Gazze, anayasa, ekonomi ve diğer meseleler…-2
Önceki yazıda da yazdığım üzere gündemde “Anayasa meselesi” var, “ekonomi meselesi” var, “eğitim meselesi” var hem öğrencilerin hem de ‘halkın eğitimi’ meselesi…
Halkın eğitimi söz konusu olduğunda tarikatlar, tekkeler, zaviyeler meselesi yani hem günümüzde son zamanlarda yapılan tartışmalar hem de Cumhuriyetin kurulduğu dönemde tekke ve zaviyelerin kapatılması meselesi ve ilgili kanunun hala yürürlükte olması var…
Tartışanlar tartışmaya devam etsinler, her zamanki gibi havanda su dövercesine…
Madem bu gibi meseleler gündeme geldi, biz de bu durumu fırsata çevirelim, durumdan vazife çıkaralım, “teşhis ve tedavi metodumuzla” asıl yazılması gerekenleri yazalım…
Bu gibi vesilelerle hep hatırlattığım üzere, tekrar bazı hatırlatmalar yapmam gerekli…
İnsanda dört meleke var; fikir, his, irade ve ünsiyet…
Hayat bu dört melekenin ilim/eğitim, din/ahlâk, iktisat/ekonomi, idare/siyaset kurumlarının oluşması ve bunların dengeli bir istikrarının oluşmasından ibarettir…
İlim ve eğitim kurumları hem kendilerinin hem de diğer üçünün rehberidir ki; en başta ilim ve eğitimde eksikler ve yanlışlar olduğunda, bunlar doğrudan diğer üçüne de sirayet etmektedir, ülkemizde var olan sorunların ana kaynağı da işte buradadır…
Bu sorunların çözüme kavuşturulmaması sebebiyle de hayatımızın bu dört ana alanında sorunlar yumağı giderek büyümüştür ve halen daha da büyümeye devam etmektedir…
Biz yarım yüzyıldır bu alanlarda yaptığımız ilmî ve amelî çalışmalarımızda uzun zamandan beri teşhİs olarak ‘Sosyal Tufan’ kavramını kullanmaya başladık; tedavİ olarak da elbette bilinen ‘Adil Düzen’ önerilerimizi sunmuş olduk…
***
“GAZZE meselesi” de var, hem de bitmemecesine aylardan beri…
Bu köşede yazılanların dikkatli ve sadık müdavimleri “Gazze meselesi” başladığı andan itibaren -elbette her zaman ve her konuda olduğu gibi çare ve çözüm önerilerimizle birlikte- burada toplam 72 köşe yazısı yazıldığını biliyorlar…
Gazze ile ilgili son gelişmeler üzerin Cuma Şahin kardeşimiz “BA’DE HARABÜ’L-BASRA (GAZZE)” başlıklı bir değerlendirme yazıp gönderdi; yazılanlar özetle şöyle:
“Dün açıklanan Türkiye’nin işgalci İsrail ile ticareti sonlandırması bana bu başlığı hatırlattı. Önce başlıkta kullandığımız deyimin öyküsünü anlatırsak daha iyi anlaşılır sanırım.
Ba’de Harabü’l-Basra ‘iş işten geçtikten sonra’ anlamına gelen deyimdir. Arapçadan tam tercümesi Basra harap olduktan sonradır. Asıl olan yok olduktan sonra kalanlar neye yarar anlamında kullanılan deyimi ilk kez Moğolların Basra'yı yakıp yıktıktan sonra kendisine akıl danışılması üzerine bir âlim tarafından söylendiği rivayet edilmektedir. Malumunuz Moğollar, orta Asya steplerinden gelip batıya doğru ilerlemiş taş üstünde taş, beden üstünde baş bırakmamıştır.1258 de Moğol hükümdarı Hülâgû Bağdat’ı işgal etmiş, son Abbasi halifesi El-Muttasım’ı kıl çula sardırıp atların ayaklarının altında parçalatmış, kitapları yaktırmış, Dicle’nin suyu günlerce kan ve mürekkep akmıştır. Moğollarla olan bu imtihanında ümmet, İslam tarihinde ilk büyük felaketi, en kanlı vahşeti ve caniliği yaşamıştır. Korkum şu ki Gazzeli mazlumların feryadı arşı titretiyor. Gazzeli çocukların feryadı, bu zulme seyirci kalan 57 İslam ülkesi gibi bizim ülkemizi de yakacak. Çok şükür ki Türkiyeli Müslümanlar İsrail’le işbirliği noktasında iktidarla aynı düşünmemiştir. Bunda Türkiye’deki iktidarların İsrail’le ilişkilerini gizli yapmalarının etkisi de vardır. Türkiye İsrail’i devlet olarak tanıyan ilk Müslüman ülkedir.”
Cuma Şahin’in yazdıklarının devamı var ama benim aktaracaklarım bu kadar!
***
Gazze, anayasa, ekonomi ve bugün üzerinde durduğumuz eğitim başta olmak üzere diğer meseleler varlıklarını maalesef sürdürmeye devam ediyorlar ve bunlar çözüme kavuşturulmadıkça kördüğüm meseleler yumağına dönüşme istidadına haiz bulunuyorlar…
‘Sosyal Tufan’ seviyesindeki sorunlar hayatımızın dört alanını ahtapotun kolları misali sarmış durumda; bizim ‘teşhis ve tedavi metotlu çözüm çalışmalarımız’ da devam ediyor…