Kuzey Afrika’nın etkin devleti daima Mısır olmuştur. Mısır uygarlığı, ilk uygarlık olan Mezopotamya uygarlığının kuvvet uygarlığına dönüşmüş ilk kuvvet uygarlığıdır. Milattan Önce 330’larda İskender tarafından yıkılıncaya kadar kendi uygarlığını sürdürmüştür. İskender’den sonra Romalılar Mısır’a hâkim olmuşlardır. Hazreti Ömer zamanında İslâm orduları tarafından fethedilinceye kadar Romalıların yönetiminde olmuştur.
Mısır her zaman sorun olmuştur. Hazreti Osman Mısır’a gönderilen grup tarafından katledilmiştir. Muaviye’yi Mısır desteklemiştir. Abbasilere ilk karşı gelen Mısır olmuştur. Osmanlılara karşı ilk ayaklanmayı yapan Batılılarla bir olan Mısır’dır. Yeri ve imkânları etkili olmaya müsait bir ülke olmakla beraber, halkı yorgundur. Beş bin senelik bir yere çakılmış uygarlığın halkı bir türlü yeni hamleler yapamamaktadır.
Sermayenin dünya üzerinde uyguladığı İslâm düşmanlığına karşı ciddi olarak direnen Türkiye’de Bediüzzaman, Mısır’da ise İhvan-ı Müslimin olmuştur. Büyük sıkıntılar görmüş, birçok şehit vermişlerdir. Bunların mücadelesi ile İslâm âlemi bugün bağımsız devletlere kavuşmuştur ve yeniden İslâm uygarlığını getirmede ilk adımları atan bu iki cemaattir.
Sermaye Hıristiyanlarla bir olmuş ve dünyayı müstemlekeleştirmiştir. İkinci Cihan Savaşı’ndan sonra sermaye iki kutuplu dünyada denge kurarak yönetmek istemiş, ne var ki Türkiye ve İran’ın direnmeleri sonucu bu işi başaramamıştır. Sermaye Hıristiyanlara karşı İslâm âlemini çıkararak terör olaylarını oluşturmak istemiş, böylece İslâm âlemi ile Hıristiyan âlemini yenden savaş sahnesine çekerek kendi sultasını diriltmek istemiştir. Arap baharı bu idi. İslâm âlemini dengesiz yönetimlere sürüklemek ve birbirlerine savaştırmak suretiyle büyük devletleri savaşa sokmayı hedeflemiştir.
İhvan-ı Müslimin bunu görmeli ve ona göre davranmalı idi. Kendileri iktidar olmamalı, makul askerleri iktidara getirmeli ve Mısır halkını onlarla dengede tutmalı idi. Sonra desteklediği askerlere İslâm düzeninin gelmesi için baskı yapmalı idi. Ne var ki biz İhvan-ı Müsliminleri çok destekledik. Seyyid Kutub’un tefsirleri hemen her Müslümanın evinde bulunmaktadır. Erbakan onları her zaman birinci cemaat olarak desteklemiştir.
Mursi seçilir seçilmez ilk yapacağı iş; Saadet Partisi’ne başvurup “Adil Düzen”i bilen ilim heyetini Mısır’a davet edecekti. Genel olarak Saadetçiler Akevler Adil Düzen Çalışanlarını uzak tutmaya çalışırlardı. Ama Arif Ersoy ESAM Genel Sekreteri idi. Görüşüp “Adil Düzen”in kaynağının Akevler olduğunu öğrenebilirlerdi. Bizim kırk yıllık deneyimimiz vardı; Adil Düzen anayasamız vardı; bizimle tartışıp İslâm düzenini ortaya koyabilirlerdi. Bunu yaparken yalnız bizimle değil, dünyanın her yerinden Müslüman veya başka dinden âlimleri davet etmeli idiler. Hemen İslâm düzeni üniversitesini açmış olmaları gerekirdi.
Bunlar bunların hiçbirisini yapamadılar.
Askerler müdahale ettiler.
Mursi’nin yapacağı ilk iş Mısır’ı bırakıp gitmeli idi. Bu arada nerede ne hata yaptığını düşünüp Mısır’ın dışında İslâm düzenini kurmaya çalışmalı idi.
Hazreti Muhammed Mekke’de iktidar olmakla uğraşmamıştır. Hicret etmiş ve Medine’de İslâm düzenini kurmuştur.
İhvan-ı Müsliminin yaptığı hata; İslâm düzenini Batı metotları içinde getirmeye çalışmıştır. Bediüzzaman ise İslâm düzenini İslâm kuralları içinde getirmek istemiştir. Erbakan İslâm düzenini ortaya koymuştur ama İslâm düzeni ile İslâmiyet’i getirme yerine bugünkü düzende İslâm düzenine hazırlık yapmış ve bunu başarmıştır.
Şimdi ne yapılmalıdır.
Mursi Sisiye; ben cumhurbaşkanlığından vazgeçtim. Hata ettiğimi kabul ediyorum. Serbest bırak, ülkem dışına bırak; başka ülkelere gideceğim, İslâm düzeninin kurulması için orada çalışacağım demesi gerekir.
İhvan-ı Müslimin de ülkesini terk edip Mısır’ı Firavunlara bırakmalıdır, Hazreti Musa gibi yapmalıdır. Diğer İslâm devletleri onları muhacir olarak kabul etmekle mükelleftirler. Eğer çıkışlarına izin verilmezse, diğer Müslüman devletler birleşip Mısır’ı işgal etmelidirler.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92