bir siyasi parti olmaktan çikip, güzel hatiralari, parasi ve gayrimenkulleri olan; siyasi ilgisi ve gündemi folklorik düzeyde kalan bir kulüp olarak devam edecektir.

Bu trajik süreçte hüzün verici olan, Türkiye’de ve Islam dünyasinda hayli saygin olan Necmettin Erbakan’in -benim hüsn-ü zannima göre- gönlünden ve aklindan geçenin ragmina olup bitenin yönünü degistirebilecek belirleyici bir inisiyatif koyamamis olmasiydi. Hanedan mirasi pesinde olanlar, ’iyi saatte olsunlar’ ve zengin mali kaynaklarin kontrolüne göz dikenler bu olayda önemli rol oynamislardir. Kendini kanitlamis, Islami çerçevede hizmet vermis hocalar hakkindaki hüsn-ü zannimi degistirmem. Yaptiklarini begenmesek de onlarin niyeti iyidir; ancak bazen takip ettikleri yanlis usulden ve içtihatlardan, bazen de onlara ragmen hatalar yapabilmektedirler. Hatayi hata, yanlisi yanlis olarak görüp, hüsn-ü zannimizi korumamiz görevimizdir.

Evet, dramatik bir biçimde Milli Görüs noktalandi. Fakat bu, 1998’de benim "Islamcilik bitti" dedigim gibi bir seydir. "Biten" SP merkezinde kalan, arkaik ve folklorik olarak seyirlik halde duracak olan ruhu dördüncü semaya çikmis bedeni bir et yiginindan ibaret yerde kalmis Milli Görüs’tür. O gün de biten yine FP merkezinin toplumsal degismeyi ve bölgesel gelismeleri okuyamamaktan kaynaklanan Islamcilikti; "küresel ve liberal paradigmadan muhafazakâr bir okuma biçimi"ni gelistirenler AK Parti’yi kurup bugüne geldiler. FP’den sonra kurulan SP, geçirdigi derin sarsintiyi uzun bir ugrasidan sonra atlatmaya çalisti, 29 Mart 2009 seçimlerinde tam "yeni Islamci dil ve iddia" ile yükselise geçecekken, yukarida isaret ettigim sebeplerle yeni bir kopusa ugradi. Ancak, nasil 1998’den sonra Milli Görüs’ün içinden "muhafazakâr AK Parti" ve kendini toparlamaya çalisan "Islamci SP" çiktiysa, 1 Ekim 2010 kopusundan sonra ve yine Milli Görüs geleneginden yeni bir siyasi çizgi uç vermis oldu. Bundan sonraki asama Türkiye, bölge, Islam dünyasi ve küresel kapitalizmle olan iliskilerimiz açisindan hayati derecede önemlidir:

Soru su: SP’den ayrilan Kurtulmus, bize "ikinci bir AK Parti" tecrübesini mi yasatacak, yoksa 19. yüzyildan bu yana süren Islami akimi, siyasi, ahlaki, toplumsal ve uluslararasi dogru bir zemine mi oturtacak?

Kurtulmus’un SP içinde siyasete devam etme imkâni kalmadigina göre, önünde iki seçenek var: Ilki, birçoklarinin içinden geçtigi üzere, arkadaslariyla birlikte AK Parti’ye ilhak etmesi ve R. Tayyip Erdogan’dan sonra parti liderligi yarisinin en kuvvetli adaylari arasinda yer almasi. Hemen belirteyim, Kurtulmus, böyle bir tercihte bulunacak olursa, muhtemel diger adaylarla mukayese edildiginde sansi hayli yüksektir. Ancak bu, R. Tayyip Erdogan’in "baskanlik modeli"ni sisteme sokmayip cumhurbaskani olmasi durumunda mümkün olabilir, dolayisiyla Kurtulmus’un gelecegi açisindan risklidir de.

Digeri, Kurtulmus’un yeni bir parti kurmasidir. Pekiyi, yeni bir partinin sansi nedir?

AK Parti’yi iki dönemdir iktidara getiren asli motivasyon Islamci düsünce ve Milli Görüs çizgisini real politika ve pragmatizmle bulusturan formüldür. Küresel kapitalizmle iliskiler ve liberal politikalar iktidar olmanin bedeli olarak ihtimal hesaplarina dahil edildi. Yeni bir siyasi partiye alan açan veya zaruri ihtiyaç haline getiren faktör de budur. Dolayisiyla Kurtulmus, yeni bir parti kuracaksa "niçin AK Parti’den daha iyi ve niçin farkli oldugunu" açik çizgilerle ortaya koymasi lazim. Partisi AK Parti’yi ve kendisi R. Tayyip Erdogan’i tekrar edecekse, AK Parti’ye iltihak etmesi daha akillica olur, yeni parti kurmasina gerek yok; zaten seçmen de ona gitmez.

ALI BULAÇ, ZAMAN GAZETESI, 02 Ekim 2010, Cumartesi

Reşat Nuri Erol
04.10.2010
08:52

ALI BULAÇ VE ONUN BENZERI OLAN YAZARLARA:

Bu ‘inat ve örtme’ neden?

Resat Nuri EROL

Bazi YAZARLAR -bildikleri halde- bazi gerçekleri, bazi söylemleri, bazi teklifleri, bazi ‘TESHIS’ ve ‘TEDAVI’leri (konferanslar ve kitaplar), bazi projeleri görmemezlikten gelme konusunda ‘israr ve inat’ ediyorlar; ALI BULAÇ bunlardan sadece biri! Mesela, yazarin bugünkü (04.10.2010) yazisinda yazdiklarina bakalim.

Önce; “Milli Görüs partileri, digerlerine olan artilarina ragmen: ...” deyip övdükten sonra, kendince “Millî Görüs Hareketi”nin kusurlarini ve eksiklerini sayiyor... “a) Ulus devletin örgütlenme modeline alternatif olacak bir idari ve toplumsal örgütlenme modeli önermekte yetersiz kaldiklari; b) Iktisadi ve toplumsal hayatin islahini, Kartezyen bir zeminde “manevi ve ahlaki kalkinma ile maddi-ekonomik kalkinma” seklinde tasarladiklari; c) Yerel kimliklerin ve küresellesmenin ulusal yapilari nasil çözdükleri konusu üzerinde yeterince imal-i fikr edip alternatif genis semsiyeler açamadiklari…”

Sonra; yazisinin sonunda, içinde “... adil piyasa ve adaletli bir dünya ...” ifadesi geçen kocaman bir paragraf yaziyor. Ama israrla, inatla -söylemeye ve yazmaya dilimin ve kalemimin varmadigi- daha baska kelimelerle ifade edilmesi gereken bir sekilde, “ADIL EKONOMIK DÜZEN”i ve “ADIL DÜZEN”i, yani -hep söyledigim ve yazdigim üzere,- bütün insanligin “SOSYAL TUFAN” seviyesindeki sorunlarini çözecek “ADIL DÜZEN MEDENIYET PROJESI”ni GÖRMEMEZLIKTEN GELIYOR! ‘Görmedim, duymadim, yazmiyorum’ oyununu oynuyor ve bunu yirmi seneden beri israrla yapiyor!!! Bunu sadece ‘yazar’in kendisi degil, yazdigi ‘ZAMAN Gazetesi ve cemaati’ de inatla yapiyor!!!

Acaba neden?!.

***

Ali Bulaç’in sadece bugünkü yazisi degil, bundan önceki “Millî Görüs’ten son kopus!” baslikli yazisi (02.10.2010) da, yukaridaki degerlendirmeyi yapmama sebebiyet verdi. Yazarin, israr ve inatla ileri sürdügü görüsleri söyle: “Beklendigi üzere Numan Kurtulmus, SP’den ayrildi. Bunun yakin tarihimiz ve orta gelecekte sekillenecek siyaset açisindan büyük anlami var: 1969’da MNP ile baslayan “merkezi Milli Görüs hareketi” noktalanmis bulunmaktadir. / Bundan sonra MNP, MSP, RP ve FP’nin devami olarak kurulan SP, Türkiye’nin ve bölgenin siyasi hayatinda dönüstürücü rol oynamaya aday bir siyasi parti olmaktan çikip, … siyasi ilgisi ve gündemi folklorik düzeyde kalan bir kulüp olarak devam edecektir / Evet, dramatik bir biçimde Milli Görüs noktalandi... / “Biten” SP merkezinde kalan, arkaik ve folklorik olarak seyirlik halde duracak olan.. Milli Görüs’tür.” Ve asil ‘akil verme’ basliyor: “1 Ekim 2010 kopusundan sonra ve yine Milli Görüs geleneginden yeni bir siyasi çizgi uç vermis oldu. Bundan sonraki asama Türkiye, bölge, Islam dünyasi ve küresel kapitalizmle olan iliskilerimiz açisindan hayati derecede önemlidir:” / Numan’a ‘özel’ akil: “Ilki, birçoklarinin içinden geçtigi üzere, arkadaslariyla birlikte AK Parti’ye ilhak etmesi ve R. Tayyip Erdogan’dan sonra parti liderligi yarisinin en kuvvetli adaylari arasinda yer almasi.” Ve son nokta; bütün çiplakligiyla ‘asil gerçegi’ aci bir sekilde itiraf: “Küresel kapitalizmle iliskiler ve liberal politikalar iktidar olmanin bedeli olarak ihtimal hesaplarina dahil edildi.” !!!

***

Her neyse; ülkemizdeki en akilli zannettigimiz ALI BULAÇ gibi bir ‘YAZAR’ veya ‘BENZERI YAZARLAR’in durumu bile buysa; onlara fazla takilmaya gerek yok! Biz “MILLÎ GÖRÜS ve ADIL DÜZEN ÇALISMALARIMIZA” bakalim... ONLAR istese de ‘ISTEMESE’ de, onlar görse de ‘GÖRMESE’ de, onlar duysa da ‘DUYMASA’ da, onlar yazsa da ‘YAZMASA’ da; daha dogrusu onlar üstünü ‘ÖRTSE’ de (kelimenin Arapçasini yazmiyorum); Allah elbette nurunu tamamlayacak ve yeryüzüne “ADIL DÜZEN”i getirecektir. Erbakan Hocamizin da son vesileyle hatirlattigi üzere: “Allah (onlara) hidayet ve suur versin. / Allah en iyisini ve en güzelini yapar.”

Ve’s-selâm…





Sayı: 69 | Tarih: 3.10.2010
Mahir Kaynak
Saadet Partisi
1216 Okunma
5 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Neden bağımsız İslamcı aydın yok
1005 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Anadilde Eğitim
985 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Kur'an Kur'an Diyerek Kur'ana İhanet Etmek
965 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Doğu kavga eder Batı uzlaşır!
963 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Yanlış Doğruya Götürmez
929 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Kurtulmuş parti kurar mı? Kursa tutar mı?
903 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler