Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012
12394 Okunma, 12 Yorum

Riba’da Unsurların Varlığı

Riba ve Ekonomi başlıklı yazımızda Ayetlerdeki Tanımları bizim anladığımız şekliyle aktarmıştık. Özellikle öne çıkan hususlardan biri RIBA tanımı ile ilgili idi.

Biz dedik ki, Al-i İmran 130. Ayet RIBA kavramını tanımlıyor ve çerçevesini çiziyor. Ne diyor:

“Dönem içerisinde oluşan ortalama değerin iki katına Riba denir”

Bu ifademize itirazlar oldu.

  1. Dendi ki, “dönem içerisinde” ifadesi ayette yok

Doğrudur, bu ifade Ayette geçmez.  Siz bir malı veya parayı bir başkasına borç verdiğiniz zaman veya kredi verdiğiniz zaman, bu verdiğiniz borç veya kredinin bir süresi yok mudur? Yani süresiz borç veya kredi olur mu? Eğer bir süre yoksa o borç da değildir kredi de değildir. O olsa olsa sadaka olur, hibe olur. Ama ayetin bahsettiği şey, bir borç ilişkisidir ve bu borç ilişkisinin de süre ile sınırlı olmasıdır. Bu sebeple “Dönem içerisinde” ifadesini kullandık

Belirlenmiş bir süre için borç verdiğiniz zaman kayıt tutma zorunluluğu vardır. Demek ki borç veya kredi belirlenmiş bir süre içindir.

“Ad’afen Mudaafe” kelimelinin bu manaya gelmeyeceği, bunun bileşik faiz olduğu söylendi. Beşin birinin katı olmayacağı ifade edildi. Veya kağıdı katlarız kağıt küçülür ama kalınlığı artar dendi..  Veya bir gömleği katlamak gibi olduğu söylendi.  Bunun ancak bileşik faiz anlamına gelebileceğini, katlanarak çoğalmak olduğu söylendi.

Biz buna itiraz edik. dedik ki, “Ad'afe” kelimesi bir değişkenliği bildirir. Bir gömleğimiz var, gündüz giydik, akşam eve geldiğimiz zaman çıkardık katladık ve dolaba koyduk. Bir kağıdımız var, katlamışız cebimizde duruyor, aldık o kağıdımızı açtık üzerini yazdık. Mektup oldu. Yani ne oldu, gömleği katladık ama gömlek yine gömlek, kağıt katlanmış idi ama kağıt yine kağıt.

ad'afe” kelimesi de bunu ifade eder. Yani borç veya kredi olarak verdiğiniz para veya malın birim olarak aynı ancak değer olarak farklılaştığını ifade eder. 100 birim para vermiş iseniz, bu paranın dönem içindeki satın alma gücünün farklılaşması demektir. Veya  100 gr. Altın verdiyseniz bu altının fiyatının düşmesi veya çıkmasıdır. Paranın satın alma gücü yani değeri değişmiyor mu? Altının fiyatı artıyor da düştüğü olmuyor mu?

Yani RIBA gerçekleşmesi için önemli olan şeyin verilen borç birimi değil, o borç biriminin değeridir.  Enflasyon vardır, arz talep dengesi vardır, fiyatların ve mallardaki değerin değişimi vardır. Paranın satın alma değerinin veya gücünün değişimi söz konusudur. Bunların her biri borcun RIBA esas değerini teşkil ederler. Aşağı doğru düşüş olabilir veya yukarı doğru yükseliş olabilir. Hepsi bu kelimenin kast ettiği manadır. Borca veya krediye esas birim aynıdır ancak değeri veya fiyatı değişmiştir.

  1. Ayette “misli” kelimesi geçmez dendi.

Doğrudur, Ayette “misli” kelimesi geçmez. Bir gömleğimiz var, yanına bir gömlek daha koyarsak iki gömlek olur, bir kağıdımız var, yanına bir kağıt daha koyarsak iki kağıdımız olur. Katlanmış bir gömleğimiz var, yanına katlanmış bir gömlek daha koyarsak iki katlanmış gömlek olur. “mudaafe” kelimesi bunu ifade eder. “Beşin biri kat değildir.” Doğrudur bu RIBA da değildir. “mudaafe” kelimesinin İngilizce karşılığı “double” dir. (yani bir mektubu fotokopi çekip çoğaltmaktır aynısından bir tane daha demektir) Türkçede bu bir şeyin iki katı anlamına gelir, iki misli anlamına gelir. “misli” ifadesini de buradan çıkarıyoruz.

  1. Dendi ki, “Faiz alıyorsan, faizin de faizini alıyorsun.”

Diyelim ki gerekçe budur. Yani faizin faizini de almaktır. Olabilir. Ama ayet zaten bunu da ortadan kaldırmıyor mu? Bir limit koyuyor ve ne yaparsanız yapın, hangi yöntemle yaparsanız yapın, bu limite ulaşır veya aşarsanız bu RIBA’dır diyor. Burda bir yanlışlık yok ki.

  1. Dendi ki, “faiz rizikosuz kazançtır” o halde “rizikosuz her kazanç haramdır” İctihad ederiz ve bunu belirleriz.

Bir kere Kur’an “Riziko” dan söz etmez. Onu siz koyarsınız, varsayarsınız. Gerçekte risksiz hiçbir şey yoktur. Her şeyde az veya çok risk vardır. RIBA’nın haramlığı Risk’ten dolayı değildir. Böyle algılanıyor ise bu çok yanlıştır. Riba tehlikeli olduğu için haramdır. Cinayet işleyemezsiniz, insan hayatına her ne sebeple olursa olsun kast edemezsiniz. (isnisnai haller dışında) Borç sebebiyle cinayet meşru değildir. Bunu genişletebilirsiniz. Aşırı faizler sebebiyle insanların mağduriyetleri ve bu mağduriyetler sonucu kaybedilen hayatlar… Tefecilerin alacakları yüzünden insanların canlarına kast etmeleri vs. Bunun yanına haksızlığı da ekleyebilirsiniz. Bir kredi veya borç sebebiyle, o kredinin kazanacağından veya kazandığından fazlasını veya kazancın tamamını borçludan isterseniz haksızlık etmiş olursunuz.

Kur’an sermaye üzerinde yapılacak işlemlerden ötürü elde edilecek faydayı sermaye sahibi lehine reddetmiyor. Zaten bu olmalıdır. Siz bunun adına ne derseniz deyin, hangi isim altında bunu yaparsanız yapın, hangi riskleri bertaraf ederek yaparsanız yapın, neticede bir katılım vardır ve gelirin paylaşılması doğaldır. Bunun adına ister “Faiz” deyin, ister “ortaklık” deyin. Sonuç değişmez. Risksizlik izafidir. Ama sıfır risk diye bir şey yoktur. Kur’an ın reddettiği şey, RIBA’nın tehlikeli kısmıdır. Siz ictihat edebilirsiniz, kurallar koyabilirsiniz. Bu farkı belli kriterlere endekslersiniz.

  1. Dendi ki, “Biri zarar ederken diğerinin kar etmesi faizdir. “

Bir kere “Zarar eden” bir işletmeye kredi veya borç veriyorsanız baştan yanlış yapıyorsunuz demektir. Yani bunu bilerek yapıyorsunuz, kötü niyetlisiniz anlamına gelir. Size kim söyledi “zarar eden işletmeye kredi verin” diye? Eğer böyle yapıyorsanız o kredinin veya borcun geri ödenmeyeceğini bilerek hareket ediyorsunuz demektir. Kur’an haksızlığı, hileyi, düzenbazlığı meşru kabul etmiyor. Siz eğer zarar eden işletmeye kredi veriyorsanız hile yapıyorsunuz demektir. Onun sahip olduğu işletmeyi haraç mezat almak istiyorsunuz demektir. Bu zaten meşru değildir. Lafza da uygun değildir. Bunun RIBA kavramı ile hiçbir ilgisi yok.

Her şeye rağmen işletme durmuş üretim yapılamamış, makineler arızalanmış ve aksama meydana gelmiş ise, o zaman da “Borç Yapılandırılması” öneriliyor. Bu sebeple sürenin uzatılması halinde ilave bir talepte bulunulmaması gerekiyor. Eğer işletme gerçekten işleyemez hale gelmişse affedilmesi öneriliyor. Ama bunlar da olağanüstü hallerdir. Bakara 280. Ayet de zaten bunu anlatıyor.

  1. Dendi ki, “Dönemi on sene aldığınız zaman her faiz iki kattır. Dönemi ay aldığınız da iki katı olan hiç bir faiz yoktur.”

Doğrudur. Siz 100 birim kredi aldınız Mal veya para aldınız. Parayı çalıştırdınız gelir elde ettiniz veya malınız değer kazandı, 500 birim oldu. on sene sonunda bu aldığınız kredinin ortalama değeri 300 birim olarak gerçekleşti. Siz istediğiniz kadar iki katı “faiz” alın yine ortalama değerine ulaşamazsınız. Eğer değer kaybetmiş ve zarar söz konusu olmuş ise o zaman da “Bakara 280 ayet” devreye girer. Ona göre yeniden düzenler veya affedersiniz.  Dönemi ay olarak kabul ederseniz o zaman zaten hiçbir faiz iki katı değildir. Bir ayda kazanılabileceğinden fazlası da değildir. Bunda da bir sıkıntı yok.

  1. Dendi ki “ruusu emvalden bahsetmezdi.”

Doğrudur, Burda da bir sıkıntı yok. Siz mal karşılığı bir borç  verdiniz. Diyelim ki bir malın borç verdiğiniz andaki değeri 100 birim. Bir yıl sonra o malın değeri oldu 150 birim. Veya 100 birim kredi verdiniz. Bu 100 biri x malını satın alabiliyor. İki yıl sonra 100 birim krediniz x malından iki tane satın alabilir. Burdaki “ruusu emval” hangisidir? Tam tersi de olabilir, malın değeri düşebilir. Ama zaten Ali-i İmran 130. Da bunu anlatıyor. Maldaki değerin değişkenliğinden söz ediyor.

  1. Dendi ki “Bu sebepledir ki, sabit ücret, sabit kira, sabit kar meşru değildir”

Çok güzel, ben işveren olsam bu kural büyük bir niğmet olur. Ama, her insanın sabit giderleri vardır. Evinde çorba kaynatmak zorundadır, ailesi vardır bakmak zorundadır, çocukları vardır okul masraflarını karşılamak zorundadır. Siz burada her şeyden önce üretime emeği ile katılanların sosyal hayatı idame ettirme kriterlerini göz ardı ediyorsunuz.  Ona “e sen de aç kal biraz” diyorsunuz. Kirada da durum böyledir. Mülk sahibi çalışmıştır didinmiştir, fazladan bir gayri menkul edinmiş ve kiraya vermiştir. Oradan alacağı kira ile de hayatını idame ettirecektir. Siz kirayı ödemediğiniz zaman kiralayanı da mağdur edersiniz. Diyelim ki altı ay kira ödemediniz. Ne olacak? Veya fazla kazandığınız zaman kiralayana istediğinden fazla kira mı ödüyorsunuz ki kiradan feragat etmesini istiyorsunuz? Bu insanın doğasına, yaradılışa aykırı bir şeydir.

Kar zaten değişkendir. Piyasa koşullarına göre sürekli değişir. İstediğiniz kadar sabit tutmaya çalışın bu mümkün olmaz. Bu da piyasa koşullarının doğası gereği böyledir. Bunda bir beis yok.

  1. Dendi ki “Sonucu değiştirir. Devlet  olsa keyfi hareket edemez.”

Sonucu nasıl değiştirir? Siz kuralları niçin koyuyorsunuz? Herkes riayet etsin diye. Devlet riayet etsin, özel işletme riayet etmesin diye kural koyabilir misiniz? Sonucu bir açıdan değiştirir: Devlet herkese kredi verir, verdiği krediler batar, topluluğun sermayesi harcanmış olur, heba olur. Özel sektör kredi verirken ince eleyip sık dokur, güvenmediği bir projeye kredi vermez, parasını da batırmaz. Yapılması gereken bir tarafı yasaklayıp diğer tarafı meşru saymak değil, rekabet ortamını oluşturmaktır. Yani kuralları koyup denge unsuru haline getirmektir.

  1. Dendi ki “Kuran’da ”Ğuz min emvalihim sadaka” yani “Mallarından sadaka al.” diyor. Mallar marifedir.” (tevbe 103)

Bunun Riba ile ne ilgisi vardır? Bu vergiden söz ediyor. Belirli mallardan vergi alınması gerektiğini söylüyor. Bunun Faiz ile hiçbir ilgisi yok. Sadaka niçin alınır? Topluluğun yararı için. Kim alır, devlet alır. Ne yapar, hizmet eder. (zekat’ın vergi olmadığının da delilidir bu) Yani belli ölçekteki mallardan belli bir vergi alınmasının meşru olduğunu söylüyor. Burda hiçbir sıkıntı yok.

  1. Dendi ki “İşte bu mudafdır. Biz faiz yeme ve  kredileşmeyi bu ayete dayanarak koyuyoruz.” (Rum 39 a binaen)

“Mud’af” = devitalized, debilitant / güçsüz, gücünü yitirmiş, zararlı, güçten düşürücü, zayıflatıcı

Burada söz edilen şey faiz değildir. Sermayenin tekelleşmesini önlemek, güçsüz duruma gelen işletmeleri yeniden yapılandırmak ve onları işler halde tutmak anlatılmaktadır. Yani zor duruma düşenlerin yok olup gitmelerine izin vermek değildir. Bu sermayeyi güçlü kılar. Öte yandan Sermayenin tek güç olmasına da izin vermemek gerekir bu da müteşebbisliği önler. Bizim önerdiğimiz “Risk sigortası veya Kredi garanti fonu”nun dayanağı da budur. Kredi vardır ama kredinin batmasına izin vermek yoktur.

Bizim bahsettiğimiz şey, Ne kadar kar edileceğini belirlemek değil, Piyasa koşullarında limitlerini belirlemektir. Karı sınırlamıyoruz. Aşırılığı önlüyoruz. Bunu ayetin bu şekilde ifade etmesi gerekmez. Kur’an aşırılığı hiçbir alanda “meşru” kabul etmez. “Ortalama marjın veya kazancın yarısı” dememizin sebebi ise, kredi verdiğiniz zaman isteyeceğiniz fazla, o krediden elde edilen faydanın bölüşülmesi olabilir. Yani her iki tarafın da hakkına riayet etmektir. Faiz dediğiniz şeyi de bu şekilde sınırlamış olursunuz, aşırılığı önemiş olursunuz.

  1. Dendi ki “Risk sigortasını koyduğunuz azman riskin sağlayacağı serbest rekabeti ortadan kaldırırsınız.”

Zarar üzerinde rekabet olmaz. Rekabet kazançta olur, elde edilmesi muhtemel fayda üzeride our.  Az kazanırsınız veya çok kazanırsınız. Rekabet burada olur. Risk sigortası veya kredi garanti fonu veya adına ne denirse densin, bu sistem sermayeyi ve işletmelerin sürdürülebilirliğini korumak için olmalıdır. Rekabeti etkilemek için değil. Zaten böyle bir etkiden de söz edilemez. Sermayeyi kaybederseniz topluluğa zarar vermiş olursunuz, işletmeyi kaybederseniz yine topluluğa zarar vermiş oursunuz.

  1. Dendi ki “Faizde zarar edildiği zaman istenmektedir.  Zekâttan istenmiyor.”

Hayır, faizde de istenmiyor. Bakara 280. Ayeti nereye koyacaksınız? Zarar söz konusu olduysa borçları yeniden yapılandırmanız gerekir veya çıkış yolu yoksa affetmeniz gerekir. İşletme iflas etmiş olur.

Buradaki uygulama şöyledir: Bir kredi alırsınız, belli bir süre içinde geri ödemek üzere anlaşırsınız. Banka size krediyi verir ama sizi unutmaz. Yani alacağı paraya bakmaz. Ne yapar? Sizi takip eder. Gelirinize giderinize bakar. Eğer sıkıntıya düşüyor iseniz sizi çağırır ve der ki, bak senin gelirinde azalma var, işlerin iyi gitmiyor, biz bu krediyi yeniden yapılandıralım. Oturur sizinle yeniden anlaşır. Baktınız yine olmuyor, gidersiniz bankaya ve sıkıntınızı anlatırsınız. Gerçek nedenlere dayanan sıkıntılarınız varsa banka bu sefer de borcunuzun bir kısmını siler. Size kolaylık sağlar. Sizi tamamen serbest bırakmaz çünkü sizi çalışmaya ve üretmeye zorlar. Eğer yine de bir çıkış yoksa, işletmenin malları üzerinden alınabilecekler alınır ve bırakılır.

  1. Dendi ki “Riba zamanla artan borçtur. Rizikoya katılmadan elde edilen kârdır. Biri zarar ederken diğerinin kazanmasıdır.”

Doğrudur, Riba’nın zamanla artan borç olduğu konusunda bir ihtilafımız yok. Zaten Kur’an da bunu sınırlandırmaktadır. Demektedir ki, “zamanla artırmayın” peki ya ne yapın? “Belli limitlerin içinde her iki tarafında faydası olacak hale getirin, aşırılığa kaçmayın.” Yani Kur’an sınırlama getiriyor, sermaye üzerindeki faydayı veya kazancı reddetmiyor. Bir fayda varsa bu tarafların ve topluluğun yararına olmalıdır. Kur’an ın söylediği de budur.

  1. Dendi ki “sizin gibi komisyonu faiz saymayanlar vardır”

Şöyle düşünelim, siz istanbuldasınız ve elinizde bana vermeniz gereken bir şey var. Ne yaparsınız? Ya kalkar gelirsiniz, getirirsiniz, ya bir arkadaşınız geliyorsa ona verir yerine ulaşmasını sağlarsınız veya bir kargo şirketine gider, paketinizin teslim edilmesini, taşınmasını istersiniz. Bunun için bir bedel ödemeniz lazım.

Yine diyelim ki, bir para göndereceksiniz. Ne yaparsınız? Ya kendiniz, ya bir arkadaşınız vasıtasıyla ulaştırırsınız. Ya da gidersiniz bir banka dersiniz ki “ben bu parayı filan yere ödemek istiyorum, Sen bu parayı al, bana da teminat ver, git oraya benim için öde” Banka da size der ki, “evet ben bunu yaparım, ama bu iş için bana şu kadar ödemen lazım” Bunun neresi faiz? Siz kalkıp gitseydiniz ilave bir harcama yapmayacak mıydınız? Veya bir arkadaşınız gitseydi ilave bir harcama olmayacak mıydı? Siz doğrudan yapmayacaktınız belki ama arkadaşınız yapacaktı. Bu işi makul bir ücret karşılığında bankaya yaptırmanız niçin Faiz oluyor? Bankanın yaptığı sadece kuryeliktir.

  1. Dendi ki “Sermayenin başkasının zarar etmeden %30 kâr etmesi mümkün değildir.  Sermaye en çok milli hasıladaki artış kadar kar edebilir.”

Siz % 5 net kar olarak hesaplıyorsunuz ama kar marjı ile Net kar aynı şey değildir. Karın da maliyeti vardır. % 5 net kar edebilmek için bunun 5-6 katı kar marjınızın olması lazım. Bir malı doğrudan % 5 karla satıyorsanız zarar ediyorsunuz demektir.

  1. Dendi ki “Para = Fiyat x Mal” dır.

Çok güzel, piyasadaki emisyon hacmini belirlediniz. İyi de, Paranın değerini nereden alıyorsunuz? Bu formülünüz Paranın kendisini tanımlamaz. Piyasaya süreceğiniz para miktarını bu şekilde belirleyebilirsiniz. Fakat bunu yapmadan önce basacağınız paranın bir değeri olması lazım. Herkes için aynı olan bir anlam ifade etmelidir.  Biz dedik ki, Üretim-Emek sonucu oluşan ortalama birim değerin karşılığı PARA olur.  Paranın bir değeri olmalıdır ki ürettiğiniz mala fiyat biçesiniz. Bunu belirledikten sonra detaylar tartışılabilir.

 

Vesselam

 


YorumcuYorum
Sam Adian
11.03.2012
16:45

SAyın Demirci

Çayınız bitmemiştir umarım, afiyet olsun

Yanında cheese cake iyi olur

Saygılar

Sam Adian
11.03.2012
20:06

Dear Mr. Demirci

Elbette sizin için yeniden gözden geçiririz :))

Ama izin verirseniz eğer, yazılarımızı fazlasıyla yüzeysel okuduğunuzu söylemek isterim, çünkü bazı yorumlarınız ya bizimle ilgisiz (söylediklerimizle) ya da zaten cevabını vermişiz

Saygılar :)

Sam Adian
12.03.2012
13:45

Dear Mr. Demirci

“Ad’afen Mudaafe” Faiz Nedir: “Ekonomistler faizin borç alınan paraya katılan miktar olduğu noktasında birleşmektedirler.”

Soru: Bir banka, verdiği 100 birim kredi karşılığında 90 birim ister mi?

Böyle bir şey olamayacağına göre ayette kastedilen mananın "bileşik Faiz" olmadığı anlaşılır.

Şimdi, “Ad’afe” kelimesi bir şeyin katı, katları anlamına gelir. Biz dedik ki, bu kelimeyi anlarken, limitin x2 olması gerekir. Çünkü bir şeyin katı olabilmesi için yanına aynısından bir tane daha koymanız lazım. Ondan sonra oluşanlar da katları olur. Ama ilk basamak birinci kattır.

“mudaafe” kelimesi ise değişkenliği bildirir dedik. Nasıl bir değişkenliktir bu? Bu değişkenlik negatif te olabilir, pozitif de olabilir. Yani 10 birimlik bir değer 9 birim de olabilir, 11 birim de olabilir. Faizin 9 birim olarak gerçekleşmesi mümkün olmadığına göre, bu kelimeye FAIZ demek mümkün değildir. Bu kelimelerden yola çıkarak “bileşik faiz” demek (katlanarak çoğalmak) lafza uygun değildir.

Bu ayet, sadece RIBA kavramını tarif etmektedir. Değerinin ve katının nasıl bulunacağını söylemektedir. Biz bundan dolayı, “RIBA: dönem içerisinde oluşan ortalama değerin iki katıdır” dedik. Siz bunu formülize edin.

Niçin 2 katı da 4 katı değil diyenler oldu. Bir binayı yaparken inşa ederken önce temelini atarsınız sonra zemini yaparsınız, sonra birinci katı yaparsınız ve devam edersiniz, birinci kat olmadan 3. 4. Katları yapamazsınız. Bu sebeple 2 katı diyoruz. Alt limit olduğu için.

Burdan bir sonuç daha çıkmaktadır. Bor verilen şeyin endexi de önemlidir. Yani Paranın değerini belirleyen şey önemli hale gelmektedir çünkü bunda meydana gelecek değişimler doğrudan RIBA’ya esas teşkil eder. NOT: Kur’an hiçbir siyasi görüşün referansı değildir.

Saygılar

Sam Adian
12.03.2012
17:43

Sayın Demirci

Peki, unutun hepsini İki soru: 1. Eksi faiz olur mu? (hiperenflasyonu karıştırmadan, reel olarak) Yani 100 birimlik bir borç faiz sebebiyle 90 birim olur mu? 2. Bir tuğla aldınız eliniz, ve duvar yapacaksınız, yerine koydunuz, sonra üzerine bir tuğla daha koydunuz, iki kat tuğla oldu. Sonra üzerine bir tuğla daha ve bir tuğla daha koydunuz 3 ve 4 kat tuğla oldu. Sonra aradan ikinci kat tuğlayı çekip aldınız, ne olur?

Sam Adian
12.03.2012
18:19

di'fen = Weak / Zayıf, Güçsüz

Ad'afen = Exponentially, Many Times Over, Multiply / Üstel, Katlanarak, Üssel olarak

Sam Adian
13.03.2012
05:12

“Artı faizli 100 000 TL kredi aldınız. Fiyatların artması beklentisi ile kilosu 1 TLden 100 Ton şeker aldınız, ama yarı fiyatına 0,50 TLye düştü. Aldığınız kredinin vadesi de geldi. Zararına satıp elde ettiğiniz 50 000 TLlik meblağı ödersiniz” dediniz.

Yani “Negatif Faiz Olmaz” dememek için bunu anlattınız. Geçekte de negatif faiz olmaz. 100 birim veriyorsanız 100+ X birim geri istersiniz. Faiz budur.

Sizin anlattığınız şey ise değerdeki değişimdir. Tam olarak bizim anlatmaya çalıştığımız şeydir. Değerdeki değişim için enflasyonist ortam olması gerekmez. Serbest rekabet koşullarında değer düşebileceği gibi yükselebilir de. ORTALAMA olmasının sebebi budur.

Fasit kıyas. Bununla ekonomik büyümeyi güzel tarif ettiniz. Ekonomik büyüme tabii ki faiz değildir bunu bilirsiniz. Dediniz.

Ne demiştik, tuğlaları üst üste koymaktan söz etmiştik. Basitçe, 3. Ve 4. Kat tuğlayı koyabilmek için 2. Kat tuğlanın olması gerekir. Yani bir şeyi katlamaya/çoğaltmaya başlarsanız iki katı fazla olmadan 3 katı fazla olmaz. Yani katlamanın başlangıç sınırı x2 olduğu için biz iki katı dedik. Siz bunu da izah ettiniz.

Şimdi Ad’afen Mudaafe kelimelirinin anlamı nedir? (Faiz veya fiyatları bir kenara bırakın ve sadece bu kelimelerin anlamını bulun)

Sam Adian
13.03.2012
10:26

Dear Mr. Demirci Size haklısınız demekten başka çaremiz yok. Belagat konusunda ciddi eksiklerimiz olduğu açık. Ancak: birine 10 dolar verirseniz ve geri 11 dolar isterseniz bu istediğiniz 1 dolar faiz olur. İstediğiniz kadar kavramlarla oynayın. Eksi faiz demek için 10 dolarınız 9 dolar olarak geri almaktır. Böyle bir gerçek yoktur. 10 dolar verip 9 dolar olarak geri isteyen bir banka varsa veya böyle bir kredi çeşidi varsa haber verin, ben bol miktarda kredi alırım. Muhteşem bir şey olur bu, çalışmaya gerek kalmaz. Al-i İmran 130. Ayet de şunu tanımlar: Borç olarak verilen bir malın veya paranın dönem içerisindeki ortalama değerinin iki katı RIBA’dır. RIBA = TEFECILIK’tir. Bunun ne olduğunu herkes bilir. Siz kabul etseniz de, etmeseniz de Kur’an ın söylediği şey bize göre çok açıktır. Enflasyondur, nominal değerdir, reel artıştır kroniktir değildir. Kur’an bunlarla ilgilenmez. Size bir tanım verir. Siz de o tanıma göre bütün bunları düzenlersiniz. Çok basittir. Türkçe anlaşamyoruz. Belagat eksiğimiz var. Kavramları aynı şekide anlamıyoruz, Aynı dünyada da yaşamıyoruz. Dünyalarımız farklı. Ad’afe = Exponential, multiple Mudaafe = Double, doubling Bunu anlamadığnız zaman veya anlamak istemediğiniz zaman, RIBA her türlü yorumlanabilecek bir kavram haline gelir. Zaten geçmişin yaptığı da budur. Bu yüzden İslam dünyasının bir ekonomisi olmadı. Realite budur. Siz bunu kabul etmek zorunda değilsiniz. Bu bizim anladığımız şeydir. Ve aslında muhteşem bir şeydir. Çünkü bugünkü bütün kronik ağrılarınızın hepsine ilaç olacak bir şeydir. Gelecek projeksiyonunuzu sağlam yapmanızın kapısını açan ve bir sistem oluşturmanın temelini atan bir şeydir. Dünyadaki tüm uygulamaları içine alabilecek bir şey. Bunu görürsünüz veya görmezsiniz. Onca argümanı cevaplamaya kalkmak, sizin açınızdan eğlenceli, ama bizim açımızdan gereksiz. Kavram üzerinde ortak bir nokta bulmadan onca argümanı cevaplamanın hiçbir gereği ve manası yok. Kavram üzerinde anlaştığımız zaman “selem senedi”nizin tehlikelerini de tartışırız. RISK kavramını nereden uyduruyorsunuz? Kur’an ın böyle bir ifadesi yok. Hiçbir yerde yok. Efendim risk bir taraftaysa ribadır. Bunun ne dayanağı var ne delili. Bu tamamen sizin uydurmanızdır. (kişisel olarak sizden söz etmiyorum elbette) Mutlak olan siz değilsiniz. Hak da değilsiniz. Mutlak olan Kur’an dır. Sermayenin onlarca enstrümanı var. Para dediğiniz şeyin bir tane değil, onlarca değer ifadesi var. Sadece bir kağıt parçasından ibaret değil. Dünyada büyük bir sıkıntı var. Bilinen ideolojik, pragmatik, kapitalist, emperyalist, küresel düzenin bataklığından çıkıp, ideoloji, inanç, çıkar saplantısına saplanmadan yeni bir çıkışı, karşılıklık ilkesini koruyan, yeni şeyleri sadece nostaljik olarak söylemeye değil, yapmaya da fırsat veren sistemlerin önü açılmadan, her şey bir yorumdan ibaret kalır.

Bunlar genelleme ile, kabul veya red ile çözülüyor. 1400 yıldır Faizi reddettiniz. Elinizde neyiniz var? Siz de bir çeşit Tefecilik yapıyorsunuz. Paranın satılması dışında da paranın işlevlerini okuyunca toptancı anlayıştan vaz geçmek, reddiyetçiliği bir kenara bırakmak mümkün olabilir. Insanlığın pozitif yapıcılığını bir kenara koyar sadece ideoloji batağından bakarsanız eğer,dünyanın gerçeklerini göremezsiniz.

Saygılar

Sam Adian
13.03.2012
10:27

Düzeltme:

Bunlar genelleme ile, kabul veya red ile ÇÖZÜLMÜYOR

Sam Adian
13.03.2012
21:17

Buyrun MUTEVATIR HADISLER, Burda RISK kavramını bu hadislerle açıkladığınızda bize de söylersiniz

Saygılar

-169 ﴿ مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا ﴾ Kim bizi aldatırsa, bizden değildir”[2] Bir rivayette ise; ﴿ مَنْ غَشَّ ﴾ “Kim aldatırsa”[3] ifadesi vardır. Bu hadisin geliş yollarının çoğunda, bu, bir yiyecek ile ilgilidir. Hz. Peygamber (s.a.v), çarşıda (bir çeşit yiyecek satan birisini) görüp (hile yaptığını fark edince,) elini kabın içine sok(up kontrol ettikten sonra bu sözü söyle)miştir. Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr” adlı kitabının ‘Kitâbu’l-Edeb’ (=Edeb Bölümü’n) de bu hadisi şu yollardan getirmiştir: 1. Ebu Hureyre 2. Abdullah ibn Ömer 3. Ebu Burde b. Niyâr 4. Enes 5. Berâ’ b. Âzib 6. Huzeyfe 7. Abdullah ibn Abbâs 8. Abdullah ibn Mes’ud 9. Kays ibn Ebi Garze 10. Ebu Musa el-Eş’arî 11. Hz. Aişe 12. Hâris b. Süveyd Toplam, 12 kişi. (Derim ki:) Bu hadis, şu yollardan da gelmiştir: 13. Abdullah ibn Ebi Rebîa el-Mahzûmî 14. Büreyde 15. Ebu’l-Hamrâ’ 16. Ebu Saîd el-Hudrî 17. Hz. Ali İbn Hacer el-Mekkî (ö. 973/1051) “Zevâcir”de konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bu hadis, 10 küsur sahabiden gelmiştir.” * * * -170 ﴿ مَنْ بَاعَ عَقَارًا وَلَمْ يَجْعَلْ ثَمَنَهُ فِي مِثْلِهِ لَمْ يُبَارَكْ لَهُ فِيهِ ﴾ Kim bir akarı satıp da elde ettiği parayı da aynı cins (bir mülk)e yatırmazsa, bu kimse, aldığı bedelin hakkında mübarek kılınmamasına müstehak olur”[4] Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr” adlı kitabının ‘Kitâbu’l-Edeb’ (=Edeb Bölümü’n) de bu hadisi şu yollardan getirmiştir: 1. Huzeyfe ibnü’l-Yemân[5] 2. Saîd b. Hureys[6] 3. Saîd b. Zeyd[7] 4. İmrân b. Husayn 5. Amr b. Hureys[8] 6. Ma’kil b. Yesâr[9] 7. Ebu Zerr[10] Toplam, 7 kişi. * * * -171 ﴿ تَحْرِيم رِبَوِ التَّفَاضُلِ فيِ الذَّهَبِ بِالذَّهَبِ الْفِضَّةِ بِالْفِضَّةِ ﴾ “Altının altınla ve gümüşün gümüşle (değiştirlmesinde) fazlalık ribasının haram kılınması”[11] ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Ebu Saîd el-Hudrî[12] 2. Hz. Osman[13] 3. Abdullah ibn Ömer[14] 4. Ubâde ibnu’s-Sâmit[15] 5. Râfi’ b. Hadîc[16] 6. Hz. Ömer[17] 7. Fudâle b. Ubeyd[18] 8. Ebu Bekre[19] 9. Ebu Hureyre[20] 10. Ebu Useyd es-Sâadî[21] 11. Hz. Ali[22] ve daha bir çokları Ubâde ibnu’s-Sâmit, Ebu Hureyre, Ebu Saîd el-Hudrî, Bilâl[23] ve daha bir çoklarının hadisinde; ﴿ البُرّ بِالْبُرّ ﴾ِ “Buğday ile buğday”, ﴿ الشَّعِير بِالشَّعِيرِ ﴾ “Arpa ile arpa”, ﴿ التَّمْر بِالتَّمْر ﴾ِ “Hurma ile hurma”, ﴿ المِلْح بِالْمِلْحِ ﴾ “Tuz ile tuz” ifadeleri geçmektedir. Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da bu konu ile ilgili Kur’an-da[24] belirtilen ribanın aslının, “Nesîe Ribası” hakkında olduğunu anlattıktan sonra aynen şöyle der: “Ayrıca Kur’an’dan sonra Sünnet de; ribanın ve altının altınla, gümüşün gümüşle ve diğer ölçülebilenler ile tartılabilenler hususundaki fazlalığın haram olduğunu belirtmiştir. Bu husus, bu kitabımızın daha öncesinde geçen “Buğdayın arpayla satışı bâb”ında Ubâde ibnu’s-Sâmit’in[25] rivayetinde geçmektedir. Dolayısıyla da bu riba türü, sünnetle haram kılınan bir ribadır. Bununla ilgili Resulullah (s.a.v)’den gelen rivayetler, tevatürdür. Bu rivayetler sayesinde hüccet ortaya çıkmaktadır.”[26] Daha sonra Tahâvî, bu konuda gelen bazı rivayetleri de nakletmiştir. Daha sonra da der ki: “Bu mütevatir rivayetlerle sabit olduğuna göre; Resulullah (s.a.v) gümüşün gümüşle ve altının altınla fazlalık olarak ve aynı şekilde naklettiğimiz bu rivayetlerde geçen diğer ölçülebilen şeylerde de fazlalık olarak yapılan satışı yasaklamıştır. Bu nedenle de bizce bu rivayetlerle amel etmek, ﴿ لاَ رِباً إلاَّ فِي النَّسِيئَةِ ﴾ “Riba, (fazlalıkta değilde) ancak Nesîe (=veresiye)de geçerlidir”[27] şeklindeki Üsâme hadisiyle amel etmekten daha iyidir. Üsâme hadisini, bu konuda naklettiklerimiz doğrultusunda yorumlamak uygun olur.”[28] * * * -172 ﴿ النَّهْي عَنْ بَيْعِ الْغَرَرِ ﴾ “Aldatma satışının yasak olması”[29] Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr” adlı kitabının ‘Kitâbu’l-Ahkâm’ (=Hükümler Bölümü’n) de bu hadisi şu yollardan getirmiştir: 1. Abdullah ibn Mes’ud 2. Sehl b. Sa’d 3. Abdullah ibn Abbâs 4. Abdullah ibn Amr 5. Attâb b. Esîd 6. Abdullah ibn Ömer 7. Enes Toplam, 7 kişi. (Derim ki:) Tirmizî (ö. 279/892), bu hadisi şu yoldan rivayet etmiştir: 8. Ebu Hureyre[30] ﴿ نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ بَيْعِ الْغَرَرِ وَبَيْعِ الْحَصَاةِ ﴾ “Resulullah (s.a.v), ‘aldatma satışını’ ve taş atımı satışını yasaklamıştır” Daha sonra da der ki: “Bu konuda Abdullah ibn Ömer ve Abdullah ibn Abbâs’tan da hadis rivayet edilmiştir. 9. Ebu Saîd el-Hudrî[31] ile Enes[32] Ebu Hureyre hadisi, hasen-sahihtir.”[33] (Suyûtî) “Câmiu’s-Sağîr”de[34] ﴿ نَهَى عَنْ بَيْعِ الْحَصَاةِ وَبَيْعِ الْغَرَر ﴾ِ “Resu-lullah (s.a.v), taş atımı satışını ve ‘aldatma satışını’ yasaklamıştır” hadisini; İmam Ahmed, Müslim ve dört sünen sahibi yoluyla Ebu Hureyre’den getirmiştir. Yine (Suyûtî) “Câmiu’s-Sağîr”de[35] ﴿ نَهَى عَنْ بَيْعِ الْمُضْطَرِّ وَبَيْعِ الْغَرَرِ وَبَيْعِ الثَّمَرَةِ قَبْلَ أَنْ تُدْركَ ﴾ “Resulullah (s.a.v) zorlama, ‘aldatma’ ve olgunlaşmamış meyve satışını yasaklamıştır” hadisini ise İmam Ahmed ve Ebu Dâvud yoluyla şu yoldan getirmiştir: 10. Hz. Ali[36] * * * -173 ﴿ اَلنَّهْى عَنِ الْمُزَابَنَةِ. وَالْمُزَابَنَةُ: بَيْعُ الثَّمَرِ عَلَى رُؤُوسِ الشَّجَرِ, بِالتَّمْرِ كَيْلًا, وَالزَّرْع, كَذالِكَ باِلْحَنْطَةِ كَيْلاً ﴾ “Müzâbene’nin yasak olması. Müzâbene; yaş hurmayı daha (hurma) ağacın başındayken ölçeğe vurarak kuru hurma karşılığı ve ekini de aynı şekilde ölçekli olarak buğday karşılığında satmaktır”[37] Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Ebu Hureyre 2. Abdullah ibn Ömer 3. Abdullah ibn Abbâs 4. Câbir 5. Zeyd b. Sâbit 6. Saîd b. Zeyd 7. Râfi’ b. Hadîc 8. Sehl b. Hasme 9. Ebu Saîd el-Hudrî 10. Sa’d b. Ebi Vakkâs 11. Enes b. Mâlik ve daha bir çokları Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da bu hadislerin mütevatir olduğunu belirtmiştir.[38] * * * -174 ﴿ اَلتَّرْخِيص فِي بَيْعِ الْعَرَايَا بِخَرْصِهَا ﴾ “Tahmin yoluyla ariyelerin satılmasına izin verilmesi”[39] ile ilgili hadisler Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Zeyd b. Sâbit[40] 2. Abdullah ibn Ömer[41] 3. Câbir b. Abdullah[42] 4. Sehl b. Ebi Hasme[43] 5. Ebu Hureyre[44] ve daha bir çokları Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da bu sahabilerden gelen hadisleri senedleriyle birlikte naklettikten sonra aynen şöyle der: “Bu rivayetler, Resulullah (s.a.v)’den gelmiştir. (Tahmin yoluyla) ariyelerin satılmasına izin verilmesi hususunda gelen rivayetler, tevatürdür. İlim adamları, bu rivayetleri tamamen kabul etmişler, bu rivayetlerin geliş (yolların)ın sıhhatli oluşu hususunda görüş ayrılığına düşmemişler ve bu rivayetleri tevil etme hususunda birbirleriyle çekişmemişlerdir.”[45] * * * -175 ﴿ قَاتَلَ اللَّهُ الْيَهُودَ, إِنَّ اللّهَ لَمَّا حَرَّمَ عَلَيْهِمْ الشُّحُومَ جَمَلُوهاَ ثُمَّ بَاعُوهاَ فَأَكَلُوا إِثْماَنَهاَ ﴾ “Allah, Yahudilere lanet etsin. Allah (ölmüş hayvanın) iç yağını onlara haram ettiğinde onlar bu yağı eritip sonra da sattılar, parasını da yediler”[46] Bu hadis, şu yollardan gelmiştir: 1. Câbir 2. Hz. Ömer 3. Ebu Hureyre 4. Abdullah ibn Ömer 5. Abdullah ibn Amr 6. Üsâme b. Zeyd 7. Enes 8. Temîm ed-Dârî 9. Hâlid ibnü’l-Âs 10. Abdullah ibn Abbâs Doğruyu en iyi bilen Cenab-ı Allah’tır. ________________________________________ [1] "Bey" kelimesi, sözlükte; mutlak surette değişmek anlamına gelir. Terim olarak ise; iki tarafın rızası ile malı malla değiştirmektir. Kitap, sünnet, icma-ı ümet ve kıyas yollarıyla meşru olmuş bir akiddir. [2] İnsan, toplum içerisinde yaşadığı için hem kendisini ve hem de ailesinin geçimini sürdürmek ve yaşamını devam ettirmek zorundadır. Temel insan haklarının, adaletin ve huzurun olmadığı yerde kavga, huzursuzluk, hırsızlık, aldatma, dolandırma gibi kötü durumlar ortaya çıkar. İslam dini, bir toplum dini olduğu için insanlar arası ilişkinin devamı ve bekası için ticaret sahasında bir takım hukuki kurallar koymuştur. Bir malın, bilirkişilerin takdirleri dışında bir fiyatla satılması halinde aldanan kişi dilerse, alışverişi feshettirebilir. Aldanmadaki feshettirme hakkı, ticaret eşyasında yüzde 5, hayvanlarda yüzde 10, akarda yüzde 20'dir. Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: İbn Mâce, Ticarât 36; Dârimî, Büyu' 10; Müsned: 2/50, 3/466, 4/45; Taberânî, el-Kebir, el-Evsat, es-Sağir; Bezzâr; Hâkim, Müstedrek, 2/9 [3] Müslim, İman 164; Ebu Dâvud, Büyu' 50; Tirmizî, Büyu' 72; İbn Mâce, Ticarât 36; Müsned: 2/242, 411, 466 [4] "Akar" kelimesi, sözlükte; arazi, ağaç, ev eşyası, eşyanın en iyisi gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise; daha dar anlamda, yalnız gayri menkul (=taşınmaz) malları kapsar. Halk arasında, genel olarak, kiraya verilmek suretiyle gelir sağlayan mülke akar denir. İslam hukukunda ise, taşınmaz mal ve arazi anlamında kullanlmaktadır. [5] İbn Mâce, Ahkam 85 [6] İbn Mâce, Ahkam 85; Dârimî, Büyu' 81; Müsned: 3/467, 4/307 [7] Müsned: 1/190 [8] Dârimî, Büyu' 81; Taberânî, el-Kebir (5526) [9] Taberânî, el-Evsat [10] Taberânî, el-Evsat [11] "Riba" kelimesi, sözlükte; artmak, çoğalmak, fazlalaşmak gibi anlamlara gelir. Terim olaak ise; akidlerde "şart koşulmuş" bulunan "karşılıksız fazlalık" veya ribevi malların aynı sınıfına dahil aynı yahut ayrı malların birbirleri mukabilinde "veresiye" olarak satılmasıdır. Sözlük anlamı itibariyle Riba ile Faiz kelimeleri arasında fark varsada, muamelelerde eş anlamlı iki kelimedir. Yapılan muamelenin tamamı ribayı, fazlalık ise faizi oluşturur. Dolayısıyla da faiz muamelesi ile riba muamelesi arasında bir fark yoktur. Türkçe'de daha çok "faiz" kelimesi kulanılır. Ribanın çeşitleri: 1. Nesîe (=Veresiye) Ribası: Veresiye muamelelerden ve borçlardan doğan riba çeşididir. Ribanın iletinden en az birisini kendisinde ortakça bulunduran iki malı "veresiye" olarak değiştirmek yada borç verirken fazla almak suretiyle meydana gelen faizdir. Bu riba türü, Kur'an'la sabittir. Bakara: 2/275, 276, 278, 279, 280, Âl-i İmrân: 3/130'da geçmektedir. Örnek, 1 gr. altını "veresiye" olarak 1 gr. altınla değiştiröek gibi. Nesî e ribası, aynı cins iki malın yada aynı sınıfa dahil ik ayrı cins malın birbilerriyle "veresiye" olarak değiştirilmesinde ortaya çıkar. 2. Fazlalık Ribası: Peşin alışverişteki "fazlalıktan" ibaret olan riba çeşididir. Ribevi mallardan aynı cins iki malı peşin olarak biri diğerinden fazla olması şartıyla değiştimek, fazlalık ribasıdır. Örnek, 1 gr. altını "peşin" olarak 1,5 gr. yada 2 gr. altınla değiştirmek gibi. Fazlalık ribası, daima aynı cins malların birbirleriyle değiştirilmesinde olur. Ribanın İlleti: Hanefiler, hadislerdeki cinsin aynı cinsle değiştirilmesine ve tartı ile ölçeğe bakarak ribanın illetinin, "cins" ve "ölçü birliği" olduğunu söylemişlerdir. Buna göre bütün tartılabilen ve ölçülebilen mallar, ribevi mallar içeisine girmektedir. Fazlalık Ribası için, cins ve ölçü birliği (=tartı ve ölçü) illetlerinin her iki madde de berabece bulunması gerekir. Ama Nesîe Ribasında ise, yalnız cins veya yalnız ölçü birliği yeterlidir. Aynı zamanda mezruat ve ma'dudat olan şeylerdede Nesîe ribası meydana gelir. Bu, ribanın, hadislerde geçen 6 maddeyle sınırlandırılamayacağını gösterir. [12] Buhârî, Büyu 20; Müslim, Müsakat 98 (1594); Nesâî, Büyu 41, 50; Tirmizî, Büyu 23; Tahâvî, a.g.e, 4/66, 67 [13] Tahâvî, a.g.e, 4/66; Taberânî, el-Kebir [14] Tahâvî, a.g.e, 4/69, 70; Taberânî, el-Kebir; Ebu Ya'lâ [15] Müslim, Müsakat 81 (1587); Ebu Dâvud, Büyu 12 (3349); Nesâî, Büyu 43, 44; Tirmizî, Büyu 23 [16] Tahâvî, a.g.e, 4/66-67; Bezzâr; Ebu Ya'lâ [17] Buhârî, Büyu 54, 74; Müslim, Müsakat 79 (1586); Ebu Dâvud, Büyu 12; Nesâî, Büyu 41; Tirmizî, Büyu 24; İbn Mâce, Ticarat 50 [18] Müslim, Müsakat 89 (1591); Ebu Dâvud, Büyu 13 (3351); Nesâî, Büyu 48; Tahâvî, a.g.e, 4/69, 71 [19] Müsned: 5/38; Tahâvî, a.g.e, 4/69 [20] Müslim, Müsakat 82 (1584); Tahâvî, a.g.e, 4/67, 69 [21] Taberânî, el-Kebir [22] Tahâvî, a.g.e, 4/70; Taberânî, el-Kebir [23] Buhârî, Vekalet 11; Müslim, Müsakat 96; Nesâî, Büyu 41; Tahâvî, a.g.e, 4/68-69 [24] Bakara: 2/275, 276, 278, 279-280 [25] Tahâvî, a.g.e, 4/4, 5 [26] Tahâvî, a.g.e, 4/65 [27] Buhârî, Büyu 79; Müslim, Müsakat (1596) ; Tirmizî, Büyu (1241); Nesâî, Büyu 50; İbn Mâce, Ticarat 49 (2257) (Üsâme hadisinin sıhhati hususunda alimlerin ittifakı vardır. Yalnız Üsâme hadisi ile Ebu Saîd el-Hudrî hadisinin arasını birleştirme hususunda ihtilaf edilmiştir. Bu görüşler içerisinde en uygun olanı şu ikisidir: a. Üsâme hadisi, mensuhtur. Çünkü ribanın yasaklanmasındaki tarihi seye bakıldığında, ilkönce, veresiye (=Nesie) hususundaki riba yasaklanmış, sonra da fazlalık ribası yasaklanmıştır. b. "Riba anncakk veresiyede geçerlidir" sözüyle; altının altınla veya gümüşün gümüşle alışveriş sırasındaki değişimde fazlalığın caiz olduğu kastedilmemektedir. Aksine değişik cinsteki malların değişimindeki fazlalık, riba mahiyetinde değildir denilmiş olmaktadır. Gerçektende altın gümüşle veya gümüş altınla değiştirilirse, değiştirme ücreti olarak bir miktar fazlalık verilirse bu fazlalık riba değildir.) [28] Tahâvî, a.g.e, 4/69 [29] Garar (=Aldatma): Satılacak malın cinsinde veya evsaf ve miktarında şüphe ve ihtimal bir durumun bulunmasıyla yapılan satıştır. Hanefi mezhebi, 2 yerde aldatma satışını sözkonusu etmiştir: a. Satılacak malın kendisinde aldatma: Bu tip aldatma, alışveriş akdini ifsad etmekle kalmaz, aksine iptal eder. Örnek: Ana karnındaki yavruyu, ağa takılacak balıkları satmak gibi. Yavrunun sağ-salim doğup doğmayacağı, ağa balığın takılıp takılmayacağı kesin değildir. Şüpheli ve ihtimallidir. Bu bakımdan adı geçen satışlar, batıldır. b. Evsaf ve miktarda aldatma: Satılacak malın evsaf ve miktarı ile ilgili şüphe ve ihtimaller, alışveriş akdini ifsad eder. Örnek: Bir ineğin günde 20 lt. süt vermesi şartıyla satılması veya sütlüdür diye satılan bi ineğin gerçekte sütlü çıkmaması gibi. Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Ebu Dâvud, Büyu 25 (3376); Tirmizî, Büyu 17; Nesâî, Büyu 27; İbn Mâce, Ticarat 23 (2194); 5/266, 303, 338, 342; Taberânî, el-Kebir, el- Evsat; Bezzâr; İbn Hacer, Telhis, 3/6 [30] Müslim, Büyu 4 (1513); Ebu Dâvud, Büyu 25 (3376); Nesâî, Büyu 27; Tirmizî, Büyu 17; Müsned: 2/376, 436, 496 [31] Buhârî, Büyu 62, 63; Müslim, Büyu 3 (1512); Ebu Dâvud, Büyu 25 (3377) [32] Ebu Ya'lâ; İbn Hacer, Telhis, 3/6 [33] Tirmizî, Büyu 17 [34] Suyûtî, Câmiu's-Sağîr, H. No: 9439 [35] Suyûtî, Câmiu's-Sağîr, H. No: 9443 [36] Ebu Dâvud, Büyu 26 (3382); Müsned: 1/116 [37] Müzâbene: Olgunlaşmamış yada yeni meyvenin daha ağacında iken satın alınmasına denir. Bu konuda gelen hadisler; meyveyi, olgunlaşmadan satmanın yasak olduğunu göstermektedir. Olgunlaşmaktan kasıt; sarı renkli meyvelerin sararması, kırmızı olanların kızarması, hububat ve sebzelerin ise faydalanır hale gelmesidir. İmamı A'zam'a göre; ağaçta meyve göründükten sonra olgunlaşmaktan satmak caizdir. Ağaç üzerindeki meyveler, şu şartlara göre satılabilir: a. Meyvenin olgunlaşacağı ortaya çıkmalıdır. Soğuk vurması, dolu vurması gibi afetler atlatılmış, normal şartlarda ağaçtaki meyvelerin olgunlaşacağı kanaati hasıl olmuşsa artık meyve hasat edilmeden, miktarı tahmin yoluyla tespit edilerek satılabilir. b. Satış muamelesi, faize giren şartlarla olmamalıdır. Yani yaş hurma karşılığında kuru hurma değiştirmek gibi. Bu çeşit bir alım-satımmda aldatma ve aldanma durumları, açık ve nettir. Resulullah (s.a.v)'de, kişinin, alım-satımda aladatan yada aldanan kişi olmaması için bu türr bir alışverişi yasaklamıştır. Kişi de, alım gücünün oluşabilmesi, temel hakkı olan adaletin uygulanmasıyla daha rahat bir alışveriş yapabilme imkanına sahip olacaktır. Burada kişi, koruma altına alınmaktadır. Böylece aldatılmaktan kurtulmuş olacaktır. Çünkü İslam dini, kişilerin; hem dünyalarını ve hem de ahiretlerini ilgilendirmektedir. Müslüman bir kişi, bu tür bir halde insanı aldattığı takdirde, dünyada bunun hesabını vermediğinde ahirette mıutlaka bunun hesabının vereceğini bilmektedir. Bu şuur ve bilinçle hareket eden kişi, hem dünyasını ve hem de ahiretini koruyabilmek için iyi dürüst davranmak zorundadır. [38] Tahâvî,Şerhu Meâni'l-Âsâr, 4/33 [39] Ariye: Satışı haram kılınanların dışında kalan meyve demektir. Buna göre ariye; meyve ağacı veya parası olmayan ihtiyaç sahibi bir kimsenin, çoluk,çocuğuna taze meyve tattırmak kastıyla elindeki kuru meyveyi verip göz kararıyla ağaçtaki taze meyveden o miktarda meyve satın almasına denir. Ariye satışı, elinde kuru meyve olduğu halde, parasızlık yüzünden yeni çıkan yaş meyveyi yiyemeyenlerin başvurusu üzerine tanınan bir ruhsattır. Esas itibariyle, kuru meyve vererek yaş meyve satın almak şeklindeki müzabene satışı yasaklanmıştır. Bu durum, kuru meyvesi olanlara da turfanda meyve yetiştirenlere bazı zorluklar getirmekteydi. Resulullah (s.a.v) kayıtlı olarak bu değiş-tokuşa izin vermiştir. Yalnız ariye suretiyle yapılacak alım-satım, 5 vesk yani 1 deve yükü miktarını geçmemelidir. [40] Buhârî, Büyu 84; Müslim, Büyu 59 (1539); Tahâvî, a.g.e, 4/28, 29 [41] Buhârî, Büyu 82-87, Müsakat 17, Selem 4; Müslim, Büyu 51, 59, 79 (1531-1539); Ebu Dâvud, Büyu 20 (3361); Nesâî, Büyu 28, Eyman 45; İbn Mâce, Ticarat 32 (2214-2215); Muvatta, Büyu 10 [42] Tahâvî, a.g.e, 4/29, 30 [43] Buhârî, Büyu 83; Müslim, Büyu 67 (1540); Ebu Dâvud, Büyu 20 (3363); Tirmizî, Büyu 64 (1303); Nesâî, Büyu 35 [44] Buhârî, Büyu 83; Müslim, Büyu 71 (1541); Ebu Dâvud, Büyu 21 (3364); Nesâî, Büyu 35; Tirmizî, Büyu 63 (1301); Muvatta, Büyu 14 [45] Tahâvî, Şerhu Meâni'l-Âsâr, 4/30 [46] En'âm: 6/146'da geçtiğine göre, yüce Allah, Yahudilere; sığır ve koyunun sırtkarında, bağırsaklarında yada kemiklerindeki yağlar hariç bu tür hayvanların iç yağınıyemeyi haram etmişti. Onlar ise ölmüş hayvanın iç yağını yeme yerine o yağı eritip satmak suretiyle parasını yediler. Böylece iç yağını yeme yerine parasını yemeyi tercih etmişlerdi. İslam hukukuna göre; Müslümanlar, yenilmesi helal olan hayvanları kesmek suretiyle yemeleri helaldir. Yalnız yüksek yerden düşme, boğulma, başı koparılma, başka bir hayvanın boynuzu yada tekmesiyle, yırtıcı hayvan tarafından parçalanma şeklinde yada kendi kendine ölmüş herhangi bir hayvan v eya gayri meşru bir şekilde öldürülen bir hayvan "meyte" (=leş) hükmündedir. Böyle bir hayvan temiz değildir. Eti de yenilmez. Çünkü ölmüş hayvandan faydakanma yasağı, genel olduğu için, hiçbir şekilde bu tür hayvanalradan yararlanılamayacağına hükmedilmiştir. Sadece ölmüş hayvanın tabaklanmış derisi kullanılabilinir. Leşin haram olması ile ilgili olarak Bakara: 2/173, Mâide: 5/3, En'âm: 6/145, Nahl: 16/115 ayetlerine bakılabilinir. Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Büyu 102, 112, Meğazi 50, Tefsiru sure-i En'âm 6, Müsakat 71, 72, 73; Müslim, Müsakat 71 (1581), 72 (1582), 73 (1583); Ebu Dâvud, Büyu 64, 66 (3488); Nesâî, Füru 8, 9, Büyu 93; Tirmizî, Büyu 60, 61 (1297); İbn Mâce, Ticarat 11; Dârimî, Eşribe 9; Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 26; Müsned: 1/25, 247, 293, 322, 3/117; Taberânî, el-Kebir

Sam Adian
13.03.2012
22:10

Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ (Furkan 69)

Menzellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah, vallâhu yakbidu ve yebsut, ve ileyhi turceûn (Bakara 245)

Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh, vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm (Bakara 261)

Men zellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehu ve lehû ecrun kerîm (Hadid 11)

İnne-lmussaddikîne velmussaddikâti ve akradûllâhe kardan hasenen yudâ’afu lehum ve lehum ecrun kerîm (Hadid 18)

İnnallâhe lâ yazlimu miskâle zerreh, ve in teku haseneten yudâıfhâ ve yu’ti min ledunhu ecran azîmâ (Nur 40)

İn tukridûllâhe kardan hasenen yudâıfhu lekum ve yagfir lekum, vallâhu şekûrun halîm (Tegabun 17)

Ulâ-ike lem yekûnû mu’cizîne fî-l-ardi vemâ kâne lehum min dûnillâhi min evliyâ, yudâ’afu lehumu-l’ażâb, mâ kânû yestetî’ûne-ssem’a vemâ kânû yubsirûn (Hud 20)

İżen leeżaknâke di’fe-lhayâti vedi’fe-lmemâti śümme lâ tecidu leke ‘aleynâ nasîrâ (İsra 75)

Vemâ emvâlukum velâ evlâdukum billetî tukarribukum ‘indenâ zulfâ illâ men âmene ve’amile sâlihan feulâ-ike lehum cezâu-ddi’fi bimâ ‘amilû vehum fî-lġurufâti âminûn (Sebe 37)

Sam Adian
13.03.2012
22:36

Dear Mr. Demirci )

1. Siz meseleyi RISK kavramına dayandırdınız, bu kavramın da MUTEVATIR HADISLER’den geldiğini söylediniz. Ben de size, Mütevatir hadisleri olduğu gibi gönderdim. Başka seçenek olmadığı için kesip yapıştırdım doğal olarak. Mütevatir hadislerde iddia ettiğiniz gibi RISK kavramının geçmediğini anlamanız için. (başka mütevatir hadis varsa onu biz bilmiyoruz) Yoksa Hadisler üzerinden tartışma yapmak için göndermedik size.

2. Biz hiçbir zaman “Hadisleri Reddediyoruz” demedik. Sadece “Delil Kabul Etmiyoruz” dedik. Bu onlardan yararlanmayacağımız anlamına gelmez.

3. Biz Riba ile Bey i karıştırmıyoruz. Bey ile elde edilen fazlalığın meşru olduğunu zaten söylüyoruz. Burda bir itirazımız yok, itirazımız olan şey AŞIRILIK’tır. Bu da Kur’an ın meşru görmediği şeydir.

4. Biz faizin varlığını da reddetmiyoruz. Aynı cinsin değişiminden oluşan fazlalık olduğu da doğrudur. Ancak Kur’an ın buna sınırlama getirdiğini söylüyoruz. Kur’an tümüyle reddetmiyor. (Bu konu bazı sahabelerin ictihatlarında da vardır, sizin gibi düşünen güncel bazı alimlerin fetvalarında da vardır)

Mesele bundan ibarettir. Bunlar anlaşıldığı zaman, başka sistemleri nasıl içselleştirebileceğinizi düşünebilirsiniz. Böylece sisteminizi uzun vadede işler ve sürdürülebilir kılmanın yolunu keşfetmiş olursunuz. Kur’an ın reddetmediği (bazı sahabelerin de reddetmediği) bir şeyi siz mesnetsiz olarak reddederseniz, geçmişte olduğu gibi yalnızlaşırsınız. Bu Kur’an ın veya sünnetin bir gereği olmaz, sizin kişisel tercihiniz olur. Kişisel tercihlerinizle toplumu mahkum edemezsiniz.

Bizim önerimiz Kur’an ın lafzına uymaktır. Faizi reddetmenize gerek yok. Onu yararlı hale getirip diğererinin argümanlarını da ellerinden alabilirsiniz.

Saygılar

Sam Adian
15.03.2012
16:14

Dear Mr.Demirci

Sizin için kahve yaptım :))

Şöyle yapsak: Taraflar sözleşmeye uysalar ve doğan yavru için de kimin elinde iken doğdu ise, karşı tarafa bir hediye verse ve teşekkür etse ve iki taraf da mutlu olsa nasıl olur?

Saygılar





Çok Yorumlanan Makaleler
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 26595 Okunma
45 Yorum 18.11.2012 00:41
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 14750 Okunma
42 Yorum 18.09.2012 01:06
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 12985 Okunma
34 Yorum 10.07.2012 22:30
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12444 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 33747 Okunma
24 Yorum 24.07.2012 09:50
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 11802 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 13947 Okunma
23 Yorum 23.03.2012 04:25
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 13577 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10111 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 51324 Okunma
18 Yorum 10.01.2020 12:34
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 11902 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 10973 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 13773 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
SLT ve SISTEM Toplu değerlendirme ve cevaplar
19.02.2012 10876 Okunma
16 Yorum 24.02.2012 01:08
Sam Adian
EKIMUS SALAT - Namaz bir Ritüel midir?
1.02.2012 18478 Okunma
15 Yorum 03.05.2020 12:00
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12149 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11138 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7260 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12394 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6555 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 7754 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6621 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8309 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5286 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9075 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7324 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7442 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5081 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9331 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 8965 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 6828 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6659 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
SLT-CEMAAT ŞERHI
15.02.2012 4051 Okunma
6 Yorum 16.02.2012 17:53
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4491 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 6620 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4421 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
Allah Nasıl SLT eder?
2.02.2012 4587 Okunma
5 Yorum 03.02.2012 19:11
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6185 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5067 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 6778 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 11665 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7457 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6646 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16575 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6119 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 11975 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5286 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 4967 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 6797 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5256 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 3789 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 5713 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5270 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6399 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9165 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7154 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5207 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 6687 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6152 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6140 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5276 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
SLT ve CEMAAT -
4.02.2012 4090 Okunma
1 Yorum 05.02.2012 08:58
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4170 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4631 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5083 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 3902 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6575 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3450 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3400 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 3917 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5477 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3484 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 3934 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2402 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 2920 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2554 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4155 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 2758 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 3855 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4245 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4080 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4401 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6055 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4304 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6250 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6372 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 3775 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4075 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4262 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3465 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 2920 Okunma
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5264 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4026 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5397 Okunma
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4029 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4656 Okunma
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 11749 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5151 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 4744 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 3
8.02.2013 6310 Okunma