‘Geçmiş olsun İzmir, Allah korusun Türkiye’ - 2
MİLLÎ GAZETE ile devam edeceğim bugün de, aynen önceki yazımdaki gibi…
Daha doğrusu gazetemdeki bir hikâye, trajik bir hikâye, gerçek bir deprem hikâyesi ya da deprem ülkesi Türkiye’de her depremde yaşanan bizim değişik bir hikâyemiz ile devam edeceğim…
İzmirli olarak, Bornovalı olarak, Bayraklı ovası ya da bataklığına komşu Bornova ovasında çocukluğunun önemli bir kısmı geçmiş biri olarak öylesine değişik duygu ve düşünceler içindeyim ki; ne o bölgede yaşadığım yılları ne de şimdi yaşamakta olduğum duyguları yazabilirim!
Hani ‘anlatılamaz, ancak yaşanır’ derler ya; aynen o duygu ve düşüncelerin etkisindeyim…
1957 yılında, henüz yedi yaşımda, Kosova’dan Türkiye’ye hicretimiz sonrasında…
Ömrünün yarısını İzmir’de ve tam da o İZMİR DEPREMİ bölgesinde geçirmiş…
Diğer yarısını da büyük depremi bekleyen İstanbul’da yaşayan biri olarak…
Çok ama çok değişik ve de derin duygu ve düşünceler içindeyim…
Duygularımı anlatmam ya da anlatabilmem mümkün değil… Düşüncelerimi ise sizlerle paylaşmaya devam edeceğim… Elbette, ‘teşhis ve tedavi, çare ve çözüm içerikleri ile birlikte’ yani bu köşede okuduğunuz bütün yazılarımda, yarım yüzyıldır yürütmekte olduğumuz çalışmalarımızın ürünü olan ‘teşhis ve tedavi reçeteleri ya da çare çözüm içerikleri’ ile birlikte…
Bu girizgâhtan sonra, Millî Gazete’deki o trajik ve ibretamiz deprem hikâyesini okuyalım…
Emrah Apartmanı'nda 'müteahhİt dede'nİn trajİk HİKÂYESİ!
Emrah Apartmanı İzmir depreminde en fazla zarar gören iki binadan biri olurken apartmanı yapan müteahhit Hayati Uzun'un hikâyesi ise trajik. İşte o acı hikâye...
İzmir'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremde en fazla zarar gören iki binadan biri Emrah Apartmanı, diğeri ise Rızabey Apartmanı. İki apartman da İzmir'in Bayraklı ilçesinde bulunuyor. Aynı mahallede olmaları dışında ortak başka bir özellikleri daha var: Depreme karşı güçlendirilmiş olmaları!
Binaların bulunduğu bölgenin geçmişte patates ve pancar tarlası olduğu belirtiliyor. İki apartmanın sakinlerine göre, Emrah Apartmanı 10 yıl önce, Rızabey ise dört yıl önce büyük bir onarımla depreme karşı yeniden güçlendirilmiş. Ancak bu güçlendirmeler İzmir’i vuran deprem sonrasında ayakta kalmaları için yeterli olmamış.
EMRAH APARTMANI'NIN HİKÂYESİ
Emrah Apartmanı’nı yapan müteahhit Hayati Uzun'un hikayesi ise trajik.
Hürriyet'ten Emre Eser'in haberine göre müteahhit Hayati Uzun, 1992 yılında meydana gelen Erzincan depreminde torunu Emrah'ı kaybediyor. Bu olay üzerine İzmir Bayraklı’ya gelip onun adını yaşatmak için 1993’te iki blok ve 28 daireden oluşan bir apartman inşa ediyor. Buraya "Emrah Apartmanı" ismini veriyor. Kendisi de yıllarca bu binada yöneticilik yapıyor ve komşularının anlattığına göre daha sonra Didim’e yerleşiyor.
Müteahhit Hayati Uzun, Emrah Apartmanı’ndan ayrılsa da oğlu Bora Uzun ve ailesi yaşamaya devam ediyor. Ancak deprem Uzun ailesinin yakasını İzmir’de de bırakmıyor.
Önceki gün gerçekleşen depremde Hayati Uzun, Erzincan depreminde kaybettiği torununun adını yaşatmak için yaptığı binada gelini Rabia Uzun’u, kendisi ile aynı adı taşıyan 17 yaşındaki torunu Hayati Uzun’u ve diğer torununu kaybediyor. Kendisi gibi müteahhit olan oğlu Bora ise enkazdan ağır yaralı olarak kurtarılıp hastaneye kaldırılıyor.
17 yaşındaki Hayati Uzun’un arkadaşları ise şunları anlatıyor: "Biz aşağıdaki parktaydık. Bir anda deprem şokunu yaşadık. Sokağı döndüğümüzde etraf toz bulutuydu. Hemen enkaza girdik. Binaya ilk İzmir itfaiyesi geldi. İzmir itfaiyesi ile iki kuzenimi zemin kattan çıkardık. Onlar bir yaşam alanı bulduğu için şanslıydı. Daha sonra en üste Hayatilerin olduğu yere baktık. Hayati babasının üstüne kapanmıştı ama hayatını kaybetmişti."
"BU BİNA YIKILACAK"
17 yaşındaki Hayati’nin arkadaşları, bir önceki İzmir depreminde binanın hasar gördüğünü, asansörün arızalandığını ve Hayati’nin kendilerine, “Bu bina yıkılacak” dediğini söylediler. Arkadaşları Hayati’nin çok hayat dolu birisi olduğunu belirttiler!