Kurtulmuş parti kurar mı? Kursa tutar mı?
898 Okunma, 0 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

28.09.2010

Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com

 

Numan Kurtulmuş önce Genel İdare Kurulu’nun, ardından il başkanları ve belediye başkanlarının büyük çoğunluğunun desteğini aldı ve galiba kendisini Saadet Partisi’nden ayrılıp yeni bir parti kurmanın eşiğinde buldu. Dün bir grup muhafazakâr gazeteci ve aydınla görüşen Kurtulmuş, bugün-yarın kamuoyunun karşısına çıkıp yeni partiye start verdiklerini açıklayabilir.

Kurtulmuş liderliğindeki yeni bir partinin şansını tartışmadan önce zamanlamayı ele alalım: Anlaşıldığı kadarıyla Kurtulmuş, kayyum eliyle düzenlenecek olan SP kongresine katılmayacak ve ondan önce yeni parti için kolları sıvayacak. Bu haliyle kongreyi kazanma ihtimali çok ama çok düşük olduğu için böyle yapması isabetli olur. Aksi takdirde “kongreyi kazanamayınca çekip gitti” denir ki daha baştan Kurtulmuş ve yeni partisinin imajı ciddi bir şekilde zedelenmiş olur. Kongre demişken, eğer bazı SP’liler, Necmettin Erbakan faktörünü öne çıkarıp yapılmış olan kongrenin iptalini istediğinde Kurtulmuş bizzat olağanüstü kongreye gitmeye yanaşmış olsaydı, durum bugünkünden hayli farklı olabilirdi. Neyse, zamanı geriye sarmak mümkün olmadığı için ileriye bakmaya devam edelim..

Hem solcu, hem İslamcı

Artık “yeni parti kurar mı?”dan çok “Kurtulmuş’un kuracağı yeni parti tutar mı?” sorusu öne çıkıyor. 25 yıldır Milli Görüş hareketini dışardan izleyen birisi olarak bu soruyu şöyle cevaplayabilirim: Teorik olarak bakıldığında tutabilirdi, ama şu ana kadarki pratiğe baktıktan sonra, Kurtulmuş’un kuracağı yeni bir partinin az şansı olabileceğini düşünüyorum.

Önce işin “teori” kısmını ele alacak olursak, AKP’nin özel olarak muhafazakâr kesimde, genel olarak tüm Türkiye’de dolduramadığı, belki de doldurmak istemediği çok sayıda boşluk var. Bu boşlukların büyük çoğunluğu, AKP’nin çok fazla önemsemediği veya birtakım dinsel-popülist argümanlarla yatıştırdığını sandığı, sınıf kökenli sorunlardan (işsizlik, gelir adaletsizliği, çalışanların hakları vs.) kaynaklanıyor.

Kısacası iktidar partisinin adının başında yer alan “adalet” kavramının, hele önüne bir “sosyal” sıfatı eklediğimizde Türkiye’nin dertlerini anlamanın anahtarı olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlu, CHP lideri olduktan sonra “sosyal adalet” söylemine sahip çıkmaya başladıysa da varolan devasa boşluğu tam olarak doldurabileceği şüpheli gözüküyor. Bu ülke yoksul ve yoksunlarının ezici bir çoğunluğunun kültürel açıdan muhafazakâr oldukları da bilindiğinde, İslami hareketten gelmekle birlikte “solcu” söylemlere de samimi bir şekilde sahip çıkacak bir partiye Türkiye’de ihtiyaç olduğu söylenebilir.

Duruş yetmez

Fakat pratiğe baktığımda Kurtulmuş’un SP içinde başlattığı harekette bu boyut fazla öne çıkmıyor. Daha doğrusu, kısa süreli SP Genel Başkanlığı döneminde “21. yüzyılın gerektirdiği bir İslami siyasi hareket” geliştirmeye aday olduğunu düşündüğüm Kurtulmuş’un kongre sonrası patlak veren krizde son derece tutuk olmasının; “Erbakanseverler tarafından hakkı gasp edilmiş bir lider” imajının ötesine geçecek adımlar atmamasının beni hayli şaşırttığını itiraf etmekliyim.

Şöyle ki…



Devamı için TIKLAYINIZ

 

 

Yorum:

 

GİDEN KURTULMUŞ OLDU, KALAN SAĞLAR MESUT MU?

 

Saadet Partisinde kalarak süt oğlan muamelesi görmeye mahkum edilen ve bu haldeyken bile  Erbakan’ın gölgesinde siyaset yapmaya çabalayan Kurtulmuş partiden ayrılarak gerçekten kurtulmuş gibi görünüyor. Saadet partisi bir fikir, ülkü ve misyon partisi olmaktan çok şahıs odaklı bir hanedan gibi davrandığı sürece zaten başkalarının orada hayat bulması olanaksızdı. Erbakan ve yanındakilerin belirlediği sınırların dışına çıkmayı bir kenara bırakın, bunları eleştirmenin bile söz konusu olmadığı bir atmosferde kendin olmak mümkün müydü? Kurtulmuş ayrılmakla en doğrusunu yaptı. Yaptı ama neye yarar ki? Bundan sonra ne olacak ki? Kurtulmuş bir dilekçe verip parti kurar, ee peki sonra?

 

Kurtulmuş’ın cebinde ne var bilen var mı? Ben boş olduğunu düşünüyorum. Dahası Saadet Partisinden ezik olarak ayrılmasına karşın siyaset pazarında yer alıp pastadan dilim kapması için hokus-pokustan çok daha fazlasına ihtiyacı olduğu kanısındayım. Yani şapkadan tavşan çıkarsa bile bu millet artık onu yemez (bir zahmet bu kadarcık uyanmış olalım). Yeni bir şey değil, gerçekleştirebileceği bir şey söylemeli. Siyasetçilerden duyduğum “İşsizliği bitireceğiz, özgürlükleri arttıracağız…” vaatleri benim zaten tetikte olan kusma refleksimi ayyuka çıkarıyor. O yüzden Kurtulmuş ne olur başka şeyler vaat etsin, demeyeceğim. Çünkü umudum yok. O da herkesin söylediğini söyleyip, hiç bir şey yapmadan kulis başkanlığı yapacak. Yokluğu duyulmayacak ama yeri de doldurulamayacak. Sonuç itibariye O varken Saadet Partisi neyse O’suz da öyle olmaya devam edecek. Bu arada yurdum insanı bahar coşkusuyla coşarak boş hayaller peşinde miting meydanlarını dolduracak. Aynı parti tüzüğüyle yeni başkanın aslında vitrin değişikliğinden başka bir şey olmadığını anlaması birkaç sandık turunu gerektirecek. Devamı ise nakarat kısmından ibaret.

 

Siyasetçilerin halkı enayi yerine koyup oradan oraya savurmasına artık kızmamaya çalışıyorum çünkü zor yoldan da olsa öğrendim ki; inandığım gibi yaşamazsam, yaşadığım gibi inanmaya başlarım ve nasıl hak ediyorsam öyle yönetilirim.

 

 

 

Tayibet Erzen






Sayı: 69 | Tarih: 3.10.2010
Mahir Kaynak
Saadet Partisi
1209 Okunma
5 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Neden bağımsız İslamcı aydın yok
999 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Anadilde Eğitim
978 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Kur'an Kur'an Diyerek Kur'ana İhanet Etmek
959 Okunma
Emine Hocaoğlu
Zülfü Livaneli
Doğu kavga eder Batı uzlaşır!
957 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Yanlış Doğruya Götürmez
923 Okunma
Zafer Kafkas
Ruşen Çakır
Kurtulmuş parti kurar mı? Kursa tutar mı?
898 Okunma
Tayibet Erzen