DÖRT DELIL
S.Karagülle:
- KURAN: Bu gün elimizde bulunan Halife Osman zamanında yazılmış nüshalara uyan kitaptır. Bunun dışında her ne suretle iddia ve ispat edilsin o kuran değildir. Mütevatir olarak gelmeyen kıraatler Kuran olamadığı gibi hadis seviyesinde bile değildir. Amel edilemez.
- Kuran tek gerçek referanstır. O sadece kıraatle değil, Yaratıcı’nın iradesi ile de bize ulaşmıştır. Nihai hedefe kadar da var olmaya devam edecektir. Yani Kur’an sadece yazılı bir kitap değildir. O’nu yerlerde ve göklerde de bulabilirsiniz. Bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur. Tek gerçek delildir. Ayetler bu manada çok açıktır.
S. Karagülle:
2- SÜNNET: Resulün Kuranı uygulamalarıdır. Uygulamada hata ederdi. Ama cebrail gelir onu düzeltirdi. Zamanı ile ilgili uygulamaları ya Kurana dayanmamakta, ya da bize tevatürle gelmemiştir. Allah unutturmuştur. Kuranın tevatürle gelen uygulaması bizi Kuran derecesinde bizi bağlar. Kuranın dilini ve istilahlarını ancak öyle anlayabiliriz. Lügat dili anlaşmaya yetmez. Bu kitabi bana ver dediğiniz zaman o kitaba parmağınızla işaret etmezseniz o cümle bir şeyi anlatmaz. Muhammed Allahın parmağı olarak müşarın ileyhlerini bize göstermiştir.
- “Resulün Kuranı uygulamalarıdır.” İhtilaf yoktur, doğrudur.
“Uygulamada hata ederdi. Ama cebrail gelir onu düzeltirdi.” Yanlıştır. Uygulamada hata ederdi, Vahiy ile düzeltilirdi. Gizli vahiy yoktur.
DELILLER:
“Yâ eyyuhen nebiyyu lime tuharrimu mâ ehallallâhu lek(leke), tebtegî merdâte ezvâcik….” (Tahrim 1)
Niçin haramlaştırıyorsun?.....
“Hattâ izestey’eser rusulu ve zannû ennehum kad kuzibû câehum nasrunâ fe nucciye men neşâ’u, ve lâ yureddu be’sunâ anil kavmil mucrimîn” (Yusuf 110)
Ümitlerini kesecek hale gelip…
“Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid…” (Kehf 110)
Ben sizin gibi bir insandan başka bir şey değilim...
“Ve lehum aleyye zenbun fe ehâfu en yaktulûn” (şuara 14)
….Beni öldürmelerinden korkuyorum
“İttebi’ mâ uhıye ileyke min rabbik, lâ ilâhe illâ huve, ve a’rıd anil muşrikîn” (En’am 106)
Rabbinden sana vahyedilene uy….
“Vettebi’ mâ yûhâ ileyke vasbir hattâ yahkumallâh, ve huve hayrul hâkimîn” (Yunus 109)
Sana vahyolunan şeye tabi ol….
“Ve in kâdû le yeftinûneke anillezî evhaynâ ileyke li tefteriye aleynâ gayrehu ve izen lettehazûke halîlâ” (İsra 73)
Az kalsın Sana vahyedilenden başkasını bize karşı uydurman için fitneye düşürüyorlardı….
“Kul innemâ unzirukum bil vahyi ve lâ yesmeus summud duâe izâ mâ yunzerûn” (Enbiya 45)
Sizi sadece vahiyle uyarıyorum……
Ve diğer “Vahye uy, Sana vahyolunanı tebliğ et” mealindeki ayetler ile nihayet Hakka suresi 38-48. Ayetlerde “Vahye Uy” emrinin kapsam ve niteliği de ortaya konur. Orada büyük bir tehdit vardır. İnşirah Suresini de bunun yanına koymamız gerekir. Sadece Resulullah’ı ilgilendiren Ayetleri de bu çerçevede düşünmek gerekir.
Netice itibariyle, Peygamberin uygulamaları Vahiy iledir. Vahyin karşılığı ise Kur’an dadır. Eğer başka bir kıraat yoksa, delili Kur’an da arayacağız. Allah’ın unutturdukları bizi bağlamaz. Eğer unutturduğu bir şey varsa, öyle olması gerektiği içindir.
Kur’ân, vahiy dışında peygamberle diğer insanlar arasında fark görmez. Peygamber de hata yapabilir ama vahiy onu düzeltir. Peygamberlerin masumiyeti sadece vahiyle ilgilidir. Bunun dışında Peygamber de diğer insanlar gibidir.
“E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassala(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn” (En’am 114)
Kur’an ı açıklanmış olarak indiren Allah’tan başka hakem mi arayayım….
Resul’e itaat etmenin kapsamı ile ilgili olarak yine Kur’an da geniş açıklamalar vardır.
“Ve mâ muhammedun illâ resûl….” (Al-i İmran 144)
Muhammed Yalnızca bir elçidir….
“…ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin…” (Ahzab 40)
..Allah’ın elçisi ve nebilerin sonuncusu..
“Muhammedun resûlullâh….” (Fetih 29)
Muhammed Allah’ın elçisidir….
Dikkat edilirse eğer, Vahy’i açıklamak da Elçilik de Allah’a bağlanmaktadır. Kur’an da bu konuda başka ayetler ve açıklamalar da vardır, onlar da incelenebilir.
Kur’an a göre Resul’e itaat Allah’a (Vahye) itaattir ve delil de sadece Kur’an dır. Uygulamalar Vahiy olarak değerlendirilemez. Sadece örnek kabul edilebilir.
Yani sünnet sadece bir örnek teşkil eder. Delil olarak kabul edilemez.
S.Karagülle
- ICMA: Biz Kuran Arapçasını bilmiyoruz. Resulün uygulamalarını göremedik. Bize Bizden önceki müelliflerin kitapları öğretmiştir. Onlara da müçtehitlerin nesli öğretmiştir. Onlara sahabilerin nesli öğretmiştir. Biz bugün, Kuranı yeniden anlıyoruz. Herkes Kuranı ayrı ayrı anlayacaktır. Hepimiz aynı anlayışa geldiğimizde o icma olacaktır. Artık o anlayış üzerinde kalacağız. İçtihadimiz değişse bile amelde içtihadımıza değil icmaa uyacağız. Bu bizim birliğimizi sağlayacaktır. İcma olmayan hususlarda her birimiz kendi içithadımıza göre amel edeceğiz ve ilzam olunacağız. İcmaımız, ancak icmamızla değişecektir. Bunun için içtihat serbesttir. Ama icmaa aykırı amel caiz değildir. İcmaı kabul etmeyenin muhalefeti icmaı bozmaz. Sahabelerin Kuranı uygulamadaki kavlı veya fi'li icmaları bizi bağlar. Ondan sonra gelenlerin icmaları bizi bağlamaz. İkinci nesil icmaları fiilen bağlar, üçüncü nesil icmalar ile amel caizdir.
- Eğer Sünnet ve geçmiş icmalar NAS ise, bugün ICMA etmenin imkanı ortadan kalkar. İctihad da edilemez. Eğer bugün geçmiş ICMA’ların bir konuda hata ettiği veya bugün anlaşılan bir manaya delalet etmediği görülüyor ise, yine de ICMA’ya göre amel edilmelidir denemez. Bu Kur’an ın hükmünü değiştirmek olur. ICMA’lar ve Ictihatlar ancak bugün bizim anladığımız Kur’an ile örtüşüyor ise bizi bağlar.
DELIL:
“Summe inne aleynâ beyânehu.” (Kıyame 19)
Sonra beyan…
“Tilke âyâtullahi netlûhâ aleyke bil hakk(hakkı), fe bi eyyi hadîsin ba’dallâhi ve âyâtihî yû’minûn” (Casiye 6)
Allah`tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar? ….
“Lekad kâne fî kasasıhim ibretun li ûlîl elbâb(elbâbi), mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli şey’in ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minûn” (Yusuf 111)
Uydurma bir hadis değildir….
“Ve lâ tekûlû limâ tesıfu elsinetukumul kezibe hâzâ halâlun ve hâzâ harâmun li tefterû alâllâhil kezib(kezibe), innellezîne yefterûne alâllâhil kezibe lâ yuflihûn” (Nahl 116)
Şuna haram buna helal demeyin….
Aslında bu ayet bütün çerçeveyi de ortaya koymak açısından da çarpıcıdır.
“Ittebiû mâ unzile ileykum min rabbikum ve lâ tettebiû min dûnihî evliyâ(evliyâe), kalîlen mâ tezekkerûn” (A’raf 3)
Rabbinizden size indirilene uyun, ….. peşine düşmeyin….
“Yâ eyyuhân nâsû kad câekum burhânun min rabbikum ve enzelnâ ileykum nûran mubîn” (nisa 174)
Ey insanlar, Rabbinizden kesin deliller geldi….
(Bu ayet önemlidir, Deliller yani Kitabın sadece bize ait olmadığını bütün insan neslini kapsadığını da anlayabiliriz/Evrensellik)
Bunların dışında, Aliimran 105, Hud 1, Yunus 15, Hicr 1, Kamer 17, Nur 34, Isra 89, Kehf 14, Muhammed 24, Casiye 20, Ibrahim 52 Ve diğer Ayetler bu meselede açık delillerdir.
- MANA: Manayı veren lugat değildir. Bilgidir. Biz Kur’an Arapçasını bilmiyor olabiliriz, Ancak kelimelerin ifade ettiği manaları orijinal haliyle bilmemiz mümkündür. Kur’an manayı da öğretir. Bu husus yine Ayetlerle açıklanmıştır. Kur’an da eğer bugün anlaşılmayan bir şey var ise, o bizim için henüz gerekli olmayan şeydir. Zamanı geldiğinde anlaşılacaktır. Bilgi çoğaldıkça.
S. Karagülle
- KIYAS: Akıl yürütmedir. Kuranda sadece örnekler zikredilmiş, diğerlerinin hükümleri kıyasa bırakılmıştır. Kıyas kabul etmeyenler Kuranı fiilen rafa kaldırmış olurlar. Kıyas Kuran sünnet icma ve akılla sabittir. Laik hukukta da kıyas vardır. İçtihat farklılığı topluluğu bozmaz. Aksine kişilere hürriyet tanır ve topluluğun devamını sağlar.
- Doğrudur. Kur’an insanlara geniş bir hareket alanı bırakır. Örnekler vererek yöntemi belirler. Akıl ile ulaşılacak olan sonucun da doğru olacağını söyler. Bunun çerçevesi de yine Kur’an koyar.
DELIL:
“Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn” (En’am 75) Ve benzeri ayetler
Yani Yerlerde ve göklerde olan her şey her bilgi kıyasa esas teşkil eder. (Dünya üzerindeki başka toplulukların sosyal yaşam alışkanlıkları da dahil)
S. Karagülle
IHTILAF: İhtilafımız, Kuranın bir düzen kitabı olup olmadığı üzerindedir. Kurandan daha iyi düzen getrin, biz Kuranı bırakıp ona uyalım. Adil Düzen Kuranın bu günkü sorunları çözüp çözmediği üzerinde duralım. Ondan sonra düzen kitabı olup olmadığına hüküm verelim. Selam başarılar.
- Kur’an varlığın kitabıdır. Sadece bizim dünyamızdaki bir düzen kitabı değildir. O evrensel düzenin kitabıdır. (varlık ve sistem) Kur’an sadece düzeni ortaya koymaz, aynı zamanda evrensel sisteme entegrasyonu da sağlayan bir bilgi kaynağıdır. Bu çerçevede bir ihtilafımız yoktur. Başka bir kitap arayışımız da yoktur.
“Adil Düzen”den kastınızın ne olduğunu bilmiyorum. Bu sebeple üzerinde fikir yürütemem. Adalet yaşadığımız dünyada değildir.
Vesselam