İktisadi
Yönetim Sistemi
Banka ve Kurumsal Yapı
Toplumu oluşturan bireylerin, mal ve hizmet üretiminde yetenekleri ve aldıkları eğitim ölçüsünde görev almaları sonucunda oluşan sosyal organizasyona iktisadi sistem (ekonomik sistem) denilmektedir. İktisadi sistem, ulusal ekonomide ihtiyaçlar ile üretim arasında dengeyi en etkin şekilde sağlayan mekanizmaları oluşturur.
İktisadi parametrelere göre zekât, bir “iktisadi yönetim sistemi” olmakla birlikte, sadece parasal işlemlerle sınırlı değildir. Zekât, kamu sermayesinin oluşturulmasında ve yönetilmesinde etken olması sebebiyle bir banka gibi de faaliyet göstermesi gereken, katılımcı ve sosyal bir organizasyondur. Bu zekât anlayışı, doğası gereği bankacılık uygulamalarında da yeni bir yapılanmayı zorunlu kılacaktır.
Bir ekonominin veya meseleye daha geniş ölçekli yaklaşırsak bir medeniyetin ortaya çıkması, bir başka ekonominin veya medeniyetin çöküşüne bağlı değildir. Yeryüzünde insan toplulukları farklı koşullarda yaşamakta, farklı kültürlerden beslenmekte ve dünyadan farklı şekillerde etkilenmektedirler. Dolayısıyla toplulukların birbirleri ile aynı olmaları beklenemez. Farklı toplulukların farklı sistemleri, anlayışları ve uygulamaları olabilir. Önemli olan farklılıklara saygı göstermek, başkalarının sahip olduğu araçları elinden almak yerine onların alternatifi olabilecek yeni süreçler geliştirebilmektir.[1]
Asıl mesele, her toplumun kendisine uygun olan sistemi bulması, sistem için gerekli olan yapıyı kurması ve uygulamasıdır. Bu bağlamda referans metnin ortaya koyduğu bazı temel prensiplere değinmekte yarar vardır. Çünkü sistem, bu temel ilkeler çerçevesinde kurgulanmalıdır. Şöyle ki:
1. Doğrudan Yatırım[2]: Üretim ve üretim araçlarının sahibi halktır ve halk, kendi ihtiyaçları için üretim olanaklarını kendisi yaratır. Buna bağlı olarak ortaya çıkan faydayı da yine halk bölüşür. Dolayısıyla halk, yatırımlarını da kendisi yapar ve bundan doğan katma değerlerin de sahibi olur.
2. Pozitif Çıkar[3]: Toplumsal barış, ancak toplumu oluşturan tüm bireylere yönelik pozitif çıkarların varlığı ile mümkündür. Farklı yetenekteki bireyler, olanakları farklı kademelerde kullanabilmeli ve onlardan faklı şekillerde yararlanabilmelidir. Herkes, ulusal gelirden emeği kadar pay alacaktır. Yani insanlar, birbirlerinin tamamlayıcı unsurlarıdır.
3. Dayanışma/İşbirliği[4]: Ekonomi, birlikte üretmeyi gerektirir. Yani kolektif bir faaliyettir. Pek çok girdinin, çok miktarda ve farklı niteliklerdeki iş gücü ile bir araya getirilmesi ile üretim gerçekleşir; ancak bu şeklide fayda çoğaltılabilir. Bunun için de işbirliği ve dayanışma gereklidir. Dolayısıyla bütün organizasyonlar, kamu organizasyonu şeklindedir. Şirket yoktur.
4. Katılımcı İşletme[5]: Toprak ve insan birbirlerini tamamlayan unsurlardır. Toprağa ait olan kaynaklar ise herkese aittir. Dolayısıyla doğal kaynakların kullanılması için oluşturulacak organizasyonlar da herkese ait olmak zorundadır. Yani şirket yoktur. Bütün işletmeler, kamu iştiraki şeklinde yapılandırılmalıdır.
5. Kurallı Süreç[6]: Sosyal barış, ancak toplumu oluşturan bireylerin fırsatlardan eşit oranda yararlanabilmeleri ile mümkündür. Bunun için topluma sağladıkları katkı sonucunda elde edecekleri faydanın nitelikleri önceden belirlenmiş ve bunların taraflarca kabul edilmiş olması gerekir. Yani bütün süreçler, kurallı[7] işler ve hakların kullanımı kuralların belirlenmiş olmasına (sözleşmeye) bağlıdır.
6. Yerellik[8]: Toprak ve doğal kaynaklardan yararlanma hakkı, öncelikli olarak bölgede yaşayanlara aittir. Dolayısıyla kaynaklar ve üretim olanakları, yerelleştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.
Genel olarak İslam iktisadı, öngörülen esaslara göre, planlı, dengeli ve yaygın bir yapıya sahip olmalıdır. Ne var ki bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Kaynakları belirleyecek, onları ekonomiye kazandıracak, üretim ve tüketim döngüsü[9] içerisinde toplumsal çıkarları gözetecek bir kuruma olan ihtiyaç, merkezi bir yapılanma[10] ile yerelleşen bir sistemin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu da “zekât” kavramı ile ortaya çıkan iktisadi yönetim sistemi ile karşılanmaktadır. Orijinal metnin ortaya koyduğu yapı, bu temel esaslara göre şekillendirilmiş doğal düzeni[11] ifade eder. Dolayısıyla sistem bu temel prensiplere göre şekillendirilmelidir. Buna göre “zekât” kavramına bağlı olarak sistemin kurumsal bir tanımını yapmak gerekirse:
Zekât Sistemi: Makro ve mikro ekonomik araçlar üzerinde doğrudan etken, tüketiciden üreticiye kadar her alanda iktisadi faaliyetlerin planlanması ve uygulanmasını sağlayan pozitif uygulayıcı ve katılımcı profesyonel ekonomik sistemdir.
Bu sistemde, geleneksel bankacılık uygulamalarından ayrılan en temel farklılık “teminat”a göre kredi değil, “proje”lerin doğrudan desteklenmesi olacaktır. Bütün yatırımlara doğrudan katılımın zorunlu olması nedeniyle, iktisadi faaliyetler de “reel” olacak ve dolayısıyla olası “faiz” kuşkularını da ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle, “mübadele” araçları üzerinde işlem yapılması önlenmiştir.
Öte yandan “Bankanın geliri mübadele araçları ile olmayacaksa, neyle olacak?” sorusu da önemlidir. “Vakıf”, “kooperatif” veya “devlet” doğru seçenek değildir ve zaten sistemde bunlara ihtiyaç yoktur. Vakıf veya kooperatifler, sınırlı oluşumlardır. Sözleşme özgürlüğü nedeniyle, uygulamaları nasıl yapacaklarını kendileri belirlerler. Gönüllülük esasına dayanıyor olması nedeniyle de yönetilebilir değillerdir. Devlet ise bir hizmet organizasyonudur. “Yatırım” yapmak devletin işi değildir ve olmamalıdır. Vergi gelirlerinin önemli bir kısmını yatırımlara ayırmak zorunda kalıyor olması, devletin hizmet üretmesini engellemektedir. Oysa devlet, sosyal hizmetlere yoğunlaşmalı ve bu alandaki eksiklikleri gidermelidir. Zekât sistemi, bu eksikliği de ortadan kaldıran bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla kamu adına faaliyet gösteren her kurum vergi kaynaklarından desteklenmelidir.
Burada yapılması gereken şey, bankacılığın dönüştürülmesi değil. Sistematik olarak alternatiflerin geliştirilmesidir. Enflasyonist baskılar göz ardı edilmemelidir; ancak sistem içerisinde bu baskıların realize edileceği varsayılmaktadır.
Yatırım-İşletme Faktörleri:
İşletmelerin oluşturulması, ortaklık yapıları ve faaliyetlerin hangi prensiplere göre sürdürüleceği ile faaliyetler sonucunda elde edilmesi öngörülen faydanın maksimize edilmesi için gerekli olan koşullardır.
Girişim Finansmanı: Projenin verimliliği öngörülebiliyor ise proje finansmanı için banka/halk kaynakları kullanılır. Bireysel ortaklık yoktur. Kamu ortaklığı/iştirak vardır. Bu, sistemin amacını oluşturur.
Pozitif Seçicilik: Yatırımcı veya elinde finans kaynağı bulunanlar (Tasarruflar veya birikmiş emek), yatırım için tercihte bulunabilirler. Daha verimli olacağına inandıkları bir kanala yatırım yapılmasını isteyebilirler. Verimlilik açısından bir sorun oluşmaması hâlinde banka, bu tercihe göre finansmanı kullanır.
Fayda Dağılımı: Yatırımlardan dolayı üretimden elde edilen gelirin yatırımcılar arasında eşit bölüşümüdür. Mevduatlar “minimum pay”lara ayrılarak ölçülür. Buna göre her mevduat sahibi, bankaya bıraktığı pay miktarı kadar elde edilen gelirden kendisine düşeni faydayı alır.
Hizmet Fonksiyonu: Zekât kurumu, yatırımcıya (halka) sağladığı hizmetler ve ürettiği bilgi nedeniyle giderlerini karşılamak için vergi kaynaklarını kullanır. Zekât bankası, cari hizmetler başlığı altında mudilere sağlanan bankacılık hizmetlerinden alacağı hizmet payı dışında, yatırımlara ait gelirden herhangi bir kesinti yapamaz.
Maliyet Fonksiyonu: Zekât kurumunun hizmet üretebilmesi için çeşitli maliyetlere katlanmak zorunda kalır. Kurumsal maliyet ve personel maliyeti olarak iki aşamaya ayrılır:
Kurumsal Maliyet: Kurumun, sorumlu olduğu hizmetleri yerine getirmesi için katlanmak zorunda olduğu maliyetlerin tümünü ifade eder. Bu maliyetler vergilerden karşılanır.
Personel Maliyeti: Kurum, tam istihdam ile çalışmak zorundadır. Yani bilgi ve yeteneklere dayalı profesyonel personel istihdamı yaratmalıdır. Eksik istihdam, kabul edilemez. İki aşamalı personel yükümlülüğü vardır:
Sabit Personel: Uygulama öncesi ölçme ve değerlendirme ile her türlü denetim fonksiyonlarını yerine getiren personeli ifade eder. Sistemin ihtiyaç duyduğu miktarda ve nitelikli olarak istihdam edilir. Sorumluluk derecelerine göre ücret istihkak ederler ve giderleri vergilerden karşılanır.
Saha Personeli: Yatırımları yöneten, nitelikli personeldir. Kurum adına çalışan, yatırım süreçlerini yöneten ve denetleyen, üretimin gerçekleşmesi ve kârlılığın sağlanmasında etkin olan personeldir. Giderleri, yatırım gelirleri ile yani üretimden elde edilen gelirden karşılanır. Bu personel, işletmede görev yapan emek ile katılan personeldir.
Yapıcılık Fonksiyonu: Planlı yatırım ve yatırımların yönetilmesi sonucu sağlanacak fayda, piyasalar üzerinde pozitif etki yaratacaktır. Buna bağlı olarak diğer yatırımcıların ve piyasa eğilimlerinin de yeniden şekillenmesi süreci gelişecek ve dengeli bir piyasa oluşacaktır. Ancak planlama müdahale değildir. Bütün kararlar doğal süreçlere göre (ilkeler) alınır ve uygulanır.
Burada rekabetin önlendiği zannedilebilir. Oysa Zekât sistemi, kurum olarak dinamik bir yapıdadır. Her iş kolunun kendi aralarında farklılıkları olduğu gibi, değişik iş kolları arasında da önemli farklılıklar vardır. Zekât kurumu, bu iş kollarına göre ekipler oluşturmakla yükümlü olduğuna göre, bu ekiplerin aralarında yarışmaları da kaçınılmaz olacaktır.
Çünkü zekât kurumu, yatırım süreçlerini yürütecek ve bu sebeple de sorumluluk alacaktır. Yani içsel ve pozitif bir rekabet vardır. Ödül sistemi hayata geçirilmeli, etkin verimlilik esas alınmalıdır.
Kaynak Verimliliği: Zekât kurumu ve banka, yatırımlarda ve piyasalarda ihtiyaç duyulan üretimin girdilerine yönelik planlı ve etkin düzenlemeler önerir ve uygular. Yaygın istihdamın sağlanması, yatırımların kaynaklara yakın gerçekleştirilmesi ile mümkündür. Personel taşımak yerine, altyapı olanakları geliştirilerek, iş gücünün yaşadığı ortamı değiştirmeden değerlendirilmesine olanak tanır.
Verimlilik Planlaması: Üretim için gerekli olan girdilerin temini ve saha planlaması yaparak girdilerin de sabit ve istikrarlı olmasını sağlar. Böylece üretim istikrarı sağlanmış olur. Toplam üretim miktarı ile hammadde girdi miktarının planlama süreci eşit seviyeye geldiğinde girdi dengesi sağlanmış olur. Maliyetler azalır.
Kurumsal Yapı:
Zekât kurumu, “iktisadi yönetim sistemi” olarak gerek örgütlenmesi ve gerekse görev alanları bakımından devletin sorumluluk alanının dışında ama tamamen kamu hizmeti gören bir kurumdur. Zekât kurumu, toplumsal mekanizmaların omurgasını oluşturur.
Çünkü ekonomi, doğal sürecinin herhangi bir aşamasında müdahale ile karşılaştığında dengeleri bozulabilen bir faaliyettir. Her ne kadar zekât sistemi, güçlü para politikası ve reel ekonomiye dayalı yapılanma nedeniyle dışsal etmenlerden en az etkilenecek şekilde örgütlenmişse de, süreci etkileme olasılığı olan ilişkilerden arındırılmış olması gerekir. Bu etmenler arasında devlet olabileceği gibi, kapitalist sermaye de olabilir. Olumsuz etkiler doğurabilecek olasılıkların önceden ve kesin olarak engellenmesi, sistemin sürdürülebilir olması için gereklidir. Çünkü:
Zekât Kurumu: Mikro ve makro süreçlerin tamamı üzerinde etkili uygulayıcı nitelikte iktisadi yönetim sistemidir. Bu bağlamda zekât kurumunun temel işlevleri, görev ve sorumlulukları detaylandırılmak üzere şöyle özetlenebilir:
a. İktisadi Yönetim Sorumluluğu[12]: İktisadi süreçlerin doğal yapısı[13] içerisinde tüm planlama ve uygulama sorumluluğu zekât kurumuna aittir. Zekât, bu süreçleri ilgili kuruluşlar aracılığı ile doğrudan yürüten bir organizasyondur. Bu amaçla tüm iktisadi süreçlerin planlanması ve uygulamaya aktarılması kurumun sorumluluğu altındadır. Dolayısıyla zekât kurumu bünyesinde planlı bir faaliyet yürütülür.
b. Yatırım Sorumluluğu[14]: Tasarrufa dayalı fonların kullanılması ile yatırımların yaygınlaştırılması ve tam istihdam hedefinin gerçekleştirilebilmesi için planlı üretim süreçlerinin hayata geçirilmesinden sorumlu bir organizasyondur. Bu organizasyon, belirtilen süreçlerde gerekli olan fon ihtiyacını karşılamakla yükümlü olduğu kadar, tasarruf güvenliğini sağlamakla da görevlidir.
c. Bölüşüm Sorumluluğu[15]: Tüm yatırımların iştirak olarak planlanması ve uygulanması sebebiyle üretimden elde edilecek olan kazancın tasarruf sahipleri arasında eşit olarak bölüşülmesini[16] sağlamakla sorumludur.
Kurum, bu temel sorumluluklarına bağlı kalarak ihtiyaç olan tüm alanlarda planlamadan[17] yürütmeye kadar her aşamada süreçlerin rasyonel uygulamalarını yapmak ve faydayı çoğaltmak için etkinlik gösterir. Kurum, bir devlet kurumu değildir. Altyapı yatırımları da dâhil olmak üzere tüm yatırımlar zekât kurumu üzerinden yürütülür ancak altyapı maliyetleri vergilerden karşılanır. Üretime yönelik yatırımların tamamı kamu sermayesinden (infak) karşılanır.
Gerçekte zekât kurumu, ekonominin her alanında faaliyet gösteren bir organizasyon olacaktır. Yaşam hakkı için ayrılan kaynaklarla toprağın kullanılmasından doğan gelirlerin ayrılması ve kamu adına hak sahiplerine aktarılmasında da önemli görev üstlenecektir. Girdi kaynaklarının yönetilmesinden nihai üretim aşamasına kadar, istihdamı yaygınlaştıracak ve piyasayı yönetecek bir kurum niteliğinde olacaktır. Öte yandan zekât kurumu, sosyal barışın tesis edilebilmesi için dengeli dağılımında etkin rol alacaktır. Çünkü yaygın yatırımlar, yaygın istihdam getirecek; buna bağlı olarak toplumun her kesimi toplam gelirden pay alabilecektir.
Zekât kurumu, kaynak planlamaları sebebiyle bilgi ve süreçlerin yönetilmesi için gerekli olan tüm verilere sahip olacak, toplumun bilgi bankası[18] hâline de gelecektir. Karar süreçlerinin hızlı ve gelişmeye açık olması sebebiyle teknolojik gelişmelere de duyarlı olacaktır. Böylece toplumun gelişmesini sağlayacak olan teknoloji yatırımları da zamanında ve etkin bir şekilde yapılabilecektir ve uygulamaya aktarılabilecektir.
Topluluğun finansmanı, kalkınma ve ilerlemenin finansal kaynaklarının temini zekât kurumu iledir. Zekât, üretim/yatırım finansmanı ve çalışma finansmanı ile sürdürülebilirlik finansmanı için kullanılan kaynaktır. Daha doğru bir ifade ile “kaynak yaratma faaliyeti”dir. Zekât bir vergi değildir; toplumsal finansmanın kaynağıdır.[19] Öyleyse :
1. Yatırım/Üretim Finansmanı: Zekât bankasında tasarrufların birikimi ile meydana gelen sermaye, yatırım fonlamasında kullanılır. Böylece topluluğun üretim kabiliyeti geliştirilerek rekabet koşulları oluşturulur. İstihdam sağlanmış ve yaygınlaştırılmış olur.[20]
2. Çalışma finansmanı: Üretime sağlanacak destek ile istihdam olanakları yaratılarak bireysel refahın artması ve homojen gelir dağılımı sağlanmış olacaktır.[21]
3. AR-GE (Bilim/Teknoloji) Yönetimi: Bilimsel gelişmelerin üretime adaptasyonu, yeni teknolojilerin geliştirilmesi, araştırma ve ürün geliştirme faaliyetleri doğası gereği vergilerden desteklenmelidir. Ancak sonuçlarının iktisadi olması sebebiyle zekât kurumunun faaliyet alanı içerisindedir. Çünkü Ar-Ge, üretimin verimliliğini artırmak için zorunludur.[22] Geliştirme süreci vergi kaynaklarından desteklenmekle birlikte adaptasyon zekât kurumunun görevidir.
Bu çerçevede zekât kurumu, doğal kaynaklar ile üretim işletmelerinin planlanması ve yatırımlarının gerçekleştirilerek üretim alanları hâline dönüştürülmesinde planlama, yatırım ve bölüşüm prensiplerine göre[23] yer alır. Aynı şekilde, iktisadi faaliyet verimliliğinin sağlanması için gerekli olan bilgi ve bilgi teknolojilerinden yararlanılır. Bunlardan faydalanarak üretim noktalarının desteklenmesi için gerekli olan altyapıyı kurar ve işletir. Böylece zekât kurumunun kurumsal yapısı da anlaşılmış olacaktır:
*Yapısal olarak Zekât Kurumu
Zekât kurumu, bu faaliyetler için gerekli olan iş gücünün yetiştirilmesi ve yönetilmesi süreçlerinde aktif olarak yer almalıdır. Zekât, kurumsal yapısı içerisinde sistemin uygulayıcısı olarak dört ana kurum ile faaliyet göstermelidir. Kurumsal yapı içerisindeki birimleri detaylandırmak gerekirse:
1. Ticari Yatırım Bankası/Zekât Bankası
(Commercial Investment Bank):
Zekât bankası, zekât sisteminin uygulayıcı kuruluşudur. Genel prensipler çerçevesinde, “Fon Yönetimi” görevini üstlenerek tasarruf-yatırım süreçleri arasındaki çift yönlü akışı sağlar ve bu anlamda bölüşümü gerçekleştiren tek bankadır. Buna ek olarak tüm bankacılık faaliyetlerini de yürütür.
Zekât bankasının iki temel faaliyet alanı vardır:
a. Tasarruf Mevduatı: İnfak edilmiş olan değerlerin bir araya getirilerek fon havuzu oluşmasını sağlar.
b. Yatırım Fonu: İnfak yoluyla oluşmuş olan fonun yatırımlara kanalize edilerek üretimin gerçekleşmesini sağlar.
Bu nedenle zekât bankası infakların bir havuzda toplanmasını (mevduat) sağlayan ve bu birikimleri yatırıma kanalize eden profesyonel bir banka olarak planlanmalıdır. Devlet müdahalesinden uzak, sermaye baskısına maruz kalmayan bağımsız bir bankadır.
Yapısal Sınırlamalar:
Zekât bankasının sistem içerisinde geniş bir faaliyet alanı olmasına rağmen yapısı ve muhtemel olumsuz sonuçları göz önünde bulundurularak bazı sınırlamalar da gündeme gelecektir. Planlı ve kurallı mekanizmaların gerekliliği, çerçevenin belirlenmesini de sağlar. Bu anlamda:
Borçlandırma Yasağı: Bireyin “yaşam hakkı” devletin garantisi altındadır ve kredilendirilemez. Bireyin gelirine dayanarak borçlandırmaya yönelik kredi uygulaması yapılamaz. Doğrudan veya dolaylı olarak tüketimi hedef alan kredi uygulamaları yapamaz.
Teminata Dayalı Kredi Yasağı: Toprak ve doğal kaynaklar üzerinde “mülkiyet” hakkı yoktur. Bu nedenle “taşınmaz teminata dayalı” kredi uygulamaları yapılamaz. Banka, doğrudan ve fiili olarak iştirak etmediği hiçbir yatırıma kaynak aktaramaz.
Ticari Kredi Yasağı: Mübadele araçları ekonomiyi speküle etme riski taşıdığı için, bu araçlar üzerinden fon kullandırılamaz. Alım-satım işlemleri kredilendirilemez.
Faktör İşlemleri Yasağı: Para veya satın alma gücü takası suretiyle gelir elde edemez. Emek arzı veya talebine bağlı enstrümanlar üzerinde kredilendirme yapılamaz. Para piyasalarında faaliyet yürütemez, sermaye arzı yapamaz.
Bono Arzı (Devlet) Yasağı: Cari giderleri vergilerden karşılanıyor olmasına rağmen, devletin harcamalarına fon sağlayamaz. Devletin borçlanması anlamına gelen işlemlere aracılık edemez. Yalnızca, devletin vergi gelirlerinin artmasına destek olur.
Etki Yasağı: Verimlilik esasına bağlı olması sebebiyle, herhangi bir gerekçe ile tercihli veya yönlendirilmiş bir yatırım alanına fon sağlayamaz. Devlet veya sermaye beklentilerine göre işlem yapamaz. Siyasi tercihler veya sosyal grupların beklentilerine göre faaliyet yürütemez.
Pazarı Fonlama Yasağı: Ekonominin istikrarsızlaşmasına neden olan hiçbir alanda ve özellikle aracı/komisyoncu konumunda olan işletmelere fon sağlayamaz. Pazarı fonlayamaz.
Çünkü zekât bankası, bir istikrar ve kalkınma fonudur. Reel işlemlerden sorumludur. Her alanda “verimlilik” esasına göre hareket etmek zorundadır. Konvansiyel bankacılık ile aralarındaki en önemli fark, kaynak istismarı ile ilgilidir. Bir banka, belli teminatlara dayalı olarak kredilendirme yapar ve bu kredilendirmeler sonucunda belli kazanımlar gözetir. Yani parayı satar ve buradan kazanç elde eder. Oysa zekât bankasında böyle bir uygulama yoktur ve olmamalıdır. Bütün yatırımlar efektif olmalı, doğrudan kurumsal planlama ve uygulama ile yürütülmelidir.
Gelen esaslar itibariyle zekat bankasının sınırlamaları şöyle açıklanabilir:
· Zekât bankası, sermaye gücünü halkın “infak”larından alan ve mevduat sahiplerinin çıkarları doğrultusunda hareket eden bağımsız bir kurum olması nedeniyle bir “devlet bankası” ya da “sermaye bankası” değildir. Bu nedenle bütün kararlarını halk adına ve verimlilik esasına göre almak zorundadır. Aldığı kararların sorumluluğu zekât kurumuna ait olacaktır.
· Zekât bankası, kredi dağıtan bir banka değil; yatırım organizasyona fon sağlayan profesyonel bir kurumdur. Bu nedenle faktör piyasalarında yer alamaz. Reel sektöre ait olmayan alanlarda faaliyet gösteremez. Yani faiz veya teminata dayalı işlemler yapamaz.
· Zekât bankası, herhangi bir işletmeye kredi sağlayamayacağı gibi, tüketim amaçlı bireysel krediler de veremez. Banka, sadece iştirak yoluyla yatırım işletmelerinin kurulması ve üretimin gerçekleştirilmesi için gerekli olan sermayeyi sağlar. Bunun için gerekli olan fonu iştirak olarak tasarruf sahipleri adına işletmeye aktarır ve karşılığında tasarruf sahiplerine işletme pay belgelerini verir. Yani banka kimseye kredi veremez. Doğrudan tasarruf sahipleri adına yatırım yapar.
· Zekât bankası gerçekte bir yatırım kurumudur. Mevduat toplaması nedeniyle kısa vadeli mevduat bankacılığı da yapabilir; ancak asli görevi yatırımların yaygınlaştırılması ve sürekli hale getirilebilmesi için gerekli olan sermaye ihtiyacını karşılamaktır.
Şu halde zekât bankası, topluma karşı sorumlu olan, sadece kurallara göre hareket eden, yönetilebilir ve etkin bir kurumdur. Emek ile doğal kaynakların bir araya gelmesini sağlayarak bu birikimi verimli hâle getirir. İştiraklerin sadece yatırımlarını yapmakla değil, aynı zamanda verimliliklerini izlemek, mali durumlarını denetlemek ve gelir verimliliğini sağlamakla da görevlidir. Zekât bankasının görev tanımına uygun faaiyet alanları genel olarak şöyledir:
A. Üretime Yönelik Yatırım ve İşletme:
1. Girdi Kaynaklarının İşletilmesi: Doğal kaynak veya hammadde/yarı mamul girdi ihtiyacına cevap verecek üretim olanaklarının geliştirilmesi ve faaliyete geçirilmesi için öngörülen yatırımlara fon sağlamak.
2. Üretim Yatırımları: Her türlü endüstriyel ve teknolojik üretim ihtiyacına göre bölgesel düzeyde planlanmış olan üretim tesislerinin kurulması ve işletilmesi için gerekli olan fonu aktarmak.
3. Tarımsal Yatırımlar: Tarım ve hayvancılığa dayalı tüm üretim alanlarının uygun nitelikte, planlı bir şekilde desteklenmesi ve işletilmesi, bu amaçla ihtiyaç duyulan tüm ikincil üretim alanlarının hayata geçirilmesi için zekat kurumu tarafından planlanmış olan proje ve uygulamalara fon sağlamak.
Görüldüğü üzere, üretim ve üretime bağlı tarımdan sanayiye kadar, gerek hammadde girdilerinin üretim/tedarik aşamaları gerekse nihai mamul üretim alanlarında yatırım ve üretim planlamalarına uygun olarak fon sağlamak ve gelirin bölüştürülmesinden sorumlu olacaktır.
B. Doğal Kaynak Yatırım ve İşletmeleri
1. Yaşam hakkı kaynaklarının altyapı yatırımlarını vergi kaynaklarından kamu adına fon sağlamak. Çünkü vergiler de Zekât Bankasında toplanacaktır. Ancak harcama kararları ilgili kurumlar tarafından alınır.
2. Doğal kaynakların işletme yatırımlarını mevduat fonları ile gerçekleştirmek ve gelirini tasarruf sahiplerine aktarmaktan da sorumlu olacaktır.
Banka, yaşam hakkı kaynaklarını oluşturan tüm doğal kaynakların işletme yatırımlarına fon aktarmakla yükümlü olmakla birlikte, buralardan elde edilecek olan gelirin yaşam hakkı ve vergi paylarını ayrı ayrı devletin ilgili fonlarına aktarma sorumluluğunu da taşıyacaktır.
C. Bankacılık Föktörü :
Zekât Bankası, planlanmış olan tüm iktisadi faaliyetlere fon sağlayan, mevduat sahiplerinin çıkarlarına göre yatırımlara kaynak aktaran ve gelirlerin dağılımını sağlayan profesyonel kurumdur. Temelde kâr hedefi yoktur. Zekât bankası, infak eden ile üretim arasındaki iki yönlü fon akışını sağlamak (kaynak yaratmak) ve süreci yönetmek için vardır. Bir yandan üretim için kaynak yaratırken diğer yandan üretimden elde edilen gelirin eşit ve dengeli şekilde bölüşülmesini sağlar. Buna göre:
1. Kapital: Tasarruflardan (infak) oluşur. Tasarruf edilen para veya değer ifade eden malların bankaya mevduat olarak bırakılması (ikraz) sonucu oluşan fondur. Daha doğru bir ifade ile temel girdilerden tasarruf edilen toplam emek miktarıdır.
2. Mevduat: İnfak edilen ve banka tarafından yatırımlar için istismar edilmek üzere tasarrufların banka nezdinde bireysel mevduatlarda toplanması ve güvenliği sağlanan bireysel tasarruflardan (infak) oluşur. İki türlüdür:
a. Yatırıma Esas Teşkil Eden Mevduat: Uzun vadeli mevduatlar olup infaklardan oluşur. Sadece yatırıma kanalize edilmek içindir. Yatırım geliri mevduat sahibine aittir. Bankanın kurumsal giderleri vergilerden karşılanmaktadır. Dolayısıyla bankanın kendisine emanet edilmiş değerler üzerinde herhangi bir payı yoktur. İştirak olması sebebiyle üretimden istihkak edilen pay, tamamen mevduat sahibine aittir.
b. Kısa Vadeli Mevduat: Günlük ihtiyaçlar için bankada bulundurulan mevduatlardır. Yatırım için değil; güvenlik içindir. Banka bunlara sadece güvenlik sağlar ve belli bir hizmet bedeli talep edebilir.
c. Mevduatın Sonlandırılması: Yatırımcı, bankaya bıraktığı mevduatı geri çekme hakkına sahiptir. Yatırımcı, ana yatırımını geri çekme talebi yapıldığı ana kadar olan kazanımları ile birlikte bankadan alabilir. Banka bunu ödemekle yükümlüdür.
d. Pay Senedinin Devredilmesi: Yatırımcı, (mevduat sahibi) elindeki iştirak payını doğrudan kendisi bir başkasına devredebileceği gibi bunu bankadan da talep edebilir. Banka bu amaçla iştirakçinin pay senedini bir başka iştirakçiye devreder. Devir anına kadar tahakkuk etmiş olan gelir pay sahibine ödenir.
3. Kredi-Yatırım Fonu : Tasarruf mevduatları ile oluşturulan fonun (Qarz) yatırımlara kanalize edilmesi ve yönetilmesidir. Mübadele araçlarına fon sağlanmaz. Banka, doğrudan yatırıma iştirak eder ve fonladığı projeyi finansal açıdan denetler. Tüm yatırımlar, iştirak şeklinde gerçekleşir. Mübadele araçlarının veya tüccarın kredilendirilmesi, sistemde yer almaz. Yani, üçüncü şahıslara aktarılmış olan bir kredi veya kredi işlemi yoktur.
a. Doğrudan Yatırım: Banka, ihtisas kurumu ve ilgili birimleri tarafından (Zekât kurumu) geliştirilmiş projelere doğrudan yaygın ve etkin fon aktararak üretim ve istihdamın oluşmasını sağlar. Bu şekilde geniş çaplı bir kamu iştiraki oluşmuş olur.
b. İşletme Yatırımı: Mevcut işletmelerin kârlı olanlarından, gelişmek ve büyümek isteyenleri kamu ortaklığına (iştirak) dönüştürerek kaynak sağlar. Kârlılığı denetler ve elde edilen geliri iştirakçilere aktarır.
4. Bankacılık Faktörü: Zekât bankasının, bir banka olarak üstlenmesi gereken faaliyetlerin tümüdür.
a. Nakit İşlem: Bankanın, kısa vadeli mevduatlar üzerinde cari işlemlere belli bir ücret karşılığında aracılık etmesi. Hizmet fonksiyonu.
b. Vadeli İşlem: Vadeli sözleşmelerde, güvenlik ve uygulamanın yerine getirilmesinin sağlanması için zemin hazırlaması. Vadeli işlem, borç işlemi değildir, uzun vadede üretimi talep edilen siparişleri ifade eder.
5. Bankacılık Maliyetleri: Bankanın faaliyetlerinden dolayı harcamak zorunda olduğu giderlerin tümü.
a. Faaliyet Maliyeti: Yatırım hizmetlerinden dolayı personel ve faaliyet giderlerinin karşılanması. Bu giderler vergilerden alacağı destek ile karşılanır. İştirak gelirleri üzerinde herhangi bir kesinti yetkisi yoktur.
b. İşlem Maliyeti: Cari işlemlerinde ödemesi gereken miktarlara karşı uygulayacağı hizmet bedelinin mudilere (kısa vadeli) yansıtılması ile karşılanır.
Bu esaslar çerçevesinde banka profesyonel bir yapıya sahip, uzman personel ile faaliyetini yürütür. Tüm uygulamalar verimlilik esasına göre yürütülür. Öte yandan zekât kurumu tektir, dolayısıyla banka da tektir.
Ancak yerel kaynakların doğrudan kontrolü merkezi uygulamalar ile mümkün olmaz. Bu nedenle kurum, yerellik ilkesi gereği her bölgede yapılanmak zorunda kalacaktır. Bölgesel yapılanma üretim olanaklarının yaygınlaşması ve istihdamın yerelleşmesi için de önemlidir.
2. Kredi İhtisas Kurumu (Specialized Credit Institution):
“Kredi İhtisas Kurumu”, yatırım planlamasında rol üstlenecek; üretim alanlarının belirlenmesi, olanakların geliştirilmesi ve teknolojik ilerlemelerin sağlanabilmesi amacıyla faaliyet gösteren bir kurum olarak zekât sistemi içinde yer alacaktır. Zekât bankası gibi zekât kurumunun bir parçası olacak şekilde yapılandırılmalıdır. İki asli görevi vardır:
A. Genel Planlama: Fayda üretme olasılığı olan tüm kaynaklar ve tüm yatırım/işletme alanlarının verimlilik/olasılık çerçevesinde planlamasını yaparak zekât bankası tarafından hayata geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu genel planlama üç alt başlığa ayrılır:
1. Doğal Kaynak Planlaması: Tüm ülkenin doğal kaynaklarını tespit ederek işletilebilir nitelikte olan alanların yatırım olasılıklarının planlanması. Potansiyel kaynakların harekete geçirilmesi ve ekonomiye kazandırılması.
2. Üretim Planlaması: Tüm üretim alanlarında, üretim olanaklarının geliştirilmesi ve sürdürülebilir hâle getirilebilmesi için üretim yatırımlarının planlanması.
3. Bölgesel Planlama: Üretim ve kaynak planlamalarını bölgesel düzeyde, girdi kaynaklarının varlığı, üretilebilir ürünlerin niteliklerine göre planlamak ve yatırım yapılmasını sağlamak.
Bölgesel düzeyde üretim olanaklarının geliştirilmesi aynı zamanda istihdamın yaygınlaşmasına katkı sağlayacak; böylece gelirin dengeli dağılması mümkün hâle gelecektir. İşgücünü belli merkezlere taşımak yerine yerel kaynakları faaliyete geçirmek çok daha verimlidir.
B. Üretim Planlaması: Tüm üretim alanlarında üretilmekte olan mal ve hizmetler için gerekli girdi kaynaklarının ihtiyaç miktarına göre üretilebilmesini sağlamak amacıyla şunlar yapılmalıdır:
1. Kaynak Planlaması: Üretimin ihtiyacı olan hammadde, yarı mamul gibi girdilerin yeterli miktarda ve zamanında üretilmesini sağlamak amacıyla üretim ihtiyaçlarını takip ve tespit ederek girdi üretiminin sağlanması
2. Tarımsal Planlama: Tarım alanlarının yapısına uygun olarak tüketim ihtiyacını belirleyip üretim miktarlarına göre tarım üreticilerinin bilgilendirilmesi ve ihtiyaç olan alanlarda üretimin gerçekleştirilmesi.
Tüm üretim girdi ve çıktılarının tüketim olanaklarına göre verimli hâle getirilebilmesi için, tüketim taleplerinin istatistiksel olarak değerlendirilmesi ve ihtiyaçlar belirlenerek üretim planlamalarının buna göre gerçekleşmesini sağlamak suretiyle girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla ihtisas kurumu, her alanda verimlilik analizlerini yapmak ve uygulanmasını sağlamak zorundadır. Bu nedenle bilgi akışını sağlayacak altyapı ve analizlere veri teşkil edecek istatistiksel bilgilere de sahip olmak zorundadır.
3. Yatırım Denetimi (Investment Audit Institution):
Yatırım denetimi, verimliliğin sürdürülebilir tutulmasını amaçlayan bir yapılanmadır. Mevcut işletmelerin üretim verimliliğini denetlemek, verimlilik artışına olanak sağlayacak imkânları araştırmak ve uygulanmasını sağlamak, buna bağlı olarak işletmenin genel verimliliğini takip etmekle yükümlü olacaktır. İki asli görevi vardır:
A. Üretim Denetimi: İşletmelerin gerek üretim koşulları ve verimliliği gerekse ürün kalitesini denetlemek, takip etmek, verimlilik artışına vesile olabilecek olasılıkları tespit etmek ve uygulanmasını sağlamak. Bu amaçla:
i. Üretim Verimliliği: İşletmenin girdi kaynaklarına göre üretim verimliliğini denetlemek ve üretim verimliliğinin artışına neden olacak olası gelişmelerin uygulanmasını sağlamak. Yani birim zamanda elde edilen ürün miktarın artırılmasına yönelik fırsatların zamanında uygulanmasını sağlamak.
ii. Ürün Verimliliği: Çıktıların kalitesi ile piyasadaki talep düzeyini takip etmek; varsa kaliteye yönelik aksaklıkların giderilmesini sağlamak ve üretim süreçlerinden maksimum verimlilik elde etme hedefi.
Olmak üzere bir işletmenin verimli faaliyet gösterebilmesi ve çıktılarından kazanç elde edebilmesini sağlayacak her türlü olanakların zamanında etkin bir şekilde hayata geçirilmesini sağlamakla sorumludur.
B. Mali Denetim: İşletmenin elde ettiği marjinal fayda ve satış olanaklarının geliştirilmesine yönelik optimum verimliliğin sağlanması için süreçlerin izlenmesi ve denetlenmesinden sorumludur. Bu amaçla:
1. Süreç Denetimi: Girdi maliyetlerine göre çıktılardan elde edilen marjinal faydayı ve bunun optimum düzeyde olup olmadığının tespit edilip geliştirilmesine yönelik olasılıkların uygulanmasını sağlamak.
2. Mali Denetim: İşletmenin elde ettiği gelir ile genel ekonomiye sağladığı katkının beklentileri karşılayıp karşılamadığının zamanında tespit edilmesi ve varsa aksaklıkların giderilebilmesi için işletme yöneticilerinin değiştirilmesini ve olası risklerin önceden tespit edilerek tedbir alınmasını sağlamak.
Olmak üzere genel anlamda işletmelerin tüm faaliyetlerini üretim ile finansal verimlilik açısından denetlemek ve verimliliğin ivmesel artan bir seyir izlemesini sağlamaktan sorumlu olacaktır. Bu kurum aynı zamanda işletmelerin mali yapılarını takip etmek ve verimliliklerini analiz etmekle de yükümlü olacaktır.
4. Mevduat Sigortası (Deposit Insurance Corporation):
Mevduat güvenliğinin sağlanması[24] ve işletmelerde oluşabilecek olası zararların giderilmesi amacıyla zekât sistemi içerisinde yapılanması gereken bir kurumdur. Zekât sisteminin bir parçası olarak faaliyet gösterecektir. İki asli görevi vardır:
A. Zararları Karşılamak: Olası zararları zamanında karşılamak ve işletmenin üretime devam edebilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu zararlar eğer doğal sebeplerle veya hata sebebiyle meydana gelmiş ise fon kaynaklarından; bilinçli bir zarar ise önce fon kaynaklarından karşılayıp daha sonra zararı verene rücu etmek suretiyle işletmenin faaliyette kalmasını sağlamakla yükümlüdür.
B. Tasarruf Güvenliğini Sağlamak: İnfak eden bireysel yatırımcıların olası zararlardan etkilenmemesi için işletmenin risk durumuna göre üretim kaynaklarından sisteme aktarılacak fon ile tasarrufların güvence altına alınmasını sağlamak.
Bu çerçevede, infak sahibine hiç bir şekilde zararlardan doğan maliyet yansıtılmayacak, ancak işletme gelirlerinden kesinti olasılığı açıkça belirtilmiş olacaktır. Sigorta fonunun sahip olduğu varlıklar, yine sistemde değerlendirilecek ve geliri de ihtiyaca göre ya fon kaynakları için kullanılacak veya tasarruf sahiplerine eşit oranda aktarılacaktır.
Gerçekte bir süre sonra fonda oluşacak varlıklar ilave bir prim veya kaynak ihtiyacına gerek kalmaksızın sistemin güvenliğini sağlayabilecek noktaya gelecektir. Bu nedenle fon, işletmelerden sabit prim talebinde bulunmaz. Bunun yerine optimum kaynaklara eriştikten sonra işletmelerden asgari seviyede ve ihtiyaç oranında prim talebinde bulunur.
“Risk Sigortası” olarak adlandırılabilecek mevduat sigortası kurumu, sistemde önemli bir yer teşkil edecektir. Çünkü parasal işlemlerin risklerine karşı bir garanti oluşturması ve olası zararların giderilebilmesi buna bağlı olacaktır. Öte yandan ortaya çıkması muhtemel doğal risklerin bertaraf edilmesi ve bu risklere karşı tasarruf sahiplerinin güvence altına alınması da büyük önem taşımaktadır.
Zekât kurumu genel olarak uygulayıcı kurumları ile birlikte bu şekilde yapılandırılırken kurumun sorumluluğunda olan istatistik ve bilgi işlem gibi temel fonksiyonlar genel çerçevede yine kurum tarafından yürütülmelidir. Bu amaçla sınırlı olmamakla birlikte bilgiyi/veri akışını, üç ana başlık altında değerlendirmek mümkündür:
1. İstatistik: Kurum, bütün iktisadi faaliyetler ve süreçler ile ilgili her türlü istatistiksel bilgiyi oluşturmak ve sistemin kullanımına sunmakla görevlidir.[25] İşletmelerin üretim planlamalarında gerekli olan “talep değerlendirme analizleri” her işletmenin kullanımına açık olan bu bilgilere göre yapılacaktır.
2. Koordinasyon[26]: Zekât sistemi bünyesinde yer alan kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak ve bilgi akışının sağlıklı ve zamanında gerçekleşmesi için gerekli olan her türlü tedbiri almakla görevlidir. Çünkü üretim süreçleri, zamanında müdahalelerle verimliliğini sürdürecektir. Kaldı ki sistemin kendisi bir sevk ve idare sistemidir. Yani yönetim becerisi gerektiren bir fonksiyonu vardır.
3. Teknoloji Transferi: Kurum, vergi kaynaklarından desteklenen araştırma-geliştirme kuruluşları, üniversiteler ve diğer bilim kurumları gibi gelişmeye katkı sağlayan kuruluşlardan elde edilen sonuçların üretime adaptasyonunu sağlamak ve üretilen bilginin sisteme aktarılmasını sağlamakla yükümlüdür.
Elbette iktisadi faaliyetlerin dinamik ve canlı bir organizma gibi gelişen bir yapıya sahip olması nedeniyle süreç içerisinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç ve aksaklıkları zamanında fark edip gidermek veya çözüm üretmek de kurumun görevleri arasındadır. Her şeyin önceden belirlenmesi ve bilinmesi mümkün değildir. Prensipler belli olduktan sonra, olası aksaklık veya eksikliklerin giderilmesi kolaylaşmış olacaktır.
Öte yandan, kurumsal yapılanma sistemde görev alacak personelin nasıl görevlendirilecekleri veya hangi kaynaktan destekleneceği de önem kazanmaktadır. Sistemin devletten bağımsız olması, sistemin her kademesinde görev alacak personelin devlet kaynaklarından değil; sivil kaynaklardan ehliyet/yeterlilik kriterlerine göre karşılanması ve dinamik bir yapıda olması gerekir. Ancak personelin kamu görevlisi statüsünde olması nedeniyle personel ve kurumsal giderler iki ayrı kategoride değerlendirilmeli ve iki ayrı kaynaktan karşılanmalıdır. Bunlar:
a. İşletme Kaynaklarından: Yatırım kararı alarak işletme yönetimini üstlenen ekip/personelin giderleri işletmeye ait olacaktır. Çünkü onlar, doğrudan kuruma karşı değil, işletmeye karşı sorumludurlar ve emek yoluyla işletmeye katılmış olacaklardır. Bu nedenle giderleri de işletme gelirlerinden karşılanır.
b. Vergi Kaynaklarından: Kurumun bütün giderleri, kamu görevi nedeniyle vergi kaynaklarından karşılanır. Buna kurumun bünyesinde görev alan tüm personel dâhildir.
Personel yapısı ve kararlara ilişkin prensipler, ilgili bölümde detaylandırılmıştır. Kurum devlet ve sermaye etkilerinden bağımsız bir yapılanma içerisinde örgütlenmeli ve faaliyetlerini sürdürmelidir. Toplumsal hassasiyetin bu çerçevede destek sağlayacağı açıktır.
Karar Mekanizmaları:
Zekât kurumu, uygulamalarını yürütebilmek ve yatırımların işlerliğini sağlayabilmek için bazı kararlar almak zorunda kalacaktır. Örneğin verilerin değerlendirilmesi sonucu hammadde üretimlerinin hangi alanlarda daha çok destekleneceği, ihtiyaçlara göre hangi alanlardaki girdilerin artırılması gerektiği gibi uygulamaya yönelik verilere bağlı kararlar almak zorundadır. Bununla birlikte yatırım kararlarının da yine kurum bünyesinde alınması gerekmektedir.
Gerçekte kurum doğrudan karar almaz. Karar mekanizmaları katılımcıdır. Yani her şeyden önce, sistemin yapısı gereği uygulayıcıları da profesyoneldir ve onlar toplumun değişik kesimlerinden belli kriterlere göre seçilerek gelirler. Karar süreçlerini etkileyen bilgi ise ilgili destek mekanizmalarından sağlanır. Dolayısıyla sistem içerisinde kararlar birlikte alınmış olur. Bunların alacağı kararlar da yapısal kararlar değildir.
Yatırım, üretim, Ar-Ge destekleri ve planlamaya ilişkin kararlardır ki bunlar da verilere bağlıdır. Dolayısıyla kurum gerçekte yapısal kararlar almaz. Buna rağmen karar mekanizmalarına ilişkin bazı prensipler de olmalıdır. Zekât kurumu, iktisadi faaliyetleri etkilemeye veya müdahaleye yönelik kararlar almaz. Zekât kurumunda alınacak olan kararlar[27] uygulamaya yönelik nitelikli kararlardır. Yani yatırım, üretim ve planlama gibi kararlar alınabilir:
Yatırım Kararları: Projelerin hayata geçirilmesi için alınacak olan kararlar. Bu kararlar, uzman profesyoneller tarafından projenin uygulanabilir olması ve verimlilik beklentisine göre alınır ve kararı alan ekip tarafından uygulanır.
Üretim Kararları: Hangi malın üretileceğine tüketici karar veremez. Tüketici ancak üretilmiş olan mallar arasında tercih yapar.[28] Bu nedenle üretim kararları tamamen üretim tarafından alınır ve uygulanır. Arz yoluyla talep oluşturulur. Üretim miktarına yönelik kararlar ise, tüketici tercihlerine göre analiz yoluyla alınır. Arz-talep dengesi korunur.
Planlama Kararları: Üretimin dinamik ve istikrarlı olarak devam edebilmesi için kaynak planlamasının yapılması. Girdi ihtiyaçlarının belirlenerek girdi kaynaklarının yönlendirilmesini sağlayan kararlar. Üretim noktalarından gelen bilgiler ve belirlenen ihtiyaçlara göre alınacak ve uygulanacak olan kararlardır. Örneğin, tarımsal girdilerle üretim yapan bir üreticinin ihtiyacı olan girdilerin yeterli miktarda üretilmesini sağlamak için üretici çiftçilerin yönlendirilmesi, girdi ihtiyacının karşılanmasına yönelik kararlardır.
Planlama, aynı zamanda yatırım alanlarının belirlenmesi ve kaynakların en iyi şekilde değerlendirilebilmesi için bölgesel üretim planlamalarının yapılmasını da gerektirir. Ancak bu durum, yerelleşmeyi de zorunlu hâle getirecek; böylece iş gücünün taşınmasına gerek kalmadan üretim sağlanmış olacaktır. Üretim planlaması, istihdamı da yerelleştirecektir.
Tüketim Kararları: Hangi malın ne kadar tüketileceğine sadece tüketici karar verir.[29] Tüketicinin tercih ve kararlarına müdahale yoktur.
Üretime ait kararlar planlama ve teknolojik gelişmeler ile birlikte üretim kanalında, tüketime ait kararlar ise birey tarafından bağımsız olarak piyasada alınır. Elbette bu ikisi arasında üretim miktarı bakımından süreci etkileyecek etkileşim de olacaktır. Ancak hangi malın hangi yöntemlerle ve kim tarafından üretileceğine tüketici karar veremez. Aynı şekilde hangi malın tüketileceğine ve nasıl tüketileceğine de üretici karar veremez. Ancak tüketim tercihlerine göre analiz yoluyla üretim miktarı etkilenir. Yani bir malın ne kadar üretileceğine, tüketicinin tüketim tercihlerine göre karar verilir; ama tüketimin etkisi yalnızca bu kadardır.
* Karar süreçleri genel yapısı
Devletin karar süreçlerine katılma, zekât kurumunun yönetimine veya kademelerine atama yapma yetkisi yoktur. Dolayısıyla zekât kurumunun her kademesindeki görevlilerin bulundukları yere gelmeleri atama yoluyla değil; bir bakıma seçilim yoluyla olacaktır. Kurumun uygulayıcı ekipleri toplumun değişik kesimlerinden “ehliyet”lerine göre ekonominin her alanında yetkin ve uzman olanlar arasından seçilirler.
Dolayısıyla geniş çaplı bir temsiliyet de sağlanmış olacaktır. Uygulayıcı uzmanlar, kurumda geçicidirler; çünkü bunlar sahada görev alırlar. Kendi kararlarını kendileri uygular ve başarılarına göre, görevlerini sürdürürler. Zekât kurumunun ve ilgili kurumların yönetim kadrolarını da bu yöntemle toplumun değişik kesimlerinden gelen seçilmiş uzmanlar oluşturur. Ehliyet ve sorumluluk esas olmalıdır. Bu kadro geçici bir süre için göreve gelir ve projelerini uygular. Ancak bunların görevde kalacakları süre aşınmaya izin vermeyecek bir süre olmalıdır. Bunun için optimum süre belirlenebilir.
Örneğin her yönetim kadrosu, belli bir süre için göreve gelir ve görevi sonunda bir daha seçilmezler. Yani bir kere göreve gelen bir daha aynı göreve getirilemez. Kaldı ki yönetim ekibi, yapısal kararlar almakla değil sadece koordinasyonu sağlamakla yükümlüdür. Çünkü kurumun yapısı gereği, kurallara göre faaliyet göstermesi gerekir. Uygulamaya ilişkin kararları uygulayıcı ekipler alır ve sahaya çıkarlar. Yani herkes aldığı karardan sorumlu olur. Yönetim kadrosu ise alınan kararları onaylamak ve birimler arasındaki koordinasyonu sağlamakla görevlidir.
Karar mekanizmalarının niteliği, sistemin yapısını da belirler. Genel olarak kararların piyasada alındığı varsayılır. Tüketicinin üretici ile girdiği etkileşim sonucu kararları etkilediği ve karşılıklı olarak alındığı öngörüsü vardır. Bu kısmen doğru olmakla birlikte işlevsel değildir. Çünkü piyasada üretici ile tüketici hiçbir zaman karşı karşıya gelmezler. Tüketicinin yaptığı, piyasaya sürülmüş olan mallar arasında tercih yapmaktan ibarettir. Yani gerçekte kararlar tüketici ile üretici arasında gerçekleşen bir süreç sonucu alınmaz.
İktisat teorisi açısından kararlar, tercihe bağlı kararlar ve nitelikli kararlar şeklinde iki kategoride değerlendirilmelidir.
a. Tercihe Bağlı Kararlar: Tüketicinin doğrudan ürün ile temas etmesi ve benzer ürünler arasından kendisi için en uygun niteliklere sahip olduğuna inandığı ürüne yönlenmesidir. Bu bir tercih sonucu oluşur ve piyasada var olan ürünler arasında bir seçim yapmayı gerektirir. Tüketicinin daha çok tercih ettiği ürünlerin daha çok üretilmesi ve talebin karşılanması doğaldır. Ancak tüketici yapısal kararlar alamaz. Çünkü piyasada var olmayan bir ürüne ihtiyacı olup olmadığını belirleme şansına sahip değildir. Dolayısıyla iktisadi kararların tüketici ve üretici arasında alındığı varsayımı gerçekçi olmaktan çıkar.
b. Nitelikli Kararlar: Yeni bir ürünün üretilmesi veya bir ürünün geliştirilmesi ve fonksiyonel hâle getirilmesi, ürün niteliklerinde yapılacak değişiklikler ile ürünü daha iyi seviyeye taşımak, hangi ürünün ne kadar üretileceğini tespit etmek ve üretimi yönlendirmek ürün ve üretim planlaması ile yapılabilecek faaliyetlerdir. Dolayısıyla bu tür kararlar, merkezi yöntemle planlama yoluyla alınmalı ve uygulanmalıdır.[30] Yeni bir ürünün piyasaya sürülebilmesi ve teknolojinin geliştirilmesi, ancak ileri düzeyde planlama ve araştırmalar sonucu mümkün olur. Bunun kararını tüketici veremez.
Dolayısıyla karar mekanizması makro ve mikro süreçler için ayrı ayrı işletilmelidir. Mikrodaki kararlar, ancak var olan ihtiyaçların karşılanabileceği ölçekte sınırlı kararlardır. Büyümeyi gerektiren, geliştirici nitelikli kararlar ise mikroda alınamaz. Bu ancak uzmanlık gerektiren planlama sonucu ortaya çıkar ve uygulama da buradan doğar. Dolayısıyla tüketicinin kararlarda etken olduğu göz ardı edilmese bile, katkısı sınırlıdır ve nitelikli olmaktan uzaktır. Çünkü hiç kimse var olmayan bir ürüne ihtiyacı olup olmadığını bilemez ve onu test edemez. Tüketici sadece hayatını etkileyecek düzeyde, nitelik bakımından ürünler arasında bir tercihte bulunur.[31] Buna göre:
Profesyonel Karar Süreci: Üretime yönelik nitelikli kararlar, ihtiyaçlar ve piyasa analizleri sonucu profesyonelce alınır. Tüketicinin hangi ürünün üretileceğine karar vermesi mümkün değildir. Yeni bir ürünün üretim kararı ancak profesyonel yöntemlerle alınabilir. Yani genel olarak karar süreci profesyonellerin elinde şekillenir.
Tüketim Etkisi: Var olan ürünler üzerinde tüketicinin tercihleri talebi belirler. Dolayısıyla üretim tüketici tercihlerinin analizi ile talebe göre şekillenir. Tüketicinin nitelikli kararlara etkisi yoktur. Bu mânâda kararların piyasada alınması da mümkün değildir. Tüketici, yalnızca var olan ürünler arasında tercih yapabilir.
Teknoloji Etkisi: Bilimsel gelişmeler ve yeni teknolojiler, yeni ürünlerin ortaya çıkmasına etki eder. Bu teknolojilerin üretime adaptasyonu ve üretim kararlarının alınması, sistem içerisinde verimlilik esasına dayalı olarak işletilen bir sürecin sonucudur.
Çünkü iktisadi kararlar sorumluluk gerektirir. Üretici ile tüketicinin karşılaşması mümkün olmadığına göre, fiziksel anlamda kararların piyasada şekillenmesi ancak talep miktarının belirlenmesi ile sınırlıdır.
Sermayeye dayalı üretici yani patron yoktur. Tüketici aynı zamanda üreticidir. İşletmeler, anonim ve iştirakler olarak faaliyet gösterir. Dolayısıyla işletmenin bir sahibi yoktur. Bu nedenle üreticiden söz etmek de mümkün değildir. Sadece üretim ve üretim araçları vardır; bunun da sahibi halktır. Dolayısıyla halk, karar süreçlerine dolaylı olarak katılmış olacaktır.
Eğer sistem, yapısal olarak devletten bağımsız kurgulanıyor ve verimlilik esasına dayanıyor ise sisteme katkı sağlayanların da dinamik olmaları kaçınılmazdır. Yani herkes, sistemde katılımcıdır. Sistem içerisinde kurumlar ise kararları alan değil, alınan kararları uygulayan mekanizmalardır. Dolayısıyla nitelikli kararlar iktisadi yönetim sistemi içerisinde merkezi planlama tarafından alınır ve İlgili kurumlar tarafından uygulanır. Yani araştırma-geliştirme süreçleri ile yatırım ve üretim planlaması sistemin bir parçasıdır; bunlar entegre olarak faaliyet göstereceklerdir. Kararlar da bu entegrasyon sonucunda ortaya çıkar. Piyasada alınan kararlar ise sadece tüketimdeki tercihle sınırlıdır.
Ancak, iktisadi yönetim sistemi kurallara göre işler. Dolayısıyla kişiler, ancak kurallar çerçevesinde faaliyet gösterebilirler. Bu nedenle yönetimde kimin olduğu değil; hangi kurallara göre yöneticilerin belirlendiği ve kararların hangi ilkelere göre alındığı önemli olacaktır.
[1] Yunus: 88, 89.
[2] Yunus: 88, 89.
[3] Al-i İmran: 195, Enfal: 74, Tevbe: 20, Nahl: 41, 110, Haşr: 9.
[4] Maide: 2, Baqara: 253, Enam: 165, Fatır: 10, Mucadele: 11, Enam: 151.
[5] Nur: 35, 36, 37 38.
[6] Baqara: 275, Cuma: 9, Âraf: 54, Rad: 2, Nahl: 79, Lokman: 20, 29, Fatır: 13, Sad: 18, Zumer: 5,
[7] Hud: 87, Enam: 151.
[8] Haşr: 6, 7, 8.
[9] Âraf: 54, Hadid: 4, 5, 6.
[10] Naziat: 5.
[11] Rad: 2, Rum: 8.
[12] Enbiya: 79, Neml: 27, Ahzab: 36, Mumin: 68, Naziat: 5, Hicr: 44, Ahzab: 36, Mu’min: 68.
[13] Rad: 2, Rum: 8.
[14] Hud: 41, infitar: 6-8, inşikak: 19, İsra: 108, Muzzemmil: 18.
[15] Zuhruf: 32, Zariyat: 1-6, Lokman: 20.
[16] Baqara: 188, Nisa: 29.
[17] Rad: 4, İbrahim: 37, Enfal: 7.
[18] Baqara: 188, 269.
[19] Bilim/teknoloji ve Ar-Ge finansmanı kamu kaynaklarından, yani vergi kaynaklarından karşılanması gereken faaliyetlerden olup zekâtın konusu değildir.
[20] Baqara: 110, Rum: 139, Hadid: 11, Teğabun: 17.
[21] Baqara: 261, Sebe: 37.
[22] Baqara: 269, Rahman: 24, 33, Rad: 4, Zumer: 21.
[23] Baqara: 188, Nisa: 29, Rad: 4, İbrahim: 37, Enfal: 7.
[24] İsra: 108, Muzzemmil: 18.
[25] Baqara: 44, 188, 269, Al-i İmran: 104, 110, Maide: 54.
[26] Kehf: 27.
[27] Maide: 11, Rad: 26, İsra: 29, 30, Ahzab: 36, Kasas: 82, Ankebut: 62, Rum: 37, 48, Sebe: 36, 39, Zumer: 52, Şura: 12, 27, Nuh: 19.
[28] Vakıa: 20, 32.
[29] Sad: 51, Duhan: 55.
[30] Rad: 26, İsra: 29, 30, Kasas: 82, Ankebut: 62, Rum: 37, 48, Sebe: 36, 39, Zumer: 52, Şura: 12, 27, Nuh: 19, Naziat: 5.
[31] Rahman: 11, Vakıa: 20, 32, Sad: 51, Duhan: 55.