Seviye neden düştü
979 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

05.08.2014

TAYYİP Erdoğan’a itiraz edenlerin büyük çoğunluğu eskiden...

Bir sakallı, iki başörtülü gördüler miydi, “İrtica geliyor irtica” diye ortalığı inletirlerdi.

Dayarlardı sırtlarını askere, “Komutanım kes şunların önünü” derler, sonra da yan gelip yatarlardı.

Arsız ve küstahça haykırırlardı: “Oy alsan da iktidar olamazsın.”

Tek bildikleri slogan “türbana geçit yok” sloganıydı.

Nerede dini bir görüntü var, hemen harekete geçerler ve çullanırlardı.

*

Tayyip Erdoğan işte bunlara karşı mücadele verdi.

Öfkelendi, şahlandı, haykırdı, bağırdı, ortalığı inletti, eleştirdi.

*

Tayyip Erdoğan’ın elinde kendisini her daim haklı ve mazlum pozisyonda tutan öyle “mükemmel bir malzeme” vardı ki...

Gereksiz eleştirilere girişmesine, insanların gaflarıyla alay etmesine, seviye düşürmesine, etnik kimlikleri ya da mezhepleri siyaset meydanına sürmesine falan zerre kadar ihtiyacı yoktu.

*

Fakat gelin görün ki...

O eski “malzeme” artık yok.

Din, diyanet, muhafazakârlık, yaşam tarzı, başörtüsü, inanç üzerinden Ekmeleddin İhsanoğlu’na söylenebilecek tek bir kelime bile yok.

Demokrasi, başörtüsü, inanç özgürlüğü, beyaz Türklük, elitimiz üzerinden Selahattin Demirtaş’a da söylenebilecek tek bir kelime yok.

*

Üstelik “devlet” dediğimiz o kocaman organizma...

Artık Erdoğan’a her daim çelme takmaya çalışanların değil Tayyip Erdoğan’ın avuçlarının içinde.

*

Hal böyle olunca...

Öfkesiyle, şahlanışıyla, haykırışıyla, bağırışıyla, ortalığı inletişiyle meşhur olmuş Tayyip Erdoğan, bu alanda elde ettiği o muazzam şöhretini korumak adına...

Kime öfkelenecek, neden haykıracak, nasıl bağıracak, neyi temel alarak ortalığı inletecek?

*

Tayyip Erdoğan’ın bu son kampanyada işi...

“Ben Sünniyim, sen Alevisin, o da Zaza” noktasına getirmesi bu yüzden.

“Üç dil biliyormuş, profesörmüş...” noktasına getirmesi bu yüzden.

“Ben İstiklal Marşı’nı biliyorum, o bilmiyor” noktasına getirmesi bu yüzden.

“Kahire’de doğdu, bu toprakların evladı değil” noktasına getirmesi bu yüzden.

*

Size bir şey söyleyeyim mi?

Ekmeleddin İhsanoğlu ya da Selahattin Demirtaş, yarın çıkıp da...

“Bu başörtülüler de her yeri sardı” ya da “İmam hatipleri kapatacağız” falan desinler...

Bugünlerde yerlerde sürünen “seviye” var ya “seviye”...

Anında yükselir.

 

Salih Akdemir’e rahmet

TEFSİR hocasıydı.

Sıra dışı bir ilahiyat profesörüydü.

20’ye yakın dil bilirdi.

Bildiği diller arasında İbranice, Aramice, Süryanice de vardı.

İsteyene gönüllü olarak İbranice, Aramice öğretirdi.

Bohemdi.

Cömertti.

Doktorasını Paris’te yapmıştı.

Kafa dengiydi.

Tefsir alanında ikna edici görüşleri vardı.

Düşünürdü, entelektüeldi, arifti.

“Yabancılaşma” ve “intihar” gibi konularda bile kafa patlatmıştı.

*

Vefat etmiş.

Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.

*

Bu arada...

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in, doktora hocası Salih Akdemir’in cenaze töreninde döktüğü gözyaşlarına da bin selam olsun!

Yazının tamamı için

http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/73/Ahmet-Hakan/42070/Seviye-neden-dustu

 

Yorum:

Daha az acı kapitalizm

İslamiyet’i başörtüsüne indirgediler.

Başörtüsü serbest olunca İslamiyet gelecek zannettiler.

Gün geldi, başörtüsü serbestleşti.

Ama İslamiyet gelmedi. Acı kapitalizm devam ediyor. Tüm dünya kan ağlıyor. Ezilenler eziliyor, para babaları viskilerini yudumlayarak film seyreder gibi senaryolarını gerçekleştiren aktörleri seyrediyorlar.

Oysa Kuran başörtüsünden bir yerde bahsederken faizden kaç yerde bahsetmekteydi. Dinde zorlamanın olmadığından bahsetmekteydi. Ekseriyet demokrasisini reddetmekteydi. Hakemliği emretmekteydi.

İslamiyet adına yapılacak binlerce işin içinde sadece başörtüsü mü vardı? Diğerleri niçin önemsizdi?

Önemsiz değildi ama onları nasıl düzelteceklerini bilmiyorlardı. Hala da bilmiyorlar. İşin tuhafı günümüzde üretilmiş tek İslam Düzeni olan Adil Düzen’e kulaklarını tıkamış duruyorlar. Öğrenmemekte direniyorlar.

Gerçek İslamiyet’ten bahsedecek bilgi olmayınca artık karşı tarafa çatmaktan başka bir çare de kalmıyor. Faizle nasıl baş edeceğini bilmeyince faizleri düşürmeyle övünüyorlar. Faizsiz bankayı nasıl kuracağını bilmeyince faizin adının “kâr payı” olduğu “faizli” bankaları kurmakla övünüyorlar. Yani acı kapitalizmin bir neferi olarak insanlara daha az acı çektirmekle övünmekten başka bir çareleri de yok görünüyor.

Allah hidayet nasip etsin.

 

 

Lütfi Hocaoğlu






Sayı: 269 | Tarih: 10.08.2014
Ali Bulaç
Ak Parti ve İslamcılık 1
İslamsız İslamcılık
1119 Okunma
Zafer Kafkas
Yusuf Kaplan
Türkiye'nin yükselişi ve İngilizlerin karşı atağı
İRAN MUAMMASI
1107 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Barlas
Madem yüzme bilmiyordunuz, neden kavak ağacına çı
Maratonda sona gelinirken
1061 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Ekonomik Savaş
Savaşı Kim Kazanacak?
1024 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Seviye neden düştü
Daha az acı kapitalizm
979 Okunma
Lütfi Hocaoğlu


© 2024 - Akevler