Âlim, âlem, ölüm ve M. Emin Saraç Hocamız - 3
Erbakan Hocamızı anma haftasına tevafuk eden bu yazılar da aynı zamanda Erbakan’ı anma yazılarıdır; zira Emin Saraç Hoca da O’nun en yakın dostlarındandı...
“Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” diyerek başladık. “Âlim, âlem, ölüm” kavramlarının ve bunların da ötesinin kendisine en çok yakışacağı bir âlimimizi daha ebedî âleme yolcu ettik; bu yolculuğun şahidi olanlardan olduk…
Kendisini her vesileyle anan yarım yüzyıllık Üstadımın da en yakın dostlarından olmasından dolayı önce gıyabında, sonra ulusal/uluslararası vesilelerle o kadar yakından tanıdım ki; tam anlatılamaz ve yazılamaz, ancak yaşanırdı ve yaşandı, elhamdülillah...
Meramımızı anlatması açısından bu girizgâh ve sonrasında yazılan iki yazıda önemli detaylar var; bu üçüncü yazımızda yazılanlarla birlikte o yazılar da okunursa faydalı olur…
***
Necmettin Erbakan 1926 Sinop doğumlu…
Üstadım 1928 Artvin, Borçka, Macahel doğumlu...
Babası müderris ama 1928 harf inkılabından itibaren Arapça tedris yasak!
Babası 11 yaşına kadar onu “özel” olarak eğitmiş; ilkokula 11 yaşında gidebilmiş!
Emin Saraç Hoca 1929 yılı Tokat, Erbaa, Tanoba köyü doğumlu; ilim ortamı çok yüksek bir ailede dünyaya geliyor... Dedesi Müderris Üzeyir Efendi Niksar’ın Keşfi Camii Medresesi’nde müderrislik yapmış, dönemin önde gelen uleması arasında gösterilen biri. Emin Saraç Hoca, dedesinin yanında 6 yaşında Kur’an’ı hatmederek hafızlığa başlıyor. Babası Hafız Mustafa Efendi o dönemde çocuklarına Kur’an okuttuğu için mahkemeye çıkarılıyor! Hâkim, “Sen çocuklara Arapça okutuyormuşsun. Bu doğru mu?” diye soruyor! “Ben çocuklarıma kimsenin canına, malına ve ırzına tasallut etmeleri için bir şey öğretmiyorum ki! Ben Kur’an okutuyorum! Allah’ın kitabını!” diyor ama yine de 6 ay hapis cezasına çarptırılıyor!
1930’lu yıllar böyle geçiyor ve Emin Saraç Hoca 1943 yılında tahsil için İstanbul’a Ali Haydar Efendi’nin tekkesine gönderiliyor. O sıralarda Ali Haydar Efendi, tekkesi sürekli gözlem altında tutulduğu için, M. Emin Saraç’ı Fatih Camii Baş İmamı Ömer Efendi’ye emanet ediyor! Sonra Karagümrük’teki Üçbaş Medresesi’ne gidiyor. Burada ikamet eden ve 65 sene başkayyımlık yapan Süleyman Efendi’den Buhâri-i Şerif okuyor ve icazetnamesini alıyor...
1950’ye kadar Üçbaş Medresesi’nde kalıyor ve Gümülcineli Mustafa Efendi, Muhaddis İbrahim Efendi, Arnavut Hüsrev Efendi, Ali Haydar Efendi, Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Efendi gibi zatlardan tefsir, hadis, fıkıh, usul dersleri okuyor...
1950’den sonra, Ezher diplomaları Türkiye’de geçersiz olmasına rağmen, Ezher Lise ve Üniversitesinde 9 yıl kalarak eğitimine devam ediyor... Muhammed Zahidü’l Kevserî, Mustafa Sabri Efendi, Yozgatlı İhsan Efendi, Muhammed Abdulvehhab Buhayri, Ahmed Fehmi Ebu Sünne, Ali Yakup Efendi, Abdulfettah eş-Şa’şa’dan istifade ediyor...
1959’dan itibaren, vefatına kadar, Fatih Camii ve çevresinde verdiği derslerde iki bini aşkın öğrenci yetiştirip icazet verdi ve Şubat 2021’de emaneti Rabbine teslim etti...
***
1926 yılında doğan Necmettin Erbakan… 1928 yılında doğan Üstadım Süleyman Karagülle… 1929 yılında doğan Emin Saraç Hoca… Ve o yıllardan itibaren yaşadıkları…
“Âlim, âlem, ölüm” kavramlarını bu yazıların başlarında yazmamın ve bunların da ötesini bazı önemli detaylarla anlatmaya çalışmamın bir hikmeti de budur.
“Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” hadisiyle başlamamın hikmeti de budur; zira bir milletin tarihi bazen belli bir neslin ve belli “özel” kişilerin hayatında özetlenir.
Emin Saraç Hocamız işte o “özel” dönemin “özel” şahsiyetlerinden biriydi…
O’nu önce Seyyid Kutub’un Fî Zilali’l-Kur’an mütercimi olarak tanıdım…
Sonra Üstadımın ve Erbakan Hocamın en yakın dostu olarak tanıdım…
1980’lerden itibaren ise pek çok şeyi birlikte yaşadık; elhamdülillah…
Allah âlimlerimize rahmet etsin ve cümlemizi cennetinde cem eylesin...