Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012
12428 Okunma, 15 Yorum

RIBA  ve EKONOMI

“Ekonomist değiliz, Ayetlerin bize aktardığı TANIMLAR’dan yola çıkarak anladıklarımızı yazıyoruz. Uygulamanın teknik detayları uzmanlarının işidir”

Faiz” kavramı, diğer bazı alanlarda olduğu gibi, Kur’an ın yasakladığı “Riba” kavramı ile karıştırılmaktadır. RIBA algısı üzerindeki karmaşanın öncelikle giderilmesi ve sistemin Ayetlerin ortaya koyduğu çerçevede dizayn edilmesi gerekir. Aksi halde Islam toplumlarında EKONOMI’den sözetmek pek mümkün gibi görünmüyor.

Kur’an ın önerdiği sistemde RIBA yasaklanmıştır. Çerçevesi de çizilmiştir. Yine Kur’an, Zekat ile ekonominin desteklenmesini ve burada toplumsal faydaya matuf katılım bulunduğunu da bize göstermektedir. Kazancı reddetmemekte, sermaye üzerinde yapılan işlemlere sınırlama getirmektedir.

Temel esasları itibariyle meseleyi anlamak istediğimiz zaman:

  1.  “Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ te’kulur ribâ ad’âfen mudâafeh,  vettekûllâhe leallekum tuflihûn” (Al-i İmran 130)

 

TANIMLAR:

riba” = Kurumsal Tefecilik.

 “mudaafe” = Doubling, double / misli, katı, çift

Dönem  içerisinde meydana gelen artış ve eksilmeleri değerlendiren bir yöntemdir. (Eponential Moving Average :  Üssel Hareketli Ortalama – Bileşik Fiyat Endeksi  veya Değer göstergesi) Bir çeşit hareketli ortalama yöntemi. Bu hareket pozitif olabileceği gibi negatif te olabilir. Yani hem yukarı doğru katlanma olabilir hem de aşağı doğru katlanma olabilir.

“ad’afen” = Exponentially, many times over / Üssel

Bu ortalama değerin iki katı demektir.

Yani dönem içerisinde oluşan ortalama değer dikkate alınmalıdır. Ancak “misli-katı” kavramı önemlidir.

 

Bunun anlamı şudur:

 

Riba’nın Tanımı:

Borç olarak verilen bir malın veya paranın, dönem  içerisindeki ortalama değerinin misline (katına) RIBA denir.

Bu manada RIBA kavramını “bileşik faiz” veya “basit faiz” üzerinden yorumlamak gereksizdir. Kur’an tanımı yaparak çerçeveyi çizmektedir “adafen mudaefe” kavramına bileşik faiz demek yanlış olur. Bu şekilde de değerlendirmek sınırlı olarak mümkündür. Kavramı geniş bir tanım içerisinde ele almak gereklidir. Ticari amaç olmak zorunda değildir.

  1. “Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minîn” (Bakara 278)

 

TANIMLAR

zerû” = Bırakmak, vazgeçmek

mâ bakiye” = Kalan bölüm, geriye kalan

 

Riba” oluşması halinde, Riba’yı oluşturan kısım bırakılmalıdır.

 

Bu tanım önemlidir. Borç veya Krediye esas teşkil eden mal veya para sebebiyle oluşan fazlanın bütünüyle “Riba” çerçevesi içerisinde olmadığı anlaşılmaktadır. Uygulamada bir fazlanın oluşması mümkündür ve bu sınırlandırılmıştır.

 

DETAY:

Ayetlerin ortaya koyduğu doğal sonuç nedeniyle uygulamayı ikiye ayırmak gerekir:

  • Tüketim harcamaları sebebiyle alınan bireysel kredi veya borç

Bir kereye mahsus, masraf, katkı veya benzer sebepler ile borç alanı zorlamayacak şekilde fazla talep edilebilir. Bu vergilendirilemez.

  • Ticari amaç sebebiyle, üretim veya işletmenin geliştirilmesi veya ihtiyaçları sebebiyle alınan kredi veya borç

Dönem içerisinde, işletme kazancının krediye isabet eden kısmının yarısını geçmeyecek şekilde fazlalık ile, bir kereye mahsus olmak üzere kurumsal giderler veya masraf veya benzer sebeplerle fazla talep edilebilir. Vergilendirilebilir.

 

Her ikisi ayrı ayrı değerlendirilmeli ve uygulanmalıdır. Bu sınırlar içerisinde kalınmak koşuluyla yapılan işlemler “Riba” değildir. İşlemi yapan Bankanın devlet veya özel olması sonucu değiştirmez.

 

“Fazlayı Bırakmak” : Uygulama sonucunda meydana gelen “kazanç girdisi”nin “Riba” limitlerine ulaşması veya aşması (yüksek kazanç sebebiyle yarısını geçmesi) halinde her halukarda bu kısım vergiye aktarılır. Banka veya işletme oluşan fazlalıktan faydalanamaz, kullanamaz.

 

  1. “Ve mâ âteytum min riben li yerbuve fî emvâlin nâsi fe lâ yerbû indallâh, ve mâ âteytum min zekâtin turîdûne vechallâhi fe ulâike humul mud’ıfûn” (Rum 39)

 

li yerbuve” = Fazla için / fazla (for more then, over)

fî emvâlin” = Fonlar / fonların çoğalması / para (in funds)

fe lâ yerbû indallâh” = Allah’a artırmaz / Kamu fonlarını çoğaltmaz (no increase with Allah)

 

TANIM

Alınan kredi sebebiyle ödenecek olan fazla, kamu fonlarını desteklemek içindir. Bu her halukarda sermayenin dolaşımda kalmasına ve toplumsal faydaya tahvil edilir. Kamunun malıdır.

 

DETAYLAR

Verilen kredilerde talep edilecek olan fazla iki şekilde uygulanabilir:

  1. Piyasada oluşan ortalama kar marjının yarısını esas alarak önceden bir kereye mahsus fazla talep edilebilir
  2. Sermaye ortaklığı şeklide uygulanması halinde, dönem içerisinde elde edilen kazancın yarısını geçmeyecek şekilde uygulanabilir.

 

  1. “Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât(sadakâti), vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm” (Bakara 276)

 

TANIMLAR

Yemhaku” = Küf,ykım, Afet, / blight, destroy

yurbî” = Yükseltmek, Eğitimli, Eğitim görmüş, yetişmiş

Sadakat” = Hayır kurumu / Charity

esîm” = Yalanlar, Çirkin, göze batan / Falsehoods, Flagrant

 

Topluluğun ekonomisi, gönüllü katılım ile dinamik hale getirilir ve sürdürülebilir kılınır. Aşırıya kaçmamak esas olmalıdır. Böylece ekonomi, yükselen bir çizgi yakalar. Risk Sigortası veya Kredi Garanti fonu da bu çerçevede ele alınmalı ve uygulanmalıdır.

 

  1. “Menzellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrah, vallâhu yakbidu ve yebsutu ve ileyhi turceûn” (Bakara 245)

 

TANIMLAR

yukridu” = Ödünç (lend)

kardan hasenen” = iyi bir kredi / Good loan

yakbidu ve yebsutu” = tutmak ve basitleştirmek,  / Arrested and simplifies

 

Kredi güvenliğini sağlamak için kamu fonlarının kurulması. Biz buna “Risk Sigortası” diyoruz. Kullanılan krediler sebebiyle meydana gelebilecek zarar veya kayıpların telafi edilmesi ve kamunun bu zarar ve kayıplardan etkilenmemesini garanti altına alır.

 

  1. “Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess, zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef, ve emruhû ilâllâh, ve men âde fe ulâike ashâbun nâr, hum fîhâ hâlidûn” (Bakara 275)

 

TANIMLAR:

“riba” = Kurumsal tefecilik

“Bey’u” = Alışveriş / Ticaret

misl” = benzeşme, aynilik

 

Riba yasaktır, alışveriş (ticaret) meşrudur. Ancak “Haksız kazanç” olarak tanımlanabilecek “Yüksek kar haddi” tehlikelidir, sınırlandırılmalıdır. Riba sınırlarına girmemelidir. Bu aynı zamanda sermayenin tekelleşmesine de sebep olur. Piyasa koşulları buna göre oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.


DETAYLAR

  1. Aşırı kazanç, sermayenin tekelleşmesine sebep olur.
  2. Kar haddinin “misli” ile sınırlandırılması veya üst limitinin belirlenmesi, “Riba”ya benzetilemez. Tam aksine, böyle olması Riba ile benzeşmesine sebep olur.
  3. Kar haddinin bittiği yerde riba başlar

 

GENEL TANIMLAR :

 

Komisyon :  Bu “Riba” sayılamaz. Şöyle düşünelim. Her işletmenin, işletme giderleri vardır. Bu giderlerini yapmış olduğu faaliyetlerden aldığı ücretler ile karşılarlar. Böylece hizmet vermeyi sürdürürler. Bankalar da böyledir. Riba kavramı içerisinde değerlendirilemez. Ticari bir gelir olarak kabul edilmelidir.

Risk dışı kazanç: Risksiz kazanç yoktur. Mevcut uygulamada bankaların verdikleri krediler de batabilir. Geri dönmeyebilir. Hiçbir garantisi yoktur. Ancak Riba tanımı çerçevesinde asgari düzeyde “risksizlik”ten söz edilebilir. Ancak mutlaka risk vardır.

Borçla alışveriş : Veresiye alıp/satmak doğru değildir. Zaten bu uygulama gelişmiş ülkelerde yoktur.  Ancak riski üstlenmek suretiyle yapılan ticaret, ister borç olsun ister sermaye ile olsun meşru olmalıdır. Yani bir işletme, müşterisinin siparişini karşılamak üzere, müşterisinden aldığı bir peşinat ile üreticiden satın alıp yine müşterisinden yaptığı tahsilat ile bu satın aldığı malın bedelini ödeyebilir. Ancak buradaki risk tamamen satın alma işlemini gerçekleştiren işletmeye aittir. Dolayısıyla bunda herhangi bir beis olmamalıdır.

Maliyetin açıklanması : Doğru değildir. Kar marjının minimize olmasına neden olur, işletmenin yeterli kar elde etmesini önler. Sürdürülebilirliği ortadan kaldırır. Bir işletme ayakta kalabilmek ve varlığını sürdürebilmek için asgari % 30 kar etmelidir. Dünyadaki uygulamalara da bakmak gerekir.

Para ve emisyon : Varlık senedi olmalıdır. Dünyada uygulamaları vardır. Son derece de iyi çalışmaktadır. Devlet denetleyicidir. Varlık kadar para piyasada bulunur.  Para karşılığı stoklarla sınırlandırılmamalıdır. Varlığın esasları belirlenmelidir. Duran mal para değildir, değer ifade etmez. Satılan mal değer kazanır.

Riske katılmak : Kredi uygulamalarında bankaların riske katılmadıkları zannedilmektedir. Öyle değildir. Toplumların bu konudaki uygulamaları farklılaşmakla birlikte, bankalar genel olarak zarar riskini de göze alarak kredi verirler.  Krediyi kullanan battığı zaman banka nereden tahsil edecektir? Bankalar kredi verirken, projenin sürdürülebilirliğine göre vermelidir. İşletmenin varlığına kredi verilemez.

Fazlalık  : Faiz olarak isimlendirilen ve bankaların kredi kullanandan talep ettikleri miktardır. Bu miktar piyasada oluşan “ortalama kar marjı” esas alınarak bunun yarısını geçmeyecek şekilde önceden talep edilebilir. Çünkü kullanılan kredi ile elde edilebilecek marj de budur. Ancak, dönem sonunda oluşan kazanç esas alınarak da bu fark talep edilebilir. Genellikle bankalar buna sıcak bakmazlar çünkü bu durum ayrı bir yapılanma ve maliyet gerektirdiği için önceden belirlenmiş miktarı uygulamayı tercih ederler. Devlet bunu denetleyebilir.

Kira ve sabiteler : Bu “Riba” kavramı içerisinde değerlendirilemez. Makine ve ekipmanların kiralanması, veya gayrimenkullerin kiraları ayrı bir konudur. Kiralama “ortak üretim veya ortaklık” anlamına gelir. Meşrudur. Aşırılık ise yasaktır. Mal ve hizmetlerin kiralanması da böyledir.  Elde edilen faydanın paylaşılması anlamına gelir. Aşırılığı devlet önler.

SONUÇ

  1. Riba (Tefecilik) Kesin olarak yasaklanmıştır. Ölçüsü Kur’an da belirlenmiştir
  2. Alışveriş Meşrudur, haksız kazanç önlenmelidir (aşırı kar)
  3. Kredi sistemi olmalıdır, şarttır.
  4. Bankacılık sistemi gereklidir ve uygulaması “Riba” tanımı çerçevesinde olmalıdır
  5. Kredilerde fazlalık oluşacaktır, bu fazlalığın çerçevesi bellidir, kamu katılımı ve fonların desteklenmesi de yine bu fazlalıktan olacaktır.
  6. Üçüncü taraf, kredi denetleme ve riskleri bertaraf etme kurumu olmalıdır.
  7. Ödenecek fazla, kamu fonlarına gideceği için sermayenin tekelleşmesini önler, kartel oluşmasına izin vermez
  8. Kredi kurumlarının oluşması ve kredi sisteminin geliştirilmesi önemlidir, ekonominin dinamiklerinden biridir.
  9. Mevduat faizleri değerlendirilebilir. Eğer bankalar topladıkları mevduatları “kredi” olarak kullanıyor ve gelir elde ediyorlar ise, (ki zaten genelde yapılan budur) bu durumda mevduat sahibine de bir pay vermeleri normaldir.
  10. Güncel “Faiz”  ve “Riba” farklı kavramlardır.
  11. Ekonomi, gönüllü katılım ile sürdürülebilir hale getirilir. Herkesin eşit yararlanabileceği, sermayeyi koyan ile, sermayeyi kullanan arasında bir fark olmadığı açıktır. Hepsi topluluğun faydası için olmalıdır.
  12. Müslüman olmayan toplulukların uygulamalarından yola çıkarak “Riba” kavramı değerlendirilemez.
  13. Para’nın niteliğinden ziyade, nasıl kullanıldığı önemlidir. Dünyadaki uygulamalardan farklı olması gerekmez.
  14. Talep edilen fazlalık, önceden piyasa koşullarında oluşmuş olan ortalama kar marjı esas alınarak yapılabileceği gibi, dönem sonunda elde edilen kazanç esas alınarak da yapılabilir.

 

Gelişmiş ülkelerde, bankalar kredi vermek için mücadele ederler. Çünkü kredi talep edecek olanlar son derece azdır. Bankaların önemli gelir kalemlerinden biri olmasına rağmen, kredi kullanma oranı yüksek değildir.

 

Bankalar daha çok “Proje”ye kredi verirler. Kredi talep edilen projenin geleceğini araştırırlar, kazancını hesaplarlar, sürdürülebilir olup olmadığına bakarlar. Buna göre de kredi verirler veya vermezler. İşletmenin yapısı önemli olmakla birlikte, esas olan projenin sürdürülebilir olup olmadığıdır.

 

Böylece verdikleri krediden bir kazanç talep ederler. Bu aslında bir çeşit kar ortaklığıdır. Çünkü yüksek faiz söz konusu değildir. Projenin tahmini getirisine göre bir faiz belirlenir ve uygulanır. Geri ödemeler de buna göre ayarlanır. Sistemin tıkandığı noktada bankalar projeye ilişkin sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla yeniden yapılanmaya giderler. Kredi verip unutmazlar, projeyi de takip ederler.

 

Ancak, İslam dünyasının “Faiz” algısı, diğerlerinin işine gelmiştir. Diğer alanlarda olduğu gibi, Müslüman toplumların geleneksel algıları sebebiyle meydan bütünüyle diğerlerine kalmış ve diledikleri gibi at koşturmuşlardır. Süreç içerisinde gelinen nokta itibariyle, sermaye sahipleri diğerleri olmuştur.

 

Genel olarak  “Para” algısı rahatsız edici olmuştur. Bunun karşılığının olmaması sebebiyle ve özellikle tekelde toplanması, hakimiyetinin belirli noktalarda olması bu algıyı güçlendirmektedir.

 

Ancak “değişim aracı” her ne olursa olsun, ona atfedilen değer ile ifade edilir. Geçmişte değişim aracı altın veya gümüş idi. Zaman içinde altın gümüş karşılığı para tedavüle çıktı. Bugün ise, Para herkes için sadece bir algıdan ibarettir. Gelecekte, kağıt para da ortadan kalkacak, “Rakamlar” para olacaktır. Yani para digitalleşecektir. Önemli olan, değeri belirleme kriterleridir. Bu emek olabilir, üretim olabilir, vs.

 

Bize göre “Emek-Üretim” esas alınarak oluşan ortalama birim değerin karşılığı PARA olmalıdır. Yani Paranın değeri böyle belirlenmelidir.

 

Ayetlerin ortaya koyduğu sınırlamalar çerçevesinde meselenin yeniden gözden geçirilmesi ve ekonominin buna göre dizayn edilmesi zorunludur. Dünyadan bağımsız bir ekonomi düşünülemez. Kur’an da böyle bir sınırlama da yoktur.

 

Öneri:  “RİSK SIGORTASI ve KREDI GARANTI FONU”

 

Ticaretin “Risk” içeriyor olması, yani zarar riskinin bulunması nedeniyle verilen kredilerin önemli bir bölümü kaybedilmektedir. Bu durum dünyadaki önemli bir problemdir. Böyle olduğunda o işletmeden yararlananlar, o kredinin getireceği faydalar vs. büyük oranda zarara uğramaktadır. Yani sadece işletme sahibi açısından değil, o işletme sebebiyle hayatlarını idame ettirenler de zarara uğramaktadır. Dünya buna bir çözüm bulmuş değildir. Bildiğiniz gibi, batan şirketler sebebiyle ülkelerin ekonomileri de ciddi boyutlarda olumsuz etkilenmektedir.

 

Önemli olan husus, riske katılmak değil, riski de bertaraf ederek ekonomiyi dinamik tutmaktır. Para ne için kullanılacaktır? Para aynı zamanda riskleri de ortadan kaldırmak için kullanılmalıdır.

 

Bir risk sigortası fonu kurulabilir. Krediyi veren ve alan eşit oranda bu fona katılır. Verdiği sermayeyi sigorta ettirir. Zarar meydana gelmesi halinde, eğer meydana gelen zarar doğal sebepler yüzünden oluşmuş ise, bu fon işletmeyi destekler. Ayağa kaldırır ve tekrar işler hale getirir. Böylece işletme üretimine devam eder ve aldığı borcu da geri ödeyebilir. Risk sigortasının desteği de karşılıksız olmamalıdır. Ancak uzun vadede işletmenin işleyişini etkilemeyen bir şekilde geri ödeme suretiyle yürütülebilir. İşletme çalışanları da gönüllü olarak bu fona dahil edilebilir. Devlet ise denetler.

 

Bu iki şeye yarar:

  1. İşletmelerin faaliyetini sürdürebilmesi ve o işletmeden yararlananların zarar görmesini önler
  2. Kredilerin yok olmasını önler. Böylece ekonomideki olası riskleri de ortadan kaldırmış olur.

 

Risk sigortası devlet kontrolünde yürütülür. Zarar eden işletmenin denetimi, üretime tahvil edilmesi, hatalı uygulamaların giderilmesi veya gerekiyorsa işletmenin yönetimine el koyarak sürdürülebilir hale getirilmesi devletin yetkisinde olur.

 

Bu konu geliştirilebilir. Bize göre bu konuda Kur’an da bir engel de yoktur. Bu bir çeşit toplumsal yardımlaşmadır. Katılımcılıktır.

 

 

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
08.03.2012
07:39

"FAİZ=RİBA" İNSANLIĞIN/EKONOMİNİN "KANSER"İDİR...

"FAİZSİZ EKONOMİ" İNSANLIĞIN/EKONOMİNİN TEK ÇÖZÜMÜDÜR...

yani...

"ADİL EKONOMİK DÜZEN"...

"ADİL DÜZEN...

detayları

"EKONOMİ" ile ilgili binlerce sayfamızda ve ilgili kitaplarımızda...

se's-SELAM mea'd-DUA...

reşad

Sam Adian
08.03.2012
17:09

Dear Mr. Demirci

Bir hatırlatma ile başlamak istiyorum: Yazımızın başında “ekonomist olmadığımızı, prensipler ve anladıklarımızı anlattığımızı, detayların uzmanların işi olduğunu zaten söylüyoruz. Dolayısıyla konuya bu çerçevede yaklaşmanız yerinde olacaktır.

Devamında ise bir öneride bulunmak istiyorum:

Biz hata yapabiliriz, yanlış yapabiliriz, yanlış anlayabiliriz. Ancak söylediklerimizi, “geleneksel kabuller ile” eleştiriyor olmanız anlamlı değildir. Elbette bu konuda özgürsünüz. Ancak unutmamalısınız ki biz sizin rakibiniz değiliz.

Bu yazımızda iki tanım yaptık: Birincisi RIBA kavramını Kur’an ın nasıl tanımladığını açıkladık. İkincisi ise, Kredi sistemini ve işleyişi garanti altına alacak bir yapı önerdik.

Siz ise, hem Faizli sistemden şikayet ediyorsunuz, bunun en büyük engel olduğunu söylüyorsunuz, hem de geleneksel kabullerden vazgeçmek istemiyor, olası çözüm yollarına kendinizi kapatıyorsunuz. Acaba Allah dileseydi, RIBA kavramını tanımlarken, “her türlüsü-azı veya çoğu” diyemez miydi? Niçin Sermayeden elde edilecek kazancı reddetmeyip sadece sınırlama yolunu seçmiş olabilir sizce? Üstelik, kredi müessesesini ve garanti şartlarını da ortaya koyarak?

Acaba böyle yapmış olmakla, sizin şikayet ettiğiniz unsurları kendiliğinden yok etmeyi istemiş olabilir mi? Lütfen bir düşünün.

Önerimiz ise şudur: Ayetlerden anladıklarımızı geleneksel kabullerle eleştirmek yerine, eğer konuya vakıf iseniz, nasıl uygulanabilirliği veya nasıl yararlı hale getirilebileceği üzerinde tartışmış olmak çok daha faydalı sonuçlar doğurabilir.

Ve evet: “Dönem içerisinde oluşan ortalama değerin iki katı”nın dışındakiler RIBA değildir. Kim bunun aksini iddia ediyor ise, buna delil getirmek zorundadır. Faiz ise başka bir şeydir.

Saygılar

Sam Adian
08.03.2012
17:14

Başkalarının hataları bizim doğrularımız olamaz

başkalarının uygulamaları bizim referansımız olamaz

Bırakın tarihte olup bitenleri, faizli sistemi eleştirmeyi, önce biz kendi sistemimizi ortaya koyup, nasıl onları da içine alabileceğimizin yollarını bulmalıyız. Kaldı ki bu zaten Kur'an da var.

Eğer sizin anlattığınız sistem, uygulanabilir/başarılı bir siste ise, niçin uygulamıyorsunuz? Sisteminize güvenemediğinizi anlıyorum, çünkü şikayet ediyorsunuz. O halde güçlü bir yapı için çalışmak gerekir.

Sam Adian
08.03.2012
17:30

Dear Mr. Demirci

Bir diğer ayrıntı olarak: Hangi faizli sistemden sözediyorsunuz?

Bilmelisiniz ki, gerçek kitaplardaki gibi değildir. Kitapların anlattıkları değil, gerçekte ne olduğu önemlidir. Bakın size bir örnek vereyim:

Burada, yani Hong Kong’da, yıllık faiz % 3’ü geçmez (kredi faizi) Mevduat faizleri % 1 in altındadır. Temerrüt diye bir şey yoktur. Borçlu borcunu zamanında ödeyemediği takdirde “şu kadar fazla ödeyeceksin” diye dayatan kimse yoktur.

Veresiye alışveriş yoktur Kredili alışveriş yoktur, bankada paranız varsa, kredi kartınızı taksitlendirebilirsiniz, bankada paranız yoksa onu da yapamazsınız. Geleceğe borçlanamazsınız. Yeterli geliriniz yoksa, devlet size bakmakla yükümlüdür Bütçe fazla verdiği zaman, bütçe fazlası vatandaşlara dağıtılır Bütçe uygun olduğunda ne elektrik faturası ödersiniz, ne su faturası ödersiniz. Bedavadır. Devletin ihtiyacı varsa katılırsınız. Vergi bir yardımlaşma sistemi şeklindedir, isterseniz devlete ödersiniz, isterseniz bir hayır kurumuna ödersiniz Eviniz yoksa, neredeyse faizsiz ev kredisi alırsınız. (ilk beş yılı sıfır faiz, sonraki yıllar için her yıla ayrı ayrı olmak üzere ortalama % 1’in altında faizle geri ödersiniz) Kredinizi ödeyemeyecek duruma gelirseniz, gider oturur çözüm üretirsiniz. Kimse gelip icra yapmaz. Ödememekte ısrar ederseniz elbette icra olur (biz bunu önlemenin yolunu da söyledik) Belli bir limitin atındaki alacaklar için yasal takipte bulunamazsınız. (US$ 80 000) Borç verirken düşüneceksiniz. Ve son olarak, Hang Sheng borsasının 1 puan düşmesinin dünya üzerindeki olası etkilerini de herhalde biliyor olmalısınız. Siz hangi faizli sistemden sözediyorsunuz?

Saygılar

Sam Adian
08.03.2012
19:10

Dear Mr. Demirci

Japonya'dan sözetiyoruz, her ne kadar japonyanın da ekonomisi benzer olsa da sözettiğimiz yer Hong Kong'dur. 7 milyon nüfusu vardır. Sadece Hong kong değil, Singapur da böyledir, Avustralya, Yeni zelanda da böyledir. Taiwan da böyledir.

Bahsettiğiniz argümanlar güncel realiteye pek uygun şeyler değil. Teorik olarak onları söylemeniz, şikayet etmeniz veya eleştirmeniz mümkün. Ancak gerçekte olup bitenler oldukça farklıdır. Bu saydığım ülkelerin hiç birinde de sizin bahsettiğiniz argümanlar geçerli değildir.

Islam Ekonomisinin tıkandığı önemli noktalar vardır 1. RIBA kavramının çerçevesi, (Reddiyetçilik) Riba dendiği zaman, azı çoğu, her türlüsü “Haramdır” denerek, baştan reddedilmekte ve hareket alanı bırakılmamaktadır. Ayete dikkat edilmesini gerekmektedir. Kur’an tümüyle reddetmez. Sermaye üzerinden elde edilecek kazancı sınırlamakla yetinir. Bir limit çerçeesinde. Bunun da ölçüsünü koyar. Faiz haramdır diyebilmenin delilini ortaya koyabilen de yoktur. Güncel “Faiz” algısı ile “Riba” farklı şeylerdir. Tanım olarak da uygun değildir. Önemli olan, sistemi “makul” çerçevede tutabilmektir. Bir kere dünya’dan bağımsız veya farklı bir sistem ile yaşamanız mümkün değildir. Günümüz dünyasında bunun imkanı yoktur. 2. Kredi uygulamaları. Bugün dünyanın en büyük problemlerinden birisi de çeşitli sebeplerle batan kredilerdir. Bunu telafi edecek bir sistem yoktur. Kur’an ın ortaya koyduğu “karz-ı hasen” kavramı bir “sadaka” şeklinde algılanmaktadır ki bu çok yanlıştır. Bu bir sadaka müessesesi değildir. Hem kredi veren ve kullanan tarafın hem de topluluğun ortak katılımı ile oluşturulan bir mekanizmadır. Üçüncü taraf denetleme ve telafi etme sistemidir. Mülkün sahibi Allah’tır. O halde topluluğun emvali de Allah’a aittir. Eğer topluluk, batan krediler sebebiyle zarara uğruyor ve sıkıntı çekiyor ise, varlığın ne anlamı vardır? İki şey önemlidir: a. Kredilerin batmamasını sağlamak b. Her şeye rağmen bir zarar oluşuyorsa bunu topluluğun zarar görmeyeceği bir şekilde telafi etmek. Bunu neyle yapacaksınız? Sınırlı katılımı olan bir “sadaka” kurumu ile mi? Bu mümkün değildir, yeterli de değildir.

Bunu parayla yapacaksınız. Bir güç oluşturmadan varlık da olmayacağına göre, her şeyden önce sistemin temel taşlarını uygun yerlere yerleştirmek gerekir. Bakara 276 ayet iki anlama gelir. a. “Riba Allah indinde artmaz” peki ne olur? Kur’an tümüyle reddetmiyor. O halde bir şey olmalı? Bu fark zararları gidermek için kullanılır. Böylece bir artış olmaz ama zarar da ortadan kalkar. Burada tekelleşme veya sermaye tahakkümünden sözetmek mümkün değildir. b. Sizin anladığınız gibi “sadaka” olarak algılanır. Böyle algılandığında, dünyanın bugün sizin deyiminizle “faizli sistem” yüzünden düştüğü buhranların başka bir versiyonuyla karşılaşır. Zararı nasıl önleyeceksiniz? Ülke ekonomilerini büyük oranda etkileyebilecek şirketlerin batması halinde ortaya çıkacak buhranı nasıl ortadan kaldıracaksınız ve neyle finanse edeceksiniz? Sınırlı katılımla oluşturduğunuz "sadaka" müessesesi ile mi?

Faiz-Riba kavramlarını anlamak gerekir. Bugün Faiz’in Riba olduğunu söyleyebilmek için bir delil yoktur. Kur’an daki Riba tanımı da bu algıyı reddeder.

Sermaye sahibinin sermayesini nasıl güvence altına alacaksınız? Risk varsa, kredi de yoktur. Kredi yoksa yatırım yoktur, girişim yoktur. O halde ilerlemeyi ve büyümeyi nasıl sağlayacaksınız? Sermaye sahiplerini nasıl ikna edeceksiniz? Onların varlıklarına el koyarak yapamayacağınıza göre, sisteminizi güvenilir kılmalısınız. Sadece bireyler veya topluluk açısından bakmak yeterli değildir. Veya başkalarının uygulamalarını reddetmek sizi mükemmel kılmaz.

Güncel kredi uygulaalarının faiz sebebiyle risksiz olduğunu söylemek herhalde hayal kurmak olur. Eğer böyle olsaydı dünyadaki buhranların pek çoğu olmazdı. Kimileri bunun sermayedarların işi olduğunu söyleyebilirler. Ancak bu kadar basit değildir. Her kredi risk taşır. Siz bir kredi vereceksiniz, krediyi alan o kredi ile yatırım yapacak veya üretecek ve kazanacak, ama sermayeyi sağlayanın bunda bir çıkarı olmayacak. Neden? Sırf adı “faiz” diye. Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Temel argüman, zarar edenin özgürlüğünün ortadan kalkması olarak gösteriliyor. Peki ya zarar eden işletemye emekleri ile katılanlar ne olacak? O işletmenin üretiminden yararlanan topluluk ne olacak? Siz kredinin yolunu kapattınız. “faiz” dendiği için ancak kredinin güvenliğini sağlamak yönünde bir çaba da göstermediniz. Sizin mevcut Faizli sistemden ne farkınız kaldı? Siz işletmenin özgürlüğünü korumaya çalışıyorsunuz ama her halukarda toplum kaybediyor. Değişen nedir?

Fonların birleştirilmesi yoluyla sermayenin güçlendirilmesini reddediyorsunuz. Bireysel yatırımı önleyeceği gerekçesiyle. Oysa bize göre bu yanlış değildir. Tam aksine, her bireyin garantisi olmayan yatırımlara sınırlı sermaye ile girmesi yerine, kurumsallaşmış üretim alanlarında insani koşullarda üretime katılması çok daha verimli ve başarılıdır. Sermayeyi dağıtır, küçültürseniz, gücünüzü de dağıtmış küçültmüş olursunuz.

Biz faiz maliyetinin artırılmasından söz etmiyoruz, Uygulamanın vergilendirilmesinden sözediyoruz. Banka her halukarda vergisini ödeyecek, eğer elde edilen kazanç ortalama değerin iki katını aşıyorsa, aşan kısmın tamamını devlete aktaracak. Burda yanlış olan bir durum yok, maliyetlerin artaması da söz konusu değil.

Bizim tanımımızda: Dönem içerisinde elde edilen topla gelir, ortalama kazancın yarısından fazlaya dekabül ediyor ise bu fazlalık her halükarda devlete aktarılır. Yani siz 10 birim parayla iş yapıyorsunuz (kredi) bu para ile yaptığınız işten piyasa koşullarıda 3 birim kazanmanız gerekiyor idi. Bankaya ise 1,5 birim ödemeliydiniz. Ancak siz 6 birim kazandınız ve bankaya 3 birim verdiniz. İşte bu fark devlete ait olmalıdır. söylediğimiz bu veya başka bir yöntem de olabilir. Önemli olan faizin yararlı hale getiriliyor olmasıdır. (Riba ayrı bir şeydir)

Serbest Pazar ekonomisini zedeleyeceğini söylüyorsunuz. Apple 60 dolara mal ettiği bir cihazı 600 dolara satıyor. Şimdi siz bunun “makul” olduğunu söyleyebilir misiniz? Bunun sermayenin tekelleşmesine neden olmayacağını söyleyebilir misiniz? Nasıl önleyeceksiniz? 1/40 vergi ile mi? Bu da mı siyonizmin işi?

Siyonizmin tezgahına düşmek istemiyorsanız, dünyayı reddetmek yerine, onu da içine alabilecek yapıyı oluşturabilmelisiniz. Bunun için de Kur’an ı anlamaya ihtiyaç vardır. Faizsiz sistem yoktur. Türlü hilelerle kazancın adını değiştirmek, faizsiz olduğu anlamına gelmez. Veya adına faiz demekle o şey faiz olmaz.

Sam Adian
08.03.2012
19:24

Dear Mr. Demirci

Çok fazla "ideolojik" yaklaşıyorsunuz, bu da sizin dünyaya bakışınızı olumsuz etkiliyor.

Dünya "Batı"dan ibaret değildir. Geçmişte Batı belirleyici olabilir, ancak geleceğin dünyasında Batı'nın yeri yok. Kaldı ki dünya nüfusunun kahir ekseriyeti Doğu'dadır. Burada da sizin bahsettiklerinizin hiç biri yoktur.

Japonya örneğiniz yanlıştır. Japonların ekonomik refaha erişmelerinin tarihi uzun değildir. Dünya savaşı sonunda her şeyini kaybetmiş, yerle bir olmuş bir ülkeden sözediyorsunuz. Bunu dikkate almanız elzemdir.

Riba'yı doğru anlamaz, ona göre sisteminizi kurmazsanız, dünyadan kopuk yaşamaya devam edersiniz. Bunun sonucunda da sömürülmeye ve acı çekeye devam edersiniz. Böyle yapmak için hakkınız yoktur.

Allah, bir hükmü ortaya koyarken herhalde bunun sonuçlarını da bilerek koymuştur. Buna itiraz etmek veya beğenmemek bizim açımızdan mümkün değil.

Adil düzeninizi bilmek isteriz, öğrenmeye çalışıyoruz. Bizim söylediklerimizin sizin tasarımlarınız ile ilgisi yok. Kur'an dan anladıklarımızdır.

Saygılar.

Sam Adian
08.03.2012
19:26

“Dönem içerisinde oluşan ortalama değerin iki katı”nın dışındakiler RIBA değildir. Kim bunun aksini iddia ediyor ise, buna delil getirmek zorundadır. Faiz ise başka bir şeydir.

Bu bizi değil Kur'an ın tanımıdır. Ayete dikkatlice bakarsanız siz de rahatlıkla görebilirsiniz

Sam Adian
08.03.2012
19:44

Apple 60 dolarlık bir malı 600 dolara satıyorsa bu tam rekabetin olmamasındandır.

HTC, LG, SAMSUNG, MOTOROLA, T-MOBILE, VIEW SONIC ve daha bir çok adını duymadığınız üreticiler ile rekabet ettği halde böyledir. Benzer ürünler hepsinde vardır.

APPLE'nin SAMSUNG ile yaşadığı krizi hatırlıyor olmalısınız. Bu rekabetten kaynaklanmıyor muydu?

Izin verirseniz, argümanarınızın yetersiz ve ideolojik olduğunu söylemek zorundayım. Bu doğru bir açı değil.

Bize göre kar haddinin de sınırı olalıdır. Bu da sermayenin tekelleşmesine sebep olur ve tehlikelidir.

Bu işletmelerin ne kadar kazanmalarını söylemek anlamına gelmiyor. Üst limitlerin belirlenmesidir bizim bahsettiğimiz şey. Geriye kalan hareket zaten piyasa koşullarında kendiliğinden oluşacaktır. Ancak asgari kar marjı da önemlidir. Aşırı ve haksız rekabetin de önlenmesi gerekir. İşletmeler kar edebilmeli ki ayakta kalabilsinler. Yeterli miktarda kar edemiyorsanız zarar ediyorsunuz demektir.

Sam Adian
08.03.2012
19:46

Bilmediğimiz bir şeyi eleştiremeyiz, sizi bu anlamda Adil Düzen'i eleştirdiğimizi söylemek zordur.

Biz sadece anladıklarımızı aktarıyoruz. Sizi eleştirdiğimiz de yoktur. Sadece ortaya koyduğunuz argümanları sorguluyoruz o kadar.

Sam Adian
08.03.2012
20:46

Dear Mr.Demirci

1. Ayetlere verdiğiniz mana, lafzı terktir. Manayı destekleyecek deliliniz yoktur.

2. Diyelim ki sizin verdiğniz mana doğrudur. Şu halde, Riba oluşabilmesi için Misli olması gerekir. Siz nasıl tümüyle reddedebiliyorsunuz.

3. Böyle davranmak geleneksel alışkanlıktır. Yerine geçmektir. Rablik taslamaktır. Yanlıştır.

4. Manayı tahrif ederek, ıslah ederek kendinize uydurmaya çalışıyorsunuz. Bu yanlıştır tehlikelidir.

5. Meseleleri haramlaştırmak suretiyle çözemezsiniz. ALlah neyi haram kılacağını biliyordu. Sizin işiniz şu da haram bu da haram deek değildir. Allah'ın hükmünü kabul edip ona göre hareket etmektir.

Saygılar

Sam Adian
08.03.2012
20:51

Faiz üzerinde tartışabilmek için herşeyden önce RIBA kavramı üzerinde anlaşmamız gerekir.

Riba marifedir, geleceği değil varolan bir şeyi tanımlar. Verdiğiniz mana bu çerçeveye de uygun olmalı.

Siz enflasyon demek istiyorsunuz deyin. ANcak bu yine de sonucu değiştirmiyor, "değerin iki katı" olma şartını ortadan kaldırmıyor.

Saygılar

Sam Adian
08.03.2012
21:00

Dear Mr. Demirci

Teorik konuşuyorsunuz. Yıllık faiz maximum % 3 tür. Ancak bankalar kredi almak isteyen müşteri bulamaz.

Kimse bankaya faiz geliri elde etmek için parasını koyup beklemez. Herkes işine bakar.

Argümanlarınız böylece çürüdü.

Kötü tecrübelerden yola çıkarak, müreffeh bir sistem tasarlayamazsınız. Sizin yaşadığınız yüksek enflasyon bir tecrübe olabilir, ancak bu sizde bıraktığı izler ile yoluna devam ediyor. Bir referans değildir.

Dolardaki faizin veya enflasyonun % 3 olmasından bize ne. Bizim iddiamız faiz alınsın verilsin değil ki? Derdimiz doğru bir sistem ile dünyayı entegre etmektir. Dolar düşmanlığı ile bunu yapamazsınız. Dolar bir vakıadır. Sizin de dolarınız olsun, niçin yok? 1400 yıllık geleneğiniz var niçin sizin de dolarınız olmadı? ekonominiz olmadı? Sizi engelleyen neydi? Dolar mı? Doların 100 yıllık tarihi var, peki ya önce ne vardı? Osmanlı imparatorluğu vardı, dünyada bir ekonomi mi vardı ki sizi engelledi?

Oturup düşünmek gerekir

Saygılar

Sam Adian
08.03.2012
21:58

RIBA’da herhangi bir faydadan sözedilmez. Kesin olarak yasaktır. Şarap dediğiniz şey için ise (zannediyorum HAMR) HARAM ifadesi kullanılmaz. İkisi çok ama çok başka şeylerdir. Elma ile armut toplanmaz.

Mislinden kastımız “ad’afe” dir. Bunun anlamı da "katı, misli" (Türkçenizdeki misli) dir. yani x2 demektir.

“mudaafe” kelimesinin karşılığı bin yıl önce de exponential idi bugün de aynı. (Türkçe karşılığı üssel) yani üssel değişken. (katlanan hareket)

Enflasyon manasına gelince; RIBA marifedir. Var olan bir şeyi tanımlar. Henüz ticari amaçla keredi kullanımnın olmadığı bir dönemde enflasyondan mı söz ediyorsunuz?

Araplar borç alırlardı, zamanında ödeyemediklerinde ise fazlasını teklif ederlerdi veya borç veren süreyi uzatmak için üstüne ilave ederdi, sonunda bu öyle bir hal alırdı ki, 1 birim, 1000 birim haline gelirdi ve borçlu bunu ödeyemez ve neticede köle olurdu.

Yani bir şeyin RIBA olabilmesi için x2 olması gerekir basitçe. (bize göre böyle değildir, dönem içindeki ortalama değerin 2 katıdır. Yani oluşan değer alınan borcun altında da gerçekleşebilir, üstünde de gerçekleşebilir)

Manayı değiştirmek ve yerine geçekten kastımızın ne olduğunu hususnad DARB-I MESEL yazımızı okuyunuz.

Saygılar

Sam Adian
08.03.2012
23:44

Enflasyon bir sonuçtur. Tali bir meseledir. Önemli olmadığını söylemiyorum, ancak RIBA kavramını tanımlarken enflasyona indirgemek mümkün değildir. Önce RIBA kavramını tanımlamak ve üzerinde mutabık olmak gerekir. Biz ne dedik:

“Riba, dönem içerisinde oluşan ortalama değirin mislidir (katıdır)” dedik. Bir tanıma oturttuk.

Kelimeleri tekrar etmek gerekirse “mudaafe” değişken değerdir. Bu değişim katlı değişimdir üssel değişim. Pozitif de olabilir negatif de olabilir. Yeni, 1 yllık süre için 100 birim para borç verdiniz, ilk uç aylık dönemde para değer kazandı ve ilk günkü değerine oranla 105 birim oldu. İkinci üç aylık dönemde değer kaybetti 90 birim oldu, üçüncü üç aylık dönemde 95 birim oldu, son çeyrekte de 100 birim olarak gerçekleşti. Yani 100 birim olarak verdiğiniz para dönem içinde ortalama olarak 97,5 biri olarak kapandı. (bu kısmı enflasyon ile değerlendirebilirsiniz ancak bununla sınırlandıramazsınız) Yani RIBA’ya esas birim kabaca 97,5 birim oldu.

“ad’afe” kelimesi ise, mislini ifade eder. Yani katı, yalın olarak kat. Yani x2

Buna göre bu borç işleminde RIBA’nın gerçekleşmiş olması için 97,5 x 2 = 195 birim olarak geri talep ediliyor olması gerekir. (en az) Eğer siz, 100 birim olarak verdiğiniz borcu dönem sonundaki ortalama değeri üzerinden 195 birim veya daha yukarıda bir değer ile geri talep ediyorsanız RIBA gerçekleşmiştir diyebilirsiniz. Aksi halde RIBA’dan söz edemezsiniz.

“Faiz” kavramına gelince, bu aslında bir çeşit katılımdır. (bireysel kredileri ayrı tutuyorum, bu tartışılır) Siz bir işletmeye kredi veriyorsunuz, işletme o krediyi kullanıyor ve para kazanıyor. Ama sistemde adı faiz olduğu için siz o kazançtan bir talepte bulunamıyorsunuz, Bu algı yanlıştır. Eğer bu faiz, yukarıda verdiğimiz kriterlere uyar veya aşar ise o zaman RIBA olur. Yok eğer o limitlerin altında kalır ve makul bir değer olarak talep edilirse o zaman RIBA’dan söz edilemez, olsa olsa katılım olur adı “faiz” olsa bile. Kaldı ki, güncel Faiz kavramı ile Kur’an ın Riba’sı aynı şey değildir.

Kağıt para veya madeni para olması bir şeyi değiştirmez. Biz kavramı anlamak için kavramın matuf olduğu döneme bakıyoruz, uygulama için ise günümüze. Her ikisini kavrayarak hareket etmek zorundayız. Bugün Para denilen şey sadece bir algıdan ibarettir. Faiz’in enflasyon üzerindeki etkileri de tartışmalıdır. Çünkü Faiz’in enflasyonu tetiklediğini kesin olarak söylemenin imkanı yoktur. Bilinmemektedir. Paranın enflasyonist etkisi ise spekülatiftir. Tamamen Algı ile ilgilidir. Madeni para da olsa sonuç değişmez. Digital de olsa aynıdır. Algyı yönetin.

Bu işlemi daha doğrusu Ayetteki ifadeyi en iyi anlatan örnek ise “Exponential moving average” denilen şeydir. FOREX işlemlerinde fiyat projeksiyonu yapabilmek için kullanılan bir yöntemdir. Dönem içinde oluşan hareketleri takip eder, düşüşleri ve çıkışları böylece geleceğe matuf projeksiyon sunar. Ne demek istediğimizi anlamanız için bu konuyu inceleyiniz lütfen.

Rekabet koşullarını dünya konjonktüründe tasarlamaz ve uygulamazsanız, bir getto yaratabilirsiniz belki. Böyle yaparak dünya ekonomisinin entegrasyonunu sağlayamazsınız. Ayet’lerin işaret ettiği bir başka önemli nokta da budur. Sadece küçük bir topluluk içinde uygulanan bir yöntem olmayı hedeflemiyor, tüm dünyayı kucaklayabilecek bir sistem öneriyor. Bugüne kadar “Faiz” algısının Riba’ya endexlenmiş olması sebebiyle bir sistem oluşturulamadı. Bu çerçevede sizin ürettiğiniz sistemin dünya ölçeğinde ayakta kalması ve kabul görmesi mümkün değil. Siz sermaye üzerindeki kazancı tümüyle reddetmek suretiyle bir alternatif olmaktan çıkmış oluyorsunuz. Çünkü güncel faizin temelde yaptığı şey, sermayenin de kazanmasını sağlamaktır. Önemli olan bu kazancı sınırlar içine çekip yararlı hale getirebilmektir. Reddetmek değil. Kur’an bunu zaten reddetmiyor, sadece sınırlıyor.

Faiz kelimesi sizi niçin bu kadar ürkütüyor? Kur’an bunu yasaklamıyor ki, niçin bu kadar ürküyorsunuz. Kur’an bunu yönetmenizi söylüyor. Niçin kapitalizmi yönetmek yerine farklılaşma çabası içindesiniz?

Batı medeniyetinin sorunları sizi niçin ilgilendiriyor? Geleceğin dünyasında batı yok. Niçin oraya takılıyorsunuz? Batı bir tehlike olmaktan çıkalı çok oluyor. Asıl güç doğuda. Bunu atlamamalısınız. Ancak, batı veya doğu, bizim sistemi tasarlamak için etken olmamalı, bizim yapmamız gereken, karşımızdakilerin argümanlarını bilerek hareket etektir. Aksi halde kopuk bir sistem haline gelir ve yaşama şansı da olmaz.

Ancak uygulamaları da iyi analiz etmeniz gerek. “şimdi kriz dönemi o yüzden kredi alan kimse yok” demek çok basit bir yaklaşım olur. Kredi alan birilerinin olması için, krediye ihtiyaç olması gerekir. Krediye ihtiyaç yoksa kimse kredi talep etmez. Bunun krizle ilgisi yoktur.

Biz paranın bir “varlık senedi” olması gerektiğini söylüyoruz.

Sam Adian
09.03.2012
06:04

Dear Mr. Demirci

- Kuran bu dünyayı oluşturan düzeni bizim için yasaklıyor. Siz kendi kendinize yasaklıyorsunuz. Kur’anın helal ve haramlarını olduğu gibi kabul etmek yerine, şu da haramdır bu da haramdır diyerek onları genişlettiğiniz için yasaklıyorsunuz. Sonuçta dönüp bunu Kur’an ın yaptığını söylüyorsunuz. Hayır, bunu kendi kendinize yapıyorsunuz. - Ama siz reel ekonomi yerine finans ekonomisini ya da rant ekonomisini teklif ediyorsunuz. Hayır, biz bahsettiğiniz zararlı etkileri Kur’an ın önerdiği şekilde zaman içinde eritmeyi ve notrolize etmeyi, ama bunu yaparken dünyaya entegrasyonu reddetmemeyi öneriyoruz. - Faiz enflasyona neden olur. Bu matematik olarak öyledir. Hem monetarist hem de Keynesgil iktisatçılar, uzun dönemde enflasyonun sebebinin para arzının artırılması olduğunu söylerler. Ancak Faizin doğrudan enflasyon üzerindeki reel etkisi konusunda kesin bir görüş yoktur. - Faizin karşılığını nereden vereceksiniz ? Faizden sözedebilmek için Kredi olmalıdır. Kredi bir değer içindir. Üretim veya işletme içindir. İşletme kazanmaktadır O halde sermayeye de pay verir. Diyelim bir ev alıyorsunuz, kredi aldınız 10 yılda geri ödeyeceksiniz. Evinizin 10 yıl sonraki değerini hesaplamıyorsunuz, ödeyeceğiniz faizi haram sayıyorsunuz. Bazı önemli İslam alimleri bu konuda borcun geri ödendiği tarihteki değeri dikkate alınmalıdır diyor. Ama siz bunu dikkate almıyorsunuz. Altın aldığınızda fiyatının yükselmesi sizi ilgilendirmiyor, o ayrıca ödenmiş bir bedel olmuyor, bir ev aldığınızda faiz oluyor. Bu çelişkilidir. - Aynı şekilde para emisyonunu sürekli olarak artırın aynı oranda bir dengeleyici tedbir almazsanız bu da enflasyon doğurur. Para arzından söz etmiyoruz. Faiz algısından söz ediyoruz. Sermaye üzerindeki işlemlerde faiz uyguluyor olmak ve bunu denetimli halde yapmak para arzını artırmaz. Öyle olsa bile kontrol altında tutabilirsiniz. Bu konumuzun dışında. - Krediyi verirken maksadınız önemli. Hayrına veriyorsanız burada bir sorun yok. Ama kazanmak için veriyor da riske ortak olmuyorsanız bu ekonomiye zararlıdır. Riske nasıl ortak olursunuz? Zarar meydana geldiği zaman veya işletme battığı zaman verdiğiniz krediyi kimden geri tahsil edeceksiniz? Riske ortak olmuş olmuyor musunuz? Sonraki aşamalarda sistemin yanlış yönlerini düzeltirsiniz, Kur’an a uygun hale getirirsiniz. (Icra vs.) Ancak meseleyi risklerden tamamen arınmış olarak görmenin imkanı yoktur. -Biz “Risk sigortası ve Kredi Garanti Fonu” önerdik. Siz bunu devlet olarak algıladınız. Bu devlet olmak zorunda değil. Bizim anlıyışımızda devlet ekonomiye veya üretime doğrudan katılan veya yönlendiren bir oluşum değildir. Ekonomi kendi dinamikleri içerisinde gelişir. Devlet ise sadece denetler. Devlet de kurallara uyar. Biz bu öneriyi yaparken, dar katılımlı ve sınırlı bir fon yerine, geniş katılımlı ve aktif bir fon oluşturmayı hedefledik. Kaldı ki, bir işletme battığı zaman, bir kredi battığı zaman bunu yine halk ödüyor. Yardımlaşan kimdir, fonu oluşturan kidir? Adına A veya B demeniz sonucu değiştirmez. Önemli olan, minimum zararla problemi ortadan kaldırmak ve sürdürülebilir bir refah oluşturmaktır. - Niye birinin batık kredilerini vergileri ile kapatsın. Niye birinin krediyi batırmasına izin veriyorsunuz? Verdiniz diyelim ve devleti de bunun dışında tuttunuz, o batıştan zarar görecek olan kim? Halk değil mi? Fona katılım sizi niçin rahatsız ediyor? Krediler battıktan sonra ağır bir yükü naltına girmek yerine, küçük katılımlarla halkın ezilmemesini sağlamak çok daha sağlıklı değil mi? Sokakta gördüğünüz fakire sadaka vererek onu alıştırıyorsunuz oluyor, ama onun çalışıp üretime katılmasını sağlayacak mekanizmayi desteklemek olmuyor. Bu anlaşılır değildir. - Türkiyede sizin dediğiniz şekilde uygulama yapan bir iktidar ve 55 % lik bir siyasi güç vardır. Meseleye bu açıdan yaklaştığınız zaman ideolojik refleksleriniz sizi engeller. Bu hep böyle oldu. Böyle yaptığınız zaman “farklılaşma” çabası içine girmiş olursunuz. Türkiye’deki iktidardan bize ne. Sizi bilmem ama beni hiç ilgilendirmiyor. Beni ilgilndiren şey Kur’an dır. Insanların ne yaptıkları değil. Ben sizi anladım. Siz, yerleşik kabullerinizle ve yöntemlerinizle, Kur’an ın önerdiği şeyi değil, kendi algınız doğrultusunda bir sistem tasarlıyorsunuz. Bunun adına da Adil Düzen diyorsunuz. Bu adil düzen olmaz, sizin düzeniniz olur. Hileli üretim olur. Böyle yaparak emperyalistlerden farklı bir öneride bulunmuş olmuyorsunuz. Tek fark, emperyalistlerin referansı Kur’an değil, siz ise Kur’an ı referans kabul ettiğinizi söylüyorsunuz ancak onu da kendinize göre anlama gayreti içindesiniz. Yöntemleriniz sizindir, itirazımız yok. Bizim yaptığımız, bunun yanlış olduğunu söylemek ve uyarmaktır. Biz sizi her şeyden önce “düzeni yalnızca Allah’a mahsus kılarak Kur’an ı olduğu gibi kabul etmeye” davet ediyoruz. Hiçbir ilave yapmadan ve değiştirmeden. Islah etmeye çalışmadan, yöntemlerinize göre yorumlamaktan vazgeçerek.

Vesselam





Çok Yorumlanan Makaleler
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27160 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15271 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13502 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12869 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34559 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12248 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14452 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14007 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10522 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53014 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12324 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11417 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14311 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
EKIMUS SALAT - Namaz bir Ritüel midir?
1.02.2012 19561 Okunma
16 Yorum 28.05.2024 14:30
Sam Adian
SLT ve SISTEM Toplu değerlendirme ve cevaplar
19.02.2012 11354 Okunma
16 Yorum 24.02.2012 01:08
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12428 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11477 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7604 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12743 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6901 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8100 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 6957 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8605 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5606 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9438 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7661 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7762 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5405 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9681 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9281 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7202 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 6993 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
SLT-CEMAAT ŞERHI
15.02.2012 4340 Okunma
6 Yorum 16.02.2012 17:53
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4801 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 7001 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4687 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
Allah Nasıl SLT eder?
2.02.2012 4861 Okunma
5 Yorum 03.02.2012 19:11
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6505 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5279 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7098 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12185 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7809 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 6997 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 16953 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6441 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12306 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5583 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5276 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7138 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5603 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4092 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6017 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5616 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6707 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9564 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7499 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5529 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7017 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6469 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6438 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5592 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
SLT ve CEMAAT -
4.02.2012 4358 Okunma
1 Yorum 05.02.2012 08:58
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4419 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 4989 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5420 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4224 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6921 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3752 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3709 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4227 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5891 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3803 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4239 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2552 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 3084 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2742 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4351 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 3006 Okunma
Sam Adian
AN IMPORTANT EXPLANATION
28.05.2024 278 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4150 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4566 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4355 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4715 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6369 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4615 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6565 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6746 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4084 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4407 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4614 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3794 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 3163 Okunma
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5584 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4345 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5683 Okunma
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4350 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 4965 Okunma
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12121 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5472 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5068 Okunma


© 2024 - Akevler