MEMUR KARARNAMESİ
Bu ülkeyi yıkmak isteyen dış güçler bin yıldır çeşitli tezgahlar kurmaktadırlar. İç çatışma üzerine kurulan tüm plan ordunun bütünlüğü ve anlayışı sebebiyle başarılamamaktadır. Bütün sorunu orduyu bölmek ve birbiriyle çatıştırma üzerine kurulan plan gereği çeşitli uygulamalar yapılmaktadır. Bir taraftan karşıt görüşlü silahlı eşkiya yetiştirilmektedir. Diğer taraftan bu eşkıyaların defi için hükümet eşkıya hâline getirilmektedir. Böylece ülke uçuruma götürülmektedir Memur kararnamesinin hedefi budur. Bugün devlet dairelerine gittiğiniz zaman çok bozulmuş görevlilere rastlanmaktadır. Ancak biraz mücadele ettiğinizde namuslu görevliler de çıkmakta ve insanlar geç de olsa hakkını alabilmektedirler. Yapılmak istenen bu namuslu görevlileri temizlemektir. Kimler temizleyecek? Karşı silah örgütünü destekleyen partiler. DSP bütün sol eşkıyaların yuvası idi. MHP bütün ırkçı eşkıyaların merkezi idi. ANAP da soygun yuvası kalem eşkıyasının yuvası idi. Şimdi kuzu postuna bürünmüş ve sanki kendileri ile mücadele edeceklermiş gibi Kanun Hükmünde Kararname çıkartıyorlar. Gericileri temizleyeceklermiş! Bu ne menem temizliktir ki Cumhuriyet kuruldu kurulalı seksen sene oldu. Müslümanlar bir yıl yarım iktidar oldular. Korkaklıklarından dolayı da hiçbir atama yapmadılar. Ne oluyor da bir türlü gericiler bitmiyor? Temizledikleri kimseler gericiler değil namuslu kimselerdir. Bunlar bitmiyor, kıyamete kadar da bitmeyecek. Eşkıyaların çanına er-geç ot tıkanacak.
Cumhurbaşkanı bu şebekenin içinde olmamalıdır ki kararnameyi imzalamadı. Şimdi hükümet direniyor. Aklı sıra hükümet kendisini meclis yerine koyuyor ve Cumhurbaşkanı kararnameyi ikinci kez imzalamak zorundadır. Oysa arada dört ana fark vardır:
- Kanunları Cumhurbaşkanı Meclisin üstünde olduğu için değil, Meclisin müşaviri olduğu için iade etmektedir. Oysa Cumhurbaşkanı aynı zamanda hükümetin başıdır. Kendisini hükümet seçmemiştir, kendisi hükümeti atamıştır. İstediği zaman hükümete başkanlık edebilir. İmza koymadığı kararlar karar olmaz.
- Kanunun daha başka iade edilecek yeri yoktur. Oysa kararname asıl yetkili olan meclise gidebilir. Nitekim Başkan hükümete bunu tavsiye etmiştir.
- Hükümet kararnamesini başkan esastan geri çevirseydi bu bir sorun olurdu. Oysa Cumhurbaşkanı kararnameyi esastan değil usuldan çevirmiştir. Hükümet kendisine verilen yetkiyi aşarak Anayasa ile kendilerine verilmeyen yetkiyi kullanmaya başlamıştır. Bu bilinçli olursa Anayasanın hile ile tağyiridir. Cezası idamdır. Ülkede bu şekilde işlenmiş pek çok suç vardır. Şimdi hükümet toplansa, biz meclisi feshettik diye bir karar alsa, bunu Cumhurbaşkanına gönderse, Cumhurbaşkanı geri çevirse, aynen takdim etse, bunu da imzalamak zorunda mıdır? Böyle durumlarda Cumhurbaşkanı gerekli müdahaleyi askeri yöntemle yapar.
- Kendisinin yapması istenen şey; “sen şimdi onayla yürürlüğe koy, biz kendi solcu, ırkçı ve yağmacı militanları yerleştirelim. Sonra Anayasa Mahkemesine git, o iptal etsin. Nasılsa bu geriye işlemez. Biz militanlarımızı yerleştirmiş oluruz. Sonra da bu kanun iptal edildiği için başka hükümet gelse bile bizim militanlarımız iktidarda kalır.
Cumhurbaşkanının yapacağı iş, geri çevirdiği kararnameyi meclise göndermesi ve meclis aynen benimserse bir daha geri çevirmemek üzere onaylaması gerekir. Üç liderin hukuktan haberleri olmadığı için yutturacaklarını sanmaktadırlar. Oysa hukuk kendi içinde daima çözüm üretir. Hukukta açık nass yoksa kıyas yoluna gidilir. Normal kıyas tekrar hükümete gitmek ise de istihsan meclise gönderilmesini gerektirir. Çünkü hükümetin Cumhurbaşkanı kararlarına direnme yetkisi yoktur. Fıkıhtaki çözümü bu kadar basittir.