ADİL DÜZENİN OLUŞMASI
Süleyman Karagülle
105 Okunma
“ADİL DÜZEN”İN OLUŞMASI

 

“ADİL DÜZEN”İN OLUŞMASI

 

TANIM

GENEL OLARAK ADİL DÜZEN

Adil Düzen”, halkın kendi kendini yerinden yönetimle yönetmesidir.

Merkezlerin “hâkim” değil, “hâdim” olmasıdır.

Kapitalizm ve sosyalizm merkezi yönetim sistemleridir.

Kapitalizm zenginlerin, sosyalizm askerlerin yönetmesidir.

“Adil Düzen”de zenginler vardır; uluslararası ekonomileri düzenlerler.

“Adil Düzen”de askerler vardır; ülkenin dış güvenliğini sağlarlar.

Bunlar yerel yönetimlere karışamazlar, zorla hükmedemezler.

Sonuç: Adil Düzen, halkın serbestçe oluşturdukları örgütlerle oluşur.

Resmi kuruluşlar “Adil Düzen”i getiremezler.

 

I. EKONOMİDE ADİL DÜZEN

İnsanlar tarihte Toplayıcılık, Avcılık, Çobanlık ve Tarımcılık aşamalarını geçirerek Mübadele dönemine girmişlerdir. Başlangıçta Doğrudan Pazar Mübadelesi olmuş, sonra Aracı Tüccar Mübadelesi dönemine geçilmiş, çağımızda yani günümüzde büyük işyerlerinde Emek Mübadelesi dönemi başlamıştır; Mal Mübadelesi yerine Emek Mübadelesi başlamıştır. İşçilik Dönemi büyük ekonomik gelişmelere sebep olmuş ancak sosyal yapıyı çökertmiştir. “Adil Düzen”de Emek Mübadelesi dönemi devam edecektir. Ancak bu işçilik şeklinde olmayacaktır.

Genel Hizmetler ile desteklenen küçük teşebbüslerde çalışanlara, emeklerinin karşılığında üretimden pay olmak üzere “senetler” verilecektir. Halk bu senetleri “borsalar”da serbest fiyatlarla satacaktır. Müşteriler borsadan aldıkları senetler ile “ortak ambarlar”a gidip mallarını alacaklardır. Tüccarlar mal alıp satmayacak, senet alıp satacaklardır. Dağıtım Merkezleri malları mağazalara veya halka ulaştıracaktır. Böylece geleceğin dünyasında “Emek Mübadelesi”nin yerini “Senet Mübadelesi” alacaktır. Senet Ortaklığı devri başlayacaktır. Senet alan kimse teşebbüslere ortak olmuş olacak; satan da teşebbüslerden ayrılmış olacaktır. Halk teşebbüslere verdiği mal, emek, yapı ve nakitler karşılığında pay senedini alacak, onu satıp paraya çevirecek, para ile istediği malın senedini alacak ve dağıtım işletmelerine verip malını mağazada veya evinde teslim alacaktır.

Sonuç: Adil Düzen önce ekonomik teşebbüslerde gelecektir. Halk “Genel Hizmet Ortaklıkları”nı oluşturacaktır. Genel Hizmet Ortaklığı işletmeler arasında yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayacaktır. Böylece işletmeler “Adil Düzen”e göre kurulacaktır.

Adil Düzende dört varlık ortaklığı vardır. Bunlar yapı ortaklığıdır.

1. Taşınmaz Ortaklığı: Bu ortaklığa hisse senedi ile ortak olunur. Yapı işletmeye üretimden pay almak suretiyle kiraya verilir. Gelir ile yapının tamir ve bakımı yapılır. Artan miktar hisse senedinin değerine ilave edilir. Ortak istediği zaman hisse senedini satarak kârını ve ana parasını alır. Hisse senedi satın alınarak ortaklığa katılınır. Hisse senedi satılarak ortaklıktan çıkılır.

2. Mal Ortaklığı: Bu sermaye ortaklığıdır. Bir işletmenin ham maddesine ortak olunur. Her işletmenin bir “işletme senedi” vardır, buraya ham madde verenler mal ortaklığına katılmış olurlar ve karşılığında işletme senedi alırlar. Bu “işletme senedi”nin karşılığı “mamul madde”dir. Mamul maddenin değeri de işletme senedi ile belirlenir. İşletme senedi zaman zaman düşer ve yükselir. Sermaye ortakları işletme senedini ucuz zamanda alıp pahalı zamanda satarlar ve böylece kâr ederler. Tahminlerinde yanılırlarsa zarar ederler. İsterlerse mamul maddeyi doğrudan senetle alabilirler.

3. Emek Ortaklığı: Bir işletmeden kendilerine verilen işletme senedi ile yarı mamul madde satın alır, ortaklığa katılmış tezgahlardan birinde işler gene işletme senedi ile ortak ambara teslim ederler. Tezgahlara kira paylarını işletme senedinden verirler. Genel hizmet payı son mamule şarj edilir. Emek ortakları bir kooperatif kurup kendilerini orada işçi olarak gösterirler ve sigorta ettirirler. İşçilik faturasını kooperatif keser.

4. Genel Hizmet Ortaklığı: Genel Hizmet Ortaklığı bir çok küçük işletmelere birlikte hizmet verir. İşletme tarafından mamul madde fatura edilirken Genel Hizmet Payı da cirodan bir pay olarak kesilir ve genel hizmet ortaklarına dağıtılır.

GENEL HİZMET ORTAKLIĞI 25 TANEDİR:

  1. KAYIT İŞLERİ:

Bugünkü karışık işlerde insan hafızası yeterli olamamaktadır. Hafızanın yerini yazı almış bulunmaktadır. Ne var ki küçük müteşebbisler bu “yazı işleri”ni takip edemiyor, dolayısıyla biraz sonra kapanıp gidiyorlar. Genel Hizmet bu “kayıt işleri”ni görecek ve küçük müteşebbisleri de büyük müteşebbisler seviyesine yükseltecektir. Büyük müteşebbisleri küçültmeyecek, küçük müteşebbisleri büyütecektir.

  1. Evrak Kayıt Hizmeti: Ortakların her türlü yazışmalarını yapar. Giden-gelen evrak ve mektupların suretlerini bilgisayarda muhafaza eder. Her türlü makbuz ve resmi evrakları muhafaza eder.

Katılma Şekli: Ortakların bilgisayarda yazılacak yazılarını yazar. Kendilerinin vereceği diskete çeker ve verir. Ortaklara gelen yazıları dosyalar, muhafaza eder, kaydeder ve istendiğinde fotokopi çektirtir. Gönderilecek yazıları da dosyalar. Genel Hizmet gelirlerinden bunlara bir pay ayrılır. Hizmet gördükleri ortak sayısı nisbetinde bu payı bölüştürür.

  1. Zimmet Muhasebesi: Ortaklıkların her türlü yazışmalarını yapar, karar defterlerini tutar, ortaklık cetvellerini kaydeder. Herkesin borç ve alacak hesaplarını tutar. İşletmeler bu işlerle meşgul olmazlar.

Katılma Şekli: Kurulacak tescilli veya adi ortaklıkların tüm gelen giden evraklarını kaydeder ve saklar. Karar defterlerini yazar. Kongreleri yaptırtır. Muhasebesini tutar. Ortakların ortaklardan veya birbirlerinden doğacak borç ve alacak muhasebelerinin kayıtlarını tutar, bilançolarını çıkarır, vergi beyanlarını verir.

  1. Envanter Muhasebesi: Tüm işletmelerin siparişlerini, siparişlerdeki mal ve üretim akışlarının sicilini tutar. Değerlerin nerelerde olduğu buralardan takip edilir.

İştirak Şekli: Ambarların ve işletmelerin envanterlerini tutar, mal akışının takip edilmesini sağlar. Siparişlerde gelinen durumları isteyenlere bildirerek haberdar eder.

 

  1. Demirbaş Kayıtları: Demirbaşların sicillerini tutar. Kimlerin zimmetinde olduğunu belirtir. Devir işlemlerini yapar. Taşınmazlardan hisse senet sahipleri yararlanır. Taşınmazları kullanma hakkı ise zilyetlilerindir. İki çeşit mülkiyet vardır: Kıyam Mülkiyeti ve Rakaba Mülkiyeti. Kıyam mülkiyetini envanter muhasebesi, Rakaba mülkiyetini ise demirbaş kayıtları takip eder.

İştirak Şekli: Demirbaşların üretim, bakım, zilyet ve mülkiyet sicilleri tutulur. Böylece onların geçmişi belirli bir kayıt ile ilgili ortaklara sunulur. Bu kayıtla bilgisayarlara geçirilir. İstendiğinde arz edilir.

 

2- EĞİTİM İŞLERİ:

Bugün topluluk içindeki ilişkiler birbirlerini tanıyanlar arasında cereyan etmemektedir. Halk tanımadığı kimselerle ilişki kurmaktadır. Diğer taraftan bugün hayat çok karışık bir hal almıştır. İşbölümü ve ihtisaslaşma başlamıştır. Halk kime ne iş yaptıracağını bilememektedir. Bunun için Genel Hizmet Ortaklığı kişilerin ehliyetlerini tesbit edip teminat vermektedir. Bu adama şu işi yaptırır da zarara uğrarsanız biz tazmin edeceğiz, deniyor. Böylece “ben sıvacıyım” diyen herkese sıva yaptırabilir duruma gelmektedir.

  1. İlmi Dayanışma Ortaklığı: Ortaklara seviyelerine göre teminatlı ilmi ehliyet vermekte, bilgisizlikten doğacak zararları dayanışma ortaklığı ödetmektedir.

Katılma Şekli: Belli saatlerde belli yerlere gelinerek soru soranlara gerekli bilgi verilir. Ortak sorular hazırlanarak bilgi imtihanları yapılır. Ortaklara teminatlı ehliyet verilir. Bilgisizlikten doğan zararlar aynı öğretmenin öğrencileri tarafından ödenir. Orta, yüksek ve üstün ehliyetler söz konusudur.

  1. Mesleki Dayanışma Ortaklığı: Ortaklara ihtisası olan işleri için teminatlı mesleki ehliyet vermekte ve beceriksizlikten doğan zararları dayanışma içinde ödetmektedir

Katılma Şekli: İşyerlerine çırak alınarak bir meslekte yetiştirilir. Teminatlı ehliyet verilir. Beceriksizlikten doğan zararları ödenir.

  1. Ahlaki Dayanışma Ortaklığı: Ortaklarına belli kurallar içinde ahlâki teminat vermekte ve ihmalden doğan zararları dayanışma içinde tazmin etmektedir. İşe gelmeyen elektrikçinin verdiği zararlar bu dayanışma içinde ödenmektedir.

Katılma Şekli: Dini bilgiler verilerek ahlaki eğitim yaptırılır. İhmalden doğan zararları tazmin etmek üzere ahlaki garanti verilir.

  1. Sosyal Dayanışma Ortaklığı: Kasden iras edilen zararlar sosyal dayanışma ortaklığı içinde ödenmektedir.

Katılma Şekli: Tabii ve beşeri afetlerde acil tedbirler hakkında bilgi verirler ve kasden iras edilen zararları dayanışma ortaklığı içinde tazmin ederler.

 

  1. İLETİŞİM İŞLERİ:

Eskiden insanlar kendi üretip kendileri tüketmekte idiler. Aralarındaki ilişkiler basitti. Bugün Amerika’da üretilen mal Türkiye’de tüketiliyor. Küçük işletmeler bu ilişkileri yapamadığı için ezilip gitmekte ve büyük işletmelere yem olmaktadır. Gerekli bilgileri alamamakta, mallarını tanıtamamakta, az malı uzaklara göndertememektedir. Bunun sonucu olarak büyük sermaye dörtte bir fiyatla satın almakta ve dört misli kârla satmaktadır. Bu da üretim ile tüketimi düşürmektedir. Adil Düzende İletişim ortak hizmetler arasında yapılmaktadır. Böylece küçük teşebbüsler büyük teşebbüslerin karşısında korunmaktadır. “Adil Düzen”de, sosyalizmin aksine büyük müteşebbisler yok edilmemekte, ama küçük müteşebbisleri ezmesine de izin verilmemektedir.

  1. İsteklerin Ulaştırılması: Halkın ihtiyaçları yine halka ulaştırılmalıdır. Bu da ortak yayın organları ile olur. Bir haftalık dergi çıkarılır. Burada herkes hiçbir ücret ödemeden isteklerini bildirir. İleride bu gazete şekline dönüşebilir. Daha ileride radyo ve televizyon olur. Bunun giderleri genel hizmetten karşılanır.

Katılma Şekli: Dergiye abone etme, dergiyi ulaştırma, dergiye yazı gönderme, derginin hazırlanmasında çalışma, dergi dağıtımında görev alma.

  1. Bilgi Edinme: Ortakların gerekli bilgileri elde etmeleri için kitaplar basılır ve ortakların hizmetinde bulundurulur. Satılabilir. İsteyen kütüphanelerde takip eder. Evine götürür okur.

Katılma şekli: Elinizde mevcut olan kitapların ve bilgilerin listesi verilir. Bilgisayara geçer. Ortakların kitap kataloğu oluşturulur. İsteyen yararlanır.

Haberleşme: İşlerin yürütülebilmesi için karşılıklı haberleşmeye şiddetle ihtiyaç vardır. Küçük müteşebbisler bunun masraflarına dayanamayarak çökerler. Ucuz haberleşmeyi sağlamak için ortaklığın projeler üretmesi gerekir. Mesela, konuşma yerine ortak modem aktarması gibi.

     Katılma Şekli: Modemli ve internetli bilgisayarı olanlar bu haberleşmelere merkezlik edebilir.

  1. Taşıma: Nihayet iletişim hizmetlerinin en önemlisi taşımadır: gerek insan taşıma, gerekse eşya taşıma. Küçük müteşebbisler servis yapamamakta dolayısıyla işçi çalıştıramamaktadır. Genel Hizmet ise ortak servisler koyarak küçük müteşebbislerin de rahatlıkla işçi çalıştırma imkânını sağlamaktadır. Ayrıca üretilen mallara taşıma payı konarak ortak taşıma yapılmaktadır. Uzaktan veya yakından taşıma fark ettirilmemektedir. Mallar arasında taşıma dayanışması sağlanmaktadır.

Katılma Şekli: Minibüs veya otobüsü olanlar servis yaparken ek yükler alarak taşıyabilirler. Kamyon veya kamyoneti olanlar boş vakitlerini bu ortaklıkta değerlendirirler. Arabalarını kira karşılığı diğer ortaklara kullandırabilirler. Böyle arabalara şoförlük yapabilirler.

 

4- GÜVENLİK İŞLERİ:

İnsanlar eskiden tarlaların bulunduğu köylerde doğup yaşıyor ve ölüyorlardı. Sosyal güvenceleri akrabalık ve komşuluk ilişkilerine dayanmakta idi. Bugün ise akrabalar yükleri taşıyamaz olmuşlardır. Komşular ise her an değişmektedir. Bu sebeple ancak büyük firmaların içinde kişiler varlıklarını sürdürebilmektedirler. “Halk güvenliği”nin oluşturulması zaruret haline gelmiş bulunmaktadır.

  1. Sağlık Güvencesi: Bu güvence kişi sadece hasta olduğu zaman tedavi şeklinde anlaşılmamalıdır. Beslenme, giyinme, barınma ve işyeri sağlık şartları birlikte değerlendirilmelidir. Bunun için kişilerden ve işletmelerden sağlık sorumluları olacak, onlar hastayı tedavi ettiklerinden değil, sağlık şartlarını koruduklarından dolayı genel hizmetten pay alacaklardır. Böylece “Koruyucu Tababet” geliştirilmiş olacaktır. Bu pratisyenler ağır hastaları tedavi etmeyecek, tedavi ettireceklerdir. Hastalardan ve ortaklardan bir bedel alınmayacak, giderler genel hizmet payından karşılanacaktır.

Katılma Şekli: Ortaklarımızın periyodik sağlık muayenelerini yapabilir, onlara gidecekleri tabipleri gösterebilirler. Evlerinde kullanmadıkları ilaçları olanlar merkezi haberdar eder ve muhtaçlara kullandırabilirler.

  1. Bakım Güvencesi: Bugün durmadan kaza olmaktadır. Bu kazaların iki kaynağı vardır: Biri kullanıcıların hatalarıdır. Diğeri makinaların bozuk ve bakımsız olmasıdır. Yeni makinalar satıldığı zaman bir bakım payı yüklenecektir. Ondan sonra sadece parça parası alınacak, bakım ise Genel Hizmetten yapılacak ve işçilik de genel hizmetten ödenecektir. Çevre kirliliğini önleme de bu hizmetler meyanında olacaktır.

Katılma Şekli: Tamirhaneleri olanlar ortakların araç ve cihazlarını tamir edebilirler. Atölyeleri olmayanlar bunları ortaklığın göstereceği atölyelerde yapabilirler.

  1. Genel Güvenlik: Büyük işletmeler bekçiler bulundurmakta ve korumayı böyle teşkil etmektedir. Oysa küçük işletmeler böyle bir hizmeti yaptırma gücüne sahip değildirler. Bunu genel hizmet yüklenecek, hırsızlık veya saldırı olduğu zaman genel hizmetin ortakları zararı karşılayacaklardır. Yangın ve genel afet de bunlarca durdurulacaktır. Bunun için ayrı personel istihdam etmekten ziyade, üretim işçileri buna göre eğitilecek ve bu gibi durumlarda herkes işini bırakıp ortak felaketi önleyecektir. Zelzeleye karşı bütün ortaklar eğitilmiş olacaktır.

Katılma Şekli: Ortaklığın içinde nöbet tutabilirler. Sosyal veya beşeri afetlerde aldıkları duyuruda daha önce kendilerine verilen hizmetleri görürleler.

  1. Bilgi Güvencesi: Bir şeyden yararlanabilmek, zararlarından korunabilmek ve onu koruyabilmek için onu tanımış olmak gerekir. Bu da ancak tüm işletmelerin ve ortakların genel bir planlama içinde bilinmesiyle mümkündür. Genel Hizmet tüm makine ve yerlerin plan ve prospektüslerini temin eder veya yapar. Ortakların emrinde bulundurur. Standart oluşmaya ve yapılaşmaya önem gösterir. Standart yapılaşmada ve imalatta kalite ve ucuzluk sağlanır ve projelerin evrimi ile hayatta evrim olur. Standart arsalar üretilecek, standart yapı projeleri yapılacak, standart mobilya geliştirilecek ve tüm araçlar standartlar içinde ortaklara sunulacaktır. Ortaklar standartlar üzerinde sebatlarını göstererek farklılaşacaklardır.

Katılma Şekli: Ortaklığa standart projeler ve planlar yapılıp verilebilir.

 

5- DEPOLAMA HİZMETLERİ:

Toplayıcılık döneminde halk ürettiği yerde tüketti. İnsanlar meyveliklerin altında çardaklar kurdular ve yaşadılar. Çobanlık döneminde işyerleri ile yaşama yerleri ayrıldı. Mübadele döneminde pazar yerleri doğdu. Aracı mübadelesi döneminde ticaret merkezleri ortaya çıktı. İşçilik döneminde bankalar devreye girdir. Sosyalizmde kamu ambarları tesis edildi. Küçük müteşebbisler değerleri sağlayacak yer bulamadıkları için sonunda büyük teşebbüslere yem olmaktadırlar. Genel Hizmet tarafından küçük müteşebbisler için ortak ambarlar oluşturulacaktır. Böylece büyük teşebbüslere ezilmeyeceklerdir.

  1. Ambar Hizmeti: Halk ürettikleri malları ortak ambarlara verecektir. Karşılığında bir belge alacaktır. Bundan sonra üreticinin sorumluluğu bitecektir. Mal bozulsa, harap olsa bile, üretici sorumlu olmayacaktır. Elde ettiği mal belgesini serbest borsada satacak ve karşılığını alacaktır. En son kullanacak olan ambardan çekmiş olacaktır. Böylece mal taşınmadan belge piyasada dolaşacaktır. Bu uygulama maliyeti düşürecek, üretim ve tüketimi artıracaktır.

Katılma Şekli: Ortaklar ambarlarında bulunan malları ortaklık muhasebesine bildirir ve kredileşme yoluyla kullandırma cihetine gidebilir. Ambarında yer varsa emanet olarak kabul edebilir.

  1. Kasa Hizmeti: Küçük müteşebbisler paralarını kasalarda saklamakta ve değerlendirememektedir. Genel Hizmet bankalarda ortak hesap açacak, ortaklar paralarını genel hizmet mutemetlerinden alacak ve genel hizmet mutemetlerine verecektir. Genel hizmet mutemetleri çanta ile çarşıda dolaşacak, ödeme ve tahsilat yapacaklardır. Banka kartlarının kullanılmasını yaygınlaştıracaklardır. Kredileşme hizmetini geliştireceklerdir. Parayı kullandıranlar parakullanma hakkına sahip olacaklardır.

Katılma Şekli: Ortaklar kasalarında bulunan malları ortaklık muhasebesine bildirir. Bunlardan tekaruz yoluyla yararlanmaları sağlanır. Bankada ortak hesap açtırılarak nakitlerini kasalarında saklamak istemeyen ortaklar buralarda muhafaza ederler. Bu hesaba geçen nakitler altın değeri üzerinden hesap görür. Herkes kredileşme ilkeleri içinde kredi almayı istihkak eder.

Arşiv ve İstatistik Hizmetleri: Küçük müteşebbisler yeteri kadar bilgiyi toplayamamakta, bu bilgileri arşivleyememekte ve değerlendirememektedir. Genel Hizmet bilgileri toplayacak, değerlendirecek, ihtiyaç halinde ortaklarına bedelsiz sunacak ve küçük teşebbüsler bu sayede büyük teşebbüslerin karşısında ezilmeyeceklerdir.

Katılma Şekli: Herkes bir konuyu kendisine seçer. Onun bilgi ve belgeleri toplar ve arşivler. Bunların kayıtlarını kayıt hizmetine yaptırır. Diğer ortaklar bu belgeleri bunlardan alarak yararlanırlar.

  1. Uyarı Hizmetleri: Bugün insanlar son derece meşgul durumdadırlar. Gerek davranışlarında, gerek borçların edasında, gerekse malların tesliminde günlerini hatırlatan ve bunları belgeleyen bir hizmet merkezine ihtiyaç vardır. Bunu da masrafsız olarak Genel Hizmet görecektir.

Katılma Şekli: Ortaklığın yetkili kıldığı kimseler ortakları gözetleyerek hatalarını hatırlatırlar. Bu hatırlatılma kendi kayıt dosyalarında yer alır. Tebliğ yazılarını bunlar aracılığı ile ulaştırırlar.

6-- DENETİM HİZMETLERİ:

Kollektif üretimde insanlar önce sözleşme yaparlar, sonra sözlerini yerine getirirler. Bundan sonra aralarında bir sorun çıkarsa soruşturma yaptırırlar ve nihayet yargıya giderek sorunlarını çözerler. Sözleşme, kontrol, soruşturma ve hakemlikGenel Hizmet”in temel dayanağıdır.

  1. Tip sözleşmeler oluşturulur. “Genel Hizmet Ortaklıkları”nın katipleri tarafından anlaşanlar arasında tanzim edilir. Bunlar muhafaza edilir. İstendiği zamanda ilgililere arz edilir. Yorumlanır. Bütün bu hizmetler masrafsız yapılır.

Katılma Şekli: Sözleşme kurallarını koyabilirler, tip sözleşmeler üretebilirler veya sözleşmeleri doldurabilirler.

  1. Sözleşmeler yerine geldiğinde Genel Hizmet Kontrolörleri tarafından tesbit edilir ve sözleşmenin vecibeleri sona erer. Üretilen mallar kontrolörler tarafından damgalandıktan sonra üreticinin vecibesi sona erer. Küçük müteşebbislerin mallarını kimse almamaktadır. Çünkü mal bozuk çıkarsa karşılığını kim ödeyecektir? Müteşebbisler de kendi yaptıklarından emin olamamaktadırlar. Oysa Genel Hizmet Kontrolörlerinden biri tarafından kabul edilen mal sonra bozuk çıksa da üreticiyi ilgilendirmemektedir. Sorumluluk kontrolörlerin dayanışma ortaklıklarına yüklenmektedir

Katılma Şekli: Cihazları olanlar kontrollerini yapıp damgalayabilirler. Olmayanlar bu kontrolleri başka yerlerde yapabilirler. Malların bozuk çıkması halinde de bozukluğunu tesbit edip belge düzenleyebilirler.

  1. Geçmişte cereyan eden herhangi bir olay soruşturmacılar tarafından soruşturulur ve olay tesbit edilir.

Katılma Şekli: Dışardan soruşturma usûlü ile olayları tahkik edip gerektiğinde hakemlerin huzurunda tanıklık yapabilirler.

  1. Hakemler soruşturmacıların tesbit ettikleri olaylar hakkında hükümlerini verirler. Hakemleri taraflar seçer, baş hakemi hakemler seçer. Böylece mahkemelerde sürüncemede kalmadan davalar hemen çözülmüş olur. Soruşturmacıların soruşturmalarını kabul veya reddetme hakemlere aittir. Türkiye Cumhuriyeti mevzuatı hakemlik sistemini benimsemiştir. Hakemliği kabul edenler sonra bidayet mahkemelerine gidemezler. Temyiz yolu açıktır. “Genel Hizmet Ortaklığı”nda yapılan tüm sözleşmelerin bir maddesi hakemlikle ilgili olur.

Katılma Şekli: Seçildikleri takdirde hakemlik veya başhakemlik yaparlar.

 

7- YÖNETİCİ:

Her “Genel Hizmet Ortaklığı”nın başında bir Genel Başkan vardır. Bu başkanın görevi, “Genel Hizmet”in akışını gözetlemektir. Genel Başkan genelgeler yayınlar. Bu genelgeler hakemler nezdinde itiraz edilerek iptal edilebilir. Bir hizmet yapılmaz hâle gelince oraya geçici sorumluyu atar. Ortaklar veya yetkililer arasında çıkan ihtilafları geçici olarak halleder. Mağdur olanlar hakemlere giderek mağduriyetliklerini giderirler. “Genel Hizmet Ortaklığı”nı ve hizmet verdiği işletmeleri dışarıda resmen temsil eder.

Katılma Şekli: Her işletmenin ve ayrı yerde bulunan bölümün bir sorumlu yöneticisi vardır. Bu yönetici oranın yönetim kurullarını çıkarır. Çıkan ihtilafları hemen karara bağlar. Mağdur olanlar sonra hakemlere gidebilirler. Sorumlusu olmayan işletmelerin yönetimini yüklenebilirler.

 

Bütün bu hizmetlerin ayrı ayrı yönetmeliği olacaktır. Ehliyetli olanlar bu hizmetleri yapabileceklerdir.

Kurulurken gelir olmadığı için hiçbir şey alamayacaklardır. Ancak tüm katkıları muhasebeye tarihleri ile geçecek ve kurucuların saatleri iki veya dört misli değerlendirilerek ortaklığa aktarılacaktır. Gelen gelirler tüm paylara bölünerek bölüşülecektir. Bekletenler paylarını yükseltilmiş olacaktır.

 

İŞLETME ORTAKLIĞI

Bir işletme dört ortaklığın ortaklığı ile oluşur.

1. TESİS VE ALT YAPI ORTAKLIĞI:

Tesis ortakları taşınmazları koyarlar. Altyapı hizmetleri bunların ortak olduğu alt yapı oraklığı tarafından karşılanır. Kira paylarından pay verirler.

2. ÜRETİM VE BAKIM İŞÇİLİĞ ORTAKLIĞI:

Üretim çalışanları ürettikleri mallarla orantılı olarak pay alırlar. Bakım ortakları ise bakımı tekeffül ettikleri makinalarda yapılan işlere göre pay alırlar. Aralarında verdikleri emeklerle paylaşırlar.

3. HAMMADDE VE YARDIMCI MADDE ORTAKLARI:

Bunlar ham madde karşılığında mamul madde alırlar. Götürüp satarak paraya çevirirler. Kâr veya zarar ederler. Elektrik ve su gibi yardımcı maddelerin bedeli üretimden paya yüklenir.

4. GENEL HİZMET ORTAKLARI:

Bunlar dayanışma ve genel hizmetleri yapan ortaklardır.

 

PAYLARIN BÖLÜŞÜLMESİ:

Çalışanların payı ile tesis sahiplerinin payı pazarlıkla yıl başında belirlenir. Ham maddeye karşı verilecek mamul madde her parti için pazarlıkla belirlenir. Pazarlıkta bir taraf çalışanlardır. Bakım işçilerinin payı tesis ortaklığında devre başında pazarlıkla belirlenir. Yardımcı madde ise maliyetle aksettirilir. Genel Hizmet Payı ise bellidir.

  1. Üretimde: Ham madde ile mamul madde arasındaki farkın beşte biridir. (1/5)
  2. İnşaatlarda: Arsa bedeli hariç yirmide birdir. (1/20)
  3. Arsa bedelinde yüzde ondur. (%10)
  4. Ticari akış için veya hizmetler için yüzde iki buçuktur. (%2,5)

Görülüyor ki “Adil Düzen Ekonomisi”ni halkın kuracağı “Genel Hizmet Ortaklığı” oluşturacaktır. Bugünkü mevzuat böyle bir ortaklığın kurulmasına mâni hiç bir hüküm içermemektedir. Tam tersine gerek vergi gerekse yargı bakımından bütün ortaklıkları teşvik etmektedir. O halde halkımız derhal “Adil Düzen”e göre işletmeler kurmaya başlamalıdır. “İSTANBUL AKEVLER ORTAKLIĞI” teşebbüsümüz bunu gerçekleştirmek için kurulmuştur.

 

II. İLİMDE ADİL DÜZEN

Toplayıcılık döneminde insanların üretim yerleri ile yaşama yerleri aynı idi. Çocuklar üretim içinde doğup büyüyorlardı. Büyüklerinden gördüklerini yapmaya çalışıyor ve yetişiyorlardı. Avcılık dönemine gelindiğinde işyerleri ile yaşama yerleri ayrıldı. Çocuklar artık avcılığı görerek öğrenemez oldular. Tedris dönemi başladı. Mağaralarda çizdikleri av resimleri ile çocukları eğitiyorlardır. Tarım dönemine geçildiğinde tedris dönemi yetmez oldu. Çünkü mahkemeler ortaya çıktı. Sorunlar karşılıklı tartışma ile çözülmeye başlandı. Tartışma dönemi ortaya çıktı. Sanayi döneminde tartışma dönemi de yeterli olmadı ve Deneme dönemi başladı. “Tümden gelim metodu”nun yanında “tüme varım metodu” gelişti. Bugün parça parça ilmi buluşlar ve uygulamalar gelişmeye devam ediyor. Ancak halk bunlardan yararlanamıyor. Halk, merkezi yönetimlerin ezberlettikleri metinleri diploma almak için bellemekle yetiniyor. Gelecek dünyada ilmin yeni özellikleri olacaktır.

Halk istediğini öğrenme hak ve hürriyetine sahip olacaktır. Resmi programlar ve okullar olmayacaktır. Halk istediği programı uygulayacak ve istediği yerlerde öğrenecektir. Gelişmiş öğretim araçları ile de eğitimde fırsat eşitliği sağlanacaktır. İlimde birliği sağlamak için ortak imtihanlar olacaktır. Sorular birlikte tesbit olunacak ve halk bu imtihanlardaki başarı ile diploma alacaktır. Bu başarı ile diploma alacak ve bu başarı ile teminatlı mesleki faaliyette bulunacaktır. Bugün devletin verdiği diplomaların ortaklığımız imtihan yapacak ve başaranlara dayanışma ortaklığı içinde “mesleki teminat” verecektir.

Bu ilmi sisteme idarece geçilmesi mümkün değildir. Kapitalistler tarafından geçilmesi mümkün değildir. Çünkü onlar bilen insan istemezler, onlar kendilerine köle insan isterler. Kafası çalışan değil, kolu çalışan kişilere ihtiyaçları vardır. “İlimde Adil Düzen” yine halk örgütleri ile gerçekleştirilecektir. Genel Hizmet desteğinde kurulan “Halk İşletmeleri” aldıkları “Genel Hizmet Payı”ndan bir kısmını ilmi çalışmaları desteklemek için harcayacaklardır. “Adil Düzen”in oluşması için ilim yapacak olan kimselere Genel Hizmetten Pay ayırıp onların çalışmasına karışılmayacaktır. Ayrıca imtihanlar yapıp “Teminatlı Ehliyet” vererek ortakların ilmi seviyelerinin yükselmesine vesile olacaklardır. Her yıl imtihan yapılarak mesleki baremlerin yükselmesi ona göre yapılacaktır. Ayrıca krediler de ilmi ve mesleki derecelere göre dağıtılacaktır. Böylece ilmi çalışmalar da Adil Düzen İşletmeleri tarafından desteklenerek gelişecektir.

Genel Hizmet Ortaklıklarının Yöneticileri alimler olacaktır. Bunların halkla ilişkileri çok az olacaktır. Çünkü alimler mevcut düzenin daha ilerisinde proje üretirler. Halka inandırılmadan sunulursa cephe alırlar. İlmi çalışmaları boğarlar. İlim dünyası çalışmalarını kendi içinde tartışmalarla geçirecektir. Bunların ürettikleri şeyler belki bir asır sonra uygulanacaktır. Ancak ilmi teorileri şimdiden üretmemiz gerekecektir. “Adil Düzen İşletmeleri”nden gelen “Genel Hizmet Payları” bu maksatla yönlendirilecektir.

  

III. DİNDE ADİL DÜZEN

Başlangıçta insanlar fikren gelişmedikleri için onları “hisler” yani “din” yönetiyordu. Dinler tüm yönetime hakimdi. İlk olarak İbrahim Peygamber ilmi dinden ayırdı. O’nun zamanında Lut Peygamber dini, İbrahim Peygamber ilmi temsil ediyordu.

Din sevgiye ve yardıma dayanır. İlim ise tartışmaya dayanır.

Metotları ayrı olduğu için birlikte gelişme sağlanamazdı.

Sonra Musa Peygamber yönetimi dinden ayırdı. Kardeşi Harun dini hizmetler yapıyor, kendisi ise devleti yönetiyordu. Devlette zorlama vardır, dinde ise zorlama yoktur.

Davut Peygamber ekonomik kuruluşları devletin hizmetleri ile destekledi ve dinin yönetiminden ayırdı. Küçük teşebbüsleri ve üretimde standartları oluşturdu.

İsa Peygamber dinin yerini ortaya koydu ve dini ahlâki seviyeye getirdi. 

Son Peygamber Hz. Muhammed ise bu dört peygamberin yaptıklarını birlikte bir düzen içinde uyguladı, ebedi kitap getirdi ve örnek bir sistemi sundu.

İnsanlığın putperestlikten tamamen arınması için ateizm rüzgarlarının da esmesi gerekiyordu. Avrupa’da o da gelip geçti.

Peki, gelecekte ne olacaktır?

İlmin ortaya çıkardığı sistemlerden birerlerin din adamları benimseyecek ve halka anlatarak eğiteceklerdir. Yani ilmi halka indireceklerdir. Bu nasıl olacaktır? İlmi,   halka dini kuruluşlar  hizmet vererek ve kendilerini sevdirerek götüreceklerdir. Halkın sıkıntılarına koşacaklardır. Din adamları da kendileri son derece fedakâr olacaklardır. Halkın benimsediği ilmi sonuçlar sonra uygulama alanına girecektir. Ona göre ortaklıklar kurulacak ve o ortaklıklar halkı iş sahalarında istihdam edeceklerdir. Siyasi partiler kurulacak ve onlar da “Adil Düzen”e göre yönetim oluşturacaklardır.

Tekrar başa dönersek:

Adil Düzen”e göre ortaklık kurulacak.. Gelir temin edilecek.. Bu gelir ile yeni araştırma yapılacak.. Ve yeni sonuçlara göre “Adil Düzen”in ileri kademesi oluşturulacaktır...

Biz Akevler’de birinci adımımızı attık. Akevler Kooperatifi’ni kurduk. İlmi araştırmalarımızı yaptık. Orada elde ettiğimiz sonuçlara dayanarak şimdi ikinci hamleyi yapıyor ve ikinci ortaklık kuruyoruz. Bununla ikinci ilmi çalışmalar yapacak ve bu böyle devam edecektir.

I. İlmi Çalışmalara göre I. Adil Düzen’in ilmini yaptık ve I. Siyasi Kuruluşu oluşturduk. Bu siyasi kuruluş Millî Selâmet ve Refah Partisi olmuştur. Şimdi II. İlmi Çalışmalarımızı yapıyoruz. I. İlmi Çalışmalarımızın dini kolu Risale-i Nur şakirtleri olmuştur. Bütün bunlar tarihi oluşumlardır.

Şimdi yeni adımlara hazırlanıyoruz.

İstanbul Akevler’de ekonomik çalışma yapılacak. Buna göre daha ileri bir “Adil Düzenilmi sonuçları sunacak. Bu sonuçları anlatacak dini organizasyon olacak. “Adil Düzen” halka anlatılacak. Sonra yeni siyasi parti kurulacak ve böylece yönetim daha ileri bir “Adil Düzen”e kavuşacaktır.

Geçmişteki uygulamada “Adil Düzen”in ekonomik çalışmaları ile ilmi çalışmalar birlikte yürüdü ve hâlâ devam ediyor. Dini gruplarla ilişkiler koptu. Onlar kendileri tek başlarına oluşma hevesine kapıldılar. Son yıllarda siyasiler de Akevler’den koptular. Onlar da kendi başlarına her şeyi yapmak istediler.

Bundan sonra böyle bir kopmanın olmaması için tedbir alınmaktadır.

Şirketin kurucuları ile ilmi çalışmaları yapanlar aynı kimseler olacaktır. Dini cemaatleri de bunlar oluşturacaklardır. Siyasi partileri de bunlar kuracaklardır. Hepsinin başkanı tek kişi olacak, ancak kurucular bağımsız olarak çalışacaklardır. Başkan sadece toplantıları yönetecek ve aralarında çıkan ihtilafları halledecektir.

Çoklu sistemin oluşması ve hayırda yarışmanın sağlanması için bu tür ortaklıkların ayrı ayrı kurulmasına bütün vatandaşlar ve insanlık teşvik edilecektir. Muhalifler yerine müsabıkların oluşması istenecek ve kendimizi onlarla yarışta kontrol etme imkanını bulacağız. Karşı partiler değil karşı takımlar olacaktır.

 

IV. SİYASETTE ADİL DÜZEN

İnsanlar başlangıçta kabileler halinde yaşıyorlardı. Dini lider aynı zamanda kabile reisi idi. Tüm sosyal düzen onun tarafından sağlanıyordu. Tarım dönemine geçince hukuk düzeni ortaya çıktı. Topluluğu kişiler değil de kurallar yönetmeye başladı.

İlk büyük medeniyeti Türk kökenli olan Sümerliler İbrahim Peygamber önderliğinde Mezopotamya’da kurdular. Burada hâkim olan Hak idi. Hukukun üstün olduğu düzen vardı.

Sonra Mısır’da bu medeniyet Kuvvet Medeniyetine dönüştü.

II. Hak Medeniyeti Musa Peygamber önderliğinde İbraniler’de oluştu.

Sonra Yunanistan’da Kuvvet Medeniyetine dönüştü.

Daha sonra III. Hak Medeniyeti İsa Peygamber tarafından kuruldu.

Bu da Bizanslılar tarafından Kuvvet Medeniyetine dönüştü.

IV. Hak Medeniyet Hz. Muhammed’in kurduğu İslâm Medeniyeti’dir.

Bu medeniyet de Avrupa’da Kuvvet Medeniyetine dönüştü.

Tarihi gelişmeler şöyle olmaktadır: Önce Mezopotamya’da Hak Medeniyeti doğmuş ve 500 sene sonra Hak Medeniyeti zirvede iken Mısır’da Kuvvet Medeniyeti doğmaya başlamıştır. Ard arda olmak üzere; Mısır’dan sonra İbrani Hak Medeniyeti, Greko-Romen Kuvvet Medeniyeti, Hıristiyanlık Hak Medeniyeti, Bizans Kuvvet Medeniyeti, İslâm Hak Medeniyeti, Avrupa Kuvvet Medeniyeti doğmuştur. Medeniyetlerin ortalama ömürleri 1000 yıldır. İki medeniyet birlikte yaşar; biri zirvede iken diğeri çöker ve yeniden kurulmaya başlar. Bugün Avrupa’nın Kuvvet Medeniyeti zirvededir. Yeni Hak Medeniyeti ise doğmaya başlamıştır. Adil Düzen yeni doğmakta olan 1000 yıllık Hak Medeniyeti’nin kurallarını içeren bir düzendir.

Adil Düzen”in siyasetteki kuralları anayasamızda belirlenmiştir. Devletimiz; demokratik, laik, sosyal ve liberal bir hukuk devletidir. Anayasamız “Adil Düzen”in ilkelerini koymuştur. Ne var ki bu ilkeleri gerçekleştirecek olan mekanizma getirilememiştir. Çelişkiler içindedir. Ekseriyet sistemi demokrasi ve laiklik ile çelişir.

Çelişkiyi fark eden Mustafa Kemal karşılıklı ilkeler koymuştur.

Cumhuriyeti dengelemek için laikliği getirmiştir. Cumhuriyet ekseriyetin istediği ise; laiklik onun despotizmine karşı konan bir barajdır. Bu baraj müsbet ilim barajıdır. Ekseriyetin dediği ilmi veriler içinde kalırsa geçerlidir. Milliyetçiliği getirmiş; ancak milliyetçiliğin tutuculuk hâline gelip gericiliğe dönüşmemesi için inkılapçılığı getirmiştir. Geçmişin iyiliklerini korumak ve kötülüklerini atmak arasında denge kurmuştur. Devletçiliği getirerek halkın yapamayacağı işleri devlete yaptırmış ve böylece sermaye sömürüsünü önlemiştir; diğer taraftan halkçılıkla da sosyalime karşı baraj kurmuştur. 

İşte “Adil Düzen” bu dengeli oluşun mekanizmalarını üretip uygulamadan ibarettir. İlmi verilere dayanmayan prensipler birer propaganda aracı olmaktan ileri gidemez. Mustafa Kemal bu ilkeleri İslâmiyet’ten almıştır. Sonra bozularak İtalya’da ve Almanya’da nasyonal sosyalizm adı altında uygulanmıştır. Faşizme dönüştürüldüğü için kısa ömürlü olmuştur. Türkiye’de ise faşizmlikten çıkarıldığı için hâlâ varlığını sürdürmektedir. “Adil Düzen” sayesinde gelecekte çok ileri bir seviyeye ulaşabilir.

 

Gerek siyasi, gerek dini, gerekse ilmi teşkilatın paraya ihtiyacı vardır. Bu para dışarıdan sağlandığı takdirde “Adil Düzen” oluşmaz, sömürü düzeni olur. Ortaklar ortaklık kurar, kendileri gelir temin eder, onunla ilim yapar, ilmi halka ahlâki kuruluşlarla ulaştırır ve halkı inandırdıktan sonra siyasi parti hâline gelirlerse; “Adil Düzen” bin yıllık bir medeniyetin tohumu olarak oluşmuş olur.

 

 

SANAYİ İNKILÂBI

Ekonomide insanlık, Toplayıcılık, Avcılık, Çobanlık, Tarımcılık, Pazar Mübadelesi, Tüccar Mübadelesi ve İşçilik Dönemlerini geçerek “Adil Düzen Ortaklık Dönemi”ne yani “Senet Mübadelesi Dönemi”ne gelmektedir.

İlimde, Görenek, Tedris, Tümden Gelim ve Tüme Varım metotlarını geçerek “Adil Düzen Teminatlı Ehliyet Karşılaştırma Dönemi”ne geçmektedir.

Dinde, İbrahim Peygamber’in ilimde lâikleşme, Musa Peygamber’in yönetimde lâikleşme, Davut Peygamber’in ekonomide devletçilik, İsa Peygamber’in dinde lâikleşme ve Hazreti Muhammed’in İçtihat ve İcma sistemlerini geçerek, bugün “Adil Düzenin değişik dinlerin birlikte dinde devlette denetim kuvveti olarak yer alması dönemi”ne geçmektedir.

Siyesette, Mezopotamya ile Mısır, İbrani ile Elen, Hristiyanlık ile Bizans ve İslâmiyet ile Avrupa medeniyetlerini yaşayan insanlık, bugün Avrupa Medeniyeti’nin zirvede olup çökmeye başladığı yeni “V. İslam – II. Kur’ân Medeniyeti”nin doğmaya başladığı günleri yaşıyoruz. Adil Düzen yeni gelmekte olan 1000 yıllık medeniyetin çekirdeğini oluşturmaktadır. Adil Düzen Hizmetkârları, Hazreti Muhammed’in İkinci Ashabı olacaklardır. Çünkü onlar gibi “II. Kur’ân Medeniyeti”ni kuruyorlar. Hz. Peygambere salât okumak demek, O’nun getirdiği ve kıyamete kadar taptaze duracak ve devam edecek olan Kur’ân’ın yaşaması için çalışmak demektir.

Görülüyor ki günümüz dört değişimin bir zamanda düğümlendiği bir noktadayız. İnsanlık bundan önce nebati ilişkiler içinde idi. “Komşuluk İlişkileri” ve “Mal Mübadelesi” içinde yaşıyordu. Şimdi ise “Hayat İlişkileri” içine giriyor. Topluluğun sinir sitemi olan “Bilgisayar ve Haberleşme Çağı”na geçmektedir. Tarihte böyle büyük bir inkılâp geçmişte olmuştur. İnsanlık “göçebe dönemi”nden “tarım dönemi”ne geçmişti. Şimdi “tarım dönemi”nden “sanayi dönemi”ne geçiyor. Gaz hâlinden katı hâle geçmişti. Şimdi katı hâlden sıvı hâle geçiyor. Bugünkü geçiş ondan da büyüktür. Nebati hâlden hayati hâle inkılâb ediyor.

İnsanlık “göçebe yaşayışı”ndan “tarım yaşayışı”na kolay geçememiş, ancak “Nuh Tufanı” sonrasında bu yeni hayata intibak edebilmişti. Bugün “Nuh Nebi’den kalma bir düzen” devam ediyor. Bu “tarım dönemi düzeni”dir. “Sanayi dönemi”ne uymuyor. İnsanlığı büyük bir “sosyal tufan” bekliyor. Bu tufanın geliş şekilleri aşağıda sadece ad ad verilecektir.

  I- ÇEVRE KİRLİLİĞİ:                  a) Hava kirliliği,

  1. Su kirliliği,
  2. Toprak kirliliği,
  1. Besin kıtlığı.

 II NESLİN BOZULMASI:               a) AIDS gibi zührevi hastalıklar,

                                                                       b) Seleksiyonun bozulması,

                                                                       c) Evlilik müessesesinin çöküşü,

                                                                       d) Toplu intihar gibi hayat bağının kopuşu.

III) KİTLE İMHA SİLAHLARI:     a) Biyolojik silahlar,

                                                           b) Kimyasal silahlar,

                                                           c) Yangın ve yıkım silahları,

                                                           d) Atom bombası.

IV) ANARŞİK OLAYLAR:              a) Rüşvet eşkıyası,

                                                                       b) Senet eşkıyası,

                                                                       c) İş eşkıyası,

                                                                       d) Dağ eşkıyası.

Görülüyor ki insanlık 16 koldan uçuruma gidiyor. Her yıl bu bozulma artıyor. Bu artış hızıyla yapılan hesaplardan insanlık 100 ile 200 yıl sonra yok olacak ve yeryüzü yaşanamayacak bir gezegene dönüşecektir. “Karalarda ve denizlerde insanların işledikleri işlerden dolayı fesat zuhur etti” âyeti günümüzü ne kadar açık bir şekilde anlatıyor.

Tarım Dönemi”ne geçişteki “Nuh Tufanı” yerine, bugün “Sanayi Dönemi”ne geçişte “Sosyal Tufan” gelmektedir. Bu sosyal tufan ancak sosyal bir düzen ile önlenebilir. İşte bu sosyal düzenin adı “Adil Düzen”dir. Nuh Peygamber gemiyi yaparken herkes dalga geçmiş; “dünyayı denizler alacakmış, bu tahtalar onları kurtaracakmış” deyip gülüyorlardı. Gelip geçtikçe alay ediyorlardı. Şimdi de “Adil Düzen” ile eğleniyor ve gülüyorlar. Ama sosyal gemi olan “Adil Düzen” tüm insanlık boğulurken ona binenler kurtulacaktır.

 

ADİL DÜZEN NEDİR?

1- Ekonomide kapitalizm ve sosyalizmin tekelci işçilik döneminden, halkın senet mübadelesi ile sağlanan ortaklık dönemine geçme.

  1. İlimde yine kapitalizm ve sosyalizmin tekelci istismar edilen ilminden, teminatlı ehliyete dayalı çoğulcu halk sistemine geçme.
  2. Dinde kapitalizm ve sosyalizmin tekelci baskılı ateizm anlayışından, bütün dinlere serbestlik sağlayan aktif lâik düzene geçme.
  3. Siyasette kapitalizm ve sosyalizmin demokrasi aldatmacası ekseriyet sisteminden, yerinden yönetimli uzlaşmalı nisbi sisteme geçme.

Hâsılı anayasamızın emrettiği “İnsanlık içinde, yerinden yönetime saygılı, demokratik, lâik, liberal ve sosyal hakemlerin ve halk dayanışmasının güvencesi içinde  bir hukuk düzenin oluşturma. Adil düzen budur. Anka kuşu değildir. Aldatmaca ve sahte demokrasilerden gerçek ve laik demokrasilere geçme. Ekseriyet sistemi ile laiklik çelişkidir. Halkı kandırmadır. Ancak yerinden yönetimli nisbi sitemde demokrasi ile laiklik bağdaşabilir.

Ne var ki bu anayasanın değişmez maddeleri içinde yer alan sistemi ekseriyet sistemleri getiremez. ihtilâller hiç getiremez. Bunu ancak “Halk Kuruluşları” yapabilir. Bu kuruluşlara “Adil Düzen”e göre kurulacak “ekonomik ortaklıklar” ile başlanacaktır. Hemen bunun arkasından “ilmi çalışmalar” yapılacaktır. Sonra “ahlâki kuruluşlar” oluşturulacaktır. Adil Düzende “siyasi partiler” en sonunda oluşturulacaktır. Halk kendi içinde “Adil Düzen”i kuracaktır. Rüşvet vermeyecek ve vergi kaçırmayacak hâle gelindiğinde, yönetim de “Adil Düzen”e göre kendiliğinden oluşacaktır. Siyasiler siyasete devam etsinler. Biz işletmeleri “Adil Düzen”e göre kurmaya başlayalım.

 

“ADİL DÜZEN”DE

ÇOĞULCULUK VE TEŞEBBÜSLER

Tek bir ekonomik kuruluş ile veya tek siyasi kuruluş ile “Adil Düzen” gelemez. “Adil Düzençoklu kuruluştur. Bizim birinci denemelerimiz bu bakımdan da eksik olmuştur. Akevler tek girişimdir. Nizam- Selâmet- Refah girişimi tek girişimdir. Akyazılı girişimi tek girişimdir. Çokluk içinde hayırda yarışma ile doğmamıştır. Biz ikinci denememizin çokluk içinde olmasını istiyoruz. Ne var ki ikinci çokları biz üretmeyeceğiz. Ama planımızı ona göre yapacağız.

Biz bu kuruluşları İstanbul’da kurmak istiyoruz.

İstanbul’un nüfusu 10 milyondur. Her 50 000 kişi için “Bir Merkez” oluşacaktır. Her bölgede bir “Süper Market” kuracağız. Bu merkez ve market 50 000 kişiye hitap edecek ve 10 000 aileyi besleyecektir. Ama bu Süper Market rakipsiz olamaz. 50 000 kişilik bir yerleşim biriminde ortalama 10 tane birbiriyle halka hizmette yarışan Süper Marketler kurulmalıdır. O halde biz sadece 1000 aileyi hedef alarak o büyüklükte bir market kurmayı planlıyoruz. Ve istiyoruz ki; bizim Süper Market kurduğumuz bu yerlerde daha 10 adet market kurulsun ve onlarla denge içinde kalalım. Ancak o zaman “Adil Düzen İşletmesi”ni kurduğumuzu iddia edebiliriz. Her aile ayda ortalama 250 dolar harcasa, 1000 aile 250 000 dolarlık alışveriş yapacaktır. Demek ki aylık ciromuz 250 000 dolar olacaktır.

İkinci teşebbüsümüz ise “Ağaç Evler”dir. Biz gelecekte her İstanbullunun bir Yazlık Evi olması gerektiğini düşünüyoruz. 50 000 kişilik bir semtin yazlık evleri aynı yönde olmalıdır. Yine 10 rakip firma birbirleriyle yarışarak yayla veya yalı dinlenme evleri yapacaklardır. Demek ki biz her semt için 1000 Yazlık Ev yapmayı planlayacağız. Bunun için de 10 tane kadar daha başka rakip firmalar olacaktır. Burada şunu açıklıkla belirtelim ki, bu 10 firma bizim tarafımızdan atanmayacak, serbest rekabet içinde girecekler ve serbest rekabet içinde eleneceklerdir. Biz başka firmaları elemeyeceğiz. Ancak çok küçük firmalar da otomatikman varlıklarını sürdüremeyeceklerdir. Bizi elemek isteyen büyük firmalar olacaktır. Ancak “Adil Düzen” aşısı ile biz bunlardan kendimizi koruyacağımıza inanıyoruz. Nitekim İzmir’deki birinci çalışmamızda koruduk.

İşte bu girişimizle programımızın gerekçesini sunmuş oluyoruz.

 

ŞİMDİLİK İKİ TEŞEBBÜSÜMÜZ VARDIR:

Biraz da onlar hakkında bilgi verelim.

1- İLK AĞAÇ EV DENEMESİ:

Bu denemeye Süleyman Karagülle tarafından 1998 yılında başlanmıştır. Yakınlarına borçlanılarak işe girişilmiştir. Yeğeni Nurettin Sarı keresteyi almıştır. Oğlu Bahattin Sarı imalata başlamıştır. Yakını İsa Gök demir işlerini ortak olarak üstlenmiş ve makinalar yapmıştır. Çalışma Arkadaşları: Ali Erişen, Reşat Erol, Gürsoy Erol, Narsine Ceniş olmuş ve ilk katkılarını yapmışlardır. Kereste kavak ve çamdan alınmıştır. Denemeler başarılı olmuş, ancak bağımsız bir yerin olmaması sebebiyle zamanında bitirilememiştir. Maliyet hesapları net olarak yapılamamıştır.

2- İKİNCİ AHŞAP EV ÇALIŞMASI:

İkinci evin yapılmasına başlanmıştır. İsa Gök kendi yerini buna tahsis etmiş ve yönetimini de üstlenmiştir. Ahmet Şişman da kereste vermeyi taahhüt etmiştir. Bu denemede bir evin ne kadar zamanda biteceği ve net olarak kaça mal olacağı belirlenecektir.

  1. AHŞAP EVLER SİTESİ:

Akevler Camilili Ortakları’na ait Çatalca Bahşıyaş Köyünde 40 dönümlük arazi ilk “Ahşap Evler Sitesi” olarak tesislendirilmesi için ortaya konmuştur. İmar işleri ile uğraşılmaktadır.

  1. AKEVLER KAYNARCA İŞ MERKEZİ:

Pendik Kaynarca’da 600 m2’lik bir yer 50 000 dolara satın alınmıştır ve 10 ay zarfında ayda 5 000 dolar ödeme yapılacaktır. Ayrıca zemin katında 300 m2’lik yer H. Cahit Güneri tarafından ortaklığa konmuştur. Yanındaki 300 m2’lik yer için de temaslar yapılmaktadır.

Hâlen iki ortaklık sözleşmesi yapılmış ve ortaklık anlaşmaları hazırlanmıştır.

Bu bültenimizde sizlere o ortaklık sözleşmelerini yayınlayacağız.

 

BU VESİLE İLE SİZİ DE BU ORTAKLIKLARA DÂVET EDİYORUZ:

  1. 1000 dolar vererek “Akevler Kaynarca İş Merkezi”nin Bodrum Katı yüzde bir (1/100) hissesine ortak olacaksınız. Paralarını ilk ödeyenler ile son ödeyenler arasında fark olacak, gelen kira payından ilk ödeyenlere fark verilecektir.
  2. Ayda 100’er dolar, bir yılda 1200 dolar vererek “Ahşap Evler Ortaklığı”na katılacaksınız. Yararlanma şekli kendi mukavelelerinde yazılıdır. Bu sermaye kurulacak Ağaç Evler Siteleri alt yapılarında değerlendirilecektir. “Adil Düzen”e göre “Ahşap Evler İşletmesi”nin nasıl çalışacağı ayrıca yazılacaktır.
  3. Ayda 50’şer dolar, bir yılda 1200 dolarlık “Satış Merkezleri Ortaklığı” kurulmaktadır. Bununla satış merkezlerinin tefrişi yapılacaktır. Şimdilik bu sermaye de ağaç evler ortaklığı içinde değerlendirilecektir.
  4. Bütün bu ortaklıklara ve diğer adil düzene göre kurulmuş ve kurulacak olan kuruluşlara hizmetleri yapmak üzere “İstanbul Akevler Hizmet Ortaklığı” oluşturulmaktadır. Bu ortaklığa nakitle değil hizmetle katılınabilmektedir. Bununla ilgili mukavele eklenecektir.

 

 

“ADİL DÜZEN”E GÖRE

AĞAÇ EVLER PROJESİ

 

G E R E K Ç E

DİNLENME EVLERİNE OLAN GEREKSİNİM

Bitkiler yakıttan çıkan dumanda bulunan karbondioksiti yani kömür yanığını tüketir ve havada bulunan oksijeni üretirler. Hayvanlar ise havadaki oksijeni tüketir ve onun yerine karbondioksiti üretirler. Böylece birbirlerine dayanışarak yaşarlar. Bir yerde hayvan olmaz yalnız nebat olursa, bitkiler karbondioksit bulamaz ve sararırlar. Bir yerde bitki olmaz hayvanlar olursa, oksijen bulamaz ve onlar da solarlar. Eskiden insanlar tarlalarda yiyeceklerini üretirken aynı zamanda kendilerine oksijen de üretiyorlardı. Sanayileşme döneminde gerek teneffüs ederek gerekse odun kömürü yakarak oksijeni tüketiyorlar. Kentlerde bunun için sıkıcı hava vardır. Bu sebeple kentlerde oturanlara bol oksijenli havanın olduğu yerlere gidip dinlenmeleri gerekir. Yoksa zamanla sağlıkları bozulur ve nesil imha olabilir. Bu sebepledir ki “Akevler Ahşap Evler Projesi”nde 1000 metre karede yani bir dönüm arazide sadece bir ev ve bir aile yerleşecek şekilde planlanıyor. Kalan yerler yeşilliğe tahsis ediliyor. Arazide kışın yaprak dökmeyen bitki ve ağaçların bulunması tercih ediliyor.

 

KENTLERE YAKIN OLMA

Bugün alt yapı taşraya, kırlara ve köylere kadar gitmiştir. Gelecekte artık büyük kentlerde sıkışmaya fazla gerek kalmayacaktır. Bundan dolayı kentlerdeki yapılaşma kredilendirilmemelidir. Ne var ki bugün ortaya çıkan yapılaşmayı insanlık birkaç asır yenileyemez. Bu sebeple bir taraftan kırdan kente akışı durduracak tedbirler alınmalı, diğer taraftan kentteki halkın da sağlık durumu yükseltilmelidir. Bunun için “merkezi monopol ekonomileri”nin yerine “yaygın halk ekonomisi” siyaseti güdülmelidir. “Adil Düzen”in benimsediği ekonomi bu sorunu çözüyor. O halde İstanbul halkını helikopterle de olsa  haftalık olarak civardaki yakın bölgelere taşıyacak bir sistem geliştirilmelidir. Kentte işi olmayanlar veya olmadığı zamanlarda halk bu dinlenme evlerinde oturmalıdır. Günlük taşıma pahalı olur, ama haftada bir gidip dinlenme yapılabilir. İşte bu proje İstanbul’un civar yerlerini içermelidir. Bu hususta İstanbul Belediyesine yapmakta olduğumuz öneri ektedir.

  

İSTANBUL’A 2000 KİLOMETRE KARELİK YER YETERLİDİR

İstanbul’un nüfusu 10 milyondur. Daha fazla büyümemelidir. Bu İstanbul’a yeni yatırım kredisi verilmemekle sağlanır. Ortalama olarak her 5 kişiye bir dönüm yer ayırdığımıza göre; 2000 km2’lik yer gerekmektedir. İstanbul’u bir dikdörtgen kabul eder ve boğaz uzunluğunu 25 km alırsak, 80 km uzunluk kendisine yetecektir. Bunun için yüksek katlı binalar yapılmalı ve çatılar yeşillendirilmelidir. Dinlenme sitelerinde bir dönüme ancak bir evlik (bir dairelik) yer verilmelidir. Dinlenme sitelerinde de yüksek katlı binalara yer verilmeli, ancak yüz dönümde sadece bir yüz dairelik apartman yapılmalıdır.

   

50 000 NÜFUSLU YERLERDE BİRER “HİZMET MERKEZİ” OLMALIDIR

Genel Hizmetler”in yapılabilmesi için yaklaşık 50 000 nüfuslu yerler birer Hizmet Merkezi olacaktır. En az 30 000 - en çok 100 000 nüfuslu yerler hizmet merkezi olacaktır. Her hizmet merkezinde aynı hizmeti gören yaklaşık 10 Hizmet Birimi olmalı ve hayırda yarışma sağlanmalıdır. Buna göre İstanbul’da 200 Hizmet Merkezi oluşturulacaktır. Her “Hizmet Merkezi”nde 10 Dinlenme Evleri Firması olacak ve bir site 1000 ev yapacaktır. Akevler bunu ilk olarak Çatalca Bahşıyaş Köyü’nde planlamaktadır. Akevler Kooperatifi ortaklarının bu köyde 40 dönümlük yeri vardır. İlk yatırım burada yapılacaktır. Civar araziler boştur. 1000 hanelik planlama yapılarak burada oraya yakın 50 000 nüfuslu yerler yazlık yapacaklardır. Şimdilik bütün İstanbul’a hitap edecektir. Ancak yapacağımız Dinlenme Evleri sökülüp taşınacak tipte olacağı için sonra herkes kendi evine ve kendi hizmet merkezine taşıyacaktır.

 

SİTELER PARÇALI OLABİLİR

Birbirine yakın olmak şartı ile siteler 5 ile 20, 50 ile 200 ve 500 ile 1000 mesken arasında kurulabilir. Yapılanmada arsalarını koyanlara dörtte bir; altyapıya dörtte bir; keresteye dörtte bir ve emeğe dörtte bir pay verilecektir. Bu suretle yapılan organizasyon, imkan ve ihtiyaca göre zamanla oluşmuş olacaktır. Üreticiden tüketiciye sadece h,zmet payı ve yüzde bir rakamlı kar payları ile ulaştırılacaktır. Sistem yarışma içinde bunu sağlıyacaktır.

 

ALTYAPI, SULAMA SU İLE BİRLİKTE OLUŞTURULACAKDIR

Siteler mutlaka yeşillendirilecek ve ağaçlandırılacaktır. Her “Dinlenme Evi”ne sahip olana yeteri kadar su verilecek ve bahçesini yeşil tutması istenecektir. Bu uygulama o kişiye yararlı olacak, çünkü bu sayede gelir elde edecektir. İstanbul’a yararlı olacak, çünkü oksijen üretecektir. Ev 64 m2 üzerinde oturmaktadır. İki kat yapılabilecektir. Alt katta bahçıvanı oturtur, üst katta da kendisi oturabilir. İsterse iki parseli birleştirip 2000 m2 üzerinde 256 m2’lik yapı Koyabilir.

 

HER BÜTÇEYE UYGUN YAPI YAPILABİLECEKTİR

Önce 64, 128, 256 m2’lik gibi büyüklükte yapılar yapılabilecektir. Bu her bütçeye göre bir yapı demektir. Her çeşit kereste kullanılabileceği için yirmi kat daha pahalı veya ucuz evler yapılabilecektir. Böylece zenginlerin, vasat hayatı sürdürenlerin ve yoksulların semtleri oluşacaktır. Ne var ki yoksullar semtinde oturan imkanı olunca zenginler semtine geçebileceği gibi; semt tüm olarak zenginler seviyesine de ulaşabilecektir. Herkesin ihtiyacı karşılanacak, imkan nisbetinde lüks yaşamaya da yol verilecektir.

  

YAPILAŞMADA STANDARTLAŞMA ŞARTTIR

Allah canlıları standartlar içinde yapmıştır. DNA zinciri bütün canlılarda benzerdir. Bunun kalitede, maliyette, süratli üretimdeki büyük katkıları yanında, “Halk Ekonomisi” için olmazsa olmaz gereği vardır. “Halk Ekonomisi”nin temeli; parçaları halkın üretmesi, montajcıların parçaları birleştirmesi ve halkın serbest pazarda satın almasıdır. Bu da ancak standart yapılanma ile mümkündür.

Kullandığımız parçaları sayabiliriz:

2*10* 100 cm3’lik tahtalar.

8*8*250 cm3’lik parçalar.

8*8*500 cm3’lik parçalar.

6’lık demir ve somunları.

8’lik demir ve somunları.

8’lık bağlantı somunları.

Pul olarak kullanılacak demir parçaları.

İsteğe göre değişik taşınabilir çatı örtüleri.

Bunlar halktan mamul parça olarak alınacak, montajcılar bunları alıp ev yapacaklardır. Halk da bu evleri satın alacaktır.

 

“GENEL HİZMET” AKIŞI SAĞLIYACAKTIR

Her şeyi halk yapacaktır. Fiyatlar arz ve talebe göre kendiliğinden oluşacak, “Genel Hizmet” ise bu akışı muhasebesi, haberleşmesi, kalite kontrolleri, projeleri ile sağlayacaktır. Halkın sermayesini merkezileştirmeden güvenlik içinde harekete geçirecektir. Herkes değerlerini birbirine verecek, ancak ana kayıtlar merkezden geçecektir. Zimmet ve envanter muhasebesi ile birlik sağlanacaktır.

 

YAPI SAĞLIKLI VE KULLANIŞLI OLMALIDIR

Dinlenme evlerinin sorunları şunlardır:

  1. Dinlenme evleri sineklerden ve akrep ile yılan gibi böceklerden korunmalıdır.
  2. Dinlenme evlerinde havalandırma tam olarak sağlanmalıdır. Çünkü kentten buraya temiz hava almak için gelinmiştir.
  3. Dinlenme evleri aşırı soğuk ve aşırı sıcak durumlardan da korunmalıdır.
  4. Dinlenme evlerinde güvenlik sağlanmalıdır. Gerek beşeri gerek tabii âfetler zamanında dayanışma oluşturulmalıdır.
  5. Dinlenme evlerine ulaşım rahat olmalı ve sık bulunmalıdır.
  6. Dinlenme evlerine servisler verilmelidir. Halk günlük ihtiyaçlarını karşılamalıdır.

 

AĞAÇTAN YAPILAN EVLER SAĞLIKLIDIR

Ağaç tabii malzeme olduğu için onunla temasta bulunmak hiç bir alerji yapmadığı gibi ondan çıkıp yansıyan ışınlar da bedeni ve gözleri rahatsız etmez. Hatta yansıyan ses de tabiidir. Neşrettiği koku tabiidir. Oysa suni malzemelere değerseniz alerji yapabilir. Yansıyan renkler gerek deri gerek göz hücrelerini rahatsız edebilir. Onlardan yansıyan ses dalgaları da vücudun rahatsız olmasına sebep olabilir. Neşrettiği kokular genellikle zehirlidir.

Ağaç yapıların başka bir özelliği de, birbirine geçme olduğu için aralarındaki ince boşluklardan oksijen ve karbondioksit değişimi olur. Odada karbondioksit çoğalınca dışarı çıkar, oksijen azalınca içeri girer. Bir deri gibidir. Evin sağlık şartlarını dengede tutar. Bu bakımdan tutkallanmış ağaçlar kullanılmamaktadır . 10 cm’lik tahtaların seçilmesi bu sebepledir. Sağlık için tahtalar zehirli boyalarla boyanmayacak, çürürse çürüsün denecektir.

 

HAVALANDIRMA

Havalandırma tahtalar arasında devamlı olacaktır. Ayrıca pencerelerin üstünde telli bölmeler konmuş ve bunlar karşılıklı konarak boydan boya devamlı havalanması sağlanmıştır. Yukarıya konduğu için geçen hava yaşayanları rahatsız etmeyecektir. Kapaklı olacakları için de ayarlanabilecektir. Ayrıca kapılar öyle yapılmıştır ki günde bir defa açılarak tüm ev birden baştan sonuna kadar havalandırılsın.

 

SICAKLIK VE SOĞUKLUKTAN KORUNMA

İkişer santim kalınlığında çift tahta konmuş, aralarında dört santim de boşluk konmuştur. Araya pamuk gibi hava geçiren ama ısı geçirmeyen maddeler konarak istenildiği kadar yalıtkanlık sağlanabilir. Buralara karbondioksitten oluşan kutucuklar konur. Yangın halinde söndürücü malzeme de olabilir. Bunlar aynı zamanda yalıtkan olarak kullanılabilir.

 

EVLERİN BÖLMELERİ

Standartlığa riayet edilmesi için iki oda 4*4 metre kare ebatlarında yapılmıştır. Bir oda da 3*4 metre kare olmuştur. Mutfak 2*3 metre kare olmuştur. Tuvalet 2*1 metre, banyo 2*3 metre kare olmuştur. Gerek tesisi gerekse tamiri kolay olsun diye elektrik dışarıdan çıkarılmış ve yan yana bulunan mutfak ile banyonun ortak girişinde yapılmıştır. Isıtma mutfaktaki eşanjörle hava ısıtılacak ve oradan hava kanalları ile odalara dağıtılacaktır. Asgari uzunluk gözetilmiştir. Bu kanallardan klima amacı ile de yararlanılacaktır.

 

HER ÇEŞİT YAKIT YAKILABİLMELİDİR

Elektrik, gaz, kömür ve çalı-çırpı yakılabilmelidir. Buna göre soba geliştirilecektir. Savaş ve zelzele gibi hallerde yakıt bulunamadığı zaman bahçedeki ağaçlar hayatımızı kurtarabilmelidir. Bugün zelzele olmuştur. Türkiye bunu çok kolay atlatabilir. Ormanlarda bedava maktalar verilmeli. Biz onların ağaçlarını almalıyız. Bir-iki ay içinde tüm ihtiyaçlar karşılanabilir. Ak akçe kara gün içindir; ormanlarımız yeşillikleriniz de bugünler için yedek stoklar olmalıdır.

 

ÇATI İSTENEN MADDEDEN YAPILABİLİR

Çatıyı biz bakır ile örtmeyi düşünüyoruz. Ancak üstüne yapıştırmak suretiyle naylon kaplansa ve üstüne de hafif kil konsa, senelerce dayanabilir. Bir sene dayansa bile her sene yenilenebilir. Hatta az toprak konup çimlendirilebilir. Özel sulama da yapılabilir. Sebze, kabak ve kavun yetiştirilebilir. Çatı kış mevsiminde kara karşı korunmalıdır. Ya sık sık çatıdaki kar dökülmeli veya alttan ağaç direkler ile çatıya destek verilmelidir. 

 

FAZLA MOBİLYAYA GEREK KALMADAN OTURULABİLİNİR

Dolap taşıma külfetinden kurtulunabilmesi için dolaplar yapının kendi malzemesinden yerinde yapılmıştır. Camlar aynalı cam yapılıp perde külfetinden kurtarılmıştır. Oturma yerleri birleştirilerek sedir hâline getirilebilmektedir. Masalar duvara yapışık olup indirilip kaldırılabilmektedir.

 

AĞAÇ EVLER ÜRETİM PLANLAMAASI

Böyle bir “Ağaç Evler Dayanışma Ortaklığı”nın kurulabilmesi için aşağıdaki plan uygulanmıştır:

  1. 1998 yılında Süleyman Karagülle Ahşap Ev Ortaklığı kurulmuştur. Mukavelesi ektedir.
  2. 100 Ortaklı Ahşap Evler Ortaklığı kurulmuştur. Mukavelesi ektedir.
  3. 1000 Ortaklı Ahşap Evler Ortaklığı kurulacaktır. Bu ortaklığın çalışma şekli burada anlatılacaktır. Mukavelesi kurulacağı zaman hazırlanacaktır.

 

 

1000 ORTAKLI AHŞAP EVLER ORTAKLIĞI

 

1000 Ortaklı Ahşap Evler Ortaklığı”nın 1 000 000 dolar sermayesi olacaktır. Bu sermaye “Kurucular Sermayesi”dir. Her ortak 1000 dolar verecek ve bu ortaklığa katılacaktır.

Ortaklık “100 Ortak” tarafından yönetilecek, bunlar işbölümü yaparak ortaklığı yürüteceklerdir. Bu 100 Ortak diğer ortaklar tarafından temsil yolu ile seçilmiş olacaklardır. Bunların seçtiği “10 Ortak” da Yönetim Kurulu olacak ve ortaklığın sözleşmelerini bunlar hazırlayacaklardır.

Ortaklığın Başkanı yönetime başkanlık yapacak ve yönetmeliği uygulayacak, 100 ortağa görev verip alabilecek; ancak görevlerine karışamayacaktır. Her yönetici kendi içtihatları ile iş yapacak ve hakemlere karşı sorumlu olacaktır.

 

KURULUŞ SERMAYE PAYI

100 Ortaklı Ahşap Evler Ortaklığı’nın ortakları “Kurucu Ortaklar” olacaklardır. 20’lik ortaklığa katılanlar 1000, 100’lük ortaklığa katılanlar 1200, 1000’lik ortaklığa katılanlar 1500 dolar verecek ve 2000 dolarlık pay sahibi olacaklardır. Ortaklığın kuruluş paylarının “Nominal Değerleri 100 Gram Altın”ın karşılığı Türk Lirası olup, Merkez Bankası’nın satış kurları esas alınacaktır. 2000 dolardan artan kısım kendilerine nakit olarak verilecek ve onlar ona göre vergilendireceklerdir. Bir PayBİR AK” olarak adlandırılacaktır.

Kuruluş sermayesi bankaya veya kuyumculara faizsiz olarak altın değeri ile kredi olarak verilecek ve onlardan benzer şekilde talep halinde ödemeler istenecektir. 100 kilogram altın banka veya kuyumculara verilecek, 1000 AK da ortaklığın kasasına konacaktır. Merkez Bankası’nın 1gr altın değeri olarak alınırsa, “AK”ın Türk Lirası cinsinden değeri aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır:

Bütün senetler satılırsa değeri altın olarak iki misline çıksın. Hiç satılmazsa değeri yarıya insin.

Başka varsayımlar da kabul edilebilir.

1 AK = (1000*2+s) / (1000 * 1 + 5 * s) * a =   Formülü ile hesaplanabilir.

Böylece kuruluş sermayesi ile AK payları alınıp satılacaktır. Tüm taleplere cevap verilecektir. Kârsız alınıp satılacaktır. Kuruluş sermayesinin geliri ise tüm ahşap evlere konacak ve pay ile karşılanacaktır. Bunun ne olması gerektiği husus ise şöyle hesaplanacaktır:

1 000 000 dolarlık sermaye 5 000 000 dolarlık sermayeyi harekete geçirecektir. Senede beş ciro yapılmış kabul edilecektir. Demek ki 25 misli bir sermaye söz konusudur. Sermayenin yıllık geliri % 25 kabul edilirse, demek ki satışların %1’i kuruluş sermayesi olarak ayrılacaktır. Bu da “Genel Hizmet Payı”ndan karşılanacaktır. Bununla beraber bu husustaki kesin tesbit, bu konunun mukavelesi hazırlanırken yapılacaktır. Kurucu sermayesi bu meblağı vergiler düşüldükten sonra net olarak almalıdır. Demek ki %2’lik bir ilave bunun için yapılmalıdır.

Kurucular kendilerine birer temsilci seçerler. Temsilci olabilmek için ortakların en az yirmide birinin(1/20) temsilcisi olmak gerekir. En çok beşte birinin(1/5) temsilcisi olunabilir. Temsilciler “Yönetim Kurulu”nu oluştururlar. Başkanlarını sıralama usûlü ile seçerler veya sıra ile yönetirler. Tüm hizmetler ortaklar tarafından doğrudan yürütülür veya ortakların göstereceği kimselere verilir. Her türlü ihtilaflar hakemler yolu ile çözülür.

 

ARSA ORTAKLARI

10, 100 veya 1000 dönümlük yerleri olanlar bu yerlerini her zaman ortaklığa koyabilirler. Müteşebbis ortaya çıktığı takdirde bu yer üzerinde site kurabilir. Müteahhit bu yerin alt yapısını taahhüt eder.

Müteşebbis şunları yapar:

Müteahhit hangi kalitede villaların yapılacağı hususunda arsa sahibi ile pazarlık yaparak AK cinsinden villanın değerini tesbit eder. Bir villa payı 1000 olarak alınır. Site payı olur. Kaç villa çıkacaksa o kadar site payı senet çıkarılır. Bunun beşte birini arsa sahibine verir. Arsanın alt yapısı hazırsa bu pay yükseltilebilir. Bu müteahhitle arsa sahibi arasındaki pazarlığa tâbidir.

Beşte birini Ortaklığa verir. Beşte birini kereste verene verir. Beşte bir de emeğe ayrılmış olur. Beşte biri de alt yapı olarak kendisine kalır. Bunun yüzde onu müteahhitlik payıdır.

Senet paylarının AK paylarına çevrilmesi:

Ortaklığa konan beşte bir site paylarının karşılığında onun karşılığı olan AK payları konur. Başlangıçta ayrı değerleri ile satılmaya başlanır. Alan oldukça değerleri yükseltilir. Böylece site talip olanlar nisbetinde paylar alınır. Sitede villa alacaklar site pay senetlerini almak zorundadırlar. Villa karşılığını ilk dolduran seçer.

 

SERMAYE

Satılmış bulunan AK paylarıortaklığın sermayesi”ni oluşturacaktır. AK paylarını alan ortaklığa iştirak etmiş olacak, AK paylarını satan ortaklıktan çıkacaktır. O haftaki satışa %5 sermaye kârı konacak ve o haftada bulunan sermayeye kâr olarak eklenecektir. Böylece “AK”ın altın gram cinsinden değeri yükselecektir. Eğer yangın ve kaza gibi âfetler olursa ona göre düşürülecektir. Senetlerin cari değerleri ise arz ve talebe göre yukarıda verilen formüllerle hesaplanacaktır.

Senetler kooperatifteki paylar şeklinde verilecektir. Ortaklığın paylarını sadece kooperatif ortakları kooperatiften alıp satacaktır. Diğerleri ise ancak kooperatif ortaklarından alıp vereceklerdir. Her ortağın aldığı ve sattığı kooperatif yevmiyesine değerleri ile işlenecek, kâr ettiği nisbette vergisi verilecektir. İsterse kendi defterine toptan gelir ve gider olarak yazar, isterse kooperatif içinde kurumlar vergisine tabi olarak vergisini öder.

 

EMEK

Ortaklık içinde her hangi bir kimsenin bir iş yapabilmesi için kurulacak “Emek Kooperatifi”ne ortak olacaktır. Ortağa yaptığı iş karşılığı kendisine “Emek Payı Belgesi” verilecektir. Ortak bunu kooperatife götürecek ve kooperatif bunu “AK”lara çevirecektir. Ortaklarını sigorta edip emek paylarını ücret olarak ödeyecek, artanı da ayrıca kooperatifin kurum geliri olarak vergilendirecektir. Ortağın sigorta giderleri de ortaktan çıkmış olacağı için istediği kadarı ile sigortalı olacak, istediği kadarı ile kooperatife ortak olarak koymuş olacaktır. Asgari sigorta mecburidir.

Ortaklar “AK”larını nakde çevirmedikleri takdirde vergilendirilmezler. Karşılığında villa alırlar. Villa satışındaki gelirden vergilendirme yaparlar. Bunların muhasebesi de ortaklıkta tutulacağından hesaplar ortaklık tarafından yapılır.

 

HİZMET ORTAKLARI

Genel Hizmet Ortakları hizmetlerini “Akköy Kooperatifi” içinde verecekler ve kooperatif içinde emek ortakları benzeri vergilendirilip sigortalandırılacaklardır.

 

İŞİN AKIŞI

  1. Müteahhitler arsa sahiplerini bularak dinlenme sitelerinin arsalarını hazırlayacaklardır. Bu dinlenme siteleri yerleri Hizmet Ortaklığı tarafından tüm ortaklara duyurulacaktır. Hizmet ortaklarıhalka ulaştıracaklardır. Çıkarılacak bültenler abone ortaklara ulaştırılacaktır. İlk site Çatalca Bahşıyaş Köyü’nde hazırlanmaktadır.
  2. Standart parçaların resim ölçü ve kaliteleri yapılıp emek ortaklarına duyurulacaktır. Proje numunesi üzerinde kesinleştirilecektir. İlk numune Çatalca’da İsa Usta tarafından hazırlanmaktadır.
  3. Değişik merkezlerde ambarlar oluşturulacak ve orada depolanacaktır. İlk depo Kaynarca’da satın alınmıştır.
  4. Sermaye koyan ortaklardan kereste istenip ambarlara konacaktır. İlk sermaye Ahmet Şişman ve 20’lik ortaklar tarafından konmuştur.
  5. Parça üretecek ortaklara duyuru yapılacaktır. İlk emek de Bahattin Sarı tarafından konmuştur.

 

AK CİNSİNDEN FİYATLAR

Tüm ham madde “AK” ile fiyatlandırılıp girecektir. “AK” cinsinden fiyatlar ambar stoklarına göre belirlenecektir. Her parça için bir evin inşaatında gereken sayısına göre bir stok seviyesi tesbit edilecektir. Dört milyon dolarlık parçaların olması esas alınacaktır. Bir milyon dolar nakit olarak kurucu sermaye olacaktır. Stok seviyesi yükseldikçe “AK” cinsinden fiyatlar düşürülecektir. Düştükçe yükseltilecektir. Parçaların fiyatları ise akışlara göre sağlanacaktır.

Parçanın fiyatı bültende her hafta ilan edilecektir. Sipariş alanlar olursa o parça yapılmış sayılarak ve stoka eklenecektir. Gerekirse her gün “AK” cinsinden fiyatlar değiştirilecektir.

Üreticiler ambarlara götürecektir. Orada kontrol cihazları olacaktır. Kontrol edildikten sonra parçalar alınacaktır. Parça sahibine belge verilecektir. Bu belge ile kasaya gelen “AK”ını alacaktır.

 

SONUÇ

Genel Hizmet Ortaklığı sayesinde dağınık halde bulunan küçük teşebbüsler bir hizmet altında toplanacaktır.

 

 

EMEK PAYI

Çalışanlara verilecek işletme senediyle bir parçayı alacaklar, işledikten sonra yine işletme senediyle ambara teslim edeceklerdir. Arasındaki fark “İşletme Senedi” olarak kazançları olacaktır. Bunu ortak oldukları “Çalışanlar Kooperatifi”ne verip nakde çevireceklerdir. “Çalışanlar Kooperatifi” bunu işletme kasasına satacak nakit elde edecektir. Bununla ortağını sigortalayacak ve vergilerini ödeyecek, artan miktarı da kooperatifin kazancı olup kurumların vergilenmesi şeklinde vergileneceklerdir. 

Çalışanlar bir kooperatifte ortak olacaklardır. Kooperatif bunları sigortalayacaktır. Çalışanlara verilecek “İşletme Senedi” ile bir parçayı alacaklar, işledikten sonra yine “İşletme Senedi” ile ambara teslim edeceklerdir. Arasındaki fark işletme senedi olarak kazançları olacaktır. Bunu ortak oldukları çalışanlar kooperatifine verip nakde çevireceklerdir. “Çalışanlar Kooperatifi” bunu işletme kasasına satacak ve nakit elde edeceklerdir. Bununla ortağını sigortalayacak ve vergilerini ödeyecek, artan miktarı da kooperatifin kazancı olup kurumların vergilenmesi şeklinde vergileneceklerdir. Çalışanlara verilecek işletme senediyle bir parçayı alacaklar, işledikten sonra yine işletme senediyle ambara teslim edeceklerdir. Arasındaki fark “İşletme Senedi” olarak kazançları olacaktır. Bunu ortak oldukları “Çalışanlar Kooperatifi”ne verip nakde çevireceklerdir. “Çalışanlar Kooperatifi” bunu işletme kasasına satacak ve nakit elde edecektir. Bununla ortağını sigortalayacak ve vergilerini ödeyecektir. Artan miktarı da kooperatifin kazancı olup kurumların vergilenmesi şeklinde vergileneceklerdir. Çalışanlara verilecek işletme senedi ile bir parçayı alacaklar, işledikten sonra yine işletme senedi ile ambara teslim edeceklerdir. Arasındaki fark “İşletme Senedi” olarak kazançları olacaktır. Bunu ortak oldukları “Çalışanlar Kooperatifi”ne verip nakde çevireceklerdir. Çalışanlar Kooperatifi bunu “İşletme Kasası”na satacak ve nakit elde edecektir. Bununla ortağını sigortalayacak ve vergilerini ödeyecek, artan miktarı da kooperatifin kazancı olup kurumların vergilenmesi şeklinde vergileneceklerdir.

 

 

SÜPER MARKET PROJESİ

Türkiye 70 milyona nüfusa varıyor. Bu nüfusun beşte biri İstanbul’dadır. Daha doğru ifade edersek; beşte beşi İstanbul’dadır. Zira İstanbul’a gelmeyen kadın-erkek olsun Türkiye’de çok az insan vardır. Herkesin bir ayağı İstanbul’dadır. Bu yetmiyormuş gibi, İstanbul aynı zamanda dünyanın merkezidir. Kara, deniz ve hava yollarının birleştiği bir yerdir. Doğu ile batının tam ortasındadır. Japonya’nın Tokyo’su ile Amerika’nın San Fransisko’suna eşit uzaklıktadır. Afrika’nın güneyi ile Rusya’nın kuzeyinin ortasından biraz kuzeydedir.

Biz burada, bu merkezi şehirde oturuyoruz, buranın hakkını vermeliyiz.

Dünyanın merkezinde oturmanın şükrünü en iyi şekilde eda etmeliyiz.

Yoksa Allah bizi burada yaşatmaz. (Bu cümleyi altını çizerek ezberleyiniz.)

Tarım döneminde insanlar köylerde yaşıyordu. Tabii âfetler veya beşeri âfetler geldiğinde giden gider, kalanların sorunu olmazdı. Birbirini tanıyan yakınları ve komşular örflerine göre hareket eder, yaraları en kısa zamanda sarar ve hayat yeniden eskisi gibi devam ederdi.

Sanayi döneminde artık böyle birbirini tanıyan komşular ve yakınlar bir arada oturmuyorlar. Âfetlerin yaralarını saracak örf de yoktur. Bu yaraları sarmak artık kolay olmamaktadır. Zelzele oluyor, sokağa çıkamıyoruz. Çünkü sokak daha tehlikeli. Kaderimize razı oluyor ve tavan döşemeleri arasında beklemek zorunda kalıyoruz. Oturduğumuz binanın sağlamlığı hakkında bilgimiz yoktur.

İşte bu sebepledir ki Allah bizim birbirimizle irtibat kurmamızı istiyor.

“Ey iman etmiş olan kimseler, sabredin, sabırlaşın, irtibatlar kurun, ittika edin ki felâha eresiniz.” / “Ey inanmış olan kimseler, dayanın, dayanışın, kenetlenin ve korunun ki esenlik içinde olasınız.”(3/200) “Onlara istitaanızca kuvvet ve haylden rıbat i’dad edin” / “Onlara gücünüz yettiğince güçle ve hareketli irtibatlarla hazırlıklı olun.”(8/60)

Şimdi sizlere bu ve bununla ilgili diğer âyet emirlerini nasıl yerine getireceğimizi ve teşkilatı nasıl kuracağımızı anlatmaya çalışmalıyız. Bu teşkilat dört şekilde olmaktadır:

  1. İktisadi sahada irtibat kuruyor ve dayanışma içine giriyoruz. İman demek inanların birbirine güven vermesi demektir. Bunu iki sahada yapıyoruz: Biri, “siteler” oluşturuyor ve birlikte yaşıyoruz. Biz bunu sökülebilir ahşap evlerden oluşacak sistemlerle sağlayacağız. Diğeri ise “süper marketler” kurup üreticilerle tüketicileri şebeke ağları ile birbirine ulaştıracağız. Burada asıl anlatacağımız konu budur.
  2. Bütün bunları yapabilmemiz için de ilme ihtiyacımız vardır. Sanayileşmeden doğan yeni hayatımızı düzenleyebilmemiz için yeni ilme ihtiyacımız vardır. Bu ilim uygulama içinde doğacaktır. Biz “Akevler”de birinci uygulamayı yaptık. Kooperatif kurduk. Uygulama yaparak gelecek medeniyetin sistemini oluşturmaya çalıştık. Bir parti bunu sistem olarak benimsedi ve “Adil Düzen” olarak dünyaya tanıttı. O parti şimdi kapatılmıştır, ama ortaya koyduğu “Adil Düzen” bin yıl yeryüzüne hükümran olacak, sonra daha ileri bir “Adil Düzen” doğacaktır.
  3. Bilmek ve uygulamak yeterli değildir. Bunları halka tanıtacak kuruluşlara ihtiyaç vardır. Bunlar da “dini kuruluşlar”dır. “Akevler” uygulamasında başlangıçta bunlarla ilişkimiz vardı. Ancak sonraları bizden ayrı olarak faaliyetlerine sürdürdüler ve başarılı sonuçlar elde ettiler. Yeryüzünde teşkilat kurdular. Gelecekte yeni yeni hamleler olacaktır.
  4. Nihayet işletmeler çapında Adil Düzen gelmiştir. Dini kuruluşlar onu benimseyip halka anlatmıştır. Artık devlet çapında da uygulanması gerekir. Bu da kurulacak fikir partilerinin halkın isteklerini meclise aksettirmesi ile gerçekleşir. Adil Düzen “halk düzeni”dir. Halk kendi düzenini kendisi kurar. Demokrasi gereği halk sonunda devleti içine de “Adil Düzen”i oluşturur.

 

Biz takdimimizde size satış merkezlerinden bahsedecek,

Allah’ın emrettiği irtibat müessesesini nasıl kuracağımızı anlatmaya çalışacağız.

Her şey dört temele dayandığı gibi ekonomi de dört temele dayanır:

  1. Bunlardan biri “insanın kendisi”dir. Üretici ve tüketici olarak insandır. Emeği ile üretim yapar sonra da halkıyla onu tüketir.
  2. Ekonominin ikinci ayağı ise “yeryüzü”dür. Onun üzerindeki tabii imkanlardır. Ham maddedir. İnsan o topraklar üzerinde yerleşir, çalışır ve yaşar.
  3. Ne var ki bu iki şeyin olması yeterli değildir. Yeryüzü ancak birlikte kullanılabilir. Öyleyse “alt yapı” ile birbirine bağlanmış olması gerekir. Yollarla irtibat temin edilmelidir ki toprak vatan olsun.
  4. Son olarak insanlar iş bölümü içine girip kollektif olarak ürettikleri değerleri “bölüşmeli” ve bölüşerek tüketmelidirler.

 

Bugün alt yapıyı kamu kuruluşları yapmaktadır. Normal zamanlarda bu işler yürümektedir. Ne var ki âfetler zamanında merkezi yönetim yeterli olamamaktadır. İstanbul’un her tarafında yangın çıktığında itfaiye ne yapabilir? Onun için her vatandaş itfaiyeci olmalı ve böyle hallerde yangını birlikte söndürmeye koşmalıdır. Ne var ki bunu yapabilmek için Kur’ân’ın emrettiği râbıtayı baştan kurmamız gerekir. Böyle hallerde hepimiz görevimizi, kimden talimat alacağımızı ve kime talimat vereceğimizi bilmemiz gerekir. Tüm İstanbul’un suyu kesilsin. Benzin istasyonlarında benzin bitsin. Elektrik kesilsin. Böyle bir durumda İstanbul ne yapabilir? Ölüm kaderini bekler! İşte devletin bu hususta yaptıklarına ihtiyacımız vardır. Ancak o imkanlardan âfet zamanlarında yararlanabilmemiz için aramızda teşkilat kurup irtibat sağlamalıyız.

Bizim ne üreteceğimizi “fiyat” belirler. Neyi satabiliyorsak onu üretiriz. Ürettiklerimize karşılık para denen pay senedini alır, sonra onunla ne istediğimizi üreticilere bildiririz. Fiyat verir satın alırız. O halde “serbest fiyat mekanizması” ekonomiyi düzenler. Savaşta da barışta da dengeyi bununla sağlıyoruz. Buna “serbest ücret ve fiyat mekanizması” diyoruz. Yani, ben nerede en fazla ücret bulursam orada çalışırım ve böylece topluluğun en çok muhtaç olduğu malı üretirim. Sonra ben nerede en ucuz bulursam oradan satın alırım. Topluluğun en kolay ürettiği malı alırım. İşte ekonomi böylesine fiyat ve ücret mekanizmasına dayanır. Taşınmazlarda “kira payı”, alt yapı ve genel hizmette de “vergi payı” dengeyi kurar.

Sosyalizm ve kapitalizm merkezi yönetimlerdir. Tarihi işlevlerini sona erdirmişlerdir. Artık ekonomik düzenin sağlığı için yeterli olamamaktadırlar. Bunların düzelme şansları da Marx’ın dediği gibi mümkün değildir. Çünkü bunların sistemi merkezlerin taşrayı sömürmesidir. Yerel sorunlar ise merkezden çözülememektedir. Merkezi yönetimi bıraksalar intihar etmiş olurlar. Bunu kimseden bekleyemeyiz. Yerel yönetimlerden ellerini çekseler, işler yürümüyor. Bu sefer de devlet kendisi intihar etmiş olur.

Yani onlar için iki şey mukadderdir: Hükümetlerin intiharı, ya da devletin intiharı.

Biz halk olarak onların imdadına koşmalıyız. Biz kendimiz sorunları çözmeliyiz. Merkez aciz düşünce boşluk olmamalıdır. Yani merkez yapabildiğini yapsın, yapamadığını biz yapalım. Zamanla işleri biz daha iyi çözeceğimiz için merkez karışmaktan vaz geçer. Yaşlılığını ve acziyetini itiraf eder. Yaşlı insana bakar gibi ona da ölünceye kadar halk olarak biz bakarız. Böylece sürtüşme olmadan düzen sanayi dönemine geçmiş olur.

Merkezi yönetimin en sıkıntılı tarafı, yol tıkandığı veya merkezde bir şey olduğu zaman tüm vücudun felç olup yok olmasıdır. Elektrikte merkezi dağıtım çok ucuz ve normal zamanda çok sağlıklıdır. Ne var ki bir hat koptuğu zaman tüm ülke karanlıkta kalır. Bu sebeple değişik merkezli ağ şebekeleri kurulur. Bir hat kopsa veya bir santral bozulsa bile hiç bir yerin elektriği kesilmez. Diğer hatlardan ve diğer santrallerden enerji almaya devam edilir.

İşte bizim geliştirmek istediğimiz sistem budur. İstanbul’da 200’e yakın Süper Market kurulacak ve her süper market Anadolu’da kurulacak alım merkezleri ile ayrı ayrı irtibat kuracaktır. Merkezi yönetim olmayacaktır. Savaş ve âfet zamanlarında da değişik yerlerden mübayaa imkanı olacaktır. Üreticilerin de değişik yerlerle satış imkanları olacaktır. İstanbul’da bunları sağlama son derece kolaydır. Her semtte Türkiye’nin her köyünden adam bulmak mümkündür. Süpermarletimizde her komşumuz mal alıp getirecek ve satışa koyacaktır. Kendi koyduğu fiyatla satılacaktır. Süper Market %5 ile %10 civarında kira ve ücret paylarını alacaktır. Böylece her süper market Türkiye’nin her yeri ile irtibatlı olacaktır. Ayrıca Anadolu’nun her köyü de İstanbul’un 200 süper marketi ile irtibatlı olacaktır.

Bununla beraber gerek süper marketler gerekse Anadolu ile irtibat kuracak Süper Market komşuları veya Anadolu’dan gelen komşular kendi başlarına bırakılmayacak, “Genel Hizmet” dediğimiz “yirmi beş hizmet” ile onların emrinde olacaktır. Mesela, İstanbul’da evi olan bir kimse Anadolu’dan mal alıp getirmek istiyor. Ancak sermayesi yok. Biz onun evini ipotek alıyoruz ve evinin değerinin %80’i kadarı ile kredi açıyoruz. Biz ona nakit vermiyoruz. Ona kefil oluyoruz. Kim buna bu kadar mal verirse veya nakit verirse kefiliz diyoruz. Halk bize güveniyor ve malını ona kredi ile veriyor ve mağazalarımızda satılıyor.

Afetlerde, hatta normal zamanlarda krizler halkın arasındaki irtibatın kopması ile oluşur. Bu irtibatın devam etmesi için halk tasarruf yapmalıdır. Mesela, şimdi bize 1000’er dolar vereceksiniz, 100’er dolar vereceksiniz; hem para artırmış ve kâr getiren bir işletmeye yatıracaksınız, hem de bizden size 1000 dolarlık krediniz olacaktır. Yarın Anadolu’dan satılmak üzere gelen malları sizden para istemeden vereceğiz. Bunu herkese yapacağımız için para olmadan, nakit olmadan hayat devam edecek ve kriz atlatılacaktır. Aslında Türkiye 1950’lerden beri ekonomik krizlerdedir. Ancak veresiye satış ve alışlarla, çek ve senetlerle kendi kendine bu rabıtayı sürdürdüğü içindir ki bugün ayaktayız. Ne var ki, senet mafyaları ortaya çıkmış ve artık o sistem de işlemez olmuştur. Biz bunu mafyasız halledeceğiz. Meşruiyet içinde halledeceğiz. İpotek müessesesi ile halledeceğiz.

İpotekte de “Adil Düzen”i uygulayacağız. Bir kimse bir taşınmazı ipotek ettiğinde şimdi sonunda mafyanın eline düşmekte mülk bedava satılır olmaktadır. Halbuki ipotek edilen malını gerçek değeri ile baştan hakemlerce tesbit edilmekte, sonra % 20 eksikle topluluk almakta ve alış değeri ile satılmaktadır. İpotek de mafyanın elinden kurtarılacaktır. Yoksa senet mafyası gibi ipotek mafyası da hayatı çekilmez hâle getirmektedir. Her nereden bakarsak bakalım, Kur’ân’ın emrine uyarak aramızda irtibat kurmalıyız. Krizlerden ve mafyalardan korunmalıyız. Arkasından bunun için ittika edin denmektedir. Görülüyor ki Kur’ân yaşadığımız hayatı ayna gibi bize göstermektedir.

 

ŞİMDİ SİZLERE SÜPER MARKETİN NASIL KURULACAĞINI TESBİT EDİYORUZ:

  1. Önce bir Genel Hizmet Ortaklığı kuruluyor. Bu Genel Hizmet Ortaklığı bu işi organize ediyor. Şimdilik bu Üsküdar’da Akevler desteği ile kurulmuştur. Tapular Akbilim Kooperatifi’ne veriliyor. Hizmetler Akköy’de görülüyor. Firma da Koba Ltd. Şti. oluyor. Genel Hizmet Kooperatifi’nin Başkanı şimdilik Süleyman Karagülle’dir. Koba sorumlusu da Reşat Erol’dur.
  2. Bundan sonra bir taşınmaz Süper Market için konacaktır. Biz 200 yerde bunu yapmak istiyoruz. Her semtten bir müteşebbis çıksın. Bizim kefaletimizde ve desteğimizde süper market kurulsun. Ancak bunun inandırıcı olması için şimdilik bir yerde kuracağız. Bunun için ayda 100’er dolar ortak olunarak 120 000 dolarlık bir sermaye oluşturulacaktır. Bu sermaye şimdilik Ağaç Evlerde kullanılacaktır. Alınan yerin borçlarına verilecektir. Sonra süper marketlerin ilk kuruluşlarında destek olunacaktır. İstanbul’da buna katılacak 100 ortak aramaya başladık. 100 ortak da Ağaç Ev için arıyoruz. 100 ortağı da aldığımız bodrum katına mülk ortağı olarak katılmaları için arıyoruz.
  3. Sonra bu süper market yerini bölmelere ayırıyor ve her birini sermayesi olan bir sorumluya veriyoruz. Bu hususta süper market işletenler, bakkallar, fabrikalar, dağıtıcılar tercih ediliyor veya yeniden ticaret yapmak isteyen sermaye sahipleri aranıyor. Bunlar daha ziyade Anadolu’dan mal alıp getirecek ve burada satılmasını sağlayacaklardır.
  4. Bundan sonra burada çalışan tezgahtarlar aranacaktır. Diğer hizmetlileri aranacaktır. İlan edilip oralarda oturan insanlardan sağlanacaktır. Emekliler, kadınlar, öğrenciler, bir işi olup boş zamanları olanlar tercih edilecektir. Bu kimseler eğitime tabi tutulacak, başarılarına göre alınacak ve ücretler ona göre belirlenecektir. İşsizlere iş verilmeyecektir. Onlar ana üretim yerlerinde çalışsınlar.
  5. Arabası olup istediği saatlerde dağıtım yapacak kimselerle anlaşma yapılacaktır. Bunlar istedikleri saatlerde siparişleri alıp kapıcılara götürecekler, kapıcılar da evlere ulaştıracaklardır. Gerek kapıcılara gerek dağıtıcılara dağıttıkları mallardan bir pay verilecektir.
  6. Bilhassa öğrencilerden yararlanarak evlerden sipariş alma ekipleri oluşturulacak ve haftada bir gün evlere servis yapılacaktır. Sipariş alacak öğrencilere o hafta mağazamızda bulunan malların değişen fiyatları varsa onlar bildirilecek ve liste verilerek kendilerinden sipariş listesi istenecektir. Geceleyin siparişe göre paketler yapılıp ertesi gün dağıtıma verilecektir. Dağıtım da kapıcılara vererek ulaşma sağlanacaktır.
  7. Sipariş alanlar halkla ikili diyalog kuracaklar ve ailelerle irtibat aracı olacaklardır. Herkesin ne yapabileceği ve neye ihtiyaçları olacağı kendi istekleri ile belirlenecek, bilgisayarlara geçecek ve gerek normal zamanlarda gerekse âfet zamanlarında kendilerine bilgi verilerek yardımcı olunacaktır.
  8. Mağazaya her zaman gelip siparişler verirler. Paketler yapılır ve kapıda kendilerine teslim edilir. İsterlerse hafta içinde evlerine teslim edilir. Bunun için ayrı masraf alınmaz. Herkese kart verilir. Mağazaya girerken yeter miktarda para yatırır ve kartla mağazayı dolaşır. Her bölmede bir sorumlu tezgahtar vardır. Verdiği siparişleri kaydettirir. Kart ile ödeme yapar. İsterse alır çıkarır. İsterse paketten alır. İsterse eve teslim edilir.
  9. Kartlarda yatırdıkları miktar işletme payı ile değerlendirilir. Üzerine yazılan payla tüm mağazadaki mal ve nakde ortak olmuş olur. Mağazadaki tüm malların fiyatları mağaza payı ile ölçülür. Parasını çekmeyenlerin enflasyon değeri korunduğu gibi ayrıca her günün satışından %5 konur ve o günkü sermayeye bölüştürülerek katılana tenzilat sağlanır.
  10. Kasada toplanan para günlük kasaya verilir. İsteyen müşteri döviz bürosuna giderek o günkü değeri istediği paraya çevirtebilir. TL olarak artan para bankaya yatırılır. Bu mallar üretenlere kredi olarak verilir. Her hangi bir Türk firmasına sipariş veren ortağımızın parası önceden ödenerek ucuzluk sağlanır.
  11. İthal edilmiş mallar doğrudan kredilendirilmeyecektir. Ancak eğer Türk fabrikalarına sipariş verdikleri her hangi ihracat malı olduğu takdirde ona kredi verilecektir. Üreticilere verilecek kredi Türk emeğine karşı olmalıdır. Yani tekrar tüketiciye dönmelidir ki malımızı satabilelim. Bakınız Adil Düzen de büyük sermayeye de yer ve ihtiyaç vardır. Şart şudur ki tekel oluşturmamalıdırlar. Krizlere sebep olmamalıdırlar.
  12. Mağazadaki satıştaki cironun %2 si kiraya, %2’si çalışanlara, %1’i de genel hizmete ayrılacaktır. Duruma göre bu nisbetler değişebilir. Genel hizmetten gelen paylar ile her türlü sosyal yardımlaşma ve dayanışma yapılacaktır.

 

ORTAKLIKLARIMIZA KURUCU OLARAK KATILMANIZ İÇİN:

  1. 1000 doları vererek Kaynarca’daki 550 m2 civarında olan işyerimize katılabilirsiniz. 50 000 dolar borçlanılmıştır. 50 000 dolarla da orası bir “Ağaç Evler Montaj Merkezi” hâline getirilecektir. Buraya katılanlar satılan ağaç evlerden kira paylarını alacaklardır. Hisseleri ile birlikte çektiklerinde kira payları ile beraber çekecek ve vergiler o zaman ödenecektir.
  2. 100 ortaklı Ağaç Evler Ortaklığı kurulmuştur. 100’er dolar toplanacaktır. Bununla kereste alınıp evler hazırlanacak ve satışa arz edilecektir. Buradaki kârlar satışa bir sermaye payı olarak eklenecek, böylece paylar sürekli olarak kıymetlendirilecektir. Ayrıca arz ve talebe göre de değerlendirilerek ödeme yapılacaktır. Vergisi senet ortaklığı içinde ödenecektir.
  3. 100 ortaklı ortaklığa 50’şer dolar ödeyen ortaklar ortak edilecektir. Bunlar süper market ortakları olacaklardır. Bunlara süper marketteki sermaye payından verilecektir. Süper marketten bunlar veya bunların getirdiği kimseler alışveriş edebileceklerdir. Süper marketin kapısında rehberler olacak, onlar mağazaya kendi kartları ile kişileri sokacak ve alışveriş yapma imkanlarını bulacaklardır.

 

Sizi, bu ortaklıklardan her hangi birine, ikisine veya hepsine katılmaya çağırıyoruz. Bunlar kuruluş aşamasında paraları birbirine kullandırabilecek, sonra kazanç paylarını alarak ayrılınacak, kendi teşebbüslerini kurmuş olacaklardır. Biz imkanlara göre işletmeler oluşturuyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

AKEVLER AKKÖY HALK ORTAKLIĞI

KAMPANYASINA   KATILMA  FORMU

 

Ortaklığa dâvet edenin

Adı – Soyadı             : .....................................................................

Dâvet Tarihi               : .....................................................................

Ortaklığa dâvet edilenin 

Adı - Soyadı              : ......................................................................

Telefon ve Faksı        : ......................................................................

Adresi                        : ......................................................................

                                                 ......................................................................

 

İşi ve ekonomik durumu        : .......................................................................

.........................................................................................................................

.........................................................................................................................

.........................................................................................................................

Ortaklarımızdan Tanıdıkları   : .......................................................................

.........................................................................................................................

.........................................................................................................................

 

A) GÖRÜŞMEYİ KABUL ETTİ      EVET             HAYIR

 

B) KONUŞMAYI KABUL ETTİ      EVET             HAYIR

 

C) ORTAK OLMAYI                       KABUL          RED                DÜŞÜNEYİM

 

 

D) HANGİ ORTAKLIKLARA KATILMAYI KABUL ETTİ?

 

1) 1000 dolarlık KAYNARCA İŞ MERKEZİ TAŞINMAZ ORTAKLIĞI            (1/100 Pay)

Bu ortaklığa katılacağım.                      Tarih: ...../...../............                         İmza: ......................

 

2) Ayda 100 dolar taksitli 1200 dolarlık AKKÖY AĞAÇ EVLER ORTAKLIĞI           (1/100 Pay)

Bu ortaklığa katılacağım.                      Tarih: ...../...../............                         İmza: ......................

 

3) Ayda 50 dolar taksitli 1200 dolarlık SÜPER MARKET ORTAKLIĞI            (1/100 Pay)

Bu ortaklığa katılacağım.                      Tarih: ...../...../............                         İmza: ......................

 

 

*Görüşmeyi veya konuşmayı reddedenlerden bir daha randevu istenmeyecek ve

ortaklığa dâvet edilmeyeceklerdir.

*Konuşmayı kabul edip katılmayı reddedenler ile diyalog devam edecek, aşamalar anlatılacak,

dâvet tekrar edilecek; ancak kendilerinden nakit istenmeyecektir.

*Ortaklığı kabul edenlerden devamlı olarak taahhütleri istenecektir.

Vaz geçip ödeme yapamayacaklarını beyan ederlerse, dâvete devam edilecek;

görüşmeyi de reddederlerse bir daha rahatsız edilmeyeceklerdir.

*Kendileri görüşmek isteyen hiç kimse reddedilmeyecektir.

*Hakeme gitmekten imtina eden kimse ile hakeme gitmeyi kabul edinceye kadar görüşülmeyecektir.

*Görüşmeyi kabul edene bu belge verilecektir.

*Görüşmeyi kabul etmeyen için sadece doldurulup kayda verilecek,

kendilerine bu belge verilmeyecektir.

*“Sözleşme Dergisi” ortak olmayı kabul eden kimselere maliyet bedeli ile verilecektir.

*Ortaklar “kuruculuk kazancından” ödeme tarihlerine göre yararlandırılacaklardır.

 

 

ADİL DÜZEN ORTAKLIĞINA DÂVET

 

TARİHİ AŞAMALAR

Tarihi oluşumlar 500 yıllık periyotlara bağlıdır. Batı ve Doğu Medeniyetleri 1000’er yıllık periyot içinde doğmakta ve gelişip çökmektedirler. Doğunun peygamberler tarafından oluşmuş “Hak Medeniyetleri” zirvede iken; Batının kuvvete dayalı “Filozoflar Medeniyeti” doğmakta olur.

MEZOPOTAMYA MEDENİYETİ              MÖ 2000        MÖ 1000

MISIR MEDENİYETİ                                 MÖ 1500        MÖ   500

İBRANİ MEDENİYETİ                                           MÖ 1000        M    0000

GREKO – ROMEN MEDENİYETİ            MÖ   500        MS    500

HIRİSTİYANLIK MEDENİYETİ               M    0000        MS  1000

BİZANS MEDENİYETİ                               MS    500        MS  1500

İSLÂM MEDENİYETİ                                MS  1000        MS  2000

BATI MEDENİYETİ                                   MS    500        MS  1500

II. KUR’ÂN MEDENİYETİ                                    MS  2000        MS  3000

Hz. Musa aleyhisselâm İbrani Medeniyeti doğmadan 270 sene önce gelmiş ve hazırlık yapmıştır. Din olarak önce gelmiştir. Medeniyet sonra oluşmuştur. Son Peygamber de “İslâm Medeniyeti”nin başlamasından 400 yıl önce gelmiş ve insanlığı son örnek medeniyete hazırlamıştır. Medeniyetler Hz. İsa aleyhisselâmın doğumu ile tarihlenmektedir. Çünkü onun doğumu mucizedir. Kur’ân bunun böyle olduğunu bildirmektedir.

Bugün BatınınKuvvet Medeniyeti” zirvededir. DoğununHak Medeniyeti” yeniden doğmaktadır. Son Peygamber’den önce “Hak Medeniyetleri” azim sahibi peygamberler kuruyordu. Kuvvet Medeniyetleri Hak Medeniyetlerinin Kuvvet Medeniyetlerine dönüşmesi ile oluşur. Şimdi “II. Kur’ân Medeniyeti”ni Kur’ân’a inanan ilim adamları kuracaklardır.

Bizim görevimiz bu kervan içinde yerimizi almak olacaktır.

İnsanın nominal ömrü 100 yıldır. Medeniyetlerin nominal ömrü bunun on katıdır ve 1000 yıldır. İslâm Medeniyeti Selçuklular ile oluşmaya başladı. MS 1000 yıllarında kuruldu. İstanbul’un Fethi ile MS 1500 yıllarında zirveye ulaştı. Viyana Bozgunu’na kadar genişlemeye devam etti ve  “duraklama çağı”na girdi. Son iki asır ise “çökme dönemi” olmuştur. Çökme döneminde Avrupalılaşma başlamıştır.

 

ASRIN DÖNEMLERİ          

20. asrı üç döneme ayırabiliriz:

1933’e kadar “Batılılaşma Dönemi” gelmiştir. Yaşlanmış olan  İslâm Medeniyeti’nin kalıntıları kaldırılmıştır. Mustafa Kemal bu dönemi “Muasır medeniyetin icaplarını yerine getirme” şeklinde ifade etmiştir.

İkinci dönem ise 1933’lerden 1967’lere kadar geçen zamandır. Bu dönemin ilk startını Mustafa Kemal 1933 yılında “Cumhuriyetin 10. Yıl Nutku” ile vermiştir. İnkılâpları başardığını ifade ettikten sonra “işimiz bitmedi” demiş ve; “Hedefimiz muasır medeniyetin fevkine çıkmak olacaktır. Elimizde tuttuğumuz meş’ale müsbet ilimdir.” demiştir.

Birinci dönemde inananlar ezilmiştir.

İkinci dönemde inananlar hazırlık yapmışlardır. 

Üçüncü dönem ise müslümanların atağa geçtiği dönemdir.

BizAkevler”i bir “uygulamalı ilmi araştırma merkezi” olarak bu dönemde kurduk. Fethullah Gülen dini “Akyazılı Vakfı”nı bu dönemde kurdu. Necmettin Erbakan da “siyasi partisi”ni bu dönemde kurdu. Gecikmeli de olsa, Yimpaş ve Kombassan gibi “ekonomik kuruluşlar” da bu dönemde kuruldu. Bugün bu dönem de ömrünü tamamlamıştır.

Bir doktor hastasını muayene eder, bir tedavi projesini uygular, aldığı sonuca göre tedavi yöntemini kontrol eder. Gerekli değişiklikleri yaparak yeni tedavi yöntemine geçer.

Sosyal uygulamalar da böyledir. Ne var ki, sosyal uygulamalarda sonuç ancak 30 senede alınabilmektedir. Yani bir asırda ancak üç defa deneme yapılabilmektedir. Bir nesil bir dönemin tamamını yaşamakta, diğerinde de kısmen bulunmaktadır. Bunun anlamı şudur: Sosyal uygulamalarda tedavi yöntemlerini geliştirenler uygulamayı başkalarına bırakmak. İşte biz şimdi size bu aktarmayı yapmaya çalışıyoruz. Biz yüzyılımızın son uygulamasını baştan başlatıp bitiren bir nesiliz. Siz ise yeni bir periyoda başlamak üzeresiniz.

Biz, bizim bilgi birikimimizi size aktarmakla yükümlüyüz, siz de almakla yükümlüsünüz. Bizim bilgilerimize katkıda bulunacak ve yeni periyodun projesini birlikte hazırlayacağız. Bu nesil içinde bizim özel bir yerimiz vardır. Diğer çağdaş kardeşlerimiz dinle, siyasetle, para kazanmakla meşgul iken; biz uygulamalı ilimle meşgul olduk. Onların elde ettiklerini de size aktaracak olan biziz. Bu sebeple bizimle çalışma gereği diğerlerinden fazladır.

 

DÖNEMİN TEMEL EKSİĞİ       

20. asrın son İslâmi uygulamasının en büyük eksiği, kurulan İslâmi müesseselerin batı modeli içinde kurulmuş olmalarıdır. Çünkü İslâmi modeller bin yıllıktı ve bugün uygulanamıyordu. Kur’ân’a dayalı yeni modeller henüz üretilmemişti. Geçici olarak onları kullanmak zorunluğu vardı ve öyle yapıldı. Biz “Akevler”de tedrici olarak bu modelleri üretmeye çalıştık. Sonunda “Adil Düzen” olarak duyurduk ama örnek bir kuruluş gösteremedik.

Şimdi sizin göreviniz; bizim size aktaracağımız deneyimlerden yararlanarak birlikte üreteceğimiz projeleri hayata geçirmek ve insanlığa teorisini anlatarak değil, peygamberlerin yaptığı gibi uygulamaları göstererek anlatmaktır. Bugün burada toplanmamızın konusu budur.

Proje üretilmeli, önce uygulanarak denenmeli, sonra halka arz edilmelidir. Ancak kim üretsin ve kim uygulasın? İşte bunları yapanlar “ilk mü’minler”dir. Mekke’de inanan “muhacir” ile Medine’de onları destekleyen “ensar”. Siz biziİzmir’den gelen muhacir” kabul edecek, kendinizi de “Medineli ensar” göreceksiniz ve birlikte Allah’ın bize yüklediği emanetini omuzlarınızda taşıyacaksınız. Kur’ân bunlara “evvelûn, mukarrebûn, sâbikûn” deyip “ensar” ve “muhacir” olarak zikretmektedir.

Yeni döneme yeni uygulama ile geçilecektir. Sizden büyük fedakârlıklar istemiyoruz. Çünkü henüz sizi taşıyacak güçte değiliz. Ama belki 30 yıl sonra, “artık şeriata aykırı bir çalışmayı bırakın” diye emir gelecektir. O zamanki müçtehitler size böyle tebliğde bulunacaklardır.

Bugün sizden böyle bir şey istemiyoruz. Şimdilik istediğimiz çok basit ve sadedir:

 

DÂVET ETTİĞİMİZ ORTAKLIKLAR

 

1- AKEVLER KAYNARCA YAPI ORTAKLIĞI

Ağaçtan taşınır evler yapacağız. Bu husustaki bilgileri ihtiva eden yazılar verilmektedir. Bu proje için işletme merkezi olmak üzere Yukarı Kaynarca’da 500 metre kareden fazla bir bodrum katını 50 000 dolar karşılığında satın aldık. İçini tamamlamak için de 50 000 dolar gerekiyor. Ortaklık “Adil Düzen”e göre işletilecek ve size “kira payı” verilecektir.

2- AKKÖY AĞAÇ EVLER ORTAKLIĞI

Ağaç Evler taşınır olup 1000 metre kare arazide bir katlı 64 m2 veya iki katlı 128 m2’lik bir villa yerleştirilecektir. Bir sitede yapılan evlerin dörtte biri arsa sahibine, dörtte biri keresteye, dörtte biri işçiliğe verilecek, dörtte biri da altyapı sermayesi yapılacaktır. Bunun için ortak olacak olanlardan ayda 100 dolar alıyoruz. Bir yılda 1200 dolarlık pay oluşacaktır. Sermaye kâr payı sizin senedinizin değerine eklenecektir.

3- SÜPER MARKET ORTAKLIĞI

Süper Market için hazırlık yapıyoruz. Bunun için her ortaktan ayda 50 dolar alacağız. Toplanacak bu sermaye ile Süper Market’in tefrişi yapılacaktır.

Bu teşebbüsler sermayelerini birbirine kullandıracak ve kâr paylarını alacaklardır.

4- GENEL HİZMET ORTAKLIĞI

En önemli ortaklığımız “Genel Hizmet Ortaklığı”dır. Bu ortaklık yukarıda anılan ortaklıklara benzer işlerin projelerini üretmekte ve bu projeler içinde yer alan işletmelerin genel hizmetlerini yapmaktadır. Sizlerin bu genel hizmet çalışmalarına proje üretmede ve genel hizmet yapmada katkılarınız olacaktır.

Mesela, Doktor iseniz; ortaklarımızın veya iş yerlerimizin sağlığı ile ilgilenebilirsiniz. Mühendis iseniz; işletmelerimizin plan ve projelerini yapabilirsiniz. Muhasip iseniz; ortaklıklarımızın hesaplarını tutabilirsiniz. Yazar iseniz; dergimize yazı yazabilirsiniz.

Genel Hizmet ortaklıklarına nakit ile değil, hizmet ile katılınabilir. Sonra Genel Hizmet gelirlerinden pay alınır. Diğer ortaklıkları, bu merkezi çalışmaya bir uygulama yeri olsun ve bir de merkezi çalışmaları finanse etsin diye yapıyoruz. Kendi sermayemizle kendimiz deneme yapmış olacağız.

Bu kampanyamıza katılmanızı ve bu çalışmalara katılacaklara tebliğ yapmanızı istiyoruz.

Siz de uygun bulacağınız her vesile ile bu metni insanlara okuyunuz ve projeleri anlatınız.

Sonra, şimdi bizim yaptığımız gibi sorulara cevap veriniz. Şimdi sorularınız beklenmektedir.

Bizi dinlediğiniz için Allah sizden razı olsun.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SANAYİ İNKILÂBI VE SOSYAL TUFANLAR

Ekonomide insanlık, Toplayıcılık, Avcılık, Çobanlık, Tarımcılık, Pazar Mübadelesi, Tüccar Mübadelesi ve İşçilik Dönemlerini geçerek “Adil Düzen Ortaklık Dönemi”ne yani “Adil Düzen Senet Mübadelesi Dönemi”ne gelmektedir.

İlimde, Görenek, Tedris, Tümden Gelim ve Tüme Varım metotlarını geçerek “Adil Düzen Teminatlı Ehliyet Karşılaştırma Dönemi”ne geçmektedir.

Dinde, İbrahim Peygamber’in ilimde lâikleşme, Musa Peygamber’in yönetimde lâikleşme, Davut Peygamber’in ekonomide devletçilik, İsa Peygamber’in dinde lâikleşme ve Hazreti Muhammed’in İçtihat ve İcma sistemlerini geçerek, bugün “Adil Düzenin değişik dinlerin birlikte dinde devlette denetim kuvveti olarak yer alması dönemi”ne geçmektedir.

Siyesette, Mezopotamya ile Mısır, İbrani ile Elen, Hristiyanlık ile Bizans ve İslâmiyet ile Avrupa medeniyetlerini yaşayan insanlık, bugün Avrupa Medeniyeti’nin zirvede olup çökmeye başladığı yeni “V. İslâm – II. Kur’ân Medeniyeti”nin doğmaya başladığı günleri yaşıyoruz. Adil Düzen yeni gelmekte olan 1000 yıllık medeniyetin çekirdeğini oluşturmaktadır. “Adil Düzen Hizmetkârları”, “Hazreti Muhammed’in İkinci Ashabı” olacaklardır. Çünkü Sahâbe-i Kirâm gibi “II. Kur’ân Medeniyeti”ni kuruyorlar. Hz. Peygamber’e salât okumak demek, O’nun getirdiği ve kıyamete kadar taptaze duracak ve devam edecek olan Kur’ân’ın yaşaması için çalışmak demektir.

Görülüyor ki günümüz dört değişimin bir zamanda düğümlendiği bir noktadayız. İnsanlık bundan önce nebati ilişkiler içinde idi. “Komşuluk İlişkileri” ve “Mal Mübadelesi” içinde yaşıyordu. Şimdi ise “Hayat İlişkileri” içine giriyor. Topluluğun sinir sitemi olan “Bilgisayar ve Haberleşme Çağı”na geçmektedir. Tarihte böyle büyük bir inkılâp geçmişte olmuştur. İnsanlık “göçebe dönemi”nden “tarım dönemi”ne geçmişti. Şimdi “tarım dönemi”nden “sanayi dönemi”ne geçiyor. Gaz hâlinden katı hâle geçmişti. Şimdi katı hâlden sıvı hâle geçiyor. Bugünkü geçiş ondan da büyüktür. Nebati hâlden hayati hâle inkılâb ediyor.

İnsanlık “göçebe yaşayışı”ndan “tarım yaşayışı”na kolay geçememiş, ancak “Nuh Tufanı” sonrasında bu yeni hayata intibak edebilmişti. Bugün “Nuh Nebi’den kalma bir düzen” devam ediyor. Bu “tarım dönemi düzeni”dir. “Sanayi dönemi”ne uymuyor. İnsanlığı büyük bir “sosyal tufan” bekliyor.

Bu tufanların geliş şekilleri aşağıda sadece ad ad verilecektir:

  I- ÇEVRE KİRLİLİĞİ:                  a) Hava kirliliği,

  1. Su kirliliği,
  2. Toprak kirliliği,
  1. Besin kıtlığı.

 II NESLİN BOZULMASI:               a) AIDS gibi zührevi hastalıklar,

                                                                       b) Seleksiyonun bozulması,

                                                                       c) Evlilik müessesesinin çöküşü,

                                                                       d) Toplu intihar gibi hayat bağının kopuşu.

III) KİTLE İMHA SİLAHLARI:     a) Biyolojik silahlar,

                                                           b) Kimyasal silahlar,

                                                           c) Yangın ve yıkım silahları,

                                                           d) Atom bombası.

IV) ANARŞİK OLAYLAR:              a) Rüşvet eşkıyası,

                                                                       b) Senet eşkıyası,

                                                                       c) İş eşkıyası,

                                                                       d) Dağ eşkıyası.

Görülüyor ki insanlık 16 koldan uçuruma gidiyor. Her yıl bu bozulmalar artıyor. Bu artış hızıyla yapılan hesaplardan insanlık 100 ile 200 yıl sonra yok olacak ve yeryüzü yaşanamayacak bir gezegene dönüşecektir. “Karalarda ve denizlerde insanların işledikleri işlerden dolayı fesat zuhur etti” âyeti günümüzü ne kadar açık bir şekilde anlatıyor.

Tarım Dönemi”ne geçişteki “Nuh Tufanı” yerine, bugün “Sanayi Dönemi”ne geçişte “Sosyal Tufan” gelmektedir. Bu sosyal tufan ancak sosyal bir düzen ile önlenebilir. İşte bu sosyal düzenin adı “Adil Düzen”dir. Nuh Peygamber gemiyi yaparken herkes dalga geçmiş; “dünyayı denizler alacakmış, bu tahtalar onları kurtaracakmış” deyip gülüyorlardı. Gelip geçtikçe alay ediyorlardı. Şimdi de “Adil Düzen” ile eğleniyor ve gülüyorlar. Ama sosyal bir gemi olan “Adil Düzen” tüm insanlık boğulurken sadece ona binenler kurtulacaktır.

 

 

 

 


ADİL DÜZENİN OLUŞMASI
2-“ADİL DÜZEN”İN OLUŞMASI
105 Okunma

© 2024 - Akevler