Başbakan ‘Kürtçe seçmeli ders olacak’ dedi…
*
Her soruna “Adil Düzen”e göre bir çözüm bulunmalıdır...
*
Biz sitemizde yazıyoruz… Siz üç-beş kişi bunları okuyorsunuz... Biliniz ki siz yeryüzünün seçkin kullarısınız; çünkü her söze kulak verdiğiniz gibi Allah’ın ne söylediğini de işitmek istiyorsunuz…
Kur’an’ın çağdaş yorumu üzerinde çalışan bizden başka biri/leri varsa, Akevler’den başka bir yer varsa bize bildirin biz de onlara katılalım...
Çalıştıklarını iddia edenlere mektup yazıyoruz; ya cevap vermiyorlar yahut devam çalışmalarını ettirmiyorlar...
Siz Akevler Dergisi’nin yazarları ve okuyucuları, sadece siz yeryüzünde her söze dolayısıyla Allah’ın sözüne kulak verenlerdensiniz... Bundan dolayı bahtiyarsınız... Gelecek sizindir, gelecek sizsiniz... Âhiretteki dereceniz de yüksektir…
İleride dünyanın her yerinde insanlar Kur’an’a kulak vermek zorundadırlar...
İşte tam da o zaman siz onlarla bir olacaksınız...
Allah Erbakan gibi bir resul gönderecektir...
O zaman siz de ona tâbi olacaksınız...
Şimdi sabırla okumaya ve yazmaya devam edin...
*
“Adil Düzen”de her ocağın bir “konuşma dili” vardır, her bucağın bir “yazı dili” vardır, her ilin bir “sanat dili” vardır, her ülkenin bir “hukuk dili” vardır.
İnsanlığın da bir çift “ilim dili” vardır.
Birinci tespitimiz budur.
*
İkinci tespitimiz; Türkiye yüze yakın ile ayrılacak, bir milyondan fazla nüfuslu yer il olmayacak, bölünecek, 300 binden az olanlar da birleştirilecek. Her ilin kendi dili olacak, oranın yerel yöneticileri seçecektir. Her il de yüze yakın bucağa ayrılacak, onların da kendi dileri olacaktır. Her bucak da yüze yakın ocağa bölünecek, bucakların özel konuşma dilleri olacaktır.
İlk üç sınıflı eğitim ocaklarda olacak ve ocak dilleri ile olacak. Ondan sonraki beş senelik orta öğretim bucaklarda olacak ve kendi bucak dilleri ile olacak. Ondan sonraki orta öğrenim illerde olacak ve kendi bucak dilleri ile olacak. Yüksek tahsil ise devlet dili ile olacaktır. Akademik kariyer ise Arapça ve Latince ile yapılacaktır. Bu hususlar “Adil Düzene göre İnsanlık Anayasası”nda yazılıdır.
Seçmeli dersler olacaksa, o bölgede bulunan dersler üniversitelerde seçmeli ders olarak okutulacaktır. Her bölgede 300 öğretmenli üniversite bulunur. Diğer derslerin öğretmenleri o bölgedeki illerin dillerini de öğretirler. O bölgede yaşayan ve o dili konuşan öğrenciler kendi illerinin dillerini de üniversite seviyesinde öğrenmiş olurlar.
Benzer şekilde her ilçede bir lise bulunur. Lisede o ildeki bucakların dilleri de öğretilir. Her semtte ilköğretim yapılır, onlar da ocak dillerini öğretirler. Her ocağın coğrafyasını öğrenirler.
Görülüyor ki siz çözümü Kürt sorunu olarak çözmüyorsunuz.
Kürtçe okutacaksınız da neden Süleyman Karagülle’nin Gürcücesini öğretmiyorsunuz, neden Reşat Nuri Erol’un Arnavutçasını ve Boşnakçasını öğretmiyorsunuz?
*
Bu yapmakta olduğunuzun anlamı şudur: Türkiye’de Kürtler ve Türkler seçkin sınıftırlar. Biz ve daha birçok dil konuşan diğer halk Türk ve Kürt değil, o halde biz yabancıyız ve azınlığız! İşte bu yapmaya çalıştığınız ülkeyi dinamitlemek demektir, bombalamak demektir, darmadağın etmek demektir.
Gürcüce vardır; Lazca vardır ve bu iki dil birbirine Zazaca ve Kürtçenin birbirine yakın olduğundan daha çok yakındırlar. Bununla beraber biz Lazlarla anlaşamıyoruz. Bulgarca ve Slavca çok yakın dillerdir ama anlaşamıyorlar. O halde eğer her dile ayrı imtiyaz vereceksek, Zazacayı ayrı Kürtçeyi ayrı okutmamız gerekir. Yahut neden Kürtçe şivesi okutulacak da Zazaca şivesi okutulmayacaktır?!.
Türkiye’de kanunlar karar olarak çıkmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmak istiyor ama yönetimin ipini de elinde tutmak istiyor. Onun için yani başkanlık sistemi için anayasa değişikliğini yapacaklardır. Yarın biri gelecek, belki de bu Erdoğan olacak, haksızlık yapacak, bu sefer yetkileri azaltalım denecek.
Bir zamanlar Kürtçe konuşmak bile yasak idi. Hele yazmak ihanet sayılıyordu. Şimdi resmen tedris edilecektir. Yarın Türkiye bölünecek, Türkler diğer dilleri yasaklayacaklar, Kürtler de Türkçe dâhil diğer dilleri yasaklayacaklardır.
Bu karışıklık böyle sürüp gidecektir.
*
İnsanların akılları yeterli olsaydı Allah peygamberleri ve kitapları göndermezdi. Bugünkü uygarlıklar filozofların değil peygamberlerin uygarlıklarıdır.
Onların bakiyesini görmemektesiniz. Mısırlılar var mıdır? Yunanlılar var mıdır?
Kadim Romalılar var mıdır?
Hıristiyanlar var. Budistler var. Hindular var. Müslümanlar var.
*
Benim anlamadığım bir şey vardır. Başbakanımız çok iyi insandır. Allah’a inanmaktadır. Allah ona güç de vermiştir.
O sorunları neden Kur’an’a danışmıyor da kendi aklıyla hareket ediyor?
Diğerleri için bir şey söyleyemem. Allah’a inanmayan insan elbette kendi aklıyla hareket edecektir.
Gerçekten bu sorunu çözebilmiş değilim...
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92