Mete Firidin
Tasavvuf
11.05.2010
16467 Okunma, 12 Yorum

Daha önceki dinlerin nasıl dejenere edilip, çarpıtıldığını biliyoruz. Toplumlar kendilerine gelen orijinal dini şeytani telkinler ve kendi hevesleri ile bozmuşlardır. Bunun birçok örneğini Kuran’daki kıssalarda görmekteyiz. Bu dejenerasyonun son örnekleri Yahudilik ve Hıristiyanlıktır.

Yahudiler hahamlarını rab edinmiş ve ilahi emirler dışına çıkıp bir takım yorumlarla kendi görüşlerine göre bir din uydurmuşlardır. Putperest dinlerden birçok inanç ve gelenek edinmişlerdir. Bu dinin kitapları ise Talmud ve Mişna’dır.

Hıristiyanlar ise onlarca İncil uydurmuş ve buna kendi görüş ve isteklerini de ilave etmişlerdir. Onlarda Mitraizm ve İsisizm gibi putperest dinlerden birçok inanç ve gelenek almışlardır. Her uydurduklarına da bu Allah tarafından ilham oldu demişlerdir. Ayrıca ruhbaniyet diye bir şey de uydurmuşlardır.

İşte bunlardan dolayı gerçeğe ve doğru yola sevk etmek için Kuran inmiştir.

Peki İslam aleminde bu gibi hadiseler olmamış mıdır? Tabi ki olmuş ve olmaya da devam etmektedir.

İslam tarihine baktığımız da Tasavvuf tarikatı adı altında aynen Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi dejenerasyonların oluştuğunu saptamaktayız. Üstelik bunların etkileri günümüzde de devam etmektedir.

Mesela:

Tahiru'l-Mevlevi şöyle devam ediyor: "Mesnevi, kerim ve salih olan katipler eliyle yazılmıştır. Temiz olanlardan başkasını Mesneviye temas eylemekten men ederler. Mesnevi, Rabbu'l-Aleminden ilham olunmuş bir kitaptır. Bu fıkralar ile Sure-i Abese'deki 'Kur'an va'z ve nasihattir, dileyen onunla öğüt ve nasihat almış olur. O Kur'an tertemiz katiplerin eliyle yüksekte tutulan temiz sahifelerde yazılıdır.' [44][4] Sure-i Vakıa'daki 'Rasuli Ekreme nazil olan Kur'anı Kerimdir. Kitabı Meknun, yani Levhi Mahfuzda yazılıdır. Ona temiz olanlardan başkası temas edemez. Kur'an Rabbu-lalemin tarafından inzal buyurulmuştur.' [5] ayetlerine işaret edilmiştir. "Mesnevi de ilham yolu ile canib-i Hak'dan nazil olmuştur... Taharet ve salah erbabından mâada (başka)sının ona teması, yani mütalaasıyla dinlenmesinden feyz-i marifet alması kabil değildir... Hz. Mevlana bu fıkra ile diyor ki: Canibi ilahiden vahyi münzel olan Kur'anı Kerim, nasıl avn-i samedanîde ise, onun evvelinden de, sonundan da batıl zuhuruna imkan ve ihtimal yoksa, Mesnevi de öyledir, ilhamı Rabbani eseridir. Kendisinden sapıklık zuhuruna imkan yoktur. Hatta iptali ve tahrifi de kabil değildir." [6]

Muhyiddin ibn Arabi de gerek Fususi'l-Hikem ve gerekse el-Futuvatu'l-Mekkiye kitaplarını direkt Allah ve Rasulullah’tan aldığı ilham ve emirle yazdığını, Allah ve peygamberle görüştüğünü söyleyerek sanki Kur'an'ın tamamlanması ve Hz. Muhammed ile vahiy ve risaletin henüz son bulmadığını anlatmaktadır. Nitekim İbn Arabi vahyi; risalet vahyi ve velayet vahyi olmak üzere ikiye ayırmakta, risalet vahyinin son bulmasına rağmen velayet vahyinin devam ettiğini ve kendisine gelenlerden birinin biri olduğunu söylemektedir. Şöyle diyor Fusus kitabı için: "Rasulullah’ı rüyada gördüm. Bu kitabı yazmamı istedi. Ben de yazdım. Bu kitap, nefis arzularının münezzeh ve içine fesat karışmamış olan en kudsi makamdan indirilmiştir. Ben ancak bana ilham olunan şeyi yazdım." [7]

Kendisine vahiy indiği iddiası

İbn Arabî, kitaplarını kendisinin yazmadığını, sadece kendisine indirileni dile getirdiğini söyler; ".Çünkü bu kitap, nefis arzularından münezzeh ve içine fesad karışmamış olan en kudsî makamdan indirilmiştir. Çünkü ben ancak bana ilham olunan şeyi söyledim ve bu yazılı kitapta ancak bana indirilmiş olan hakikatleri dile getirdim ( - Fusûsül Hikem. Muhyiddin-i Arabî. M.E.B Çev:Nuri Gençosman s.20) ".Söylediğim her şeyi, bana Tanrı haber verdi. O, bana imlâ ediyor ve ben (bunları) kendi elimle yazıyordum. Benim lisânım, Hakk'ın lisanıdır, sözüm O'nun sözüdür ( - El Futûhât El-Mekkiyye. Muhyiddin-i İbn Arabî. Kültür Bakanlığı/1184 Çev: Prof.Dr.Nihat Keklik divandan nakille s.455) "Biz, bütün söylediklerimizde ancak Allah'ın bize ilka ettiği (ulaştırdığı) şeye dayanırız ( - El Futûhât El-Mekkiyye.S.19) Sufiler delil ikame etmekten münezzehtir( - El Futûhât El-Mekkiyye. S.25)

Kendisinin bazen (haşa) rabb olduğunu bazen kul olduğunu iddiası

Muhyiddin-i Arabî "Fusûsü'l-Hikem'de" geçen şiirlerinde şunları söylüyor: "Bir vakit olur ki kul şüphesiz Rab olur. Başka bir vakitte de iftirasız kulluk derekesine iner. Allah beni över, ben de O'nu. O bana kulluk eder, ben de O'na. Ey nefsinde varlıkları yaratan! Sen halk ettiğin şeylerin hepsisin. Küfür ve isyan ehli cehenneme girseler de, orada kendileri için bir zevk ve lezzet vardır. O da onlar için bir cennettir. Ancak onların cennetleri Huld cennetlerine benzemez. İkisi birdir amma aralarında tecelli farkı vardır ( Said Nursi benzer ifadeleri Ebu Talib için anlatıyor. Mektubat.s.366) İster Hakk ol, ister Halk ol, Allah ile Rahman olursun ( - Fusûsül Hikem.s.83,93,95,104,190) diyen İbn Arabî; "Mükemmel arif, tapılan her şeyin hakkın açığa çıktığı ve kendisinde hakka ibadet edildiğini görendir. Onun için kendisinde fena bulduğu (kadın) suretine girerek tekrar kendisine dönmesi için yıkanma (gusül) ile onu temizlemiştir. (Erkeğin) Allah'ı kadında müşahede etmesi tam ve en mükemmelidir. Allah maddelerden soyut olarak hiçbir zaman müşahede edilemez ( - Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.s.118 der.)

Allah'ın (haşa) birçok şeye tecessüd ettiği iddiası

"Tasavvufun Şeyh-i Ekber'i teslis inancından daha çok ileri giderek, Allah'ın leş ve putlarda, Samirî'nin buzağısında, Hz.Musa'nın Firavun'unda ve pislik içinde yuvarlanan vücutlarda tecessüd ettiğine inanmış, şehvetleri alevlenen, güdüleri tutuşan ve her günahkarın önünde sere serpe açılıp günah bataklığına taşıyan ahlaksız kadının vücuduna büründüğünü söylediği bir tanrı anlayışına sahiptir (- Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.s.118) İbn Arabî'nin bu görüşlerini değerlendirecek olursak; "İslâm'a göre yıldızlara tapanlar kafir olmuşlardır. Buzağıya tapan Yahudiler de kafir olmuşlardır. Hıristiyanlarda üç ortaklı (teslis) bir tanrıya taptıkları için kafir olmuşlardır. Cahiliye Arapları da ölenlerin putunu dikip hayatta kendilerine umut ve emellerle yöneldikleri gibi, ölümden sonra da benzer umut ve emellerle kendileriyle Allah arasında aracılıklarını sağlamak için putlara taptıklarından dolayı kafir olmuşlardır. Bütün bu gruplar ve insanlar Allah'tan başka varlıklara taptıkları için kafir oluyorken, acaba her şeye tapmaya çağıran İbn Arabî ve benzerleri için İslam'ın hükmü nedir? Her şeye ibadete devam eden bu gibileri için ne diyeceksiniz (- Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.s.120) İmam İbn Teymiyye "vahdet-i vücut" ve "Ehl-i vahdet" i değerlendirdikten sonra şu ifadelerle sözünü tamamlar: "Bunlardaki küfür ne Yahudilikte ne Hıristiyanlıkta ve ne de müşrik Arapların putperestliğinde yoktur. -( İman Üzerine. İbn Teymiyye, Pınar Yay.s.77) Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu; "Benimle peygamberler zümresinin benzeri, şu kimsenin benzeri gibidir: O kişi bir ev yaptırmış ve binayı tamamlayıp süslemiş de yalnız bir tuğlası eksik kalmış. Bu vaziyette insanlar binaya girip gezmeye başlarlar. Ve (o eksik yeri görüp) hayret ederek: "Şu bir tuğlanın yeri boş bırakılmış olmasaydı!" derler. İşte ben, o (yeri boş bırakılan) kerpicim; ben Hatemu'n-Nebiyyin'im (Peygamberlerin sonuyum) ( - Buhari.C:7 s.3331,3332)

Kendini Peygamber (s.a.v.) den üstün ilan ederek altına benzetmesi

İbn Arabîi "aslında duvardaki boşluğun bir değil iki kerpiçlik yer olduğunu, ne ki biri altın biri gümüş olan bu iki kerpiçten "hatemü'l-enbiyâ" yı (nebilerin sonuncusu) temsil eden gümüş kerpici Allah Rasûlü'nün gördüğü halde "hatemü'l-evliyâ (velilerin sonuncusu)'yı temsil eden altın kerpici göremediğini bu hadisiyle belli ettiğini" söyler. "Halbuki bu ikisi birden olmayınca nübüvvet duvarı asla tamamlanmayacaktır" der. Eserinde nebilerin sonuncusu olan Rasûlü temsil eden kerpicin gümüş, velilerin sonuncusu (hatemü'l-evliyâ)'yı temsil eden kerpicin de altın olmasını nübüvvetin zahir, velayetinse batın oluşuyla açıklar. Hatemü'l evliyâ'nın İbn Arabî'nin kendisi olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur sanırız. Tahavi akaidi şarihi yukarıdaki satırları kastederek der ki; "Verdiği örnekte nefsini altın kerpiç, Allah Rasûlü'nü gümüş kerpiç olarak gösterenden daha kafir kim olabilir.?" İbn Arabî ve emsallerinin küfrü; "Allah'ın Rasûllerine inen bize de ininceye kadar iman etmeyeceğiz" (En'âm/124) diyen kimselerin küfründen daha beterdir. İbn Arabî ve benzerleri cehennemin en dibinde olan ittihadiye (hulul) inancındaki münafık ve zındıklardır. İbn Arabî bir şiirinde şöyle der: "Nübüvvet makamının mevkii rasûlün üstünde ve velinin altında bir yerdir." (Şerhu Akidetü't-Tahaviye,II/743." 12) "İbn Arabî gibi ya "Benden sonra peygamber yoktur." sözünün sahibinin (Peygamberimizin) doğru söylediğine inanarak veya başka bir endişeye dayanarak kendilerini peygamberlik sevdasına kaptırmayanlar ve bu iddia ile ortaya çıkmayanlar peygamberlikten bile daha yüksek bir derecenin cazibesine kapılarak "velilerin sonuncusu, peygamberlerin sonuncusundan daha büyüktür. Çünkü peygamberler ancak bir aracı vasıtası ile Allah'tan bilgi alabilirken veli bu bilgiyi aracısız olarak doğrudan doğruya alabilmektedir" demişlerdir (: İmam İbn Teymiyye Külliyat C:2s. 163) Velinin Peygamberden üstünlüğünün bir diğer sebebi de dinin onun eliyle tamamlanmış olmasıymış. (- İman Üzerine, İbn Teymiyye, Pınar Yay. S.192; Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.s.193)

Helak olan kavimlerin sıratı müstakim üzere olduğunu iddia etmesi

"Kur'ân âyetlerini tahrif ederek kafir Hûd kavminin sırat-ı mustakim üzere olduklarını, Firavun'un iman-ı kamil bir mü'min olduğu gibi, Nûh kavminin de mü'min bir kavim olduğu ve bu imanlarından dolayı Allah, onları mükafatlandırıp vahdet deryasına batırdığını, nimetini tatmaları için ilahi sevgi ateşine soktuğu, Hz.Harun'un İsrailoğullarını buzağıya tapmaktan alıkoyarak yanıldığını, çünkü buzağının gerçek mabud veya onun sûretinden bir sûret olduğunu, Nûh kavminin Ved, Yegus, Yeûk, Suva ve Nasr putlarına tapmayı bırakmamakla isabet ettikleri, çünkü bu putların ilahın birer görünümü olduklarını, tatlılık kökünden gelen azabın gerçekte rahmet ve hoş bir şey olduğunu, rahmete uğramayan ve rızaya kavuşmayan hiçbir insanın bulunmadığını, bir şey var olmadan önce Allah'ın onu bilemeyeceği, çünkü bir şeyin varlığının Allah'ın varlığının tercümesi olduğunu ve benzeri şeyleri söylemesine rağmen İbn Arabî bunların hepsini eksiltmeden ve çoğaltmadan doğrudan Rasûlullah'tan, hatta Allah'tan aldığını söylemiş ve Rasûlullah'ın, kendisine bunları insanlara tebliğ etmesini emrettiğini de iddia etmiştir.

Bu gibi iftira ve sapıklığa şu ayetlerle cevap verelim:

Uydurduğu yalanı Allaha isnad eden veya kendine birşey vahy edilmemişken bana vahy olunuyor diyen kimseden, bir de Allâhın indirdiği âyetler gibi ben de indireceğim demekte olan kimseden daha zâlim kim olabilir? Görsen o zâlimler ölüm dalgaları içinde boğulurken Melâike ellerini uzatmış çıkarın, diye: canlarınızı bu gün zillet azâbiyle cezâlanacaksınız, çünkü Allaha karşı hakk olmıyanı söylüyordunuz ve çünkü Allâhın âyetlerinde istikbar ediyordunuz. (6/93)

Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için «Bu Allah katındandır» diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların! (2/79)

İbn Arabî ye bu vahiylerin nereden indiğine bakalım.

Hinduizimin kutsal kitaplarından biri de upanişadlar dır.

Bütün upanişadlarda üzerine basılarak öğretilen temel öğreti, bütün evrenin Tanrı olduğu, insan ruhunun da (Atman) aslında Tanrı'nın bir parçası olduğu ve öldükten sonra su damlasının okyanusla birleşmesi gibi insanın da Tanrı ile birleşeceği, onda özümlenip Tanrı'da yok olacağı onunla bir olacağı doktrinidir:

"Bu Atman benim kalbinin derinliklerindedir ve bir pirinç veya arpa tanesi ya da hardal çekirdeği kadar küçüktür... Kalbimin derinliklerindeki bu Atman dünyadan, gökyüzünden, göklerden ve bütün dünyalardan daha büyüktür. Bütün hareketler, istekler, korkular, tatlar ondadır, kendi içini kapsayan her şeyi tutan odur; o konuşmaz, hiçbir şeyi dert etmez; bu kalbimin derinliklerindeki Atman, Brahman'dır. Bu yaşamdan ayrıldığım zaman onunla birleşeceğim." Çandogya Upanişad

"Brahman her şeydir. Evrende var olan bütün görüntüler, arzular, duyular Tanrı'dan zuhur ederler. Tanrı'yı tanımak için, kişinin kendisi ile kalbinin derinliklerinde gizli bulunan Tanrı'nin aynı Varlık oldugunu idrak etmesi gerekir. Kişi, ancak bu şekilde ölümden kurtulur." Çandogya Upanişad

"İnsan hayatı soluk düşünce, duyular ve hareketlerden ibaret bir varlıktır. Bu unsurlar, Atman'dan dolayı meydana gelirler ve eninde sonunda bir akarsuyun denize karıştığı zaman kaybolması gibi, Brahman'a karışarak ortadan kaybolurlar." Prasna Upanişad

"Bütün bu evren Brahman'dır. Her şey O'ndan çıkar, ondan kaynaklanır. Her şey O'nda erir, O'nda çözülür, O'nda yok olur. Ve her şey O ile devamlılığını sürdürür..." Çandogya Upanişad

"Brahman en üstün olandır, bütün duyuların ve düşüncelerin ötesindedir... Brahman her insanın yüreğindedir." Çandogya Upanişad

Upanişadlara göre her şeyin özünde Atman vardır. Bir Hindu Rişisi bu konuyu öğrencisine etkili bir örnekle anlatır:

"Hiçbir şey yok ki O özden gelmemiş olsun. Her şeyin içinde bu öz varlıktan vardır, o gerçektir. O, her şeyin özüdür. Sen de O'sun Svetekatu. Atman bir ağaç dalını bırakacak olursa o dal ölür, tüm ağacı bırakırsa tüm ağaç ölür. Atman bedeni terkettiğinde beden ölür, ama o öz Atman ölmez."

- Ne olur bana biraz daha bu öz varlığı anlatır mısın.

- "Anlatacağım. Bana bir Hint inciri getir."

- "İşte burada efendim."

- "Onu yar."

- "Yardım efendim."

- "Ne görüyorsun?"

- "Küçücük çekirdekleri var içinde."

- "Yar o çekirdeklerden birini."

- "Yardım efendim."

- "Şimdi ne görüyorsun?"

- "İçi boş efendim."

- "İşte o çekirdeğin içindeki senin göremediğin özden koskoca Hint inciri ağacı oluşuyor. Bana inan oğlum, işte o incir çekirdeğindeki boşluk o öz ile doludur. Her şey varoluşunu o öze borçludur. İşte gerçek budur. İşte o öz varlıktır. Sen de O'sun."

- "Bana lütfen Atman'dan biraz daha söz eder misin?"

- "Peki.. Bu tuzu suya dök ve yarın bana getir." Çocuk denileni yaptı.

- "Tuz nerede?" diye sordu babası.

- "Göremiyorum".

- "İç bakalım nasıl tadı?".

- "Tuzlu".

- "Peki şuradan ya da buradan içersen?

- "Yine tuzlu. Her yanı tuzlu." Babası dedi ki:

- "Tuzu görmesek de tuz her yerdedir. Aynı şekilde Atman da her yerdedir.. Onu görmesek bile o, her şeyin içindedir. Her şey varoluşunu o öze borçludur. İşte gerçek budur. İşte o öz varlıktır. Sen de O'sun." Çandogya Upanişad

Bazı bölümlerde ruhun çeşitli yönlerini detaylarıyla anlatan ayetler bulunur:

"Saf farkındalık olan Atman, duyularla çevrili bir halde, yürekteki ışık olarak parlar.. Atman, sanki düşünüyormuşçasına, sanki hareket ediyormuşçasına uyanık kalma, düş görme ve derin uyku hallerinde dolanır ama yine de aynı kalır.

"Atman bir bedene büründüğünde sanki o bedenin zayıflıklarını ve kısıtlılıklarını üstlenmiş gibi olur ama Atman ölüm anında bedeni terk ettiğinde bütün bunları da geride bırakır... Bilinen iki tane bilinç hali vardır.. Biri bu dünyaya diğeri de öbür dünyaya aittir. Ancak bunların aralarında üçüncü bir hal daha vardır. Bu ara hal üzüntüleriyle ve sevinçleriyle her iki dünyayı da deneyimlediğimiz düşler âlemidir... Bir insan öldüğünde ölen sadece maddi bedeni olur. O kişi sona eren yaşamının hem iyi hem de kötü izlenimlerini algılamaya devam eder.. Bu ara halde ise Atman'ın ışığı altında izlenimlerini kurgular, bozar ve yine kurgular.."

"Ara haldeyken (rüya aleminde) savaş arabaları, onları çeken atlar, gidilecek yollar yoktur ama insan kendi savaş arabalarını, yollarını, atlarını oluşturur. O bilinç halinde kutsayışlar, mutluluklar, sevinçler de yoktur, kişi bunları kendi meydana getirir. Bütün bunları meydana getiren gerçekten de kendisidir.."

"İnsan uykudayken ve bedenle ilişiğini kesmişken kendisi uyumayan, ışığı kendinden olan Atman izlenimlerden örülü düşleri izler. Işığı kendinden olan Atman Prana gücüyle bedeni canlı tutar.. Maddeye bağlı olmadığından hiçbir şey onu etkilemez... Düş görme halindeyken şurada burada dolaştıktan sonra kendi yerine geri döner.. Atman'da özümlenmiş bir insan (üçüncü hal) dış dünyasında ve iç dünyasında neler olup bittiğinin ayrımında olmaz. Çünkü o, özümlenme halindeyken tüm arzuları tamama erer.. Bizzat Atman'ın dışında yerine gelmesi gereken arzu kalmaz. O kişi kederin ötesine geçer."

"O özümlenme halindeyken insan görmeden görür, çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir. Koklamadan koklar çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir. Duymadan duyar çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir.. Bilmeden bilir çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir. Ayrılığın olduğu yerde insan başka bir şeyi görür. Başka bir şeyi koklar, başka bir şeyi konuşur, başka bir şeyi duyar, başka bir şeyi düşünür. Fakat özümlenmenin olduğu ikinci bir şeyin bulunmadığı yer Brahman'ın âlemidir. Yaşamın en yüce gayesi en yüce hazinesi budur." Brihadaranyaka upanishad

Şimdi de Kuran’da şeytanların kime telkinler yolladığına bakalım.

(26/221) «Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?» de

(26/222) Günaha kendini kaptırmış herbir sahtekar üzerine inerler

(26/223) Bunlar şeytanlara kulak verirler, çoğu yalancıdırlar.

(26/224) Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.

(26/225-6) Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmadıklarını yaptık dediklerini görmez misin.

(26/227) Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında haklarını alanlar bunun dışındadır. Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır.

Zuhruf 15. ayeti: anlamak gerekir.

 
Ve cealû lehu min ibâdihî cuz’â(cuz’en), innel insâne le kefûrun mubîn(mubînun).

Ve O'na, kullarından cüzü(parça ,kısım) kıldılar. Muhakkak ki insan, mutlaka apaçık inkâr edicidir.

 

 

Eğer tasavvuf Hz. Muhammed (SAV.) gibi yaşamak ve iman etmekse kabulüm. Fakat Hindu putperest felsefesi ise ben bu işte yokum. Allah korusun.

Doğru yolu bulmuşken sapıtmaktan Allaha sığınırım.

 

 


YorumcuYorum
hasan pehlivan
25.05.2010
21:23

elinize sağlık hocam.

Ahmet Yücel
13.02.2016
00:01

Sayın hocam,

''EVLİYAULLAH O KİMSELERDİR Kİ, GÖRÜLDÜKLERİ ZAMAN ALLAH HATIRLANIR.'' NESAİ

Haberiniz olsun ki, muhakkak Allah Teâlâ'nın velîleri için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. Yûnus 62

Ey o bütün iyman edenler! Allahtan korkun ve sadıklarla beraber olun.    Tevbe 119,

Ayet ve hadisi şeriflerini nasıl izah edeceğiz?

Allah dostları yok, tarikat, tasavvuf yok.

Allah CC ''Sadık olun'' diye emretseydi, herkes sadık olmak zorunda olacaktı. ''Sadıklarla beraber olunuz.'' buyuruyor madem ki, her zaman sadıklar vardır, diye düşünüyorum.

Sayın hocam, siz bu ilmi kimden aldınız? Sizin ilim aldığınız hocanız, sizin mürşidiniz olmuyor mu?

İmamı Azam, Peygamber efendimizin torununun torunu olan Caferi Sadık hz. lerini tanıdıktan sonra, son iki senem olmasaydı, bu Numan helak olmuştu, buyuruyorlar.

Aşağıda eklediğim hadisler de yine Allah dostları övülüyor.

"Benim veli kuluma düşmanlık edene ben harp ilan ederim. Kulum Bana, üzerine farz kıldığım şeylerden daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşamaz. Kulum farzlardan sonra nafilelerle yaklaşmaya devam ederse ben onu severim. Ben onu sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, düşünen aklı ve konuşan dili olurum." (Buhari Rikak 38)
Kudsi hadis

Benim ümmetimin velileri, Ben-i İsrail peygamberleri derecesindedir.  Hadis-i şerif

Her asırda benim ümmetimden sabikun (önde gelenler) vardır ki, bunlara büdela ve sıddıkun ıtlak olunur (söylenir). Haklarındaki inayet ve merhameti ilahiye o kadar boldur ki, sizler o sayede yer ve içersiniz. Yer yüzü halkı için vukuu tasavvur olunan bela ve musibetler onlarla kaldırılır. Hadis-i Şerif

''Allah bir kulunu sevdi mi, kullarına da sevdirir.'' Bugün nice Allah dostları, yüz yıllar geçse de hâlâ Müslümanlar tarafından seviliyor.

Kuran ayetlerinden bazılarını alarak, Allah dostlarını karalamaya, Hak tarikatları, Tasavvufu karalamaya çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu ayetlerin tefsirlerini de okuyup yazdığınızda, kimler için, ne zaman indiği de görülecektir.

Nefsimin eklediği Yunus/62 ve Tevbe/119 ayetlerininin tefsirlerini de güvenilir tefsirlerden okuyabilirsiniz.

Peygamber efendimize Kuran, Cebrail vasıtası ile vahiy olarak inmiştir. Fakat peygamberimize  Allah CC, ilham yolu ile, sadık rüya ile de yardım etmiştir. ''Benim gözlerim uyur, kalbim uyumaz.'' buyurmuşlardır. 

Şems hz.lerinin, Mevlana ile ilk karşılaşmasında sorduğu soruyu ve cevabı hatırlayalım:

''Beyazıdı Bestami hz.leri mi daha büyük, Hz Muhammed SAV mi?''

Cevabı da hatırlayalım:

''Beyazıdı Bestami hz.leri makamını gördü, ''Benim şanım yücedir, şanımı tesbih ederim'' buyurdu.

Peygamber efendimiz ise günde yetmiş makam geçiyordu, her makamda, ''Allah'ın şanı yücedir, ben Allah'ı tespih ederim.'' buyuruyordu. Elbette Hz. Muhammed SAV efendimiz daha büyüktür'', buyurdular.

Mevlana Hz. leri bu cevabı verirken, Beyazdı Bestami Hz. lerini asla tekfir etmemişlerdir, müşrik, kafir, münafık vb oldu dememişlerdir.

Beyazıdı Bestami hz.leri, Allah'a dostluk makamına ulaştılar. Allah dostları bir nefes bile, Allah'tan ayrı değillerdir.

Peygamber Efendimizi, Allah CC zatına Habib eylemiştir. Makamı Mahmud'a ulaştırmıştır. Ahirette Vesile makamı yine Peygamber efendimize verecek Cenabı Allah.

''SARRAFLIĞI ÖĞRENMEYEN BU CEVHERİ BONCUK SANIR,

VARIN VERİR YOK NESNEYE, BİLMEZ KAÇA SATTIĞINI.'' Salih Baba Divanı

Bununla birlikte bozuk tarikatlar da vardır. Hak tarikatlar kıl payı Şeriatten ayrılmaz, taviz vermezler.

''Hiç kimse ibadeti ile Cennete giremez.'Hadisi şerif, Ashab sorar: Siz de mi, ya Resulallah?

''Evet bende, fakat beni Allah'ın rahmeti kuşatmıştır.'' buyurmuşlardır.

İbadetimize güvenemeyiz,''Baura'yı hatırlayalım''  ibadetsiz de olmaz.

İlmimize güvenemeyiz, İblis meleklere hocalık yaptığı ilmine rağmen, kendini beğendi, Adem as.'ı beğenmedi, secde etmedi, Allah'ın rahmetinden kovuldu melun oldu. Yine de ilimsiz de olmaz.

Öyleyse ilmi kimden öğrendiğimize bakalım. Şeyhimiz, Mürşidimiz kim? Allah dostlarına, Hak tarikatlara, Tasavvufa düşman bir alim mi? bizim şeyhimiz?

Yoksa, Peygamberimizin yetiştirdiği Ashaptan bu yana silsile ile gelen, yetiştirilen Allah dostları, Meşayihler, Mürşitler, Veliler mi?

Allah'ın ve Habibinin övdüğü Allah dostları mürşidim olsun, isterse ilkokul mezunu bile olmasın. Nefsimi Allah dostlarına düşman edecek, profesör alimlerden yeğdir nefsim için.

Sözü daha fazla uzatmak istemiyorum. Dilerseniz, Sayın Nurten Atıcı hanım efendinin ''HİMMET YA ŞEYHİM'' yazısına yazdığım yorumlarımı okuma imkanınız varsa okuyabilirsiniz. Linki de ekliyorum.

http://akevler.org/AkevlerMakaleler/2464/SonEk/10487/Nurten-Atici/HIMMET-YA-SEYHIM

Kişisel Web siteme de konu ile ilgili kısa bir yazı eklemiştim, imkan bulursanız okuyabilirsiniz. Linki ekliyorum.

http://www.ahmetyucel.net/?Syf=26&Syz=481794&/ALLAH-DOSTLARI,-TAR%C4%B0KAT/TASAVVUF 


''Eğer tasavvuf Hz. Muhammed (SAV.) gibi yaşamak ve iman etmekse kabulüm. Fakat Hindu putperest felsefesi ise ben bu işte yokum. Allah korusun.

Doğru yolu bulmuşken sapıtmaktan Allaha sığınırım.''

Makalenizin bitiş cümlesi çok anlamlı hocam, ''Eğer tasavvuf Hz. Muhammed (SAV.) gibi yaşamak ve iman etmekse kabulüm.'' Bu cümleniz Hak tarikleri ve Allah dostlarını reddetmediğinizi ispatlıyor. Kuran ve sünnete uygun olmayan tüm batıl, bidat karışmış tarikatları, tüm yolları biz de sizinle beraber reddederiz. ''Şeriatsiz tarikat zındıklıktır. Gökte uçsalar itibar etmeyiniz.'' Abdurrahim Reyhan Hz.(24 Ocak 1998, vefatı)

Sayın hocam, Selam ve saygılarımla sözlerimi bitiriyorum. Dilerseniz, maille de cevap yazabilirsiniz. 

Mail adreslerimi ekliyorum.

ALLAH'A EMANET OLUNUZ.

ahmetyucel@msn.com

info@ahmetyucel.net



Mete Firidin
14.02.2016
18:45

Allah'ın velisi olmanın belgesi nedir?

Her Allah'ın velisiyim diyen gerçekten Allah'ın velisi midir?

Papa Allah'ın velisi olduğunu yada papazlar, hahamlar Allah'ın velisi olduğunu iddia etmektedirler. Bu doğru mudur?

Hatta bütün putperest rahipler de Allah'ın velisi olduğunu iddia etmektedirler. Bunlar da mı Allah'ın velisidir?

Her kişi kendi dostunun kim olduğunu bilir. Allah da kendi dostlarını ve yalancıları bilir. Kimse Allah'ın dostlarının kim olduğunu Allah'tan başka bilemez.

Allah gerçek ile sahteyi ayırmak için Kuranı indirmiştir. Eğer buna iman ediyorsan Allah dostlarının kriterlerini Kuranda bulabilirsin. Bir kişi Kuranda bulunan inanç esaslarına zıt bir tavır sergiliyorsa ve kul olduğu aczinin farkında değilken kendinde ilahi vasıflar bulunduğunu ima ediyorsa o yalancıdır. Yani şeytanın evliyalarındandır.

Eğer bir kişi Allah'ın ayetlerinin aksini iddia ediyor veya ayetlerinden ve kitabından bir şey anlayamıyor ve ondan uzaklaşıyorsa o şeytanın velilerindendir.
Buna da mı aklın ermiyor?
Allah hidayet etsin ve seni insanlar ve cinlere hidayet olsun diye indirdiği kitabına ulaşmayı nasip etsin diyorum.


Mete Firidin
14.02.2016
18:53

Ali İmran 79: 

 


Mete Firidin
14.02.2016
18:56
  1. Allah’ın kendisine kitap, bilgi ve nebilik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara: «Allah’a değil bana kul olun» diyebilme yetkisi yoktur. Ancak: «Kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle öğretmenler olunuz!” der.

 
Ahmet Yücel
14.02.2016
22:37

Sayın Mete Firidin hocam.

Kuran, Sünnet, İcma ve Kıyas, İslamın ana kaynağıdır. Buna inanıp iman eden, şeriatı bilerek yaşayan Müslümanlar, elbette sahte şeyh ile, hak olan şeyhlerin ayırımını yapabilir.

''EVLİYAULLAH O KİMSELERDİR Kİ, GÖRÜLDÜKLERİ ZAMAN ALLAH HATIRLANIR.'' Hadisi Şerif (NESAİ)

Bu hadisi şerif sahtesi ile gerçeğini ayırdetmemiz için bize yol gösterebilir.

İkincisi şeriatı bilen bir Müslüman sahte şeyhlere kanmaz. ''Şeriatten kıl payı kadar taviz veren tarikat zındıklıktır, batıldır. Şeyhleri gökte uçsa itibar etmeyiniz.'' buyuruyor Allah dostları. 

Sizin makalenizi okurken tüm tarikat ve mürşitlere karşı olduğunuzu düşünüyordum. Son paragrafta, ''Peygamberimiz gibi yaşamak ve iman etmekse kabulüm.'' dediğiniz için. Yunus Emreleri, Mevlanaları vb. tüm Allah dostlarını kabul ettiğinizi, red etmediğinizi anladım.

O yüzden: 

Makalenizin bitiş cümlesi çok anlamlı hocam, ''Eğer tasavvuf Hz. Muhammed (SAV.) gibi yaşamak ve iman etmekse kabulüm.'' Bu cümleniz Hak tarikleri ve Allah dostlarını reddetmediğinizi ispatlıyor. Kuran ve sünnete uygun olmayan tüm batıl, bidat karışmış tarikatları, tüm yolları biz de sizinle beraber reddederiz. ''Şeriatsiz tarikat zındıklıktır. Gökte uçsalar itibar etmeyiniz.'' Abdurrahim Reyhan Hz.(24 Ocak 1998, vefatı) 

yazdım.

Fakat, tasavvuf-tarikat ve Allah dostları hakkında başka okuyucuların yanlış anlamalarına yol açmamak için, Ayet ve hadislerden örnekler verdim. 

''Allah bir kulunu sevdi mi, kullarına da sevdirir.'' Bugün nice Allah dostları, yüz yıllar geçse de hâlâ Müslümanlar tarafından seviliyor.

Yazdım. Sizin Kur'an ve sünnet bilginizden şüphem yok, sizin yazınıza yorum yazarken, konu ile ilgilenen  okuyucuların, bu konuda  eklediğim Ayet ve Hadisleri okuyup araştırmak suretiyle varsa Hak tariklerle ilgili şüphelerinin giderilmesi içindi.

Haberiniz olsun ki, muhakkak Allah Teâlâ'nın velîleri için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. Yûnus 62

Ey o bütün iyman edenler! Allahtan korkun ve sadıklarla beraber olun.    Tevbe 119,

Okuyucu kardeşlerimiz, bu Ayetlerin tefsirini okudukları zaman, belki, ''Ya Rabbi, bizi de dostlarınla tanıştır.'' diye gönülden niyaz edecekler.

"Benim veli kuluma düşmanlık edene ben harp ilan ederim. Kulum Bana, üzerine farz kıldığım şeylerden daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşamaz. Kulum farzlardan sonra nafilelerle yaklaşmaya devam ederse ben onu severim. Ben onu sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, düşünen aklı ve konuşan dili olurum." (Buhari Rikak 38)
Kudsi hadis

Benim ümmetimin velileri, Ben-i İsrail peygamberleri derecesindedir.  Hadis-i şerif

Her asırda benim ümmetimden sabikun (önde gelenler) vardır ki, bunlara büdela ve sıddıkun ıtlak olunur (söylenir). Haklarındaki inayet ve merhameti ilahiye o kadar boldur ki, sizler o sayede yer ve içersiniz. Yer yüzü halkı için vukuu tasavvur olunan bela ve musibetler onlarla kaldırılır. Hadis-i Şerif

Bu hadisi şerifleri okuduklarında, Peygamber efendimizden ve Peygamberlerden sonra, Allah dostlarına olan sevgileri de artacaktır.

Gerçek Allah dostlarını sahtelerinden ayırmak için Müslümanın elinde, Şeriat terazisi olacaktır. 

İmamı Azam hazretleri, Peygamber efendimizin torununun torunu olan Caferi Sadık hazretlerini tanıdıktan sonra, ''Son iki senem olmasaydı, bu Numan helak olmuştu.'' buyurmuşlardır.

Mevlana gibi bir alime, Şems gibi bir hocayı göndermişler, Şems mürşit, Mevlana mürit olmuştur.

Sonuçta, tarikat nasip işidir, kul talep eder, Allah dilerse nasip eder. Mürşit kapısından muradımız, kötü huylarımızı atmak olmalı.

İbadetimi yapıyor ve günahlardan sakınıyor olabilirim. Fakat, inat, öfke, tembellik, kendimi beğenmek gibi kötü huylarım varsa, bir Allah dostunu bulup, duasını istesem, bana zararı değil faydası olur.

Mehmed Zahid Kotku hazretleri, ''Allah'ın dostlarını yaratmasındaki hikmet, insanlar bunlardan yardım istesinler diyedir. Biz onlardan yardım istemezsek kabahat tamamıyla bizim olur.'' buyurmuşlardır. Onların bize yardımı dualarıdır. Madem ki Allah ve Habibi onları övmüştür, duaları da makbul olsa gerektir.

Sayın Nurten Atıcı hanımefendinin, ''HİMMET YA ŞEYHİM'' yazısına yazdığım yorumlar da, aynı şekilde yazarımıza karşı değil, konu ile ilgili okuyuculara ulaşmak amacı taşımışımdır, buna itimat ediniz. Akevler'deki tüm yazarlarımıza muhabbetim vardır. Belki bizim de gönlümüzden burada makale yazmak geçiyor, site üzerinden başvurabilirsiniz deniliyor fakat başvuru linki yok.

Sevgili hocam, yorumumda size karşı en küçük saygısızlık yapmak gönlümden asla geçmedi. Yine de sizden özür diliyorum. Hakkınızı helal ediniz.

Ahmet Yücel/Kulu

ahmetyucel@msn.com

info@ahmetyucel.net





Ahmet Yücel
14.02.2016
23:08

Sevgili hocam, 

Önceki yorumumu yeniden okuduğumda:

''Kuran ayetlerinden bazılarını alarak, Allah dostlarını karalamaya, Hak tarikatları, Tasavvufu karalamaya çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu ayetlerin tefsirlerini de okuyup yazdığınızda, kimler için, ne zaman indiği de görülecektir. ''

Belki bu cümlelerimden dolayı yanlış anlaşıldığımı, bu cümleleri size karşı yazdığımı düşündünüz.

Basında bu konuda zaman zaman yazılar yazan yazarlarımız oluyor. Nefsimin takip ettiği yazarlar da bu cümlelerimin dışındadır. Onlar da tasavvufa, gerçek Allah dostlarına karşı değiller. Ancak okuyucu yorumları içerisinde, Ayet ve Hadisler ekleyerek Tarikat düşmanlığı yapanlara çok rastladım. Belki onların da bu yazdıklarımı okuma imkanları olabilir. Takip ettiğim gazetelerin sitelerinde yorum yapmak belli sayıda karakterlerle sınırlı bir de ne zaman yayınlanacağı belli olmadığı için devamlı takip etme imkanımız olmuyor.

Ak Evler sitesi çok farklı. Yorumlarımız anında yayınlanıyor. Allah razı olsun, yazarlarımız gerektiğinde cevap yazıyorlar.

Burada makale yazmak için telefon numarası verilmiş bir de site üzerinden baş vurabilirsiniz, deniliyor. Site üzerinden baş vuru sayfası veya linki yok.

Sevgili hocam, tekrar hakkınızı helal etmenizi diliyorum.

Allah'a emanet olunuz.

Ahmet Yücel

Lütfi Hocaoğlu
14.02.2016
23:27

Ahmet Bey,

Sitede başvurular eski versiyondan (Silverlight) yapılıyordu. Ancak o kısım yalnızca İnternet Explorer ile çalışıyor. Bir de çok fazla kullanılmamaya başladı. İsterseniz Silverlight Sürümünden gerekli bilgileri girebilirsiniz. Ya da bana bilgilerinizi mail atarsanız yazarlık kaydınızı ben yapabilirim:

Mete Firidin
15.02.2016
07:26

Değerli kardeşim seninle bir inancımı paylaşmak istiyorum:


Allah her şeyi yaratandır. Bütün işleri yönetendir. Hiç kimseye ihtiyacı olmayandır. Hiç bir ortağı yoktur. Bütün akıllar onun hediyesidir. Her şeye akıl ve güç veren odur. Bütün mahlukatının var olmasını sağlayan ve rızık verendir.

Onun dışındaki her şey mahluktur, ona muhtaçtır. Onun vermediği hiçbir şeye sahip değillerdir. Akılları bile Allah tarafından verilmiştir. Mütün mahluklar acz içindedir.


Allah diridir. Her şeyi işitir ve görür. Merhametli ve hoş görülüdür. Bu nedenle özellikle yalnızca ondan isterim. Ona tevekkül ederim. Onun dışındakilerin hiç bir gücü ve yeteneği yoktur. Hepsi Allaha muhtaçtır. Ben Allah dışındakilerde ilahi bir özellik görmüyorum. Onlar da benim gibi bir kuldan, zavallıdan başkası değildir.


Allah bunu anlamamız ve sınanmamız için hayatı yaratmıştır. Kendinden bir takım yaratıklara birtakım güç vermiştir. Bununla insanları sınamaktadır. Aslında bütün güç ve akıl ona aittir. Bu nedenle bir ortağı olamaz.

Allah dostları Allahın sadece kullarıdır. Ve onu yalnızca o bilebilir. Hidayet Kurandadır. Kurana ters gelen her şey şeytanidir.

Ahmet Yücel
15.02.2016
23:29

Sevgili Mete Firidin hocam,

Sizin inancınıza saygı duyuyorum. Cenabı Allah ile ilgili yazdıklarınız Allah'ın sıfatlarıdır. Allah kendini bizlere böylece tanıtıyor.

Bütün bunları Yüce Kitabımız Kur'an'dan öğreniyoruz.

Yüce Kitabımız Kur'an'ı Kerim nasıl kıymetliyse, Kur'an'ın kendisine indirildiği Allah'ın Rasulü ki, Allah Habibim diyor ona, Peygamber efendimiz de kıymetlidir. Allah'ın Ayetleri de, Peygamberimizin sözleri de kıymetlidir.

Bizim için İslamın kaynağı dörttür. Kur'an, Sünnet, İcma, Kıyas.

Hidayet elbette Kur'an'dadır ve Sünnettedir.

Yüce Kitabımızdan iki Ayeti yukarıdaki yorumumda paylaşmıştım. Yeniden paylaşayım.

Haberiniz olsun ki, muhakkak Allah Teâlâ'nın velîleri için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. Yûnus 62

Ey o bütün iyman edenler! Allahtan korkun ve sadıklarla beraber olun.    Tevbe 119,

Ayetler açık ve net olmakla birlikte, dileyen kardeşlerimiz tefsirlerine bakarak daha geniş bilgi edinebilir.


İkinci kaynağımız Peygamber efendimizin hadisleri, sünnetidir.

Kur'an'ı alıp, Kur'an'ı bize emanet eden Peygamber efendimizi ve sözlerini, yaşayışını, elimizin tersiyle itecek değiliz elbette.

Peygamber efendimizin bu konu ile ilgili hadislerinden de ekleyelim.

"Benim veli kuluma düşmanlık edene ben harp ilan ederim. Kulum Bana, üzerine farz kıldığım şeylerden daha sevimli hiçbir şeyle yaklaşamaz. Kulum farzlardan sonra nafilelerle yaklaşmaya devam ederse ben onu severim. Ben onu sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, düşünen aklı ve konuşan dili olurum." (Buhari Rikak 38)
Kudsi hadis

Benim ümmetimin velileri, Ben-i İsrail peygamberleri derecesindedir.  Hadis-i şerif

Her asırda benim ümmetimden sabikun (önde gelenler) vardır ki, bunlara büdela ve sıddıkun ıtlak olunur (söylenir). Haklarındaki inayet ve merhameti ilahiye o kadar boldur ki, sizler o sayede yer ve içersiniz. Yer yüzü halkı için vukuu tasavvur olunan bela ve musibetler onlarla kaldırılır. Hadis-i Şerif

''Allah bir kulunu sevdi mi, kullarına da sevdirir.'' Hadisi Şerif

''EVLİYAULLAH O KİMSELERDİR Kİ, GÖRÜLDÜKLERİ ZAMAN ALLAH HATIRLANIR.''

Hadisi Şerif (NESAİ)

Sevgili Mete hocam, son eklediğim hadiste bize, Allah dostlarını tanımak için bir ipucu veriyor, sizce de öyle değil mi? 

Elbette herkes bizim gibi aciz kuldur. Fakat Cenabı Allah kullarından bir kısmını sevip seçmiş, biz kullarına elçi olarak göndermiş. Allah'a inanıp elçilerini reddedenlerden değiliz Elhamdülillah.

Allah'ın gönderdiği peygamberleri ne siz, ne de biz reddedebiliriz. Peygamberleri kabul etmeyenler de vardır elbette, onlar şu an bizim konumuz değil.

Allah'ı, Peygamberlerini, Peygamber efendimizi, biz de siz de kabul ediyorsunuz, bundan şüphem yok. Öyleyse Peygamber efendimizin hadislerini de görmezden gelemeyiz.

Allah CC. Bir çok Ayette, veli kullarını övmüştür. Allah'ın Habibim, dediği Peygamber efendimiz de bir çok hadisinde Allah dostlarını övmüştür. Öyle ise biz Ayet ve Hadislere inandıksa, biz de kabul ederiz.

Kuran ve sünnete ters gelen her şeyi, tüm bidatları, batıl tarikatların hepsini reddederiz. İslam şeriatından kıl payı ayrılığı olan tüm tarikatlar zındıklıktır, batıldır. İsterse bunların şeyhleri gökte uçsunlar, yine de itibar edilemez. Ancak onların gösterdikleri İSTİDRAC olur.

Bu konuyu okuyucu kardeşlerimizin de okuma ihtimalini düşünerek, Sayın Nurten Atıcı hanım efendinin, yazısına yazdığım yorumların linkini de ekliyorum. Ayrıca daha geniş bilgi edinmek isteyenler için, kişisel web sitemdeki link adresini de ekliyorum.

http://akevler.org/AkevlerMakaleler/2464/SonEk/10487/Nurten-Atici/HIMMET-YA-SEYHIM

http://www.ahmetyucel.net/?Syf=26&Syz=481794&/ALLAH-DOSTLARI,-TAR%C4%B0KAT/TASAVVUF 

Son olarak bu konu ile ilgili bir kitap ismi vererek bitirmek istiyorum.

''Tasavvufi Meselelere Fıkhi Bakış'' PROF. DR. ORHAN ÇEKER

SELAM VE HÜRMETLERİMLE. ALLAH'A EMANET OLUNUZ. 

Ahmet Yücel



Mete Firidin
16.02.2016
18:32

Hadisler hakkında sahih olan ve olmayan diye iki kavram vardır. Sahih denen hadisler ise bazı insanların kanaatidir. Bu nedenle hadislerde hep acaba bunu peygamber söylemiş midir, söylememiş midir düşüncesi olacaktır. Ayrıca söylemiş ise tam olarak böylemi söylemiştir şüphesi olacaktır.

Bunun en güzel örneği Ebu Hureyre’ye atf edilen “atta, avratta ve evde uğursuzluk vardır” hadisidir. Bu hadis ise Hz. Aişe anamız tarafından düzeltilmiştir diye hadiste vardır. Bu durumda Ebu hureyre yanlış söyleyen biridir. Bütün söyledikleri şaibelidir. Eğer Hz. Aişe anamıza atf edilen hadis yanlış ise o zaman bütün hadislerde şaibe var demektir.

Hadi bazı hadisler doğrudur diyelim. Fakat peygamber bu hadisi hangi ayetten önce söylemiştir? Çünkü Hz. Peygamber sürekli vahiy alan ve sözlerini ve davranışlarını buna göre düzenleyen biridir. Mesela ayaklarını ayakkabı üzerine mesh ettiği olmuş olabilir. Bunu da yanında bulunan Müslümanlar görmüş olabilir. Fakat son surelerden olan Maide suresinin 6. Ayeti inince ayaklarını ayakkabı üzerinden mesh etmemiş olabilir.

Mesela peygambere atf edilen “ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz” hadisi yalandır. Nereden biliyorum. Kuranda sahabe kelimesi kullanılır. Cehennemde bulunan melekler cehennemin sahabesidir, Cehennemde bulunan kâfirler ve münafıklar da cehennemin sahabesidir. Yani sahabe kelimesi birinin yanında zamanında bulunan kişi demektir. Peygamberin yanında münafıklar ve kâfirler de bulunmuştur. Bu sahabelere uysak da mı doğru yolu buluruz? Tabii ki hayır.  Hz. Peygamber bu sahabe kelimesinin anlamını tam olarak biliyordu. Bu nedenle bu kelimeyi kullanmış olamaz. Bu kelimeyi ancak Kurandan habersiz biri cahilce, kasıtlı olarak uydurmuş olabilir.

Kısacası Kuran ve Hz. Peygamberin daimi sünnetlerinden başka kaynak alınacak bir dini bilgi olamaz. Bunun dışındakiler tamamen uydurmadır. Bu nedenle Kuran ve sünnet bize yeterlidir.

 
Ahmet Yücel
17.02.2016
17:55

Sevgili Mete Firidin hocam, Peygamber efendimiz Veda Hutbesinde de Ashabım diyerek bir kaç yerde hitap etmiştir.  

Uydurma hadisler var diye, hadislerin sahih olanlarının pek çoğunu yok saymak da doğru olmaz. Sahih hadis kitaplarında yer alan hadisler sahihtir diye inanıyorum. Sahih hadisleri de, sahih değildir diye yok sayarsak, kaynak olarak Kur'an kalır.

Kur'an'da, Allah CC: ''Habibim size ne getirdiyse onu kabul edin, neyi yasakladıysa ondan sakının.'' mealinde Ayetler var. Kur'an'da örnek olarak Namaz kılmamız emrediliyor, Namazın nasıl kılınacağını Peygamber efendimizin sünnetinden, hadislerinden öğreniyoruz.

Sahte peygamberleri öne sürerek, Hak peygamberleri de yok saymak nasıl yanlış ise,

Uydurma hadisler var diyerek, sahih hadisleri de yok saymak, şüphe ile yaklaşmak yanlıştır.

Zaten 1400 sene öncesinden Peygamber efendimiz, ''Kim benim söylemediğim bir sözü, benim adıma uydurursa, Cehennemdeki yerine hazırlansın.'' buyurduğuna göre, uydurma hadisler de, hadis uyduranlar da olacaktır.

Kur'an ve Sünneti alacağız fakat 23 sene boyunca Peygamber efendimizin hiç bir konuda düşüncesini söylememiş olduğu varsayımını kabul mu edeceğiz? Allah CC Kur'an'da, Habibim hevasından konuşmaz, buyurduklarına göre, elbette sahih hadisleri de kabul etmeliyiz.

Ashabtan biri Peygamber efendimizin söylediklerini yazmak için, Peygamberimizden izin alır. Yazmaya başlar. Bir gün bir olaydan dolayı peygamberimiz bir sahabeye kızarak bir şeyler söyler. Sahabe bir şey yazmaz, biraz sonra Peygamberimiz sorar, Neden yazmadın? Sahabe, Ya Resulallah kızarak söylediniz diye yazmadım.

Peygamber efendimiz, ''Bizim ağzımızdan, kızarak da olsa, hiç bir zaman Haktan başka bir şey sadır olmaz.'' diyerek yazmasını söylemişlerdir.

Öyleyse, sahih hadisler de olacak, uydurma hadisler de olacak.

Hak Peygamberler, Peygamber efendimizle son buldu fakat sahte peygamberler de olacaktır.

Allah dostları olduğu gibi, sahteleri de olacaktır. Kur'an'da Yunus suresi 62. Ayette, Allah CC dostlarını övüyor.

Pek çok Müslüman bugün Allah dostlarını kabul etmiyor yine de gidip bir başka alimden ilim öğreniyor. İlmine güvendiği alimler, onların şeyhi, mürşidi, hocası olmuyor mu?

Yine de önemli olan Allah'ı, Peygamberleri, Peygamber efendimizi, Peygamber efendimizin Ashabını/Arkadaşlarını, ilmiyle amil olan tüm alimleri ve tüm Müslümanları/Ümmeti sevmektir. Kur'an ve Sünnete tabi olarak yaşamaya çalışmaktır.

ALLAH'A EMANET OLUNUZ.





Son Eklenen Makaleler
Mete Firidin
Q Metni
14.11.2024 149 Okunma
Mete Firidin
SWE Kökü
21.10.2024 339 Okunma
Mete Firidin
O Cennet Yaprakları
25.08.2024 372 Okunma
Mete Firidin
Kelime kökü AMD
21.08.2024 338 Okunma
Mete Firidin
Kelime Kökü WTD
21.08.2024 314 Okunma
Mete Firidin
Kelime Kökü TıWD (Keettevdi)
11.08.2024 872 Okunma
Mete Firidin
Taha Suresi 98 (97). Ayet ve Haphephobia
4.08.2024 698 Okunma
Mete Firidin
Rum Suresi ve Yeryüzünün En Alçak veya Daha Alçağı
6.06.2024 792 Okunma
Mete Firidin
Fil Suresi Tefsiri
1.06.2024 675 Okunma
1 Yorum 05.06.2024 04:38
Mete Firidin
Ebu Leheb
22.05.2024 527 Okunma
Mete Firidin
Cibril
1.05.2024 486 Okunma
Mete Firidin
Abdestsiz Kuran Okumak!
20.04.2024 674 Okunma
7 Yorum 21.04.2024 20:19
Mete Firidin
Ebabil
10.04.2024 1357 Okunma
Mete Firidin
Nisa Suresi 159. Ayet ve Pavlus
2.03.2024 714 Okunma
Mete Firidin
Kuran-ı Kerim’de Maide Kelimesi ve Yuvarlak Masa
25.02.2024 886 Okunma
Mete Firidin
İblis Hadisleri
4.02.2024 940 Okunma
Mete Firidin
Dinlerin Kökeninin Sümer’e Dayandığı Safsatası
15.12.2023 788 Okunma
Mete Firidin
Bizden Melekler Kılınması ve Hz. İsa
28.09.2023 760 Okunma
Mete Firidin
İncil ve İnciller
29.04.2023 640 Okunma
Mete Firidin
Nedir İnsanın Yüklendiği Emanet?
19.02.2023 905 Okunma
Mete Firidin
Ümmet-i Muhammed’in Şimdiki Durumu
11.02.2023 894 Okunma
1 Yorum 17.02.2023 16:53
Mete Firidin
Kuran'da Doğu, Doğuş Kelimeleri
25.01.2023 1064 Okunma
5 Yorum 24.02.2023 17:47
Mete Firidin
Diller ve Anlatım
7.01.2023 608 Okunma
Mete Firidin
O Dalga
20.11.2022 1066 Okunma
Mete Firidin
Faiz (riba) Haram da Enflasyon Haram Değil mi?
16.11.2022 1410 Okunma
3 Yorum 27.11.2022 18:05
Mete Firidin
İshak Doğduğunda Hz. İbrahim ve Hz. Lut Neredeydi?
15.08.2022 1095 Okunma
Mete Firidin
Namaz ve Maun Suresi
31.07.2022 1815 Okunma
1 Yorum 03.09.2022 18:00
Mete Firidin
Allah Akleder mi?
27.04.2022 1874 Okunma
1 Yorum 28.04.2022 17:41
Mete Firidin
Melek Olmak?
5.03.2022 2294 Okunma
2 Yorum 17.03.2022 11:19
Mete Firidin
Kıraatler
5.02.2022 1464 Okunma
Mete Firidin
Hz. Mehdi
1.02.2022 1658 Okunma
Mete Firidin
Wav
29.01.2022 1242 Okunma
Mete Firidin
Zulümat
22.01.2022 1771 Okunma
Mete Firidin
Kitap
19.12.2021 1438 Okunma
Mete Firidin
Kuran’a Göre Dünya Dönüyor mu?
13.12.2021 1913 Okunma
Mete Firidin
Kuran’a Göre Dünya Yuvarlak mı, düz mü?
11.12.2021 2102 Okunma
Mete Firidin
Gondwana
11.12.2021 1318 Okunma
Mete Firidin
Şura Suresi 34. Ayet ve Rüzgâr Gücü
21.11.2021 1838 Okunma
Mete Firidin
Beled Suresi 5. (4.) Ayet ve Adaptasyon
21.11.2021 1632 Okunma
Mete Firidin
Ali İmran Suresi 82. Ayet
7.11.2021 1521 Okunma
Mete Firidin
Zeyd Evlatlık mı?
28.10.2021 1910 Okunma
Mete Firidin
Laiklik ve Diyanet
23.08.2021 2473 Okunma
3 Yorum 23.08.2021 19:15
Mete Firidin
Yeni, Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
16.08.2021 4457 Okunma
2 Yorum 17.08.2021 10:08
Mete Firidin
Kuran’da Nefs Kelimesinin Anlamı
8.05.2021 1938 Okunma
Mete Firidin
Âdem
17.02.2021 3344 Okunma
2 Yorum 06.03.2021 07:27
Mete Firidin
Kâbe, Göbeklitepe, Stonehenge…
16.01.2021 2439 Okunma
Mete Firidin
Piç
5.12.2020 4775 Okunma
2 Yorum 10.02.2021 07:29
Mete Firidin
Kerahat Vakti
12.11.2020 2884 Okunma
Mete Firidin
İki Kez Ölmek
23.08.2020 3385 Okunma
1 Yorum 23.08.2020 18:41
Mete Firidin
Araf Suresi 173. Ayet ve Fenotip
5.07.2020 3630 Okunma
2 Yorum 05.07.2020 14:56
Mete Firidin
Öğle ve İkindi Namazlarının Farz Rekât Sayısı
28.06.2020 3837 Okunma
3 Yorum 01.07.2020 09:08
Mete Firidin
Müslümanların Kıble Değiştirmeleri
24.05.2020 3678 Okunma
1 Yorum 06.06.2020 01:50
Mete Firidin
Allah’ın Doğru Yolu Üzerine Oturanlar!
30.04.2020 3697 Okunma
3 Yorum 01.06.2020 16:40
Mete Firidin
Naziat Suresi'ndeki Jeolojik Dönemler
8.04.2020 2850 Okunma
Mete Firidin
İsrailoğullarının Oğullarına Uygulanan Kafa Kesme Cezas
28.03.2020 4123 Okunma
1 Yorum 28.03.2020 21:35
Mete Firidin
İsrailoğulları'nın Oğullarının Boğazlanması
28.03.2020 3155 Okunma
Mete Firidin
Ramazan’da Keyfi Oruç Tutmamanın Karşılığı
21.03.2020 3901 Okunma
1 Yorum 23.03.2020 03:25
Mete Firidin
Kutsal Kudüs!
1.02.2020 5480 Okunma
9 Yorum 03.02.2020 20:52
Mete Firidin
Hadisler
1.02.2020 4827 Okunma
6 Yorum 17.02.2020 22:05
Mete Firidin
Kuran'da Yevm Kelimesi
28.12.2019 5482 Okunma
2 Yorum 03.01.2020 19:36
Mete Firidin
Arapça Kutsal mıdır?
19.10.2019 4160 Okunma
Mete Firidin
Nisa Suresi 9. (8.) Ayet Meali
19.10.2019 4145 Okunma
Mete Firidin
Ennesi
27.09.2019 4313 Okunma
Mete Firidin
İbrahim Suresi 17. (16.) Ayet
27.09.2019 3627 Okunma
Mete Firidin
Kuran'a Göre Nikah Yaşı Nedir?
27.09.2019 5064 Okunma
Mete Firidin
Talak Suresi 4. Ayet ve Pedofili
11.07.2019 13968 Okunma
13 Yorum 16.07.2019 05:54
Mete Firidin
Kilisede Mum Dikmek
14.06.2019 3993 Okunma
Mete Firidin
Şeyhe Teslimiyet!
14.06.2019 5627 Okunma
5 Yorum 20.06.2019 23:32
Mete Firidin
O İğnenin Deliği ve O Deve
7.06.2019 5165 Okunma
Mete Firidin
İki Hırsızın Çok Eli
30.05.2019 5247 Okunma
5 Yorum 16.06.2019 23:09
Mete Firidin
Nisa 16. Ve 17. Ayet Çeviri Faciası
7.04.2019 7750 Okunma
1 Yorum 07.04.2019 10:00
Mete Firidin
Helal ve Haram Hayvanlar Nelerdir?
27.03.2019 5335 Okunma
3 Yorum 28.03.2019 00:12
Mete Firidin
Âdemoğlu Şeytanın Halifesidir
22.03.2019 9810 Okunma
14 Yorum 27.03.2019 17:22
Mete Firidin
Samiri’nin Buzağısına Uygulanan İşlem
15.03.2019 6016 Okunma
1 Yorum 16.03.2019 02:53
Mete Firidin
Yunus Peygamber Balinanın Karnında
15.03.2019 7867 Okunma
8 Yorum 25.06.2020 18:13
Mete Firidin
Göğün Yedisindeki Ay
1.03.2019 3698 Okunma
Mete Firidin
Cuma Namazı
19.01.2019 8468 Okunma
11 Yorum 20.01.2019 19:49
Mete Firidin
Maymun Olan Yahudiler
10.01.2019 5506 Okunma
Mete Firidin
Leucippos Hz. Lokman mı?
27.12.2018 4343 Okunma
Mete Firidin
Nefs, Nefes, Nefah, Nefakh Kelimeleri
17.12.2018 5562 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yusuf’a Secde!
7.12.2018 7611 Okunma
6 Yorum 07.02.2020 21:36
Mete Firidin
O Melikin Su Kabı!
6.12.2018 3290 Okunma
Mete Firidin
Kuran'da Hardal Kelimesi
25.11.2018 5408 Okunma
Mete Firidin
Hınzır
12.11.2018 12260 Okunma
19 Yorum 31.01.2021 23:14
Mete Firidin
Hz. Muhammed'e İman
13.10.2018 8899 Okunma
11 Yorum 15.10.2018 22:32
Mete Firidin
Başörtüsü Meselesi
6.10.2018 6558 Okunma
1 Yorum 06.10.2018 17:13
Mete Firidin
Hevasını Tanrısı Edinenler
17.07.2018 3701 Okunma
Mete Firidin
2019 Ramazan Ay'ı ne zaman?
16.06.2018 5047 Okunma
2 Yorum 05.05.2019 12:52
Mete Firidin
Adet Görmekteyken Kadın Namaz Kılabilir mi?
14.06.2018 12896 Okunma
16 Yorum 17.04.2020 16:27
Mete Firidin
2018 Ramazan Bayramı ne zaman?
14.06.2018 3310 Okunma
Mete Firidin
Kuran’da Gündüzün Bölümleri
13.05.2018 4757 Okunma
Mete Firidin
Ölünce melek mi oluruz?
12.05.2018 6971 Okunma
4 Yorum 14.05.2018 12:51
Mete Firidin
ÖNSÖZ
10.05.2018 6665 Okunma
9 Yorum 16.05.2018 20:41
Mete Firidin
Kuran-ın Gelişmiş Bilimsel Etimolojik Meali
10.05.2018 18585 Okunma
2 Yorum 02.10.2021 23:10
Mete Firidin
Yedi Gece ve Sekiz Gün, Atlantis
25.02.2018 7391 Okunma
5 Yorum 13.05.2020 16:11
Mete Firidin
Fussilet Suresi 10. Ayet Tefsiri
4.02.2018 7542 Okunma
6 Yorum 05.02.2018 08:31
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 26700 Okunma
Mete Firidin
Taha Suresi 125. Ayet Meali
22.11.2017 7865 Okunma
4 Yorum 25.11.2017 14:43
Mete Firidin
The Wings of Moses the Prophet
24.08.2017 4782 Okunma
Mete Firidin
Quasar and Sure Nur Ayat 35
31.07.2017 3693 Okunma


© 2024 - Akevler