Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012
4867 Okunma, 6 Yorum

ESAS ÇERÇEVE

Basamak esasları:

Kur’an ın ortaya koyduğu genel esaslar itibariyle tanımlanması elzem olan asli kurallar:

  • Yaşama hakkı ve dokunulmazlığı
  • Temel hak ve özgürlükler
  • Topluluğa katılma ve kamudan yararlanma hakkı
  • Yargıyı seçme Hakkı (Hukuku seçme)
  • Güvenlik hakkı
  • Eşitlik hakkı
  • Mülkiyet hakkı

Kur’an ın evrensel değerlerini oluşturur.(özetle) Bu değerler hangi suretle olursa olsun değiştirilemez ve kısıtlanamaz. Bunlar düzenin de temelidir. Bütün insanlar için geçerlidir (Bizim özelimizde Ademoğlu) Herkesi kapsar ve eşit muameleye tabi tutar.

Kurumlar buna göre oluşur ve bu temel esaslara göre hizmet üretir.

  1. Basamak esasları:

İkinci basamak esasları, daha çok “Hukuk” olarak nitelendirilebilecek esaslardır. Temel Hukuk “Kur’an” ın kesin olarak ve açıkça “Helal” ve “Haram” olarak tanımladığı hükümlerden oluşur. Bunlar da değiştirilemez. Yasalar bu çerçeveye bağlı kalınarak kademeli olarak düzenlenir ve uygulanır.  Kur’an ın “Haram” demediği hiçbir şey şu veya bu şekilde “HARAMLAŞTIRILAMAZ” Esas olan özgürlüklerdir. (Helallerdir)

Kur’an ın “sakınılması”nı öngördüğü hükümler zamanın gereklerine göre yorumlanması gereken ve bilimsel veriler ışığında değerlendirilmesi gereken kuralları oluştururlar. Bunlar değişkendir. Sosyo/ekonomik, sosyo/kültürel  yaşam koşullarına bağlı olarak ihtiyaçların gerektirdiği şekilde  kademelendirilerek kural haline dönüştürülür. Bu tür hükümler/uyarılar, “HELAL” veya “HARAM” olarak isimlendirilemez.  Bunlar ancak “Yasaklar” olarak zikredilebilir.  Yasak olmayan veya Yasaklanması gerekmeyen hükümler için herhangi bir düzenleme yapmaya gerek yoktur. Veya düzenleme yapılsa bile bu hükümler yine “Yasak olmayanlar” şeklinde isimlendirilmelidir.

  1. Basamak esasları:

Bu kademe, Kur’an ın “Helal”, “Haram” ve “sakınma” belirtmediği veya işaret etme gereği duymadığı alanlarda yapılacak olan düzenlemelerdir. Bu serbest alanı oluşturur ve zamanın gereklerine göre gönüllü katılımla düzenlenerek uygulanır.

“Vacip, Sünnet, Mübah, Müstehap, Mekruh vs.” gibi isimlendirmeler yapılamaz.  Kural olması veya üzerinde görüş birliğine varılmış olması o hükmün “kutsal” olduğu anlamına gelmez. Kutsalı Allah belirler.

Bunun sebebi, kendi düzenimizi kurma ve yaşama hakkımız olmasındandır. Dünya hayatında ihtiyacımız olan düzeni tesis ederken birtakım kurallar da gereklidir Allah da bu alanı bize bırakmaktadır. Kur’an Dikkat edilmesi gereken noktaları da işaret etmekte ve bize yol göstermektedir. Serbest karar alma ve uygulama hakkı vardır.

Şimdi, yukarıda kısaca özetlediğimiz esaslara göre, (eksiklerimiz olabilir/özettir), Beşeri ihtiyaçlarımızı ve problemlerimizi çözmek için ortaya koyacağımız hükümlerin serbest olduğunu bilerek hareket etmek zorundayız. Bunları “Helaller” veya “Haramlar” şeklinde isimlendirmek, “Yerine geçmek” anlamı taşır ki bu mümkün değildir. Kaldı ki gerekli de değildir. Insan’ın “Yeryüzünde Halife” olması, ona Allah adına hüküm koyma hakkı vermez. “Helal, haram, günah, sevap” koyma hakkı Allah’a aittir. İlave helal ve haramlara, günah veya sevaplara ihtiyaç yoktur.

Niçin Helaller veya haramlar üretiyoruz? Trafik kuralları vardır ve helal/haram şeklinde isimlendirilmemektedir. Ama herkes uyar. Niçin helal, haram, günah, sevap şeklinde tanımlamalar yapmamız gereksin?

Kur’an bütün insanlığı kucakladığına göre, Kur’an ı “Esas” kabul edenler, bu kurallarla kendilerini zaten bağlarlar. Diğerlerinin sevapları veya günahları farklı olabilir. Herkes kendi referansına göre bunları uygular ve yaşar. Ancak sosyal hayatta ortak kurallara bağlı kalır. Ortak kurallar, Kur’an ın da çerçevesini belirlediği Evrensel kurallar ile sınırlı olmalıdır.

Kısaca Kur’an ın insanın günlük hayatını başkalaştıran, parçalara ayıran veya değiştiren bir hükmü/yapısı yoktur. Ortaya koyduğu her hüküm, normal hayatın doğal akışı içerisinde uygulanabilecek, özel bir zaman ve mekan gerektirmeyen doğal kurallardır.  Sosyal hayat içerisinde “Farklı” olmayı gerektirecek hiçbir hükmü veya önerisi yoktur.

Düzen” için temel çerçeveyi bu şekilde özetledikten sonra bazı eleştiriler (aslında özeleştiri) yapmak gerekir:

“Adıyan - Yapmak istediğiniz anlaşılıyor. Siz Topluluğu ALLAH yerine koyarak bir sistem inşa etmeye çalışıyorsunuz. Ancak böyle yapmanın büyük sakıncaları vardır.

Karagülle- Bunu ben yapmak istemiyorum. Ehli sünnetin icmai böyledir.”

Bir sistem tasarlıyor isek, bu sistemi geçmişe göre mi tasarlayacağız yoksa, Kur’an dan bugün anladığımız şeye göre mi? Eğer “Ehli sünnetin icması böyledir” dersek, yeni bir sistem oluşturmamız veya yeniden bir düzen oluşturmamız mümkün olmaz. Çünkü, kelimeleri veya kuralları ne kadar yeniden yorumlasak, ne kadar yeniden mana versek bile, bu icmalar her zaman karşımızda duracak ve yaptığımız yorumlar “icma” duvarına çarpacaktır. Böyle de olmaktadır. Bunların bağlayıcılığını kural olarak kabul ettiğiniz zaman, geriye hareket edeceğiniz bir alan kalmıyor.

Bunun en canlı örneği, burada yazdığımız yazılara gösterilen tepkilerdir. Mana ne kadar doğru olursa olsun veya ne kadar mantıklı olursa olsun (veya tersi) “icma ve Usul” devreye girmekte ve ilerleme mümkün olmamaktadır. Her ne kadar “ictihat yapıyoruz” dense bile gerçek budur. İctihatlar bu duvarı yıkmaya yetmiyor.

Herşeyden önce yöntemi yeniden belirlemek gereklidir. Veya yeniden yorumlamak gereklidir. Eğer geçmişin kurallarını yöntem kabul edecek isek, şu halde yeni bir şey nasıl ortaya konulacaktır? Yerleşik kabullere göre bir sistem olacaksa bu zaten var. İhtiyaçlara cevap vermiyor olmalı ki, yeni bir düzen oluşturma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bu husus öncelikli olarak değerlendirilmeli ve buna göre hareket edilmelidir.

Karagülle - Sistem içtihat ve icmalara dayandığı için dinamiktir.   Kurumlar mekanizmadır. Kurumu oluşturan kişilerdir. Kişiler, içtihatları ile, topluluklar icmalar ile onu dinamik haline getirmiştir.  Hakemlerden oluşan yargı, denetimi ile anarşıyı ortadan kaldırır. Allahın halifesi olarak hareket edenler anarşıya sebep oluyor da sermaye adına hareket edenler anarşıya sebep olmuyor. Nasıl izah edeceğiz. Biz yeni şey önermiyoruz. Her şeyi Kurana göre çözelim diyoruz. Allahın halifesi olduğumuzu bilerek çözelimdiyoruz. Heva ve hevesimiz ile çözmeyelim diyoruz. Allahın düzeninde şeriklere tapmayalım diyoruz. Siz anarşi olur diyorsunuz. Allaha taparsak anarşi olur putlara taparsak olmaz mantığı içine giriyorsunuz.”

Hawking : “Kainattaki fizik/doğa kuralları varken Tanrıya Gerek yoktur” diyor. Bu ifadeyi biz, “Tanrıyı Reddetmek” olarak anlamıyoruz. Hawking hangi amaçla söylemiş olursa olsun, Cümlenin kendisi sistemi tanımlamak açısından önemlidir.

Biz Allah’a yöneliyoruz. Dünya hayatımızı onun önerdiği şekilde dizayn etmek ve sürdürmek istiyoruz. Insan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir. Buraya kadar bir problem yok. Peki “seçilmiş olan kimdir?” Bizim diğer insanlardan farkımız nedir? Kur’an a göre her “iyi insan olan, iyi işler yapan” seçkindir.  O halde fark nerede? Üstünlük “Takva” (gönül bağı, sevgi) ile olacaksa, herkes üstün olabilir.

Bu yüzden sistemi fonksiyonellik/işlevsellik üzerinde tasarlamak gerektiğini söyledik. Allah ve Resulu bizim başımızda bekçi değil ki niçin her işimizi Allah’a bağlıyoruz? Mucizeler de olmuyor. O halde yapmamız gereken Kur’an ı anlamak değil midir? Ictihat ve Icma’lar güncel olacaksa dinamizm bir ölçüde mümkün olur. Ancak bunun da çerçevesini koymak gerek. Kimin ictihadı ve icması? (Temel esaslar ile ilgili olarak) Detaylar tartışılır elbette, ancak icmalar katılımcı olmalıdır. Yani Sadece Kur’an Ehli veya Ehl-i Sünnet gibi sınırlamalar olmaksızın, bütün insanlar için olmalıdır.

Bu, puta tapmayı gerektirmez. Bu Kur’an ın ortaya koyduğu şeydir zaten.

Karagülle - Bencil insanı Allah yaratmıştır. O insanın topluluğunu da o var etmiştir. Kuranı o bencil insana göndermiştir. Devlet ve kurumları o bencil insanı dengede tutmak için teşri etmiştir. Siz Allahı yer yüzünden sürmeye çalışmış olmuyor musunuz. Yer yüzünü onun şeriklerine bırakma çabası içinde olduğunuzun farkında olmalısınız.”

Niçin şeriklere terk etmiş olalım? Geçmişte Farklılaşmak/başkalaşmak adına ortaya konulan uygulamalar bizi başarısız kıldı. Niçin rakiplerimizin veya sizin ifadenizle Sermayenin eline terk edelim?  Onların bizden farkı nedir? Farkı şudur: Onlar kendi sistemlerini tasarlıyor ve uyguluyorlar.  Kendilerine göre faydalı bir sistemleri var. Biz ise, Düzeni FARKLILAŞMA olarak görüyoruz. Böyle olduğu için bütünleştirici olmaktan çok, ayrıştırıcı hale geliyor.

 “Karagülle -  Benim yaptığım sizin önerdiğinizdir.  Nebi Allahtan emirler alan demektir. Her insan kendisi için nebidir. İlmi içtihatta bulununca vahiy almış olur. Hatalı olsa bile onunla amel etmekle mükelleftir. Çünkü ona hata yaptıran da Allahtır. Kuran bilmiyorsanız sorunuz diyor. sorma ruhsatını bilmemeye şart yapmıştır. Bilirsen soramazsın.  Her ilim ilahi vahıydır.  Nebi o bilen kimselerdir. Onların icmaı da  Allahın katı vahyıdır.Seçilmiş alimler, içtihatları ile topluluğu temsil etmektedirler. Çünkü insan müçtehidini kendisi seçtiği için onun adına o içtihat etmiş oluyor. Aynı mezhepte olanlar ittifakla hükümler kabul etmiş olur. İcma halinde ise tüm topluluk ilahi vahyı almış olur. “

Bu konuda prensipte anlaştığımızı görüyorum. Biz “Nebi” kavramını bir mekanizma olarak görüyoruz. (bilgi/iletişim mekanizması) Siz ise, “Nebi” kavramını “Allah’tan emir almak” şeklinde değerlendiriyorsunuz. Bu aslında bir sonuçtur. Prensipte anlaşıyoruz çünkü bizim anladığımız manadaki mekanizma, sizin söylediğiniz sonucu da içerir.

“SLT, Zekat, Mescit” kavramları üzerinde de en azından prensipte anlaştığımızı zannediyorum. (Kavramsal mana olarak)

Karagülle- Biz sizin namaza verdiğiniz manasını, zekata verdiğiniz manasını ret etmiyoruz kabul ediyoruz. Siz bizim kurandan anladığımız namazı zoraki tevilleriniz ile ret ediyorsunuz.”

Biz yerleşik namazınızı reddetmiyoruz. O bir ibadettir, biraz düzenlemeye ihtiyacı olsa bile. Temelde “Rüku” ile aynı şeydir. Bizim itiraz ettiğimiz şey, bu uygulamanın “SLT” kavramı ile örtüşmediği bunun SLT olmadığıdır. Pratikte geleneksel “Namaz” kavramının sakıncaları da vardır:

  • Mescide katılımı nasıl sağlayacaksınız? Eğer “Mescit” bir toplantı yeri ise, oraya herkesin gelmesi gerekir. Bir ibadet çerçevesinde gördüğünüz zaman, sizin gibi olmayanları dışarıda bırakmış olursunuz. (kastım geneldir, suçladığım şeklinde anlaşılmasın)
  • Sosyal barışı nasıl tesis edeceksiniz? Bir Hıristiyan (veya başkaları) sizin ibadetinizi yapmak zorunda değildir. Niçin buna mahkum edelim? Niçin dar bir çerçeveye sıkıştırıp “ayrışma” nedeni olmasına izin verelim?
  • SLT bir ibadet değilse, niçin Kur’an ın çerçevesini değiştiriyoruz?
  • Bu bir çeşit kavmiyetçilik haline gelmiyor mu? (Kavimler vardır, ama kavmiyetçilik kaldırılmıştır)

Bize göre Peygambere “Nebi” denmesinin sebebi, herkesin bilgi aldığı kişi olmasından kaynaklanıyor. Bu çerçevede değerlendirdiğimiz zaman, Resul/Muhammed konusunda da çokça bir ayrılığımız yok

“Merkezi Yönetim”, “Bucak” ve “Merkezler “ tanımlamalarınız hakkında şu aşamada fikir yürütmek veya bir öneri geliştirmek istemiyorum. Çünkü bu kavramlara ilişkin daha detaylı bilgiye ihtiyacımız vardır. Sizin tasarladığınız ve öngördüğünüz yapıyı bilmiyoruz, öğrenmeye/anlamaya çalışıyoruz. Mevcut haliyle bazı çekincelerimiz var. Ancak bunu ilerde detaylandırmak daha uygun olacaktır.

“insan Eksenli” olması konusunda da zannediyorum anlaşıyoruz. Temelde kısıtlayıcı değil, özgürleştirici / bütünleştirici bir yapı öngörüyoruz. Evrensel insan haklarını da esas alan bir sistem.  (bu zaten Kur’an ın ortaya koyduğu çerçevedir de aynı zamanda)

Savunma hakkınıza itirazımız yok. “Adil Düzen” kavramını öğrenmeye çalışıyoruz. Zaman içinde daha detaylı önerilerimiz veya eleştirilerimiz olabilir.

Son olarak “kararlarda katılımcılık” sizin kabul ettiğiniz bir şey değil ise, uygulamayı nasıl düşünüyorsunuz? Elbette kararlardan kasıt, sosyal hayata ait olan kararlar diye anlıyoruz.

Önerimiz: Fıkhın "ayrıştırıcı" kurallarını yeniden gözden geçirmek yararlı olabilir.

Vesselam

 

 

 


YorumcuYorum
Süleyman Karagülle
01.03.2012
14:49

“Temel Hukuk “Kur’an” ın kesin olarak ve açıkça “Helal” ve “Haram” olarak tanımladığı hükümlerden oluşur. Bunlar da değiştirilemez. Yasalar bu çerçeveye bağlı kalınarak kademeli olarak düzenlenir ve uygulanır. Kur’an ın “Haram” demediği hiçbir şey şu veya bu şekilde “HARAMLAŞTIRILAMAZ” Esas olan özgürlüklerdir. (Helallerdir)”

Kuran her meselden darb eder, siz de taktir edersiniz ki bunu her soruna bir örnek yoluyla yapmaktadır. Biz ise bunu kıyas yoluyla anlarız. Bu durumda helaller ve haramlar oluşur. Kur’an’ın evrenselliğinden bunu anlıyorum. Sorun sadece isimlendirmeyse siz buna ‘özgürlükler ve yasaklar’ diyebilirsiniz, sonuç değişmeyecektir.

Ayrışma fikri sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? Farklı düşünen ve bu düşünce doğrultusunda yaşayan insanların ayrışmasından daha normal ne olabilir k? Bu anlamda bir homojenlik kaygısı olmamalı diye düşünüyorum.

“Eğer “Mescit” bir toplantı yeri ise, oraya herkesin gelmesi gerekir. Bir ibadet çerçevesinde gördüğünüz zaman, sizin gibi olmayanları dışarıda bırakmış olursunuz.”

Bunun adı ‘dışarıda bırakma’ değil ki. Dernek üyesi olmayan birinin toplantılara katılamaması gibi bir şey. Bu zaten kendi tercihi, bir yaptırım değil ki. Baştan Mümin veya Müslim olduğuna karar verirsin ve her şey ona göre şekillenir. Bu da hayata bir düzen ve disiplin katar. Dahası bu disiplini oluşturabilmek için toplumda farklı topluluklar oluşmalı ve bunların yetki ve sorumlulukları eşit olmamalı.

Reşat Nuri Erol
01.03.2012
16:40

nihayet...

asıl meseleyi ele aldığınız...

yani...

bizim ve bütün beşeriyetin asıl meselesi olan "DÜZEN" meselesini ele aldığınız için teşekkürler...

o mesele de bizim için;

ADİL DÜZEN,

ADİL EKONOMİK DÜZEN,

ADİL DÜZEN MEDENİYETİ,

yani

III. BİN YIL MEDENİYETİ'dir...

ve's-selam mea'd-dua.. dua.. dua...

reşad

Sam Adian
01.03.2012
17:49

“Helal” ve “Haram”lardaki titizlik

"Kuran her meselden darb eder, siz de taktir edersiniz ki bunu her soruna bir örnek yoluyla yapmaktadır. Biz ise bunu kıyas yoluyla anlarız. Bu durumda helaller ve haramlar oluşur. Kur’an’ın evrenselliğinden bunu anlıyorum. Sorun sadece isimlendirmeyse siz buna ‘özgürlükler ve yasaklar’ diyebilirsiniz, sonuç değişmeyecektir."

Bunun sebebi şudur: Eğer “Helal-Haram” ihdas etme yolunu açarsanız, halihazırda elimizde bulunan ciltler dolusu helal ve haramlarımızın farklı versiyonlarını oluşturmuş olursunuz. Çok basite indirgeyerek bir örnek vermek istiorum: Hayrettin Karaman idi yanılmıyorsam, bir yazısını okumuştum. Kendisine sorulan bir soru üzerine cevaben açıklama yapıyor: “Hocam resim haram mıdır?”Ayet ile haram değildir ama Sünnette haramdır!” Bu nasıl olabilir? Bu aynı zamanda Resulullah’ı “TANRI” yerine koymak değil midir? Sıkıntı buradadır. Ayet’in “Haram” kılmadığı bir şeyin haramlaştırılması hususunda Allah Resulune izin vermiyor iken, biz nasıl böyle bir şey yapabiliriz? Üstelik Resulullah’ı kullanarak… Bunun üzerinde düşünmek gerekir. Bir kıyas yapalım: Hamr “üzüm şarabıdır”, üzüm şarabında alkol vardır, alkol zararlıdır, o halde bütün alkoller haramdır. (Ayette “Haram” olduğuna dair herhangi bir ifade olmamasına rağmen) Bununla da sınırlı kalmamaktadır. “Hamr-Humr” başlıklı yazımın yorumlarında bir örnek vermiştim: “Mangosten ve Ciku" isimli meyveler yoğun alkol konsantrasyonu içerirler. Kabuksuz olarak yarım kilo yemeniz yeterlidir, sarhoş eder. O halde bu haram mıdır?” Cevap “Evet haramdır” “Hamr” kelimesinden kıyas yoluyla vardığımız nokta, “yiyeceklerin-meyvelerin haramlaştırılması" oldu. Halbuki, Allah Kur’an da meyvelerin temiz bir rızık olduğunu söyler. Onlardan ekonomik kazanımlar elde edebileceğimizi söyler. Bu yasaklanma öyle bir yasak haline geldi ki, adına da “HARAM” demiş olduk. Oysa Kur’an buna Haram demez. Bu veya bunun gibi konularda belirli kurallar koyabilirsiniz, sınırlamalar getirebilirsiniz. Ancak buna “Haram” dediğiniz anda, o artık bir “Tabu” haline dönüşür. Peki ya sonuç? Böyle olması sebebiyle İslam dünyasında üzüm bağları ortadan kalkmıştır. Bu meyvenin ekonomik kazanımları bin yılı aşkın süredir başkalarının insiyatifine ve kontrolüne terk edilmiştir. Neredeyse “Alkol” ticareti yasaklanmıştır. Bırakınız meyveden elde edeceğiniz ekonomik girdileri, sanayi ürünlerinin bile yasaklanması yoluna gidilmiştir. (Bize göre “Hamr” kelimesinin kastı “üzüm şarabı” değil “Drug” dur, yani uyuşturucu, Lütfen bu konuyu derinlemesine araştırınız.) Bu yasağın başka sonuçları da vardır: Alımı, satımı, bulundurulması veya kullanılması yasaklanmış olan bu içecek sebebiyle, Islam toplumu dünyadan kopmak zorunda kalmıştır. Çünkü bir restauranta gidip oturamadık, içki vardı. Toplantılara katılamadık, çünkü içki vardı. Anlaşmalar yapamadık çünkü içki sebebiyle bir araya gelemedik. Öte yandan, sarhoşluk veya alkolizm dünyanın hiçbir yerinde meşru değildir. Bu ikilemi gördüğünüz zaman “burada doğal olmayan bir şeyler var” demek zorunda kalırsınız. Kıyas’ı nerede yapabiliriz? diye sormak gerekirse: “Domuz eti haramdır” O halde domuz eti ile yemek yapılamaz. Gıda üretilip piyasaya sürülemez. vs. Bu doğaldır, çünkü “kesinlik” vardır. Ancak domuz etinin yasaklanmış olması sebebiyle, dünya ekonomisinden veya dünya societyden kopmak gerekmemektedir. Bu yasak böyle bir sonuç üretmemektedir. Kaldı ki, Kur’an “şuna haram buna helal” demeyiniz diyor. “Ve lâ tekûlû limâ tesıfu elsinetukumul kezibe hâzâ halâlun ve hâzâ harâmun li tefterû alâllâhil kezib….” (Nahl 116). İşte mesele budur. “Helal-Haram” yetkisi sadece Allah’ındır. Bu yetki Harc-ı alem kullanılabilecek bir şey değildir. Bizi çekincemiz ve rahatsızlığımız da budur.

Lütfi Hocaoğlu
01.03.2012
18:45

Bize göre “Hamr” kelimesinin kastı “üzüm şarabı” değil “Drug” dur, yani uyuşturucu, Lütfen bu konuyu derinlemesine araştırınız.

O zaman niçin Hamr ve humur makalenizin altındaki yorumları kapattınız. Nahl 116 ayetini örnek vermişsiniz. Önce ondan önceki Nahl 114 ayetine bakalım: فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا Allah’ın sizi rızıklandırdığı tayyib helal şeylerden yiyin. Sizin mantığınıza göre açıkça haram olarak yazılmayanlar helal. O zaman bu ayete gerek yok. Zaten her şey helal. Niçin tayyib helali yiyin dedi? Kaldı ki, Kur’an “şuna haram buna helal” demeyiniz diyor. “Ve lâ tekûlû limâ tesıfu elsinetukumul kezibe hâzâ halâlun ve hâzâ harâmun li tefterû alâllâhil kezib….” (Nahl 116). İşte mesele budur. “Helal-Haram” yetkisi sadece Allah’ındır. Bu yetki Harc-ı alem kullanılabilecek bir şey değildir. Bizi çekincemiz ve rahatsızlığımız da budur. وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَذَا حَلَالٌ وَهَذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ Dillerinizin yalanı vasıflandırması nedeniyle, Allah’a yalan iftira etmek için bu helal bu haram demeyin.

Bu ayete göre bu helal, bu haram dememek iki sebebe dayandırılarak nehy edilmiştir. Yani burada bir takyid vardır. Yani bu helal bu haram dememek kayıt altına alınmıştır, bu iki şartla denmesi yasaklanmıştır. Bunun dışında tam tersine helal olanları yiyin dediği zaman helal olanı aramamız gerekir. Mukayyed bir emri mutlak bir emirmiş gibi değerlendirip hükme varma hatasına düşüyorsunuz.

Tayibet Erzen
01.03.2012
19:03

Süleyman Karagülle adıyla yapılan ilk yorum bana aittir. Üstad'ın yazısında düzeltmeler yapmak maksadıyla oturumunu açtım daha sonra oturum değiştirmeyi unutmuşum. Kendisinden ve diğer arkadaşlardan özür dilerim.

Sam Adian
01.03.2012
19:11

Ayrışma veya Ayrıştırma

“Ayrışma fikri sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? Farklı düşünen ve bu düşünce doğrultusunda yaşayan insanların ayrışmasından daha normal ne olabilir k? Bu anlamda bir homojenlik kaygısı olmamalı diye düşünüyorum. “Eğer “Mescit” bir toplantı yeri ise, oraya herkesin gelmesi gerekir. Bir ibadet çerçevesinde gördüğünüz zaman, sizin gibi olmayanları dışarıda bırakmış olursunuz.” Bunun adı ‘dışarıda bırakma’ değil ki. Dernek üyesi olmayan birinin toplantılara katılamaması gibi bir şey. Bu zaten kendi tercihi, bir yaptırım değil ki. Baştan Mümin veya Müslim olduğuna karar verirsin ve her şey ona göre şekillenir. Bu da hayata bir düzen ve disiplin katar. Dahası bu disiplini oluşturabilmek için toplumda farklı topluluklar oluşmalı ve bunların yetki ve sorumlulukları eşit olmamalı.”

Bu, bireysel tercihlerde kaynaklanan bir çekince değildir. Böyle algılamayınız. Evet herkes Mü’min veya Müslim olduğuna karar verir ve ona göre davranır. Ancak, “Mescid” kavramı içerisinde baktığımız zaman bazı problemler ortaya çıkar. Mevcut uygulamada, “Mescitler” bir ibadethane olarak tasarlanmış ve sadece geleneksel anlamı ile “Müslüman” olanlara mahsus hale gelmiştir. Kamu alanından çok, sadece ibadetgah haline getirilmiştir. Tabii, helaller, haramlar ve ibadet algısı ile de doğrudan ilişkilidir bu. Namaz da bu konunun içindedir. Ne olmuştur? Bugüne kadar diğerlerinden hiç kimse bu mekanlara adım atmamıştır. Daha da ilerisi olmuştur, diğerlerinden kimse bizimle oturup tartışmamıştır. Ortak bir paydada buluşma imkanı olmamıştır. Oysa kural şu değil midir: “Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrât…” (Al-i İmran 114) “Namaz” kavramını mevcut haliyle dizayn edip, ibadet kavramını buraya bağladığımız zaman diyalog/bütünleşme imkanı da ortadan kalkmaktadır. Bu bir dernek değil ki “sadece üyelere mahsus” bir kural geliştiresiniz. Sizin gibi olmayanları süremezsiniz. yok sayamazsınız veya onların katılmalarını önleyecek bir kural oluşturamazsınız. Farklı düşünceleri bir araya getirmek esas olmalıdır. Ayrıştırmak değil. Amaç “Barış Düzeni” tesis etmek değil midir? O halde homojen yapıyı korumak gerekir. Herkesin mutmain olması gerekir. Ne sakıncası vardır? Bizce hiçbir sakıncası yoktur. “SLT” kavramının bir mekana bağlanmamasının en temel hikmeti de budur. Basitçe “niçin Müslümanlar kiliseye gitmiyorlar? Veya niçin Hıristiyanlar mescide gelmiyor, getiremiyoruz?” bu sorunun cevabını da düşünmek gerek. Eğer insanlığı ilgilendiren bir sistem önerilecekse, bütün insanları doğal yaşamları ile içine alabilecek bir yapı kurmak gerekir. Kur’an ayırım yapmıyor, o halde biz de yapamayız.





Çok Yorumlanan Makaleler
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27270 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15369 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13601 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12955 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34676 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12328 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14545 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14100 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10607 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53326 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12412 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11503 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14393 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
EKIMUS SALAT - Namaz bir Ritüel midir?
1.02.2012 19773 Okunma
16 Yorum 28.05.2024 14:30
Sam Adian
SLT ve SISTEM Toplu değerlendirme ve cevaplar
19.02.2012 11440 Okunma
16 Yorum 24.02.2012 01:08
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12490 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11551 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7675 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12826 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6974 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8174 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 7021 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8674 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5674 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9511 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7731 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7823 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5473 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9745 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9345 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7275 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 7059 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
SLT-CEMAAT ŞERHI
15.02.2012 4393 Okunma
6 Yorum 16.02.2012 17:53
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4867 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 7070 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4748 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
Allah Nasıl SLT eder?
2.02.2012 4924 Okunma
5 Yorum 03.02.2012 19:11
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6564 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5330 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7164 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12296 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7872 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 7071 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 17028 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6509 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12372 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5646 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5346 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7207 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5668 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4158 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6081 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5681 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6768 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9641 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7570 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5591 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7091 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6529 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6503 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5657 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
SLT ve CEMAAT -
4.02.2012 4411 Okunma
1 Yorum 05.02.2012 08:58
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4483 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 5053 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5491 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4284 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6994 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3815 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3770 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4301 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5955 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3872 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4302 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2593 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 3122 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2786 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4400 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 3051 Okunma
Sam Adian
AN IMPORTANT EXPLANATION
28.05.2024 324 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4219 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4636 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4426 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4781 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6433 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4685 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6633 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6812 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4157 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4467 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4674 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3864 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 3214 Okunma
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5652 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4418 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5749 Okunma
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4420 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 5025 Okunma
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12197 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5537 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5133 Okunma


© 2024 - Akevler