Askerin itibarını kimler yere serdi?
1467 Okunma, 0 Yorum
Mümtazer Türköne - Zaman
Arif Ersoy

27 Nisan 2010, Salı

 

Bazen bir tek olaya odaklanarak gerçeğe yaklaşmak mümkün. Kimin taklalar atarak suret-i haktan göründüğünü, kimin samimi davrandığını ve tabii sağ gösterip sol vuranların neyin peşinde olduğunu, bazen bir tek örnek size ayrıntısıyla anlatabilir.

Eşi, emekli Tümamiral İlker Güven için "TSK'daki köstebek" dedikten ve peş peşe suçlamalarda bulunduktan sonra, bu aile kavgasına basının gösterdiği ilgiden söz ediyorum.

Medya, bıçakla kesilmiş gibi ikiye ayrıldı. Ergenekon'a uzun süre direnen, Danıştay suikastını ve Cumhuriyet bombalarını ağzına almayan medya, mal bulmuş mağribi gibi bu olayın üzerine atladı. Manşet ve sürmanşetlerden, emekli Tümamiral'in eşi Sunahanım Güven'in casusluk, hırsızlık, sahtekârlık faslından sıraladığı suçlamaları ayrıntısıyla verdi. Ayrıntı çok olunca hikâye uzuyor; uzayınca müşterisi çoğalıyor. Tümamiral düzeyinde donanmada görev yapmış biri için çok fazla suçlama var. Detayların her biri, askerlik mesleğinin itibarına indirilmiş ağır darbelerden oluşuyor.

Başta Zaman Gazetesi olmak üzere, başından beri Ergenekon ve askerlerin bulaştığı çete örgütlenmeleri konusunda çok hassas, dikkatli ve tavizsiz yayınlar yürüten medya organları ise, bu olaya değer vermedi ve gündeme taşımadı. Gazetemiz sadece emekli Tümamiral'in suçlamalara cevap niteliğindeki basın toplantısını haber yaptı.

Sebep, hepimizin paylaşması gereken sağduyu. Her ne sebeple olursa olsun, kocasından intikam alma peşinde olan bir kadın, tümamiral düzeyine gelmiş bir askerin casus olduğunu iddia ediyor. Suçlama çok ağır. Karı-koca birlikte hayatı paylaşırlar. Asker eşleri daha fazlasını. Medya ise sorumlu davranmalı. Bir kıskançlık hikâyesinin peşine düşüp askerleri töhmet altında bırakırken kılı kırk yararcasına dikkatli olmak gerekmez mi?

Emekli Tümamiral İlker Güven, eşinin "Harp Okulu'ndan bir iş "bağlamaya" çalıştığı" iddiasına cevap verirken, tarihe çok önemli bir kayıt düşüyor: "Uyduracak bir şey bulamayınca bunları söylemiş. Harp Okulu'na iş almak için başvurduğum iddiası da komik. Askerin adının yerlerde süründüğü bir dönemde askerden iş alacak babayiğit var mı?" Demek ki içinde yaşadığımız dönem "askerin adının yerlerde süründüğü" bir dönem. Bir tümamiral söylediğine göre, bu ifadeyi ciddiye almalı ve üzerinde dikkatle durmalıyız. Peki sorumlusu kim? Askerin itibarı neden yerlerde sürükleniyor?

Bir eşin kıskançlık krizlerini, manşetlerde haber yaparak günlerce kamuoyuna taşıyanları, bir tümamirali yargısız "vatan haini" ilan edenleri ilk sıraya yerleştirmek gerekmez mi? Ya bu konuda kimin sorumlu ve dikkatli davrandığı, askerin itibarına kimin değer verdiği ortada değil mi?

Askerin itibarını, darbe yapmak için çete kuranlar ve kendi halkına suikast planları yapanlar yerlere serdi. Bu itibarı iade etmenin tek çaresi, "gerçek asker"le "sözde asker"i birbirinden ayırmamızı mümkün kılacak şeffaf bir iklimin oluşması ve sadece suç işleyenleri koruyan ayrıcalıkların kaldırılması idi. Askerî yargı ayrıcalıklarından kurtulup, bağımsız yargı önüne çıkacak cesareti olan bir askerin itibarını kimse zedeleyemez. Şaibeler ve karanlık ithamlar karşısında her şeyini denetime açan bir askerin itibarı ile kimse oynayamaz.

Anayasa'nın 144. ve 145. maddelerinde yapılan ve Meclis'te görüşülen iki değişiklik askerin yerlerde sürünen itibarını yeniden ayağa kaldıracak iki ciddi teşebbüstü. İhraçlar yargı denetimine tabi olunca, kimse bu ihraçların meslekî kıskançlığa, keyfiliğe ve ideolojik gerekçelere dayandığını düşünmeyecek. Diğer madde gereği, askerler topluma ve devlete karşı suçlardan hiçbir koruma görmeden bağımsız yargı önüne çıkınca, bizler ordumuzun itibarını düşüren "suç işleme ayrıcalığı"nın sona erdiğini düşüneceğiz.

Askerin itibarını kim ayaklar altına alıyor? Emekli Tümamiral İlker Güven'in başından geçen aile sorununu, askerlerin itibarını beş paralık etmek için kullananlar kimler? Peki ordu içindeki çetelere kol kanat gerenler ve suç bastıranlar nerelerde iş görüyor? Bu soruya önce gerçek askerlerin durup, sakin bir şekilde cevap araması gerekmez mi?

 

Yorum

 

İnsanlar gibi kurumların da itibar kazanır veya kaybederler.

İnsanların itibar kazanması istikamet sahibi ve güvenilir olmalarına bağlıdır.

Doğru prensiplere inan ve bu prensiplere göre kendilerin bir yön, istikamet tayın eden insanlar bulunduğu çevrenin itibarına mazhar olurlar. İnsanları itibarlı kılan inanç, düşünce, söylem ve eylemleri arasındaki bütünlük ve uyumluluktur.

 

Dünyanın hemen her yerinde ve toplumunda inandığı gibi düşünen, düşündüğü gibi konuşan ve konuştuğu gibi yaşayan insan çevresinin güvenini kazanır ve itibar sahibi olur.

 

İnandığı gibi düşünmeyene münafık denir. Düşündüğü gibi konuşmayan da yalancı kabul edilir. Konuştuğu gibi yaşamayan insana ise sahtekâr denir. Bu tür insanlar dünyanın hemen her yerinde ve toplumunda çevrelerinin güvenini kazanamazlar ve itibar sahibi olamazlar.

 

İnsanlık tarihinin en güvenilir ve itibarlı insanlar peygamberlerdir. Çünkü onlar hukukun üstünlüğüne ve adalete inanmış örnek insanlardır. Sosyal hayatta haklı olanın hakkının korunması ve nimet-külfet paylaşımında adaletin sağlanması için çalışmışlar ve beşeriyete örnek ve önder olmuşlardır. Onları kendilerine rehber edinenler de sosyal hayatta haklının hakkının korunduğu ve nimet-külfetin adil paylaşıldığı bir düzen kurmaya çalıştılar. Onlar, bu gayret ve metanetlerinden dolayı beşeriyetin güvenine mazhar oldular. Bulundukları toplumda örnek ve önder insanlar olarak itibar kazandılar. Zalimleri baskı ve dayatmaları karşısındaki erdemli duruşları onlara itibar ve güven kazandırdı.

 

Kurumlar da kuruluş amaçlarına göre topluma hizmet etmeleri ve haklının hakkını korumalarıyla toplumun güvenine mazhar olurlar. Kitleler nezdinde itibar kazanırlar. Kurumların asli görevlerini terk etmeleri, yapmaları gereken hizmetleri yapmamaları ve belli şahıs ve zümrelerin menfaatine gizli ve hileli yollarda hizmet etmeleri kurumlara olan güveni zedeler. Kurumları yönetenlerin hukuk dışı söylem ve eylemleri, yönettikleri kurumların kitleler nezdinde itibar kaybetmelerine ortam hazırlarlar.

 

Bir devletin ve kurumlarının uğrayabileceği en büyük felaket halkın güvenini kaybetmeleri ve itibarlarının zedelenmesidir. Devletin ve kurumlarının güven ve itibar kaybetmeleri, idarecilerin devlet kurumlarını hukuk dışı yollarla yönetmeye kalkışarak belli şahıs ve zümrelerin iktidar ve menfaatine hizmet etmeleridir.

 

Ülkemiz dünyanın merkezindedir. Bu coğrafyada halkın desteğini ve güvenini kaybeden birçok devlet varlıklarına süreklilik kazandıramamışlardır. Bu coğrafyada bir devletin varlık ve bekası halk ile bütünleşmiş güçlü bir ortaya bağlıdır. Tarih boyunca milletimiz inandığı yüce değerlere sahip olan ordusuyla bütünleşmiş ve birçok badirelerin ve işgallerin üstesinde gelmiştir.

 

Devletin kurumlarının halk nezdinde güven ve itibar kaybetmelerine ortam hazırlayan yöneticiler bir bakıma devleti tehdit eden anarşistlerden daha tehlikeli ve zararlıdır. Halk güvendiği kurum ve ordusuyla bütünleşerek her çeşit saldırıya karşı, İstiklal Savaşı esnasında olduğu gibi devlet ve ülkesini müstevlilere (işgalcilere) karşı korur.

 

Son yıllarda milletin dünya görüşü ve değer ölçüleriyle kavgalı olan bazı yöneticiler, Devletimizin ve ordumuzun halkın güvenin kaybetmesine yol açan söylemlerde bulundular ve eylemlere katıldılar.

 

Bu yöneticilerin şahsi hatalar devlet ve kamu kurumlarına mal edilmemeli. Yaslara göre suç sayılan söylem ve eylemleri ise kurumların itibarı zedelendirilmeden cezalandırılmalıdır.

 

Ordumuzun milletle kavgalı hale getirilmesi, milletin milli ordusuna güvenin zayıflaması ve kurum olarak millet nezdinde itibar kaybetmesi ülkemiz ve milli bağımsızlığımız için en büyük tehlikedir.

 

Bu hususta hepimiz uyanık olmalıyız. Ülkemizde hukukun üstünlüğü sağlamaya, temel hak ve özgürlük alanlarını genişletmeye yönelik çalışmalarımız bizi telafisi mümkün olmayan yanlışlara yöneltmemelidir.

 

Ordumuzun asli görevi ülkeyi dış saldıralar karşı korumaktır. Ordu siyasete asla karışmamalıdır. Siyaset yapmaya heveslenen generaller emekli olduktan sonra bilgi ve becerilerini halkın hizmetine sunmalıdırlar.

 

Vatansever yöneticiler, yönettikleri kamu kurumlarının güvenin her çeşit mevki ve makamın üstünde tutarlar. Onlar, yönettikleri kurumların itibar ve güvenini korumak için sahip oldukları mevki ve makamları feda etmeye hazır insanlardır.

 

 

Arif Ersoy






Sayı: 47 | Tarih: 2.05.2010
Mahir Kaynak
Kararı kim verir?
3135 Okunma
26 Yorum
Süleyman Karagülle
Mümtazer Türköne
Askerin itibarını kimler yere serdi?
1467 Okunma
Arif Ersoy
Ahmet Hakan
Danıştay saldırısına dair kişisel tutanak
1457 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Ahlak İledir Nizamı Âlem
1323 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ali Bulaç
Pozitif ayrımcılık
1310 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Mehmet Altan
Lafı bırak,27 Nisanda ne yaptın
1291 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Hayrettin Karaman
Zuhr-i ahir
1288 Okunma
Hilmi Altın
Zülfü Livaneli
Ahlaki çöküş
1282 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Niyazi
Metafizik ve gülümseme
1265 Okunma
Abdurrahman Erol
Nazlı Ilıcak
Askerle buluşan üyeler kim?
1239 Okunma
Fatma Karuç
Reşat Nuri Erol
Sömürünün sebepleri
1237 Okunma
2 Yorum
Ilker Ardic
Dücane Cündioğlu
Müslüman Ateistle Diyalog
1207 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ruşen Çakır
Medyadan yayılan nefret
1190 Okunma
Tayibet Erzen
Ebubekir Sifil
Başka İşimiz Yok mu?
1161 Okunma
Zafer Kafkas
Fehmi Koru
Daha ahlâklı bir toplum arzusu
1154 Okunma
Ahmet Kirtekin
Can Ataklı
Dün bir kırılma noktasıydı
1128 Okunma
Mesut Karaaytu
Oktay Ekşi
Barzani Geliyormuş
1127 Okunma
2 Yorum
Vahap Alma
Toktamış Ateş
Askerliğin bedeli
1101 Okunma
Osman Eskicioğlu


© 2024 - Akevler