‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir…’ - 8
‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir…’ konusu geniş ve genel bir konu, önemli ve özel bir konu, konu ile ilgili önceki yazdıklarımızla ve anlattıklarımızla ilgili bir konu; bundan dolayı önemine ve anlaşılmasına binaen önceki yazılarla birlikte okunmalı…
Kur’an ayetleri yani Mürselat Suresi’nin ilk ayetleri ile başlamıştık birinci yazımıza.
MÜRSELÂT - MULKİYÂT ilişkisine bakmıştık…
ÂSIFÂT - NÂŞİRÂT ile devam edelim…
***
İlgili ayetleri tekrar hatırlayalım…
“1. Ve’l-murselati 'urfen.
2. Fel'asıfati 'asfen. 3. Ve’n-naşirati neşren.
4. Fe’l-farikati ferkan. 5. Fe’l-mulkıyati zikren. 6. 'Uzren ev nuzren.” /
“Örfen mursalata, arkasından asfen asıfata ve neşren naşirata, arkasından farkan farikata, arkasından üzren veya nüzren zikri mülkıyata yemin.” /
“Bilinmiş gönderilenlere, arkasından yönelip ulaşanlara ve yayılıp varanlara, ayırıcılara ve anlamını eksik veya tam ulaştıranlara yemin.” (Mürselat Suresi; 77/1-6)
“Mürseller” ve “Mulkiler” dörder olarak belirtilmiştir. Bu sıralamada hep “Fa” harfi kullanıldığı halde, sadece “Âsıfler” ile “Nâşırler” “Vav” ile birbirine bağlanmıştır. “Mursil”, “Mulki” ve “Fârık”ların yanında bu ikisi bir kabul edilerek dörtlü yapılmıştır. “Mürsil” ile “Fârık” bir çift, “Âsıf” ve “Nâşir” ile “Mulkiler” de bir çift yapılmıştır. Böylece dörtlük korunmuştur. Bununla beraber beş yapılarak parmakları 20 yapılmıştır.
Şimdi yeni bir cetvel yapmamız gerekecektir ve bu birleşenlerin dörtlüleri olacaktır.
“Kainat”ın “Bilen” ve “Bilinen” çifti yanında, “Bilinen”in çifti olarak “Varlık” ve “Etki” yahut “Vücut” ve “Tesir” vardır. “Vücut”, “Mekan”da yer alır ve bir yerde iki varlık olmaz. “Tesir”, “Zaman” içinde yer alır ve bir yerde değişik etkiler birleşerek toplanır. “Varlık”, “Mekân” ile “Fikirler”in birleşmesinden oluşur. “Tesir”, “Zaman” ile “Hisler”in birleşmesinden oluşur.
“Bilen”in çifti ise “Gaye” ile “Meşiet”tir. “Varlık” ve “Tesir” bir maksat için var edilmiştir. Yoksa abes ile iştigal olurdu. Bu “Gaye” Canlılarda kendisini gösterir. Cansızlarda “İlliyet” hâkimdir. Canlılarda “Gaye” hâkimdir.
Gaye demek, bir iradenin ortaya çıkması demektir. Meşiet demek, gayenin tesbitidir. İnsanın meşieti Allah’ın meşietine bağlıdır. Gaye, “Madde” ile “Fiil”in birleşmesidir. Meşiet demek, “Enerji” ile “Kavl”in birleşmesidir. Varlık, geneldir ve kesindir. Tesir, geneldir ve zannidir. Gaye, özeldir ve kesindir. Meşiet ise özeldir ve zannidir.
İnsanın Meşieti belirsizdir. İnsanın yarın ne karar alacağını bugün bilmemiz mümkün değildir. Allah’ın Meşieti ile İradesi birdir ve O’nun da ne irade edeceği bilinemez. Bu İrade sadece Allah için meçhul değildir. İleride ne İrade edeceğini O şimdiden bilmektedir. Çünkü O Zaman ve Mekân dışıdır. Bunun nasıl gerçekleşeceği hususunu ise bizim mantığımız bizim dünyamızda idrak edemez. Çünkü Biz ancak Zaman ve Mekân içinde düşünürüz.
***
İNSAN
İnsanın “Beden” ve “Ruh” yanında dört kutbu vardır.
“Beden”in kutbu “İrade” yani “iş yapması” ve “Ünsiyet” yani “topluluk oluşturması”dır. Birincisi eşyada değişiklik yapmaktır. İkincisi ise diğer bedenlerle işbirliği yapmaktır.
“Ruh”un ise iki kutbu vardır; “Fikir” ve “His”. Fikir, insanın kâinatı bilmesi ve kavraması demektir. His ise insanın kâinattan etkilenmesidir. Fikir, “Hafıza” ve “Bilinç”ten oluşur. His, “Duyular” ve “Zevk”ten oluşur. Fikir, genel ve kesindir. His, genel ve zannidir. İrade, özel ve kesin, Ünsiyet özel ve zannidir.
(Devamı var; TOPLULUK ile devam edeceğiz…)