Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1178
Ankebut Suresi Tefsiri 51. Ayet
13.08.2022
1407 Okunma, 0 Yorum

ANKEBÛT SÛRESİ - 48. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ (51)

Bizim onlara aktarılıyor olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmedi mi? Kesinlikle onda rahmet ve iman ediyor olan bir kavim için anlama vardır. (51)

 

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ

Bizim onlara aktarılıyor olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmedi mi?

أَ: Soru hemzesidir (همزة الاستفهام). “Mı, mi” demektir. Her zaman cümlenin başına gelir. Buna sadaratu-l kelâm hakkı denir. Hatta önceki cümleleri bu cümleye bağlayan وَ ve فَ bağlaçları bile soru hemzesinden sonra gelir. Sonrasındaki kelimeyi (وَ ya da فَ varsa bunlardan sonra gelen kelimeyi) sorunun konusu yapar. Bu nedenle soru cümlelerinde sorunun konusu olan kelime cümledeki görevi ne olursa olsun bu hemzeden hemen sonra gelerek (وَ ya da فَ varsa bunlardan sonra gelerek) cümlenin ikinci kelimesi olur. “Mı, mi” anlamına gelen ikinci bir soru harfi هَلْ dir. Soru hemzesi her zaman soruya cevap istemek için gelmez. Elifin güç etkisi nedeniyle asıl amaç soru değildir. Arkasından gelen kelimeye cümlede önem katarak soru manasını oluşturur.

وَ: “Ve” demektir. İsti’nâfiye edatıdır. Öncesinde isim cümlesi varken ardından soru cümlesi gelmiştir. Birisi haber diğeri inşa cümlesidir. Bu nedenle atıf değildir ama önceki cümle ile sonraki cümle arasında anlamsal bir bağ vardır. Öncesinde beğenilmeyen, önemsenmeyen ayetlerin yerine başka ayetler istenirken sonrasında kitabın indirilmesinin yeterli olması durumu anlatılmaktadır. Bu nedenle bu isti’nafiye edatı gelmiştir. Cümle soru hemzesiyle başladığı için bu وَ soru hemzesinden sonra gelmiştir.

لَمْ: “-medi, -madı” anlamında olumsuzluk edatıdır. Fiil cümlesi başına gelen bazı edatlarla olumsuz hale getirilir.

Olumsuz fiil cümlesi yapma metotları:

1.Mazi fiilin başına مَا olumsuzluk edatını getirmek: Geçmişte olumsuzluğu ifade eder. Olumsuzluk mutlak değildir. Olumsuz olan hüküm daha önceden gerçekleşmiş olabilir.

2.Muzari fiilin başına لَمْ olumsuzluk edatını getirmek: Burada muzari fiil لَمْ tarafından cezm edilir. Geçmişte olumsuzluğu ifade eder. Ancak burada olumsuzluk mutlaktır. Yani olumsuz olan hüküm daha önceden hiç gerçekleşmemiştir.

3.Muzari fiilin başına مَا olumsuzluk edatını getirmek: Şimdiki zamanda olumsuzluğu ifade eder.

4.Muzari fiilin başına لَا olumsuzluk edatını getirmek: Gelecek zamanda olumsuzluğu ifade eder. Olumsuzluk mutlaktır. Gelecekte hiç gerçekleşmeyecek bir hüküm için bu olumsuzluk şekli kullanılır.

5.Muzari fiilin başına لَنْ olumsuzluk edatını getirmek: Burada muzari fiil لَنْ tarafından nasb edilir. Gelecek zamanda olumsuzluğu ifade eder. Olumsuzluk mutlaktır. Gelecekte hiç gerçekleşmeyecek bir hüküm için bu olumsuzluk şekli kullanılır. لَا ile olandan farkı bunun te’kîd (kesinlik) ifade etmesidir.

6.Muzari fiilin başına لَمَّا olumsuzluk edatını getirmek: Burada muzari fiil لَمَّا tarafından cezm edilir. Yakın geçmiş zamanda olumsuzluğu ifade eder. Ancak burada farklı olan durum hükmün her an gerçekleşebilecek olması ama sözün söylendiği ana kadar gerçekleşmemiş olmasıdır. Bu nedenle Türkçeye çevrilirken “henüz olmadı” şeklinde çevrilir.

Olumsuz fiil cümlesi

Anlamı

مَا فَعَلَ

Yapmadı

لَمْ يَفْعَلْ

Hiç yapmadı

مَا يَفْعَلُ

Yapmıyor

لَا يَفْعَلُ

Yapmayacak

لَنْ يَفْعَلَ

Asla yapmayacak

لَمَّا يَفْعَلْ

Henüz yapmadı

يَكْفِ: “Yeter” demektir. Birisinin veya bir şeyin başka birisinin veya bir şeyin yardımı veya ortaklığı olmadan tek başına bir işi tam olarak yapabilmesi demektir. كفي kökünden ikinci bâbdan meczum muzari eril üçüncü tekil şahıstır. Başına gelen لَمْ nedeniyle meczum olmuştur. Merfu hali يَكْفِي şeklindedir. لَمْ ile cezm olduğu için sonundaki ي düşmüştür.

هِمْ: “Onlar” demektir. Mensub muttasıl zamirdir. Önceki ayetlerdeki zalimler, iptal edenler ve kâfirlere racidir. يَكْفِ fiilinin mef’ûlüdür.

لَمْ يَكْفِهِمْ: “Onlara hiç yetmedi” demektir. Başta gelen لَمْ olumsuzluk edatı anlamı mutlak geçmiş zaman haline getirir. “Hiç yetmedi” anlamı ortaya çıkar. Geçmişten şimdiye kadar ki zaman da bir kere bile yetmedi anlamı çıkar. Geçmiş zamanda başka zamanlarda yetti ama kastedilen zaman için “yetmedi” ifade edilmek istenseydi مَا كَفَى şeklinde gelirdi.

أَلَمْ يَكْفِهِمْ: “Onlara hiç yetmedi mi?” demektir. Burada soru amacıyla gelmiş bir soru yoktur. Burada mana “yetmesi gerekirdi” demektir.

أَنَّا: “Kesinlikle biz” demektir. Aslı أَنَّنَا dır. Huruf-u müşebbehe bi-l fiilden olan أَنَّ ile “biz” anlamındaki zamir birleşince أَنَّنَا olmuş ve sonra okuma kolaylığından dolayı أَنَّا şeklinde kısaltılmıştır.

أَنَّ + نَا أَنَّنَا أَنَّا

أَنَّ harfi إِنَّ gibi te’kîd bildirir. Farkı أَنَّ nin mastar olmasıdır.

أَنْزَلْنَا: “İndirdik” demektir. Birinci şahıs çoğul mazi fiildir. Bir şeye etki edip onu hareketli kılıp yönlendirmek sonra birisi veya bir yerle birleştirmek manasındadır. Yüksek bir yerden daha alçak bir yere inme şeklinde fiziksel bir iniş olabileceği gibi soyut olarak yüksek bir kimseden daha düşük seviyedeki bir kimseye iniş de olabilir.

عَلَى: “Üzerine” demektir. Harf-i cerdir.

كَ: “Sen” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir.

عَلَيْكَ: “Senin üzerine” demektir.

الْكِتَابَ: “Kitap” demektir. كتب kökündendir. كَتْب mastarı özel semboller ve simgeler kullanarak bir kaydetme aracıyla bilgileri kayıt altına almak manasındadır. كِتَاب mastarı yazmak manasındaki فَعْل veznindeki كَتْب mastarının mübalağa vezni olarak فِعَال vezninden gelmiştir ve çok sayıda bilgiyi güvenli bir şekilde kayıt altına almak manasındadır. Bu mastar manasından كِتَاب kayıt altına alınan olarak “kitap” anlamında camid isimdir. Kodlarla kayıt altına alınmış bilgidir. Burada kitap içinde ayetler olan Kuran’dır.

يُتْلَى: “Aktarılır, tilavet edilir” demektir. تلو kökünden üçüncü şahıs tekil muzari meçhul fiildir. Bir yazılı metinden veya hafızadan bir şeyi başka şeye aktarmak tilavettir. Sadece metinsel ifadeleri değil, her şeyi aktarmak tilavettir.

عَلَى: “Üzerine” demektir. Harf-i cerdir. Tilavet fiilinin mef’ûlü yani kendisine aktarılanlar bu harf-i cerden sonra gelir.

هِمْ: “Onlar” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Zalimler, iptal edenler ve kâfirlere racidir.

عَلَيْهِمْ: Onlara” demektir.

يُتْلَى عَلَيْهِمْ: “Onlara aktarılıyor” demektir. Bu meçhul fiil cümlesi الْكِتَابَ nin hâlidir.

الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ: “Onlara aktarılıyor olan kitap” demektir.

أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ: “Onlara aktarılıyor olan kitabı sana indirdik” demektir.

أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ: “Kesinlikle bizim onlara aktarılıyor olan kitabı sana indirmemiz” demektir.

أَوَلَمْ يَكْفِهِمْ أَنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ يُتْلَى عَلَيْهِمْ: “Bizim onlara aktarılıyor olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmedi mi?” demektir.

Burada kitap Muhammed Peygambere indirilmiştir. Ancak onlara yani zalimlere, iptal edenlere, kâfirlere Muhammed Peygamberin tilavet ettiği ifadesi geçmemektedir. Tilavet meçhul olarak gelmiştir. “Aktardığın (tilavet ettiğin) kitabı” şeklinde değil “aktarılıyor olan kitabı” şeklinde gelmektedir. Aktaran Muhammed Peygamber olabileceği gibi başkaları da olmaktadır. Günümüzde de Kuran insanlara aktarılmaktadır. Aktaranlar farklı farklı kimselerdir.

“Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu” demek, “onlara yetmeli” demektir. Onlar ayetleri önemsizleştirmektedirler. Geçersiz kılmaktadırlar. Başka ayetler beklemektedirler. Tilavet edilen kitabın onlara indirilmesi yetmelidir diyor ayet. Günümüzün de en büyük sorunudur bu. Kuran’ın indirilmesi insanlara yetmemektedir. Hep başka şeylerin peşindedirler. Kuran’ın ayetleriyle ilgilenmemektedirler. Şeyhlerinin sözleri daha değerlidir ve daha önemlidir. Siyasi parti liderlerinin sözleri daha değerlidir ve daha önemlidir. Ölmüşse daha da değerlidir. Hatta bu değer verme öyle boyuta ulaşmaktadır ki farkında olmadan ilah edinmektedirler. O kişinin her sözü doğrudur onlara göre. O bir şey yapmışsa bildiği bir şey vardır. Onun yanlışı olamaz. Farkında olmadan ilah edinme durumunu anlamanın çok temel bir yolu vardır. Kendinize soracaksınız. Değer verdiğiniz o kişinin hatalarını ve bu hatalarının size göre doğrusunu söyleyeceksiniz. Bunu yapması yanlıştı, bunu söylemesi yanlıştı, bunun yerine bunu yapmalıydı, bunu söylemeliydi diyebiliyorsanız o kimseyi ilah edinmemişsiniz demektir. Eğer bunu söyleyemiyorsanız ilah edinmişsinizdir. Yanlışları muhakkak vardır deyip de yanlışını söyleyemiyorsanız yine ilah edinmişsiniz demektir. Maalesef günümüzde bu ilah edinme olayı son derece yaygındır. Kitabın indirilmesi yetmeyenler sürekli başka şeyleri aramaktadırlar. Mezarları kutsallaştırmakta ve mezardakilerden medet ummaktadırlar. Peygamber dahil ölmüş insanlardan yardım istemektedirler. Hatta selanın metninde “ey” ifadesi ile peygamber ölmemiş gibi ona hitap edilmektedir. Kendilerini duyuyormuş gibi ölmüş insanla konuşmakta, onunla konuşmayanlar da onun yüzü suyu hürmetine Allah’tan yardım istemektedirler. Oysa şah damarından yakın olan Allah’la doğrudan irtibat kurabilecekleri gibi indirilen kitap zaten onlarla konuşmaktadır. Çözümler Kuran’dadır. Her harfi değerlidir, her ayeti çok büyük titizlikle incelenmelidir. Bu kitap her şeyin yaratıcısı sonsuz kuvvet sahibi Allah’tandır. Herhangi bir kitaba benzemez.

 

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

Kesinlikle onda rahmet ve iman ediyor olan bir kavim için anlama vardır.

إِنَّ: “Kesinlikle” demektir. Huruf-u müşebbehe bi-l fiildendir. İsmi ve haberi vardır.

فِي: “İçinde” demektir. Harf-i cerdir.

ذَلِكَ: “O” demektir. Uzak ism-i işarettir. Kitabı işaret etmektedir.

فِي ذَلِكَ: “Onda” demektir. İnnenin haberidir.

لَ: Başlama lâmıdır. İsim cümlesinde mübtedanın başına gelen fethalı te’kid lâmı (başlama lâmı=lâmu-l ibtidaiyye) inne cümlesinin hem isminin hem de haberinin başına gelebilir. Burada da innenin tehir edilmiş isminin başına gelmiştir. Te’kîd amacıyla gelir.

رَحْمَةً: “Rahmet” demektir. Birisine fayda etmek, ondaki zararı gidermek için yardım etmek manasındadır. رحم kökünden dördüncü bâbdan mastardır.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. رَحْمَةً i ذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ e atfetmektedir.

ذِكْرَى: “Anlama, anımsama” demektir. ذكر kökünden gelmektedir. فِعْلَى kalıbındandır. Bu kalıptan Kuran’da ذِكْرَى dışında üç kelime daha geçer:

Kelime

Anlamı

Türü

عِيسَى

İsa

Özel isim

سِيمَى

Sima

Camid isim

إِحْدَى

Birisi

Camid isim

ذِكْرَى Arapçada iki şekilde kullanılır:

  1. Sülasi mastar olur: Arapçada bu kalıptan bu kelimenin dışında başka bir mastar yoktur. Bu mastara özel bir kalıptır.
  2. İsm-i mastar olur. Arapçada ism-i mastarlar vardır. Sülasi bâbın üstündeki mezîd bâbların mastarlarının daha kısa olarak söylenmesinden dolayı oluşurlar.
    1. Tef'îl bâbından تَذْكِير manasında olur.
    2. Tefe'ûl bâbından تَذَكُّر manasında olur.

Kuran’da ذكر kökünün fiil ve mastarlarını ele alırsak:

Bâb

Fiil geçiş sayısı

Mastar kalıbıyla geçiş sayısı

Sülasi bâb 1

84

56

İfti’âl

1

0

Tef’îl

18

10

Tefe’ûl

51

0

Bu tabloya göre mastar kalıbıyla geçmeyen tefe’ûl bâbı olduğu için 23 kere geçen ذِكْرَى nın tefe’ûl bâbının ism-i mastarı olması uygundur.

ذِكْر ise sülasi birinci bâbdan mastar olarak “anmak, anlamak, anlatmak, anımsamak” anlamlarındadır. Birisini anlamak, anlatmak veya bir şeyi akletmek, aklettirmek amacıyla kaydedildiği yerden onun hakkındaki bilgileri alıp kullanmak manasındadır. تَذْكِير ise tef’îl bâbından teksir ve mübalağa etkisiyle “anlatmak” demektir. ذِكْرَى ise bu tef’îl bâbıyla teksir ve mübalağa ile çokça anlatılan kimsenin mübalağalı bir şekilde anlaması demektir.

وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنْفَعُ الْمُؤْمِنِينَ

Anlat. Kesinlikle anlama müminlere fayda eder. (Zariyat 55)

Bu ayette anlat ifadesi tef’îl bâbıyla gelmiştir. Çokça anlat demektir. Anlama ise ذِكْرَى şeklinde tefe’ûl bâbının ism-i mastarı ile gelmiştir. Çokça anlatılma sonucu çokça anlaşılmıştır.

فَذَكِّرْ إِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرَى (9) سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشَى (10)

Anlat, anlama fayda edecekse haşyet eden kimse yakında anlayacaktır. (Ala 9-10)

Bu ayette de anlatma ve sonrasında anlama durumu vardır.

لِ: “İçin” demektir. Harf-i cerdir.

قَوْمٍ: “Kavim” demektir. قوم kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan mastar olarak kalkıp bir hedefe yönelerek dik durmak manasındadır. Bu mastar manasından ortak bir hedefe yönelmiş insan topluluğu manasında ism-i cemdir (topluluk ismidir).

يُؤْمِنُونَ: “İman ederler, güvenirler” demektir. Üçüncü şahıs eril çoğul muzari merfu fiildir.

قَوْمٍ يُؤْمِنُونَ: “İman ediyor olan bir kavim” demektir.

لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ: “İman ediyor olan bir kavim için” demektir.

ذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ: “İman ediyor olan bir kavim için anlama” demektir.

رَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ: “Rahmet ve iman ediyor olan bir kavim için anlama” demektir. İnnenin ismidir. Tehir edilmiştir. İnnenin ismi nekre olduğu zaman ve haberi harf-i cer ve mecrurdan oluştuğu zaman tehir edilir. Burada olduğu gibi haberi isminin önüne çekilir.

إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً وَذِكْرَى لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ: “Kesinlikle onda rahmet ve iman ediyor olan bir kavim için anlama vardır” demektir.

فِي ذَلِكَ yerine هُ zamiri kullanılarak فِيهِ (onda) şeklinde de gelebilirdi. Zamir şeklinde değil de ism-i işaret şeklinde gelmesi kitabın işaret edilebilecek bir yerde olduğunu, ulaşılamayacak bir varlık olmadığını gösterir. Kitap uzakta olmadığı halde uzak ismi işaret kullanılması ise kitabın manasını işaret etmesinden dolayıdır.

Bu ayetteki رَحْمَةً iman ediyor olan kavim için değildir, sadece ذِكْرَى iman ediyor olan kavim içindir. Eğer hem رَحْمَةً hem de ذِكْرَى iman ediyor olan kavim için olsaydı إِنَّ فِي ذَلِكَ لَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ وَذِكْرَى şeklinde gelirdi. Buna göre kitabın anlamında ilgilenen herkes için rahmet varken iman ediyor olan kavim için ذِكْرَى vardır. Kitapla ilgilenenler kitaptan zararlarını gidermek için faydalanırlar. İman ediyor olan kavim için ise anlama vardır. Burada dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır.

Müminler için demiyor da iman ediyor olan kavim için diyor. İman etmiş kavim için demiyor da iman ediyor olan kavim için diyor. İman etmiş kavimde kavmin tamamı iman etmiş, iman tamamlanmıştır. İman ediyor olan kavimde kavim o sırada iman ediyordur, iman tamamlanmamıştır. Kavmin tamamı henüz iman etmemiştir. İman süreklidir. Güvenme olayı ve güvenliği sağlama olayının oluşumu devam etmektedir. Kavim aynı hedefe yönelmiş topluluktur. Burada iman hedefine yönelmiş topluluktur. İşte kitapta bu topluluk için ذِكْرَى vardır. Kitap bu topluluğun anlamasını sağlamaktadır. Bu topluluk kitabın ayetlerini anlamakta ve aynı zamanda da kitaptan faydalanmaktadır. Buna ilaveten de anlatmaktadırlar. Birbirlerine anlatmakta, başkalarına anlatmaktadırlar. Hangi topluluklar iman ediyor olan topluluklardır? Kuran’ı anlama derdinde olan topluluklar böyle topluluklardır. Şeyhlerini dinleme derdinde olan topluluklar böyle değildir. Siyasi partiler böyle topluluklar değildir. Böyle topluluklar sürekli Kuran’la ilgilenirler. Kuran’ı anlamak için var güçleriyle çalışırlar. Kuran’ın her kelimesini önemserler. Her harfini önemserler. Kuran’ı derinlemesine incelerler. Her ayetini anlamak için özel çaba gösterirler. Akevler böyle bir topluluktur. Süleyman Karagülle’yi tanıdığımdan rahmetli olana kadar onda bu çabayı gördüm. 90 yaşını geçmiş halinde bile hala Kuran’dan yeni bir şeyler öğreniyor, yeni kurallar keşfediyordu. Biz de onun izlediği metodoloji ile çalıştık. Ruhu-l Kuran yazılımını oluşturduk. Senelerce çalıştık. Kuran’ı derinlemesine incelemenin her yolunu aradık ve sürekli olarak hem yazılımımızı hem de kendimizi geliştirdik. Kuran’ın günümüz sorunlarına çözüm bulduğunu gördük ve her sorumuzu Kuran’a sorarak cevap aldık. Kuran bizim için yeterlidir. Yaşayan veya ölmüş herhangi bir siyasi liderin sözleri bizim için delil değildir. Yaşayan veya ölmüş herhangi bir cemaat liderinin sözleri de bizim için delil değildir. Kuran bizim için delildir. İşte o kitap bizim için ذِكْرَى dır. Şimdi size soralım, hangi siyasi partide böyle bir çalışma gördünüz? Liderlerinin ağzından çıkan sözleri doğru-yanlış değerlendirmesine bile tabi tutmadan ayet gibi gören siyasi parti mensuplarına Kuran nasıl ذِكْرَى olacak? Kuran’ı derinlemesine incelemeden, Kuran’a dayanmadan, Kuran rehber olmadan nasıl çözümler üretecekler? Tümünde tek fikir olan ve başka fikirlere yer olmayan bu topluluklarda nasıl müsademe-i efkar olacak da hakikat doğacak?

 

 

Yalova, Teşvikiye

13 Ağustos 2022

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Çok Okunan Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1163
Ankebut Suresi Tefsiri 35. Ayet
16.04.2022 11586 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1151
Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet
22.01.2022 10134 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 7525 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1137
Ankebut Suresi Tefsiri 8. Ayet
9.10.2021 3719 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1156
Ankebut Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.02.2022 3717 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1154
Ankebut Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.02.2022 3550 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1133
Ankebut Suresi Tefsiri 4. Ayet
11.09.2021 3259 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1135
Ankebut Suresi Tefsiri 6. Ayet
25.09.2021 3222 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1140
Ankebut Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.10.2021 3075 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1136
Ankebut Suresi Tefsiri 7. Ayet
2.10.2021 3040 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1141
Ankebut Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.11.2021 2995 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1139
Ankebut Suresi Tefsiri 10. Ayet
23.10.2021 2945 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1153
Ankebut Suresi Tefsiri 24. Ayet
5.02.2022 2930 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1149
Ankebut Suresi Tefsiri 20. Ayet
1.01.2022 2923 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1164
Ankebut Suresi Tefsiri 36. Ayet
23.04.2022 2896 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1142
Ankebut Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.11.2021 2887 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1147
Ankebut Suresi Tefsiri 18. Ayet
18.12.2021 2886 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1148
Ankebut Suresi Tefsiri 19. Ayet
25.12.2021 2866 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1144
Ankebut Suresi Tefsiri 15. Ayet
27.11.2021 2849 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1143
Ankebut Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.11.2021 2774 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1138
Ankebut Suresi Tefsiri 9. Ayet
16.10.2021 2744 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1150
Ankebut Suresi Tefsiri 21. Ayet
15.01.2022 2722 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 2684 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1162
Ankebut Suresi Tefsiri 34. Ayet
9.04.2022 2675 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1145
Ankebut Suresi Tefsiri 16. Ayet
4.12.2021 2639 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1158
Ankebut Suresi Tefsiri 29. Ayet
12.03.2022 2620 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1152
Ankebut Suresi Tefsiri 23. Ayet
29.01.2022 2575 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1146
Ankebut Suresi Tefsiri 17. Ayet
11.12.2021 2543 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1134
Ankebut Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.09.2021 2529 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1159
Ankebut Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
19.03.2022 2522 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1168
Ankebut Suresi Tefsiri 40. Ayet
28.05.2022 2503 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1132
Ankebut Suresi Tefsiri 3. Ayet
4.09.2021 2464 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1161
Ankebut Suresi Tefsiri 33. Ayet
2.04.2022 2455 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1165
Ankebut Suresi Tefsiri 37. Ayet
30.04.2022 2449 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2425 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1155
Ankebut Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.02.2022 2330 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1157
Ankebut Suresi Tefsiri 28. Ayet
5.03.2022 2279 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1166
Ankebut Suresi Tefsiri 38. Ayet
7.05.2022 2267 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2263 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2165 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2154 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1131
Ankebut Suresi Tefsiri 1-2. Ayetler
28.08.2021 2136 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1160
Ankebut Suresi Tefsiri 32. Ayet
26.03.2022 2121 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2055 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022 2029 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1169
Ankebut Suresi Tefsiri 41. Ayet
4.06.2022 2016 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 1939 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 1802 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 1734 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 1605 Okunma