Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012
5591 Okunma, 1 Yorum

 

 

Özgürlük….

 

“Elhamd-ü Lillah”

 

Özgürlüğün en mükemmel tanımı. Hiç bir varlığa bağlı olmaksızın kesin ve net bir şekilde özgürlüğün ifadesi.

 

Tanrı veya Din ile ilgili klasik anlayıştan farklı fikirler ortaya atıldığı zaman onları tartışmak veya üzerinde düşünmek yerine, “kutsala dokundurtmayan” savunma mekanizmalarını devreye sokarız. Mesela “Rab Tanrı değildir” dendiği zaman önce kurallar ortaya konur. “Hayır” denir, “Bu kurallara göre Rab Tanrıdır.” Aksi düşünülemez. Kuralları kimin koyduğu önemli değildir. Bu “kutsal” kurallarda çatlaklar olduğu ortaya çıktığında ise “1400 senedir bunca alim anlamadı, bir tek sen mi anladın?” tarzında astrolojik bir cevapla konu kapanır.

 

Belki de soruyu yanlış soruyoruz. “Herkes yanlış mı anladı?” sorusu yerine, belki de “Niçin herkes trajediye inanmak istiyor?” sorusunu sormak gerekir. “Kader” denilen şeyin, başlangıçta öngörülmüş olduğu fikrinin insanlar üzerinde yarattığı “sürülendirme” dürtüsüdür aslında bu. Belki de kaderlerini ellerine almaktan korkuyorlardır. Kader denilen şeyin “evrensel bir sabite olmadığı” gerçeği, gelecek korkusunu da beraberinde getirir. Kolay olan oturup beklemektir.

 

Klasik gelenekçiler, her zaman doğal süreçlerin “tanrı trafından işletildiği” varsayımından hareket ederler. Eğer Tanrı Varlık alanında değilse, en azından “doğal süreçlerin nasıl meydana geldiğinin açıklanamayacağı” iddiasındadırlar. Buna göre Tanrı veya gelenekçilerin inandıkları yaratıcı her ne ise,  her zaman bilimsel bilginin yetersiz olduğu alanlardaki boşluklar üzerine oturmakta ve kendine yer edinmektedir. Zamanla bu boşluklar bilimsel bilgi ile doldurulduğunda ise bu defa kendisine başka boşluklar bulur. “Tanrı varlık alanında değilse, bütün bunlar nasıl oldu?” sorusu kadim ve kaçınılmaz bir soru olmaya devam eder.

 

Kur’an a göre her şeyin bir yaratıcısı olmak zorundadır.   “Her şeyin bir yaratıcısı olmak zorunda ise, Tanrı’yı kim yarattı?” sorusunun da cevabı olmak zorundadır. Ama bu istisna sayılır, çünkü onun yaratılmadığı, ezeli ve ebedi olduğu lafzi bilgilerimiz arasında vardır. Öte yandan, Tanrı’nın bir şeyin yaratıcısı olabilmesi için en azından Varlık alanında var olması gerekir. Öyleyse Tanrı sonsuz olamaz.  Gelenekçilerin cevabı şudur: “Tanrı hep vardı, O’nun yaratılmaya ihtiyacı yoktur….” Bunu söylemekle aslında var olan her şeyin illa ki yaratılmış olması gerekmediğini itiraf etmiş olurlar. Farkında olmadan tabii.  Buna göre evrendeki maddenin de hangi formda olursa olsun başından beri var olabileceğini, hiç bir şeyin yoktan var edilmiş olmadığını da kabul etmiş olurlar.  

 

Elhamd-u lillah

 

Basit bir ifade gibi duruyor. Hamd, şükür, teşekkür, minnet, duygusal bağlılık hepsi muhakkak Allah’a dır. Elbette böyle olmak zorundadır. Aksi halde, beşerin veya varlığın özgürlüğünden söz edilemez. Güdülen, yönetilen, ne yapıp ne yapmayacağı söylenen bir varlığın “irade” tercihinden söz etmek nasıl mümkün olabilir? Bunu yapan Tanrı ise, o zaman var oluşun da bir değeri yoktur. Politeistlerin ileri sürdükleri şey de budur zaten. Her şey Tanrı’dır veya Tanrı her şeydir.

 

Kurallar üzerinde düşünülmediği zaman bir değer ifade etmezler. Daha açık bir ifade ile, üzerinde düşünülmeyen kurallar sadece “saçmalar”lar. Akli olmayan sonuçlar üretirler.

 

Lillah” yani ilah, nasıl bir ilah? “Mutlak” olan ilah.

 

Evet “mutlak”. Bu kelime sözlüklerde "göreli (nispi) ve görece (rölatif, izafi) olmayan, var olmak için başka hiçbir şeye gerek duymayan ya da hiçbir ilişkiyi gerektirmeksizin kendiliğinden var olan, varlığının nedeni yine kendisi olan, hiçbir şeyle bağlı, kayıtlı ve ilintili olmayan" biçiminde tanımlanır.

 

Mutlak, bir kavram olarak, şeylerin, keşfedilmiş olsun olmasın, bütününü, tamamını tanımlar. Mutlak nihai varlığı tanımlamak için de kullanılabilir; bu kullanımda fâni ve varlığı zorunlu olmayanın tersi olan yani mutlak olan varlık anlamındadır.

 

Hiçbir şeye bağlı olmaksızın var olan, bağımsız ve koşulsuz olan “mutlak”, genel geçer anlamı bakımından hiçbir şey ile sınırlandırılmaksızın var olan şey anlamındadır. Sınırsız, sonsuz, koşulsuz, değişmez, zorunlu olduğu varsayılanı anlatan bir terimidir.

 

Burada Hegel’in “mutlak zihin” algısını hatırlamadan geçmemek gerekir. Hegel, esas olarak insanın kendisinin dışında olan, kendisinin yaratmadığı ve insandan bağımsız olan bir dünyayı deneyimlediğini ve bilgi olarak bu dünyanın bilgisini edindiğini kabul eder. Bu doğal dünya yine de bütünüyle zihnin eseridir, fakat burada söz edilen zihin insanların zihinleri değil, insandan başka bir zihindir. Bilginin nesneleri insan zihni tarafından yaratılmamıştır. Sonlu ve sınırlı bir birey olarak insanın zihni, dünyayı meydana getiren ve bilginin konusu olan nesneleri/gerçekliği meydana getiremez, bunlar başka bir zihnin eseri olabilir ancak; ki bu Hegel'e göre mutlak bir özne, mutlak bir zihin ya da akıl ya da tin'dir. Gerçeklik ve onu var kılan mutlak zihin, insan bireylerin zihninden bağımsız olarak vardırlar; ancak insan zihni, bu mutlak zihni gene de kısmen kavrayabilir. Mutlak zihin, insan zihinlerinde ve doğada tezahür eder ve gerçekleşir. Bu gerçekleşme diyalektik yoluyla meydan gelir. Bu Tanrı’dan başka bir şey değildir.

 

Mutlak, yani sonsuz, sınırsız, mükemmel….

 

Bir şeyin “mükemmel” veya “kusursuz” olduğunu söyleyebilmemiz için, daha az mükemmel veya kusurlu bir şey ile kıyaslamamız gerekir. Çünkü “akıl” böyle çalışır.

 

Kainat mükemmel midir? Aslında bu sorunun cevabı yoktur. "Mükemmellik" bir Beşerin algısı ve bilgisidir. Evrenin veya Allah’ın böyle bir sıfatı yoktur. Evren, evren olarak Beşer'e gözlem verir, o kadar. Bu açıdan evren ile ilgili tüm sıfatsal, değersel, verisel, datasal ve tabusal bilgiler, evrene değil; Beşere aittir.  

 

Her şeyin daha iyisi daima mümkündür. Değişim sürdükçe düzenler kurulur, bozulur. Çünkü hareket her yerdedir. Sabit düşünce bile kişinin kendisi için ızdırap demektir. Ya değişeceksin ya da değiştirileceksin.

 

Evren mükemmel değil, kaotik yapıdadır. Bir üst gücün müdahalesi olmaksızın kaosa sürüklenir. Entropi yasalarına göre, tek kaynaktan güç alarak çalışan bir makine yapmak imkansızdır. Yani kainat kontrol altında tutulmak zorundadır. Aksi halde ya bütünüyle soğuk, ya da bütünüyle sıcak olacak, ya dağılacak ya da eriyip gidecektir. Denge ancak kontrol altında tutarak sağlanabilir. Çünkü termal olarak izole edilmiş büyük bir sistemin entropisi hiçbir zaman azalmaz. Başka bir ifade ile kâinat, dengelenmiş düzensizlikten oluşur. Bıraktığınız zaman kaosa sürüklenir. Burada “tanrıcılık” oynayanlar devreye girer ve derler ki “evet işte bunu Tanrı kontrol eder”

 

Mükemmel, tanım itibari ile bilgiye bağımlıdır. Keza sonsuz da aynı şekilde, tanım itibari ile bilgiye bağımlıdır. Hiç bilgimiz olmasaydı, sonsuz dendiğinde bir şey anlamayacaktık. Sınırlıyı bildiğimiz için, sınırsızı kurgulamayı başarıyoruz. İşte bu zihnin yarattığı oyun dünyasıdır. Zihin zıtlıkları sever, zıtlıklar zihni besler. Fakat algılamayı ve kurgulamayı gerçekleştiren zihin bile bu evrendedir ve bu evrenin bilgisi ile bunu oluşturmuştur. Bu evren hakkındaki sınırlı bilgi, sınırlı olanın bilgisi ve zihnin sahip olduğu sınırlı kavrayış ve kurgulama ile yarattığınız her tanım maalesef sınırlı ve bu evren gibi görecelidir. Bu yüzden göreceli olan evren mutlak olanın kendi değil, sadece tanımlanmış bir fonksiyonudur.

 

Mükemmellikten ''tanrı yaratmıştır'' sonucunu çıkartabilmek için de Tanrı tarafından yaratılmamış, kendi kendine, tamamen tesadüflerle oluşmuş ve mükemmel olmayan başka bir evreni örnek göstermek gerekir. Yani Tanrı’ya ihtiyaç olmadan var olmuş bir kainata olan ihtiyaç, Tanrı algısının kaçınılmaz sonucudur. Eğer maddeyi Tanrı yaratmış olsaydı, o zaman Tanrı’nın kendisini varsaymak mümkün olmayacaktı.

 

Tanrı iradesi dışında, tesadüfle var olmuş bir evrenin varlığı Tanrı’nın iradesi dışında gerçekleşebilen şeylerin de var olduğunun kabulünü gerektireceği için Tanrıya ihtiyaç olmadan da bir evren olabileceğini kabul etme zorunluluğu ortaya çıkar.

 

Kaldı ki mükemmel ulaşılabilir bir terimi ifade etmez. Fiziksel olarak her zaman mükemmelin mükemmeli olacaktır ki bu da sonsuz bir yolculuk demektir. Yani değişkenler üzerinde mükemmel gibi tanımlamalar yapmak olası değildir çünkü bütünüyle görecelidir.

 

Tanrı mükemmel midir?

 

Mükemmel gibi tanımlar içinde bulunduğumuz sınırlı varlık alanı gibi göreceli olduğundan “Mutlak” olanı tanımlamaya yetmez. Aynı şekilde “İnsan veya beşer mükemmel midir?” sorusu da önemlidir. Beşer, fiziksel yapısı itibari ile mükemmel değildir, bu evrenin bir parçası olarak bu evren gibi bozunuma uğrar ve sınırlıdır. Beşer'in kendini mükemmel olarak ifade etmesi, sınırlılığını itiraf etmesinden öteye geçmez. Sınırlı olan bir şeyin mükemmel olması düşünülemez.

 

Tanrı mükemmel değil fakat “mükemmeli mümkün kılandır” denilebilir. Fakat bütün tanımlardan ötedir çünkü algı varlık alanındadır ve sınırlıdır. Varlık alanının dışına çıkıldığı zaman bütün algılar ve kurallar geçersiz kalır. Bilinç ve madde bir madalyonun iki yüzü gibidir. Biri diğerini mümkün kılar.

 

Sonsuz veya mükemmel gibi bir tanıma sahip olmamızın nedeni bu evrene bağlı yaşıyor olmamızdandır. Bu evren dışında sonsuz veya mükemmel diye bir şeyden bahsedilemez. Çünkü bu evren dışında, bu evrene ait tanımlamaların hiçbiri geçerli değildir. Fizik, fiziğin olmadığı yerde işe yaramaz.

 

Ve nihayetinde “mutlak” olan fiziksel evrenin içinde de olamaz. Bu imkansızdır. Fiziksel evren, “mutlak” olanın bir yansıması veya tezahürü olabilir ama, asla kendisi değildir. O halde Tanrı’nın fiziksel evrenimiz içinde düşünülebilmesinin mantıklı hiçbir yanı yoktur.

 

Tanrı ve Rab kavramları üzerinde düşünürken amacımız, aşağıdan yukarıya çıkmak ve geri dönerek sistemi tanımlayabilmek idi. Fakat neticede, lafzi olarak bir Tanrı varlığını kabullenmek zorunda olmamıza rağmen, Tanrı’nın biçimsel ve fonksiyonel olarak tanımlanamaz olduğunu anlamak açısından da yararlı olmuştur. Tanrı varlık alanında değildir. Yokluk veya hiçlik ve sonsuzluk veya mükemmellik, bir doğrunun iki kutbu gibidir. Aslında hepsi aynıdır, hepsi aynı doğrunun kendisidir.

 

Gelenekçi paradigmanın ürettiği Lafzi kurallar, bütünüyle “Allah” kelimesine göre düzenlenmiştir. Allah en üstte olmalıdır, varlık alanını şekillendiren ve yöneten yegane varlıktır. O halde kurallar da buna göre şekillenmelidir. Rab Allah’tır çünkü yönetme yetkisi O’na aittir. Fakat Allah varlık alanında değilse, o zaman Allah üzerine bina edilmiş kurallar kendiliğinden çöpe gitmiş olur.

 

“Allahu rabbekum”, “Allahe rabbehu” ve diğerleri.

 

Rabbinizin ilahı, rabbinin ilahı…. Basit bir isim tamlamasında verilebilecek mana bu değil midir?

 

“elhamdu lillahi rabbul alemin”, Bu ifadeyi ve benzer ifadeleri çevirirken, pek çok kural gerekçesiyle mana “Hamd, Alemleri Rabbi olan Allaha aittir” der paradigma. Bunu yaparken lafzın “mutlak” ifadesini göz ardı eder. Tercümede kullanılan “aidiyet” ve “olan” kelimelerinin karşılığının nerede olduğunu sormak bile gereksizdir. Sonlu, sonsuza ait kılınamaz, sınırlı sınırsızın parçası olamaz. Varlık yokluğun zıddıdır. Eğer bir aidiyet varsa, bu mutlaka varlık alanında olmalıdır.  

 

“Mutlak İlah” ve “ilah” kavramları da farklıdır. Mutlak olan Rabbin de ilahıdır. Ama ilah başka amaçlarla da kullanılabilen bir kavramdır.

 

Yani “hamd, alemlerin Rabbinin İlahınadır.” Bu ilah “mutlak ilah”tır. Niçin minnet duygusunun veya teşekkürün veya kelime itibariyle Hamd ifadesinin “mutlak ilah”a ait olduğu sorulabilir. Çünkü Rab dahi varlık alanında bir varlıktır. Beşerin, yani varlığın “özgür irade” kullanabilmesinin yegane sebibidir. Çünkü Rab eğer Allah olsaydı, o zaman her şeye müdahale edebilen ve dilediği gibi değiştirebilen bir varlık olurdu.  Sınırsız ve sonsuz olmalıydı. Oysa Rabbin yetkisi de Mutlak olan tarafından sınırlanmıştır. Böylece beşerin fonksiyon paylaştığı Rabbi kutsal değildir. Çünkü o da Mutlak olan kurallar ile bağlıdır.

 

Politeist paradigma, kadim geleneklerin veya anlayışların karşısında durmayı kendisine görev edinmiştir. Tanrı’nın birliğinden yola çıkarak “vahdaniyet” geliştirmiş, her şeyi Tanrılaştırmıştır. Oysa lafzın “Tevhid” anlayışı yoktur. Çünkü Tanrı’nın birleştirilmesi mümkün değildir. Bu bilinemez olduğu kadar tanımlanamaz bir şeydir. Bu anlayış, “teslis, trinite veya üçleme” fikrini, Lafzın da ortaya koyduğu bir anlayış olduğunu reddetme refleksine sahiptir. Halbuki, üçleme, Tanrı kavramı ile ilgili değildir. Bu anlayış, bütünüyle rububiyet, yani yönetim mekanizmasının bir tezahüründen başka bir şey değildir. Kaldı ki bu anlayış Hıristiyanlığın ortaya koyduğu bir şey de değildir. Beşerin yeryüzü tarihi kadar eski, dinler ve mitler kadar gerçektir. “Rab, Rahman ve Malik” başka nedir? Tapınma yoktur, özgürleşmek vardır. Bizden istenen budur.

 

Netice itibariyle bizim Tanrı’yı bilmek gibi bir görevimiz yoktur. Rabbin dahi bilmediği bir şeyi bizim bilmemiz beklenemez. Rab gerçektir ve tanımlanabilirdir. Hegelci bir mantıkla, ruhlar alemi, Batıni alem vs. gibi tanımlamalar yapmak yine beşerin zihninde tasarladığı bir varlık tanımından başka bir şey değildir. Karagülle bunu yapıyor, “ruhlar alemi”, “Batıni” alemlerden sözediyor. Bu, beşerin “bilinmezlik” karşısındaki “korku” refleksini kullanma gayretinden başka bir şey değildir. Kendisinden bunu kanıtlamasını istesek, muhtemelen “Allah böyle dilemiştir” benzeri bir ifade kullanacaktır. Trajik bir yaklaşım.

 

 

Elbette Namazı, orucu, zekatın ibadet olmadığını anlayan, ama hiçbir zaman SLT etmeyen bir anlayışın farklı sonuçlara ulaşmasını beklemek oldukça zor olacaktır. Ama belki, en azından bazı kuralları çöpe atmanın zamanı gelmiştir. Mutlak İlah’ın emir yetkisini tanımak ve Rabbin otoritesini kabul etmekle işe başlamak mümkün olabilir.

 

Vesselam.

 

 

 


YorumcuYorum
osmankartal
19.06.2019
01:06

Allah'a ortaklar mı yaratıyorsunuz?

Rab başka ,Allah başka 

Siz bu şekilde açıkladığınızda kendi ifadenize görede  “1400 senedir bunca alim anlamadı, bir tek sen mi anladın?” diyecekler diyede, üstü kapalı yada aleni olarak onlardan bilgi olarak üstün mü olduğunuzu kibirle yorum yapmışsınız.

Allah'ın ayetlerini eğip bükmeniz, burada kafa karıştırıcı cümleler dökmeniz sizin doğruyu anlattığınız anlamını çıkacağını mı sanıyorsunuz.





Çok Yorumlanan Makaleler
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 27270 Okunma
46 Yorum 28.05.2024 13:53
Sam Adian
IŞLEVSIZ TANRI...!
9.09.2012 15369 Okunma
43 Yorum 28.05.2024 14:10
Sam Adian
EN IYI ANAYASA YAZILI OLMAYANDIR.....
7.07.2012 13601 Okunma
35 Yorum 28.05.2024 14:26
Sam Adian
KAT'a ve NEFY - KAVRAMLAR
7.04.2012 12955 Okunma
32 Yorum 09.04.2012 18:02
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 34676 Okunma
25 Yorum 28.05.2024 13:42
Sam Adian
Varlığın Rabbi....
28.08.2012 12328 Okunma
24 Yorum 05.09.2012 10:43
Sam Adian
SOSYAL KAPITALIZM.
21.03.2012 14545 Okunma
24 Yorum 28.05.2024 14:39
Sam Adian
KAT'A ve NEFY
31.03.2012 14100 Okunma
22 Yorum 11.04.2012 01:44
Sam Adian
DARB-I MESEL VE YETKI GASPI
8.03.2012 10607 Okunma
22 Yorum 11.03.2012 16:10
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 53326 Okunma
19 Yorum 28.05.2024 13:50
Sam Adian
HMR ve SONUÇ
16.03.2012 12411 Okunma
18 Yorum 16.03.2012 18:08
Sam Adian
HADIM'DAN ZINAYA
12.07.2012 11503 Okunma
18 Yorum 13.07.2012 10:00
Sam Adian
UTANMAZLIK ZINA MIDIR?
13.07.2012 14392 Okunma
16 Yorum 14.07.2012 21:14
Sam Adian
EKIMUS SALAT - Namaz bir Ritüel midir?
1.02.2012 19773 Okunma
16 Yorum 28.05.2024 14:30
Sam Adian
SLT ve SISTEM Toplu değerlendirme ve cevaplar
19.02.2012 11440 Okunma
16 Yorum 24.02.2012 01:08
Sam Adian
RIBA VE EKONOMI
7.03.2012 12490 Okunma
15 Yorum 09.03.2012 06:04
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KARAR MEKANIZMALARI
29.03.2012 11550 Okunma
15 Yorum 31.03.2012 20:26
Sam Adian
TANRI'NIN BEDENI....
2.08.2012 7674 Okunma
13 Yorum 08.08.2012 18:26
Sam Adian
RIBA'nın UNSURLARI
11.03.2012 12826 Okunma
12 Yorum 15.03.2012 16:14
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DIN FAKTÖRÜ
1.04.2012 6974 Okunma
11 Yorum 09.04.2012 23:53
Sam Adian
CINSELLIK VE AKIT
19.07.2012 8174 Okunma
11 Yorum 30.07.2012 06:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 1
12.08.2012 7021 Okunma
10 Yorum 14.08.2012 07:50
Sam Adian
ORTAK REFERANSLAR ve BIR ÖNERI
11.04.2012 8674 Okunma
9 Yorum 21.06.2012 16:27
Sam Adian
Metod ve uygulama
18.03.2012 5673 Okunma
9 Yorum 21.03.2012 10:01
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - INSAN VE DEVLET
26.03.2012 9511 Okunma
9 Yorum 27.03.2012 16:28
Sam Adian
KARAGÜLLE FELSEFESİ.....
13.10.2012 7731 Okunma
8 Yorum 23.10.2012 03:34
Sam Adian
MÜLKIYET MESELESI ve DÜZEN
6.11.2012 7823 Okunma
7 Yorum 21.11.2012 17:28
Sam Adian
"ADIL DÜZEN"IN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
20.03.2012 5473 Okunma
7 Yorum 23.03.2012 18:49
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - DEVLET ve IKTIDAR
4.04.2012 9745 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 09:59
Sam Adian
ŞURA
6.04.2012 9344 Okunma
7 Yorum 06.04.2012 20:27
Sam Adian
HMR HAKKINDA - 2
14.03.2012 7275 Okunma
7 Yorum 15.03.2012 08:14
Sam Adian
RIBA ve EKONOMI-1
9.03.2012 7059 Okunma
7 Yorum 10.03.2012 19:31
Sam Adian
SLT-CEMAAT ŞERHI
15.02.2012 4393 Okunma
6 Yorum 16.02.2012 17:53
Sam Adian
INSAN VE DÜZEN
1.03.2012 4866 Okunma
6 Yorum 01.03.2012 19:11
Sam Adian
.... VE TANRI! - 2
13.08.2012 7070 Okunma
6 Yorum 14.08.2012 03:44
Sam Adian
SÖYLEYECEKLERIMIZ VAR
1.03.2012 4748 Okunma
5 Yorum 10.03.2012 08:24
Sam Adian
Allah Nasıl SLT eder?
2.02.2012 4924 Okunma
5 Yorum 03.02.2012 19:11
Sam Adian
ANLAMAK.....
15.03.2012 6564 Okunma
5 Yorum 16.03.2012 18:21
Sam Adian
DÖRT DELIL
22.02.2012 5330 Okunma
4 Yorum 02.03.2012 07:45
Sam Adian
ORUCUN FAZILETLERI....
9.08.2012 7164 Okunma
4 Yorum 13.08.2012 13:58
Sam Adian
YUNUS-NUH : Mitolojiden Vahye
13.12.2012 12296 Okunma
4 Yorum 14.12.2012 14:59
Sam Adian
BIRKAÇ NOT
15.01.2014 7871 Okunma
4 Yorum 25.07.2014 16:22
Sam Adian
ADEM VE TOPLUMU - 1
4.05.2012 7071 Okunma
3 Yorum 04.05.2012 15:03
Sam Adian
KUR'AN'DA CEZA KAVRAMI
14.04.2012 17028 Okunma
3 Yorum 19.04.2012 20:21
Sam Adian
YAPISAL ILKELER - KURUMSALLIK
26.03.2012 6509 Okunma
3 Yorum 27.03.2012 20:01
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI FAKTORLER - 15
2.06.2017 12372 Okunma
3 Yorum 03.06.2017 14:51
Sam Adian
CRITICS
27.03.2012 5646 Okunma
2 Yorum 28.03.2012 22:17
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 1
24.03.2012 5346 Okunma
2 Yorum 24.03.2012 23:10
Sam Adian
YARATILIŞ
29.04.2012 7206 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 13:07
Sam Adian
BAZI ELEŞTIRILER
29.04.2012 5668 Okunma
2 Yorum 02.05.2012 20:51
Sam Adian
INSANLIK ANAYASASI HAKKINDA-1
12.03.2012 4158 Okunma
2 Yorum 12.03.2012 17:32
Sam Adian
ANLAMADA YÖNTEM
12.04.2012 6080 Okunma
2 Yorum 14.04.2012 16:04
Sam Adian
MATERYALIST NIKAH
22.07.2012 5681 Okunma
2 Yorum 24.07.2012 03:40
Sam Adian
RUBUBIYET....
6.09.2012 6768 Okunma
2 Yorum 12.10.2012 11:34
Sam Adian
SLT NEDIR?
3.11.2012 9641 Okunma
2 Yorum 04.11.2012 00:19
Sam Adian
El-Lehu, Lehu ve Mülkiyet
9.12.2012 7570 Okunma
1 Yorum 12.12.2012 11:42
Sam Adian
... VE NIHAYET RAB
12.10.2012 5591 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 01:06
Sam Adian
KIYAMET GÜNÜ.....
21.12.2012 7091 Okunma
1 Yorum 19.06.2019 00:43
Sam Adian
DÜZEN MESELESI ve AKEVLER
3.02.2013 6529 Okunma
1 Yorum 06.02.2013 22:28
Sam Adian
.... VE TANRI! - 3
15.08.2012 6503 Okunma
1 Yorum 15.08.2012 21:16
Sam Adian
YARATILIŞ VE SÜREÇ
2.05.2012 5656 Okunma
1 Yorum 03.05.2012 07:38
Sam Adian
SLT ve CEMAAT -
4.02.2012 4410 Okunma
1 Yorum 05.02.2012 08:58
Sam Adian
EKONOMIDEKI ENSTRUMANLAR - 2
25.03.2012 4483 Okunma
1 Yorum 25.03.2012 05:43
Sam Adian
THE THEORY OF ISLAMIC ECONOMIC SYSTEM - 3
25.05.2017 5053 Okunma
1 Yorum 26.05.2017 00:55
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE DOĞAL KAYNAKLAR, 18
4.06.2017 5491 Okunma
1 Yorum 05.06.2017 09:35
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - URETIM VE ISHLETME - 19
5.06.2017 4284 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - FIYAT ANALIZI / Ucret, Fiyat, Para 20
6.06.2017 6994 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TUKETIM - 21
7.06.2017 3814 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SERBEST TICARET ve PIYASALAR - 22
8.06.2017 3770 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - YAPISAL ANALIZ - MAKRO/MIKRO - 23
9.06.2017 4301 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - BUYUME VE ETKILER - 24
10.06.2017 5954 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI DENGELER/REFAH TOPLUMU 25
11.06.2017 3872 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI EVRIM - 26
12.06.2017 4302 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - UYGULAMA - 27
13.06.2017 2593 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISAT VE HUKUK - 28
14.06.2017 3122 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - DONUSUM VE YENI DUNYA DUZENI - 29
15.06.2017 2786 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAKCA - 30
15.06.2017 4400 Okunma
Sam Adian
FUNCTIONAL CONCEPTS - 1
3.10.2020 3051 Okunma
Sam Adian
AN IMPORTANT EXPLANATION
28.05.2024 324 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TARIHSEL YANILGILAR - 4
27.05.2017 4219 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - RIBA - BIR OZGURLUK DOLANDIRICILIGI 5
27.05.2017 4636 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - TOPRAK VE MULKIYET - 6
27.05.2017 4426 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - SADAKA : KAMU MALIYESI - 7
27.05.2017 4781 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / A - 8
29.05.2017 6433 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE / B- KOORDINASYON 9
29.05.2017 4685 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KURUMSAL CERCEVE/C - MEKANIZMALAR 10
29.05.2017 6633 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - ZEKAT - IKTISADI YONETIM SISTEMI - 11
30.05.2017 6811 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - INFAQ - TASARRUF MEVDUATI - 12
31.05.2017 4157 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KARZ-I HASEN / YATIRIM FONU - 13
31.05.2017 4467 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI PARAMETRELER - 14
2.06.2017 4674 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - IKTISADI YONETIM SISTEMI - BANKA - 16
3.06.2017 3864 Okunma
Sam Adian
IKTISAT TEORISI - KAYNAK VE YATIRIM YONETIMI - 17
3.06.2017 3214 Okunma
Sam Adian
BAŞÖRTÜSÜ
23.03.2012 5652 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ - 2
30.04.2012 4417 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ KURAMI VE EVRIM
1.05.2012 5749 Okunma
Sam Adian
SLT ve MESCID
25.02.2012 4420 Okunma
Sam Adian
YARATILIŞ VE DÜZEN
3.06.2012 5025 Okunma
Sam Adian
RAMAZAN ve TARIH
11.08.2012 12197 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 1
7.02.2013 5537 Okunma
Sam Adian
AKEVLER - 2
7.02.2013 5133 Okunma


© 2024 - Akevler