Komplo teorilerini unutun,asıl 'büyük komplo'yu g
1168 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

Komplo teorilerini unutun, asıl 'büyük komplo'yu görün!

14 HAZİRAN 2013

Türkiye, zorlu bir süreçten geçiyor. Bunu söylerken, sadece yaşadığımız güncel hâdiseleri ve Türkiye'yi kaosun eşiğine sürükleyen gerilimi kastetmiyorum.

Bu son kaotik ortam, masumane başlayan ve zamanla masumiyetini yitiren gösterilerle oluşmadı yalnızca. Bu son hâdiseler, Türkiye'nin biriken ve sürgit üstü örtülen temel varoluşsal sorunlarının kaçınılmaz bir sonucu aslında.

TÜRKİYE, NASIL OLDU DA, BİR ANDA KAOSUN VE ÇIKMAZ SOKAĞIN EŞİĞİNE SÜRÜKLENDİ?

…………………………….

PANDORA'NIN KUTUSU AÇILDI ARTIK…

Bu gösteriler, Pandora'nın kutusunu açmaya yaradı sadece. Ama kutudan ne çıktığını görebilecek derinlikte, akl-ı selimle ve ferasetle yaşadıklarımızı değerlendirebilecek zekâ'lardan da, duyarlık'tan da, özgüven'den de yoksun olduğumuz gün ışığına çıktı.

Haklı gerekçelerle ve masumane olarak başlayan gösterilerin, polisin sabahın köründe göstericilerin çadırlarını ürpertici ve kışkırtıcı bir şekilde ateşe vermesi üzerine bir ânda Türkiye'yi kaotik bir gerilimin eşiğine sürüklemesi bize çok önemli bir şeyi gösteriyor: Türkiye'nin bastırılan, yok sayılan ya da gözardı edilen en küçük sorunları bile, Türkiye'yi, 'patlayıcı bomba' etkisi yapabilecek, içinden çıkılması zor sorunların, hatta çıkmaz sokağın eşiğine fırlatabiliyor.

Bu, Türkiye'nin kadim meseleleriyle, temel varoluşsal sorunlarıyla artık daha fazla geç kalmadan ve günübirlik kaygılarla değil, kalıcı olarak ve derinlemesine yüzleşmesi gerektiği yakıcı gerçeğini dayatıyor bize.

Rasim Özdenören Ağabey'in gösterilerin kontrolden çıkmaya başladığı ilk günlerde dikkat çektiği gibi, bu yaşadığımız ve asıl nedenlerini, kökenlerini bir türlü kavrayamadığımız kaotik kriz ortamı, bizim katmerlenen, kangrene dönüşen ama üzeri sürgit örtüldüğü için görülemeyen temel varoluşsal sorunlarımızla yüzleşmemize imkân tanıyabilir.

KONJONKTÜRLERİN AYARTICILIĞI DA, 'YALAKALAR'IN VE 'KÜFÜRBAZLAR'IN KIŞKIRTICILIĞI DA YALNIZCA 'TUZAĞIN' VE 'ÇIKMAZ SOKAĞIN' EŞİĞİNE SÜRÜKLÜYOR TÜRKİYE'Yİ!

Daha önce de söylemiştim; tekrar hatırlatmakta yarar görüyorum: Sadece 'gaz veren' gazetecilerle, sadece 'gaz alan' entelektüellerle, sadece 'gaz pompalayan' stratejist / akademisyenlerle ve sadece 'gaz depolayan' 'artiz tipler'le Türkiye, yaşadığı bu köklü sorunları aslâ çözemez. Çünkü bu kişilerin algılama yetileri de, kaygıları da sadece konjonktürlerle sınırlıdır.

Oysa köklü sorunları, konjonktürel durumlar ve söylemler üzerinden kavrayabilmek ve hâl yoluna koyabilmek mümkün değildir. Değildir; çünkü konjonktürel durumlar ve söylemler, güncelin ayartısının ve ayrıntının pornografisinin tuzağından kendilerini kurtarmazlar.

Çünkü konjonktürler, tam anlamıyla 'ayartıcı tuzak'tır ve konjonktürlerin bizi götüreceği yer de tastamam 'çıkmaz sokak'tır.

Ayrıca gerek hükümetin, gerekse hükümet-karşıtı çevrelerin 'yalakalarla' ya da 'küfürbazlarla' bir yere gidemeyeceklerini görmeleri gerekiyor.

Zira 'yalakaların' ve 'küfürbazların' yaptığı şey, sadece ateşe körükle gitmekten ve yalnızca kendilerini öne çıkarmaktan başka bir amaca hizmet etmez.

Hangi tarafa 'körük' taşıyor olurlarsa olsunlar, 'yalakalar'ın da, 'küfürbazlar'ın da bizi sürükleyeceği yer, yine 'tuzak' ve 'çıkmaz sokak'tır.

İPLERİN, BU ÜLKENİN ÇOCUKLARININ ELİNDEN NASIL KAÇTIĞINA DAİR…

O hâlde yapılması gereken şey ne?

Yapılması gereken şey şu kanımca: Türkiye'nin sorunlarını günübirlik önyargılardan ve saplantılardan arındırılmış bir dille ve özgüvenle derinlemesine kavrayarak teşrih masasına yatırmak ve oradan orta ve uzun vadede toplumsal mutabakat çıkarmanın yollarını araştırmak.

O hâlde nereden nereye, nasıl sürüklendiğimize kısaca bakmakta yarar var…

Türkiye, '1908 devrimi'nden itibaren bağımsızlığını yitirmiş, medeniyet iddialarını ve yönünü kaybetmiş ve sonuçta ipler bu ülkenin çocuklarının elinden 'kaçmıştır'.

Türkiye'nin medeniyet iddialarını ve yönünü yitirme süreci, Tanzimat'la birlikte başladı ama Türkiye'nin tarih yapan bir aktörden tarihte tatil yapan bir figürana dönüşmesi, dolayısıyla Türkiye'de iplerin bu ülkenin çocuklarının elinden 'kaçması', fiilen '1908 devrimi'yle birlikte sözkonusu oldu.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim yakıcı bir gerçek var: Tanzimat'la başlayan ve 1908 yılına kadar geçen yaklaşık bir asırlık süreçte, 'meşrutiyet, hürriyet' sloganları eşliğinde yaşanan hercümerç, sonunda Osmanlı'nın fiilen çökmesiyle sonuçlandı.

Bugün de, ne anlama geldiğini bilmeden bol keseden attığımız ve kutsadığımız içi boş/altılan 'özgürlük' sloganı çerçevesinde sürüklendiğimiz hercümerç de, Türkiye'yi geri dönülmesi zor bir çıkmaz sokağın eşiğine sürüklemek üzeredir…

TÜRKİYE, NEDEN ZOKAYI YUTUYOR SÜREKLİ OLARAK?

Türkiye'de iplerin bu ülkenin çocuklarının elinden kaçması, Türkiye'nin dışarıdan ve içeriden her türlü 'tezgâh'a, 'oyun'a, 'müdahale'ye, kaotik / anarşik ortama müsait bir ülke hâline gelmesine yol açmıştır.

Türkiye'nin kendine gelme, toparlanma, yönünü bulma ve ayağa kalkma girişimleri, o yüzden, her zaman, -içeriden ve dışarından tezgâhlanan- askerî müdahalelerle, ekonomik krizlerle ve siyasî-anarşik kaoslarla sekteye uğratılmıştır. Bu yakıcı gerçekleri görelim lütfen!

Bugün Gezi Parkı'nda başlayan gösterilerin de Türkiye'nin içeriden ve dışarıdan karıştırılması için nasıl inanılmaz bir fırsata dönüştürüldüğünü, fırsatperestlerin, türlü şer şebekelerinin ve örgütlerin bu hâdiseleri Türkiye'yi karıştırmak için nasıl bulunmaz bir fırsat olarak değerlendirdiklerini göremezsek, bu 'bina' çöker ve hepimiz enkazın altında kalırız.

GÖSTERİLER, AJAN VE PROVOKATÖR KAYNIYOR!

Türkiye'nin bu süreçte nasıl kolaylıkla karıştırıldığını, karıştırılabileceğini gösteren -bir arkadaşımın ilettiği- ürpertici bir belge yayımlıyorum:

Yemen diktatörü Ali Abdullah Salih'in yeğeni, merkezî güvenlik güçleri genel komutanı Tuğgeneral Yahya Muhammed Abdullah Salih, Taksim'de Suriye resmî bayrağı ile gösterilere katılmış. Facebook hesabından bu fotoğrafı paylaşarak şunları yazmış:

"Faşist Erdoğan'a karşı İstanbul'un göbeğindeki Taksim'de başlatılan Vatansever Türk Devrimi'ne katıldım. Yetkililere barışçıl gösterilere karşı şiddet kullanmamalarını, kendilerine hâkim olmalarını istiyorum. Gösteride Suriye Arap Cumhuriyeti bayrağını dalgalandırarak Suriye Arap halkını katletmesi için Suriye'ye teröristleri gönderen (Türkiye) yetkililerine karşı meydan okudum!"

Bu Yemenli generalin yanısıra, istihbaratın 250 yabancı servis ajanını tespit ettiği haberlerini de yabana atmamak gerekiyor.

Eğer Türkiye'de ipler, gerçekten bu ülkenin çocuklarının elinde olmuş olsaydı, dolayısıyla zokayı yutmamış olsaydık, Türkiye'de her şeyi alt üst eden bu 'oyun'ların, 'tezgâh'ların, 'provokasyonlar'ın hiç birine gelmez, hepsini püskürtme iradesi gösterebilirdik.

Burada komplo teorisi filan geliştirmiyorum. Komplo teorilerine karnım tok. Asıl 'büyük komplo'ya dikkat çekiyorum.

Şunu demek istiyorum: 1908'den itibaren ipler, bu ülkenin çocuklarının elinden kaçmış ve ülkede her alanda büyük bir kaos ve vakum oluşmuştu.

İşte bu kaos ortamıyla oluşan boşluk ne yazık ki Türkiye'yi / Osmanlı'yı durdurmak isteyen dış güçler ve onların içerideki uzantıları tarafından doldurulmuş, dolayısıyla Türkiye her türlü komplo'nun, tezgâh'ın müsait hâle geldiği bir yere dönüşmüştür.

Resmi biraz daha büyüterek baktığımızda tabloyu daha net olarak görmemiz kolaylaşır.

Osmanlı'nın durdurulmasından itibaren, Ortadoğu'da büyük bir vakumun oluşması ve bu vakumun İngilizler, Fransızlar, Yahudiler ve Amerikalılar tarafından doldurulması ne demek istediğimi çok iyi gözler önüne serer.

GÖSTERİLER BAHANEDİR, ASIL DERT, İPLERİN BU ÜLKENİN ÇOCUKLARININ ELİNE GEÇMESİNİ ÖNLEMEKTİR!

Şu noktanın altını kalın harflerle çiziyorum: Türkiye'de, şu an, görünüşte, bu ülkenin çocukları siyaseten iktidar ama gerçekte Türkiye'nin asıl ve gizli iktidarı, çekirdeğini İstanbul dükalığının oluşturduğu azınlık şebekesidir.

Türkiye'de iplerin bu ülkenin çocuklarının elinde olmaması, Türkiye'nin temel sorunlarıyla yüzleşebilmesini engelliyor.

Yine Türkiye'de iplerin bu ülkenin çocuklarının elinde olmaması, Türkiye'nin ekonomisine, hâriciyesine, medyasına, kültür ve sanat dünyasına hükmeden, çeki düzen veren sözkonusu küçük azınlığın, kriz zamanlarını ustalıkla (!) kaosa dönüştürmesini kolaylaştırıyor.

Yüzyıldır bu küçük 'devşirme' azınlık, Türkiye'nin önünde sürekli takoz işlevi gördü. Türkiye'nin tarihî, kültürel ve sosyal dinamiklerini sürekli olarak dinamitlemeyi kendisine yegâne vazife bildi.

Bu azınlık şebekesi, yüzyıldır Türkiye'yi yönettiği için artık yöneten değil de yönetilen olmaya aslâ tahammül edemiyor.

O yüzden kendileri kapitalist, çocukları sosyalist veya Kemalist olan bu azınlık şebekesi, 'iktidar'ını kaptırmamak için ortaya çıkan her fırsatı sonuna kadar kullanmaktan çekinmiyor.

Dolayısıyla medya gücüyle, finans gücüyle ve küresel bağlantılarıyla hem dış aktörleri, hem de iç örgütleri kolaylıkla harekete geçirebiliyor.

O yüzden, gösteriler bahanedir. Asıl dert, Türkiye'nin kendine gelme ve yeniden medeniyet iddialarına sahiplenme girişimlerini her türlü yöntemle püskürtmektir.

Asıl 'komplo', 'büyük komplo' budur: Her ne sûretle olursa olsun, Türkiye'de iplerin bu ülkenin çocuklarının eline geçiyor olmasına aslâ tahammül edememek ve ele geçen her fırsatı azamî ölçüde değerlendirmektir.

ERDOĞAN'DAN SADDAM TÜRÜ 'DOĞULU BİR DESPOT' ÇIKARMAK!

O yüzden Tayyip Erdoğan hedeftir.

O yüzden, Batılı medya, Erdoğan'dan Saddam Hüseyin türü 'doğulu bir despot' çıkarmak için bütün gücünü seferber ediyor.

Sonuç: Türkiye'de ipler, bu ülkenin çocuklarının eline geçinceye kadar bu mücadele sürecektir.

O yüzden, her ne sûretle olursa olsun, farklı düşünen insanların ve kesimlerin haklarına, hukuklarına ve duyarlıklarına karşı hassas olmak zorundayız.

O yüzden, Türkiye'nin önünü açacak, bu ülkenin medeniyet birikimini, kültürel dinamiklerini, entelektüel ufuklarını özümsemiş, dünyanın farklı kültürlerine açılabilecek özgüvene sahip öncü kuşaklar yetiştirmenin yollarını araştırmak zorundayız.

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/komplo-teorilerini-unutun-asil-buyuk-komployu-gorun/38138

YORUM;

SIRÂT UL KUR’AN’LA

Yani yaptığımız bütün çalışmalar boşa mı gitti Yusuf hocam?

İnanamıyorum ama doğru.

Kellim kellim la yenfa.

Sıfırdan başlamak mı?

Maalesef.

Ama tarih yazdık hiç olmazsa.

Yapamamanın tarihini.

İnşallah  bu  dönemde yapabilmenin tarihini

yazarız.

Hocasının da talebesinin de yollarıyla olmadı.

Sırât ul kur’an’la olur inşallah…

 

 

 

 

Ali Bülent Dilek






Sayı: 209 | Tarih: 16.06.2013
Mehmet Barlas
Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur
…ve Yanlış Hesap Park’tan Döner!
1620 Okunma
14 Yorum
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Tedbirler
Erdoğan nerede yanlış yaptı?
1534 Okunma
7 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Size ne dendi, siz ne anladınız
Proje
1239 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Komplo teorilerini unutun,asıl 'büyük komplo'yu g
SIRÂT UL KUR'AN'LA
1168 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Yine bir Başörtüsü Rezaleti
Anlamak Zor
1110 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Hüseyin Gülerce
Gezi parkının hikmeti ne ola ki?
Allah'a Güvenmek
1089 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas