İstanbul - Kudüs (Gazze, Filistin, İsrail) - Mekke - 42
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
‘İstanbul-Kudüs-Mekke’ hattını muhafaza etmeye çalışırken, diğer taraftan bu hattın doğu ile batısında olanları ve olması gerekenleri değerlendirip yazmaya devam…
‘Dünya düzeni’ takriben iki yüzyıl öncesinden itibaren var olan huzur ve saadet dengesini kaybetmeye başladığından beri ‘sosyal tufan’ yaşanıyor; tufan devam ediyor…
‘İstanbul-Kudüs-Mekke’ hattının doğu ile batısı arasındaki mücadele de özellikle iki yüzyıldan beri sürerken en sonunda ‘iki cihan savaşı’ da yaşadı; savaşlar devam ediyor…
‘İstanbul’ önceki milenyumun ortalarından ya da 1453 yılından beri dünyadaki düzen-sistem-nizam dengesinin ana merkeziydi; İstanbul’un yine öyle bir görevi olacak…
‘İstanbul’ altı asır boyunca dünyaya nizamat veren yiğitlerin başkentiydi, o yiğitlerin düştüğü yerdi, atasözü gereği yiğit düştüğü yerden kalkacak; İstanbul’un bu görevi de var…
‘İstanbul’ aynı zamanda bizim insanlığın ‘sosyal tufan’ seviyesindeki sorunlarının çare ve çözümlerini son onlarca yıldır ürettiğimiz ‘Adil Düzen’ çalışmalarımızın ana şehridir…
‘İstanbul-Kudüs-Mekke’ hattı bize göre bu açılardan da değerlendirilmelidir…
-Gerisi teferruat ve o teferruatları da her gün değerlendirip yorumluyoruz…
-Günlük gelişmeleri takip ediyor ve anladığımız ölçüde yazıyoruz…
-Gazze başta olmak üzere olayları her gün değerlendiriyoruz…
-Gazze soykırımı sürdükçe de bunu yapacağız inşallah…
Gazze soykırımı savaşı yani Siyonist İsrail yöneticilerinin yaptıkları da Ukrayna-Rusya savaşı da elbette bir gün bitecek ama bu iki savaş vesilesiyle insanlık uyanıyor, yerleşik küresel faizci zülüm nizamına karşı eylemler olarak değerlendirilecek gelimeler oluyor…
Bu iki savaş yetmiyormuş gibi bir de Türkiye’nin 12 Mehmetçiğinin şehadeti, Lübnan’da Hamas’ın ikinci adamına suikast ve İran’da yüz kişiyi de aşan terör saldırısı gerçekleşti ki; hep yazdığımız üzere bunlar ‘sonun başlangıcını yaşayanların’ son saldırıları…
Siyonist İsrail ve baş yandaşı ABD ile birlikte diğer Batı ülkelerine karşı insanlığın dünya çapındaki en son yapılanmalarından biri de BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) birlikteliğidir, Pazartesi günü İran, Mısır, Etiyopya, Suudi Arabistan ve BAE ülkeleri de resmen BRICS’e katıldılar ki; bu da çok önemli bir gelişmedir…
Biz yıllardır çözümleri “Adil Düzen” ve “Adil Dünya Düzeni” olarak yazıyorken susanlar nihayet ses vermeye başladılar; geçen yılın son gününde Hayrettin Karaman Hoca “Neler yapılabilir?” başlıklı bir yazı yazdı, ilgili kısmı şöyle: ““Yalnız Hamas hür, başka hür yok” diyorlar ya el-hak doğru; her ülke bir şekilde bir yerlere bağlı, adım atacağında birçok hesap yapmak durumunda, gruplar, şirketler, holdingler de öyle, “esir, köle”; faydanın, çıkarın, kârın, büyümenin… esiri; “ya tedarik edemezsem, ya satamazsam, ya ambargoya maruz kalırsam…” diye düşünüp duruyorlar. Bütün bunlar, bu çağda yaşadığımız ve Siyonist İsrail’in icra ettiği en büyük, en feci, en dayanılamaz, en zalim, en acımasız… soykırımı görüyorlar; evet yalnızca işitiyorlar değil, görüyorlar, aynel’l-yakin bilgi sahibi oluyorlar, belki temsilcilerinin yüreği de sızlıyor, ama hemen onu bastırıp “ama, lakin” diyerek yukarıda işaret ettiğim düşüncelere dalıyor ve zulmü engelleme bakımından hareketsiz kalıyorlar veya gevşek davranıyorlar. Artık herkes ezberleri, ilk söylendiğinde garipseyenlerin bile şimdi pek çoğu benimsedi: Dünya beşten büyük, aslında büyük değil, iri olan bu beş devlet dünya düzenine hâkim oldukça adaletin, hakkaniyetin, insan haklarının, kararların kâğıt üzerinden başka yerleri yok! Bu beş’i frenleyecek güce, birleşmeye ihtiyaç var, lakin son iki asırdır İslâmcıların çağrıda bulundukları “İslâm Birliği” bile bir türlü gerçekleşmedi, iç ve dış engeller yüzünden hep sloganlarda, kitaplarda, makalelerde kaldı, kalıyor. İnsanlık beş zalim işbirlikçiyi de zalim gücü de dengelemek ve frenlemek için çalışmaktan, uzun, orta veya kısa vadede (zor olsa da) bu gayeye ulaşma çabasından asla vazgeçmemeli.” Hayrettin Hoca “Adil Düzen” ve “Adil Dünya Düzeni” olarak ortaya koyduğumuz çabadan da artık bahsetmeli ve asla vazgeçmemeli…
‘Adil Dünya Düzeni’ kuruluncaya kadar yazmaya ve çalışmaya devam…)