Uyarayım:Ben biraz tuhafımdır
1009 Okunma, 1 Yorum
Taha Kıvanç - Zaman
Ahmet Kirtekin

Benden paso. Günlerden beri, yakın-gözlüğüm burnumun üstünde, gazeteleri daha bir dikkatle gözden geçiriyorum ve ne yapacağımı bilemez haldeyim. Hemen hepsini tanıdığım, çoğunu ‘dost’ bildiğim yazarlar ve yorumcuları hiç bu kadar şaşkın, hiç bu kadar şaşkınlığını okurlarıyla paylaşırken gördüğümü hatırlamıyorum çünkü...

‘Paso’ deyişim, onlar namına ne yapacağımı bilemeyişimden... Büyük bir dayanaklarını kaybettikleri için üzülmeli mi, yoksa sonunda hakikate eriştikleri için sevinmeli miyim? İçinde ‘havlu atmak’ deyimi bile geçen yazılarla siyaset ringine havlu atan mı ararsınız, yoksa mezarlıktan geçerken ıslık çalarcasına “Daha bunun dönüş bileti var, unutmayın ha” diye kendi kendini dolduruşa getireni mi?

Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısının ilk gününden TV ve gazete manşetlerine yansıyan Başbakan Tayyip Erdoğan’ı asker-sivil heyetin karşısında tek başına otururken gösteren fotoğraf pek çok meslektaşın kafa konforunu bozmuşa benziyor.

Ne yalan söyleyeyim, aynı fotoğrafa bakıp zafer çığlıkları atılmasını da anlamakta zorlanıyorum. Herhalde ben biraz tuhafım. Türkiye’nin 2002 yılından beri kaydettiği yol, bu YAŞ toplantısında olmasa bir dahakinde, iktidarın tek başına seçilmişlerin elinde olduğuna tanıklık edecek bir fotoğrafla nasıl olsa tescillenecekti.

Su ıslattı, ateş yaktı diye sevinir mi insan? Musluk tıkalı olduğu için

su akmıyordu, kibrit bulunamadığı için ateş yanmıyordu; demokrasilerin doğal durumuna dönüşe bir bizde hayıflanılıyor, bir bizde seviniliyor...

Bizdeki bu kafa karışıklığı yabancıları da etkiledi, biliyor musunuz? YAŞ toplantısına kadar Türkiye’ye artık olgun bir demokrasi gözüyle baktıklarını hissettiren yabancı gazeteler ve dergiler, fotoğrafın bizdeki yorumlanmaları yüzünden değiştiler. Yakın zamana kadar demokrasimizin zaaf ve eksikliklerini öne çıkartan ve eleştiren değerlendirmeler yayınlıyan ‘The Economist’ dergisi sözgelimi; askerlerin fotoğrafta ikincil yer işgalini dert edinen yazılarla çıktı bu hafta...

Kimsenin üzülmesini gerektiren bir durum yok oysa... Dört generalin YAŞ toplantısı öncesinde görevlerini terk etmesi de, çeşitli davalardan yargılanan subayların rütbelerinde bir yıl daha geçirmeleri izni de, ‘yeni Türkiye’ çizgisinde gelişmeler...

Org. Işık Koşaner YAŞ’tan üç gün önce değil de tam toplantı günü istifa etseydi ortalık toz duman olur, büyük bir kaos yaşanabilirdi. Hayır öyle yapmadı eski Genelkurmay Başkanı; hükümetin önceden belirlediği halefinin sorunsuz bir biçimde görevi üstlenebilmesini sağlayacak biçimde davrandı. Koltuğun YAŞ toplantısından üç gün önce boşalması sayesinde, Org. Necdet Özel, iki mahirce hamlede, Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna ulaşabildi.

Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner’le birlikte hareket ettiklerini belli etmek üzere onunla aynı gün istifalarını sunan kuvvet komutanları da, isteselerdi, dördüncüleri olan Jandarma Genel Komutanı’nı yanlarında yer almaya zorlayabilirlerdi. Başarırlardı, başaramazlardı, onu bilemem, ancak bastırabilirlerdi. Bu bile gürültü kopartırdı. Ama yapmadılar.

“Daha karpuz kesecektik” takılması bu sebeple bana makul gelmiyor...

Aynı durum “Diklendi, ama dik duramadı” tespiti için de geçerli bence. Sonuçta kendi ordusuyla savaşacak değil ya bir hükümet; içindeki demokrasi-karşıtı darbe heveslileriyle zaten yargı başa çıkıyor; işi daha ileri götürmek yerine herkese mesaj teşkil edecek bir tavırdı, Silivri ve Hasdal’da tutuklu generallerin rütbelerinde bir yıl daha kalmalarına izin verilmesi...

Yargıçlara da bir mesajdı bu tavır aynı zamanda; “Siz de suçlularla suçsuzları önümüzdeki bir yıl içerisinde ayırın artık” mesajı...

Çatışmalarla çalkalanan bir bölgede Türkiye; etrafında bir güvenlik ve barış halesi oluşturabilmesi için de ordusunun zayıf bir görüntü vermemesi gerekiyor. Tabii siviller ile askerlerin her an birbirlerinin gözünü oyabilecekleri izleniminin dosta-düşmana karşı sergilenmemesi de şart...

YAŞ da işte tam öyle geçti...

Son bir hafta boyu beni üzen nokta, düşündüklerimi, bildiklerimi, işittiklerimi okurlarla paylaşamamaktı. Ne zaman mazeret bildirip katılamayacak olsam, Kanal-7’inin ‘Haber Saati’ sunucusu Erhan Çelik, “Mutlaka sarsıcı bir olay yaşanacak bugün” diye takılır bana; on günlük yazı orucum sırasında tespiti fazlasıyla doğrulanmış oldu.

Bunun bir giriş yazısı olmadığının farkındayım elbette; yazmak üzere masaya oturduğumda öyle bir niyetim yoktu zaten... ‘Giriş’ yazıları, okurun tanımadığı, okur tarafından tanınmayanlar için gereklidir; hem sizler beni tanıyorsunuz, hem de ben sizleri...

Karşınıza çıktığım bu ilk gün, kendimi sanki hep sizlerle berabermişim gibi hissediyorsam, fena mı?

tkivanc@stargazete.com

8 Ağustos 2011 Pazartesi

 

Yorum: Demokrasi, bir seçim yönteminden ziyade bir yönetim biçimini ifade ediyor. Fakat sınırları ve içeriği üzerinde varılmış bir mutabakat yok. Esaslar konusunda derin fikir ayrılıkları olmasına rağmen böyle muğlak kavramlar etrafında yürütülen tartışmalar neticesinde herkes aynı kavramı tamamen farklı gerekçelerle kullanabiliyor.

Yazarların yaşadığı hayal kırıklığı veya sevinç de bundan kaynaklanıyor. Birileri Türkiye’nin demokratikleştiğini düşünürken diğerleri dikta rejimine doğru yol aldığını iddia ediyor.

Medyamızın hafızası da lügati de yok. Dolayısıyla itidalli tepkiler, rasyonel analizler beklemeye gerek yok. Geçenlerde Alev Alatlı katıldığı bir televizyon programında Türkiye’de rasyonel otoritenin ortadan kalktığını ve bunun ciddi bir tehlike olduğunu ifade etti. Doğru bir tespit.

Gene de her şey gayet normalmiş, hiçbir şey olmamış gibi davranmak da abartılı bir tavır. Neticede bir değişim meydana geliyor.

Manşetlerde ne yazarsa yazsın bu gelişmelerin hepsi tarih içerisindeki ancak küçük adımlardan ibaret.

Belki ayaklarımızın ucuna değil de ufka bakarsak görüşümüz daha net olabilir.

 

 

Ahmet Kirtekin


YorumcuYorum
Ahmet Kirtekin
08.08.2011
14:30

Taha Kıvanç artık Star gazetisinde yazıyor.





Sayı: 112 | Tarih: 7.08.2011
Mahir Kaynak
Hangi delil
Tebrikler
1805 Okunma
15 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Adı bilinen son Türk Genelkurmay Başkanı
Asker topluluk
1374 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Vahim Bozukluklar ve Sapıklıklar
Felsefecilerin Soruları
1358 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ahmet Taşgetiren
500 milyon dolarlık vicdan
Taşıma suyla değirmen dönmez
1153 Okunma
6 Yorum
Zübeyir Erol
Zülfü Livaneli
dünün penceresi
zalim sistemler kanla ölümle beslenir
1119 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ebubekir Sifil
Değişim
Nasıl Değişmeli?
1040 Okunma
Zafer Kafkas
Taha Kıvanç
Uyarayım:Ben biraz tuhafımdır
Bildik tuhaflıklar; değişim, hafıza ve lügat
1009 Okunma
1 Yorum
Ahmet Kirtekin
Ruşen Çakır
PKK olmasaydı?
Şerde Hâyır Zorlaması
996 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler